Yeni Üyelik
41.
Bölüm

22. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Bir kez daha hainlikle suçlanmıştım ve yine inanılmayan, güvenilmeyen taraf olmuştum. Gözlerim dolmaya başlamıştı "Eylül! Beni bununla bırakırsan pişman olacaksın! Ben hain falan değilim!" Diye son kez bağırdım. Eylül bana bakıp yutkunduğunda "Umarım vicdanın seni bir dakika bile uyutmaz" dedim. Kaç gündür hatta haftadır birlikteydik ve hala beni tanıyamamıştı. "Asker çabuk!" Diye bağıran Tekinçerle, Eylül çocukları alıp bizi yalnız bırakmıştı.


"Sana hiç bir zaman güvenmeyecekler Hilal" diye kulağıma fısıldadı ve elimdeki bıçağı alıp "Baban bu seferde yetişemedi be Hilal" dedi. Bende "Bu sefer ona gerek yok" diye arkamda olan dizine tekme attım. Benden birazda olsa uzaklaşabildiğinde yüzüne bir yumruk geçirdim ama lanet adam asker olduğu için bunu oldukça kolay karşılamıştı. Beni hızlıca boynumdan yakaladığında koluyla oldukça sıkı bir şekilde tutuyordu. Dizini yine tekmelemeye çalışırken ikimizde yere düşmüştük.


Hala boynumu sıkmaya devam ederken kesinlikle nefes almakta zorlanıyordum. "Bı-bırak!" Diye debelenirken nefessizlikten gözlerim kapanmaya başladı. Neredeydi bunlar? Gözlerim kapanmadan  hissettiğim son şey ise elimde büyük bir acı hissetmemdi.


....................................................................................


"Yok mu bir haber?!" Diye bağıran Polat, baktığı son odanın kapısı hırsla kapattı. "Yok komutanım, her yere baktık ama bulamıyoruz!" Diye konuştu Safada. Yakubun söylediğine göre sinyal kesici yüzünden Tekinçer içeri girdiği andan beri Hilalden haber alınamıyordu. "Hiç bir iz yok!" Diye Farukta onlara katılmıştı.


"Gece cevap ver! Yuva konuşuyor! Hilal nerede?" Diye telsizlerden duyulan ses Aydın beye aitti. Polat telsizi alıp "Hilali bulamıyoruz yuva" dediğinde bakışları Eylülü bulmuştu. Eylül yaptığı hatanın pişmanlığında kavrulurken oldukça kötü hissediyordu. Ama o da kendince haklıydı. Tekinçer ondan rütbeliydi ve hain olduğunu söylememişlerdi. Sadece Zidarın söylediği şeyler vardı ki onların da gerçekliği yoktu.


Demir öfkeden deliye dönmüş bir halde hazırlanıyordu. Tabi onunla birlikte Hilal timi de hazırlanıyordu. "En başında bunu yaptırmayacaktık! Göz göre göre onu ateşe attık!" Diye mermilerini kontrol etti. Hepsinin canı oldukça sıkkınken bir an önce Hilali bulmak istiyorlardı. Kapı hızlıca açıldığında Yavuz bey de oldukça gergin bir halde "Hilal timi hazırsanız göreve çıkıyorsunuz!" Dedi.


Demir, amcasının önüne geçip "Amca kardeşimi bulmaya gideceğim!" Diye çıkışınca Yavuz beyde "Demir kendine gel! Senin önceliğin bu vatan ve göreve çıkmak için hazır olacaksın!" Diye bağırdı. Demir yine konuşacaktı ki Emre onu durdurup "Emredersiniz komutanım!" Dedi. Yavuz bey karşısındaki yiğenine bakmayı kesip Emreye döndü ve "Meydanda canlı bomba olacağı bilgisini aldık. Hemen olay yerine gidip hallediyorsunuz. Bülent sizi bilgilendirecek." dedi ve odadan çıkıp abisinin yanına gitti.


Aydın bey ellerini masaya dayamış panoda asılı olan kızının fotoğrafına bakıyordu. "Yapmacaktın Aydın! İzin vermeyecektim!" Diye kendine kızıyordu. Kızı yine kaçırılmıştı ve bu sefer bunu sağlayan kişiler onlardı. Resmen elleriyle kızını onlara vermişlerdi. Yavuz kapıyı açıp içeri girdiğinde abisine baktı ve  "Hilal timi çıkıyor. Geceden bir gelişme var mı?" Diye sordu. Aydın kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Yok! Hiç bir haber yok!" Diye önünde duran sandalyeyi odanın bir köşesine fırlattı.


