Yeni Üyelik
74.
Bölüm

33. Bölüm (Part 3)

@merida_xx

Askeriyeye ulaştığımızda Kaan bana başka bir paket uzatıp "Bunu Alpayın yastığının altına koyar mısın Hilal? Şimdi yengemden anahtarı almaya çıkmayayım" dediğinde uzattığı paketi aldım. "Bırakırım tabi. Onun adına teşekkür ederim Kaan" diye gülümsedim. Sonra da aklıma gelenle "Kaan, sen niye burada kalmıyorsun?" Diye merakla sordum. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Burası bana iyi şeyler hatırlatmıyor Hilal" dedi. Yine birinin hayatında kötü bir iz bırakmaktan çekinmemiştim anlaşılan. Onu onaylayıp arabadan indim ve "Görüşürüz Kaan" diye gülümsemeye çalıştım.


Kaanı gönderdikten sonra elimde paketle beraber Alpayın evine doğru adımladım. Bloğun önündeki bankta elinde telefonunu çeviren Demiri gördüm. Beni gördüğü gibi ayağa kalktı ve "Hilal iyi misin abicim?" Dediğinde onun sorusunu es geçip "İşin var mı abi?" Diye sordum. Bana "Hayır yok" dediğinde gülümsedim ve "Güzel, çünkü artık var" dedim. Bana anlamsız bakışlar atıyordu ama açıklama yapmakla uğraşamazdım. Sonuçta işi yokmuş, yardım edebilirdi.


Abimle beraber eve çıktığımızda önce Kaanın hediyesini Alpayın yastığının altına koydum. Alpayın odasından çıkarken Demir ne yaptığımı gördüğü için bana garip bir bakış atmıştı. Demirin en büyük sorunu duygularını iyi ifade edememesiydi. O yüzden ona kolaylık yapıp "Bende kutlamıyorum. O yüzden gerilmene gerek yok abi" diye gülümsedim. Zaten Alpay için iyi hissetmediği yüzünden belli oluyordu, bir de ben eklenmek istemiyordum. Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı.


Adımlarım mutfağa yöneldiğinde "Hadi abi gel! Çoğu şeyi sen yapacaksın ve yapamayacağına çok eminim o yüzden erken başlamalıyız!" Diye seslendim. Demir, kapıda göründüğünde "Bundan ne anlamam gerekiyordu abicim?" Diye sordu. Kafamı ona çevirip "Çok şey" diye gülümsediğimde sadece merakla gözlerini kırpıştırdı...


....................................................................................


"Lan alt tarafı makineyi düzgün tutacaktın! Sıçtın her yerin ağzına!" Diye bağıran Polat, dolabın üstündeki hamur kalıntılarını silmekle meşguldü. Demir de zaten yapamamanın verdiği sinirle elinde mikserle Polata dönüp "Şimdi bu makinayı sokucam bir yerine he! Çok biliyorsan yapsaydın! Dikildin başımda avel avel bakıyorsun!" Diye bağırdı. Polat elindeki bezi tezgaha fırlatıp "Yapmıyorum lan! Ne bok yersen ye!" Diye yükseldiğinde Hilal evin dışından duyduğu seslerle gözlerini kapattı. Kafasını kapıya yaslayıp "Ben niye bunları baş başa bıraktım ki!" Diye kendine kızdı. Polat ve Demiri Alpaya pasta yapmaları için görevlendirmişti ama buna pişmanlık duyuyordu.


Hilal kapıyı açıp içeriye girdiğinde "Sanki bir sik yaptın! Kaç saattir beni izliyorsun!" Diye bağıran abisiyle montunu sakince askılığa astı. Sevgilisinden de "Ya bir siktir git! Sen keki yapmadan kremayı nasıl yapmamı bekliyorsun!" Diye karşılık verdiğini duydu. Hilal sonrasında duyduğu takır tıkır seslerle dikkat kesilirken "Bak bununla! Elinle karıştır, elinin kuvveti yerindedir" diye ima yapan abisiyle gözlerini kocaman açıp kafasını iki yana salladı. "Sikicem belanı artık ama!" Diye bağıran sevgilisiyle beraber gitgide yükselen tabak çanak sesleriyle hızlıca mutfağa girdi.


Hilal mutfağa girdiğinde gördüğü dağınıklığı bir kenara bırakıp birbirinin yakasına yapışmış ikiliye baktı. İçinden 'en azından yerler temiz' diye geçirdi ve "İlk olarak birbirinize yapmak istediğiniz şeyleri görmeye henüz hazır değilim. İkinci olarak da abi, fantezilerini lütfen sevgilimden uzak tut" diye yanlarına gitti ve ikisini birbirinden ayırdı.


