Yeni Üyelik
87.
Bölüm

37. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Annemlerin bloğuna gelince zile bastım ve kapıyı açmasını bekledim. Kapı açıldığında da katlarına çıktım ve beni bekleyen anneme gülümseyerek içeri girdim. "Hoşgeldin kızım" diyerek beni kollarının arasına aldı. O tartışmamızdan sonra aramız gerçekten de daha iyi olmuştu. Artık birbirimizi daha iyi anlıyorduk. Her kavga hep kötü sonuçlanmazdı.


İçeri geçtiğimde yengem ve babaannem çay içiyordu. Beni görünce ikiside gülümseyerek beni karşılamıştı. Annem bana da bir çay getirdiğinde önce havadan sudan sohbet etmiştik. Sonra da son yirmi dakikadır aklımı kurcalayan soruyu sormaya karar verdim. Elimdeki çay bardağını avucuma hapsederken "Anne babamla ne kadar sevgili kaldınız?" Diye sordum. Annem ilk önce biraz şaşırsada sonra "Bir ay falandı galiba kızım? Hayırdır niye sordun?" Diye sordu.


Bir ay mı?! Ben bir ayda kendi duygularımın ne olduğunu bile anlayamıyordum. Tamam biraz abarttım, o kadar da değildi ama yine de bir ay mı? "Bir ay mı?" Diye mırıldandım ve yengeme dönüp "Siz yenge?" Diye sordum. Yengem bardağını masaya bırakıp "Valla kızım çok hatırlamıyorum ki. Annenler evlendikten üç ay sonra da biz evlendik. Bizim de dört ay falan galiba, ama biz söz yapmıştık o yüzden bir ay diyeyim ben de sana kızım" dedi.


Bu ne be herkes bir aylıkken mi evlenmiş? Babaannem "Kız bana niçun sormaysun?" Diye gülerek sordu. Düşüncelerimden sıyrılıp ona güldüm ve "Sen ne kadar yavuklu kaldın kız?" Diye sordum. Göbeğini hoplata hoplata gülüp "Uç saat" Dedi. Dediği şeyle şokla ona baktım. Üç saat mi? "Ne!" Diye bağırdığımda daha çok gülüp "Kız bizum zamanumuza var miydi öyle yavukli! Adam gelur, görur, der tamam ha istiyrım. Hoop bi bakaysun gelun olmuş gitmişsun" dedi.


Haklılığı beni de güldürdürdüğünde annemlerde bize katılmıştı. Eskiden hep böyle olduğu için normaldi. Gülmesini durdurup "Sen niye soraysun?" Diye kafasını salladı. Çayımı dudaklarıma götürmeden "Polatla bir şey konuştuktan sonra merak ettim" dedim. Cümlem biter bitmez annem içtiği çayı püskürtmüş, babaannem "Aboo!" Diye dizine vurmuştu. Onların haline kıyasla ben gayet sakince çayımı yudumlayıp onlara baktım ve şaşkın gözlerine "Niye ki, ne oldu?" Diye sordum.


Babaannem bana cıklayıp anneme döndü ve "Ha bu kız salak midur Aysun?" Diye sordu. Babaanneme kaşlarımı çatıp tam laf yapacaktım ki annem "Ne konuştunuz annem?" Diye merakla yanıma geldi. Yengem de diğer yanıma gelince onlara şaşkınca baktım. Babaannemde karşımda beni izliyordu. Üçünde de gözlerimi gezdirirken "Kız anlatsanaydun!" Diye bağıran babaannemle hızlıca konudan bahsettim.


Kısa bir sessizlik oluştuğunda "Ee?" Diyerek bir şey söylemelerini bekledim. Annem ve yengem bana sırıtırken babaannem "Allahum ha bu kıza akıl ihsan eyle!" Diye ellerini havaya dikip dua etti. Ellerini indirip bana baktığında "Kız, uşak ağzunu yoklamış" diye kızdı. Ağzımı mı yoklamış? Yok devenin nalı! Reddetmek üzereyken annem "Kızım babaannen haklı. Senin düşünceni merak etmiş" dedi ve sonra da yengem "O istiyor, sende istiyor musun gibisinden" diyerek annemi tamamladı.


