Yeni Üyelik
75.
Bölüm

33. Bölüm (Part 4)

@merida_xx

Alpay, saatinin dolmasıyla birlikte eve doğru adımlarken yanından geçen Özalple ayak üstü sohbet etmeye başladı. Hilal de Alpaya gizli gizli bakmak yerine direkt camdan sarkarak bakıyordu. Aydın bey, camdan sarkan kızının tişörtünden tutarken "Kızım en azından kendini göstermeseydin" diyerek camdan çekilmesini umdu. Hilal kendini içeri çekmeden kafasını babasına çevirip "Senin gibi tülün arkasından mı bakayım yani baba?" Diye güldü ve "Aklında bulunsun gayette net bir şekilde belli oluyorsun" dedi. Aydın bey Hilalin tişörtünü daha sıkı tutup "Görünmek istemesem görünmezdim Hilal. İnsene sen şu camdan artık, Alpay gelir birazdan" diye çıkıştı.


Tişörtü ne kadar sıkı tutuyor olsa da belki yırtılır düşüncesiyle bir de bacağından tutmaya başladı. Hilal ise babasını umursamayıp dışarıya bakarken "Adam haklı, yılların askeri. Demekki farketmemi istemiş" diye kendi kendine konuştu. Sonrada Özalple konuşmayı bitirip apartmana giren Alpayı görünce kendini hızlıca içeriye çekti.


Aysun hanım sessizce oturduğu koltuktan karşısındaki baba kıza gülümseyerek bakıyordu. Öğlen vakti Hilalle yaşadığı kavgadan sonra kaynanasının ve eltisinin desteğiyle daha çabuk toparlanmıştı. Kızıyla kavga etmiş olmak onu hala üzerken en azından içlerinden geçenleri paylaştıkları için seviniyordu.


"Kızım bizi ne için çağırdın?" Diye sorduğunda Hilal annesine dönüp "Sebebini birazdan öğreneceksiniz anne" dedi ve Alpayın odasına gidip bıraktığı hediye paketlerini aldı. Aydın bey ve Aysun hanım merakla kızlarına bakarken Hilal hepsinin eline birer paket verip "Bunlar Alpaya vereceğiniz hediyeler. Ben deyince çıkartın ama şimdi yastığın arkasına falan saklayın" dedi. Demir, Hilalin verdiği pakete bakıp onun dediğini yaparken Aysun hanım ve Aydın bey derince yutkunup birbirlerine baktılar. Bugünün ne olduğunu elbette biliyorlardı ama Alpay istemediği için kutlamayı bırakalı çok olmuştu.


Kapı sesi duyulduğunda Aydın bey ve Aysun hanımda paketleri yastığın arkasına sakladılar ve koltuğa oturdular. Alpay anahtarı ayakkabılıktaki kaseye fırlattığında anahtar kasenin içinden fırlayıp yere düşmüştü. "Zaten ilkinde başarsam kıyamet falan kopar anasını satayım" diye homurdanıp yerdeki anahtarı bu sefer sakince kaseye bıraktı. Salondan koridoru aydınlatan ışığı fark edince "Hilall, sen mi geldin?" Diye seslendi ve salona doğru ilerlemeye başladı. "Hayrett! Polatını bır-" diye gülerek içeri girdiğinde oturan ailesiyle kaşlarını çattı.


Alpayın kaşlarının çatılmasıyla Hilal "Hııı Polatımı bırakabildim. Bugün annemle kavga ettik de, bir aile toplantısı yapıp hakılılığımı konuşalım istedim" diyerek Aysun hanıma dönünce, Aysun hanım kızının demek istediğini anlayıp "Haklı falan değildin! Hala aynı davranıyorsun!" Diye çıkışması bir oldu.


Aydın bey atışan eşi ve kızına şaşkınca bakıp "Siz kavga mı ettiniz?" Diye sordu. Bundan haberi yoktu ve konunun ne olduğunu merak etmişti. Demir, Hilalin bunu Alpay anlamasın diye yaptığını anlayınca Alpaya bakıp "Hadi üstünü değiştir de gel. Sabahtan beri kafamı şişirdiler" diyerek oyuna ortak oldu.


