Yeni Üyelik
54.
Bölüm

29. Bölüm

@merida_xx

Polat, adının Talha olduğunu öğrendiği adama bakarken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Aysun hanımın dediğine göre Hilalin eski sevgilisi mi neymiş. Hilal annesine bakıp "Evet anne o Talha ama bu sürprizi neye borçluyum?" Diyerek Talhaya baktı. Talha, yıllardır görmediği Hilale dönüp "Sana ihtiyacım var, müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?" Diye sordu. Hilali görmeyeli neredeyse iki yıl olmuştu ve onu oldukça özlemişti.


Hilal, önce saatine baktı ve sonra Talhaya bakıp "Bu saatte geleceğin kadar önemli yani?" Diye sorduğunda Talha kafasını sallayıp onu onayladı. Hilalde ona kafa salladı ve "Yarını beklemen lazım o zaman Talha, başka bir planım var" diyerek annesine döndü. O yemeğe gittiğinde annesi Sedayla kalabilirdi. Aysun hanım bir Talhaya bir kızına bakıp duruyordu. Aydın bey ve Demir ise sadece karşılarındaki çocuğa bakıyordu. Demir, kaynamaya başlayan kanının getirisi olarak "Neymiş bu önemli konu?" Diye sordu.


Talha ona bakan sinirli gözlere döndüğünde, Barış "Abisi" diyerek Demiri tanıtmıştı. Talhada Demire bakıp "Önemli bir konu" dedi. Demir, Talhaya yaklaşıp "Tamam işte ben de onu soruyorum, neymiş o önemli konu?" Diye tekrar sordu. Talha ona yaklaşan Demire kaşlarını çatıp "Anlamıyorsun galiba sen, önemli bir konu diyorum ayrıca seni de ilgilendirmeyen bir konu" diye cevap verdi.


Demir alayla gülüp "Allah allah?" Dediğinde Talha, Demiri boşverip Hilale baktı ve "Planını iptal edemez misin Hilal?" Diye sordu. Hilal gelen soruyla "Edemem Talha, sen abime geç ben yarın sabah gelirim" diye fikir sunduğunda Talha "Sende de bekleyebilirim?" Diye sordu. Hilal kafasını olumsuz anlamda sallarken Aydın bey "Yavaş bekle!" Diye çıkışmıştı. Sakin kalmaya çalışıyordu ama bu ısrarcı kişi onu zorlamaya başlamıştı. Hilal, babasına kısa bir bakış atıp onun sinirli yüzünü görünce Talhaya tekrar döndü ve "Evde tek değilim Talha misafirim var. Senin evde olman pek yakışıkalmaz. Dışarı çıkacağım birazdan, dediğim gibi abimde buluşuruz" diyerek konuya netlik kazandırdı.


Demir, Talhanın yanında duran Barışa bakıp, öğrenemediği konunun siniriyle "Sen ne rahat bir adamsın ya?" Diye sordu. Bu sefer bakışlar onlara döndüğünde Hilal derin bir nefes verip Polata baktı ve başıyla eve gideceğinin haberini verdi. Polat üstündeki bakışlara dönüp Hilale baktığında kafa salladı ve onun hazırlanıp gelmesini bekledi. Hilal kalabalığı arkasında bırakıp yanında Sedayla birlikte eve doğru ilerlemeye başladı. Onlar eve ilerlerken Barış, Demire bakıp "Ne saçmalıyorsun sen?" Diye çıkıştı.


Demir "Bende kaç saattir niye arabada bekliyor bu diyorum. Hilalin eski sevgilisini tutmuş buraya getirmişsin?" Diye homurdanınca Barışta artık sinirlenmeye başlamıştı. Talha, Demire bakıp "Adı üstünde eski sevgilisiyim. Ayrıca biz şu an Hilalle arkadaşız, ne bu saçma tavırların?" diye çıkıştı. Demir, Talhaya dönüp "Sen de konuşup beni sinir etme!" Diye yükseldi. Talha, yersiz çıkışlar yapan Demire sinirle adımlarken Barış, Talhayı tutup "Demir, bak hiç tartışasım yok seninle. Uzatma!" Diye konuştu.


