Yeni Üyelik
39.
Bölüm

21. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Kafamı kaldırıp ona baktığımda zaten bana bakan gözlerini gördüm. Merakla "Aklındakileri çözebildin mi?" Diye sordum. Çözmüşse eğer tam şu an onu öpebilirdim. "Hayır daha çözemedim. Görev için uğraşıyoruz ve bunu düşünmek için pek zamanım olmuyor" dedi. Ama çöz artık be Polat! "Bir an önce çözmelisin. Yoksa adım tacizciye çıkabilir" diye kreme geri döndüm. "Tacizci mi?" Diye şaşkınca sorduğunda krem işini bitirdiğim için elini geri uzattım.


Zaten pek uzak olmayan yüzüne yaklaştığımda ne yapacağımı merak eden bakışlarına gülüp "Evet. Seni öpmek istiyorum ama duygularını bilmediğim için bunu yaparsam tacizci olurum. Dimi Polatım?" Dedim. Gözlerini bir kaç kere kırpıştırdıktan sonra hızla benden geri çekildi ve boğazını temizleyip oturduğu yerden kalktı. Bende yüzümdeki gülümsemeyle ayaklanıp "Ben gideyim artık, Emre beni bekler" dedim ve kapının yanına ilerledim.


Kapıyı açmadan önce ona döndüğümde yine bana bakıyordu. Tekrar yanına gidip önünde durduğumda  elimle omzundan destek alıp parmak ucuna çıktım ve onu gördüğüm ilk andan beri merak uyandıran yanağına uzanıp uzun sayılabilecek bir öpücük bıraktım. Yanağı yumuş yumuştu ve yine o lanet olası losyon kokusu vardı. Eve bu losyondan falan alsam iyi olurdu, ya da direk Polatı alsam da olurdu.


Ondan biraz geri çekildiğimde yüzüme vuran nefesi hoşuma gitmişti. "Krem için teşekkür ederim" diyerek ondan tamamen uzaklaştım. Kapıya tekrar döndüğümde arkamdan ses duydum ve sonrasında da "Ben nasıl teşekkür etmeliyim?" Deyişini duydum. Bu gidişle teşekkür etmesine gerek kalmadan eriyip gidecektim ama haberi yoktu. Az önceki cesaretimin kırpıntıları beni harekete geçirip ona doğru dönmemi sağladı.


Oldukça yakın durmasına rağmen aklıma, uçup gitmemesi için kalması gerektiğini fısıldıyordum. "Nasıl teşekkür etmek istersen öyle et" diye konuştum ama sesim fısıltıdan farksız çıkmıştı. "Sesin bi kısıldı sanki?" Diye sorduğunda haklı olması yüzünden "Sana senden etkileniyorum diyorum dibime dibime giriyorsun sonra da sanki  sesin kısıldı Hilal! Böyle yakın durursan her şeyi zorlaştırırsın" diye çıkıştım.


Yüzüme biraz daha yaklaştığında burnu neredeyse burnuma değecek gibiydi. Bu gözlerine bir şey mi yapıyordu ya! Bataklık gibiydi resmen! "Sana yakın olmak da benim için çoğu şeyi kolaylaştırıyor Hilal. Böyle bir hoşuma gidiyor ve hep gitsin istiyorum. Ayrıca bende senden etkileniyorum diyorum ama gelip şap diye öpüyorsun be kızım! Şirazem kayıyor bir şey diyor muyum? Demiyorum." diye konuştuğunda hangi dediğine odaklansam diye düşünüyordum. Ya da düşünmeyip direk öpsem mi? Etkileniyorum da dedi, tacizci de olmazdım.


"Demiyorsan bunu kullanırım" dediğim an da "Sakın! Emre camda" dedi ama geri çekilmemişti. "Emre mi camda?" Diye sorduğumda kafasını salladı ve yanağıma yönelip uzun bir öpücük bıraktı. Ben şaşkınca kalakalırken aynı tepki camdan görünen Emrede de vardı. Bir şey yiyordu ve eli ağzına yakın durmuş, koca gözlerle bize bakıyordu. Burnu yanağımda kayıp geri çekildiğinde derin bir nefes aldım. "Bu baya iyi hissettirdi yalnız" diye mırıldandığında biraz kendime gelip "Emre camdaydı niye böyle bir şey yaptın?" Diye sordum.


Sonuçta ben öpecekken beni durdurmuş kendi öpmüştü. Bir de Emreyi farketmişti. Onu nasıl fark etti cidden? Arkası bile ona dönüktü halbuki. "Kimseden gizlim saklım yok. Sana olan ilgimi elbet farkedecekti, erken olmuş geç olmuş bir şey değiştirmez" dedi ve ben bir kez daha ondan etkilendim. Çekinmiyordu. Albayının kızı ya da yakın arkadaşının kardeşi olmam onun için önemsiz gibi davranıyordu.


