Yeni Üyelik
95.
Bölüm

40. Bölüm

@merida_xx

"Tovbe estağfirullah!" Diyerek ayaklanan babaanneme baktım. Sakin adımlarla cama adımlayıp camı açtı ve bana dönüp "Ne biçum şeyler izleysun! Ar damarun mu çatladi?" Diye cıkladı. Ona baygınca baktığımda Seda "Hanife babaanne artık her dizi böyle. İstemeden de olsa çıkıyor böyle şeyler" diyerek izlediğimiz diziyi savundu.


Babaannem Sedaya bakıp "Peh! Sende az meraklu değilmişsun, kacani mi özledun?" Diye güldüğünde Seda utanarak bakışlarını kaçırdı ve "Ne alakası var ki" diye içine kaçmış sesiyle mırıldandı. Sedaya gülmeye başladığımda bakışları bana döndü ve "Sen bari yapma Hilal ya" diye çıkıştı. Sedaya omuz silktim ve babaanneme dönüp "Kız sorma! Az fena değil bu!" Dedim. Babaannem önce dediğime gülüp sonrasında bana ithafen "Bunu diyenda sanki sütten çıkma ak kaşuk!" Dedi.


Yok! Bu kadın bana sataşmadan duramıyordu. Elimi he he gibisinden sallayıp televizyona döndüğümde hala öpüşen çifte baktım. Ne de güzeldi! Fotoğrafını çekip Polata atasım vardı! Nedeni ise Polatla yalnız kalamıyor olmamızdı. Polat ne zaman gelse odaya Alpayda geliyordu. Alpay yoksa abim geliyordu, abim yoksa babam geliyordu! Babam yoksa da amcam geliyordu! Onlar geldikçede bana cinnet geliyordu! Sadece uyandığım ilk akşam yanımda kalabilmişti yani.


Bu durumdan dert yakındığım zaman annem bunun nedenini söylemişti. İlk akşam biz uyurken yani ben uyurken bir süre sonra Polatta uyumuş, kurban olduğum yorgunluğa daha fazla dayanamıştı büyük ihtimalle. Gece de babam beni merak edip ziyarete gelmiş ve bizi birlikte uyurken görmüş. Bize bir şey belli etmesede odadan çıktıktan sonra annemi aramış ve sabaha kadar onun başının etini yemiş, sonrada böyle saçma bir karar vermiş. Polat hastaneye adım attığı anda peşinden gölgelerini yolluyordu. Manyak adam!


Şu an uyandıktan sonraki altıncı günümdeydim ve evet beş gündür Polatı öpememiştim bile. Tamam görevde olduğu zamanlarda da öpemiyordum ama o burada olmadığı için öpemiyordum sonuçta! Şimdi yanımda olmasına rağmen yaklaşamıyordum. Hani şu hep söylenilen 'Birini yanındayken özlemek' cümlesi, bende şimdi anlam kazanmıştı.


Televizyondaki çift hala öpüşürken "Ee ama bunlarda abarttı he" diye çıkışan Sedaya döndüm. Hastanede olduğumdan beri her sabah geliyordu ve akşama kadar yanımda duruyordu. Aramız düğün öncesi yaşanan Eylül krizinden dolayı biraz limoni olsada işin gerçeğini de bildiğim için bir nebze daha iyiydik. Kafamı sallayıp Sedayı onaylarken "Olan var olmayan var arkadaş, yeter cidden" dedim.


Babaannem duvara yasladığı bastonunu alıp "Allah cezanu vermeye! Ne biçum konuşaysun!" Diyerek bacağımı dürttü. Ona omuz silktim ve "Babaanne, biliyorum seninde için gidiyor" diyerek gülümsediğim de Sedanın odada yankılanan kahkahası beni de güldürdü.


Babaannem bana sinirle bakarken "Gotünun bozulduğu yetmedu ağzu da bozuldu! Ağzu bozuk çarpuk bacakli" Diye çıkıştı. Bu dediği gülüşümü soldururken "O hep sıvı tüketmekten oluyor! Ayrıca" bacaklarımdaki pikeyi çektim ve ortaya çıkan bacaklarımı elimle gösterip "Sütün gibi sütun!" Diyerek tü tü tü yaptım.