Aydın bey bu sefer Demire dönüp "Lan bana niye bir şey demediniz?" Diye sorunca Hilal, babasının olayını anlamadığını fark edip "Çünkü sen annemi desteklersin" dedi ve Alpaya dönüp "Bana yandaş lazımdı anlayacağın, hadi sen üstünü değiştir" dedi. Alpay kafasını sallayıp Hilali onaylarken "Zaten fazla sorunsuzdunuz, olması gereken olmuş" dedi ve odasına doğru adımladı. Alpay odaya girdiğinde ilk olarak yastığının altındaki hediyeyi fark etti ve hediyeyi alıp yıllardır biriktirdiği diğer paketlerin yanına koydu. Kapıyı kapatmadığını görünce kimsenin onu görmediğini umarak kapıyı kapattı ama ailesi Alpayın, hediye paketine uzun uzun baktığını görmüştü.


Alpay odada üstünü değiştirirken Hilal hemen mutfağa gidip hazırladıkları pastaya mumları dizdi ve hızlıca içeri girip "Abi yak hadi!" Diye sessizce bağırdı. Demir mumları yaktığında Hilal, Alpayın odasının karşısına geçip "Hadi arkama gelin" diye ailesine seslendi ve hep birlikte Alpayı beklemeye başladılar. Mumun yarısı erimiş olmasına rağmen odadan çıkmayan Alpayla, Hilal "Alpay! Ne giyiyorsun kaç saattir çıksana!" Diye sinirle bağırdı. Çabuk giyinen adamın bu sefer uzun süre giyinesi tutmuştu sanki!


Aysun hanım da "Oğlum hadi!" Diye bağırdığında Alpay "Ne kudurdunuz arkadaş! Donumu da mı değiştirmeyeyim!" Diye bağırarak karşılık vermişti. Hilal pastanın üstünde eriyip bitmek üzere olan mumla "Lan çık hadi!" Diye tekrar bağırdı. Alpay kapıyı sinirle açıp "Açtım lan iş-" diye bağırıyordu ki elinde pastayla ona gülümseyen ikizini görünce olduğu yerde kalakaldı. Hilal "İyiki doğdun Alpay, iyiki doğdun Alpay, iyiki doğdun iyiki doğdun iyiki doğdunn Alpayy" diye sevinçle şarkıyı söylerken ailesi de ona eşlik etmişti.


Alpay gözlerini kırıştırdığında hala aynı şekilde duran ailesini görünce gözleri dolmaya başlamıştı. Yıllardır geceleri uyumadan önce dilediği dilek sonunda gerçek olmuştu. Bu görüntü kalbini sızlatırken gözlerindeki buğuyu silmek için ellerini kaldırdığında Hilalin "Alpay sonra ağlarsın gel şu mumları üfle çabuk, pastanın üstü hep mum oldu!" Diye çıkışmasıyla durdu ve gülmeye başladı. Hilal elindeki pastayla Alpaya yaklaşıp "Üflesene hadi! Yarım saattir seni beklemekten mum eridi gitti" diye konuşmaya devam ettiğinde Alpay Hilale gülerek muma üflemişti. Artık tamamen sönen mumlarla Hilal "Alkış!" Diye bağırdı.


Demir "Hilal gel bir dakika" dediğinde Hilal arkasını dönüp Demire baktı. Demir cebinden iki tane mum çıkartıp "Biliyordum böyle bir şey olacağını. Şunları koyalım da doğru düzgün üfleyin" diyerek güldü. Hilal pastayı orta masaya bırakıp Alpayı kolundan tutup yanına çekti ve "Dilek de dileyeceğiz" diye uyardı. Alpay yaşadığı duygu karmaşıklığıyla Hilali onayladı ve pastaya baktı. Aysun hanım "Durun durun çocuklar üflemeyin! Aydın tut beni!" Diyerek koltuğun üstüne çıktı ve telefonunun kamerası açtı. Aydın bey koltuğa çıkan eşini belinden desteklediğinde Aysun hanım "Şimdi üfleyin tamam" diye gülümsedi.