Yavuz bey sadece abisini izlerken kapı hızlıca açılmıştı ve Aysun hanım içeriye girmişti. "Aydın içim daralıyor benim allah aşkına bir şey söyleyin. Bitti mi şu görev? Dönüyorlar mı?" Diye sordu. Akşamdan beri içinin sıkıntısından dolayı evde duramayan Aysun hanım en sonunda soluğu kocasının yanında almıştı. Aydın bey eşine bakamayıp alnını ovalarken Aysun hanım "Aydın tamam bak görevden bahsetme ama kızımla ilgili bir haber ver" diye kocasına yaklaştı.


Aydın bey eşine döndüğünde "Yok" dedi. Aysun hanım aldığı cevapla üzgünce masanın yanındaki sandalyeye çökerken "Ne zaman bitecek peki bu görev? Kaç saat oldu gideli, kısa sürecek demiştiniz. Bir daha da böyle işlere sokmayın kızımı, zaten sizleri düşünüp duruyorum bir de kızımı eklediniz!" diye konuştu. Yavuz bey konuyu yanlış anlayan yengesine bakıp "Yenge, görev başarısız oldu" dedi. Aysun hanım, kaynının dediğini anlamadığı için ona bakıp "Yani Yavuz? Ne yapayım ben görevin başarısızlığını. Hem madem başarısız olmuşlar kaç dakikaya gelirler?" Diye sordu.


Aydın bey kendisini zor tutarken eşine baktı ve "Hilal yok Aysun!" Dedi. Aysun hanım bakışlarını Yavuzdan, eşine çevirdi ve bir süre sessizce eşine baktı. "Ne demek Hilal yok? Ne diyorsun Aydın sen!" Diye sinirle sandalyeden kalkınca Aydın beyde kendini daha fazla tutamamıştı ve "Yok demek işte Aysun! Yok işte! Kayıp!" Diye bağırdı. Aysun hanım sonunda içine düşen sıkıntının nedeni anlamıştı ama anlamamış olmayı dilerdi.


Anında dolan gözleriyle "Hani koruyacaktın! Hani bir şey olmayacaktı! Bana bunları söylerken altı boş mu konuşuyordunuz!" Diye bağırdı Aysun hanım. Yavuz bey yengesinin kolundan tutup abisinden uzaklaştırırken "Yenge sakin ol, bulucaz Hilali." Dediği anda Aysun hanım hızla ona dönmüş ve sinirle onu ittirmişti "Yıllar önce bulduğunuz gibi mi bulacaksınız! Yine bana bir ceset mi getireceksiniz Yavuz! Söylesenize!" Diye bağırmıştı ve karargah onun sesiyle inlemişti.


Aydın bey gözleri dolu dolu eşine bakıyordu. Sözleri onu delip geçmişti ve bütün dediklerinde haklılık payı vardı. Yine o anları yaşamak istemiyordu. Aysun hanım gözyaşları eşliğinde hızla karargahı terkederken, Aydın bey telsizden gelen "Yuva! Tekinçer elimizde, karargaha geliyoruz" söylemiyle telsize yöneldi. Belki iyi bir haber alır umuduyla  "Hilali buldunuz mu?" Diye sorduğunda "Hayır komutanım" yanıtıyla derin bir nefes almaya çalıştı.


Polat ise "Lan Hilal nerede diyorum?" Diyerek araçta Tekinçeri konuşturmaya çalışıyordu. Tekinçer karşısındaki askere bakıp "Sana komutanınla nasıl konuşman gerektiğini öğretmediler mi asker!" Diye bağırınca Polat onun yüzüne yumruğunu geçirmişti ve "Siktirtme lan komutanlığını! Konuş! Hilal nerede?!" Diye yakasına yapışmıştı. Tekinçer, bakışlarını ona öfkeli gözlerle bakan bir diğer askere, Eylüle çevirdi. "Asker! Al şu komutanını tepemden!" Dedi ve gülmeye başladı. Nasıl olsa ne dese yapıyordu değil mi?