Son bir kaç gündür az da olsa ilaçlar yüzünden büyük karın ağrıları yaşıyordum. Ayrıca hararette yapıyordum o yüzden şort atlet takılıyordum. Yoksa menapozlu kadınlar gibi kendimi duvarlara dayayıp serinlemeyi bekliyordum. Bunu denediğimde çok ayakta kaldığım için şort atlet takılmaya başlamıştım. İkinci günün sabahı beni yürütmeye başlamışlardı ve şu an bir tazı kadar olmasada oldukça iyi koşabilecek düzeydeydim. Yani iyiydim.


Bacaklarımı geri kapatırken babaannemin bastonu buna engel olmuş ve sağ dizimin iç kısmında bulunan üç tane benin oluşturduğu üçgenimsi izi gösterdi. "Kız ha bu nedur?" Diye sordu. Seda da merakla dizime baktığında ona izi gösterip "Kaç gündür yeni mi gördün babaanne? Ben işte" dedim. "Eyi ha tamam!" Diye kızıp televizyona geri döndü. Bende bacaklarımı kapatıp tekrar televizyona baktım. Artık öpüşmüyorlardı bari iyi.


Odanın kapısı açılıp içeriye annem ve yengemin girmesiyle gülümsedim. Başıma babaannemi atıp hava almaya çıkmışlardı. Nasılda seviyorlardı beni! "Ne yaptınız annecim nasılsın?" Diye gülerek gelen anneme elimle mükemmel işareti yaptığımda yengem gülerek koltuğa geçmişti. Annemde gülüp yengemin yanına geçip oturduğunda yengem "Kızım Zarife teyzen aradı az önce. Gelecekmişler akşam Ömerle" dedi. Daha geçen gün gelmişlerdi aslında.


"Gelsinler gelsinler de, daha geçen gelmişlerdi?" Dediğimde yengem dudaklarını büzüp "Bilmiyorum ki kızım, uğrarız dedi" dedi. İyi ne diyim gelsinler madem. Hepimizin bakışları televizyona döndüğünde bir süre sessizce diziyi izlemiştik. Reklama girince de anneme bakıp "Anne babam nasıl?" Diye sordum. Annem elini 'bir şeyi yok' gibisinden salladı ve "Domuzu eksik" dedi. Şu sıra kendileri babamla bir hayli sınanıyordu.


"Uşağuma ne dersun!" Diye çıkışan babaanneme, annem "Uşağında rahat dursun o zaman anne! Yarım saatte bir arayıp kafamı ütülüyor!" Diye karşılık verdi. Babaannem oğluna laf ettirmemeye kararlı bir şekilde dururken "Kızidur! Arayup soracak tabi!" Dedi. Annemin telefonu çalmaya başladığında annem arayana bile bakmadan babaanneme uzattı ve "Al da konuş o zaman uşağunla!" dedi.


Babaannem dediği laflar yüzünden mecburen telefonu alıp açtığında ona baktım. "He uşağum benum....he benum anan....eyudur eyi....ula eyi dedum da!...Aydun benu delirtma!...Yok buraya o uşak!...te allahum sabır, kapat ul- ula anana ne bağiriysun it oğlu it!" Diye bağırmasıyla gülmüştüm. Uşağım benimle başlayıp it oğlu itle sonlanan konuşma herkesi güldürmüştü tabi, babaannem hariç.


Babaannem sinirlenmiş halde çemberini çözüp kendini yellerken telefonu anneme uzattı. "Al ha buni benden! Cinlerumi tepeme çıkarttu!" Diye homurdandı. Annem telefonu gülerek aldığında tekrar çalmasıyla "Ver anne ver" diyerek elimi anneme uzattım. Yengem annemin elinden telefonu alıp bana uzattığında hiç beklemeden açtım. "Ana niye yüzüme kapıyorsun! Bir şey sordum düzgünce cevap versen ne olacak!" Diye biraz sinirli konuşan babama "Baba benim" dedim.


Biraz sessizlikten sonra "Nasılsın bir tanem iyi misin? Kaçıncı serumundasın? Alpay iğne yapacağım diyordu yaptı mı? Karnın nasıl oldu peki, ağrıyor mu hala?" Diye son derece yumuşak konuşan adama gülümsedim ve oturduğum yatağa uzandım. Babaannemin "Heh iki delu eyi anlaşur, bırak yesunler birbiğini!" Dediğini duydum ama boşverip babama "Sakin ol baba, gayet iyiyim. Karnım da şimdilik iyi ama Alpay iğne falan yapmadı daha" diyerek cevap verdim.


