Yeni Üyelik
89.
Bölüm

38. Bölüm

@merida_xx

Belimdeki silahın varlığıyla koluyla beni saran Çağların karnına dirsek geçirip duruyordum. Allahın delisi geldi, belime silah dayayıp 'sessizce kalk' dedi ve şu an beni bir yere götürüyordu. Hayır zaten gel dese lafımı yapar yine giderdim, silaha ne gerek vardı! "Şu dirseğin bir rahat dursun!" Diyerek kolumu hafifçe sıktı.


Kafamı çevirip "Neler dönüyor anlat artık! Ve şu silahı da çek, canımı yakıyorsun!" Diye çıkışınca "Kes sesini!" Diyerek tekrar kolumu sıktı. Derdi ne bunun anasını satayım ya! Otelden çıkıp bir arabanın önüne gelince "Bin!" Dedi ve kapıyı açıp karşımda dikildi. "Karşında askerin yok Çağlar o yüzden bana emir vermeyi kes!" Diyerek ondan uzaklaştım ve "Eğer arabaya binmemi istiyorsan bana bir neden ver" diye ekledim. Kafasına göre davranabileceğini sanıyorsa yanılıyordu.


"Al sana neden" diye gülerek gözleriyle göğüslerimi işaret ettiğinde anlamayarak kafamı eğdim ve üstümde gezen kırmızı noktayı gördüm. Hemen Çağları önüme çektiğimde "Beni mi siper ediyorsun?" Diye şaşkınca sordu. Ne bekliyordu? "Başka bir şey mi bekliyordun? Bana sakın önüne siper olmamı falan düşündüğünü söyleme" Dedim. Kolumu tekrar sıkıp "Bin şu arabaya artık!" diye yüzüme yüzüme soluyunca bende ki sabır kırıntıları uçmuş gitmişti.


"Çekil de bineyim o zaman!" diye çıkıştığımda, önümden çekilmesiyle bir asker olduğunu unutmadan yumruk atmak için elimi kaldırdım. Tahmin ettiğim gibi elimi havada yakalamıştı. Ben dikkatini dağıtmak için diğer elimi de kaldırdığım anda onu da yakalayınca bacak arasına tüm gücümle dizimi geçirdim. Bunu beklemediği için ellerimi bırakıp iki büklüm kalınca peşimden koşturmasın diye dizinin arkasında da tekme attım. Acıyla yere düşerken bende hemen koşmaya başladım.


Öğlen vakti güneş tepedeyken görünmeden nasıl kaçacaktım acaba! Otele geri girdiğimde hızlıca merdivenlerden çıkmaya başladım. Eğer üstüme tuttuğu şey kedi lazeri gibi bir şey değilse tek başına değildi ve onların beni bulmasını hiç istemiyorum!İyi de bu adamın benimle derdi neydi ki zaten!


Odamın katına gelince iyi ki temizliği bu saatte yapmalarını söylediğim için kendimi tebrik ettim. Kapım açık olduğundan hızlıca içeriye girip askıdaki elbisemi alıp odadan çıktım. Elbiseyi abime aldırmıştım ve çok beğenmiştim, onu burada bırakamazdım. Hem kılık değiştirmiş sayılırdım değil mi! Temizlikçi büyük ihtimalle banyodaydı o yüzden fark edilmemek daha da iyi olmuştu. Şimdi sorguya falan çekilirse görmedim diyebilirdi.


Acil çıkış kısmına geçip hızlıca üstümü değiştirdim ve yavaşça kapıyı açıp etrafta biri var mı diye kontrol ettim. Boş görünüyordu, ne güzel. Elbisemin boğaz kısmındaki bağı düzeltirken bu sefer koridorun diğer ucuna doğru yürümeye başladım. Toplu olan saçlarımı hızlıca çözüp düzelttim ve merdivenlerden inmeye başladım. Bir kat indikten sonra gördüğüm kalabalıkla oraya baktım. Arasına karışıp bir telefon araklayabilir miydim acaba? Denemem gerekiyordu ki birine ulaşabileyim.


