Yeni Üyelik
90.
Bölüm

38. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Odaya yeni girmiş olan Gece timi konuyu anlamamıştı ama Hilalle ilgili olduğunu anlamışlardı. Polat endişe ve korkuyla ekrana bakarken ayakta dikilenlerden birinin yerde sarı elbisesiyle yatan Hilalin yanına gidip kaldırdığını gördü. Hilalin yüzü saçlarıyla kapalıydı ama o olduğunu biliyorlardı. Telefonda ki sesler bir daha duyulmazken görüntüde, kucağına aldığı Hilalle arabaya binen birisi görülmüştü ve sonrasında iki arabanında oradan uzaklaştığını gördüler.


Özalp "Plakayı hemen bildirelim" diyerek az önce konuştuğu Antalya emniyetiyle tekrar irtibata geçti. Onların burdan oraya gitmeleri şu an için vakit kaybı olacağından öncelikle orasıyla irtibata geçmişlerdi. Polat az önce gördüğü görüntüyle son derece sinirlenmişken "O kimdi?! Neler oluyor?" Diye ses tonuna dikkat etmeden sordu. Emre, Polata bakıp "Sanırım Hilal kaçırıldı. Aslında sanırım da değil, kaçırıldı işte!" Diye durumu açıkladı.


Akın "İyi de neden?" Diye sorunca kimseden bir cevap çıkmadı. Kapı tekrar çaldığında içeriye başka bir asker girdi ve "Komutanım bir kağıt daha geldi. Bu kağıdın elimize daha önce ulaşması gerekiyormuş ama gönderen asker kağıtları karıştırmış " diyerek elindeki kağıdı Aydın beye uzattı. Aydın bey kağıdı alıp okumaya başladı ve okuması bitince kağıdı sinirle masaya bıraktı.


Yavuz bey de kağıdı alıp okumaya başlarken Aydın bey merakla bakan askerlere "Çağları o itlerin arasına sızdırmışlar. Hilali de muhbir olmadığını kanıtlamak için kaçırmasını söylemişler. Bu kağıttan önce gelen kağıttada Çağların yakalanmasına yönelik emir vardı. Sürekli izlendiği için biz onu yakalamış olarak gözükecektik ve bu şekilde onun onlardan olduğunu sanacaklardı." Diye bezgince konuştu. Demir "Hilal ne alaka ya!" Diye bağırınca bu sefer Yavuz bey "İtlerden biri Hilali otelde görmüş. Şu toplantı zırvalığından. Galiba onlara doktor lazımmış!" Diyerek kağıdı tekrar masaya koydu.


Polat sinirli bir nefes verip "Yani şimdi şerefsizlere doktor lazım ve o yüzden Hilali istiyorlar. Çağlara da onu getirmesi söylemişler!" Diye olayı netleştirdi. Halil "Ulan bu işler niye sürekli Hilal bacımı buluyor! Bu kıza bir kurşun döktürelim biz en iyisi!" Diye sinirle devam etti. Emre "Şimdi ne yapıyoruz peki komutanım?" Diye sorunca Demir "Biz Hilali alıyoruz! Çağlar da ne bok yiyorsa yiyor!" Diye bağırdı.


Bilgisayardaki Bülent "Komutanım bencede Hilal hanımı alalım!" Diye bağırarak ekrandaki görüntüyü değiştirdi. Ekrana yansıyan görüntü otobanda telefonla konuşan Hilali gösteriyordu. Bülent, görüntülerin olaylardan önce olduğunu söyledikten sonra, videoyu başlattığında Hilalin tabelanın yanında telaşla yola baktığı göründü. Serhat "Te!" Diyerek eliyle ekranı gösterdiğinde bir adamın elinde levyeyle Hilale yaklaştığını gördüler.