"Ulan işimize yarayacağını bilmesen sıkardım kafasına!" Diye öfkeden yerinde duramayan Safa konuştu. Akın ise hala eline gelmiş en son görüntüden bir şey anlamaya çalışıyordu. "Ön taraftan Eylül geldi, çıkışta da göremedik. Büyük ihtimalle bu şerefsizin geldiği yerden götürdüler" diye konuştu. Emir "Yok komutanım, Faruk komutanımla her deliğe baktık ama bulamadık" dedi.


Diğer taraftan göreve çıkan Hilal timi sessizce verilen konuma gidiyorlardı. Aracı kullanan Yavuz "Komutanım var mı bir gelişme?" Diye merakla sordu. Serhat telefonuna bakıp "Yok" diye kafasını iki yana salladı. Demir, silahını sıkıca tutarken aklını bir türlü sıfırlayamıyordu. Cebinde hissettiği titreşimle hiç adeti olmayan bir şey yapıp görevde olmasına rağmen telefonunu çıkarttı. Arayanın annesi olduğunu görünce de koca bir küfür koyvermişti.


Ne diyeceğini bilmediği için telefonu açmazken bu sefer gelen mesajı okudu. Alpaydandı. Mesajda Abi Hilali mi arıyorsunuz? Yazıyordu. Yine bir küfür savurduktan sonra sinirle sıktığı telefonunu aracın duvarına fırlatmıştı.


Karargaha gelen Gece timi, Tekinçeri hızlıca sorgu odasına götürmüşlerdi. Aydın bey odaya girer girmez silahını hazır hale getirip Tekinçerin kafasına dayamıştı. Kaybedecek vakti yoktu ve kızını bir an önce bulmak istiyordu. Yavuz bey hemen abisinin yanına geçerken atakta bekliyordu çünkü abisi bu şerefsize pek de hoş bakmıyordu. "Konuş! Kızım nerde?!" Diye bağırdığında Tekinçer ona gülüp "Ben ne bileyim devrem! Kızını bana niye soruyorsun?" Dedi.


Aydın bey silahının kabzasını Tekinçerin kafasına geçirirken "Seninle vakit kaybetmem Tekinçer!" Diye bağırdı ve silahının emniyetini indirdi. Yavuz hemen abisinin elini tutarken, Tekinçer "Sıkamazsın Ay-" diyordu ki Aydın beyin tetiğe basmasıyla sesi kesilmişti. Yavuz son anda elini indirdiği için mermi karnına doğru gelmişti. Aydın bey "Aydın ne yapıyorsun?!" Diye bağıran kardeşine bakıp "Karışma bana! Yoksa diğer mermi seni bulur!" Dedi ve onu yanından ittirdi.


Acı içinde inleyen Tekinçere bakıp bu sefer silahı kafasına dayadı. "Bir daha sormam. Kızım nerede?" Diye sordu. Tekinçer kafasını kaldırıp Aydın beye baktı. Aydın bey omuz silkip "Bana hava hoş" dedi ve emniyeti yine indirdiğinde "Dur d-dur tamam! Sana bir kod veri-cem onu girin" diye zorla konuştu. Aydın bey, odadaki Polata baktığında "Akın!" Diye askerine seslenmişti. Akın hemen odaya gelip verilen kodu girdi ve bilgisayarda bir görüntünün oynamasına vesile oldu.


Görüntüde görünen Hilalle, Aydın bey hızlıca bilgisayara ilerledi. Hilal elleri kolları bağlı bir şekilde bir sandalyeye bağlanmış oturuyordu. Akın, yanlarında bulunan Tekinçer yüzünden "Komutanım toplantı odasına geçelim mi?" Diye sordu. Aydın bey onu onaylarken Tekinçeri odada bırakıp toplantı odasına geçmişlerdi. Akın hemen görüntüyü büyük ekrana verirken Gece timi ve Yavuz beyde oradaydı. Akın, ekranın köşedeki saatine bakınca "Komutanım bu görüntü bir saat öncesine ait" diye konuştu. 