Demir, Hilale kaşlarını çatıp "Ne biçim konuşuyorsun Hilal sen! Fantezi mantezi!" Diye çıkışınca Hilal abisinin kolundan tutup önündeki harca döndürmeye çalıştı ve "Sen bana laf yapacağına önce şu yaptığın şeyi pişirseydin abi. Beş dakikalık işi yarım saatte uzatmayı nasıl başardın?" Diye sordu.


Hilal, Demirin önüne koyunca Demir yaptığı harcı son derece dikkatli bir şekilde harcı kaba boşaltmaya başladı. Hilal, abisinin pür dikkat işine odaklandığını görünce Polata yaklaşıp parmak ucuna yükseldi ve kulağına "Polatım, umarım abim dediklerinde haklı değildir" diye fısıldadı. Polatsa öylece durmuş duyduğu şeyin altında yatan mesajı düşünmeye başladı. Aklında canlanmaya başlayan görüntüler kalbinin ritmini bozmaya ve bir taraflarının kıpırdanmasına yettiğinde kafasını hızlıca sallayıp o görüntüleri aklından def etmeye çalıştı. Başarılı olamayınca odağı değişsin diye hala harcı kaba döken Demire "Hadisene lan!" Diye bağırdı.


Hilal koltuğun üstüne bıraktığı hediyeleri de şimdilik Alpayın odasına bırakıp, mutfakta didişen ikiliye yardıma gitti. Bağırış çağırış içinde tamamladıkları pastayı dolaba kaldırdı ve abisi üstünü değiştirirken Polatla birlikte koltuğa geçtiler. Hilal üstündeki bakışlara döndüğünde Polat "Tavuklar?" Diye sordu. Hilal masumca önüne döndüğünde Polat, Hilali belinden tutup yanına çekti ve "Yavrum kendini ikinci plana atıyorsun gibi hissediyorum" diye kısıkça konuştu. Hilal bakışlarını Polata çevirdiğinde "Pasta kestikten sonra çalışırız Polatım" diye mırıldandı.


Polat, Hilalin bu dediğinin olmayacağını düşünürken "Kendini suçlaman yanlış güzelim. Senin bir suçunun olmadığını biliyorsun dimi?" Diye sordu. Polat olayları tam olarak bilmiyordu ama Alpayın neden doğum gününü kutlamadığını, pasta işine girişmeden önce Hilalden öğrenmişti ve Hilalin bundan bahsederken ki tavrı, bakışları kendini suçladığını farkettirmişti. Hilal küçük bir iç çekip dirseğini koltuğun sırt kısmına attı ve yan bir şekilde Polata dönüp "Bence benim suçum ve sen ne dersen de bunun aksini düşünmeyeceğim Polat" diye kısık sesle konuştu.


Polat bunun da farkındaydı ama yine de Hilali rahatlatmak için şansını denemişti. "Tamam bari en azından Aysun hanımla olanlar için kendini üzme yavrum" diyerek elini Hilalin yanağına koyup sakince sevmeye başladı. Hilal, Polatı onaylayıp kafasını salladıktan sonra "Onun için üzülmüyorum. Olması gereken bir kavgaydı, fazla pürüzsüzdük. İçimizdekileri atmış olduk, bence artık birbirimizle daha iyi anlaşacağız" diye gülümsedi ve ona ilgiyle bakan kahveleri izledi. Polat "Bencede öyle olur" diye konuştuğunda Hilal, Polatın yüzüne yaklaşıp yanağına, yanında olduğu için uzun bir öpücük bıraktı.


Hilal dudaklarını Polatın yanağından çekerken, Polat kolunu kaldırmıştı. Hilalin bakışları Polatın havadaki kolunu takip ederken elinde tuttuğu yastığı gördü. Kafasını yana eğip yastığın arkasında sinirle onlara bakan abisini görünce geri çekilip kafası Polatın göğsüne gelecek şekilde rahatça koltuğa uzandı. Polat elindeki yastığı yanına bırakıp sinirle onlara bakan Demire göz kırptığında "Ulan tamam bir şey demiyorum ama bu kadar da değil!" Diye çıkıştı. Hilal ayaklarını sallayıp "Abi sana çok önemli bir şey söyleyeceğim" diyerek karşısındaki koltuğu işaret etti.


Demir, bakışlarını Polattan ayırmazken koltuğa oturdu ve Hilale "Söyle" dedi. Hilal keyifli bir şekilde ayağını sallamaya devam ederken "Şu anki ilişkimiz" diyerek Demirle kendisini gösterip "Gayet iyi bir durumdayken lütfen bunu bozma" diyerek gülümsedi. Demir koltukta öne doğru eğilip "Hilal bunu bende istemiyorum zaten ama gözümün önünde böyle yakın yakın durursanız pekte sakin kalamayabilirim yani!" Diye konuşup "Daha benimle bile böyle içten olmadın, bu benim canımı sıkıyor ve bende Polatın boğazını sıkmak istiyorum" diye ekledi.