Adam levyeyi Hilalin kafasına vurunca odada üretilen küfürler de sınır tanımamıştı. Sonrasını zaten bildikleri için bütün bakışlar Aydın bey ve Yavuz beyde toplanmıştı. İki timde bir şey yapmak istiyordu ama bir emir verilmemişti. Yavuz bey, Bülente dönüp "Bülent! Şu Çağlar mıdır nedir, onun komutanına ulaş hemen!" Dedi. Bülent tekrar bilgisayara döndüğünde Aydın beyin çalan telefonu odadaki siniri bastırmıştı.


Aydın bey kim olduğuna bakmadan açtığı telefona "Ne var!" Diye bağırdı. "Al konuş ama kısa sürsün" diye duyduğu sesten sonra kızının "Baba?" Demesini duydu. Aydın bey tepkilerini kontrol edemeyip "Hilal! Kızım nasılsın? Nerdesin? Kim o yanındaki?" Diye sorularını sıralamıştı ki aldığı yanıt "Hey! Hassiktir! Bayıldı yine!" Diye bağıran tanımadığı sesten geldi. Sonrasında da telefon tekrar kapandı. Aydın bey arayan numarayı tekrar aradığında ise cevap alamadı.


....................................................................................


Gözlerimi açtığımda beni zifiri bir karanlık karşılamıştı. Kafamı hareket ettirdiğimde hissettiğim çuvalımsı şeyle karanlığın sebebi belli olmuştu. Ellerimi hareket ettirmeye başladığımda bileklerim acımış ve zincir sesi duymuştum. Kafam yeni yeni yerine gelirken içimden küfürler savurdum.


Kafamı ellerime yaklaştırıp kafamdaki çuvalımsı şeyi çıkarttığımda odayı aydınlatan küçük ışık sayesinde ahır gibi bir yerde olduğumu fark ettim. Saman balyaları ve bir kaç tane hayvanların su içtikleri uzun kaplardan vardı. Üstüme baktığımda biraz kan ve biraz da toprak falan vardı. Güzelim elbisemi mahvetmişler!


Ellerime tekrar baktığımda beni bileklerimden boru gibi bir şeye bağladıklarını gördüm. Cidden benim bu çektiğim neydi! Oturduğum soğuk zeminde ayağa kalktım ve borudaki zincirimi çekiştirdim. Ellerimi sıkı sıkı sarıyordu ama boruya o kadar da sıkı bağlanmamıştı. Biraz daha hareket ettirince zincir boruda hareket edebilecek gevşekliğe ulaşmıştı. Gözlerim borunun yolunu takip ettiğinde saman balyalarının üstüne gittiğini gördüm.


Zinciri çekerek ilerletmeye başladım ve balyalara yaklaştım. Balyanın üstüne çıkmak için hamle yapıyordum ki duyduğum konuşma sesleriyle hızlıca kalktığım yere gittim ve kafamdan çıkarttığım çuvalı tekrar kafama geçirdim. Ne olduğunu anlayana kadar sakin kalmam en iyi şey olurdu.


Kapının açıldığını duyunca ona "Uyandır artık şunu! Daha fazla vakit kaybedemeyiz!" Diye bir seste eşlik etmişti. Benden bahsediyordu. Burada benden başka kimseyi görmediğime eminim sonuçta. Yanımda birini hissettiğimde gözlerimi kapattım ve kafamdaki örtünün çıkarışmasını hissettim. "Önce yarasına bakılması lazım! Bu halde dediklerimizi yapmaz!" Diye konuşan kişiyi tanıyordum. Çağlardı. Şerefsiz köpek!


"İstersen bir de karnını doyurup su da verelim? Hatta biraz masaj da yapalım? He! Kaç gündür baygın ya tutulmuştur her yeri!" Diye bağıran adamla bende kaç gündür baygın olduğumu düşünmeye başladım. Kaç gündür baygındım? Ve niye baygındım?! Yanıma biri daha yaklaşınca yanağımda sızı hissetmemle "Ne yapıyorsun lan sen!" Diye bağıran Çağlar, atılan tokatın getirisiydi.


