Yeni Üyelik
5.
Bölüm

3. Bölüm

@merida_xx

Valizimi kapının önüne bıraktım ve zile bastım. Kapı açıldığında karşıma esmer bir kadın çıktı. Baya kara kaş kara göz güzel bir afetti. "Hilal?" diye gülümsemesiyle aynı şekilde karşılık verip "Merhaba, İrem?" dedim. "Evet hoşgeldin" dedi ve beni içeriye aldı.


Valizim köşede bana bakarken İremle sohbet etmeye başladık. Kendisi acilde hemşire olarak görev yapıyormuş. Benimde doktor olduğumu öğrenince çok sevinmişti. Hatta acilde olmamla baya bir sevinmişti. Şimdilik iyi bir kıza benziyordu ama hemen güvenmemek lazım.


Bir süre daha sohbet ettikten sonra odama gidip eşyalarımı yerleştirdim. Yorgun geçen günümün ardından yeni serdiğim nevresimlere uzandım. Telefonumu alıp abime yerleştiğimi yazacağım sırada bilinmeyen numaradan bir mesaj dikkatimi çekti.


Bir ihtiyacın olursa bana ulaşabilirsin. -Demir- diye yazıyordu. Kafam bu konuda yeterince doluydu zaten. Ailemin beni bilerek bırakmaması hem beni mutlu ederken bir yandan korkutmuştu. Korkma sebebim kesinlikle sonrası içindi. Sonrasında nasıl olacağımızla ilgili.


Ona mesaj atmayıp abime yerleştiğimi yazdım ve telefonu yanıma attım. Acaba yazsa mıydım ki? Ben kendimle cebelleşirken salondan kahkaha sesleri duydum. Yataktan kalkıp salona gittiğimde İrem bir çocukla sarmaş dolaş oturuyordu. "İrem?" diye sormamla bana baktılar.


"Şey Hilal söylemeyi unuttum, erkek arkadaşım bir süre burada kalacak" dedi. Kalacak?? Kime göre? "Böyle bir şey olmayacak İrem. Sevgilini evden gönderirsen sevinirim" dedim. Ne yani kızı zaten tanımıyorum, bir de sevgilisiyle mi kalacağım! Şaka gibi!


"Sebep?" diye dikleşti ve bana garipçe baktı. "Şöyle ki, bu evde seninle ben yaşıyoruz. Bana sormadan eve birilerini alamazsın ki bende aynı şekilde. Bunu bilebilecek kadar zekisindir" dedim. "Yabancı değil ki. Zaten benim odamda kalacak" diye diretti. Bana tepeden tepeden sinir geliyor yalnız.


"Beni nerede kalacağı ilgilendirmiyor. Bu evde kalamaz" diye net bir şekilde konuştum. Yanındaki çocuk "Güzelim tamam abartma. Bir iki gün kalacağım sadece" dedi. Bana güzelim mi dedi o? "Benimle konuşurken kullandığın sıfatlara dikkat et. Ayrıca muhatabım sen değilsin!" diye sertçe ona baktım.


Çocuk sözlerimle ayağa kalktı ve üstten üstten bana baktı. Ama ben bugün harbiden sınanıyorum! "Sana mı soracağım?" diye yaklaşmaya başladı. Güzell. Kollarımı göğsümde birleştirip ona baktım. "Evet bana soracaksın" dedim. Kavga istiyorsa seve seve ederiz sorun yok.


Bana adımlamaya devam ederken arkamı dönüp odama gittim. Kapıdan onlara bakıp çocuğa döndüm "Gelsene" diye odaya çağırdım. Çocuk bi şaşırsa da bana doğru adımladı odama girdi. Eee otomatikten yatak odama girmiş oldu. Ve ben odamda yabancı birini görüp hırsız zannettim. Bakın hele şu işe!


