Yeni Üyelik
72.
Bölüm

33. Bölüm

@merida_xx

Emirin getirdiği ekmeği dilimlemeyi bitirip masaya koydum. Evet beklenen o an artık gelmiş bulunuyordu. Songül hanımı kapının eşiğinde baygın bulduğum anda onunla tanışmaya karar vermiş ve şu an kahvaltı hazırlıyordum. Bana yardım eden kişi ise Emirdi. Polatsa büyük ihtimalle Songül hanımla cebelleşiyordu. Onu Songül hanımla konuşması için mutfaktan içeriye göndermiştim ama elimi kafasının üstüne koysam büyük ihtimalle o tüten dumanlarla elimi ısıtabilirdim.


Babaannesinin tekrar geleceğini düşünememiş olması zaten yeterince canını sıkmışken bir de benim tanışalım dememle daha da sinirlenmişti. Songül hanımla zorlama yoluyla tanışacak olduğumu düşündüğünü bildiğim için ona yalan söylemek istemedim. Bunun erken olduğunu ama Songül hanımın rahat durmayacağını, o yüzden kabul ettiğimi söylemiştim. E doğal olarak Polatta buna takılmıştı. Ama dediğim gibi daha bu tanışma faslı için oldukça erken olduğundan ona yalan söylemek istemedim.


Emir "Hilal, ben cidden haber vermek için her şeyi yaptım" diye mahcupça bana bakınca ona "Saçmalama Emir. Biliyorum isteyerek olmadığını"  dedim. O an onları ne kadar komik bir tablo içerisinde görmüş olsak da eminim ki Songül hanımı buraya getirmek istememişti. Ama el mahkum ne yapsın.


Salondan Polatın "Babaanne insanı sinir hastası edersin sen!" diye çıkışan sesini duydum. Emire omuz silktiğimde "Ben gideyim Hilal ya. Siz halledin mevzunuzu" dediğinde hemen "Hayır Emir. Yani işin varsa karışamam ama Songül hanım burada diye gideceksen eğer sakın böyle düşünme" dedim. Songül hanım kafasına göre çıkıp gelebiliyorsa eğer insanları yerinden edemeyeceğinin de farkına varmalıydı.


Emir cevapsız kalırken hazır olan masaya gülümseyip salona adımladığımda Polat sinirli bir şekilde telefonuyla konuşuyordu. "Anne! Bu konuyu konuşucaz zaten sizinle!" diye yükselince konuyu az çok tahmin ettiğimden "Polat, çağır onları da. Bitsin bu tanışma faslı artık" diyerek bana bakmasını sağladım.


Üstünde hala dün geceki kombini vardı ve saçı başı dağınıktı. Sinirden kendine çeki düzen verme gibi bir zahmete girmemişti anlaşılan. Polat, yüzümü inceledikten sonra "Hayır Hilal. Zaten bir meraklımız var, diğerleri eksik kalabilir" dediğinde "Çağır işte Polat. Bir daha bu durum için vakit ayırabilir miyim emin değilim" dedim ve mutfağa ilerledim.


Songül hanımın arkamdan baktığına emindim ama tanışma için diğerlerini bekleyebilirdi. Mutfağa girdiğimde Emir gergin bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Adam benden daha çok gerilmişti resmen, bende ise gram gerginlik yoktu. Şaşırtıcı diyeceğim ama hiçte değildi. Eğer önceden haberim olsaydı büyük ihtimalle gerilebilirdim ama habersiz olması biraz da bu yönden iyi olmuştu.


"Sen niye gerginsin Emir?" diyerek yanına adımladığımda Emir bana dönüp "Asıl sen nasıl bu kadar sakinsin Hilal ya?" diyerek güldü. Omuz silkip "Amann Emir, sankim ne? Alt tarafı bir tanışma" dediğimde daha da gülüp "Hee tabi canım kesin alt tarafı tanışma" diyerek beni dalgaya vurdu.


