Yeni Üyelik
69.
Bölüm

32. Bölüm (Part 3)

@merida_xx

Demir bu mırıldanmayı duyduğu gibi "Zurna kısmını belirtmedim diye mi yaşıyoruz biz şu an bunu! Evet hanımefendi, ben kardeşime yemek olarak zurna bak altını çiziyorum zurna dürüm getirdim!" Diye çıkışıp kollarından tutan güvenlikleri silkeledi ve onlardan kurtuldu. Meleğin arkasındaki kapı açıldığında Hilal dışarıdan gelen seslerin kaynağını görmüş oldu. Hilal, bir Meleğe bir abisine bir de güvenliklere bakıp "Ne oluyor burada?" Diye şaşkınca sordu.


Demir "Hilal allah aşkına şu manyağa abin olduğumu söyler misin?" Diyerek Meleği işaret ettiğinde Melek, bakışlarını Hilalden çekip Demire döndü ve "Manyak mı? Ben miyim manyak? Az önce burada suikast planı kuran ben miydim?!" Diye bağırdı. Hilal, abisine bağıran Meleğin kolunu tutup "Melek, o gerçekten benim abim de cidden ne oluyor?" Diye sordu. Demir ve Melekten ses çıkmadığında ise Hilal, güvenliklere dönüp gitmelerini ve bir sorun olmadığını söyledi. Sonrada Demiri kolundan tutup odaya soktuğunda Meleğe de aynı işlemi uyguladı. En sonunda da kendisi sandalyesine geçip oturduğunda "Evet! Dinliyorum!" Diye çıkıştı. Zaten midesi açlıktan kıvranıyordu, bir de yemeğe çıkmadan önce yaşanan bu durum onu sinirlendirmişti.


Demir elindeki poşeti masanın üstüne bırakıp Hilalin karşısındaki sandalyeye geçtiğinde "Alt tarafı yemek getireyim dedim, adım suikastçiye çıktı!" Diye konuşurken cümlesinin sonuna doğru Meleğe dönüp baktı. Hilal 'yemek' kelimesinden sonrasını dinlemediği için hemen masanın üstündeki poşete atılıp, poşeti açtı. Gördüğü dürümlerle de "Allahım dürüm!" Diye sevinçle konuşup birinin kağıdını açtığı gibi bir ısırık aldı. Melekte ona bakan Demire inat karşısındaki sandalyeye geçip "Bu duruma çok müsait davrandıysan demek ki!" Diye konuştu.


Demir, Meleğe güldükten sonra "Sen kimsin asıl?" Diye merakla sordu. Melek, dalgalı saçlarını geriye atıp "Ben Hilal hanımın asistanıyım. Bak kanıtımı da göstereyim" dedi ve masada bahçede bulduğu küçük tahtanın üstüne kalemle yazdığı As. Melek Önal yazıyı Demire gösterdi. Demir gülerek Meleğin gösterdiği tahta parçasını alıp "Ama nasıl da inandım şu an. Ne yaptılar, adını yazmak için kullandıkları mürekkebin parasını cam yerine tahta kullanarak mı karşıladılar?" Diye sorduğunda Melek sinirle Demirin elindeki isimliğini aldı ve "O el emeği bir kere! Kendim yaptım" diyerek isimliğini yerine koydu.


Demir, kafasını sallayıp "İyi, o kadar da kötü sayılmaz. Yetenekli sayılırsın" diyerek ismin yazıldığı işlemeli tahtaya baktı. Sonrada kaşlarını çatıp "As ne demek?" Diye sordu. Melek tekrar Demire dönerken "En azından senin gibi suikast planlarım yok. Ayrıca As, asistanın kısaltması" dediğinde Demir "Sen uydurdun dimi?" Diye gülerek sordu. Melek bakışlarını kaçırırken "Bu seni alakadar etmez. Ayrıca Hilal ho-" diye Hilale döndüğünde şaşkınca bakakaldı.


Hilal yediği dürümün sonlarındayken bir yandan ağzındaki dürümü çiğniyor diğer yandan da pipetle ayranını içiyordu. Üstündeki bakışları farketmediği için kağıdın dibine damlamış olan sosu ısıracağı yere sürmeye çalışıyordu. Demir de Hilale baktığında Hilali o kadar dikkatli görmüştü ki kahkahasını tutamadı. Melekte gülmeye başladığında Hilal, bakışlarını karşısında oturup ona gülen ikiliye boş boş bakıp "Ne oldu?" Diye sordu. Demir poşetteki diğer dürüme uzanıp aldığında "Yok bir şey abicim" dedi ve ona bakan Meleğe "Aç mısın?" Diye sordu.