Hilal ve Alpay birbirlerine bakıp gülümsedikten sonra pastadaki mumlara dönüp dileklerini dilediler ve aynı anda üflediler. İkisinin de dileği aynıydı. Bu anı her yıl yaşamayı dilemişlerdi. Aysun hanım hem bu anı kayda alıp hem de alkışlamaya çalıştığında kocası tarafından koltuktan indirildi. Birlikte de fotoğraf çekildikten sonra Hilal "Şimdi en sevdiğim kısım, hediyeler!" Diyerek oturduğu yerden kalktı. Herkes sakladığı paketleri çıkartıp Alpaya döndüğünde Alpay daha da şaşırıp "Benim mi?" Diye sordu. Hilal "Evet evet hadi aç!" Diye koltuğa oturdu ve Alpayı tekrar yanına çekti.


İlk olarak Aydın bey paketi uzatıp "İyiki doğdun oğlum, sende iyiki doğdun kızım" dedi ve ikisininde başının üstüne öpücük bıraktı. Alpay çocuksu bir heyecanla paketi açtığında karşısındaki dikdörtgen kutuyla merakla babasına baktı. Aydın beyde aynı şekilde kutuya bakarken oğlunun bakışıyla kendine gelip gülümsedi ve "Aç hadi" diye kutuyu işaret etti.


Alpay merakla kutuyu açtığında içinden çıkan şeyi kaldırıp şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Hilal, Alpayın havada tuttuğu hediyeye bakıp "Nasıl ama? Çok iyi değil mi?" Diye sordu. Alpay şaşkınca babasına dönüp "Baba bana don mu aldın? Hemde muzlu?" Diye sorduğunda Aydın bey bozuntuya vermeden "Hıı, giyersin işte" diye mırıldandı ve eşine baktı.


Aysun hanım "Hadi benimkini aç sen oğlum" diye kendi hediyesini uzattı. Alpay elindeki muzlu baksırı yanına koyup annesinin paketini alıp açmaya başladı. Paketi açtığında bu sefer yuvarlak bir kutu çıkmıştı ve onu da aynı merakla açtı. Hediye bu sefer gülmesini sağlarken "Annem, sende kirazlı don mu aldın?" Diye sordu. Aysun hanım şaşkınca kutuya baktıktan sonra "Hıı, değişik değişik giyersin dedim bende oğlum" diye mırıldandı ve eşinin yanına çöktü. Hilal, anne babasına son derece hin bir gülümseme attığında Aydın bey ve Aysun hanımda gülmüştü.


Demir "Tahminim havuç yönünde ama yine de sen bir aç Alpay" diyerek paketini uzattığında Hilal şaşkınca Demire dönüp "Nerden bildin?" Diye sordu. Bu sorusuyla hepsini güldürürken Alpay yine de mutlulukla paketi açıp içinden havuç baskılı baksırı çıkartıp diğerlerinin yanına bıraktı. Hilal bu sefer kendi hediyesini uzatıp Alpayın açmasını bekledi. Alpay açtığı son paketten çıkan alev baskılı baksırla daha çok güldüğünde Hilal "Altında yatan mesajı anladın dimi?" Diye hevesle sordu. Alpay diğer baksırları da eline alıp gülmeye devam ederken "Bir şey anlamadım desem?" Dediğinde Hilal ufak bir bozuk ifadeyle "Alevli meyve tabağı" diye gülümsedi.


Demir evde yankılanan bir kahkaha atıp "Alpayın götü tabak mı oluyor bu durumda?" Diye sordu. Alpay abisine sinirle dönüp "Meyvelerimi tatmak ister misin abicim?" Dediğinde Aydın bey sertçe öksürüp çocuklarını uyardı. Demir etrafta Alpaya atmak için bir şey ararken Hilal "Boşuna bakınma abi, her şeyi kaldırdım" dedi ve pastanın üstündeki mumları topladı.


Alpay büyük bir iştahla pastayı yerken Hilalin yokluğundan yararlanıp "Hilale ne alacaksınız?" Diye sordu. Aydın bey, Aysun hanıma dönüp "Evet Aysun, ne alacağız?" Diye sordu. Aysun hanım tabağını masaya bırakıp "Bulurum ben bir şey. Sende içinden geçen bir şey alırsın Aydın" dediğinde Hilal salona tekrar giriş yapmıştı. Ailesinin bahsettiği şeyi duyduğu için "Sizin bir şey almanıza gerek yok anne. Ben sizin adınıza da kendime hediye aldım" diyerek Alpayın yanına oturdu.