"Emir bize biraz müsaade eder misin?" diye mutfağa giren Polata döndüm. Emir zaten dünden razı bir şekilde hemen kafasını sallayıp bizi yalnız bırakırken Polat yanıma adımladı. "Hilal ben ne diyeceğimi bilemiyorum şu an" diye söze başladığında bunun onun elinde olmadığını bildiğim için gülümsedim. Eğer emri vaki bir şekilde yaklaşmış olsaydı böyle ılımlı yaklaşmazdım o yüzden "Biliyorum Polatım. Aynısından bende de var" diyerek Songül hanımı kastettim. Polat elini kaldırıp yanağıma düşen saçları geriye attı ve "Bunu yapmak zorunda gibi hissediyorsun ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor" diye konuştu.


Başımı ağır ağır sallayıp onu onayladığımda "Hilal hemen götürürüm babaannemi biliyorsun yavrum" dedi. "Polat, biliyorum bilmesine ama sen galiba babaannenin rahat durmayacağını bilmiyorsun. Daha geçen gün de gelmişti, şimdi tekrar geldi. Tanısın bakalım beni, hevesini alsın" diye gülümsediğimde Polat "Bari annemler gelmeseydi?" diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Hazır ben gergin değilken onlarla da tanışayım dedim" diyerek reddettim. Yanağımdaki eli omzumu bulduğunda "Peki" diyerek durumu kabullendi.


Ben gayet rahattım ama Polat pek rahat değildi. Bana bakan kahvelere sorgulayıcı bakışlar atıp "Sen iyi misin Polatım?" diye sordum. Eli belimi kavrayıp beni kendine çektiğinde "Yanlış yapıyorum gibi hissediyorum" dedi. Gerginliğini yaslandığım bedeniyle daha da anladığımda ellerimi omuzlarından boynuna çıkardım ve "Beni tanıştırarak mı?" diye sordum. Dediğime gülümseyip "Saçmalama istersen. Bahsettiğim şey o değil" dedi. Bunu zaten biliyordum ama duymak yine de iyi hissettiriyordu.


Dağınık saçlarını elimle düzeltmeye çalışırken "Üstünü de değiştirmedin?" diyerek yanağına bir öpücük bıraktım. Polat o koyu kahveleriyle sanki içime işlemeye yemin etmiş gibi bakarken "Ne güzel uyuyorduk, keyfime diyecek yokt- ama dur artık babaannem var sağolsun" diye göz devirip sonrasında "Değiştiririm birazdan" dedi. Onun isyanı beni güldürürken "Gülme Hilal. Ulan ben albayımdan çekeceğimi düşünüyordum, ona gerek kalmadan babaannem çektiriyor" diye isyanına devam etti. Yalnız gerçekten de çok haklıydı. Babam bile doğru düzgün bize laf etmiyorken Songül hanımın maşallahı vardı.


Gülümsemem yüzümde kalırken "Allah çektirmesin be Polatım." dedim ve burnumu burnuna sürtüp geri çekildim. Polat bu hareketimle sinirlenmiş olmalı ki kaşlarını çatmıştı. Kolları belimi iyice sararken resmen artık iyice Polata yapışmıştım. Çatılan kaşlarına bakıp kıkırdadığımda "Alamadın mı hala intikamını?" diye sordu. Ne intikamı diye düşünecektim ki buna gerek kalmadan Polat kafasını boynuma gömüp huylandığım yerden şap diye öptü. Ağzımdan çıkan küçük çığlığımı kontrol edemediğim için sinirle Polatın omzuna bir tokat yapıştırdım ve "Polat!" Diye onu uyardım. İçeride babaannesi vardı ama beyimiz şapır şupur maşallahtı!


