Yeni Üyelik
93.
Bölüm

39. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Saatlerin ardından askeriyede duyulmaya başlayan helikopter sesiyle hala ayrı yerlerde duran tim üyeleri sese doğru baktılar. Helikopterin aşağıya inmeye başlamasıyla Emre ayağa kalktı ve bahçedeki arkadaşlarına "Toplanın!" Diye bağırdı. Emrenin bağırmasıyla farklı yerlerde olan üyeler bir araya gelip iniş yapan helikoptere baktılar. Faruk "Ben gitsem olmaz mı?" Diye kısılmış sesiyle konuşunca Halil "Bende meraklı değilim Faruk ama onların yanında olmalıyız" diye cevap verdi ve burnunu çekip dik bir duruşa geçti.


Emre arkasınındaki askerlere dönüp "Ağlayan olursa belasını sikerim!" Diye uyardı ve helikoptere doğru adımladı. Helikopterin kapısı açıldığında derin bir nefes aldılar ve o an bahçede yayılan ambulans sesine tanık oldular. Emir "Ben duramıyorum" diye zorlanarak konuştu ve gitmek için hareketlendi ama kolunu tutan Akınla bunu yapamadı.


Ambulans helikoptere yakın durduğunda Yavuz bey titrek bir nefes verdi ve bakışlarını abisine çevirdi. Aydın bey helikopter atlarken sendeleyen bedenini kardeşi sayesinde düşmekten kurtarmıştı. "Abi?" Diye mırıldanınca Aydın bey "Hemen hastaneye gitmesi lazım Yavuz" dedi. Yavuz bey abisini onaylayıp kafa salladı. Diğerleri de helikopterden inince, helikopterdeki sedyeyi yavaşça dışarı çıkarttılar.


Ambulanstan inen ekipte başka bir sedyeyle yanlarına geldiğinde Alpay "Hastanenin bilgisi var, diyaliz hastası ona göre davranmanız lazım" diye uyardı. Özalp sakin adımlarla Alpaya yaklaşıp "Hadi kardeşim gel" dedi ve onu omzundan çekip Hilalden uzaklaştırmak istedi. Alpay, kafasını çevirip Özalpe baktığında onun bakışlarını kaçırdığını gördü.


Omzundaki eli sakince ittirip "Ölmedi Özalp" dedi ve tekrar Hilale adımladı. Özalp, Alpayın reddetme evresinde olduğunu düşünüp onu tekrar omzundan tutup çekti ve "Tamam kardeşim gel hadi sen" diye mırıldandı. Bir an önce onu buradan uzaklaştırsa iyi olurdu yoksa oturup ağlaması muhtemeldi.


Bu sefer Demir "Lan kardeşim ölmedi!" Diye bağırdığında Emre de Demirin yanına adımladı. Demir, Emreye baktı ve elini tutup Hilalin boynuna koyup nabzı hissetmesini sağladı. "Ölmedi lan ölmedi" diye çocuk gibi konuştuğunda Emre şaşkınca dokunduğu Hilale baktı. Üstünde kat kat battaniyeler vardı. Alpay battaniyenin altından çıkardığı kan torbasını gelen sağlık çalışanına uzattığında "Hilal yaşıyor" diye tekrar konuştu.


*


Hastane koridorunu tamamen doldurmuş olan iki timde hala şaşkın ama bir o kadar mutlu bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı. Alpay, Hilalin alındığı odada doktorlarla beraber neler yapılacağını konuşuyordu. Aydın bey ve Aysun hanım ise sandalyeye çökmüş oğlundan kızıyla ilgili bir haber bekliyordu.


Safa, duvara yaslanmış ve bitik duran komutanına yaklaşıp "Komutanım?" Diye kısık sesle konuştu. Polat kafasını duvardan ayırmadan bakışlarını askerine çevirdiğinde "Yanlış anlamayın ama götüm sizden daha iyi gözüküyor komutanım" dedi. Biraz da olsa kafasını dağıtmak istemişti ama Polatın tepkisiz kalışıyla başaramadığını anladı.


Safa kendini Polatın yanına duvara dayayıp "Hilal yaşıyor Polat, bu halin ona yardım edemez" dediğinde Polat, Safaya alayla güldü ve "Hilalin öldüğünü sandığım iki saat geçirdim Safa. Aşık olduğum kadının ölü olduğu koskoca iki saat. Anlayabiliyor musun?" Dedi. Safanın yüzündeki yalan gülümseme yok olup yerini düşünceli bir hale bıraktığında Polat "Sakın bunu düşünme Safa. Düşünmek bile ölmekten beter eder" dedi ve yaslandığı duvardan ayrılıp koridorda volta atmaya başladı.


