Yeni Üyelik
80.
Bölüm

35. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Hilal, ona merakla bakan hocasına gülümserken Şinasi bey "Kesin bir şey yapacak" diye mırıldandı ve yanındaki Hilal timinin onu duyduğunu farketmedi. Hilal, Zuhal hanımın uzattığı kağıdı hızlıca okuduktan sonra bir sürü imzanın bulunduğu kısımda kendi isminin yazılı olduğu yere imzasını attı.


Zuhal hanım gülümseyerek "Hayırlı olsun Hilal hanım. Bugün hastanede bizim ekibimizle birlikte kendi ekibinize uygun bir alan oluşturmak için toplantı yapabiliriz" dediğinde Hilal "Ayrı bir alan olmayacak. Hastanenin acilinde çalışmaya devam edeceğiz. Verilen malzemeleri de hastane yönetiminden sorumlu olan Özgür beye teslim edeceksiniz. O gerekli işleri halleder" dedi. Zuhal hanım kafası karışmış bir halde "Nasıl yani? Ayrı bir alan istemiyor musunuz?" Diye sordu.


Hilal kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır ayrı bir yer istemiyorum. O bütçeyi daha farklı kullanabiliriz. Sizin önerdiğiniz doktorların da hepsini onaylıyorum, bir an önce gelip işlerinin başına geçsinler. Sadece dinlenme alanları için farklı bir odaları olacak ki o da diğer dinlenme odasının küçük olması yüzünden. Diğer doktorlardan kendilerini ayrı tutmamaya özen gösterecekler" dedi. Zuhal hanım, Hilali onayladığında "Şey tamam olur. Söylerim ben onlara" dediğinde Hilal "Şimdi bana boş bir kağıt verebilir misiniz Zuhal hanım?" Diye sordu.


Hilal, Zuhal hanımın uzattığı boş kağıdı az önce imza attığı dosyanın üstüne koydu ve bir şeyler yazıp imza attı. Hilal "Beni hemen şu komite grubunuza alır mısınız?" Diye sordu. Zuhal hanım onay verirken "Tabi. Her halde iş bölümünü ayarladınız?" Diyerek Hilali gruba ekledi. Hilal "Evet evet. Atacağım şimdi sizde okursunuz" dedi ve kağıdın fotoğrafını önce Ömere sonra da gruba attı. Kağıdı, imzaladığı diğer kağıdın yanına koyduktan sonra "Bundan sonrasını avukatımla halledersiniz Zuhal hanım" dedi.


Zuhal hanım 'avukat' kelimesini düşünürken Şinasi bey koca bir kahkaha atmıştı. Şinasi beyin kahkahasıyla meraklı bakışlar ona döndüğünde "Düşündüğüm şeyi mi yaptın?" Diye sordu. Hilal "Düşündüğünüz şeye göre değişir hocam" dediğinde Zuhal hanım "Bu da ne demek?!" Diye çıkışmıştı.


Elindeki telefonu Hilale gösterip "Bu da ne demek oluyor? Bize tutanak tutamazsınız!" Diye yükseldi. Hilal gayet rahat bir tavırla "Yoo bakın, gayette tuttum" diye gülümsedi.


Zuhal hanım, sinirle Şinasi beye döndüğünde Şinasi bey ensesini kaşıyıp "Şey. Hilalden çok güzel bir lider olur diyen bendim evet. İşini layığıyla yapar, hayran bırakırda dedim. Ki sizde dün buna şahit oldunuz. Kadına hayran kaldınız resmen. Ama ben size Hilal profesyoneldir diye bir şey demedim. Yolunu bulsa onu sinir ediyorum diye beni bile kovar" diye gülümsedi. Öyleydi. Hilal profesyonelliğini sadece belirli insanlara gösterirdi ve bu ekibin o insanlarla alakası bile yoktu. Hilal, hocasına üzgün bir ifadeyle dönüp "Ne yani sizi kovamayacak mıyım?" Diye sordu.