Diyeceğimi anlamış olacak ki "Duyarsa duydun, gelmeseymiş kafasına göre" diyerek omuz silkti. "Ben malumu bilmem mi! Çek ula toynaklarunu kizun belunden!" diye mutfağa giriş yapan Songül hanıma döndüğümde, Polat beni bırakmayı bırak alnımdan öpmüş bir de o da yetmemiş "Sana mı soracağım tontonum? Alttan aldık diye tepeme de çıkartmam yalnız, onu bil" diyerek beni bırakmıştı. Tamam ailesiyle benim arama bir sınır koymasını bende istiyordum hatta bunu dile getirecektim ama bana gerek kalmamış gibiydi.


Songül hanımla ben şaşkınca Polata bakarken Polat bana "Gel güzelim sen buraya geç" diyerek bir sandalye çekmişti. Kafamı sallayıp Polatın yanına adımlarken Songül hanımın "Vuu nenem! Kudirdin mi uşak sen, ne biçim konişiyisun benle?" dedi. Polat "He babaanne kudirdim. Otur hayde senda, tanışacağum diyip duraydun otur tanış" dediğinde mutfaktan çıkan Polata döndüm. Tamam belki onların anlaşma şekli budur, saygısızlık olarak düşünmeyeceğim diyerek kendimi avutmaya başladığımda "Babasi kılikli! Bu da çıkti karı delisi!" diye homurdanan Songül hanıma döndüm.


Sonunda kadınla doğru düzgün bir bakışmaya girdiğimizde sakince elini kaldırıp "Öpmeyece misun?" diye sordu. Hazır oturmamışken Songül hanımın uzattığı eline yaklaşıp öptüm ve alnıma koydum. Geri çekilirken de "Hoşgeldiniz Songül hanım" diyerek gülümsedim. Kafasını sallayıp "He he hoşgördüm. Kaç saattur içerude ayulup bayiliyurum, niye gelmeysun?" diye sorduğunda "Numaradan ayılıp bayıldığınız için gelme gereği görmedim" diye cevap verdim. Dediklerim kulaklarımla buluşunca kendime bir miktar serenatlar yaptım. Ama ne yapayım yani gerçekten de öyleydi. Bayılan insanın göz kapakları titrer miydi hiç!


Songül hanım bana şaşkınca bakıp "Sen bana yalancu mu diyeyisun?" diye sordu. Bu kadınla anlaşabilecek olma ihtimalimiz bir balon gibi yükselip gözden kaybolmaya başlarken "Yalancı demiyorum ama numaracı diyebilirim" diye masum bir şekilde gülümsedim. Kadın, dediğimle daha da bir şoklanırken "Polaatt! Ha bu kız bana numaraci diyi!" diye salona doğru bağırdı. Ne güzel bir başlangıç yapıyoruz ama değil mi!


Polat mutfağa geri girerken "Der tabi, ne oldu yakalandığın için mi üzüldün?" Diye güldüğünde Songül hanım kafasını başka yere çevirdi. Polat bana dönüp "Emir gitti bu arada güzelim" dediğinde, Emirin kaçışına imrenmeden edemedim. Yalnız bana da hafiften hafiften gelmeye başlamışlardı. Ufak bir gerginlik içimi gıdıklarken ne yapsam diye düşünüyordum ki belki annem akıl verir diye düşündüm. "Polatım ben hemen geliyorum, sen yumurtalara bakar mısın?" Dediğimde haşlanması için ocağa koyduğum yumurtaları işaret ettim.


Polat beni onayladığında kendimi salona attım ve düne göre toplanmış olan masaya ilerleyip üstündeki telefonumu aldım. Telefon çalmaya başladıktan sonra üçüncü çalışa geçmeden "Kızım?" Diyen babamın sesini duydum. Gözlerim direkt saati bulduğunda, saatin dokuz buçuğu geçtiğini gördüm. Babam bu saatte hala evde miydi? "Baba sen niye evdesin?" Diye direkt sorduğumda babam "Sanada günaydın birtanem ve evde değilim, annenin telefonunu almışım yanlışlıkla. Bir şey mi oldu? İyi misin?" Diye sordu.


