Yeni Üyelik
64.
Bölüm

31. Bölüm (Part 3)

@merida_xx

"Vallahi beş!" Diye bulunduğu taşın arkasından bağıran Akına yanıt "Ulan Akın salak mısın! Zaten toplam beş kişiler!" Diye bağıran Faruktan gelmişti. Akın silahını hafifçe indirip "Tamam lan işte hepsini indirdim demek istedim!" Diye havalı bir şekilde sırıttığında kulaklarında "O zaman beşini de indirdim de lan!" Diye kızan Polatın sesi duyuldu.


Akının sırıtması solmaya başlarken Faruk, Akına gülüp "Ne oldu çitlembik, üzüldün mü sen? Kızdı mı konutanın sana? Kırdı mı o odacıklı kalbini" Diye konuşunca Akın silahını Faruğa çevirip "Sıkarım kafana bak!" Diye çıkıştı. Kulaklıktan Emirin "Komutanım içerisi temiz!" Diye gelen sesiyle de birbiriyle atışan Faruk ve Akın tekrar eski konumlarını aldılar. Emir ve Safa girdikleri mağaradan çıktıktan sonra Safa "Ee bu kadar mıydı yani komutanım?" Diye sordu.


Görevleri, ellerinde bulunan resimdeki adamları indirmekti ve hızlı bir şekilde halletmişlerdi. Belki de çıktıkları en kısa görevi daha da kısa bir zamanda bitirmişlerdi. Polat "İçerisi tamamsa bu kadar" diyerek bıçağını kılıfına yerleştirdi. Polat ve Yakup mağaranın yanındakileri, Emir ve Safa içeridekileri ve Akınla Farukta öndeki teröristleri indirmişlerdi.


Bulundukları alandan uzaklaştıklarında Polat, karargahla irtibata geçip görev hakkında bilgiyi vermişti. Helikopterin gelmesini beklerken Yakup, kapalı olan telefonunu açıp gelen bildirimlerin bitmesini bekledi. Annesinden ve kardeşlerinden gelen düğünle ve evle ilgili mesajları es geçip Sedanın mesajlarına baktı. Sedanın en son attığı fotoğraf, evlerinden çekilmiş bir fotoğraftı. Salon için gelen mobilyaları yerleştirmiş ve ne gerek olduğunu anlamadığı ama yine de Seda istiyor diye aldıkları lambaderle nişanlısının çekildiği fotoğrafa baktı.


Polat matarasından suyunu içerken "Komutanım, Hilal yengemle konuşmuyorsunuz?" Diye soran Emire baktı. Faruk, komutanını kızdırmak için bir konu açıldığından hemen "Yok Emirim olur mu hiç! Komutanımın geç kaldığı anı hemen unuttun mu?" Diye güldü. Polat, matarasını kapatmadan Faruğa fırlatırken "Oğlum sen bana sınav mısın lan!" Diye bağırdı. Faruk çevik bir hareketle mataradan kurtulurken "Komutanım ama sizde yani! Sanki yalan söylüyorum!" Diye konuşunca Safa "He valla komutanım. Bu gözler sizin geç kaldığınızı da gördü" diye Faruğu desteklediğinde Yakup "Hasiktir!" Diye bağırdı.


Yakubun yükselmesiyle bakışlar sinirlenmeye başlayan komutanlarından Yakuba döndüğünde Emir "Komutanım sakın bize kayınpederin yengeyi geri götürdüğünü falan söylemeyin!" Diye çıkıştı. Bu sefer kimseyi dinlemede kaçırmaları gerekirdi. Yakup "Yok lan allah korusun" dedikten sonra kafasını telefondan kaldırıp Polata baktı. Polat, Yakubun ona bakan bakışlarına kaşlarını çatarak cevap verirken Safadan da "Lan!" Kelimesi duyulmuştu. Safa da Cananın mesajını okuduktan sonra bakışlarını Polata çıkarttı ve "Komutanım isterseniz telefonunuzu bir açın" dedi.