Şinasi bey, Aydın beylere bakıp "Bakın nasıl üzüldü" diye kafasını olumsuz anlamda salladı. Hilal "Hocam cidden kovamaz mıyım?" Diye sorusunu yineleyince "Sence ben seni beni kovabileceğin bir durum yaratır mıyım?" Diye cevap verdi. Hilal sinirle hocasına bakıp "Elbet bir şey bulurum ben" dedikten sonra tekrar Zuhal hanıma dönüp "Anlatabildim mi?" Diye sordu. Zuhal hanım "Hayır! Niye böyle bir şey yapıyorsunuz ki? Bize kin güdeceğiniz bir şey olmadı bile! Bunun geri dönüşü çok ağır olur Hilal hanım!" Dedi.


Hilal, Zuhal hanıma yaklaşıp "Siz beni tehdit mi ediyorsunuz!" Diyerek çıkıştı. Şinasi bey "Zuhal hanım, karşınızdaki kadına dün ne kadar yüklendiğinizin farkında değilsiniz galiba? Kızı suçlamadığınız şey kalmadı! Yok sicili kirli yok torpil yapıyor! Kendinize gelip üslubunuza dikkat edin artık! Hem bu kız az önce sizin de isteğiniz üzerine travma merkezinin başkanı olmadı mı? Oldu! O zaman onun dediklerini yapmak zorundasınız!" Diye Hilale destek oldu.


Dünki görüşmede olanları yeni öğrenen Aydın bey ve diğerleri sinirle Zuhal hanıma baktığında "Sanki suçlamalar işimize yaradı Şinasi bey! Hepsinin yalan olduğunu farkettik ve bize uygun bir doktor olduğu için Hilal hanımı kabul ettik!" Diye cevap verdi. Hilal keyfi yerinde olduğu için gülümserken "Sizin komitenizin ara sıra yapacağı baskınlarda bana cephe alıp gelmediğinize emin olamam Zuhal hanım öyle değil mi? O kadar işimin arasında bir de sizinle savaşmak için uğraşamam. Yanii anlayacağınız bu işi aldığıma göre rahatça çalışmak isterim, diken üstünde değil. O yüzden de sizden kurtulmak istemem çok doğal" dedi.


Zuhal hanım sinirden kızarmaya başlarken "Buna çok pişman olacaksınız Hilal hanım! Sizi başkan olarak onaylayan bizdik! Sizi geldiğiniz konumdan alacak olan da biziz! Bizi tanımıyorsunuz!" Dediğinde Hilal gülümseyi bırakıp Zuhal hanıma yaklaştı. Aydın bey ve diğerleri kavga çıkacak düşüncesiyle onlara yaklaşmaya çalıştığında Hilal eliyle onları durdurdu ve "Zuhal hanım! Öncelikle benimle konuşurken o sesinin desibeline bile dikkat edeceksin! Karşında dün kafana göre sorguladığın biri yok, önce onu bir anla!" Diye yükseldi.


Sonra da "Sizi tanımadığımı söylüyorsunuz ama dün sizi yeterince tanıdım. Bir kaç finodan farkınız yok! Sahibinin sözünü dinleyen aptal kuçu kuçular! Yanlış kişiye saldırmaya kalktınız tabi ama olsun. Beni tanımıyorsunuz sonuçta, size neler yapabileceğimi tahmin bile edememeniz normal" diyerek Zuhal hanımın yüzüne biraz daha yaklaştı.


"Şimdi o kulaklarını açıp beni iyi dinle, çünkü söylediklerimi bir daha tekrarlamayacağım! Ben senin tanıdığın diğer kişilere benzemem. Buraya kendi emeğimle kabul edildim, başkalarının altına girip çıkarak değil! O yüzden bir daha bana 'seni yerinden alırız' gibi saçma şeyler söylemeye kalkma! Bunu yapamayacağını artık farkettiği düşünüyorum! Zaten bir dahakine bu kadar sakin de olmam" dedi ve "Şimdi tanıştık işte Zuhal hanım. Ben Hilal Karay! Senin başkanın! Sende benim emrimdeki sıradan bir çalışansın. Bir dahaki konuşmalarımız bu çerçevede gerçekleşecek ona göre dikkatli davran!" Diye ekledi.


