Yeni Üyelik
98.
Bölüm

42. Bölüm

@merida_xx

"Ula ben kime diyirum! Hoo!" Diye bağıran babaanneme, karşı koltuktan bezgin bakışlarımı yolladım. Elindeki paçalı donu bana gösterip "Diyirum ki ilk gun ha bunu giyersun. Nasi?" Diye sordu. Bakışlarımı sürdürdüğümü görüncede "Ben ha bunu giydiydum, aynusi değul ama olsun. Bu da iş görur" diye devam etti.


Evet. Gelinliğimin altına pembe çiçekli paçalı donunla kesinlikle mükemmel görünürüm babaanne! Elimi kaldırıp "Babaanne vallahi daha fazla kafam almıyor. Bu ne allah aşkına!" Diye çıkıştım. Babaannem bir bana bir paçalı dona bakıp "Mavisida vardur, renguni mi beğenmedun?" Diye sordu. Sakindim. Şimdilik. Gözlerimi yumdum ve koltuğa geri uzandım ama kafamın ütüye çarpmasıyla sinirle bağırdım ve ayağa kalktım.


Annem girdiği odadan hızlıca çıkıp "Kızım ne oldu?" Diye panikle sordu. Elimle ütüyü gösterip "Kafam çarptı anne ne olacak!" Diye istemsizce çıkıştım. Çok sinirli ve gergindim. Artık üstüme üstüme geliyordu her şey! "Aysun, ha bu kız bu donu beğenmedu. Yok mi oriya başka rengi?" Diye soran babaanneme dönüp elindeki paçalı donu aldım ve anneme sallayıp "Bana bunu giy dedi! Bunu bunu! Bu paçalı donla ancak cam silinip temizlik yapılır, gelmiş bana ilk gün bunu giyersin diyor!" Diye yükseldim.


"Aslında çok rahatlar he" diyerek odasından çıkan Alpaya baktım. Altında elimde salladığım paçalı donun mavi çiçeklisi vardı ve paçaları dizine kadar geliyordu. Ayaklarını öne uzatıp paçalı donun üstündeki görüntüsüne bakarken bize döndü ve "Aa pembesi de mi var?" Diye sordu.


Allahım anlıyorum sevdiğin kulunu sınarsın da, sanki bu biraz... neyse. Buna da şükür diyelim. Diğer bir odadan yengem kucağında koliyle çıktı ve "Abla bunda da Hilalin aldığı çerçeve, biblolar falan var. Ne olur ne olmaz diye kırılabilir yazdım üstüne dikkatli olur çocuklar götürürken" diyerek koliyi yere, diğerlerinin yanına bıraktı.


"Ha bunu da kışun gey, ısıcacık yapar ayağuni" diyen babaannem sabrımı sınanaya yeminli gibiydi. Sakince ona döndüğümde ayağını kaldırmış ve ayağına giydiği çetiği bana gösteriyordu. Hiç birine bir şey demeyip masadaki telefonumu aldım ve aramam gereken kişiyi aramaya başladım. Bir çaldı ve hemen açıldı. "Efendim birtanem?" Diye soran babamla "Baba gel beni al, vazgeçtim ben" dedim. Tabii dediğim gibi de olanlar oldu.


Annem bulunduğu yerden bana uçarak "Hiii! Kızım ne yaptın!" Diyerek, yengem "Amann! Kız ne diyorsun!" Diyerek, babaannem ise "Ben size dedum, donun renguni beğenmedu" diyerek bana laf yapıyordu. Alpay ise koltuğa sıkıştırdığı telefonundan paçalı donlu kombinini izliyordu. En son "Farklı duruyor. Dışarıda giyilmez ama uyurken giyilebilir" dediğini ve babaannemin de "Uşağum çok rahat edeyim ben onla. İfil ifil oliyi yatunca" dediğini duydum.


Dakikalar içinde kapıdan ses gelince "Heehh! Geldi bakalım gazamız mübarek olsun!" Diye çıkışan anneme baktım. Ne vardı yani! Çok bunaltmışlardı! Ona omuz silktim ve salona gülümseyerek giren babama baktım. Elini bana uzatıp "Gel hadi birtanem yüzüğü o itin yüzüne yüzüne atalım" diye konuşunca annem tam lafa girecekti ki babam tekrar "Sebebi hiç umrumda değil güzelim, gel hadi yüzüğü çıkarıp atalım" diyerek gülümsedi.


Son iki haftadır durumu kabullenmişti ama her hangi bir oflamamda 'at yüzüğü kızım' diyerek beni ayrılmaya teşvik ediyordu. Yani aslında kabullenmemişti, benim yakınmalarımı kolluyor ve beni dolduruyordu. Aslında yakınmam için babaannemi ve annemi benimle bıraktığını düşünüyordum ama bana bu kötülüğü yapmayacağını bildiğimden suçlayamıyordum da.