Gözlerimi hala açmamaya devam ettim. "Ne o? Yoksa sevdin mi karıyı?" Diye konuştu ve bu sefer yanağımda sızı yerine bir dokunuş hissettim. "Güzel karı ona şüphe yok. Baksana süt gibi bembeyaz teni var" diye konuşmaya devam edince sakin kalmaya çalıştım. Yanağımdaki el ve yanımdaki varlık yok olurken "Siktir git lan! Dediğin gibi onu ben beğendim, o benim! Biraz eğlenip uyandırırım, şimdi çık dışarı!" Diye bağıran Çağları duydum.


Kısa bir gülüşme geçtikten sonra kapı sesi duyuldu ve sonrasında "Uyanık olduğunu biliyorum Hilal" diyen Çağlar. Pozisyonumu korumaya devam ederken bana yaklaşan adımlarla doğru zamanı bekledim ve Çağların "Hil-" diye yanımda konuşmasıyla tekmemi sertçe dizine geçirdim. Yere düştüğü gibi de ancak ulaşabildiğim karnına tekme attım. Kendini benden uzaklaştırdığında inleyerek yerden doğruldu ve bana bakıp gülümsedi.


Eli karnına gittiğinde "Hayır yani, cidden iki manyak nasıl bir araya geldiniz siz!" Diye güldü. Bir tekme daha savurduğumda bu seferki havaya gitmişti ama olsundu. "Hilal, düşündüğün gibi bir şey yok! Sakin ol ve beni dinle!" Diye ciddi bir moda girdiğinde "Siktir git! Şerefsiz köpek!" Diye tekrar tekme atmak istedim. Düşündüğüm gibi bir şey yokmuş! Ne var lan o zaman! Kaçırdın beni işte!


Kapıdan tekrar sesler geldiğinde Çağlar hemen çenemi tuttu ve yüzüme yaklaştı. Diğer eli tekme atmamam için bacaklarımı tutuyordu. "Hilal bak fazla vaktim yok! O yüzden dur ve beni dinle!" Diye yüzüme yüzüme soludu. "Ne!" Diyerek çenemi elinden kurtarmaya çalıştığımda yüzümü rahat bıraktı ve biraz geri çekildi.


"Bunu yapmam gerekiyordu, önce bunu bil! Şu an görevdeyim ve sana bilgi de veremem! Yani anlayacağın ben bir şerefsiz değilim" dediğinde ona tabikide inanmadım. Bir kere sütten ağzım yanmıştı, yoğurdu üfleyerek yemeği bırakın hiç yememeği tercih ederdim! Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. "Peki ben niye buradayım!" Diye sorduğumda "O tamamen şans. Aslında amacım şu itlerden birisi hakkında bilgi almaktı. Ama işler yolunda gitmedi ve başka adamlar üredi" derken bileğimdeki zincire bir şeyler yapıyordu.


Bileklerim gevşediğinde gözlerim zincire kaydı ve daha gevşek olduğunu gördüm. Acaba gerçekten de görevde miydi? "Hala beni ilgilendiren kısmı söylemedin?!" Diye sorduğumda sırıtarak bana baktı. "Onlara doktor lazım oldu ve şansa bak ki senin doktor olduğunu öğrenmişler. Şu kaldığın otelde adamları varmış ve sizin listenizi görmüş. Şansa da ben bir doktor almak için lobiye geldiğimde orada sen vardın" dediğinde sinirle güldüm.


Demek hem de yalancıydı! Çünkü bulunduğum yerde benden başka doktorlar da vardı! "Hatırlatta seni muayene edeyim Çağlar. Ciddi göz problemlerin var!" Diye güldüğümde o da güldü. "Onu buradan çıkınca konuşalım mı?" Diye sordu ve önümden kalktı. Ellerimi hareket ettirmeye başlarken "Ne derlerse yap Hilal. Zaten yanlış hareketini kollayacaklar, onlara sebep verme" diye konuştu.