Adam sinirle bana bakarken yüzüne yumruğu geçirdim. Önce bir şaşırsa da hamle yapmak istediği belli edercesine elini uzatınca bileğinden  kavrayıp çevirdim ve dizine tekme attım. Bağırarak yere kapaklandığında bizi kapıda izleyen İreme döndüm. Kimi arıyor bu?


Çocuğu bırakıp ona yöneldim. Elini kaldırıp beni durdurdu ve "Yaklaşma, polisi aradım!" diye bağırdı. Cidden mi? "İyi peki ara!" dedim ve yatağıma dönüp telefonumu aldım. Çocuk hala yerde bileğini tutuyordu. Geberebilir sorun yok. Ben abimi aramaya devam ederken açmadığı telefona içimden küfürler savurdum.


Yazarından anlatımından...


Demir ve Alpay bu gece annelerinde kalmaya karar vermiş ve onlara gelmişti. Aysun ve Aydın bey lojmanda A blokta kalıyorlardı. Demir ve Alpay ise D blokta kalıyorlardı. Akabeyler salonda sessizce otururken çalan zille Alpay kapıyı açmaya gitti. Amcası ve yengesini içeri davet ederken kuzeni Kaanla kısa bir sarılma yaşadı.


Kaan, köyde öğretmenlik yapıyordu ve haberi alır almaz gelmişti. "Durumlar nasıl?" diye kardeşi gördüğü adama baktı. "Bir an önce sabah olmasını bekliyoruz abi. Biraz durgunluk var diyebilirim." dedi. Kaan, Alpayın omzunu sıvazlayıp içeri geçti. Bu sefer koca aile salonda oturuyordu.


"Gördün onu dimi Aysun?" diye sordu Belgin hanım. Eltisinin böyle üzgün olması onu derinden etkiliyordu. Eşleri onları tanıştırdığından beri abla kardeş gibi bir ilişkileri vardı. Aysun hanım gülümseyerek kafasını salladı. "Gördüm Belgin. Öyle büyümüş güzelleşmiş ki, gördüğüm an yine hayal gördüğümü sandım. Hep o rüyalarıma giren kızım büyüyüp karşıma gelmişti." diye ağlak sesiyle konuştu.


Ortam yine sessizleşirken bu sefer Demirin çalan telefonu dikkatleri toplamıştı. Demir arayanı görünce hızla yerinde dikleşti. "Hilal arıyor!" diye elinde olmadan bağırdı. Herkes merakla Demire bakarken, telefonu cevapladı. "Alo Hilal?" demesiyle bir süre karşı tarafı dinledi. Kaşları çatıldığında ayaklandı ve herkes onunla beraber ayağa kalktı. "Eeee!" diye sinirle konuşmasıyla Aysun hanım panikle eşinin kolunu dürttü. "Bir şey mi oldu ki Aydın?" diye sordu.


Aydın beyde merakla ve içinde büyüyen korkuyla oğluna bakıyordu. Demir kalktığı yere tekrar oturdu ve gülümseyerek "Hıı" dedi. Koltukta rahatça oturmasıyla "Güzel dövseydin keşke, bak işte biraz daha kıvırsan kırardın. Bunu göstereyim sana ben" diye kafasını sallayınca Aydın bey dayanamayıp oğluna ufak bir tekme attı.


Demir yine ayaklanıp "Tamam ben geliyorum şimdi" dedi ve telefonu kapattı. Ona merakla bakan ailesine gülüp "Kavga etmiş ya önemli bir şey değil" dedi ve kapıya doğru ilerledi. Arkasından seslenmeleri duymadan binadan çıktı ve arabasına ilerledi. Islık çala çala arabasına giderken birinin koluna dokunmasıyla o tarafa döndü.


"Ne sırıtıyosun lan pişmiş kelle gibi?" diye soran dostuna baktı. Arabaya yaslanıp "Çok keyifliyim lan. Hilal kavga etmiş, beni aradı az önce." dedi. Karşısındaki adama şaşkınca baktı. "Lan buna niye seviyorsun? İyi mi kız?" diye endişe eden dostuna gülüp "İyi tabi lan. Adamı dövmüş paketlemiş. Polis geliyormuşta ne yapayım diye aradı" diye bahsettikleriyle daha da keyiflendi.