Polat ona bakan tuhaf bakışları anlayamayıp telefonunu çıkartırken "Ne olmuş?" Diye tedirgince sordu. Safa ve Yakubun endişeli bakışları onu germeye yetmişti. Pin kodunu girerken "Savcı vurulmuş" diye gelen yanıtla kafasını telefondan hızlıca kaldırdı ve Yakuba baktı. Ne demek savcı vurulmuştu? Telefonu bildirim sesleriyle çalmaya başlarken Akın "Nasıl lan?" Diye sordu. Polat, hemen açılan telefonuna dönüp direkt Hilalden gelen mesajlara tıklayıp okumaya başladı.


Hilal: Polatım napıyorsunn? (12.12.2023- 16.44)


Hilal: Dağlarda ceylan gibi sekiyorsundur kesin🙂(12.12.2023-16.44)


Hilal: Bu ceylan lafı Safa yüzünden dilime dolandı!(12.12.2023-16.45)


Hilal: Canan sürekli ben ceylan gözlüyüm diyor (12.12.2023-16.45)


Hilal: Sen bana ne diyeceksin Polatım?(12.12.2023-16.45)


Hilal: Oğuzu çok sevdim çok kafa çocuk (13.12.2023-12.59)


Hilal: Bazen Alpayla saçmalıyorlar ama daha dövmedim (seni bekliyorum) (14.12.2023-15.10)


Hilal: Polatım alçım artık aramıza veda etti 💁🏻‍♀️ (16.12.2023-10.33)


Hilal: Ama hala sargılı olmak zorundaymış, böyle mavili bir sargı belki biliyorsundur (16.12.2023-10.33)


Hilal: Ne zaman döneceksin ya (17.12.2023-22.41)


Hilal: Oğuz bugün gitti, sınavları yaklaşmış (18.12.2023-13.27)


Hilal: Hastanede ufak bir sorun çıkartmış olma ihtimalim yüksek (18.12.2023-17.22)


Hilal: Artık abimde kalmaya karar verdim (18.12.2023-20.34)


Hilal: Bizimkilerle bir sorun olmadı ama öyle gerekti gibi bir durum (18.12.2023-20.35)


Hilal: Yeni bir ayakkabı aldım 🤩 (Dün)


Hilal: Alpayı ayakkabıyla dövsem kaç yıl yerim(Dün)


Hilal: Annemin getirdiği yemekleri almak için ayakkabılarımı giyip çıkmış (Dün)


Hilal: Geldiğinde topuklu ayakkabılarımı babet yapmıştı (Dün)


Hilal: Hapse girmedim 😇😘(Dün)


"Ee bir şey yok? Siz emin misiniz?" Diye sordu. Hilalin mesajlarında Barışla ilgili bir şey yoktu. Bu sefer Oğuzun mesajlarına girdiğinde belki o yazmıştır diye düşündü.


Oğuz: Abii (09.12.2023-16.09)


Oğuz: Senin güzelle tanıştım 😉(09.12.2023-16.09)


Oğuz: Gerçi tanışamadık gibi ama tanıştıkta (09.12.2023-16.10)


Oğuz: Siktir et boşver tanıştık işte (09.12.2023-16.10)


Oğuz: Kırk yılın başı doğru bir iş yapmışsın (09.12.2023-16.10)


Oğuz: Yakışırsınız 👌🏼(09.12.2023-16.10)


Oğuz: Abi desem mi demesem mi emin olamadım ama (09.12.2023-21.30)


Oğuz: Hilalin abisi hastanedeymiş (09.12.2023-21.35)


Oğuz: Teyzemler dedi durumu ciddiymiş şimdi ziyarete gidiyorum (09.12.2023-21.35)


Oğuz: Öncelikle (09.12.2023-23.26)


Oğuz: Bundan sonra kavga çıktığında seni değil yengemi arayacağım (09.12.2023-23.27)


Oğuz: Ve abisinin durumu da iyi (09.12.2023-23.27)


Oğuz: *fotoğraf* (18.12.2023-13.40)


Oğuz: Kudur lan! (18.12.2023-13.40)


Oğuz: Daha sizin fotoğrafınız bile yokmuş 😂😂(18.12.2023-13.41)


Oğuz: Bu otobüs kekleri niye hep üzümlü anasını satayım ya (18.12.2023-16.02)


Oğuz: Fotoğrafı gördün de beddua mı ettin naptın abi, oğlumun üstüne ılık çay döküldü! (18.12.2023-16.10)


Oğuz: Geldim lan (18.12.2023-20.13)


Oğuz: Akşam içmeye gidicez bizim çocuklarla arama (18.12.2023-20.46)


Oğuzun yazdıklarını da okuduktan sonra Barışın durumunun iyi olduğunu öğrendiği için sevinmişti ama Hilalin niye bahsetmediğini anlamamıştı. Helikopter sesini duyunca telefonunu kaldırıyordu ki telefonuna tekrar mesaj gelmişti. Helikopter iniş yaparken Polat mesaja girdi ve Hilalin mesaj attığını gördü.