Alpayda abisinin yanına geçip "Abi ben biliyorum, sıkıntılı bir durum yok" diyerek abisini biraz geriye çekti. Demir, onu tutan kardeşine bakıp "Ne biliyorsun?" Diye sorduğunda Alpay "Çocuk zararsız biri, Hilale bir şey yapacak biri değil. Sakin olabilirsin" diye cevap verdi. Barış, Alpayın dediklerinden sonra Demire bakıp "Sen o yüzden mi atarlanıyorsun bana?" Diyerek güldü ve "Merak etme Talhaya size güvendiğimden daha çok güveniyorum" diye ekledi.


Talha da konunun kendisi olmasından dolayı "Hilale niye zarar vereyim lan ben! Saçma sapan konuşma!" Diye Demire çıkıştı. Hilal, onun için oldukça önemli biriydi ve asla ona zarar verecek bir şey yapmazdı. Aysun hanım tartışan dörtlüye bakıp "Çocuklar sakin olun" diye onları yatıştırmaya çalıştı. Talha, onları sakinleştirmeye çalışan kadına bakıp Barışla kendini biraz geri çekti. Barışa bakıp "Hadi gidelim artık, yarın görüşürüm ben Hilalle" dedi. Barış da onu onaylayınca beraber arabaya doğru ilerlediler. Aysun hanım oğluna dönüp "Azcık insan gibi davransan ne olacak Demir! Çocuk ne yaptı da bağırınıyorsun?! Böyle giderse daha da kötü olacaksınız!" Diye kızdı.


Demir, annesine şaşkınca bakıp "İstersen yemeğe davet et anne!" Diye çıkışınca Aysun hanım "Zaten öyle yapacaktım! Mahvettin! Hem Barışa ne diye çıkışıyorsun sen? Senin gibi öküz olmadığı için mi!" Diye sinirle çıkıştı ve hızla arkasını dönüp kızının evine doğru adımladı. Demir ona bağıran annesine şaşkınca bakıp yanındakilere "Ben mi suçluyum şimdi?" Diye sordu. Sadece Alpayın onay verdiğini görünce de "Sen ne diye onun tarafını tutuyorsun? Tanımıyorsun bile adamı!" Diye çıkıştı. Alpay abisine iflah olmazsın bakışları eşliğinde "Hilal çocuktan bahsetmişti abi, ilişkilerini dostça bitirmişler. Yani böyle saçma bir tartışmaya gerek yoktu seni zeki!" Diyerek diğerlerine baktı.


Polatla kısa bir bakışma yaşadıktan sonra babasına dönüp "Baba hadi eve geçelim bizde, ben bir süre sizde kalıcam" dedi ve babasıyla beraber eve doğru ilerlediler. Demir de sinirle homurdanarak üstündeki sinirden kurtulmayı amaçladı ve o yüzden karargaha doğru gitti. İyi bir spor belki biraz iyi gelebilirdi.


Akın "Az önce yaşadıklarımız da neyin nesiydi?" Diye sorduğunda, Emir de "Kafam çorba oldu benim. Şimdi bu eleman Hilalin eski manitası mı?" Diye sordu. Arabaya binmek üzere olan Barış ve Talha da Hilale görüşürüz demek için beklemeyi seçmişlerdi. Barış, Talhaya bakıp "Tanışmış oldun sende. Hilalin gerçek ailesiydiler." Diyerek Aysun hanımlardan bahsetti. Talha da kafasını sallayıp Barışı onayladı ve "Şimdilik bir şey diyemem ama biraz gergin insanlar sanki" diyerek gördüğü kadarıyla fikrini sundu.


Barış, Talhayı onaylayan mırıltı çıkarttı ve olayın başından beri sessiz ama sinirli olduğu her halinden belli olan Polata baktı. Talha da Barışın bakışlarını takip edip kime baktığını görünce "O mu?" Diye sordu. Buraya gelmesindeki amaç üzerinde çalıştığı tez içindi. O tezle ilgili araştırmalar yapıyordu ve Hilal bu konuda bilgili olduğu için ona yardım edebilirdi. Tabiki bu işin görünen kısmıydı, altında ufak da olsa bir beklentisi vardı. Hilalle tekrar birlikte olmak istiyordu.


