Yeni Üyelik
48.
Bölüm

26. Bölüm

@merida_xx

"Hala bir şey belli değil mi Aydın?" Diye soran Aysun hanım, hazırladığı yemeğin altını kapattı. Eşiyle beraber mutfaktaydı ve akşam için yemek hazırlıyordu. Aydın bey dalıp gittiği yerden çıkıp "Olumsuz yanıt verdiler Aysun" diye hüzünle konuştu. Aysun hanım duyduğu haberle eşine dolan gözleriyle baktı ve "Yapamayacak yani?" Diye eşinin karşısına geçip oturdu. Aydın bey olumsuz anlamda kafa salladıktan sonra "Çok ciddi hasarları varmış Aysun. Ameliyat etsek bile başarılı olamaz dediler" dedi.


Aysun hanım şu sıra hep yaptığı gibi yine gözyaşlarına hakim olamadı ve "Çocukluğunu mahvettiğimiz yetmedi şimdi de geleceğini mahvettik" diyerek içli içli ağlamaya başladı. Aydın bey, eşine bakıp iç çekerken derin bir nefes verdi. Aysun hanım bakışlarını eşine çevirip "Aydın? Sende bazen, keşke Hilalin yaşadığını öğrenmeseydik diye düşündün mü?" Diye sordu. Kızının başına gelenler hiç kolay şeyler değildi ve yaşadığını öğrenmeseydi, buluşmasaydılar acaba yine aynı şeyler mi olurdu diye düşünüp duruyordu.


Aydın bey ağlayan eşinin eline uzanıp tuttuğunda "Asla düşünmedim Aysun. Sende sakın düşünme. Kızını artık mezardan çıkar diye bana bağırıyordun sen, şimdi ben kızımı çıkartınca sen mi geri koymak istiyorsun?" Diye ılımlı bir sesle konuştu. Aysun hanım eşini hızla reddedip "Hayır hayır asla. O anlamda demedim ben. Sadece bizimle tanışmasaydı, daha mı mutlu olurdu diye düşünüp duruyorum" diye kendini açıkladı.


Aydın bey, eşinin elini bırakmayıp ayaklandığında onu da beraberinde kaldırdı. Salona geçtiklerinde Aydın bey koltuğa oturup eşini göğsüne doğru çekti ve "Sen beni dizlerin de dinlendirirken, ben seni kendi limanından mahrum ettim hatun. Sende dinlen biraz, mahvoldun iki haftadır" diye saçlarını sevmeye başladı. Aysun hanım eşinin göğsüne iyice sokulurken ağlaması da şiddetlenmişti. İki haftanın birikmişliğini orada bırakıp rahatlamak istiyordu.


Eşinin ağlaması dakikaların ardından biraz biraz azalırken "Hilal uyuyabiliyor mu Aysun?" Diye sordu. Aysun hanım burnunu çekerken "Şimdi mi aklına geldi bu? Kaç gündür diyorum sana ziyarete gel diye. Sen de Demir de kaçıp duruyorsunuz sürekli" diye kızdıktan sonra "Barış geliyor her akşam onunla vakit geçiriyor, bu akşam da Hilal onda kalacakmış. Nasıl güzel anlaşıyorlar bir görsen Aydın. Hilal hep çemkiriyor ama Barış alttan alıp onu öpüp duruyor" diye sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi mutlu bir şekilde konuştu.


Hilalle, Barışın abi kardeş ilişkisine çok saygı duyuyordu ve hayran kalıyordu. Kızı son derece çirkeflik de yapsa Barışın onu hep alttan alması ona hayran bıraktırıyordu. Aydın bey eşinin dediklerine kafa sallarken "Çok güzel yetiştirilmişler. Bizim aramız pek iyi olmasada çok kaliteli çocuk. Hiç bir yanlış hareketini görmedim" diye düşüncelerini paylaştı. Aysun hanım, onaylayarak başını kaldırdığında "Hilali de çok güzel yetiştirmişler. Allah razı olsun onlardan, keşke tanışabilseydik" diye mırıldanınca Aydın bey "Kader" diyerek onu onaylamıştı.