Hıılayıp kafamı salladım ve "Yok baba bir şey olmadı, anneme bir şey soracaktım da" diye mırıldandım. Babam biraz sessiz kaldıktan sonra "Bana sor birtanem, belki bildiğim yerden gelir" dediğinde bunu biraz düşündüm. Yanii bence pek olmaz gibiydi ama yine de bir deneyeyim bari. "Baba ya, emin misin?" Diye önden ufak bir mesajı verdiğimde boğazını hafifçe temizleyen bir öksürükle "Bismillah. Eminim birtanem sor" demişti. Masadaki mankenin çenesiyle oynamaya başlayıp "Baba, Polatın ailesiyle tanışıcam da sence dikkat etmem gereken bir şey var mı?" Diye sordum.


Babamdan bir süre ses gelmezken "Baba?" Diye seslendiğimde "Tanışma derken kızım?" Diye sordu. "Basbaya tanışma işte baba. Şimdi kahvaltıya gelecekler" dediğimde babamdan "Bize mi?" Diye bir soru gelmişti. Belkide annemle konuşsam daha iyi olurdu ya. Babama, dün gece Polatta kaldım demek beni biraz germişti çünkü. "Yok size değil baba" diye mırıldandığımda "Barışa mı birtanem?" Diye sordu tekrar. Sesindeki yükselen hoşnutsuzlukla yanlış bir karar verdiğimi tekrar anladım. "Hayır baba Polattayım ben. Ailesi buraya geliyorlar" diye konuya açıklık getirdiğimde "Bu saatte Polata mı gittin kızım?" Diye sordu. Tamam bu sefer kesinlikle sesindeki siniri hissetmiştim ama bana mıydı emin olamadım.


"Baba ben annemi mi arasam ki?" Diye sorduğumda "Sen bencede anneni ara birtanem yoksa ben pek sakin kalamayacağım! Hadi güzel kızım, hadi birtanem" dedi ve telefonu kapatmadan "Allahım sen sabır ver, ben nasıl sakin kalacağım?!" Diye kendi kendine konuşmasını duydum. Bu kendini tutma halleri beni güldürürken bu sefer babamın numarasını aramaya başladım. İkinci çalışta açılan telefonla annem "Kızım ben annen" diye bilgi verdi. "Biliyorum anne, az önce babam söyledi. Anne ben bir şey sorucaktım sana ya" diye konuştuğumda hemen "Hayırdır kızım bir şey mi oldu?" Diye panikle konuştu.


Bu kadın bu panik haliyle babamla nasıl evlenmişti allah aşkına? "Kötü bir şey yok anne sakin ol. Ya da henüz yok, o kısmı pek bilemedim şimdi. Neyse anne, Polatın ailesiyle tanışacağım da, dikkat etmem gereken bir şey var mı?" Diye sordum. Annemin de aynı babam gibi sesi kesilirken derin bir nefes verdim.


"Ayy! Şimdi mi? Hemen mi kızım? Ben hiç hazır değilim ki, alışveriş yapmam evi tem-" diye taramalıya bağlamıştı ki "Anne! Dur sakin! Sizlik bir durum yok. Ben Polattayım şimdi, onlarda buraya kahvaltıya geliyor" diye konuyu açıkladığımda "Bizlik bir şey yok mu?" Diye üzgünce mırıldanmasıyla gözlerimi kapattım. Kelimelerimi daha dikkatli seçmem gerektiğini unutmasam iyi olurdu.


"Şimdilik anne, şimdilik" dediğimde ne kadar bozulmuş olsa da yine de "Yok kızım, nasılsan öyle davran sen. Millet için kendini farklı göstermeye çalışma" dedi. Zaten öyle yapacaktım ama demekki başka bir şeye dikkat etmem gerekmiyordu. "Tamam anne teşekkür ederim" dediğimde "Ne demek kızım" diye mırıldandı. Bozulan sesini düzeltmek için "Bugün evdeysen uğrarım anne, detaylıca konuşuruz?" Dediğimde "Evdeyim kızım, yengen gelicek sadece. İstemiyorsan gelme kızım, zorlama kendini" dedi. Anneme tam yanlış anladığını söyleyecektim ki çalan zille bunu yapamadım. "Kapatıyorum anne görüşürüz" diyip telefonu kapattım ve kapıya doğru adımladım.