İyide konu biz değildik ki! Safa yüzündendi! "Ya abartmayın! Safa yüzük almış Canana, konu oradan açıldı. Normalde böyle bir konu bile yoktu!" Diye çıkıştım. Yengem dizime hafifçe vurup "Yüzüğün Canana olduğu ne malum?" Diyerek göz kırptı. Safa, Cananla beraber değil miydi? Diğer dizime de annem vurduğunda "Belki Polat istemiştir böyle bir şey yapmasını?" Dedi. Ha? Babaannem de "Baktu bakalum ne diyecesun diye?" Dediğinde "Ayy!" Diye bağırarak ayağa kalktım.


Üçünün de bakışları bendeyken "Siz nasıl bir senaryo kurdunuz iki dakikada ya? Bu kadar dizi izlemeyin! Çok dizi izliyorsunuz! Ayrıca ben dört beş gün yokum, Polatla tatile gidiyoruz. Babamlara söylersiniz!" Diye çıkıştım ve bana seslenmelerini umursamayıp evden çıktım. Delirmişler resmen. Yok neymiş Polat bana evlenme teklifi edecekmiş? Peh! Senaryo bile kompletikti! Yok Safayı oyuna alet etmişmiş!


*


Çizmelerimin gırç gırç sesleri arasında düşmemek için Polatın elini sıkıca tutuyordum. Uçaktan indiğimizde saat öğlen dört gibi falandı ve yaylaya gelene kadar da beş olmuştu. Şimdide Polatın bahsettiğin evin önündeydik. Kendimi dizime kadar gelen karların arasından evin verandasına attım ve Polata baktım. Elindeki çantalarımızı verandaya bırakıp elini kapının üstüne uzattı.


Eli kapının üstünde bir şey ararken bana güzel bir gülümseme sunup "Çok tatlı görünüyorsun" dedi ve parmağıyla burnuma hafifçe vurdu. Burnum soğuktan kızarmıştı kesin. "Sana da aynı şeyi söylemek istesem de diyemem. Çok karizmatiksin" dedim ve bende omzuna hafifçe vurdum. Adam sanki yaz ayındaymışız gibi soğuktan etkilenmiyordu.


Anahtarı bulup kapıyı açtığında beni de belimden tutup içeriye ilerletti. O da çantaları verandadan içeriye koyduktan sonra tekrar arabaya ilerledi. Ufak tefek marketlik yapmıştık çünkü bir daha uğraşmak istememiştik. Çizmelerimi kapının kenarına bırakıp çantalarımızı aldım ve camın önündeki koltuğun üstüne koydum.


Evi incelediğimde bulunduğum yer kocaman bir alan olduğunu gördüm. Tam ortasında bir soba vardı, kapı evin ortasına açılıyordu ve sol kısmına mutfak sağ tarafına ise salon diyebilirdim. Tam karşımda da iki tane kapı vardı. Biri kesin banyoydu da diğerini bilemiyorum, belki yatak odası falan olabilirdi. Direkt girmek istemediğim için sobaya doğru yaklaştım.


Önce üstündeki güğümü kenara bıraktım ve yandaki maşayı alıp sobanın demirini açtım. Kül bile yoktu. Maşayı bırakıp, sobanın yanındaki odunlardan bir kaç tane alıp sobaya attım ve çıraları yakmaya başladım. Yanan çıraları da odunların aralarına sıkıştırdığım gibi hemen tutuşmuştu. Nasıl da kaliteli bir odun.


Elimi birbirine sürtüp Polata döndüğümde o zaten beni izliyordu. Gözleriyle sobayı işaret edip "Yakmayı biliyor musun yavrum?" Diye sordu. Elimdeki maşayı yerine bırakıp ona yaklaştım ve elindeki poşetlerin bir kısmını aldım. "Bizde boş değiliz be yavrum" diye gülüp mutfak kısmına ilerledim.