Barış, Talhaya baktığında Talha "Bana eskisi gibi bakmıyor Barış. Beni çoktan sildiğine eminim, sadece seni şüphelendiren kişinin baktığın kişi olup olmadığını merak ettim" diyerek omuz silkti. Hilalle bakıştığı ilk anda ona eskisi gibi bakmadığını anlamıştı ama hayatında birinin olabileceğini düşünmemişti. Barış onu onaylayıp "Kardeşimi tanıyorum Talha, ona çekildiği çok bariz. Bunu görmeni istemezdim ama sen ısrar ettin" dedi ve ellerini kaldırıp omuz silkti.


Talha, Barışa ulaştığında Barış onu 'eskisi gibi değil' diyerek uyarmıştı ama Talha yine de Hilali görmek istemişti. Talha "Biliyorum ama bir umut işte" diye konuştuktan sonra ona bakan kişiye odaklandı. Keskin yüz hatları ve bakışlarıyla seni sevmedim diye bağırıyor gibiydi. Adımları istemsizce ona doğru giderken Barışın "Lan ne yapıyorsun?" Dediğini duymamazlıktan geldi. Kendine doğru yaklaşan Talhayı gören Polat, tamamen ona doğru dönmüş ve yaklaşmasını izlemişti. Faruk, yanındakileri dürtüp "Hadi bakalım cenaze namazına" diye fısıldadı ve Polatı işaret etti.


Talha, Polata yaklaştığında elini uzatıp "Talha" diyerek kendini tanıttı. Polat önce Talhanın yüzüne sonra da eline baktığında elini uzatıp "Polat" diyerek uzatılan eli sıktı. Elleri ayrılınca bakışmaları sürerken Talhanın "Benden korkmana gerek yok" demesiyle Polat kaşlarını çatmıştı. Karşısında dikilen adama bakıp "Senden korktuğumu düşündüren ne oldu?" Diye sordu. Yakup, sürekli kolunu dürten Faruğu yanından ittirip "Kolumu deştin lan!" Diye kısık sesle çıkıştı. Faruk ona kısık kısık bakıp "Sen olaydan ne anlarsın anasını satayım! Olacak olanları göremiyorsun! Emir nerdesin?" Dedi ve komutanını merakla izleyen Emirin yanına geçti.


Talha ellerini cebine koyduğunda yanına gelen Barışı farketti ama istifini bozmayıp "Hilal konusunda" diyerek samimi bir şekilde gülümsedi. Niyeti kötü değildi ve bunu ona göstermek istiyordu. Polat ona aynı düz ifadesiyle bakmaya devam edince "Hilalle aramızdaki şeyler eskide kaldı diyorum yani. O anlamda korkmana gerek" diye ekledi. Polat ona bir şeyler söyleyen adama bakıp "Senden çekinmiyorum Talha. Açıkcası şu an umurumda bile değilsin" dedi. Gerçekten de onu umursamıyordu, sadece onu sevememişti.


Sonra da "Ama sen benden çekinebilirsin. Malum, işini engelleyecek olabilirim" dedi ve bu sefer o samimi bir şekilde gülümsedi. Talhanın Hilale olan bakışlarını farketmişti ve onu sevmemesi için en büyük nedeni edinmiş oldu. Talha, Polatın dediğine gülerken onun bu net tavrı hoşuna gitmişti. Kafasını sallayıp "Kısmet o iş Polat" dediğinde Polat tam konuşacaktı ki Hilalin "Tanıştınız demek" diyerek yanlarına gelmesiyle ona bakmışlardı. Hilal gayet rahat bir tavırla karşılıklı konuşan ikiliye baktı ve Polata doğru "Ee sen hazırlanmamışsın?" Diye sordu.


Kendisi duşu es geçip direkt hazırlanmıştı çünkü dışarıda onu neyin bekleyeceğimi kestirememişti. Polatı gördüğünde ise onun hala hazırlanmamış olduğunu görünce kendine hak verdi. İçinden de her hangi bir tartışma olmadığı için seviniyordu. Polat, Hilale bakıp "Dalmışım, bir şey olmaz böyle gideriz" dediğinde Hilal bu sefer Talhaya bakıp "Hala buradasın?" Diye sordu. Talha, Hilale dönüp "Evet, görüşürüz demek için bekledik. Bir de Polatla ufak bir konuşma yaptık" dediğinde Hilal "İyi yapmışsında Polatla konuşmana gerek olduğunu niye düşündün Talha? Kendini onunla yarıştırmaman gerektiğini bildiğini düşünüyordum." Diyerek Talhadan onay bekledi.


