Yeni Üyelik
97.
Bölüm

41. Bölüm

@merida_xx

"Yani sen şimdi Emre ye evlenme teklifi mi edeceksin?" Diye bilmem kaçıncı defa sordum. Mügenin masaya koyduğu alyanslara bakıyordum. Müge "Evet. Ve yine evet. Tekrar soracaksan ona da evet Hilal. Ben teklif edeceğim" diyerek masadan kalktı ve çayını tazelemeye gitti.


Bende kafamı duvardaki saate çevirip baktığımda akşam on bir buçuğa geldiğini gördüm. Müge benim de çayıma yönelirken "Ben içmeyeceğim Müge, teşekkür ederim. Hatta ben kalkayım, belki abimler gelir bugün" dedim ve oturduğum yerden kalktım. "Ne olacak sanki Hilal, kal biraz daha" deyince olumsuz anlamda kafamı salladım ve Mügeyle vedalaşıp evden çıktım.


Havalar artık düzelmeye başlamıştı. Nisan ayına girmiştik ve hastaneden çıkmamım üzerinden iki ay geçmişti. Polatım da hala görevdeydi. İki aydır hiç konuşamamıştık, sadece mesaj üzerinden cevap vermişti ki o da geçen haftaydı. Yanii zalımın oğlu burnumda tütüyordu!


Abimlerde göreve gideli iki hafta olmuştu ve Mügenin Emreden öğrendiği kadarıyla bu akşam geleceklerdi. Polatımdan ise hala haber yoktu. Eve girdiğimde beni karşılayan sessizlikle Alpayın nöbette olduğunu hatırladım. Geçtiğim yerlerin ışıklarını açarken her yer aydınlık olmuştu bile.


Gereksiz gürültüye alışmışım resmen. Şu an ev çok tuhaf geliyordu. Telefonumu yatağın üstüne attım ve üstümü çıkartmaya başladım. O sırada da abimi aradım ve telefonu açmasını bekliyordum. "Alo Hilal?" Diyen Handenin sesi odada yankılandığında gülümsedim. Demek ki yine birlikteydiler. "Hande eve geldim de abime haber vereyim demiştim" dediğimde Hande "Söylerim şimdi Barışa, hatta dur geliyor. Lavabodaydı." Dedi ve sonrasında abimin "Abicim evde misin?" Sorusunu duydum.


Takılarımı yerlerine koyduktan sonra telefonumu aldım ve banyoya doğru adımladım. "Evet abi eve yeni geldim" dedim ve çamaşırlarımı sepete atıp "Hadi ben sizi tutmayayım abilen en çiçeği burnunda olanı" diyerek güldüm. Karşılıklı gülüştükten sonra vedalaşıp telefonu kapattık.


Telefonumu banyodaki raflara koyup duşakabinin içine girdim ve sıcak suyu açtım. On beş yirmi dakika sonunda buharlaşmış banyonun yüzümü güldürmesine izin verdim. Galiba psikolojik falandı, yaşadığım şoktan sonra resmen kaynar suyla duş alıyor sayılırdım. Alpay eve geçtiğimizde olayları en başından anlattığında ben bile ölmüş olmama üzülmüştüm. Onları tahmin bile edemiyordum.


Duşumu aldıktan sonra havlumu kendime dolarken duyduğum tıkırtımsı sesle ellerim havluyu sıkıştığım yerde durdu. Alpay mı geldi ki acaba? Biraz daha ses duyduğumda Alpayın bu kadar düzgün bir şekilde eve girmeyeceğini biliyordum. Çünkü eve girdiği anda 'Hilalll ben geldim! Açım! Altıma işiyeceğim banyodaysan çık!' Gibisinden bağırarak girişler yapıyordu.


Abimde olmazdı çünkü o da geldiği gibi soluğu hastanede alıyordu. Onun sebebi de Melekti tabi. Babamlar mı ki acaba diyeceğim ama onlarda bu saatte gelmezdi. Dolabın içinden kurutma makinasını çıkarttım ve silah gibi tutup kapının karşısında konumlandım. Yine baskın falan mı olmuştu acaba? Ama öyle olsa her yerde ses olurdu! Kimdi bu allah aşkına ya!