Zuhal hanım sıktığı çenesiyle sadece Hilale bakmaya devam etti. Hilal, yüzünü Zuhal hanımdan uzaklaştırıp "Şimdi anlamışsındır?" Diye sordu. Zuhal hanım, sinirini gizlemeye çalışarak kafasını sallayıp "Evet Hilal hanım. Yeterince açıktı" diye konuştu. Hilal, yüzüne bir gülümseme yerleştirip "O zaman bir sorun kalmadı. Hastanede görüşürüz" dediğinde Zuhal hanım sinirle Şinasi beyin arabasına doğru yürümeye başladı.


Zuhal hanım arabaya binerken tekrar Hilale baktığında Hilal "Arayacağınız kişiye benden selam söyleyin!" Diye el salladı. Zuhal hanım sinirle arabaya bindiğinde Hilal gülümseyerek onu izleyenlere döndü. Halil, alkış yaparak şaşkın kişilerin arasından sıyrıldığında "Sen varya sen, çok taşşa-" diye hayranca konuşuyordu ki Emre "Lan!" Diyerek Halili susturup yanına çekti. Halil "Ama öyle komutanım. Duymadınız mı? Sıç-" diye sözlerine devam ediyordu ki "Lan sus!" Diye tekrar Emre tarafından uyarıldı.


Şinasi bey "Bunun olacağını biliyordum zaten. Seni çalışırken gördükleri anda bütün oyunları ters tepti. Seninle gurur duyuyorum kızım" diye kollarını açtığında Hilal hocasının kolları arasına girdi ve sevgiyle sarıldı. Şinasi bey "Dün düştün ama bugün kalktın. Tam da senden beklediğim gibi" diyerek uzaklaştığında Hilal hocasına gülümseyip "Sizin de dediğiniz gibi hocam. Ben bir doktorum o yüzden düşsem bile, onlarca yaşama tutunmak isteyen el bana doğru uzanıp yardım istiyor. Onları tutmayıp itersem nasıl bir doktor olurum? Bize yakışır mı?" Dedi.


Şinasi bey, Hilale gurur dolu gözlerle bakarken "Aferin sana" diye gülümsedi. Sonra duygusallığı fazla sevmediği için "Lan sen beni harbiden de kovacak mıydın?" Diye yükseldi. Hilal hemen bakışlarını kaçırıp "Hocam, şimdi mantıklı düşünelim. Beraber çalışsak sizde beni kovardınız?" Dediğinde Şinasi bey normal bir konuymuş gibi "Evet, tabiki de kovardım" dedi. Hilal "Bakın işte! Bende sizi kovardım bunda alınacak gücenecek bir şey yok" diye ellerini iki yana açtı.


Şinasi bey "Kızım ben seninle uğraşamam diye seni kovardım. Senin bir bahanen yok!" Diye çıkışınca Hilal "Çok var. Beni çok sinir ediyorsunuz" diyerek nedenini söyledi. Şinasi bey "Kızım beni delirtme bak. O nasıl bahane!" diye sözlerine devam edecekti ki Hilal "Hocam hadi hastanede konuşuruz bunu. Siz benim biricik çalışanımı hastaneye bırakın ve beni bekleyin. Ufak bir toplantı gerçekten de iyi olabilir" diyerek onu böldü.


Şinasi bey, Hilali onaylayıp giderken onları izleyenlere veda etmeyi unutmamıştı. Hilal, gönderdiği hocasıyla tekrar yanındaki ufak kalabalığa döndüğünde "Ne? Niye öyle bakıyorsunuz?" Diye sordu. Demir, Hilale adımlayıp onu kendine çekip sarıldı. "Bak sen benim küçük başkanıma" diyerek Hilalin saçlarından öptü. Hilal kıkırdayıp "Tabi! Bundan sonra ayağını denk al aslanım" dedi.