Adımlarımı kalabalığa ilerlettim ve aralarına karışınca yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Birden hepsi çığlık atıp bağırdığında, yakalandım sanıp panikle etrafa bakarken koca bir pasta bize doğru geliyordu. Hay ben sizin eğlence anlayışınıza sokayım! Ödüm koptu burada! Bende onlardan biriymiş gibi davranıp bağırdığımda, önümden birisi 'burada değil' diye mırıldanarak geçip gitti.


Hasiktir benden mi bahsediyordu acaba!? Buradan bir an önce çıkmam gerekiyordu. Şansa bırakamazdım. Yanımda deli gibi bağıran ve alkış yapan adama hafifçe baktım. Şimdi tam vaktiydi işte. Bir elimi kaldırıp hala bağıran delilere katılmaya devam ederken diğer elimi adamın cebine soktum. Kendimi de düşüyor gibi adama ittirdiğimde beni hızlıca tuttu ve "İyi misin?" diye sordu. Cebinde olan elim ne var ne yok avuçlarken diğer elimle beni tutan kolunu tutup "İyiyim teşekkürler, bir an da ittirdiler" diye gülümsedim ve doğrulup bağırmaya devam ettim.


O da tekrar bağırmaya döndüğünde cebindeki elimi çıkarttım ve sakin adımlarla onlardan uzaklaşmaya başladım. Tabi hala bağırıyordum da. Yeteri kadar uzaklaştığımda sıktığım elimi önüme getirdim ve avucumu açtım. Ve tada! Bir araba anahtarı, bir yüzük ve bir kondom. En azından araba anahtarı vardı ve arkasında plakası yazıyordu! Hangi deli anahtara plaka yazdırırdı ki? Peki bu adamın arabası otoparkta mı yoksa dışarıda mı? Kafamı bir yerlere vura vura bayılıp evde ayılmak istiyorum!


Elimdeki diğer şeylere bakarken kafamda bir ampul yandı ve hemen aşağıya inmeye başladım. Dikkatli bir şekilde lobiye yaklaşırken elimdeki yüzüğü parmağıma geçirdim ve bilgisayara bakan kadına yaklaştım. Kadın beni görünce gülümseyerek bilgisayardan çekildi ve "Buyurun efendim?" diye güzelce sordu. Lobiye yaslanınca biraz yerimde kıpırdanıp "Özel bir şey sormam gerekiyor" diyerek mahcup bir ifadeye büründüm.


Kadın biraz şaşırıp sonra toparlandı ve "Buyurun" diye merakla yüzüme baktı. Yüzüğü geçirdiğim elimi bankonun üstüne koyup "Eşimi arıyorum da, rica etsem arabamızın yerini söyleyebilir misiniz?" diye fısıldadım. Kadın önce elime sonra bana, sonra tekrar elime baktığında parmaklarımı biraz aralayıp kondomun görünmesini sağladım. Allahım bu nasıl utançtır! Kadının gözleri hızla kocaman açıldığında bu tabloya daha fazla dayanmamak için "Çabuk olsak" diye fısıldadım.


Kadın hemen geri çekilip bilgisayarına döndü ve "Tabi! Şey tabi! B-ben plakayı a-alayım" dediğinde içimdeki sevinç çığlıklarıyla plakayı verdim. O değilde bu kadının bunu hiç garipsememesi bir tuhaftı ama işime yaradığı için bir şey demeyeceğim. Merakla kadına bakarken bana dönüp "B12 alanında efendim" diye fısıldadı. B12 mi? Peki. Kadına gülümseyip uzaklaşırken "Kameralara dikkat edin lütfen" diye gülümsedi. Sevdim seni lobici kadın ama düşündürttüğüm gibi otoparkta kocamla sevişmeyeceğim! Ona gülümseyerek kafa salladım ve tekrar merdivenlere yönelip otoparkın yolunu tuttum.