Aydın bey konuyu dağıtmak için "Alpayla nasıllar peki?" Diye sorduğunda Aysun hanım bezgince eşine bakıp "Kedi köpek onlardan daha iyi anlaşıyor. O ona bir şey atıyor, öbürü ona bir şey fırlatıyor! Küçük olsalar kalaylayacağım ama yok eşşek kadarlar!" Diye hem kızdı hem de güldü. Aydın beyde eşinin dediklerine gülerken "Küçükken de öyleydiler Aysun. Kesin yine Hilal sataşıyordur" dedi. Aysun hanım da hızla onu onaylayıp "Ayy aman sorma Aydın. İkisi de birbirine sataşıyor ama Hilal daha fena" diye kocaman gülümsedi. 


Aydın bey saate bakıp ayaklanırken "Hadi gidip görelim şu ikizleri" diye eşine baktı. Aysun hanımda kalkıp "O zaman Demiri de ara, gelsin oraya. Birlikte yeriz yemeği" diye mutfağa gidip hazırladığı yemeği paketledi. Aydın bey, Demire kısa bir mesaj atıp gelmesini söylediğinde hazır olan eşinin yanına gidip, birlikte Hilallere doğru ilerlediler.


Kapıya yaklaşan Aydın bey ve Aysun hanım içeriden gelen seslerle durdular. Önce "Annem zaten seni hep kundaklardı! Çarpık bacaklı aptal!" Diye bağıran Alpayı duydular. Sonrasında da "Babam da seni üç kere kafanın üstüne düşürmüştü o yüzden böyle salak oldun! Ayrıca ben çarpık falan değilim!" Diye bağıran Hilali duydular. Aysun hanım eşine bıkkınca bakıp "Kavgaları olmasa iyi çocuklar aslında" diye mırıldandı.


"Hilal bak döverim seni!" Diye duyulan bağırışla içeriden patır kütür sesler gelince Aydın bey, anahtarıyla içeri girmiş ve salona ilerlediler. Salona geçtiklerinde ise Aysun hanım "Amaannn" diye şaşırırken Aydın bey sadece bakakalmıştı. Alpay, yerde yan bir şekilde yatmış ve Hilalin sağ bacağını ısırıyordu. Hilal ise Alpayın üstüne çıkmış, Alpayın poposunu cimcikliyordu. Hilal "Bu çivileri bir tarafına monteleyeceğim bak! Isırmasana köpek!" Diye bağırırken Alpayda "Götümü bırak lan o zaman!" Diye bağırıyor ve sonra ısırmaya devam ediyordu.


Aysun hanım "Alpay!", Aydın bey "Hilal!" Diye aynı anda bağırdığında, halının üstünde boğuşan ikili sakince sese doğru dönmüşlerdi. Aydın bey, kızının bacağını ısırmayı bırakan oğlundan sonra hala oğlunun poposunu cimcikleyen kızına baktı ve "Kızım bıraksana artık" diye elini işaret etti. Hilal, son kez cimcik attıktan sonra gülen yüzüyle yerden kalktı ve "Hoşgeldiniz" diye gülümsedi. Alpayda ayağa kalktığında Hilale hafif bir omuz atıp "Habersiz geldiniz" diye konuştu.


Hilal, sinirli bakışlarını Alpaya çevirip bir şey söyleyecekken, Aysun hanım "Beraber yemek yiyelim dedik" diyince Hilal, Alpayı es geçip babasına baktı ve "Zorla mı geldin baba?" Diye sordu. Bir haftadır buradaydı ve sadece iki sabah uğrayıp nasıl olduğunu sormuştu. Şu anda da annesi tarafından zorla getirildiğini düşünmesi o yüzden oldukça normaldi. Aydın bey, kızının böyle düşünmesinden dolayı üzülürken, bunu ona düşündürenin kendisi olması onu daha da üzüyordu.


Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki eşinin 'ben demiştim' bakışlarını gördü. "Hayır annen zorlamadı kızım. Ben bir türlü gelemedim sadece" diye kızını yanıtlayınca Hilal "Öyle olsun" diyip koltuğa oturdu. Buraya geleli bir hafta olmuştu ve şimdiden deli gibi sıkılmıştı. Dün gece doktorlar arayıp ameliyat için bir şey yapamayacaklarını söylemişlerdi ve bir posta daha bunun için ağlamıştı. Sonrasında ise ani verdiği kararla yine mesleğini yapmaya karar vermişti, artık ağlayıp üzülmekten de çok sıkılmıştı. Tabii onu da iki ay sonra bu çiviler çıkınca yapabilecekti! Ameliyat yapamayan bir doktora doktor denir miydi bilmiyordu ama yapacaktı işte çünkü yapabileceği başka bir seçeneği yoktu.