Polatın kahkahası da evde yayıldığında yanıma gelip o da poşetleri tezgaha bırakmıştı. "Sen geç ısın biraz güzelim, ben aldıklarımızı yerleştiririm" diyerek bana baktığında "Yok Polatım, birlikte otururuz" dedim ve aldıklarımızı poşetten boşaltmaya başladım. "O zaman seni dolaba alalım güzelim. Ben sana uzatırım" dediğinde onu onaylayıp hemen diğer  camın yanındaki köşede olan dolaba ilerledim.


Yerleştirme işimiz bittiğinde ev artık ısınmaya başladığı için montumu çıkarıp Polatın montunun yanına asmıştım. Midemiz açlıktan küçülmeye başladığında da Polat aldığı balığı temizlemekle meşguldü. Bende pırasa doğruyordum. Ne kadar uyumluyuz dimi! Ama amaçlarımız farklı olduğu için sorun yoktu.


Gözlerim acımaya başlayınca gözlerimi kapatıp kafamı yanımdaki omuza yasladım. Saçlarımdaki dudakla biraz geri çekilip gözlerimi araladım ve Polata baktım. Sinirli bir nefes verip "Yavrum niye aldın şunu! Şu gözlerinin haline bak! At, kaldır şunları" Diye kızdığında "Sana pırasalı böreği sevdireceğim Polatım. Başka yolu yokk" diye söylenip işime devam ettim. Polata balık sevmediğimi söylediğim halde balık aldığında bende misilleme olarak pırasa almıştım.


O bana balığı sevdirecekti bende ona pırasalı böreği. Çünkü pırasayı ona başka türlü sevdiremezdim. Hatta Polat daha da gaza gelip iki tür balık almıştı. Levreği şimdi yapıyordu, palamutu da ne zaman yapardı bilmiyorum. Ben pırasalarla işimi hızlıca bitirdiğimde Polat havuç doğramaya geçmişti. Kollarımı göğsümde birleştirip tezgaha yaslandım ve manzaramın keyfini çıkarmayı planladım.


Dikkatini balığa vermişken oldukça karizmatik durduğundan haberi var mıydı acaba? Doğradığı havuçları küçük tepsiye balığın yanına koyduktan sonra bana döndü ve "Sen böyle beni izleyeceksin galiba?" Diye sordu. Hemen kafamı sallayıp "Evet" dedim ve bana yaklaştırdığı yüzüne yaklaşıp "Seni motive ediyorum, şevke getiriyorum" diye gülümsedim. Kaşlarını kaldırıp 'hadi ya' der gibi baktı ve kafasını boynuma götürüp dudaklarını bastırdı.


Boynumdan çekilip dudağımdan da öpünce tam olmuştu. Gerçekten huzurlu hissetmiştim. Yine. Geri çekilip "O zaman yemeğin kötü olma gibi bir şansı yok" dedi ve yemeğine geri döndü. Bende onu izlemeye tabi. Bu balığı sevmeye şimdiden başlamıştım bile.


*


Telefonumdan Polatla birlikte çekildiğimiz fotoğraflarla bakarken araba durduğunda kafamı telefondan kaldırım. Polat "Tatilimizin doğa gezisini tamamlamış bulunmaktayız" diyerek bana döndü. Bugün tatilimizin son günüydü ve üç gün boyunca burada görmem gereken neresi varsa oraya gitmiştik. Yarın da Şırnağa geri dönecektik. Bu bir tık canımı sıkıyordu. İşimi özlemiştim evet ama burayı sevmiştim çünkü geçirdiğimiz günler mükemmel denilecek kadar güzeldi.


Polata bakıp "Bu beni üzdü" diye mırıldandım. Dudaklarını büzüp "Maalesef yavrum" diye karşılık verdi. Arabadan inip eve girdiğimizde Polat "Yavrum ben bir duş alayım, sen de Aysun hanımı ararsın" dedi ve yanağımdan öpüp banyoya girdi. Koltuğa geçtim ve annemi aramaya başladım. Bugün aradığında bir şelalenin yanında olduğumuz için çok rahat konuşamamıştık. İkinci çalışta açtığında kısa bir sohbet etmiştik. Babamla dışarıda yemeğe çıkmışlar ve abimde görevden daha dönmemiş.