Demir "Olmaz öyle şey Hilal. Tamam Alpayın hediye işini bilmiyorduk diye bir şey demedim ama sana bir şeyler bakarız" diye pastadan bir çatal daha aldı ve "Bu arada sizce de pasta çok iyi olmamış mı?" Diye sordu. Alpay "Sen yaptın sanki" diye pastadan bir dilim daha aldığında Demir gururla "Evet ben yaptım" dedi. Hilal hemen "Polatla birlikte yaptılar" diye eklediğinde Demir "O sadece kremayı yaptı, abartılacak bir şey değil" diye belirtti. Aysun hanım "Oğlum pasta zaten kek ve kremayla oluyor" diye güldüğünde Demir hariç herkes gülmüştü.


Alpay, Hilale merakla dönüp "Sen az önce sizin adınıza hediye aldım mı dedin?" Diye sordu. Hilal kafasını sallayıp Alpayı onayladığında Aydın bey "Ne aldın kızım?" Diye sordu. Hilal de tabağını masaya bıraktıktan sonra "Kendime de don aldım ama onları göstermem saçma olurdu baba" dediğinde Demir tekrar kahkaha atmıştı. Aysun hanım ve diğerleri de Demire katıldığında Hilal onlara omuz silkmişti. Aldığı çamaşırlarla defile yapacak hali yoktu sonuçta, en azından ailesine!


Hilal kalan pastaya bakarken "Babaanneme de bir kaba koyarım götürürsünüz anne" dediğinde Alpay "O niye gelmedi anne?" Diye sordu. Aysun hanım "Ailecek olalım istedi o yüzden gelmedi oğlum. Sedayla birlikte evdeler" diye cevap verip "Polata da götür kızım, emek vermiş o kadar" dedi.


Hilal, fırsat bulmuşken ailesine travma merkezi işinden de bahsettiğinde, kısa bir sevinç dalgasından sonra Hilalin çalışabilmesi için evden gitmişlerdi. Hilale yardım eden kişi bu sefer Alpay olmuştu ve işleminin yavaşladığı anlarda Hilale yardımcı oluyordu. Polatla konuştukları zaman Polat, Hilalin Alpayla vakit geçirmesini istediği için, bu akşamı Alpayla geçirmesini ve gelmeyeceğini söylemişti. Hilal de Polata bu konuda baskı yapmamıştı ama sabah kahvaltıya çağırmıştı.


Hilal sabah uyandığında ilk önce duşunu almış sonrasında da güzel bir kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçmişti. Yaptığı poğaçayı fırına attıktan sonra küçük bir salata da yapıp masaya koymuştu. Tıklatılan kapıyla yüzüne bir gülümseme koyup kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında bu sefer üstünde üniformasıyla duran Polatla daha da gülümsedi. Polatın da yüzünde aynı gülümse belirirken içeriye girdi. Hilal kollarını kaldırıp Polatın boynuna dolayıp "Günaydın Polatım" diyerek yanağına uzun bir öpücük bıraktı.


Polatta kollarını Hilalin beline sarıp kafasını Hilalin boynuna yerleştirdi ve kokusunu derince soludu, "Günaydın yavrum" diyerek boynunu kısa ama etkili bir öpücük bıraktı. Hilal kendisini biraz geriye çekip "Dönüyorsun?" Diyerek üstündeki üniformayı kastettiğinde Polat "Görev değil ama çalışmamız gerekiyor güzelim" diye cevap verdi. Hilal, Polatı onayladığında birlikte mutfağa doğru ilerlediler. Polat, etrafta Alpayı görmeyince "Alpay uyanmadı mı?" Diye sordu. Hilal çayın altını kısıp Polata doğru döndü ve "Hayır daha uyanmadı. Bir tarafında pireler geziyordur" diye gülümsedi.


Polatta Hilale katılıp gülümserken Hilale yaklaşıp onu tezgahla kendi arasında bıraktı. Karşısında şaşkın olmasına rağmen yine de ona ilgiyle bakan gözleri görünce bir kez daha kalbine hak verdi. Bu gözlere değilde başka neye deli gibi atacaktı? Hilal, ona yaklaşan yüze şaşkınca bakmayı bırakıp "Polatım?" Diye gülümsedi. Polat "Efendim?" Diye fısıldayıp Hilalin dudaklarına doğru yöneldiğinde mutfağa "Ne güzel kokuyor lan. Ne yaptın Hilal?" Diyerek hem esneyen hem de karnını kaşıyan Alpay giriş yaptı.