Safa, Akının omzunu ısırıp kulağına doğru "Benim canım acıdı" diyerek güldü. Emirde gülen yüzüyle Faruğu dürtüp "Oy oy oy oy!" Diyerek gülüyordu. Talha, Hilale gülümseyip "Bende onu söylüyordum zaten. Bitirdiği ilişkiyi tekrar yaşamaz diyordum" dediğinde Hilal "Hıı anladım. Yine de gerek yokmuş ama neyse. Hadi görüşürüz" diye Talhaya gülümseyip abisine baktı ve "Seninle de görüşürüz savcım bey" diyerek abisinin yanaklarından öptü.


Polat, Hilali izlemeye devam ederken Hilal ona dönüp "Gitmiyor muyuz?" Diye sordu. Polatta durduğu yerde hareketlenip "Hayır gidiyoruz" dedi ve Barışa kafa selamı verip Hilale adımladı. Barış "Siz?" Diyerek işaret parmağını onların arasında gezdirince Hilal "Evet abi aynen düşündüğün gibi ama konuşmamıza engel olup duruyorsunuz!" Diye çıkıştı. Barış, kardeşine tatlı bir sinirle bakıp "Bağırma bana. Eve geldiğinde de haber ver!" Diyerek çıkıştı. Kardeşinin ilişkilerine şu zamana kadar bir sorun olmadığı sürece karışmamıştı ve şimdi de karışmaya niyeti yoktu. Ona göre Hilal kendisine yakışanı yapardı ve bu konuda ona pek söz düşmezdi.


Polat, Hilalin ilişki konusunda kimseyi takmayacağını biliyordu ama bu kadar netliği beklememişti. Belki rahatsız olur diye Barışa bir şey dememişti, eğer böyle pat pat söyleyeceğini bilseydi ona fırsat vermeden Barışla konuşurdu. Polat "O zaman size iyi akşamlar" dedi ve elini Hilalin beline koyup arabaya doğru ilerletti. Arkasındakileri takmadan arabaya geçen ikili koltuklara yerleştikten sonra birbirlerine bakıp gülümsediler. Hilal derin bir nefes verip "Sonunda demek istiyorum" diye güldüğünde Polatta kafa sallayıp "Sonunda güzelim, sonunda" dedi ve arabayı çalıştırıp kebapçıya doğru yola koyuldular.


......................................................................................


Gözlerimi camdan, Polata doğru çevirdim ve oldukça karizmatik duruşunu seyrederken "Konuşmaya başlayabiliriz gibi" dedim. Polat, sesimle kısa süreliğine de olsa bana bakıp tekrar yola dönerken "Olur tabi ama tam konuya nasıl başlamam gerektiğini düşünüyordum" dedi. Gördüğüm kadarıyla çok az çok minik bir gerginlik seziyordum. Dağ gibi adamı resmen germiştim, tebrik edilesi biri olabilirim. Cevabını niyeyse oldukça tatlı gelmişti ve istemsizce gülümsedim. Sonra da aklıma gelen ilk fikirle "O zaman soru cevap yapalım?" Diye sordum çünkü ben de konuya nasıl giriş yapmam gerektiğini bilmiyordum.


Aslında pat diye sevgili oluruz diye düşünmüştüm. Daha önce bir ilişkiye başlarken hiç böyle bir konuşma yaptığımı hatırlamıyordum. Zaten hayatımda sadece Talha olmuştu. Onunla da böyle konuşma falan yapmamıştık. Zaten Talhanın bana hissettirdikleri karşısında Polat adeta 'onlar da ne ki bir de bunu izle' der gibi gümbür gümbür hayatıma girmişti ya neyse. Çok bir şey yaşadık diyemezdim ama onu görünce hissettirdiği hisleri anlamayacak kadar da aptal değildim sonuçta.