Tam bir şey diyeceği sırada binadan çıkan Akabeylerle sustu. "Neyse Emre, şimdi işim kardeşim sonra dönerim ben sana" dedi ve arabaya bindi. Aydın bey yanlarına geldiğinde Demir camı açıp "Baba, alıp geleceğim ben Hilali. Bekleyin siz" dedi ve basıp gitti.


İki albayın yanında gerilmekten bir hal olan Emre ise hazır olda bekliyordu. Yavuz, Emreyi fark edince ona döndü ve rahat dedi. "Ne dedi sana bu giderken?" diye sordu. "Hilal hanım birisini dövmüş komutanım. Anladığım kadarıyla da Demirden yardım istemiş, oraya gidiyor" diye konuştu.


Duyduklarıyla Yavuz bey kahkaha atmıştı. Kaan da eliyle ne kadar gizlemeye çalışsa da gülüşü duyulmuştu. Yavuz gülerek abisine döndü ve "Bir insan hiç mi değişmez be abi?" dedi ve gülmeye devam etti. "Bu sefer bana gelmedi ya bi kırıldım" diyen Kaanla Belgin hanımda gülmüştü. "Ee oğlum Demire bir şey  yapmamış ki normal" dedi ve gülüşmeye devam ettiler.


*


Akabeyler bahçede Demiri ve Hilali beklerken arabanın bahçeye girmesiyle ayaklandılar. Demir arabadan gülerek inip bagaja doğru ilerledi. Diğer kapının açılmasıyla Hilali gördüler. Onu ilk defa gören Belgin ve Kaan şoka girerken, Hilal bagaja doğru gitti. "Sen bütün işi bozdun ama. Ben adamı zaten dövmüştüm, gidip adama yumruk atman çok yersizdi" diye valizini aldı.


Demir, kardeşine bakıp "Tipini beğenmedim. Çok salak duruyordu" diye bahanesini sundu. Aslında asıl sebebi tamamen kardeşine diklenmesiydi. Hilal kafasını sallayıp "Haklılık payın var" dedi. Demir bagajı kapatıp Hilalin elinden valizi aldı.


Hilal çalan telefonuyla ondan uzaklaşınca Demir onu izleyen ailesine doğru adımladı. Ona merakla bakıyorlardı. Ne olduğunu anlatması gerekiyordu ama burada değil. "Ne olduğunu söylemezsen dayağımın tadına bakarsın!" diyen babasına baktı. "Bu gece burada kalmasına ikna ettim. Evde konuşuruz" demesiyle Aysun hanım sevinçle oğluna sarıldı.


Hilalinde yanlarına gelmesiyle eve çıktılar. Yavuz beyler zaten alt komşuları olduğu için saati çokta umursamamıştı. Salona geçtiklerinde Aysun hanım kızına bakıp "Kızım aç mısın? Gerçi açsındır tabi hemen bir ş-" Hilal kadının telaşını çok tatlı bulmuştu ama acıkmamıştı. "Zahmet etmeyin lütfen. Aç değilim zaten, eve giderken abimle yemiştim" diye Aysun hanıma gülümsedi.


Aysun hanım dikkatle ve özlemle kızını seyrediyordu. Aydın bey boğazını temizleyip "Ne olduğundan bahseder misin?" diye sordu. İster istemez kendini ondan uzak tutuyordu. Hilal kısaca olaylardan bahsetti ve o da karşısında ki insanlara baktı. Alpay aniden ayağa kalkınca "Videolar, onları izleyelim mi?" diye sormasıyla Aydın bey hariç hepsi onaylamıştı.