Konuşmamız bittikten bir süre sonra Polatta banyodan çıkmıştı. Yanıma gelip oturduğunda onunla gelen kokusu da burnuma dolmuştu. Polata doğru döndüğümde "Bir problem var mıymış yavrum?" Diye sordu ve elindeki havluyla saçlarını kurulamaya devam etti. Polata şöyle bir baktım ve aklımdan geçen şeyi gerçekleştirip bir bacağımı diğer tarafından atıp kucağına oturdum.


Saçını kuruladığı eli durduğunda gözünün önündeki havluyu çekti ve bana baktı. Elindeki havluyu alıp saçlarını kurulama işini ben devralırken "Bir sorun yokmuş Polatım. Herkes sağlıklı ve işinde gücünde" dedim. Boşta kalan elleri belimi tuttuğunda başka bir şey sormadı. Sadece beni izleyip saçını kurutmama izin verdi.


Saçlarını kurutma işim bittiğinde havluyu kenara koydum ve ellerimi ensesine koyup kucağında biraz öne doğru kaydım. Nefes alışının sesini duyduğumda gözlerimi gözlerine sabitledim yüzüne yaklaşmaya başladım. Bunu çok düşünmüştüm ve eğer yapacaksam o kişinin kesinlikle Polat olmasını istiyordum. Polatta bunu biliyor olmalı ki koyulaşmaya başlayan gözlerinden kendini tuttuğunu görebiliyordum.


Polat "Hilal" diye mırıldandığında alnımı alnına yasladım ve "Efendim" dedim. Bir elini bacağımda hissettiğimde "Yanlış yere oturuyorsun yavrum" dedi. Kucağına kendimi bastırıp dudaklarına doğru "Yanılıyorsun. Doğru yerdeyim" diye fısıldadım. Kahve gözleri kısılıp oturduğu yerde doğrulunca yaklaşan bedenlerimiz sayesinde gülümsedim. Onun da istediğini biliyordum.


(+18 kısım. Geçmek isteyenler bittiği kısma geçebilir 🔥😅)


Burunlarımız birbirine değdiğinde kısılan gözleri yüzümü taradı. Dudakları bir şey söylemek için aralandığında onu umursamayıp dudaklarımızı birleştirdim. Eğer önemli bir şey olsa şu an beni öpmek yerine ayrılıp söyleyebilirdi. Elimi hala tam kurumamış saçlarına çıkarttığımda, bacağımdaki eli kalçama doğru ilerlemişti.


Geri çekildiğimde diğer eli boynumu tutmuş ve beni kendine çekmişti. Galiba fitili ateşlemiş bulunuyorduk. Dudaklarım dudaklarının arasında yok olurken elimi omuzlarına koydum ve imkanı varmış gibi bedenlerimizi biraz daha yaklaştırdım. Üstüme doğru eğildiğinde nefes almak için ayrıldım ve bu sırada dudakları boynuma yönelmişti.


Belimdeki ellerini beni kucağında sabit tutarken boynumdaki dudakları masumiyetini kaybetmişti. Elim omzundan saçlarını bulduğunda derin bir nefes aldım. Sıcak elini belimde hissettiğimde ve kendimi ona doğru bastırdım. Sıcak nefesi boynumu yakarken ikimizde boğukça inlemiştik.


Bir hareketlenme hissettiğimde kapanan gözlerimi açtım ve pencerenin benden uzaklaştığını gördüm. Sanırım odaya gidiyorduk. Ellerimi boynuna koyup yüzüne baktım. Bu sefer gözlerindeki isteği ve arzuyu çok net belli ediyordu. Çenemi öpüp "İkimizi de yakmaya niyetlisin" diye fısıldadı. Dudaklarımı dudaklarına sürtüp "Zaten yanıyorduk bari tam yanalım dedim" diye mırıldandım.