Dakikaların ardından açılan kapıyla herkes bulunduğu yerden kapıya doğru yönelmişti. Aydın bey direkt oğluna baktığında dolu gözlerini gördü ve "Alpay yapma oğlum" dedi. Alpay yanındaki doktora kafa salladığında doktor karşısındaki aileye bakıp "Size söyleyebileceğim tek şey acilen donör bulmanız gerektiği. Tahlil sonuçlarına bakarsak diğer böbreği de kaybetmiş durumdayız ve hastanın bir an önce nakil olması gerekiyor" diye üzgünce konuştu.


Barış, doktorun dedikleriyle daha önce bunu söylemiş olan Alpaya baktığında Alpay "Annem ve benimki uyumlu değil. Listede de 782. sırada" diye cevap verdiğinde Barış "Benimkine de bak" diyerek kolunu sıvamaya başladı. Alpay onu onaylayıp bir odaya doğru gittiğinde Barışta peşinden ilerledi.


Doktor gözlerini üniformalı adamlara çevirip "Askersiniz sanırım. Sizinle uyumlu çıkarsa bir daha askerlik yapamazsınız, bilginiz olsun" dedi ve aileye geri dönüp "Bu arada, hasta kafaya da darbe almış. Ağır bir beyin sarsıntısı yaşamış olduğunu da söylemem gerekiyor. Bunun getirisini ancak hasta uyandığında görebileceğiz ama önceliğimiz şu an için böbrek" dedi.


Yavuz bey "Hilalin yanına girebilir miyiz peki?" Diye sorduğunda doktor "Üzgünüm. Zaten hastanın bilinci şu anda kapalı, sadece donör bulunana kadar diyalize bağladık. Bulunduğu anda da ameliyata alacağız" diye cevap verdi. Belgin hanım burnunu çekip "Doktor bey, şu dediğiniz sarsıntı ne oluyor?" Diye sordu ve doktorun "Sizin anlayabileceğiniz şekilde söylecek olursam beyin bunaltısı diyebilirim sanırım. Bu çeşitli sebeplerle olur ve sonuçları da hastadan hastaya değişlik gösterir. Beyin kanaması yaşamamış, onu çektiğimiz tomografide görebildik" diye yanıt vermesini dinledi.


Demir "Ne olabilir peki?" Diye sorduğunda doktor Demire dönüp "Dediğim gibi bu değişebilir, belki hafıza kaybı belki de hiç bir şey. Bunu ancak hasta uyandığında anlayabileceğiz. Hastayı uyandırma kısmıda nakilden sonra gerçekleşecek" dedi ve "Ben odamda olup ne yapabileceğime bakacağım, bir sorun olduğunda gelebilirsiniz. Geçmiş olsun" diyerek ortamdan uzaklaştı.


Belgin hanım "Allahın izniyle her şey yoluna girecek abla. Bırakma kendini" diyerek Aysun hanımın elini tuttu. Aydın bey "Alpay nereye gitti?" Diye sorduğunda Barış kolunda pamukla geri gelmişti. Aydın bey, Barışa bakıp "Bende kan vereceğim, Alpay nerede Barış?" Diye sordu. Barış önce Aydın beyi süzdü ve sonrasında eliyle arka kısımda bir odayı işaret etti. Aydın bey odaya doğru hareketlendiğinde Demirde peşinden gitmişti.


Belgin hanım ve Yavuz beyde ayaklanıp odaya giderken Kaan da peşlerinden ilerlemişti. Polat daldığı zeminden ayılıp gidenlerin arkasından ilerlediğinde kapıdan çıkan Demirle karşılaştı. Demir, bir şey demeden Polata baktığında konuşmamıştı ama bakışlarında duyduğu minneti yeterince belli etmişti. Oda boşalıp içeriye girdiğinde Alpay, Polatı gördüğü gibi şaşırsada "Polat, bundan emin misin?" Diye sordu.


Polat cevap vermeden sandalyeye çöktüğünde kolunu sıyırdı ve Alpaya uzattı. Alpay gözleri dolu dolu turnikeyi Polatın koluna bağlarken Polat "Dua ette uyumlu çıksın Alpay" diye ettiği duayı sesli dile getirdi. Alpay cevap vermeden kan almaya başladığında Polat "Eğer uyumlu çıkıp ameliyatı yaparsak bunu Hilale söylemeyeceksin Alpay" dedi ve çıkan enjektör kısmına pamuk bastırdı.