Yavuz bey "Aç şunu Akın!" Diye konuşunca görüntü oynamaya başladı. Sandalyeye bağlanmış Hilal gözleri yaşlı bir halde derin nefesler alıyordu. Ekranın kenarından giren Şiyarla hepsi küfür savurmuştu. Kimisi içinden, kimisi dışından yapmıştı ama yapmışları. Şiyar, kameraya gülümsedikten sonra "Heloo albay. Emanetime sahap çıkmışşen sağolasan" diyerek Hilale yaklaştı. Hilalin yüzüne eğilip "Bah hele bah! Hala aynı bakıyor! Aha bu gözleri hep böle öfkeyle bakardı. Heç değeşmemiş" dedi ve bir anda Hilale tokat attı. Hilal atılan tokatla, sandalyeyle beraber yere devrilirken acı çığlığı kulakları doldurmuştu.


Şiyar, ellerini birbirine vurup "O vakitte heç sevmezdim!" Diye güldü ve "Merah etma albay! Tokathım o kadar acıtmaz, alışıh o. Eli yaralı ondan böle bağırır" dedi ve kameraya yaklaşıp görüntüyü bitirmişti. Aydın bey eline geçirdiği bilmem kaçıncı kalemi de un ufak ederken "Yemin olsun seni geberticem!" Diye fısıldadı. Yavuz bey, Akına dönüp "Nerede çekmişler bunu?" Diye sordu. Akın son bir kaç tuşa bastıktan sonra "Merkeze yakın bir yer komutanım" diye cevap verdi.


Onlar ekranda durmuş olan görüntüye bakarken odada "Yuva, Hilal timi konuşuyor! Merkeze konumlanmış durumdayız. Verilen yer kafelerin bulunduğu bir sokağı gösteriyor!" Cümleleri duyulmuştu. Yavuz bey telsizi alıp "Canlı bombayı buldunuz mu?" Diye sordu. Emre dürbünüyle etrafa bakıp "Hayır Yuva. Görünürde bir şey yok!" Dedi. "Hepimiz yerimizi aldık komutanım, gördüğümüz anda indireceğiz" diyen Halil, önündeki cama silahını iyice yerleştirdi.


Demirde kafelerin olduğu kısmı gören ara sokağın birinde pusmuş, silahını yerleştirmiş ve hedefi bekliyordu. "Hadi anasını satayım çık artık!" Diye sabırsızca konuştu. Bir an önce görevi halledip kardeşini bulmak istiyordu.


Bir kafenin içinden çıkan yelekli biri kalabalığa karışınca, etrafındaki insanların ondan uzaklaşması bir olmuştu. Emre hemen o kısma baktığında "İleride biri var! Etrafındakiler ondan uzaklaşıyor!" Diye timine bilgi verdi. Halil, o yöne baktığında "Bunun yüzü görünmüyor ama kabloları net bir şekilde görüyorum!" Dedi.


Emre tekrar o tarafa baktığında hedefin yüzünün yarısının kapalı olması ona garip gelmişti. Normalde bu yaptıkları saçmalıktan dolayı gururlu bir ifadeyle görünürlerdi. Kabloların yolunu izlerken, hedefin elinde bitmiş olduğunu gördü. Pimi eline mi bağlamışlardı? O yüzden mi eli sargılı gibi duruyordu?


Demir, hedefe iyice odaklanmışken silahının emniyetini indirmişti ve hazır hale getirmişti. "Önümdeki insanlar çekilsin indireceğim!" Diyerek timiyle konuştu ve parmağını tetiğe yerleştirdi. Emre, yanındaki telsize uzanıp "Komutanım sanki burada garip bir şeyler var" diye konuştu. Gözü hala hedefteyken "Ne garipliği?" Diye aldığı soruyla  "Komutanım galiba bu hedef zorlanmış olabilir. Butonu eline sarmışlar, yüzü falan da örtülü" dedi.


Emrenin söyledikleri odada duyulurken hepsi birbirine bakmış ve Emrenin dediklerini düşündüler. Yaşananları kafasında yerleştiren ilk kişi olan Polat "O Hilal!" Diye bağırmış ve telsize doğru atılmıştı ki o konuşamadan duyulan silah sesi bütün odada yankılanmıştı. Ardından da Demirin "Görev başarı ile tamamlandı. Canlı bomba etkisiz hale getirildi." Diyen sesi duyulmuştu.


&&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%