Dudaklarıma kapanan dudaklarla, sırtım yatakla buluşmuştu. Sırtımdaki eli tekrar kazağımın içine girince kollarımı kaldırdım ve kazağımdan kurtuldum. Her hangi bir yere giden kazağımla Polat tekrar bacaklarımın arasından üstüme uzanmıştı. Kasıklarımda hissettiğim baskı kafamı bulandırmaya başlarken, ellerimi Polatın tişörtünün uçlarına götürdüm ve yukarıya doğru çektim. Tişörtü kafasına yaklaştığımda kollarını kaldırıp bana kolaylık sağladı.


Ben tişörtü bir yere atarken Polat tekrar boynuma yönelmişti. Artık işin içine dilide dahil olduğunda hissettirdiği garip ama güzel olan hisle tekrar inledim. Polat boynumdan çeneme geldiğinde "Böyle inlemeye devam edersen işimi zorlaştırırsın yavrum" dedi ve dudaklarımı öpüp boynuma geri döndü. Şu an dediğine mi yoksa ellerine mi odaklansam bilemiyordum. Bir de dudakları boynumda gezerken bir yere odaklanmak çok zordu.


"Benim işim de kol- Polat!" dedim ama cümlemin sonunda göğsümü sıkmasıyla bağırmışta olabilirim. Omzundaki parmaklarımı tenine geçirdiğimde bu sefer inleyen taraf o olmuştu. Hırsla dudaklarıma kapandığında dillerimiz birbiriyle buluştu. Sakalları çeneme batıyordu ama canımı acıtmak bir yana daha da zevk veriyordu. Eli tekrar göğsümü bulduğunda sırtımı biraz yataktan kaldırdım ve Polatın sütyenimi açmasına izin verdim.


Sütyenimin bedenimi terk etmesiyle Polat benden ayrılmış ve dizlerinin üstünde dikilmişti. Elindeki sütyenimi arkasına attığında gözleri bir an olsun bedenimden ayrılmıyordu. Nefesleri sıklaşırken "Bu gece aklımı kaybedebilirim" diye mırıldandı ve elinin tersiyle taytımın bel kısmından göğüslerime kadar bir yol izledi. Parmağının geçtiği yer ateş gibi yanarken kesik kesik nefesler aldım. Gözlerimiz buluştuğunda kahveleri artık kahve değildi. Ne renk olduğunu ise bilmiyorum çünkü göğüs ucuma ulaşan parmağı etrafında bir kaç tur atıp başımı döndürmüştü.


Eli göğsümü kavradığında az önce sütyenim olduğu için hissedemediğim duydular dalga dalga vücuduma yayılmıştı. Bakışlarım eline indiğinde avucunu sakince sarmıştı ama istemsiz bir şekilde kendimi ona ittirdim. Dişlerinin arasından inlemesini duyduğumda "Sikerim böyle işi!" Diyerek göğsümdeki ellerini aşağıya indirip saniyeler içinde taytımdan da kurtuldu. Artık altında sadece alt çamaşırımla duruyordum. Garipti ama utanmıyordum.


Altındaki eşofmana rağmen kendini belli eden sertiliğine kendimi bir kez daha ittirdiğimde ikimizde inledik ve Polat hızla dudaklarıma kapandı. Kısa süre içinde benden kopan dudakları göğsümü bulduğu gibi "Polat!" Diye inleyerek saçlarını çektim. Göğüs ucum dili ve dişleriyle buluşunca inlememi kontrol edemedim. Kasıklarımdaki sızı git gide artıyordu ve kendimi sürekli Polata doğru itiyordum.


Bedenime vuran sıcak nefeslerini göğüslerimden aşağıya doğru kaydığını hissedince kafamı hızla yastıktan kaldırıp ona baktım. Ellerini göğüslerimden aşağıya kaydırdığında göbek deliğimin yanına bir öpücük bırakıp kafasını kaldırdı. Gözlerimiz buluşunca bana gülümsedi ve burnunu karnıma dayayıp kasıklarıma doğru ilerledi. Parmakları çamaşırımın yanlarına kanca gibi geçtiğinde aldığım nefesler boğazımda dolandı.