Alpay kan tüpünü diğerlerinin yanına bırakırken "Neden? Sende gizli kahraman mı olacaksın?" Diye gülümsediğinde Polat anlamaz bir şekilde ona baktı. Alpay gelen hemşireye tüpleri uzattığında "Hilalde senin gibiydi. Mesela senin ameliyatında dalağını alacaktık ama Hilal sayesinde yapmadık. Bunu sana söylemememiz için o da bizi uyarmıştı" diye gülümsedi. Polat ilk defa duyduğu şeyle şaşkınca Alpaya bakarken Alpay "Bunu ona söylersen ağzıma sıçar, o yüzden sakın söyleme" diye ayaklanıp odadan çıktı.


Kapıdan çıktığında yerinde duramayan tim üyelerini görünce onlarında kan vermek istediğine emindi. Onlara iyi şeyler söylemek için yaklaşmıştı ki "Alpay!" Diye bağıran sese döndü. Melek koşar adım ona yaklaşırken arkasındanda bazı doktor ve hemşirelerin geldiğini gördü. Atakan az önceki çıktığı odaya girerken "Biz birbirimizden kan alırız Alpay ama Melek boşta kaldı, sen alsana ondan geç kalınmasın" dedi ve odaya girdi. Orta çaplı kalabalık odaya girdiğinde Melek, Alpaya yaklaşıp "Odada yer kalmadı, burada alsan olur mu Alpay?" Diye sordu ve elindeki kan tüpünü uzattı.


Alpay dolan gözlerini tavana gidip geri yolladığında kafasını salladı ve kolunu sıyırmış olan Meleğin önüne çöktü. Canan tuttuğu koluyla dışarı çıkıp Alpaya enjektör uzattı ve "Sen burada kal, biz acili hallederiz" diye gülümsedi. Alpay enjektörü alıp Cananı onayladığında Canan onlara bakan kalabalığa gülümseyip oradan uzaklaştı.


Ferdi de tuttuğu koluyla odadan çıktığında "Ala ala İpek aldı ya! Kesin damarımı patlattı, Hilalcim hanımcım gibi yapamıyor" diye cıkcıklayıp kafa selamı verdi ve o da oradan uzaklaştı. Kanlarını vermiş olan ekip odadan çıktığında Melekte kolundaki pamuğu çöpe atıp Demire yaklaştı. Yaklaştığı gibi kollarını Demirin omzuna sardığında "Bir şey olmayacak Demir. Güçlü kal lütfen" diyerek yanağından öptü. Demir sanki bunu bekliyormuş gibi kollarını Meleğin beline sardığında bir süre öyle kaldılar.


Alpay telefonuna gelen bildirimleri okuyup "Uyuşmuyor" diye sesli dile getirirken "Em ê li ku derê xwînê bidin?(Kanı nereye vereceğiz)" diye konuşarak gelen kalabalığa döndü. Nereden baksan on kişiden fazla duran kalabalık onlara yaklaşırken Aysun hanım yaşlı gözlerle "Bunlar kim?" Diye sordu. Alpay gelen kalabalığa merakla baktığında aralarından biri "Biz kan verecez. Dohtora lazım imiş. Nereye verecez?" diye sordu.


Aysun hanım karşısındaki kalabalığa buğulu gözlerle bakarken kendini tutamayıp tekrar ağlamaya başlamıştı. Kalabalığın arasındaki bir kadın "Yoksam bir şey oldu? Gec mi galdık?" Diye panikle sorduğunda Alpay odayı işaret etti ve "Burada kan verebilirsiniz" dedi. Kalabalık rahat bir nefes verip sırayla odaya girdiğinde odadan çıkan orta yaşlı bir adam Aydın beye yaklaştı ve "Atasısın?" Diye sordu.


Aydın bey kafasını sallayıp onayladığında "Allah önce ondan sonra sendan razı olsun" diye gülümsedi ve yanına gelen genç adam "Geçen gün eşimi doğuma getirirken yolda kalmıştım. Hastaneyi aradım yardım için, yolda kaldık diye. Bu taraftaki yollar kardan dolayı kapanmış ama sağolsun doktor hanım yürüyerek geldi yardıma" diye iç çekerek konuştu. Orta yaşlı adam "Onun sayesında almışım torunumu kucağıma. Allahımın izniyle heç bir şey olmaz ona" diye minnetle Aydın beye baktı.


Aydın bey dolan gözlerini başka yöne çevirip hızlıca sildiğinde omzuna vuran el "Evladın için ağlama komutan. Aldığı hayır duaları yanında onun" dedi ve geçmiş olsun diyerek uzaklaştı. Kan verenlere Seda da eklendiğinde Müge tedaviden yeni çıktığı kan verememişti. Sevdiklerinin yanında onlara destek oluyorlardı.