Melek kibarlıktan cıkladığında Hilal "Açsın Melekk! Az önce 'hocam ya yemeğe çıkarız ya da çekmecenizdeki çikolataları yerim' diye tehdit ettiğini ne çabuk unuttun?" Diye güldüğünde Melek hemen "Yemekhaneye inerim ben" diye konuştu. Demir, kağıdını açtığı dürümü ortadan bölüp yarısını Meleğe uzatıp "Çekinmezsen?" Diye kaşını kaldırdı. Melek, zaten gördüğü ilk andan beri canının çektiği dürüme baktı ve omuz silkip Demirin elindeki dürüme uzandı "Ne için çekineceğim?" Diyerek dürümü aldı. Hilal ayranının dibinide yok ettiğinde "Siz niye kavga ettiniz ki?" Diye merakla sordu. Demir diğer ayranı Meleğin önüne bırakırken "Bizi dinlemedin dimi?" Diyerek gülümsedi.


Hilal kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Yemek dediğinden sonrasında söylediklerinden haberim yok" dedi. Melek ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra "Ben beyefendiyi suikastçi zannettim, o yüzden öyle şeyler oldu" dediğinde bu sefer Hilal kahkaha atmıştı. Hilal "Suikastçi mi? Çok iyi!" Diye gülmeye devam ederken Demir "En azından artık öğrendi, abin olduğumu" diye mırıldandı.


Melek "Hilal hocam ben edindiğim duyumlara göre abinize şüpheli yaklaşınca öyle oldu ne yazık ki" diye mahcupça baktığında Demir "Onu anladığım için sorun çıkarmadım zaten" dedi. Odaya pat diye girmeyi elbette biliyordu ama Meleğin, Hilali düşündüğü için böyle yaptığını anlayınca sakince girmeyi tercih etmişti. Gerçi diğer seçenek daha az olay yaratır gibiydi ama artık olan olmuştu.


Hilal, ikisine gülüp "Neyse ne boşverin artık, şimdi tanıştırayım ben sizi" dedi ve elini Demire uzatıp "Melek, bu suikastçi dediğin adam benim abim Demir" dedi, sonrasında da Meleği işaret edip "Abi, bu manyak dediğin kadın da asistanım Melek" diyerek geç olan tanışmayı gerçekleştirdi. Kafasını sallayıp birbirini onaylayan ikiliyle de Hilal ayağa kalkıp "Ben bir hastaya bakıp geliyorum" diyerek odadan çıktı. Melek ve Demirde dürümlerini yeme işini bitirince Melek önündeki ayranın yarısını içip diğer yarısını Demirin önüne ittirip "Çekinmezsen?" Dedi ve sakince ayaklanıp odadan çıktı.


....................................................................................


Çantamı omzuma astıktan sonra Melekle beraber odadan çıktık ve hastanenin dışına adımladık. Polatım arabaya yaslanmış bir şekilde beni bekliyordu. Ben Polatımın boyuna posuna bakarken yanımdan kıkırdama sesi gelince Meleğe merakla baktım. Melek, gülüşünü eliyle kapatırken "Hilal, resmen adama bakarken eridin gittin" dediğinde gülümseyip "Eririm tabi. Sevgilim sonuçta" dedim. Gülüşünü anında kesip "Ne! Polatın o mu yoksa?" Diye sorunca kafamı sallayarak onu onayladım ve "Evet, Polatım. Gel tanıştırayım" dedim.


Polatımın yanına geldiğimizde gülümseyen yüzüne yaklaşıp yanaklarına ufak öpücükler kondurdum. Gülüşü daha da büyüyüp elini belime attı ve o da alnımdan öpüp "Yavrum nasılsın?" Diye sordu. Sabahki gelişen durumları es geçip "İyiyim Polatım sen?" Diye sordum. "İyiyim bende" dedikten sonra arkama doğru bakınca bende Meleğe döndüm ve "Polat, seni Melekle tanıştırayım. Melek benim asistanım...Polatımı zaten tanıyorsun" diyerek ikisinide tanıştırmış oldum.


Tanışmadan sonra Melek aramızdan ayrıldı ve bizde arabaya geçtik. Kemerimi bağlarken Polat "Yavrum önce abine gitsek sonra da bana geçsek sorun olur mu?" Diye sordu. Ona geçelim? Kafamı kemerimden kaldırıp Polata çevirdim ve "Anlamadım Polatım? Sana derken babaannenden mi bahsediyorsun?" Diye sordum. En son Songül hanımın orada olduğunu biliyordum. Yoksa beni ciddi bir tanışma işi mi bekliyordu pek anlamadım. Polat arabayı çalıştırıp "Yok güzelim babaannemi teyzeme götürdüm. Evde değil yani. Abine de geçmiş olsuna gelemedim ya onu görürüz sonra da bana geçeriz" dedi.