B10, B11 ve B12! Arabanın kilidi açtığımda fik fik diye öten ve ışıkları yanıp sönen arabayı farkettim. Arabaya yaklaştığımda "Hilal!" Diye duyduğum sesle arkama bile bakmadan koştum ve hemen arabaya binip kapıları kitledim. Allah yine yüzüme gülmüştü çünkü araba otomatikti! Vakit kaybetmeden arabayı çalıştırdım ve otoparktan çıktım. Kendimi yola atıp sürmeye devam ederken arada bir dikiz aynasından arkamı kolluyordum. Ne olur ne olmaz!


"Ee şimdi ne yapacağım ben! Araba çaldım, yüzük çaldım ve niye olduğunu bilmediğim bir sebeple Çağlar tarafından alıkoyulacaktım!" Diye dert yandım. Hayır yani yurtdışındaki gibi buradaki benzinliklerde kullan at telefon satılsa ne olurdu sanki! Şu an acayip ihtiyacım vardı. Belki torpidoda falan bir şeyler vardır. Elimi torpidoya uzatıp açtığımda naneli şeker beni karşıladı. Offf! Torpidoyu sinirle kapattım ve bu sefer koltuğun altına elimi uzattım.


Burada da levye vardı! Mükemmel!! Bir saate yakın sürdüğüm yolda peşimde kimseyi görmediğim için artık biraz daha rahattım. Arabada bir patırtı duyduğumda aynadan arkaya baktım ama boştu. Aynı sesi tekrar duyduğumda acaba arabada mı bir sorun var diyerek cama yaklaşıp bakmaya çalıştım. Bu sefer daha yüksek bir ses duymamla arabayı sağa çektim. Motoru da kapatıp dikkatle sessizliği dinlediğimde tekrar aynı sesi duydum.


Arabadan inip arka tarafa doğru ilerledim ve sesin bagajdan geldiğini farkettim. Lan! Bagajı açar açmaz karşıma paketlenmiş bir adam çıkınca korkuyla geri geçildim. Çala çala insan kaçakçısının arabasını mı çalmıştım yani! Allahım yüzüme güldün sanmıştım ama ben! Kan ter içinde kalmış adam şaşkınca bana bakarken "Bak ben seni tanımıyorum, sakin dur" dedim ve elimi ağzındaki bağa götürüp aşağıya indirdim.


Adam bir kaç kere öksürüp bana döndüğünde "Ne oluyor lan?" Diye bağırdı. Şu an bunu içimden bende elli kere falan sormuştum canım benim! Adamla karşılıklı şaşkın bir bakışma yaşarken aklıma telefon geldi. Hızla adama atıldığımda bağlı ayaklarını önüne getirdi ve tekme atmaya hazır hale geldi. Ellerimi kaldırıp "Telefonun var mı diye bakacağım" dedim ve tekrar adama yaklaştım.


"O it cebimden almadıysa arka cebimde vardı" dedi ve bana yardım etti. Arka cebinde bulduğum telefonla hemen açmaya çalıştım ama şifresi vardı. Adama dönüp "Şifre ne?" Dediğimde "Önce beni çöz" dedi. Hadi bakalım! Ya çözdüğüm gibi bana saldırırsa? Ona kafa salladım ve ayaklarındaki bağı çözüp geri çekildim. Bana bakmayı sürdürürken "Ellerim?" Diyerek bagajdan çıkmaya çalıştı. "Önce şifreyi söyle sonra elini çözerim" dediğimde "5768" diye cevap verdi.


Açılan telefonla rahat bir nefes verdim ve "Ellerim!" Diye bağıran adama "Kusura bakma ama sana güvenmiyorum. O yüzden seni çözmeyeceğim" dedim. Adama arkamı dönmeden arama kısmına girdim. Ne yapacağı belli olmazdı şimdi bunun! Önce Barış abimin numarasını girdim ama telefonun yerini hemen bulamayacağı için onun numarasını silip Demir abimin numarasını yazdım ve aramaya başladım.