"Az önce aradım onu da zaten, gelir yapar birazdan bir tanem" dediğinde "Sen nasılsın baba? Amcam seni çok yoruyor mu?" Diye sordum. Uyandığımın üçüncü gününde artık karargaha dönmesi gerekmişti o yüzden sadece akşamları yanıma gelebiliyordu. Dikişleri ise iki gün önce falan alınmıştı ve gayet iyi durumdaydı. Babam "O it beni yoramaz kızım merak etme sen. Akşam gelirken bir şey alayım mı? Canın bir şey istiyor mu bir tanem?" Diye sorduğunda bakışlarım odada gezindi.


Annem bakışlarımdan anlamış olmalı ki hemen ayaklanıp "Aklınızdan bile geçirmeyin!" Diye bağırdı ve kulağımdaki telefonu çekip aldı. Sonra da babama "Aydın, kızının çektiği ağrıya rağmen hala mı?!...Aç falan değil, sadece çorba içmesi gerektiği için çorba içiyor!" Diye kızdı. Tamam kabul etmem gereken bir şey varsa, o da sıvı şeyler tükettiğim için değil, babamla akşamları gizli gizli bir şeyler yediğimiz için karnım ağrıyıp duruyordu. En son Alpaya yakalanmıştık ama onu da bir lahmacunla kandırıp kendimize uydurmuştuk.


Ne yapayım yani! Açtım aç! Çorbayla doyulur mu hiç! "Yalan söylüyor baba! Çok açım, akşam kebap yiyelim mi?" Diye bağırdığımda annem hızlıca etrafına bakındı ama atacak bir şey bulamayınca babaannem "Dur sen, ben ha bunlar vururum oni" diyerek bastonuyla bacaklarıma yavaş yavaş vurdu. Vururkende çarpık bacak demeyi ihmal etmiyordu. Seda ve yengem bizi gülerek izlemeye devam ederken odanın kapısı açılıp içeriye Alpay girmişti.


Alpayın bakışları bizde gezindikten sonra "Nasılda güzel bir ailem var, hepsi birbirinden deli çok şükür" diye gülümsedi ve bana bakıp "Aç lan götünü!" Diyerek delirmiş doktorlar gibi sırıtarak eldiven giydiği elinin parmaklarını oynattı. Dediğinde haklıydı galiba, hepimiz deli olabilirdik.


Dikişlerime dikkat ederek yüzüstü uzandığımda annem hala babamla konuşuyordu ama daha sakindi. Alpay, şortumu biraz sıyırdıktan sonra parmağını bir sağ tarafa bir sol tarafa bastırıp duruyordu ki "Ne yapıyorsun gerizekalı?" Diye sordum. "Nereye yapsam diye düşünüyorum salak! Orana mı burana mı?" Diyerek aynı şeyi tekrar yaptığında "Sağa yap" dedim ama sol tarafımda acı hissettim. Gözlerimi devirip ona baktığımda son derece mutlu bir halde gülümseyip yapmış olduğu iğneyi gösterdi.


"Allahım sabır" diye mırıldandığımda ise "Dur en sevdiğim kısım kaldı" diyerek iğne yaptığı kısma biraz bastırıp kıçımı titretti. Gerizekalı bu çocuk! Kolumu ona savurduğumda ise gülerek geri çekildi. Eski konumumu alıp doğrulduğumda babaannem ara verdiği baston şovuna geri dönmüştü. Sabır denilen şey güzel bir şeydi, ama bende çok yoktu!


Dik dik babaanneme bakmaya başladığımda vurmayı kesmişti ama o da bana aynı şekilde bakıyordu. En sonunda hıhlayıp "Çarpuk bacakli" diyerek kafasını başka tarafa çevirdi. Annem kapattığı telefonla kalktığı yere geri oturdu ve Alpayla bana baktı. Sonrada derin bir nefes alıp yengeme döndü. Galiba onu sınayan insanlara bizde dahil olmuştuk.


*


Barış abimin yaptığı çabuk çorbaya sıkkın bakışlar atarak karıştırırken hom hom yemek yiyen Alpaya baktım. Köpek, kalmış dönerin ucunu ağzına sıkıştırırken bakıştık ve "Boğazında kalsın" diye mırıldandım. Nasılda güzel yiyordu köpek! Yüzüne yayılan gülümseme bir anda solup öksürmeye başladığında kaşığımı kasenin içine bıraktım ve "Kırk yılda bir tutan duamı seninle harcadım" diye bezgince konuştum.