Kurutma makinasını tek elime alıp diğer elimle de kablosunu tuttum. Aslında düşünce çok iyi bir silahtı. Ya kafasına vururdum ya da kabloyla boğardım. Yavaş adımlarla kapıya yaklaştım ve açıp dışarıya çıktım. Evet hala her yerin ışığı yanıyordu. Parmak uçlarımda sessizce ilerlerken gözlerim her yeri tarıyordu.


Her şey yerli yerindeydi. Alpayın tezgaha attığı bulaşıklar, üst üste koyduğu koltuk yastıkları ve yerdeki eşofmanı. Bu arada bu salak salonda mı soyunmuştu?! Şu an ki olayı geri plana atıp içimden Alpaya serenatlar yaparken "Yavrum?" Diye duyduğum sesle yerimde sıçradım ve hemen sese döndüm.


Karşımda üniformasıyla duran Polatı görünce ufak bir şaşkınlıktan sonra elimdeki kurutma makinasını koltuğa atıp Polatıma doğru koştum. Belli bir mesafeden sonra uçtuğum için Polat hemen beni tutmuştu. Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarılırken ayaklarım zemine değmiyordu.


"Çok özledim" diye mırıldanıp geri çekildiğimde ellerimi yanaklarına koydum ve yüzüne baktım. Nasılda yorgun duruyordu öyle. Beni yere bırakmamayı seçip tekrar sarıldığında "Makinayla gezeceğine saçlarını kurutsaydın ya yavrum" diyerek sular damlayan saçlarıma güldüğünde bende gülmüştüm. "Eve biri girdi sandım Polatım ne yapayım!" Diye cıkcıkladım.


"Alpay banyoda sandım o yüzden direkt senin odana geçtim ama pek tutmadı" dediğinde "Geleceğini bilseydim böyle olmazdı ama olsun" diye triplendim. Polat "Bak sen" diyerek huylandığım yerden öpünce kıkırdayıp yere indim. O da güldükten sonra gözleri üstümde gezindi. Aklıma akın eden şeyle bende kendime baktığımda sadece havluyla durduğumu farkettim.


Bakışları içimi bir hoş ederken Polat "Üşüme böyle yavrum, geç hadi" diyerek odamı işaret etti. Bende onun üstüne baktığımda "Sende bir duş al rahatla Polatım. Ben abimin kıyafetlerinden bir şeyler veririm" dedim. Beni onaylayıp banyoya geçtiğinde Alpayın odasına geçtim ve abimin buraya geldiğinde giydiği kıyafetlerden seçtim.


Elimde kıyafetlerle banyoya yaklaştığımda acaba kapıyı çalsam mı diye düşündüm ama uygulamaya koymadan içeriye girdim. İçeri girdiğimde Polat çıkardığı pantolonunu sepetin üstüne koyuyordu. "Polatım kıyafetlerini direkt yıkayalım mı? Hem yarına kadar kurumuş olur, ütüler hazır hale getiririz" dediğimde "Ben hallederim sonra yavrum zahmet etme sen hiç" dedi.


Kibar sevgilim benim. Onu dinlemeyip eşyalarını sepetin üstünden aldım ve makinaya tıktım. Ben makinayı çalıştırıp deterjanları da eklerken su sesi de bana eşlik etmişti. İşim bittiği için kapıdan çıkıyordum ki içimdeki dürtüye engel olamayıp duşakabine baktım. Ve evet, zalımın oğlu kesinlikle çok iyi görünüyordu.


"Yavrum üşüyeceksin bak" diye konuşmasıyla zaten onu izlediğimi bildiğini anladım. Üstümdeki havlunun kıvırdığım kısmını açıp havlumu çıkarttım ve makinanın üstüne attım. Adımlarımı duşakabine ilerletip "Evet fazlasıyla üşüdüm" dedim ve kabini açtım. Polat kafasını bana çevirdiğinde de "O yüzden sıcak bir duş iyi gelir" diyerek içeriye girdim.


Polatın önüne geçtiğimde kahvelerinin koyulaştığını fark ettim. Su Polatın boynundan aşağıya doğru akarken elini belime koydu ve beni suyun altına çekip yaklaşmamızı sağladı. Kollarımı kaldırıp boynuna sardım ve "Hem yorgun görünüyorsun, saçını falan yıkayabilirim" diyerek gülümsedim. Sıkı kolları belimi iyice sararken "Aslında yorgun değilim" diyerek burnunu burnuma sürttü. "Sana inanmıyorum" dediğimde ise "İnandıralım o zaman" diyerek dudaklarıma yöneldi. Bana uyardı.