Dirseklerimin üzerinde doğrulduğumda çamaşırım da diğer kıyafetlerimiz gibi bir tarafa gitti. Ani gelen utançla bacaklarımı kapatmak istediğimde Polatın elleri bacaklarımın iç kısmından tutup bana engel oldu. Bacaklarımdaki baskısı arttığında bacaklarım açılmış ve Polatın elleri kadınlığıma doğru ilerlemişti. Sanırım artık nefesim kesiliyor olabilirdi. Hissettirdiği dışında izlemek daha farklı duygulara götürüyordu.


Parmaklarının kadınlığıma temasıyla gözlerim hızla kapanırken hissettiğim dudaklar koca bir çığlık atmamı sağladı. Ellerim çarşafı sıkıca sıkarken kafam çoktan geriye düşmüştü ve kendimi kaybetmiştim. Polatın bir şeyler dediğini duyuyordum ama o kadar kendimden geçmiştim ki ne dediğini algılayamıyordum. Dili hassas noktamı bulduğunda sırtım yay gibi gerildi ve yatakta doğrulmaya çalıştım ama Polatın elleri beni karnımdan yatağa bastırdığı için bunu yapamadım.


İnlemelerim sona yaklaşmanın etkisiyle yükselmişti ve kendimi kısa süre sonra bırakmamla rahatça bir nefes verebildim. Kasıklarıma konan öpücük yukarıya doğru geldiğinde Polat "Şimdiden tadı damağımda kaldı" dedi ve dudaklarıma kapandı. Dudaklarındaki ıslaklığın nedenini biliyor olmak rahatlayan bedenimi tekrar eski duruma sokmaya yetmişti.


Bedenimdeki elleri kaybolduğunda eşofmanını çıkarttığını düşündüm ve onu üstümden hafifçe uzaklaştırdım. Gözlerindeki isteğe bakarken "Durman lazım" diye fısıldadım. Adem elmasının aşağı yukarı hareket etmesiyle "Tamam yavrum" dedi ve bedenini  benden tamamen uzaklaştırdı. Bir bacağını yataktan attığında ellerimi boynuna koydum ve onu kendime doğru çektim. Sorgulayıcı bakışlarını yüzümde hissederken şu an kendini bana bıraktığı için onu rahatça yönlendirip yatakta uzanmasını sağladım.


Dirseklerinin üzerinde dikilip "Yavrum dur dememiş miydin? Yoksa benim kafam çoktan uçtu mu?" Diye sorduğunda gülümseyerek kasıklarının üstüne oturdum. Sorgulayıcı hali anında kaybolup ciddi bir ifadeye büründü. Ellerimi karın kaslarından göğsüne doğru sürüklerken öne doğru eğilip göğüslerimizin birleşmesini sağladım. Kasılmış çenesine minik bir öpücük bırakıp "Onu senin durman için demiştim" dudağının kenarına bir öpücük daha bıraktım ve "Ben yeni başlıyorum" dedim.


Tam dudaklarıma uzanıyordu ki kafamı ondan çektim ve "Ben sana karışmadım Polatım. Sende bana karışamazsın" diyerek güldüm. Sanırım şu an tek eğlenen taraf bendim çünkü Polatın nefesleri hızlanmıştı. "Bu kısmı atlasak olmaz mı yavrum?" Diye masumca sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım ve boynuna yöneldim. Dudaklarımı boynuna değdirdiğim anda kasıklarımdaki sertlik bana tekrar merhaba demişti.


Boynunu emerken kendimi altımdaki sertliğe bastırıyordum. Dudaklarımın altında hırsla atan damarını yalayıp, dişlerimi adem elmasına geçirdim. Kulaklarım Polatın inlemesini duyduğunda savurduğu bazı küfürleri de duydum. Elimde olmadan kıkırdadığımda "Gül sen gül!" Diye boğukça konuştu ve kalçamı avuçlayıp canımı acıtmadan sıktı.