Yanlarında olanlara şahit olan Hilal timi de Hilale tebriklerini sunduktan sonra Aydın bey ve Yavuz beyde onlara katıldı. Yavuz bey gülümseyerek "Hayırlı olsun kızım" diye Hilalin yanağından makas aldığında Aydın bey, kardeşinin eline vurup geri çekti. Kızına dokunulsun istemiyordu, öyleki oğlunu da göndermek için yer arıyordu. Demir "Akşam seni ben bırakayım mı?" Diye sorduğunda Hilal merakla abisine baktı. "Nereye? Yemek mi ısmarlayacaksın?" Diye sordu.


Demir "Yok onun için demedim ama o da olur. Sedanın kınası yok mu bu akşam? Yakup hem kendi ailesini hem de Sedanın ailesini almaya gitti otogara" diye sordu. Hilal, abisine göz devirip "Ben gitmeyeceğim abi. Düğüne gitsem yeterli" dedi. Demir, Hilalin katılmak istememe nedenini sonradan anlayınca konuyu üstelemedi.


Aydın bey kızına bakıp "Akşam ben alayım mı seni Hilal? Bir şeyler yaparız belki" diye sorunca Hilal babasına baktı ve "Olur baba. Sonra da beni abime bırakırsın" diyerek onay verince de Demir "Orada mı kalacaksın?" Diye sordu. Hilal "Evet abime gideceğim. Hadi beni tutmayın daha fazla işlerim var" dedi ve hepsiyle vedalaşıp arabasına doğru ilerledi.


Arabaya bineceği sırada Sedanın ona doğru geldiği gördü. Seda "Hilal bekler misin?" Diye seslendiğinde Hilal beklemeyi seçti. Seda, Hilalin karşısına gelince "Ben üzgünüm Hilal. Bu-" diye konuşacakken Hilal "Seda, gerçekten işim var. Başka bir konu var mı?" Diyerek sözünü kesti. Sedaya oldukça kırgındı. Onun için yaptıklarını dillendirmek istemiyordu ama böyle bir sonuç alacağını bilse bunu yapmayacağını biliyordu.


Seda, üzgün gözlerle Hilale bakarken "Akşam kaç gibi gelirsin? Annemler kınadan önce seninle konuşmak istiyordu" diye sordu. Hilal, ona üzgünce bakan gözlere normal bir bakış atıp "Akşam gelmeyeceğim Seda. Ailenle yarın düğünde konuşuruz" diye cevap verince Seda kısılan sesiyle "Kınama gelmeyecek misin?" Diye sordu. Hilal, olumsuz anlamda kafa sallayıp "Hayır. Daha önemli işlerim var. Siz takılırsınız" dedi.


Sedanın gözleri dolmaya başladığında "Hilal, gerçekten gelmeyecek misin?" Diye tekrar sordu. Hilal arabasının kapısı açıp "Hayır dedim ya. Size şimdiden hayırlı olsun" dedi ve koltuğa oturup kapıyı kapattı. Camın dışındaki Sedanın üzgün halini görebiliyordu ama umursamamaya çalıştı. Her halde hep ikinci şans verdiği için öyle yapacağını düşünüyorlardı ve bu kadar rahat davranıyorlardı. Hilal "Artık öyle olmadığını öğrenirler" diyerek arabayı çalıştırdı ve Sedanın yüzüne son kez bakıp yanından geçip gittiğinde hastanenin yolunu tuttu.


*


Hilal üstündeki kırmızı elbiseye son kez bakıp "Abii! Hazır mısın?" Diye bağırarak abisine seslendi. Barış son bir saattir yaptığı gibi kanal değiştirirken "Hazırım ben Hilal. Hadi kızım artık!" Diye cevap verdi. Hilal düğüne abisiyle katılacaktı, o yüzden yavaş hazırlanıyor olması abisini cinnet kıyılarında gezdiriyordu.


Hilal, odadan çıkıp siyah dalgalı saçlarını omzundan geriye atıp "İşte geldim" diyerek abisinin önüne doğru defilede yürüyormuş gibi yürüdü. Barışın kaşları yukarı kalkarken "Kırmızı esmerin hakkıdır diyorsun yani?" Diye gülümsedi. Hilal, abisinden gelen iltifatla daha da gülümseyip "Yanınıza yakışmam gerekir diye düşündüm beyefendi" diye övgüler yağdırdı.