Hilal: Yakup Sedaya mesaj attı


Hilal: Görüldü attığında belli olmuyor?


Hilal: Endişelenmeli miyim?


Polat, Yakuba hoş olmayan bakışlarını attığında Yakup tedirgin bir şekilde gülümsedi. Sedaya döndüklerinin mesajını atmıştı ama galiba zamanlaması iyi olmamıştı. Polat, Hilale yolda olduklarını ve sorun olmadığını yazdıktan sonra helikoptere bindiler. Oğuzun attığı fotoğraf aklına geldiğinde telefonu tekrar çıkartıp baktığında kardeşinin Hilalle gülerek çekildikleri fotoğrafı inceledi. Hilalin soğuktan burnu kızarmıştı ve yine güzel gülümsemesini takınmıştı. Oğuz ise kameraya nispet yapar bir gülümsemeyle kolunu Hilalin omzuna atmıştı.


Polat, yüzüne vuran soluma hissiyle gözlerini kapatıp "Faruk yürüyerek mi dönmek istiyorsun aslanım sen!" Diye çıkıştı ve dibindeki kafaya hafifçe kafa atıp kasklarının birbirine çarpmasını sağladı. Faruk boğazını temizleyip "Ben Oğuzu gördüm diye şey ettim komutanım, Hilali görsem asla bakmazdım" diye kendini açıkladığında Polatta zaten bunu bildiği için bir şey demedi.


Helikopter inip Gece timi üstündekileri bırakmak için hazırlanma odalarına geçtiklerinde Polat, üstünü çıkardığı gibi evrakları tamamlamak adına hızlıca odasına gitti. Hızlıca işlerini bitirip bir an önce Hilalin yanına gitmek istiyordu. Fotoğrafını görmüştü belki ama görmek yetmemiş, yine onu yanında hissetmek istemişti. Hızlı bir şekilde evrakları doldurup odadan çıkarken Hilalin nerede olduğunu öğrenmek için onu arayacaktı ki "Polat!" diye duyduğu sesle bunu yapamadı.


Arkasına dönüp baktığında Aydın beyi görünce hemen hazırola geçerken Aydın bey "Rütbeye girme Polat. Gel seninle biraz konuşalım" diyerek onu durdurdu. Aydın bey Polatın bir tepki vermesini beklemeden Polatın odasına girdi ve karşısına geçen Polata bakıp "Kızımın yanına mı gidiyorsun Polat?" Diye sordu. 


....................................................................................


"Harbiden bunu yaptın mı?" Diye gülen Alpaya kucağımdaki yastığı fırlattım. Bu akşam burada kalması açin abim teklifte bulunmuştu ve Alpayda bunu hemen kabul etmişti. Şu hastane olaylarından sonra araları da gayet iyi gibiydi. Zaten abimin Alpayla bir derdi yoktu, sadece gariptiler ama artık hoştular tatlıydılar. Hatta o kadar iyiydiler ki şu an abimle çekilmiş olan eski videolarımızı izliyorlardı. Kahkahalarla...


Televizyona baktığımda hiçte hoş olmayan bir görüntü vardı. Sekiz yaşlarında falandım ve okuldan yeni gelmiştim. Videoda okul kitaplarını açıp açıp bağırıp durduğum bir videoydu. İkinci sınıfta biraz zorlanmaya başladığım için kendimce böyle çalışıyordum. Yanii, kitapları açıp bağırarak onları sevmediğimi söylüyordum. Neyse, şu an bunlardan bahsetmek istemiyorum.