Yalan değildi, kardeşine o uzakken yakın olan herkese karşı bir öfke besliyordu. Kim olduğu ise farketmiyordu. Kardeşiyle yakın olmak, mutlu olmak istiyordu ama bir türlü bunu başaramıyordu. Hilal, kafasını Polatın göğsünden kaldırıp o da Demir gibi öne eğildiğinde "Kıskanıyorsun yani?" Diye sordu. Demir de reddetmeyi aklından bile geçirmeden "Evet kıskanıyorum" diye cevap verdi. Hilal, dudakları kıvrılmasın diye büyük bir çaba sarf ederken "İyi o zaman" diye ayağa kalktı ve telefonunu alıp Demirin yanına oturdu.


Demir, Hilale baktığında onun ne yapacağını beklemeye başladı. Hilal, aradığı şeyi bulunca telefonu Demirin yüzüne tutup "Bak" dedi. Demir kaşlarını çatıp uzatılan telefonu aldı ve ekrandaki görüntüyü anlamaya çalıştı. Program gibi bir şeydi ama ne olduğunu tam anlamamıştı. Hilale dönüp "Bu ne Hilal?" Diye sorduğunda Hilal "Müsait olduğum zamanlar. Bu zamanlarda eğer sen de müsaitsen bana araba kullanmayı öğretebilirsin" dedi. Demir tek kaşını kaldırıp "Araba kullanmayı mı?" Diye sorduğunda Hilal "Evet. Düz vites. Allah belasını versin ki o lanet şeyi kullanamıyorum, o konuda çok salağım. Ee her şeyde mükemmel olamam sonuçta abi" diyerek gülümsedi.


Demirle Polatta, Hilalle birlikte güldürlerinde "Gülmeyin demek isterdim ama bu beceriksizliğim beni de çok güldürüyor. Her neyse kabul ediyor musun?" Diye tekrar sordu. Demir gülümseyerek kafasını sallayıp "Ediyorum tabiki. Yalnız daha önce babamla amc-" Hilal hemen elini kaldırıp "Sakın onlara söyleme! Özellikle de amcama. Adam o gün bana gülmekten iki kilo vermiştir. Babam da bu sefer beni bile isteye bir yere bırakabilir. O yüzden o ikisinin asla haberi olmamalı" diye konuştu. Polatla Demir, Hilalin dediklerine daha da güldüklerinde Hilal de kıkırdamıştı.


Polat "Yavrum bir şey sorucam, Barış hiç öğretmek istemedi mi?" Diye sorduğunda Hilal, abisiyle yaşadığı o anları düşündü ve "En son denediğimizde o son derece sakin olan abimi çıldırtmıştım" diye mırıldandı. Demir gururla arkasına yaslanıp "O beceremez zaten. Ben sana cillop gibi öğretirim abicim. Rahat ol sen" diye Hilale göz kırptı. Demirin içinde kardeşiyle birlikte bir şeyler yapacak olmanın mutluluğu varken Hilalin içinde de aynı hisler vardı ama bunu saklamayı tercih etmişti.


Polat, karşısındaki ikili adına sevinirken "Yavrum ben çıkayım artık" diye ayaklandığında Demir "Yavrum yavrum diyip durma s- tövbe tövbe ya!" Diye çıkıştı. Hilal, Demire göz devirip ayağa kalktığında "Niye gidiyorsun ki? Kalsaydın Polatım" diyerek Polata adımladı. Polat kapıya doğru adımlarken Hilale dönüp "Bu ailenle senin aranda olan bir şey güzelim. Birlikte güzelce vakit geçirin" dedi ama Hilalin bakışlarını kaçırmasıyla "Onları çağıracaksın dimi güzelim?" Diye sordu. Hilal burun kıvırıp "Daha buna karar vermedim. Taze bir kavgadan çıktığımız için bugün tekrardan karşılaşmak iyi olur mu bilemiyorum?" Diye sordu.


Polat içeriye kısa bir bakış atıp Demirin olmadığına emin olduktan sonra "Sonuçta eninde sonunda karşılacaksınız. Hem bu akşamı Alpay için yaptığını düşürsek eminim ailecek olanız onun daha çok hoşuna gider" diye fısıldadı. Hilal bunu biraz düşünüp "O zaman çağırırım" diye kabul etti.


Polat, Hilale gülümseyip Hilalin boynuna hızlı bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde kulaklarına yine o mest olduğu kıkırdama doldu. Bu gülüş onu da gülümsetirken "Lan siktir git artık şu evden!" Diye bağıran Demirin sesiyle "Yavrum aklında bulunsun, abinle birlikte koşarsak eğer, onu düşüreceğim" diye gülümsemeye devam etti. Hilal, Polata gülüp "Tamam düşürürsün Polatım. Akşam arayıp haber veririm sana" diye gülümsedi ve Polatı gönderdi.


&&&


Devamı Part 4...


Loading...
0%