Aysun hanım "O zaman ben masayı kurayım?" Diyip Alpaya kaş göz yaptı. Alpay düşmek üzere olan eşofmanını yukarı çekip "Kur anne" diye konuştu ve koltuğa Hilalin yanına geçip oturdu. Aysun hanım sabırla bir nefes verirken Hilal, Alpaya dönüp "Seni de çağırıyor salak!" Diye omzuna vurdu. Alpay, annesine bakıp "Neden ki?" Diye sorduğunda bakışları babasına değdiğinde 'hıııı' diyerek ayaklanmıştı. Aysun hanım yanına gelen oğluna "Bazen benim oğlum olduğunu sorguluyorum Alpay" diye cıkcıkladı. Alpay, yanından mutfağa geçen annesine şaşkınca bakıp "Kızın kadar felfeci değilim diye mi!" Diyerek arkasından ilerledi.


Salonda baş başa kalan Aydın bey ve Hilal, bir süre bakıştıktan sonra Aydın bey "Uykuların nasıl oldu kızım?" diye sordu. Bunu oldukça merak ediyordu. Hilal, gelen soruyla birlikte dün gece ki uykusunu düşündü. Gayet rahat uyumuştu, hatta hastaneden geldikten sonra artık hiç o tarz kabuslar görmüyordu. Hastanede kaldığı zamanlar arada bir görmüştü ve onun dışında hiç görmemişti. Babasına bakıp "Daha iyi diyebilirim" diye yanıtladı ve "Sen niye hiç ziyarete gelmedin baba?" diye de günlerdir aklında gezip duran soruyu sordu.


Artık kimse için çırpınmayacaktı o kesindi ama yine de merak etmişti. Aydın bey de kızının yanına geçip ona doğru döndü ve "Gelip ne yapacağımı bilemedim" diye dürüstçe konuştu. Kaç kere kapıdan döndüğünün hatti hesabı yoktu. "Zaten başına gelmiş olan her şey benim suçumken, onları hazmedemeden yenileri eklenip duruyor. Şimdi de geleceğinin mahvolduğunu öğrendim, karşına çıkacak kadar cesaretim yoktu." diye üzgünce konuştu.


Hilal, babasına alayla gülüp "Sizin şu kafanızda dönenler beni hep şaşırtıyor. Size kaç kere daha söylemem gerekiyor? Ben sizi bu konuda suçlamıyorum! Göreve gitmemi siz istemediniz, ben istedim ve gittim. Bu konuda sizi suçlu yapacak bir şey yok! Abim de beni tanımadığı için yapması gerekeni yaptı ve beni vurdu. Onu da suçlamıyorum! Ama siz kendi kendinize hallenip benden uzak duruyorsunuz!" diye çıkıştı. Aydın bey, kızının öfkeli gözlerine bakıp "Hilal, anlamıyorsun beni kızım. Kanımdan canımdan biri benim yüzümden zarar görüyor ve ben bunu hazmedemiyorum!" diye çıkıştı.


Hilal, babasının dedikleriyle ayaklanıp karşısına geçti ve "O senin problemin baba! Bu beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren şey sizin kendi saçma  sapan ruh halleriniz yüzünden benden uzak durmanız. Ben de defalarca kendimi bok gibi hissettim ama sizi kendimden mahrum bırakmadım. Çok bencilsin baba! Demir de sen de çok bencilsiniz! Sadece siz istediğiniz zaman gelip gideceksiniz? Yok ya! Belki sizin bu buhranlarınız sürerken benim size ihtiyacım vardı? Bunu bana hiç sormadınız!" diye bağırdı. Onları sesini duyan Aysun hanım ve Alpay mutfaktan çıkıp salona ilerlediler.