*


Yattığım yerde bedenimi esnetirken saate baktım. Saat ona geliyordu. Allahtan hastaneye dörtte gidecektim. Boynuma vuran sıcak nefesle kafamı çevirdim ve uyuyan Polata baktım. Bir kolunu göğüslerimin altından uzatmış ve son derece tatlı duruyordu. Dün gece geldikten sonra biraz uzun süren duş serüvenimizden sonra ikiye doğru ancak uyuyabilmiştik.


Elimi koluna koyup yavaşça üstümden aldığımda yanağına da öpücük bırakıp doğruldum. Uykusuna devam ettiğini gördüğümde yataktan kalktım ve Polata giymesi için getirdiğim ama giymediği tişörtü giydim. Odadan çıkıp mutfağa geçtiğimde ise Alpayın annemlerden çaldığı, evet çaldığı yufkaları dolaptan çıkarttım. Geçen akşam annemlere yemeğe gittiğimizde 'biz bunu yeriz' diyerek yufkaları poşete koyup montunun içine koymuştu.


Gözlemeleri hazırlayıp kızartırken bir yandan da küçük bir salata yapıyordum. Salatasız asla duramıyorum, her öğün yesem sorun olmazdı o derece. Kahvaltılıkları da masaya koyduktan sonra pişen gözlemeleri tabağa aldım ve tavayı yıkadım. Çayda gayet fokur fokur kaynadığına göre Polatımı uyandırabilirdim.


Odaya girdiğimde Polat nasıl bıraktıysam öyle uyuyordu. Ona yaklaşıp yatağa oturdum ve elimi Poların saçlarına koyup sevdim. "Polat" diye kısık sesle konuştuğumda bir tepki vermedi. Sözde en ufak bir sese uyanıyordu beyefendi! "Polatım kalk hadi" diye tekrar konuştuğumda biraz hareketlendi ve gözlerini sakince açtı.


Bir iki esnedikten sonra yatakta sırt üstü konuma gelirken bileğimi tuttu ve beni kendine çekti. "Günaydın yavrum, erkencisin galiba" dediğinde üstüne uzanmış oldum. Eli hemen belimi bulurken çenemi göğsüne yasladım ve "Aslında geç bile sayılır Polatım" dedim. Perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırıp "O zaman elimi yüzümü yıkayayım yavrum" dedi ve beni yan tarafa bırakıp doğruldu.


Yataktan çıktığında baksırıyla olduğu için hemen onu süzdüm. Her fırsatı değerlendirmezsem olmazdı. Getirdiğim eşofmanı giydikten sonra bana döndü ve üstümdeki tişörte baktı. Gülen yüzüyle bana yaklaşıp boynuma öpücük bıraktı ve "Benimkiler daha güzel oluyor" dedi. Sonrada sanki bebek kaldırıyormuş gibi koltukaltlarımdan tutup beni kaldırdı.


Gülerek ona sarılırken daha rahat taşısın diye bacaklarımı beline doladım. Banyodan sonra mutfağa geçtik ve sonunda masaya oturmuş olduk. Polat beni kucağından bırakmazken kahvaltıya o şekilde başladık.


Sakin ve hoş bir şekilde süren kahvaltımız kapı sesiyle sekteye uğradı. "Alpay mı?" Diye soran Polata kafamı salladım. Kalkmak için hareketlenmişti ki "Gözü bizi görmez Polatım rahat olabilirsin" dedim. Dediğim gibi de olmuştu. Alpay kırpmaya üşendiği gözlerle mutfağa girdi, bir bardak su koyup içti. Tabaktaki gözlemeden bir dilim alıp ayağa kalktığımda Alpayda bardağını tezgaha bırakıyordu. "Salakcım ye bunu" diyerek uzattığım gözlemeyi eline alma gereği bile görmeden elimden ısırıp yedikten sonra "Çok beceriksizsin gerizekalı" dedi ve mutfaktan çıktı.


Bir süre sonra odasının kapısı kapandığında gülümseyerek Polata döndüm. O da son derece keyifli bir şekilde bana bakarken omuz silkip tekrar Polatın kucağına geçtim. "Bu durumu sorgulamayacağım" diye güldü ve çayını içmeye devam etti. "Aysını bana da oluyor ama hiç denk gelmedin" diyerek güldüm.