Teklifin üstünden üç hafta geçmişti. İlk hafta Polatı her gördüğünde rastgele bir yerlerine vurup tehditler savuruyordu ama Polatın emin duruşuna daha fazla darbe indiremediğinden yönünü bana çevirmişti. He tabii Demir abim hala şiddetine devam ediyordu. En son göreve çıkmadan önce birbirleriyle çalışıyorlardı ve çalışmaları çalışmaktan çıkıp gerçek bir kavgaya dönüşmüştü. Bunu da Emre abinin onları ayırmasından anlıyordum.


Annem "Yok öyle bir şey! Yanlış aradı Hilal seni" diye babama çıkıştığında babam "Yoo. Vazgeçtim dedi ve benim için bu iş bitti" diye omuz silkti. Alpay paçalı donuyla bize yaklaşıp "Şu iki haftada bunu üç kez dedi baba" dedi. Babam kabul etmez bir tavırla kaşlarını çattığında Alpayın paçalı donunu yeni görmüş oldu. Kaşları bu sefer şaşkınlıkla yukarı kalkıp "Lan bu ne?" Diye sorduğunda Alpay gururla "Babaannemin dedemi ayarttığı paçalı donu baba. Çok rahatmış artık bende giyeceğim" dedi.


Babam gözlerini yumup alnını ovaladı ve "Kimi baştan çıkaracaksın peki Alpay?" Diye sordu. Alpay omuz silkip "Onu daha bulamadım baba. Bulunca söylerim, şimdi gidip yatacağım müsadenizle" dedi ve odaya ilerlerken yengem "Oğlum yatağın üstünde kutular var yatamazsın" dedi. Alpay sakince bana dönüp "Ara kocanı da gelsin alsın donlarını" diye yükseldi.


"Kocası mocası değil!" Diye bağıran babama "Bir ay sonra olacak ama" diyerek göz kırpınca babam sinirle Alpaya atılmıştı ki Alpay hemen annemin arkasına geçti. Annemde ellerini beline koyup "Aydın beni delirtme! Kaç oldu aynı şeyi yapıyorsun. Kızın celallenip seni arıyor diye hemen yüzük mü atılırmış! Ayılıp bayılıyor Polat Polat diye, bu işlerle uğraşamayınca da baba baba diye bağırınıyor. Sanki kızını bilmiyorsun!" Diye bağırınca Alpay gülümseyerek odasına geçti. Bende köyü yanan malum kadın gibi yarattığım olayı umursamayıp,  babaannemin bizi takmayıp kutuya katlayıp koyduğu paçalı donlarıma bakıyordum.


Yanına yaklaşıp onları tek tek çıkarttım ve "Ben bunları giymem ki. Ben başka şeyler aldım" dedim. Babaannem bana sırıtıp "Senda az fena değilsun kız!" Diyerek bacağıma tatlı tatlı vurdu. "Benum zamanima olaydi bende alurdum" diye güldüğünde bende ona eşlik etmiştim. Biz gülerkende babam ve annem bize sinirle bakıyordu.


Annem babama dönüp kafasıyla beni işaret etti ve "Bak! Gördün mü? Kızın çeyiz diziyor yüzük müzük atmayacak. Hadi git işine sen" dedi. Babamı kibar olmayan bir şekilde kovuyordu yani. Babam bana bakıp dudak büzdüğünde "Kızım sende bu konuda biraz istikrarlı ol. Atıcam yüzüğü baba de. Vallahi kaç gündür bunun haberiyle yanıp tutuşuyorum" dediğinde ona üzgünce baktım.


Bakışlarımı bölen babaannemin bastonu babamın dizlerine inince "Ula de get! Dediği lafa bak! Git hayde, iş yapayruk buraya hayde!" Diyerek babamı tekrar kovdu. Üzülüyordum ama bende onlara karşı gelemiyordum. Babama yaklaşıp "Git baba, ben burada hayatta kalırım" diye fısıldadım ve yanağından öptüm. Babam hemen beni kolunun altına alırken "Gel beraber gidelim birtanem" diyerek saçlarımdan öptü.


Salonda dönen homurdanmalara zil sesi de eşlik edince yengem "Asiye hanımlar geldi" diye gelen kişileri söylediğinde annem kendi panik atağına girdi. "Ayy etraf leş gibi Belgin! Dur açma kapıyı! Ay ya da aç! Ne yapsak ki! Aydın tut şu kutunun ucundan doğruca odaya götür!" Diyerek bir oraya bir buraya koşuyordu ki babam tarafından durduruldu. "Hatun bir dur! Sakin ol sen, gelsin kim geldiyse" dedi ve onu da kolunun altına aldı.