Aysun hanım endişeyle "Ne oluyor kızım?" diye sorduğunda Hilal, annesine dönüp "Babamın bencilliğini yüzüne vuruyorum anne bir şey olduğu yok" diye söylendi. Aysun hanım eşine döndüğünde Aydın bey de ayağa kalkıp "Bizi yalnız bırakın Aysun" diye konuştu. Baş başa konuşsalar belki daha iyi olurdu diye düşünüyordu. Aysun hanım tam bir şey söyleyecekken "Aysun, çıkın dedim" diye tekrar konuştu. Aysun hanım ve Alpay, karşılarındaki tabloyla tedirgin olsalar da evden çıkıp onları yalnız bırakmışlardı.


Aydın bey kızına bakıp "Ben mi bencilim kızım?" Diye sordu. İkiside ayakta birbirlerinin karşısında dikilmiş bakışıyordu. Hilal kafasını sallayıp babasını onaylarken "Evet bencilsin. Sadece kendi fikirlerini önemsiyorsun" diye konutlu. Aydın bey merakla  "Neden böyle düşünüyorsun?" Diye sordu. Hilal, babasına sinirle bakıp "Neden mi? Az önce kendin söyledin ya, yok neymiş karşıma çıkacak cesaretin yokmuş! Olmasın, kızının karşısına çıkarken cesarete niye ihtiyacın var ki senin baba! Senden ekstra bir şey isteyen yok, alt tarafı gelecektin yanımda duracaktın. Sana benimle konuş, moral ver de demedim. Sadece gel ve yanımda olduğunu hissettir istedim, ama senin cesaretin buna izin vermedi ne yazık ki!" Diye sonlara doğru yükseldi.


Aydın bey de kızının dediklerine sinirlenmeye başlarken "Yanlış düşünüyorsun!" Diye yükseldi. Hilal, babasına inanamaz gözlerle bakarken "Yanlış düşündüğüm şey ne?! Bencilliğin mi?" Diye sorduğunda Aydın bey, ne kadar sakin kalmaya çalışsada onu yanlış anlayan kızı yüzünden kendini tutamadı ve "Korkuyorum!" Diye bağırdı. "Senin düşünemediğin şey bu! Bencillik dediğin şey benim için korku anladın mı! Sana yakın olduğum her an bir şey oluyor ve ben bunun yüzünden sana yakın olmaya korkuyorum! Bu bencillik değil kızım, sana bir şey olmasın diye senden uzak duruyorum ben!" diye kendini tutamayıp konuşmuştu.


Hilal dolan gözlerini babasına dikip "Bana zarar verenin sen olmadığını anlamayacaksın dimi?" Diye sordu. Aydın bey olumsuz anlamda kafa sallarken "Zarar veren kişi benken, değilmiş gibi davranamam" diye konuştu. Hilal, akıp giden gözyaşını elinin tersiyle silip "Şimdi niye geldin o zaman? Kendini suçlamıyor musun artık?" Diye sordu. Aydın bey "Hayır, hala suçluyorum ama seni  özledim kızım. Seni görmek istedim ve o yüzden geldim" diye kızını yanıtladı.


Hilal kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Ben, seni istediğim zaman göremiyorum ama sen istediğin an beni görebiliyorsun? Sence de bu haksızlık değil mi baba?" Diye sordu ve son an da verdiği kararla  "Mahkeme biter bitmez buradan taşınacağım" diye ekledi. Aydın bey böyle bir şey beklemediği için şaşırırken "Neden?" Diye sordu. Hilal, net duruşunu bozmayıp "Durumlar eşitlensin. Ben sizi görmek isteyince göremiyorken, sizde beni görmek istediğinizde göremeyeceksiniz" diye hemen cevap verdi.


Aydın bey üzgün bakışlarla kızına baktı ve tam onu ikna etmek için konuşacakken "Ben bu akşam abimde kalıcam, yemeği de abimde yerim. Size afiyet olsun" diyen kızı onu bölmüş oldu. Hilal, babasına olan siniriyle arkasını dönüp kapıya ilerlerken Aydın bey derin bir nefes çekmişti. Aydın bey, kızıyla bir türlü ortak noktayı bulamayacağını düşünürken, Hilal de acaba ne zaman gerçek bir aile gibi olacaklarını düşünüyordu.


&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%