Abilerim bana gülerken Alpay dolmuş gözleriyle ayranı kafasına dikti. Lokması inmiş olmalı ki bakışları beni buldu ve "Kem gözlü kanafir" diye cıkladı. Bende "Hamdolsun" diyerek gülümsediğimde Demir abim "Çorbanı iç Hilal" diye çıkıştı ama atışmamıza gülüp duruyordu. Kaşığımı tekrar aldığımda "Zaten başka bir şey yiyemiyorum, bari bu soğumasın" diye dert yakındım.


Barış abim "Dedi dün akşam gizli gizli lahmacun yiyen kız" diyerek koltuğa oturdu. Onların laflarını takmayıp çorbanın içindeki kıtır ekmeğim yumuşadan yemeye başladım.


Çorbam bitince kapı çalınmış ve gel dememizi beklemeden içeri girilmesiyle gelenin Faruk ya da Halil olduğunu anlamıştım. "Hilal bacımm! Sana kan yapsın diye vişne suyu getirdim" diyerek giren Halille kollarımı açıp "Tek sevenim, can dostum, iyiki geldin" dedim. Gülerek yanıma yaklaştığında kısa bir sarılma yaşadık, sonra geri çekildi ve meyve suyunu açıp bana uzattı.


Halilin uzattığı vişne suyunu içerken "Polatım nerede Halill?" Diye sordum. Halil gülen yüzüyle "Albayım iş kitlemiş olabilir Hilal bacım ama mutlaka gelir" diyerek omuz silktiğinde babamla ara verdiğimiz şu derslere geri dönmemiz gerektiğini düşünmeye başladım.


Dertli dertli meyve suyumu içerken kapı hızlıca açılmış ve "Nerede o manyak!" Diye bağırarak bir kadın girmişti. Sarı saçları yaptığı dağınık topuzdan saçılmıştı ama yine de güzel duruyordu. Kadının gözleri hepimizin yüzlerini turlayınca Barış abimde durdu ve "Bana baksana sen!" Diye bağırarak abimin üstüne yürüdü. "Hop dedik sarı civciv!" Diye yataktan doğrulduğumda kadın beni takmamıştı bile.


Abim oturduğu yerden kalkıp kadına baktığında kadın "Sen hangi akla hizmet, daha davam bitmeden bana başka bir dava verebilirsin!" Diye bağırdı. Abim ellerini cebine koyup kadına bakmaya devam ettiğinde kadın "Bir de karşıma geçip böyle dikiliyorsun ya!! Aaağğ allahım kafayı yiyeceğim!" Diyerek olduğu yerde tepindi. Şey, aslında zaten kafayı yemiş gibi görünüyordu.


Abim sonunda cevap verme gereği duymuş olmalı ki derin bir nefes aldı. Hepimiz merakla abime bakarken "Tepinmelerin bitti mi savcım?" Diyen abimle pipetimden garip bir ses çıkmıştı. Abim iyiydi hoştu ama biraz şeydi...şey işte. Kadın sinirli bir gülüşle abime baktığında "Konu sen olduğunda başka bir şey yapamıyorum ne yazık ki!" Dedi. Elimdeki meyve suyu çekildiğinde dikkatim abimden, meyve suyumu çeken kişiye kaydı ve Alpayı gördüm.


Meyve suyumu içmeye başladığında bir iki çekişten sonra tekrar aynı ses çıkınca "Bitirmişsin, insan bana da bırakır!" Diye söylendi ve yanıma oturup tekrar abime baktı. Bende abime döndüğümde kadın abime arkası dönmüş ve ellerini biraz kaldırmış halde "Hayır Hande, kesinlikle dosyaları bunun kafasında kırmak istemiyorsun. Kesinlikle bir yerlerine de sokmak istemiyorsun" diyerek kendini sakinleştiriyordu.


Abime baktığımda yüzündeki gülümsemeyi gördüm. Vay zırtapoz vay! "Davayı sana verdim çünkü o konuda iyisin Hande" dediğinde adının Hande olduğunu öğrendiğimiz kadın abime dönüp "Ben zaten her konu da iyiyim Barış!" Diye çıkıştı. Abim kafasıyla onaylayıp "Evet" dediğinde Hande sekteye uğramış olmalı ki biraz durdu. Sonra da eski haline bürünüp "Neyse ne! Ben o davayı alamam, çok fazla davam var" dediğinde abim "Birlikte alırız o zaman" dedi.