Polatın bakışlarını garip bir duyguyla bana döndüğünde "Denk gelmek isterim" dedi. Bakışlarının anlamını çözemiyordum. Temiz elimi omzuna koyup "Yaniii, eğer gece nöbetimden sonra beni görürsen aradaki farkı hemen fark edersin Polatım" dedim. Polat elini peçeteye sildikten sonra geriye yaslandı ve "Ben yolda karşılaşmaktan falan bahsetmiyorum yavrum" dedi. Gözlerindeki parıltılar beni gülümsetirken "Neyden bahsediyorsun o zaman Polatım? O saatte başka türlü beni nasıl göreceksin ki?" Diye sordum.


Gerçi beni öyle görmesini ister miyim henüz karar vermedim ama, olsundu. Elini yanağıma koyup sevdiğinde "Hilal?" Diye beklentiyle bana baktı. "Efendim Polatım?" Diye sorduğumda derin bir nefes aldı ve "Yavrum biz evlensek mi?" Diye sordu. Dediği şeyle avel avel ona baktığıma son derece emin olarak "Ha?" Diye bir tepki verdim. Evlenmek mi dedi o? Bildiğimiz evlenmek? Benimle? Evli olmak? Birlikte?


Polat yüzüme yüzüme gülerken ben hala ona bakıyordum. Elimdeki baskıyla kafamı elime çevirdim ve elimi tuttuğunu gördüm. "Biliyorum, bu kadar kısa sürede bir evliliğe olumlu bakmıyorsun. Daha önce bahsetmiştin ama şansımı denemek istiyorum" dediğinde bakışlarımı ona çıkarttım.


Altımdaki bedeni ufak kıpırtılarla dikleşti ve "Hilal, yavrum ben artık seninle bir düzenim olsun istiyorum. Belki kulağa yanlış geliyordur bilemiyorum, gerçi nasıl teklif etmem gerektiğinide bilmiyorum ya" dedikten sonra "Hilal, ben eve her geldiğimde seni görmek istiyorum. Akşam koltuğa geçelim ve saatlerce saçma şeyler izleyelim istiyorum. Gece yatarken kollarımda olmanı, sabah uyandığımda güne senin yüzünü görüp, kokunu alarak uyanmak istiyorum. Kahvaltıları beraber hazırlayalım, masayı birlikte toplayalım istiyorum" diye ekledi.


Avel bakışlarıma ek olarak an itibariyle nefes alamıyor da olabilirdim. "Bunu o kadar çoğaltabilirim ki" dedikten sonra biraz durgunlaşıp "Tamam evet belki çoğu şeyde yanında olamayabilirim, buna bir şey diyemiyorum ama ben ne yapacaksam seninle yapmak istiyorum Hilal. Ben bunları ve daha bir çok şeyi istiyorum ama seninde benimle olman en büyük isteğim. Bunları yaparken benimle olur musun Hilal? Benimle evlenir misin?" Diyerek beklentiyle bana baktığında "Sanırım panik atak geçireceğim!" Dedim ve hızlıca kucağından kalkıp su içmeye başladım.


Polat bir kaç bir şey söyledi ama onu duyabilecek durumda değildim. Yok bir türlü sakinleşemiyordum. Tuttuğum bardağı titreyen elimle tezgaha koyarken Polat "Hilal nerede şu siktiğimin ilacı!" Diye bağırıyordu. Gerçekten şu an yaşanıyor muydu? Evlenme teklifi aldığım an panik atak mı geçiresim tutmuştu?! Daha rahat nefes almak için yere çöktüğümde kucaklanmam bir oldu. Bir yere doğru götürülüyordum ama şu an onu da düşünebilecek durumda değildim.


....................................................................................


Alpay ve Polat koltuğun dibinde baygın halde yatan Hilale bakarken Alpay "Ne oldu da panik atak geçirdi ki?" Diye sordu. Polat, Hilale ilacı içirdikten sonra ne olur ne olmaz diye Alpayı ensesinden tuttuğu gibi kaldırmıştı. Hilal, ilacın etkisiyle ufak bir sakinlik yaşamıştı. Polat, Alpaya bakıp "Evlilik teklifi ettim" diye cevap verdi.