"Beni bilerek seçtiğinin farkındayım" diyerek ayağa kalktığımda "Sana inanmamı istiyorsan zinciri tamamen çöz" dedim. Bana olumsuz anlamda kafa salladı ve "Bunu yapamayacağımın da farkındasın" diyerek bana tekrar yaklaştı. Eliyle üstünü gösterdi ve "İzleniyoruz. Bu bana inanman için gayet geçerli bir durum" dedi. Gösterdiği kısma baktığımda görünürde bir şey yoktu ya da ben anlayamıyordum.


Çağlara baktım ve "Bizi izliyorlar yani? Komutanın?" Diye sorduğumda etrafına bakıp "Sessiz ol!" Diye kısık sesle bağırdı. Az önce gösterdiği yere bakıp "Bu adam bana takmış durumda komutan! Ayrıca bu işe haberim olmadan dahil olmak hiç hoşuma gitmedi ve kusura bakmayın! Bu işte ben yokum!" Diyerek zincirimi boruda ilerletip saman balyalarına doğru ilerledim.


Bu işi tekrar yapmaya niyetim yoktu. Diğer elimi de riske atmaya hiç ama hiç niyetim yoktu! Balyaların üstüne çıktığımda bana olan bakışlarını hissedip ona baktım. Biraz şaşkın duruyordu. Normal olabilir. "Sen ne yapıyorsun?" Diyerek bana yaklaştı ve beni indirmek için uzandı. Geriye çekilip ona kötü kötü baktım. "Dediğimi duymadın her halde. Bu işte ben yokum!" Diyerek bir balyanın daha üstüne çıkıp tepedeki cama biraz daha yaklaştım.


Çağlar "Bunun için çok geç Hilal. Birazdan gelip seni hastanın yanına götürecekler. Eğer seni burada bulamazlarsa beni fark ederler!" Diyerek ayağımdan beni yakaladı. Dengemi kaybedip sendelerken zincir bileğimi acıtmıştı. Bu yüzden sinirle onu savurup "Canımı yakıp duruyorsun seni salak! Ayrıca başının çaresine bakmayı bilecek kadar eğitildiğini düşünüyorum!" Dedim.


Bu işi yapmayacaktım! Nokta! Yerimde sağlamlaşıp tekrar ilerlemeye devam ettim. Camı biraz ittirdiğim gibi açılmıştı. Rahat bir nefes verdiğimde bu sefer belimden tutuldum ve geriye doğru çekildim. Çağlar beni başladığım noktaya geri götürürken ona sadece tekme savurup duruyordum. Beni yere bıraktığında "Bunu yapmaya hakkın yok!" Diye bağırdım. Kapının kenarında tekrar ses duyulduğunda yine bana yaklaştı ve bu sefer daha sert bir şekilde çenemi kavrayıp "Bir daha söylemeyeceğim! Rahatça durup denileni yapacaksın! Konu görevim olduğunda anamı babamı tanımam Hilal, seni hiç düşünmeden harcarım" dedi ve açılan kapıyla beni bıraktı.


"Bölüyorum ama artık bununla işimiz kalmadı" diyen adama baktım. Gözleri beni tarayıp duruyordu. Ne oldu acaba, bakacağım adam mı öldü? Hadi inşallah! Çağlar adama bakıp "O ne demek?" Diye sorduğunda adam omuz silkti ve "Baya kalmadı işte. Öldü" dedi. Dualarım bazen çok çabuk tutabiliyordu. Allahım lütfen beni bulsunlar, amin.