Alpay televizyonu ayarladığında kendisini Hilalin yanına attı ve videoyu başlattı. Rastgele birini açmıştı ve Hilalin ilgisi televizyona dönmüştü. Kameraya ilk önce Demirin küçüklüğü girmişti. Önce kamerayı kendinden uzaklaştırıp saçlarını düzeltti. "Yine çok uzamışlar...annee babam gelince saçımı kestirmeye gideyim mi?...neyse evet der büyük ihtimalle. Şimdi size küçük kardeşlerimi göstereceğim." demiş ve kamerayı yere çevirip yürümeye başlamıştı.


Hilal merakla televizyona bakarken küçük Demirin "İştee...Çok küçükler ama kısa zamanda büyüyeceklermiş. Amcam öyle dedi, hep böyle kalamazlar zaten." dedi ve kameraya iki bebek girmesini sağladı. Biri mavi diğeri beyaz bir zıbın giyiyordu. Küçük Demir kendisini ikisinin arasına yerleştirip kamerayı uzaklaştırdı.


"Sağdaki Alpay, soldaki de Hilal. Şimdilik ikisini de çok seviyorum. Baksanıza çok tatlılar, bir de çok güzel kokuyorlar. Ama bezleri bazen kötü kokuyor. Tuvalet gibi." demesiyle Hilal gülüşünü tutamamıştı. Bakışlar kısa süre ona dönmüştü ama ilgilenmemişti. Sadece videoya odaklıydı. Kamera mavi zıbınlı bebeğe yaklaşırken "Alpay çok sakin, böyle zorlasan bile ağlamaz, bakın" dedi ve bebeğin yanağını yavaşça sıktı.


Bebek sadece yanağını diğer tarafa çevirip uyumaya devam etti. "Hiç bir şey yapmıyor." diye konuşan küçük Demirle kamera bu sefer beyaz zıbınlı bebeğe dönmüştü. "Hilal ise çok yaramaz. Bakın gözleri şimdi bile açık, gece de hiç uyumuyor sürekli ağlıyor. Üzgün mü ki acaba?" diye elini bebeğin yanağına uzatıp sevmesiyle bebek garip sesler çıkarıp eli, küçük elleriyle yakalamıştı.


Küçük Demirin gülme sesi salondakileri güldürmüştü. "Bu böyle hep yaramazlık peşinde. Babam büyüyünce çok çektirecek bize diyor. " diyip bu sefer bebeğin yanağına öpücük bıraktı. Bebek sevinçle ellerini kollarını hareket ettirince "Şımartma kardeşini oğlum" diye kameraya giren Aysun hanım "Baban geldi Demir, gidebilirsin" diye saçlarını okşamıştı.


"Babamı da çekeyim sonra giderim anne. Saklanayım mı şuraya" diye koşa koşa bir yere girdi. Aysun hanım kameraya güldükten sonra "Uyuyorlar mı?" diye kısık bir ses duyuldu. Açıya Aydın beyin gençliği girince üstündeki üniformadaki tozlar şimdi bile fark ediliyordu.


"Eyvah Aydın! Hilal gördü seni" diye sitemlenen kadınla genç adam kızına doğru adımladı. "Görsün ne olacak sanki" diye elindeki çantayı kapının kenarına bırakmıştı. "Susmayacak hiç tabiki Aydın" diye oğlunu kucakladı kadın. Genç adam önce karısına öpücük verip, kucaktaki oğluna öpücük bıraktı.


"Ben Alpayı götüreyim, başlar Hilal birazdan" diye gülümseyerek kameradan çıktılar. Genç adam yatakta mırın mırın hareketlenmiş kızına yaklaştı. Yüzündeki yorgunluğa rağmen kocaman gülümsemişti. "Özledin mi babayı Hilalim? Söyle bakayım" diye kızını havalandırdı. Bebek bütün evi mutlu çığlıklarıyla inletirken adam gülümseyerek kızını inceledi ve boynuna koca bir öpücük bıraktı.


"Aydın!" diye birinin kapıya vurmasıyla adam kızını susturmak için sarıldı. "Şşş kardeşi uyandırma ama babacım" diye konuştu. Bebek adamın suratına ellerini koyup ağzını çenesine geçirdi. Kamera onlara yaklaştığında koca bir gürültü koptu ve yere düşen kameraya yerde yüzüstü yatan demir görüldü.