Polat bana onaylar şekilde kafasını sallayıp "Yolla gelsin o zaman" diyince hiç zaman kaybetmeden "Bana aşık mısın?" Diye sordum. Aşk demek için erken olduğunun farkındayım ama merak ettim ne yapayım. Bir de onun açısından aşkın tarifini merak ediyordum. Polat derin bir nefes alıp "Aşktan kastın ne?" Diye soruma soruyla karşılık verince kaşlarım çatılmıştı. Ee ama senin söylemen gerekiyordu bunu Polat! Gelen soruyla kendimi "Nasıl yani?" Derken bulduğumda arabayı durdurmuştu ki etrafa bakınca geldiğimizi anladım.


Arabadan indiğimizde yanıma gelip elini belime atınca yine hoşuma gitmişti. Bu iki ya da üç oluyordu sanırım ve artık hep yapması gerekecekti. "Yanisi şu ki, aşkın ne demek olduğunu pek bilmiyorum" dediğinde boş olan masaya oturmuştuk. Burası hep kalabalık olurdu aslında ama bugün şans yüzümüze gülmüş olmalıydı. Karşımda oturan Polata bakarken "Bende pek bir şey bilmiyorum ki, sen bilip aydınlatırsın diye düşünmüştüm" dedim. Dediğimle birlikte kaşları çatılırken kalıbımı basardım ki Talhayı düşünüyordu. O yüzden hemen "Talhayı düşünüyorsun biliyorum ama ona aşık falan değildim" dedim.


Polat, konuşmak için niyetlendiği sırada yanımıza gelen garsona 'iki acılı ve ikişer de ayran alalım' dedi ve bana dönüp açıklama ister gibi baktı. Masadaki ıslak mendil paketinden bir tane alıp elimi silerken "Sana kısa bir özet geçeyim o zaman. Talhayla tanıştığım zamanda daha üniversite üçüncü sınıfta falandım. Tahmin edersin ki derslerden kafamı kaldıracak vaktim yoktu ve dışarı çıktığım zamanlar bir elin parmağını geçmezdi. Talhayla da bir arkadaş ortamında tanışmıştık, benden iki sınıf üsttü. İşte her neyse, tanışmamızın ardından biraz zaman geçince ailem vefat etmişti ve Talha zor zamanlarımda hep yanımda olmuştu. Sadece benim de değil, abimin de yanında olmuştu" dedim ve o anlara giden zihnimin oradan çıkarmak adına kafamı salladım.


Boğazımı temizledikten sonra tekrar ona bakıp "Sonrasında da bana karşı hisleri olduğunu söyledi, bende saçma bir düşünceye girip zor zamanlarımda  yanımda olduğu için bir şans vermeyi kabul etmiştim. Sana yalan söylemek istemiyorum Polat o yüzden bir süre sonra benimde Talhaya karşı bir şeyler hissettiğimi söyleyeceğim. Onunlayken hissettiklerime aşk diyemem çünkü ona aşk dersem eğer senin hissettirdiklerine diyecek bir şeyim kalmaz" dedim. Talhaya karşı elbette bir şeyler hissetmiştim ama Polatın bana hissettirdikleriyle karşılaştıramazdım. Beni son derece ilgiyle dinlemişti ve dediklerimi düşündüğü yüzünden belli oluyordu.


En azından Talha konusunun netleşmesi için ayrılığımızdan da bahsetmeye karar verdim ve "Nasıl ayrıldık diye soracaksan da, ben ayrıldım. Talha yurtdışına yüksek lisansa gidecekti ve benimde onunla gitmemi istemişti. Aslında bakarsan bir nevi evlilik teklifi gibi bir şeydi ve bende onu o kadar sevdiğimi, onunla hayatımı birleştirmeyi düşünmediğim için bunu kabul etmedim. O yüzden de konuşup ilişkimizi dostça bitirdik. İşte Talha mevzusu da böyle anlayacağın" dedim. Cümlemin bitmesiyle beraber garson önümüze tabaklarımızı bıraktı ve hemen ardından da ayranlarımızı bırakıp çekildi.