Çağların bakışlarını bana döndüğünde gözlerinde biraz endişe sezdim. Adam elini beline atıp hızlıca silahını çıkarttığında kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım. Çağlar "Kötü olmuş" diye konuştuğunda adam "Bu kadına da ihtiyaç kalmadığına göre" diyerek silahını kaldırıp bana hizaladı. Ben bir adama bir silaha bakarken, adam sadece gözlerime bakıyordu. Gözleri kısılıp bana yaklaşırken silahını yavaşça indirdi.


Karşımda durup "Sen niye korkmuyorsun?" Diye sordu. Şey..bu sahneyle çok karşılaştımda ben. Bağışıklığım var. Omuz silktiğimde Çağların da elini beline doğru götürdüğünü gördüm. "Bunu sana söylerim ama biraz yaklaşman lazım" diye gülümsediğimde adam kaşlarını çattı. Salak bana yaklaşmaya başladığında bakışlarımı adamdan ayırmadan "Önce boyun sonra diz miydi? Yoksa önce diz sonra boyun muydu?" Diye sordum.


Adamın adımları durduğunda "Ne?" Diye sordu. Derin bir nefes aldım ve "Babam" dedim. "Bana bunu öğretmişti ama hep karıştıyordum. Yine aklıma gelmedi ama merak etme ben hep kendi bildiğimi yapıyorum" dediğimde anlamsız bakışlar atmaya devam etti. Silahını tekrar kaldırdığında dizine tekme atıp boynuna yumruk attım ve kesilen nefesi sayesinde gevşemiş zinciri adamın boynuna doladım.


Çağlar "Lan!" Diye bağırarak yanımıza geldiğinde adamı benden kurtardı ve adamın silahını kafasına dayayıp sıktı. Sonra da bir şey olmamış gibi yerden kalkıp "Bazen yapabileceklerini unutuyorum" diye gülümsedi. Bileklerimi ovarken ona baktım ve "Beni tanımıyorsun bile. Ne yapıp ne yapamayacağımı bilemezsin" dedim. Bu sefer daha da gülüp "O konuda evet, bilemem. Ama şöyle bir gerçek varki, Polat gibi bir manyağın sevgilisinin normal olmasını da bekleyemem" dedi.


Bir...sevgilime manyak dedi! İki...bana da manyak dedi! Üstümdeki tozları silkeleyip "Zevkle izleyeceğim biliyor musun?" Dediğimde "Neyi?" Diye sordu. Yerde yatan adamın silahını aldım ve emniyetini açıp "Manyak sevgilimin ağzına sıçmasını" diye gülümsedim. Sevgilime sadece ben manyak diyebilirdim.


Gülen yüzü yavaşça solduğunda "Benim hakkımda doğru düzgün konuş" dedi. Ayağa kalktım ve "Sen sevgilim hakkında konuşmaya başladığın an bana seninle ilgili konuşma hakkı vermiş oldun Çağlar. Eğer seninle düzgün konuşmamı istiyorsan kimin hakkında ne dediğine dikkat ederek konuş" diyerek balyalara doğru ilerledim.


Çağların derin bir nefes almasını duyduğumda ona döndüm ve sinirli yüzüne baktım. "Hiç durmayacaksın dimi?" Diye sorduğunda "Hayır" diyip tekrar cama ulaştım. Aşağıya doğru baktım ve neredeyse üç metre olan yüksekliği gördüm. Yanımdaki saman balyalarını camdan aşağıya atarken "Hilal sana eşlik edemem. Görevim bitmedi ve seni tek de gönderemem" dedi.


O zaman tek başıma kaçardım. "Sorun değil. He dur" dedim ve ona el işaretimle yaklaşmasını söyledim. Yaklaştığında az önce konuştuğum yere bakıp "Tamamen kendi isteğimle gidiyorum. Sorumluluk ise tamamen size ait komutan. Bana sormadan beni göreve dahil edemezsin!" Diyerek Çağlara baktım. "Hadi sana kolay gelsin" diyerek kendimi camdan attığım balyaların üstüne bıraktım.


&&&


Devamı Part 3 de...


Loading...
0%