Kapıyı açmadan telefonum tekrar çalmaya başladı ve arayan Annem yani babamla telefonu açtım. Açtığım gibi "Sen niye dikkat edecekmişsin Hilal! Asıl o it dikkat etsin!" Diye kızgın sesini duyduğumda "Baba ne diyorsun?" Diye sordum ve otomatiğe bastım. "Diyorum ki sen niye hareketlerine tavırlarına dikkat edecekmişsin?! Onlar sana bir şey diyemez!" Diyince babamın kendi kendini gazladığını anladım. "Yavrum geldiler mi?" Diye yanıma gelen Polata döndüğümde "Yavrum mu dedi o sana!" Diye kulağımdaki bağırışla dayanamayıp "Baba ben seni de sonra ararım" diyerek telefonu kapattım.


Polat meraklı bakışlarla bana bakarken "Aşamadığımız bazı durumlarımız var hala" diyerek kapıyı açtım. Daha konuşacak bir sürü şeyimiz olduğu gibi. Henüz, yaşadıklarımı nasıl öğrendiğini soramamıştım çünkü buna vaktim olmamıştı. Asansör kapısı açıldığında dışarıya çıkan Ülker hanım ve Asiye hanımla yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Arkalarından çıkan adamı tanımıyordum ama galiba Polatın babasıydı. "Hoşgeldiniz" diyen Polatın karnını dürttüm çünkü ses tonu tam tersini söylüyor gibi çıkmıştı.


"Hoşgeldinizz" diye bende konuştuğumda Ülker hanım "Hoş bulduk güzel kızım" diyerek içeriye girdi. Ben, Ülker hanımın montunu almak için yana kaydığımda Polat salona doğru gidiyordu ki onu kolundan tutup tekrar kapıya doğru yönlendirdim. "Hilal, gelenler annem babam işte güzelim. Çokta şey yapmamıza gerek yok yani" diye homurdanınca "Oğlum pek öküzdür kızım, bilmez böyle misafir işlerini" diyen Asiye hanıma gülümsedim. Öğretiriz anam demek vardı da neyse şimdiden Asiye hanımla da papaz olmaya gerek yoktu.


Herkesin montunu yanımdaki askılığa astıktan sonra önce Polatın babası olduğunu tahmin ettiğim adama dönüp eline uzandım. Adam elini uzattığında da elini öpüp alnıma koydum. "Babam Davut, Hilali tanıyorsun zaten baba" diyen Polatla, Davut beye gülümsedim. O da aynı samimiyetle karşılık verdiğinde "Memnun oldum kızım" dedi. Konuşmasının düzgün olmasına kısa bir şaşırsamda "Bende memnun oldum efendim" dedim ve bana bakan kadınlara dönüp Asiye hanımın eline yöneldim.


Elini benden uzaklaştırdığında "Ben sarılmayı seçiyorum kızım" diyerek bana sarılmıştı. Galiba Polatın ailesiyle iyi anlaşacaktım. Bu durumla gülümseyip Asiye hanıma sarılırken "Hanisinuz! Açum ha buraya!" Diye bağıran Songül hanımla henüz buna karar vermek için erken olduğunu anladım. "Geldik ana geldik!" Diye cevap veren Davut bey yanımızdan geçip giderken Polat bekliyordu. Ülker hanımla daha önceden tanıştığımız için daha samimi bir şekilde sarılırken "Evden çıkmış oğlum kimseye demeden, görsek bilsek izin verir miyiz?" Diyen Asiye hanıma baktım.