Hilal kahkaha atıp Demire döndü "Düştün mü?" diye sordu. Zaten videoya değil ona bakan Demir kafasını salladı. Hilal tekrar televizyona odaklandığında, kamerayla koşan Demiri gördü. Video orada biterken bir saate yakın diğerlerine bakmışlardı. Herkesin keyfi yerindeyken o gecenin videosu oynamaya başlayınca salona koca bir sessizlik çökmüştü.


Hilalin anlatımından...


Alpayın videoyu kapatmak istemesiyle onu durdurdum. "İzlemek istiyorum. Eğer sakıncası olmayacaksa izleyebilir miyim?" diye sordum. Alpay televizyonla bağlantıyı kesip telefonu bana uzattı. "Balkona çıkabilirim?" diye sormamla Aysun hanım "Sorma kızım, istediğin gibi takılabilirsin" dedi ve adımlarımı oraya yönlendirdim.


Balkondaki sandalyeye çöktüm ve videoyu başlattım. Bu sefer videoda direk Aysun hanım vardı. Gülen yüzüyle kamerayı kendinden uzaklaştırdı ve "Demir, oğlum bu böyle mi çekiyordu?" Diye sordu. Demir gelip gözünü kameraya yaklaştırdı ve bakındı "Evet anne çekiyor şimdi" dedi. Uzaklaşırken Aysun hanım kamerayı çocuklara çevirdi.


O bebekler büyümüş ve vızır vızır koşuyorlardı. "Koşmayın çocuklar! Hadi bana bakın bakayım. Babanıza doğum günü videosu hazırlamamız lazım" diye konuştu. Küçük çocuk bir anda durup kameraya baktı ve el salladı. Koşan kız ise çocuğa bakıp durdu. Kameraya bakıp Demire döndü. "Abik, babike vikyo" diye konuştu.


"Evet abicim babaya video. Düzgün konuş ama artık, koca kız oldun!" Diye kızmasıyla kızın gözleri hemen doldu ve koşa koşa koltuğa tırmandı. Dizlerini kendine çekip ayaklarını üst üste koydu ve dolu dolu etrafa baktı. Bu görüntü bana saatler önce bahçede yaşanan olayı canlandırttı.


"Küstü" diye gülen küçük çocukla Aysun hanım, Demire doğru "Demir! Üzme kardeşini" diye uyardı. Demir, küçük kıza yaklaşıp sıkıca sarıldı ve öpücük bıraktı. Küçük kız hemen gülüp Demire sarılmıştı. "Bak küsmedi işte" diye küçük kızı koltuktan yere indirdi.


Küçük kız yere indiği gibi diğer çocuğa doğru koştu ve onu öptü. "Hadi ama çocuklar, yaklaşın bana biraz" diye uyarılınca bu sefer bir araya geçip dizildiler. "Ne diyelim anne?" Diye soran Demire, küçük kız bir adım öne çıkıp "Şeni şeviyoyum babik" diye bağırdı ve sonra geri yerine geçti. Yanındaki çocuğa bakıp ağzındaki emziği çekti ve kendisi emmeye başladı.


Aysun hanım "Hilal!" Diye kızınca hemen Demire yanaştı. "Tamam anne yok bi şey" diye kızı saran Demirle, kız diğer çocuğu da kendine çekip sarılmıştı. Kameraya sarılmış olan çocuklar yansırken gelen büyük gürültüyle sarılan çocuklar korkuyla ayrılmış, Aysun hanım hemen kamerayı bir yere fırlatıp çocuklarına gitmişti.


Kamera yerde dururken bir kısmını halı kapatıyordu ama yine de görüntü vardı. Duyduğum silah sesleriyle kameradaki çocuklar korkup ağlamaya başlamıştı. Aysun hanım kamera açısından çıktığında Demir iki çocuğu da sıkıca sarmıştı. "İdmandır bu, korkmayın tamam mı? Babam asker yetiştiriyor unuttunuz mu?" Diye konuşmuştu ama gözlerindeki korku belliydi.