Saatler her zamankinin aksine oldukça yavaş geçerken bekleyen kalabalığa Hanife hanım ve Polatın ailesi de katılmıştı. Hanife hanım ve Songül hanımdan yaşları gereği donör olamayacakları için kan alınamazken diğerleri kan vermişti. Köylerden de haberi alan ve Hilali tanıyan çoğu kişi kan vermeye geldiğinde Alpay "Hilali bu kadar sevdiklerini bilmiyordum" diye konuştu. İkizini sürekli tartışmalarda gördüğü için onun için kan vermeye gelen kalabalığa elinde olmadan şaşırmıştı. Melek, Alpaya gülüp "Hilal hep iyi birisiydi ki. Sevmeyenler kuyruk acısından sevmiyor" dedi.


Barış yanında oturan Cengize baktığında Cengiz elini Barışın omzuna atıp "Yapma lan böyle. Vallahi Hilal uyandığında şikayet edeceğim seni" diyerek sıktı. Koridorda koşan adımlar duyulduğunda Hilalin doktoru olduğunu gördüler. Panikle doktora baktıklarında doktor hızlıca odaya girdi ve kapıyı kapattı. Alpay da hızlıca içeriye girdiğinde kapının dışında kalan ekip endişeli bir bekleyişe girmişti.


Bir kaç dakika sonra kapıdan çıkan Alpay "Diyalizde bir işe yaramamaya başladı" dediğinde Şinasi bey "Alpay yok mu bir haber kanlardan?" Diye sordu. Alpay olumsuz anlamda kafasını salladığında Polat iyiden iyiye bozulan siniriyle "Hiç birimizin uymaması çok saçma!" Diye bağırdı. Davut bey oğlunun omzunu sıkıp sakin olmasını söyledi ama Polat sinirli bir şekilde oradan uzaklaştı. Asiye hanımda oğlunun peşinden gittiğinde dışarıda bir oraya bir buraya volta atan oğluyla sıkkın bir nefes verdi.


Polat saçlarını sinirle karıştırırken önündeki banka bir tekme attı ve bankın bir tahtasının kırılmasını sağladı. Asiye hanım derin nefesler alan oğluna üzgünce bakarken yanına adımladı ve "Oğlum yapma böyle" dedi. Polat, annesine bakıp kafasını başka yere çevirdi ve uzaklaşmak istedi ama annesi tarafından durduruldu. Asiye hanım kendinden uzaklaşmak isteyen oğlunu kendisine çekip sarılırken Polat bir süre hareketsiz kaldı ama sonrasında yaşadığı korkuyla baş edemeyip annesine sarılıp ağlamaya başladı.


*


Laboratuvara gitmiş olan Alpay merdivenleri sevinçle çıkarken kasvet yüklü koridora ulaştığında "Baba! Baba!" Diye bağırarak giriş yaptı. Aydın bey panikle ayaklandığında Alpay nefes nefese "Senin uyuyor baba!" Diye sevinçle konuştu. Laboratuvara indiği zaman sonlara kalan tüpü incelediğinde aldığı cevapla soluğu yukarıda almıştı. Alpayın dedikleri herkesi sevindirirken Aydın bey "Hemen yapalım Alpay! Hadi vakit kaybetmeyelim!" Diyerek oğluna adımladı.


Aydın beyin nakil için hazırlanması dakikalar içinde olurken Aydın bey ameliyata girmeden önce yanına getirilen sedyede yatan kızına baktı. Solmuş teni gün içinde yaşadığı ve unutamayacağı görüntüleri hatırlatırken başında dikilen doktora "Hadi yapalım artık" dedi. İki sedye karşılıklı olan ameliyathanelere alındıktan sonra dışarıdakiler için yine bir bekleyiş başlamıştı.


Kimisi koridoru yüzlerce kez turlarken kimisi sakince dualarını ediyordu. Bir saatin sonunda ameliyathane kapısı açıldığında ilk olarak Aydın beyin çıkarıldığını gördüler. Aysun hanım eşinin yanına giderken doktor "Her şey yolunda gitti. Her hangi bir problem yok, Aydın beyi normal odaya alıyoruz" dedi ve yanındaki hemşirelerle Aydın beyi gönderdi.


Bir saat kadar sonra da tekrar açılan kapıyla bu sefer Hilalin doktoru içeriden çıkmıştı. Doktor yanına gelenlere bakıp "Nakil başarılı bir şekilde tamamlandı ama Hilal hanımın bünyesi çok zayıf olduğu için bir süre yoğun bakımda tutmamız gerekiyor. Hastayı yakın takipte olacağız zaten gelişmeleri size bildiririz" dedi ve geçmiş olsun dileklerini dileyip uzaklaştı.


&&


Devamı Part 3 de...


Loading...
0%