Öpücüklerim göğsüne geldiğinde hız kaybetmeden kaslarına ilerledim ve kendimi kasıklarından aşağıya doğru kaydırdım. Alınan dikişlerinin üzerini okşayıp Polata baktığımda göğsü sık aralıklarla yükselip alçalıyordu. Bana bakmasını ve gözlerini görmek istiyordum. Sanki bunu hissetmiş gibi kafasını kaldırıp gözlerimizi buluşturduğunda ona gülümsedim. O kadar sert nefes alıyorduki yüzüme vuran esintisini hissediyordum.


Gözleri çıplak bendenime baktığında adem elmasının hareketini gördüm ve elimi yavaşça eşofmanının içine oradan da baksırının içine ilerlettim. Bakışları anında gözlerimi bulduğunda artık emindim, gözleri siyaha bürünmüştü. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp elini elime uzatacakken ondan hızlı davrandım ve hemen sertleşmiş penisini kavradım. "Ahh sikeyim!" Diye diye bağırdığında kafası geriye düşmüş ve bana boynunda beliren damarları göstermişti.


Penisini bu şekilde kolay kavrayamayacağımı anlayınca elimi çektim ve eşofmanını baksırıyla beraber çıkartıp yere attım. Kafamı Polatın kasıklarına çevirdiğimde yutkunmadan edemedim. Kavrayamama sebebim kıyafetlerden değilmiş onu öğrenmiş oldum. Neredeyse kaslarına kadar uzanan penisine odaklı haldeyken Polat "Gülüyordun yavrum" diye gülmüştü. Bakışlarımı penisinden gözlerine çıkartıp "Alışma sürecindeyim diyelim" diye gülümsedim ve "Şimdi biraz işim var Polatım" diyerek penisini kavrayabildiğim kadarıyla kavradım.


Gülüşü bıçak gibi kesildiğinde ona öpücük attım ve elimi penisinde aşağı yukarı hareket ettirdim. Çenesini sıkıp kafasını geriye attığında sıvazladığım penisine yaklaştım ve gözle görülebilen damarlarına baktım. Sanırım damar fetişim vardı, bunu yeni keşfediyordum. Dudaklarımı penisinin kasıklarıyla birleştiği kısma değdirdiğimde odada yankılanan bir  inleme koyvermişti. Bununla elimin baskısını arttırdım. İnlemeleri artarken penisinin baş kısmına kadar öpücüklerime devam ettim. "Hilal bana yaşımı sorgulatıyorsun!" Diye konuştuğunda ağzımı aralayıp dilimi değdirdim.


Aynı anda saçlarımda hissettiğim eliyle bakışlarımı Polata çıkarttım. Işık sayesinde alnında nokta nokta oluşan terleri gördüm. Gözleri gözlerimdeyken onu dudaklarımın arasına almaya başladığımda kontağımızı kesen Polatın kapanan gözleri olmuştu. "Gel de şimdi bu görüntüyü unut!" Diye zorlanarak konuştuğunu duydum ama cevap vermeyi es geçip dilimi dudaklarımın arasında atan damarlarda gezdirdim.


Kafamı hareket ettirmeye başladığımda duyduğum inlemeler kasıklarımı sızlatmaya başlamıştı. Ağzıma alamadığım kısmı avucumla sıvazlarken Polatın kafamdaki elleri yatağa sıkı bir yumruk olarak düşmüştü. Dudaklarımın arasındaki atımın hızlanmasıyla birazdan boşalacağını tahmin etmek zor olmadığında, yatağa düşen elleri saçlarımı buldu ve "Hilal çe-çekil yavrum geleceğim" dedi ama onu takmayıp hareketlerime devam ettim.


Çekilmeyeceğimi anlamış olmalı ki kendini biraz daha ağzıma ittirdi. İki üç hareketten sonra damaklarıma çarpan sıvıyla odada Polatın verdiği nefesi duydum ve onu dudaklarımın arasından çıkarttım. Omuzlarıma düşen saçlarımı geriye atacaktım ki, ne olduğunu anlamadan sırtımı yatakta buldum. Bir ara havada süzüldüğüm için tutamadığım ufak çığlığım kıkırtıya dönüşmüştü.


&&&


Devamı Part 3 de..


Loading...
0%