Alpay açık ağzını kapatıp kapalı gözlerini açınca Hilalin ona kötü kötü baktığını, Polatın da ocağın altını kapattığını gördü. Elini karnından çekip fırını açtığında "Ohh, patatesli olsun lütfen!" Diye heyecanla Hilale dönünce, Hilal "Alpay yürü git giyinde gel!" Diye çıkışıp Alpayı mutfaktan kovdu. Alpay fırının kapağını kapatıp Hilale kınayıcı bakışlar atıp "Gör Polat gör! Yakında seni bile kovar aklında bulunsun" diye söylene söylene mutfaktan çıktı. Polat "Demek ki Alpayın kıçında pirele-" diyordu ki Hilalin dudakları onu susturmuştu.


Hilal, boyunun kısalığı yüzünden parmak ucuna yükseldiğinde Polat kendine gelip Hilale karşılık vermeye başladı. Kısa da olsa özlem gidermiş, birbirine karışan dudakları Hilalin kendini geriye çekmesiyle ayrılmıştı. Polat, Hilalin belinde duran elleriyle onu kendine daha çok çekip dudaklarına son bir öpücük bıraktı. Alpayın sesi tekrar duyulmaya başladığında birbirlerinden uzaklaşıp masaya geçtiler. Alpayda geldiğinde boş sandalyeye geçip kahvaltı yapmaya başladılar. Polat, Alpaydan dün akşamki kutlamayı dinlerken gayet keyifliydi.


Gayet keyifli süren kahvaltı, masada çalan üç telefonla sekteye uğramıştı. Hepsi önce birbirlerine baktıktan sonra bakışlarını telefonlarına kaydırdılar. Hilal "Şinasi hocam arıyor?" Dediğinde Alpay "Beni Halil arıyor?", Polatta "Akın" dedikten sonra telefonlarını açtılar. Hilal "Hocam bu saatte hayırdır?" Dediği gibi  Şinasi beyin "Adaylıkta tek sen değilsin, Yaseminde aday oldu!" Diye bağırması bir oldu. Hilal zaten zor olan bu sürecin daha da zorlaşması hatta elinden iyice çekip alınmaya çalışılmasıyla sinirlenirken, anlamakta zorlandığı için "O ne alaka hocam!" Diye sordu.


Şinasi bey "Bilmiyorum Hilal bilmiyorum! Tam senin dosyalarını ayarladım her şey tamamdı, geldi önüme kendi dosyalarını atıp 'benimkileri de hazırla' dedi! Bir de babası mı ne komite üyesiymiş! Hemen hastaneye gel yoksa bu kız benim elimde kalacak!" Diye sinirle bağırıp telefonu Hilalin yüzüne kapattı. Hilal sakin kalmak adına derin bir nefes verip telefonu sakince masanın üstüne bıraktı ve ona bakan ikiliye baktı. Polat ve Alpay birbirlerine baktıktan sonra Alpay "Ne olmuş?" Diye merakla sordu. Hilalin düşen yüzünü fark etmemeleri olası bile değildi.


Hilal bardaktaki suyunu içip "Adaylıkta artık tek değilmişim. Yasemin de aday olmuş" diyerek durumu açıkladı. Sonra da birbirine kaçamak bakışlar atan ikiliyi farkedip "Sizi niye aramışlar?" Diye sordu. Alpay, Polata bakarken kafasını hafifçe eğip 'sen söyle' diye işaret verdi. Polat, bakışlarını Alpaydan Hilale çevirip "Eylül gelmiş" diye direkt söyledi. Hilal, güne daha ne kadar güzel başlayabileceğini düşünmeye devam ederken Alpayın "Yakubun düğünü için büyük ihtimalle" diye mırıldanmasıyla sinirle gülümsedi. Artık sinirleri ciddi anlamda bozulmaya başlamıştı.


&&&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere arkadaşlar🫶🏻 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Kitapla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum😇😇


Loading...
0%