Aysun hanım tekrar kadraja girdiğinde bir kadın ve bir çocuk daha belirdi. "Kaan, geç hemen Demirin yanına!" Diye çocukları bir odaya sokuşturdular. Silah sesleri çoğalırken kapı kırılma sesiyle içeriye koca bir kalabalık girmişti.


Kadınların bir kenara savrulmasıyla çocukların kapısına ateş açmışlardı. "Hayır! Çocuklarıma dokunmayın!" Diye çığlıklar kulağımı delip geçerken gözlerim dolmuştu. Odaya girdiklerinde Demir ve Kaan adamlara vurmaya çalışıyordu ama adamlar onları kenara fırlatıyorlardı.


"Hayır! Yapmayın! Aydın!" "Yavuz!" Diye bağırışlar devam ederken bir adam kızı kucaklayıp odadan çıkmıştı. Demir, adama yumruk ve tekme atmaya çalışırken "Bırak kardeşimi!" Diye bağırıyordu.


Adam, Demire tokat atıp onu yere düşürürken kucağındaki kızı zor tutuyordu. Kız adamın saçlarını çekip yüzüne vuruyordu. Bir tokatta kıza indirince kız daha çok ağlamaya başlamıştı. Kız bağıra bağıra ağlarken adam kapıya doğru yönelince, küçük kız Demire doğru "Abik, koykuyorum!" Diye atlamaya çalıştı.


Diğer çocukta Kaanın arkasında ağlıyordu. Kaan ve Demir tekrar adama koştuklarında yine başka bir köşeye savruldular ve adam kızla beraber evden çıkıp gitti. Kadınları da bir köşeye savurup evi boşalttılar. Kadın çöktüğü yerde "Aydın!" Diye bağırıyordu.


Demir koşa koşa evden çıkıp gitmişti. Aydın bey kanayan bacağıyla kadraja girdiğinde kendini hemen Aysun hanımın yanına attı. "Aysun bana bak! Bir şey oldu size? Çocuklar iyi mi?" Diye kadını sarstı. Kadından ağlamak dışında bir yanıt gelmezken Aydın bey arkada büzüşmüş oğluna gitti. "Alpay! Babacım iyi misin? Bir şey oldu he söyle bana?" Diye yüzünü okşadı.


Alpaydan da sadece ağlama yanıtını alınca onu sakince yerine bıraktı ve odalara girdi. Boş olan odalardan çıkıp "Aysun, Demir ve Hilal nerede!" Diye bağırdı. Kadraja Demirin girmesiyle Aydın bey ona yaralı bacağıyla koşup sarıldı. Oğluna sıkı sıkı sarıldı. Demir geri çekilip "Baba, Hilali aldılar yakalayamadım!" Diye ağlamaya başladı.


Aydın bey hemen Demiri kenara bıraktı ve "Buradan çıkmayın!" Diyip koşarak evden çıktı. Gözyaşlarımı silip videoyu kapatırken kafamı gökyüzüne çıkardım. Sanırım abim haklı olabilirdi. O kız ben olabilirdim. Biraz hava aldıktan sonra içeriye girdim. Videonun anları gözümün önünde oynarken kafamı sallayıp onları defettim. Kapıyı sıkıca kapatıp kalktığım koltuğa oturdum.


Telefonu Alpaya uzattım ve "Ben nerede dinlenebilirim acaba?" Diye sordum. "Burada kalamazsın" diyen Aydın beye döndüğümde bana hissiz bir şekilde bakıyordu. Aysun hanım eşine döndüğünde Aydın bey hala bana bakıyordu.


"Peki, o zaman ben kalkayım. Yarın hastanede görüşürüz" diye ayaklandım. Alpay da benimle kalkınca "Benim yatağım boş, gel seni misafir edeyim"diye kolunu omzuma attı. "Aslın-" sözümü telefon sesi kesince Alpaya baktım.