Aslında bugün çokta yorulmamıştım, neden anlamıyorum ki ben!? "Olur olur da, sende ne yapacağız Polatım?" Diye sordum. Polat kısa bir an bana dönüp güldükten sonra "Ne yapmak istersen onu yaparız yavrum" dedi. Aklım anında farklı yerlere kaydığında şaşkınca Polata baktım. Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışırken kıvrılan dudaklarını fark edince koluna bir tokat yapıştırdım. "Dalga mı geçiyorsun sen benimle Polatım?" Diye çıkışınca Polat "Yok yavrum ben ciddiyim" dedi ama hala gülüyordu.


"İşimiz var güzelim o yüzden bana geçeriz dedim" diye tekrar gizli gizli konuşunca nasıl olsa öğrenirim diyerekten üstelemedim. Yolculuğu havadan sudan sohbet ederek geçirirken çalan telefonumla ara vermek durumunda kaldık. Ekranda görünen Faruk yazısıyla, akşam abimi ziyarete gelecekleri aklıma geldi. Telefonu açıp "Aloo?" Dediğimde Faruktan "Aloo, yengelerin bi danesiyle mi görüşüyorum?" Diye cevap geldi. Faruğun dediğine gülmeye başladığımda "Yani bence de bi daneyim haklısın" diyerek onu onayladım.


Farukta gülüşlerini dindirdiğinde "Hilal, müsaitseniz bizimkilerle savcıya aman işte abine geçmiş olsuna gelelim diyoruz?" Diye sorduğunda "Gelin Faruk gelin. Bizde Polatla şimdi abime geçiyorduk" dedim ve araba durunca etrafa bakıp geldiğimizi görünce "Hatta geldik bile" dedim. Polatla beraber arabadan indiğimizde "Gelecekler işte kapatsın artık" diye çıkışan Polata güldüm. Farukta duymuş olmalı ki "Tamam tamam. İki dakikaya oradayız" diyerek telefonu kapattı. Polata kınayıcı bakışlarımı atıyordum ama pekte umurunda değil gibi duruyordu.


Bagaja yönelip sabah koyduğu valizimi çıkarttı ve yanıma gelip boştaki eliyle elimi tuttu. Parmaklarımız birbirine geçtiğinde apartmana doğru ilerliyorduk ki "Vay vay vay vay!" Diye bağıran Faruğa döndük. İki dakika derken gerçekten de iki dakikadan mı bahsetmişti yani? Bize adımlayan koca bir orduya bakarken "Vov. Bizimkiler derken koca bir askeriyeden bahsettiğini anlamamıştım" diye mırıldandım. Yanımıza gelen Safa, Serhat, Özalp, Yakup, Emre, Yavuz, Emir, Halil, Akın ve Faruğa "Hoşgeldiniz" dedim.


Polat "Lan hepiniz aynı anda niye geldiniz?" Diye yükseldiğinde "Ne olacak sanki komutanım, boş bir anımız vardı, biz de dedik ki hadi gidip savcıya bir geçmiş olsuna gidelim" diyen Faruk cevap verdi. Polat ağzının içinde bir şeyler geveledi, ki muhtemelen küfür etmişti. Boğazımı temizleyip "Ee hadi yukarı çıkalım o zaman" dedim ve montumun cebinden anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. Arkamdan geldiklerini hissettiğim için merdivenleri hızlı hızlı çıktım ve abime ön mesaj olarak zile bastıktan sonra kapıyı açtım.


İçeriye girdiğimde abim de koridorda kapıya doğru geliyormuş ki ve beni fark edince "Kızım madem girdin ne diye beni ayağa kaldırıyorsun?" Diye söylendi. Bende "Sana bir sürü misafir getirdim" diye gülümsedim. Kaşlarını çatıp "Misafir mi?" Dedi ve sonra hemen "Bana Ferdi deme sakın!" Diye panikle konuştu. Canım abim, Ferdiye karşı büyük bir sevgi besliyordu. "Abi ayıp ama! Adam ne yaptı sanki?" Diye çıkıştığımda abim "Başımı ağrıtmak dışında mı?" Diye sordu. Tamam evet Ferdiyle bir araya geldiğimizde çenemiz çok az, birazcık açılıyor olabilirdi. "Ben onu seviyorum abi deme öyle!" Dediğimde arkamdan "Yavaş sev bence" diye homurdanan Polatı duydum.


Kapının girişinden çekilip hepsini içeriye davet ederken yanımda kalmayı seçen Polat "Kim bu Ferdi?" Diye merakla sordu. Polatın cüssesi yüzünden duvara sürünerek geçmeye çalışan Yavuza gülüp Polatı kendime doğru çektim ve "Ferdi, hemşirelerimizden biri Polatım. Kafa adamdır, tanısan seversin" diyerek gülümsedim. Tepkisiz kalmayı seçip "Tanırız bakalım" dedi ve sonrasında biz de salona doğru ilerledik.


&&&


Part 4…🥲


Loading...
0%