Ülker hanım elini belime koyup "Kızım kusura bakmayasın. Dünden beri ayıp oluyor sana da" dediğinden "Yok olur mu hiç Ülker hanım" dedim ama Asiye hanıma bakıp birbirlerine kafa salladılar. "Artık tanısın da düşsün yakamızdan" diyen Polata 'ne diyorsun' diye baktığımda Asiye hanım "Beni bıraktı sanki de sizi bırakacak oğlum!" Dedi. Artık tamam. Anladım. Bu aile böyle anlaşıyordu. Birbirlerine laf sokarak. Olurdu tamam.


Polat beni Ülker hanımın yanından kendi yanına çekip "Haydi yürüyün bakalım" diyerek mutfağı işaret etti. Asiye hanım ve Ülker Hanım bizi süzüp konuşa konuşa yanımızdan ayrılınca sinirle Polata döndüm ve "Polat! Nasıl konuşuyorsun öyle allah aşkına ya!" Diye çıkıştım. Sanki bu halimden zevk alıyormuş gibi gülüp "Ne dedim ki?" Dediğinde ona kısık kısık baktım. Ona arkamı dönüp mutfağa geçerken saçlarımdaki kalemi çıkarttı ve içerdeki masanın olduğu yere attı. Saçlarımı eliyle güzelce dağıttığında "Böyle daha iyi" diye mırıldandı.


Ona dönüp "Toplu kötü mü duruyor? Perçem falan yakışmıyor mu?" Diye merakla sordum çünkü saçım ne zaman toplu olsa bir şekilde çözüyordu. Kaşları anında çatıldığında "Yavrum saçmalama, sen her halinle çok güzelsin" dediğinde "Ee niye çözüp duruyorsun o zaman saçımı?" Diye sordum. Elini saçımdan çektikten sonra "Saçın açıkken kokusu daha net burnuma geliyor" dedi ve "Hadi güzelim geçelim artık" diyerek belimden tutup mutfağa girmemizi sağladı. Ne dedi o az önce öyle?


Masaya yerleşip kahvaltıya başlarken "Kızım sabah sabah uğraştırdık seni de, zahmet etmişsin" diyen Asiye hanıma öyle olmadığını söyleyecekken Polat "Evet anne" demişti. La havle ama he! Sinirle Polata döndüğümde bana değilde tabağındaki akıtmanın arasına peynir koymakla meşguldü. Ona sinirle soluyup Asiye hanıma döndüm ve "Ne demek Asiye hanım. Sonuçta bizde kahvaltı yapacaktık, birlikte olması daha iyi oldu" diye gülümsedim.


Ülker hanım "Eline sağlık kızım, çok lezzetli olmuş" dediğinde masaya baktım. Dolapta adam akıllı bir şey olmadığı için akıtma ve yaptığım kızartmaya baktım. Bulduğum patatesleri biber ve domatesle kızartmıştım, yaptıklarımdan emin olduğum için lezzet konusunda bir şüphem yoktu.


"Afiyet olsun" diye gülümseyip çayımdan bir yudum aldım. Tam sessizlik içinde kahvaltı ediyoruz diyecektim ki Songül hanım "Ha bu kiz bana numaraci dedi" diyerek masadakilere baktı. Bunu dile getireceğini düşünmediğim için ona şaşkınca bakarken Davut bey "Niye acaba?" Diye sorduğunda "Ayılıp bayılıyordu baba. Hilal bakmadı diye kendince Hilali kötülüyor işte" diyen Polatla "Gerçek bir bayılma olmadığına emin olduğum için ilgilenmedim" dedim hemen. Yanlış anlaşılmak istemezdim sonuçta. Davut bey bana güldükten sonra "İlk günden kendini belli etmeseydin be annem" dediğinde ben ve Songül hanım hariç herkes gülmüştü.


Benim gülememe sebebim Songül hanımın bana kısık kısık bakıyor olmasıydı. Elindeki bardağı masaya bırakıp "Eee de bakalum yenu gelun. Nasıl çeldun uşağumun aklini?" Diye sordu. Masadaki "Anne!" Ve "Babaanne!" Diye yükselen sesleri umursamamayı seçip "Onu uşağınıza sorun Songül hanım. Sonuçta aklı çelinen o, ne yapmışım da aklını çelmişim o söylesin" dediğimde masada sessizlik oluşmuştu. Bizim Songül hanımla aramızdaki bakışma sürerken "Allahıma şükür!" Diye gülen Asiye hanıma baktım.