"Hemen geliyorum!" Diye telefonu kapattı ve "Görevden gelen timde yaralılar varmış ben çıkıyorum!" Dedi ve koşarak evden çıktı. Merdivenleri inerken "Hilal yardıma ihtiyacım olabilir!" Diye başırdı. Bende hızlıca peşinden indiğimde onu takip ettim.


Revire girdiğimizde dolaptan malzemeleri çıkarttı. Bende dolapları rastgele açıp gerekebilecek malzemeleri çıkarttım. Kapı hızla açılıp içeriye askerler girince birini sedyeye yatırdılar. "Mermiyi çıkartmaya çalıştık ama başaramadık" dedi birisi. Başka birini daha getirdiklerinde "Alpay, Yiğit nefes alamıyor!" Diye diğer sedyeye yatırdılar.


Önceliğimi nefes alamayan askere verdiğimde Alpayda diğerine yöneldi. Üstündeki kamuflajı keserken kesik nefeslerini duyuyordum. Üstündekinden kurtulduğumda sağ tarafının morardığını ve şiştiğini gördüm. Kaburgası akciğerleri batıyor olabilirdi.


Hemen göğüs tüpü için gerekli malzemeleri alıp eldivenlerimi geçirdim. İşlemi gerçekleştirdikten sonra askerin rahatça nefes aldığını gördüm. Nabzını tekrar kontrol ettiğimde gayet normal olduğunu fark ettim ve Alpaya ilerledim.


Askerin karnındaki mermiyi görmeye çalışırken burada olmayacağını anladım. "Alpay hastaneye gitmesi lazım!" Dedim. "Ben onunla giderim sen burada diğerleriyle ilgilen" dedim ve askerin yarasına bası uyguladım.


Gelen ambulansa binip askerle beraber hastaneye gittik. Onunla beraber acile girdiğimde çalışacağım yerle de böylelikle tanışmış oldum. Kendimi tanıtıp sorumluyla konuştuktan sonra askerin ameliyatına girmiştim. İki saatin sonunda ameliyat bitmişti ve askerin durumu iyiydi.


Onu bir odaya yerleştirdiklerinde bende acile doğru ilerlemeye başladım. Birinin kolumu tutmasıyla "Hilal siz misiniz?" Diyen ağlayan kadına baktım. Askerin eşiydi sanırım. "Evet benim." Dedim ve "Eşim nasıl, Alpay buraya getirildiğini söyledi." Diye konuştu.


"Eşinizin durumu gayet iyi hanımefendi. Ameliyatı gayet iyi geçti ve şu an odaya alındı. Gelin size eşlik edeyim" dedim ve ayakta zor duran kadını eşinin yanına götürdüm.


Sorumlunun yanına gidip gerekli bilgiyi aldıktan sonra dinlenme odasına gittim. İçeri girdiğimde uyuyan birileri ve yemek yiyen birileri vardı. Yemek yiyen kadın yorgun bakışlarını bana çevirince "Yanlış girdiğiniz hanımefendi. Burası doktorların dinlenme odası" dedi ve yemeğine döndü.


"Merhaba. Ben yeni atanan doktor Hilal." Dedim ve boş bulduğum yere çöktüm. Kadınla tanıştıktan sonra adının Sinem olduğunu ve onunda acilde çalıştığını öğrendim. Bizim tanışmamıza yeni uyanmış doktorlardan biri de katılmıştı ve onunla da tanışmıştım. O da acil doktoruymuş ve bir yıldır buradaymış. Adı da Meriçti.


Saat sabah altıya gelirken eldivenlerimi çıkartıp kahve içmek için kantine adımladım. Zaten bugün işbaşı yapacağım için tekrar geri dönmemiş çalışmaya başlamıştım. Kantine gittiğimde bir masada oturan Aydın beyleri gördüm. Tahlil. Yapalım bakalım şu tahlil işini.


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%