Aramıza artık tamamen mesafe koyduğunda "Abin geliyor, seni yanlış anlayıp kötü ithamlarda bulanmasın" dedi ve cümlesi biter bitmez kapı hızla açıldı. "Hala burada mısın sen?!" Diye sitemli sesi duyduğumda abime döndüm. "Hadi Emre dışarıda seni bekliyor. Daha bir sürü işimiz var hızlan!" Dedi ve çekip gitti. Bakışlarımı tekrar Polata çevirdim ve "Medyum" dedikten sonra avuç içimi ona uzatıp "Bak bakalım kaderimde var mısın Polatım?" Diye güldüm.


Gülüşüme eşlik ederken "Zorlama beni daha fazla Hilal" dedi ve beni çevirip kapıdan çıkmamızı sağladı. O yukarıya yönelirken bende çıkışa doğru yöneldim. Az önce ne olmuştu öyle ya. Adam iki lafıyla yakıp kül etmişti beni resmen. Bende onu yakacağım ama olmaz böyle tek taraflı.


Dışarıya çıktığımda abim görünürde yoktu ama Emre son derece haklı bir imayla bana sırıtıyordu. Ona yaklaştığımda "Bunu yumuşatmak için bir kaç dakika düşündüm ama bulamadım Hilal. Demir sizi çok pis sikecek" diye sırıtmaya devam etti ve sonra da "Ama adınıza sevindim de, olur sizden" diye göz kırptı. Bir öyle bir böyle diyor ama ikinci kısmı daha çok hoşuma gittiği için onu üstlenip "Sağolasın Emrecim" diye gülümsedim.


Emre "Bugün ki eşin ben olmayacağım Hilal. Hatta bugün manipüle de çalışmayacaksın. Yavuz albayımın söylediği üzere düz vites araba kullanmayı öğrenecekmişsin. Ne olur ne olmaz diye her şeyi bir anda yüklemeye çalışıyorlar" dedi. Emre sen iyisin hoşsun da o düz vites hiç hoş değil! "Düz vites mi? Ne gerek var ki Emre?" Diye ufak çırpınışlarıma başladım. "Kızım hazırsan hadi!" Diye duyduğum sesle bana sırıtan Emreye koca gözlerle baktım. Olmazdı! Olamazdı! Babam kesinlikle olmazdı! 


....................................................................................


Aydın bey sinirlerini bilmem kaçıncı kere dizginlerken arka koltukta oturan Yavuz kahkahalarla gülüyordu. "Ya amca gülüp durma! Konsantrasyonumu bozuyorsun!" Diye bağıran Hilalle, yanında oturan babası "Yavuz sıçıcam tepene lan şimdi! Ya sus ya da siktir git şu arabadan!" Diye arabayı sarsan bir bağırış bıraktı.


Ona dönen şaşkın kızıyla da derin nefes alıp "Yani in aşağı abicim!" Diye sinirle ama daha sakin bir şekilde konuştu. Yavuz onları hiç takmayıp gülmesine devam ederken "Hangi konsantrasyon o amcacım? Son yarım saattir aynı yerde stop edip duruyoruz" dedi. Hilal arabayı tekrar stop ettirdiğinde Aydın bey elini alnına vurup derin bir nefes verdi. Hilal ise hırsla amcasına bakıp "Senin yüzünden olmuyor! Gözün kaldı araba kullanmamda!" Diye çıkıştı.


Yavuz bey gülüşlerini tutmaya çalıştığında Hilal yine önünü döndü ve yerinde kıpırdandı. "Önce debriyajdan ayağımı yavaşça çekicem sonra gaza basıcam dimi baba?" Diye sordu. Aydın bey kızına bakıp "Hayır kızım, ayağını debriyajdan çekerken gaza biraz basacaksın" diye defalarca tekrar ettiği cümleyi tekrar kurdu. Hilal kafasını salladı ve babasının dediklerini yine tekrarladı. Araba hareketlendiğinde Hilal heyecanla "Olduu!" Diye bağırdığında Aydın bey de derin bir nefes verip "Çok şükür! Yani evet kızım oldu aferin, gaza basmaya devam et" diye sevinçle gülümsedi.