Hala açılmayan telefonla şimdi araba çaldığımı bu adamın öğrenmemesi için biraz uzaklaştım ve tabelanın yanına geçtim. Konyaya 23km diyordu. Telefon "Kimsin?!" Diye bağıran abim tarafından açılınca "Abiii!" Diye rahatça bir nefes verdim.


....................................................................................


Demir, telefondan duyduğu Hilalin sesiyle derin bir oh çekmişti. "Hilal nerdesin abicim sen?!" Diye sorduğunda odadaki herkesin bakışları hızlıca Demiri buldu. Aydın bey hemen telefonu oğlunun kulağından çekip aldığında "Kızım nerdesin? Söyle hemen geleyim!" Diye konuştu.


Hilal tabelanın yanına çökerken "Baba" diye mırıldandı. Aydın bey "Burdayım birtanem, telefonu kapatma" diye konuştu ve odadaki Bülente el kol yapıp telefonu işaret etti. Bülent hemen kafasını sallayıp Hilalin konumunu aramaya başladı. Hilal bir yola bir de bagajda doğrulmaya çalışan adama bakıp "Baba ben çok kötü şeyler yaptım" dedi.


Demir, babasını dürttüğünde Aydın bey sesi dışarı verdi ve "Onları da dinlerim kızım ama önce neredesin onu söyle birtanem" dedi. Hilal yoldan geçen arabalara bakıp "Konya yolundayım" diye mırıldandı. Bagajdaki adamın "Nerdeyiz nerdeyiz?!" Diye bağırmasıyla Hilal adama bakıp "Konya yolundayız!" Diye bağırdı. Yavuz bey "Kim var senin yanında Hilal?!" Diye merakla sorunca Hilalden "Çaldığım arabanın bagajından çıkan adam var amca" yanıtını aldı ve bu cevapla odada bir süre sessizlik hakim oldu.


İlk tepki Halilden "Ha?" Şeklinde gelince odanın kapısı çalmış ve içeriye Gece timi girmişti. Bülent bilgisayardan gelen bildirim sesiyle "Albayım görüntüler geldi" diyerek kumandaya uzandı ve ekrana otelden gelen görüntüleri yansıttı. Hilal duyduğu sesle "Bülentt! Önce beni kurtar!" Diye telefonun ucundan bağırdı. Polat, telefondan duyduğu Hilalin sesiyle yorgun bakışlarını telefona çevirip odadakilere sorgulayıcı bir bakış attı.


Yavuz bey "Dur Bülent" dedi ve telefona yaklaşıp "Hilal konum at kızım sende!" Dedi. Hilal "Amca attım zaten geliyor. Sadece internet çok çekmediği için geç geliyor sanırım" diye konuşunca Polat dayanamayıp "Albayım sorun ne?" Diye sordu. Hilal, telefondan duyduğu sevgilisinin sesiyle "Polatımm! Döndün mü?" Diye heyecanla konuştu.


Bülent bu sefer "Tamam konumu bulduk komutanım" diye ayağa kalktığında Hilal "Oha geliyorlar! Baba ne yapacağım?!" Diye bağırdı ve telefondan bir kaç farklı ses duyuldu. Telefondan gelen garip seslerle en sonunda "Kadını tanımıyorum, onu istiyorsanız alın ve gidin" diye konuşan birini duydular.


Bülent bu sefer konum sayesinde yol kameralarına ulaştığında otel görüntülerini es geçip onu ekranda oynatmaya başladı. Görüntü yakın olmadığı için sadece otoban kenarında durmuş iki araba ve yanlarında dikilen insanları gördüler. Emre "Burası mı?" Diye görüntüye odaklandığında yerde yatan bedene baktı. Demir "Bu Hilal!" Diye yerdeki bedeni işaret ettiğinde telaşla babasına dönüp "Bu ona aldığım elbise baba" diyerek yerdeki yatanın Hilal olduğunu onayladı.


&&&


Devamı Part 2 de...


Loading...
0%