Hande kafasını sallayıp onayladı ve "Tamam öyle olur" dedi ve kapıya doğru adımladı ki yavaşça abime dönüp "Zaten bunu istiyordun dimi?" Diyerek gözlerini kısık kısık baktı. Abim omuz silkip "Bak işte, dediğim gibi her konuda iyisin" dediğinde yanımdaki Alpaya vurup "Aslanıma bak be!" Diye fısıldadım. Diğer yanımdaki Halil "Ee o zaman hayırlı mı olsun?" Diye güldüğünde bende ona bakıp kıkırdadım.


Hande, ellerini beline koyup sırıtırken "Direkt karşıma çıkamayacak kadar korktun o zaman?" Diye sorduğunda abim "Sürekli davadan davaya geçiyorsun Hande, ne yapayım? Seni görmek için davalık mı olayım?" Diye cevap verdi. Hande ellerini indirip "Yok olma, bir de o davayla uğraşamam" dedikten sonra "İyi tamam neyse kabül. Gelirken şarap al, kafam öyle daha çok çalışıyor" dedi.


Ben Handeye şokla bakarken bakışları sonunda bizi buldu ve boğazını temizledi. Artık nasıl bakıyorsam "Ee şey, ben Hande" diyerek elini uzattı. Bende elimi uzatıp kısa bir tanışma yaşadıktan sonra "Aslında ben tamamen abin yüzünden buraya geldim. Onun burada olduğunu nereden bildin diye sorarsan Cengize sordum. O neden söyledi diye sorarsan onu da tehdit ettim. Ne diyerek tehdit ettiğimi sorarsan da ona da-" diye taramalıya bağlamış bir şekilde konuşurken elimi kaldırıp "Sormadım! Sormuyorum ben bir şey! Sakin!" Diyerek onu böldüm.


Abim bize gülerken "Bütün ihtimalleri düşünüp ona göre hareket ediyor" diyerek Handeye baktı. Hııı. Peki. Handeye gülüp "Tamam olur öyle" dedim. Hande de sanki biraz önce abime diklenmemiş gibi utanırken "He bir de geçmiş olsun Hilal" dedi. Ona sırıtıp abime bakarken "Aslanım kaplanım?" Diyerek göz kırptım. O da bana göz kırpıp öpücük attığında ateşin bacayı sarıp çoktan yakmış olduğunu anladım.


Hande iyi dileklerini sunup gittikten sonra hepimiz yine yerlerimize oturmuştuk. Şimdiiii, Demir abim zaten Melekle beraberdi. Barış abimde an itibariyle Handeyle beraberdi, yani sanırım. Peki Alpay? Yanında da birini görmemiştim ki hemen lafını yapayım. Kapı sesini tekrar duyduğumda hiç o tarafa dönmeden Alpaya bakmaya devam ettim. "Hilal naberr?" Diye soran Faruğa dönüp "İyiyim Faruk ya. Senden naber? Geldi mi Polatım?" Diye sordum.


Özalp "O biraz meşgul Hilal ya. Gecikebilir" diyerek omuz silkti. Bu böyle olmayacak belli. "Alpay ben neden hala hastanede kalıyorum acaba?" Diye sıkkınca sordum. Alpay ise otuz iki diş sırıtarak bana baktı ve "Keyiften" dedi. Bunu da en yakın zamanda dövsem güzel olabilirdi. Hatta olabilirdi değil, olurdu.


Annemlerde gelip eski yerlerine oturduğunda odaya bir kaç tane sandalye getirttiğim için kendimi tebrik ettim. Sevenim çoktu maşallah, hiç boş kalmıyordular. Mesela şu an tek eksik babam ve Polattı.


Bu sefer çalınan kapıyla o tarafa döndüm ve önce elini içeri sokup "Ya burada bir Hilal olacaktı, o tarafta mı? Bu tarafta mı acaba?" Diyerek elini hareket ettiren kişi Canandan başkası değildi çünkü yüzüğüyle şov yapmayan başka birini tanımıyordum. Onun bu haline gülüp "Kendileri en son beyaz bir abiye bakıyordu" dedim. Kapı hızlıca açılıp Canan kendini içeri attığında "Kan çıkartırım!" Diye yalancı bir sinirle çıkıştı.


Cananla kısa bir gülüşme yaşadıktan sonra aklıma gelen şeyle annemlere bakıp Cananın yüzüğünü gösterdim. Üçüde senkronize bir şekilde omuz silktiğinde onlara olumsuz anlamda kafa salladım. En son o yüzüğün benim olduğunu ve Polatın Safa üzerinden beni denediğini düşünüyorlardı. Komplike üçlü!


&&&


Deavmı Part 2 de...


Loading...
0%