"Ne!" Diye bağıran Alpaya ise "Bağırma lan!" Diye karşılık verdi. Alpay şaşkınca Polata dönüp "Lan ne evliliği? Nasıl evlenmek? Hani şu aynı evde yaşamalı olan mı?" Diye sordu. Polat, Alpaya dönüp anlamsız bir şekilde bakarken "Başka nasıl evlilik olacaktı?" Dedi. Alpay hala şaşkın bir halde bir ikizine bir Polata bakıp bir kaç dakikadır süren sessizliğini  "Babam taşaklarını kesecek" diyerek kesti.


Sonrada hızla Polata dönüp "Hilal ne dedi?" diye sordu. Polat, gözlerini Hilalden çekmeyip "Panik atak geçiyorum dedi" diyerek dudak büzdü. Alpay duyduğu şeyle gülmeye başladığında Polat, Alpaya baktı ve "Ne gülüyorsun?" Diye sordu. Alpay gülüşlerini durdurmayıp "Bunu yeğenlerime anlatırken altıma işemesem iyi" dedi ve "Babanız ananıza evlenme teklifi ettiğinde a-ananızı krizlerden krizlere soktu!" Diyerek gülüşlerinin arasında konuştu.


Polatta dayanamayıp güldüğünde Alpay derin derin nefesler aldı. Elini Polatın omzuna koyup "Taşak muhabbetinde ciddiydim yalnız" dedi ve hüzünlü bir şekilde Polatın malum taraflarına baktı. Polat, Alpayın bakışlarını farkedip sinirle Alpayın ensesine bir tane yapıştırdı.


Hilal aniden gözlerini açıp koltukta doğrulunca Alpay korkuyla geri kaçıp "Gerizekalı napıyorsun! Robot musun sen! Niye öyle kalkıyorsun!" Diye bağırdı. Polat, Hilalin önüne çöküp "Yavrum iyi misin?" Diye sorduğunda Hilal şaşkın gözlerle Polata baktı. Kırpıştırdığı gözlerle "Ne oldu az önce? Hayal mi gördüm? Tekrar mı başladı?" Diye sorularını sıraladı. Sorularına cevap beklemeden de "Eminim. Dün gece geldin, sarıldık, öpüştük, sev-" konuşurken Polatın "Yavrum!" Diyerek eliyle ağzını kapatması yüzünden konuşamadı.


Alpay kendisini Hilalin yanına atıp "Gelin olup gidecek misin?" Diye sorduğunda Hilal öne Polata sonra tekrar Alpaya bakıp "Oldu yani o olay?" Diye sordu. Alpay da gülerek "Bir panik atak dalgası daha yaşayacaksan hayır, yaşamayacaksan evet" dediğinde Polat "Yok teklif meklif, bir daha yaparsam ne olayım!" Diye çıkıştı. O riski tekrar göze almaya hiç ama hiç niyeti yoktu.


Alpay daha çok gülüp Hilale döndü ve "Başımıza kaldın işte! Önce evet deyip sonra bayılsaydın ya!" Dedi. Hilal, Alpaya dönüp koluna vururken "Salak insan! Kalsam senin başına mı kalırım!" Diye söylendi. Polat, Alpaya vuran sevgilisini tutup "Yavrum benim teklifim geçerli ki. Sadece tekrar edip seni bayıltmak istemiyorum" diye durumu açıkladı.


Hilal elini tutan sevgilisine bakıp "Hıı-" diyerek melül melül baktığında Alpay parmağını havaya kaldırıp "Şimdi dahiyane bir fikir sunuyorum" dedi ve Polata bakıp "Sen bize taşın enişte bey. Zaten birlikte yaşamaya alıştık" diyerek geriye yaslandı. Polat, kaşlarını çatmış şekilde Alpaya bakarken Hilal sadece ne demesi gerektiğini düşünüyordu.


Zihni geçen sürece dayanarak 'hayır de' diye bağırırken, kalbi 'bana taklalar attıyor daha ne istiyorsun buldun da bunama' diye bağırıyordu. Alpay, kolunu dürtüp "Heyyy! Ne oldu? Takacak mısın yüzüğü?" Diye sordu. Polat, Alpayın yüzük demesiyle çöktüğü yerden kalktı ve dün akşam makinaya atılan formalarına gitti.


Kurumuş formasının cebini kurcalayıp dedesinin 'sevdiğin kadına bunu takarsın' diyerek verdiği yüzüğü çıkarttı. Hilalin o olaydan sonra uyanmasını bekledikleri zaman Songül hanım yüzüğü hatırlatmıştı ve Polatta o gün bu gündür bunu düşünüyordu. Sonunda da karar verip teklif etmişti ama durumlar biraz karışmıştı.