Yavuz beyde ortaya geçip cidden giden arabaya baktı ve "Harbiden de gidiyor" diye şaşkınca mırıldandı. Son bir saattir uğraşmalarına rağmen hiç ilerlemeye göstermeyen yiğeninden bu konuda ümidini kesmişti halbuki. "Çukur var orada kızım yavaş!" Diye onu uyaran babasıyla çukurdan kaçan Hilal sevinçle "Ya ben her şeyde bu kadar iyi olmak zorunda mıyım?" Diye konuştu. Aydın bey kızının tatlı halleriyle oldukça mutlu olurken "Şimdi vitesi ikiye al kızım" dedi.


Hilal hemen kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Olmaz baba! İşe o üçüncü pedal girince bende işler sarpa sarıyor, iyi böyle" diye yolunda devam etti. "Hep yirmide gideceğiz o zaman amcacım?" Diye gülen Yavuz beye "Zorun varsa in amca!" Diye bağırdı. Aydın bey "Kızım bak ileri s-" diyecekti ki Yavuz bey "Hilal sence böyle ne kadar devam edebiliriz?" Diye sordu. Aydın bey, kızı yetmezmiş gibi bir de kardeşiyle sınanırken kendini tutmakta bir hayli zorlanıyordu. O yüzden kardeşini arabadan atmak için kızına "Kızım çek sağa!" Dedi.


Hilal direksiyonu sağa çevirip aniden firene basınca kendince başardığını düşünüyordu ama debriyajı unuttuğu için yine stop etmişti ve Aydın bey bunu beklemediği için kendini tutamayıp kafasını torpidoya vurmuştu. Yavuz bey kendini son anda tutabildiği için bir hasar almamıştı. Aydın bey kafasını torpidodan kaldırıp kızına baktığında Hilal dudaklarını kemirirken "Oldu mu?" Diye sordu. Yavuz bey yine kahkaha atmaya başlayınca Aydın bey alnını ovuşturup "İnin ikinizde arabadan" diye belki de en sakin ses tonuyla konuştu.


Yavuz bey arabadan zar zor inip derin nefesler almaya çalıştı. Gülmekten ağrımaya başlayan karnı ise onu biraz eğmeye zorlamıştı. Hilal arabadan indiğinde Aydın bey de hemen arabadan inip şoför kısmına geçti ve arabayı çalıştırdı. Hilal şaşkınca babasına bakıp "Baba ben sürmeyecek miyim?" Diye sordu. Aydın bey sakin nefesler eşliğinde açık olan camları kapatırken "İkiniz de bir daha bu arabaya binemezsiniz kızım" dedi ve arabayı çalıştırıp bastı gitti.


Giden arabanın arkasından ikiside şaşkınca bakamaya devam ederken biri "Baba?" Diğeri de  "Abi?" Diye mırıldanmıştı. Hilal sinirle amcasına dönüp "Hepsi senin suçun! Kızdırdın babamı!" Diye bağırınca Yavuz beyde eğlenen yüzüyle "Sen altmış kere stop ettirdiğin için abim dellenmiş olmasın amcacım!" Diye çıkıştı. Hilal parmağını amcasına uzatıp "Sadece bir kaç kere istop ettirdim!" Diye konuştu. Yavuz bey yiğenine daha çok gülüp "Nah! En az elli kere stop ettin" dedi.


"O kadar istop etmedim!" Diye daha da yükseldi Hilal. Elbette çok fazla stop ettiğini biliyordu ama amcası bugün sinirini oldukça bozmuştu. "Tam da o kadar istop ettin" diye yanıt alan Hilal kızgın halini hemen terkedip "Bak istop dedin sende!" Diye güldü. Yavuz bey ne dediğini düşününce "Senin yüzünden! İstop diye diye istop dedirttin" diye çıkıştı. "Ama sonuçta dedin mi dedin!" Diye ellerini yana açıp gülen Hilalle ona kınayıcı bakışlar attı. Arabayı stop ettirdiğinde sürekli istop dediği için kafasını karıştırmıştı.


"Binin!" Diye bağıran Aydın beye döndüklerinde "Sen gitmedin mi abi?" Diye sordu Yavuz bey. "Uzatmayın da binin hadi!" Diye yanıt alınca Hilal hemen ön tarafa ilerliyordu ki Aydın bey "Sakın! Arkaya geçiyorsunuz ikinizde!" Diye kızını uyardı. Hilal bozulan yüzüyle arkaya geçtiğinde Yavuz bey gülerek ona bakıyordu. İkisi de yan yana arkaya oturduklarında Hilal camdan dışarıya baktı ve aklına  gelen anılarla "İlk ehliyet denememde de böyle arkada dönmüştüm" diye mırıldandı ama bu sefer gülen tek kişi Yavuz bey olmamıştı.


&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%