Videoda babam görüntüye "Hilal, bağırarak onları anlayamazsın kızım" diyerek girdiğinde abim de çantasını yanıma bırakıp "O işe yarasaydı ben çoktan zeki olmuştum Hilal" diye gülmüştü. Babam, abime bakıp "Senden mi öğrendi bu hareketi Barış!" Diye kızdığında ben hemen kitabı çantaya koyup abimin yanına gittim ve "Iııı ıı o değil. Kendim kendime öğrendim" diyerek abime sarıldım. O da bana sıkıca sarılıp beni havaya kaldırmıştı. Kamera hareket edip bize yaklaşırken "Aferin size çocuklarım benim. Hep böyle koruyun birbirinizi" diyerek saçlarımızı sevmişti. Babam da kameraya gülüp "Tabii derslerinize de çalışın" diye eklemişti.


Onları tekrar görmek beni geçmişe götürdüğünde gülümsemiştim. Sıfırdan başladığım hayatın mimarlarıydılar. Ekrana içli içli bakan abimin bacağını ayağımla dürtükleyip "Bak nasıl da seviyormuşum seni gördün mü? Şimdi kıymet bilen yok tabii!" Diye tripli tripli konuştuğumda "Gel kız buraya!" Diyerek kollarını açtı. Uzandığım yerden gülerek kalkıp parmak uçlarımda seke seke abimin koltuğuna atladım. Yarasının durumu şu an oldukça iyiydi ama yine de dikkatli bir şekilde sıkıca sarıldım.  


O da beni kollarıyla sardığında saçlarımın arasında dudaklarını hissettim. Sokulduğum göğüsten karşı koltukta bize kısık gözlerle bakan Alpayı gördüm. Yüz ifadesi komik bir halde olduğu için gülmeye başladığımda "Kıskandın mı sen Alpay?" Diye soran Talhaya döndük. Alpay da uzandığı koltukta biraz dikleşirken "Yok be ne kıskanıcam!" Diye konuştu ama kıskandığı her halinden belliydi. Abim ve Talha hıılayıp onu geçiştirirken "Yani sana sarılmasam da olur?" Diye sordum.


Alpay çocuk gibi omuz silkip "Yok, sorun olmaz" diye mırıldandı. Abimin yanağından öpüp yavaşça ayaklandığımda eski yerime yani Alpayın yanına ilerledim. Attığım yastığın köşesiyle oynuyordu. Yanından geçerken birden üstüne atladığımda "Salaksın malaksın ama seviyorum seni" diyerek sarıldım. Alpayda "Bütün zeka genlerini benim aldığımı biliyorsun gerizekalı. Neyse ama çok üzülme, bende seviyorum seni" diyerek karşılık verip sıkıca sarıldı. Seviyordum bu köpkeyi.


Telefonumdan gelen sesle Polatın aradığını sanıp Alpayı kendimden uzaklaştırıp hızlıca atılmıştım ki ekrandaki 'Demir' yazısıyla yanıldığımı anladım. Demirin hala görevde olduğunu bildiğim için hemen telefonu açtım ve "Demir?" Diye sordum. "Hilal, nasılsın abicim?" Diye konuştuğunda sesinin iyi olması iyiye işaretti. Demek ki yaralı falan yoktu ve öylesine aranmış bir telefondu. Alpayda kulağını telefona dayayıp "Lan it beni niye aramıyorsun!" Diye konuştuğunda Alpaya güldüm ve "Senin pabuç dama uçtu be Alpay" dedim.


Demirin gülüşü telefondan duyulduğunda "Berabersiniz o zaman, güzell. Napıyorsunuz nasıl gidiyor?" Diye sordu. Üstüme çöken Alpayı biraz ittirip "İyiyiz Demir, abimdeyiz. Sen ve siz nasılsınız? Sesin iyi geliyor ama yine de sorayım" dedim. Arkadan konuşma sesleri geliyordu ama yine de iyi olduklarını duymak iyi gelirdi. "Sorun yok hepimiz iyiyiz. Araçtayız dönüyoruz da bir sesini duymak istedim. Bir sorun yok dimi? Başınıza bir bela falan almadınız?" Diye güldüğünde Alpayla birbirimize bakıp aynı anda göz devirdik. Sanki sürekli olay yaratıyormuşuz gibi.


&&&&


Devamı Part 4 de…


Loading...
0%