Hilal ve Barış birlikte evden çıkıp düğün salonuna doğru yola çıktılar. Düğün salonuna gelen konuklar masalarına geçmiş artık düğünün başlamasını bekliyordu. "Abi madem saat sekizde başlayacaktı davetiyeye niye yedi yazıyorsunuz?" Diye homurdanan kişi Faruktu. Hepsi üstüne geçirdiği takımlarla jilet gibi olmuşlardı. Emir "Komutanım bu da bir gelenek gibi bir şey. Her zaman bir saat geç başlar" dediğinde Akın "Çok saçma" diyerek Faruğu destekledi.


"Ee hanidur senunki?" Diye merakla konuşan Songül hanımla, Polat burun kemerini sıkıp "Gelecek babaanne. Az dur da!" Diye konuştu. Salona gelene kadar babaannesi tarafından soru yağmurlarına tutulmuş ve bir hayli gerilmişti. Bir an önce Hilali görmeye ihtiyacı vardı. Songül hanım, Polata burun kıvırıp "Adam yerine komayi mi seni? Niye takıp koluna gezdirmeyi?" Diye sordu. Oğuz, masadaki çerezleri ağzına atarken bir yandan da abisinin haline gülüyordu.


Polat kolunu masaya koyup "Babaanne vallahi yeter da sabahtan beri! Abisiyle gelecek dedim ya" diye çıkıştı. Oğuz, kafasını abisine doğru eğip "Uşağum sen hatayı tanıştırmakla yaptın" dedi ve gülerek geri çekildi. Polat, kardeşine sinirle dönüp ona bakarken Oğuz karşısında oturan Alpaya "Biz neyiz şimdi Alpay?" Diye sordu. İki aile aynı uzun masada oturuyordu. Sadece Demir dışında Hilal timi başka bir masadaydı.


Hilal ve Barış salona girdiklerinde Hilal gördüğü kalabalığa "Oha! Ne para toplanır bu düğünde varya abi" diye güldüğünde Barış "Hilal! Duyan olucak şimdi be kızım. Ayıp deme öyle" diye Hilali uyardı. Hilal, abisine omuz silkip "Amann sende. Ben en az bir milyon diyorum" diyerek kendi kendine mırıldandı. Barış kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Gel hadi, şuradalar" diyerek Hilali masaya doğru ilerletti.


Sohbete dalmış olan masa, Alpayın "Hadi lan ordan! Sabah uyandığında saçının kuş yuvasına dönmediğini bilsem böyle olduğuna inanabilirdim" diye hayretle konuşmasıyla Hilale döndü. Onlara gülümseyerek yaklaşan ikiliyi gören Oğuz "Şuraya yazıyorum. Bundan sonra abimin en sevdiği renk ahada bu kırmızı" diye güldü ve Hilalin elbisesini gösterdi. Sonrasında ensesine inen tokatla abisine düz bir ifadeyle bakıp "Seni yengeme söyleyeceğim" diyerek ayağa kalktı.


Hilal ve Barış masaya ulaştıklarında "İyi akşamlar" derken Oğuz "Yengem de yengem" diye kolları açık bir şekilde Hilale yaklaşıyordu. Hilal, Oğuza gülüp "Oğuzum da Oğuzum" dedikten sonra ona sarıldı. Ayrılırken "Dönmüşsün?" Dediğinde Oğuz "Hıı evet. Dedim babaannemle nasıl kapışıyorsunuz bir de yakından göreyim" diye güldü. Hilalde Oğuza katılıp "Ayılıp bayılma numaraları yapmadığı sürece iyi gibiyiz ya" dedi ve Oğuzun, Songül hanıma dönüp "Tontonum, çözmüş ya yeni gelin seni" diye sataşmasını sağlamıştı.


&&&


Devamı Part 3 de...


Loading...
0%