Polat, yaslandığı sandalyeden öne doğru geldi ve  önündeki kebabı lavaşa sarıp hazırlamaya başladı. Bende sol elime çatalı alıp yemeye başlayacaktım ki "Bunu sana yapıyorum güzelim" diyerek bana engel oldu. Bu ince hareketi hoşuma giderken neden hala konuşmadığını düşünmeye başladım. Belki de önceden bir ilişkim olması hoşuna gitmemiş olabilirdi ama bunu takacak birine benzemiyordu. Tabaklarımızı yer değiştirdiğinde onun yaptığı lavaşı yavaşça kemirmeye başladım. "Bundan bahsetmene bile gerek yoktu Hilal ama bende yalan söylemeyeceğim, merak ettiğim için konuşmanı bölmedim" diye çok şükür konuşmaya başlamıştı.


Lokmasını ayranla midesine gönderdikten sonra "Açıkcası benden önceki hayatın daha doğrusu hayatına giren kişiler beni ilgilendirmiyor desem yalan söylemiş olurum. Bana belki eski kafalı diyebilirsin, ki sen demesen bile bunu ben kabul ediyorum, ne yazık ki öyleyim. Tabi bu, sana bu konuda baskı yapacağım ya da ne bileyim laf yapacağım anlamına gelmiyor. Öyle bir hakkım yok. Sadece onunla bir arada olman beni rahatsız eder ve bunu sana belli ederim, söylerim o kadar" dedi. Bir kere daha dürüst oluşunun etkisi altına girerken ona hak verdim. Bende böyle bir insandım ve bu tarz bir konuda kesinlikle sorun çıkartırdım. Benim olan benimdi, bu konuda oldukça nettim.


Lavaşımdan bir ısırık daha aldığımda o da yemeğe devam etmişti. Polat "Konumuz bu değildi bizim, bunu sonraya erteleyelim" dediğinde lokmamı yutup "O zaman bana aşık olup olmadığını söyleyebilirsin" diyerek gülümsedim. O da gülümserken "Aşktan kastın eğer senin yanında mutlu ve heyecanlı hissetmemse evet, sanırım öyleyim" dediğinde bir nefes verip ayranımdan koca bir yudum aldım. Sadece o değildi aslında, en azından ben sadece onları hissetmiyordum. Gülümsemem hala yüzümdeyken "Sadece onlar yetmez Polatım. Bendeki etkin o kadar basit değil" diye itiraf ettiğimde bu sefer ayranını kafasına diken kişi o olmuştu. Konuşulan konuyla bulunduğumuz mekan ne kadar ters olsada sıkıntı yoktu.


O koyu kahveleri yine yoğun yoğun bakarken "Hissettirdiklerinin basit olduğunu söylemedim, bu sadece kabataslak bir tabirdi. O hisleri anlatabileceğim kelimeleri bulamadım" dedi. Bu adam böyle romantik değildi ama ya ne oluyor! Romantikliği dışında neden hala gergin göründüğünü düşünürken sonunda sormaya karar verdim ve "Niyeyse gergin olduğunu düşünüyorum?" Diye sordum. Sorumla beraber arkasına yaslanıp "İnan hiç bir fikrim yok Hilal. Bu konuşma işi beni çok gerdi. Hem biz niye bunu konuşuyoruz ki, kendimi konuşamayan bir aptal gibi hissediyorum. Bak işte bana aynen böyle hissettiriyorsun. Senin yanındayken dilim tutulmaya ve böyle kalakalmaya başladım" diye derin bir nefes verdi.


Ben bir şey diyemeden de "Hilal, ben sana deli oluyorum be kızım. Bu kadar kısa sürede bunu nasıl başardın inan bilmiyorum ama aklımla yetinmeyip kalbime de girdin. İlk zamanlarda sadece kafamı kurcalayan biriydin ama şimdi aklımla yetinmeyip kalbimin dengesini bozmaya başladın. Seni görmem bile kendimden şüphe etmeme sebep oluyor, aldığım eğitimleri unutturdun bana resmen." Dedi ve masadaki diğer ayranı kafasına dikip "Oh be sonunda, yemin ediyorum imanım gevredi" diyerek bana baktı. Yüzündeki rahatlamış ifade benim şşakın halimle bakışıyordu. O bana bakıyordu ama ben sadece kulağımda atmaya başlayan kalbimi sakin tutmaya çalışıyordum.


&&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%