Polat avucunda tuttuğu yüzükle salona geri döndüğünde Hilali aynı bakışlarla bakarken gördü. Aklından acaba istemiyor mu diye düşünsede gözlerindeki o aşka inanıyordu. Hilal, kendisine yaklaşan sevgilisine merakla bakarken Polat avucunu açıp yüzüğü görünür kıldı.


Yüzüğü gören Alpay da merakla yüzüğe yaklaştı ve tam yüzüğü alacakken Polat avucunu kapatmıştı. Alpay kafasını hızla kaldırıp "Lan sandığa oturacak olan kişi benim, benimle iyi geçinmen lazım!" Diye cıkladı ve Polatın avucunu açmaya çalıştı. Polat sıkıca kapattığı avucunu Alpaydan kurtarmaya çalışırken Alpay iki eliyle Polatın eline sarılıp açmaya çalışıyordu.


"Lan bıraksana!" Diyerek elini çeken Polata, Alpay "Sikseler açmam kapıyı! Göreceksin oğlum!" Diye parmak salladı. Sonra da "Ne makasın kesecek, ne de kapıyı açabileceksin bak gör!" diyerek tehditlerine devam etti. Polatta Alpayı sinir etmenin mutluluğuyla "Sen merak etme Alpaycım. Ben gerekirse o kurdeleyi koparır, kapıyı da kırarım ama yine de Hilali alırım" diyerek göz kırptı.


Alpay yüzüğe ulaşamamanın siniriyle el hareketi çekip "Anca bunu alırsın sen" dediğinde Polat bu sefer ufakta olsa sinirlenip Alpaya atılmıştı ki Alpay koltuktan kalkıp dış kapıya koştu. Kapıyı da kapamadan önce "Taşaklarını koru enişte bey! Gelen hoş gelmeyecek!" Diye bağırdı ve kapıyı kapatıp hızlıca babasının evine doğru koşturdu.


Polat ise hala Hilale bakıyor ve bir cevap bekliyordu. Hilal de sadece Polatın yüzüğü tuttuğu eline bakıyordu. Polat, Hilalin yanına oturduğunda "Yavrum eğer istemi-" diyordu ki Hilal "Evet" diye fısıldadı. Polat sakince kafasını sallayıp "Tamam yavrum. Ben ara ara yine teklif ederim yalnız" dedi ama sonrasında aklına kriz gelince "Ya da etmem. Ederim ama etme-" diyerek durumu toparlıyordu ki Hilal karşısında saçmalamaya başlayan sevgilisine gülüp dudaklarına yapışınca Polatı susturmuş oldu.


Polat ilk başta şaşırsada sonrasında Hilale karşılık vermişti. Hilal, ellerini Polatın yanağına koyup geri çekildi ve "Seninle evlenirim Polat" diyerek gülümsedi. Polat duyduklarıyla gözlerini kırpıştırdı ve "Ha?" Diye bir tepki verdi. Hilal bu tepkiye daha çok gülüp "Seninle evlenirim diyorum işte Polatım" dediğinde Polatta gülümsemeye başlamıştı.


Hilal ve Polat birbirine aşkla bakmayı sürdürürken çalan zili umursamıyorlardı. Polat yaşadığı mutlulukla Hilale sarılırken Hilalde mutluluktan gülüyordu. Polat, Hilalin boynuna öpücükler bırakırken Hilal daha çok gülüyordu. Kapının dışından ise "O yüzüğü sana küpe diye takacağım lan!" Diye bağıran Aydın beyin, "Ayy allahım çok şükür, kızım aç kapıyıı!" Diye bağıran Aysun hanımın, "Ulan kimden izin aldın da teklif ettin!?" Diye bağıran Demirin ve "Komutanım ve Hilal bacım halay başınız benim!" Diye bağıran Halili duymazlıktan gelmeyi seçtiler.


*


Arkadaşlar selamm.


Artık hikayemizin sonlarına doğru gelmiş bulunuyoruz, bir kaç bölüm sonra finale gideceğiz. Zaten son bir kaç bölümdür okumalarımız oldukça az.


Yeni bir kurgu hakkında bazı düşüncelerim var ama önceliğim bu hikayem. Bu bitmeden diğerine geçmeye niyetim yok 😘


Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, diğer bölümde görüşmek üzere 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%