Keyifli bir gülümsemeyle "Ülker şu tabağı uzatsana canım" diye masadaki tabağı gösterdi. Davut beyde "Sonra da bana ver Asiye, keyfim yerine geldi" diye bıyık altından gülüyordu. Evet net bilgi, Songül hanım hariç hepsiyle güzel bir başlangıç yaptığımıza emin oldum. Songül hanım "Dilide na pabuç kadar! Bu kiz sizu yer ben size diyeyum!" Diye burun kıvırıp tabağına dönünce Ülker hanım "He ana he. Sen direkt desene benim bu kıza dişim geçmez diye" güldüğünde bu sefer bende onlara katılıp gülmüştüm.


Tanışma faslı garip bir şekilde iyi geçerken salona geçmiştik. Saatte on ikiye geliyordu. Evde kahve olmadığı için sürekli çay içiyorduk ve umarım çok çişimiz gelmezdi. "İnşallah başarırsın kızım" diyen Ülker hanıma gülümsedim. Konu benim tavuklarımdı çünkü masayı toplarken dolaptaki kilolarca olan tavuk göğsünü görünce küçük çaplı bir şok yaşamışlardı. "Umarım Ülker hanım" dediğimde Polat "Sizi bırakayım artık" diye ayaklandı. Bu adamın ciddi anlamda misafir ağırlama konusunda büyük eksiklikleri var!


"Polat" diye uyarıcı bir şekilde mırıldandığımda bana doğru dönüp "Çalışmamız gerekiyor Hilal, daha fazla vakit kaybetmeyelim" dedi. Davut beyde ayaklanıp "Polat haklı kızım, zaten plansız geldik rahatsız ettik. En azından daha fazla vaktinizi almayalım" diye Asiye hanımlara baktı. Hepsi ayaklanıp kapıya gitmeye başladığında bende Polat gelene kadar anneme geçmeye karar verdim. Tabii tek karar verdiğim şey bu da değildi. Merdivenden inerken "Polatım, geldiğinde Alpayın evine geçelim. Seda zaten annemlerde kalıyor, bir sorun olmaz" dedim.


Bana doğru dönüp "O niye yavrum?" Diye sorduğunda "Safa ve Emiri daha fazla evinden etmek istemiyorum. Hem ayrıca dolabında hiç bir şey yok Polat, şimdi almaya kalksan göreve giderseniz ziyan olurlar" dedim. Adamlar zaten benim eve gelmemişti ve bu iki gündede evlerinden etmek istemiyordum yani. "Emirle Safayı kafana takma güzelim, bir şey demiyorlar" diye reddetmeye niyetlendiğinde "Polatım, Alpaya gideriz işte daha rahat olur" diye apartmanın kapısını açmasını bekledim. İkimizde dışarı çıktığımızda "Tamam bakalım öyle olsun" dedi ve birlikte arabanın yanında bekleyen Davut beylere doğru adımladık.


Ülker hanım ve Asiye hanımın beğeni dolu bakışları beni ele geçirirken "Maşallah de Ülker! Nazar değdireceksin şimdi!" Diye çıkışan Asiye hanıma gülümsedim ve hepsiyle tek tek vedalaştım. "Eyi hayde tamam çokta şey etmen" diye burun kıvıran Songül hanıma "Elini öptürmüyorsun galiba Songül hanım?" Diyerek baktım. Kafasını başka yere çevirip tripli tripli elini uzattığında ona gülüp elini öptüm. "Başarular" diyerek arabaya bindiğinde diğerleri de arabaya yerleştiler. Polat "Gelirken ararım güzelim" dediğinde onu onayladım ve annemlere doğru adımladım.


&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%