Zil tekrar çaldığında artık açmamız gerektiğini düşündüm ve otomatiğe bastım. Annem ne kadar babama sarılıyor olsada ayağıyla yanındaki kutuyu itekliyordu. Aklı çıkıyordu kötü görünecek diye. Asansördeki konuşma sesleri yaklaştığında kapı açıldı ve içinden Asiye hanımlar çıktı. Onları gülerek karşıladım ve içeri davet ettikten sonra boşta kalan koltuklara oturmuşlardı.


Asiye hanım kutulara bakıp gülümsedi ve "Bitti mi kızım çeyiz işi?" Diye sordu. Bezgince bir nefes verip "Yok Asiye hanım ne bitmesi. Bir bu kadar daha da odalarda var" dediğimde Ülker hanım "Ee kızım kolay iş değil. Gerçi size kalsa oldu bitti olacaktı da neyse" dedi. Evet, haklıydı. Kararımızı onlara açıklarken sadece düğün yapalım olsun bitsin demiştim ama kesin bir dille reddedilmem bir olmuştu.


İlk tepki annemden gelmiş ve 'katiyen olmaz. Her şey olacak, her şeyi yapacağız' demişti. Bu fikir Asiye hanım, yengem ve Ülker hanım tarafından onay alırken babaannelerimiz 'taktuğumuz altunlari toplaycaz, hepsu olacak' demişlerdi. Bu benimde aklıma yatınca kabul etmiştim. Bir ay sonra 27 Temmuza nikah günü almıştık. O günün akşamı da düğünümüz vardı.


Bu süreçte de annemler çıldırmış bir şekilde çeyiz yapıyorlardı. İstemiyorum dememe rağmen 'çeyizsiz olmaz annem' diyerek eşya koliliyordu. En son altı tane çay setini kolilemiştim. Altın tane!


"Siz ne yaptınız Asiyecim?" Diye soran annemle koyu bir muhabbete giren Asiye hanımdaki bakışlarımı babama çevirdim. Babam "Ben çıkıyorum hanımlar. Size iyi sohbetler" dedi. Sonrada bana bakıp "Bir şey olursa" dedi ve elini telefon yapıp kulağına tuttu. Babamı geçirmek için salondan çıktığımda "Akşam yine buradasın baba" dedim.


Babam kafasını kaldırıp bana bezgince baktığında "Yok öyle bir şey. Evime gideceğim ben" dedi. Onun bu dediğine güldüm ve "Tabi baba git sen. Annemde arkandan gelir, sonrasında ne yapar allah bilir" dedim. Annem, kız isteme işi için evi bal dök yala yapınca evi kitlemiş ve geçici bir süre Alpayla bize taşınmışlardı. Eve asla ve asla kimseyi almıyordu. Beni bile. Benden çok heyecanlı olduğuna kalıbımı basardım ve bu durum istemsizce hoşuma gidiyordu. Burada ki üçüncü günleriydi ve iki gün sonra olacak kız istemeyi düşünürsek iki günleri daha vardı.


Babam "Çıldırtacak beni" diye efkar yapınca yanağından öptüm ve "Çok heyecanlı kıyma ona. Alsın bakalım hevesini" diye gülümsedim. Babamda gülüp "Almasına alsın da, bende evimi karımı özledim be birtanem" dediğinde onun bu hala aşık hallerine gülümsedim. Anneme içi gidiyordu. Kavgaları bile güzeldi resmen. Gitmeden önce babamı sinir etmek istediğim için "Acaba Polatımda böyle mi düşünür baba?" Diye hülyalı hülyalı konuştum.


Babamın gülen yüzü solup hemen kaşlarını çattığında gülümsemem kahkahaya dönüştü. Babam "Sinirimi bozuyorsun Hilal!" Dedi ve homurdana homurdana evden çıktı. Kapıyı kapatmadan duyduğum son şey ise "Hele bir gelsin o da!" Diyerek homurdanmasını duydum.


Salona geri döndüğümde herkesin yüzünde bir gülümseme vardı ve hararetli bir şey konuşuluyor gibiydi. Beni gören Songül hanıma bakıp "Kız yapayım mı bir kahve, höpürdete höpürdete içeriz" dedim. Bana burun kıvırıp "He. Yap ama şekerlu olsun, senu görmek benu yeterunce mutsuz ettu. Bari o mutlu etsun" diyince ellerimi belime koyup "O zaman herkese şekerli yapayım, malum" diyerek imalı imalı ona baktım.


Yüzünde gülümseme belirince bende gülümsedim ve saçlarımı savurup mutfağa girdim. Songül hanım yani namı değer büyük boy kaynanamla bu şekilde anlaşıyorduk. Seven sevdiğiyle uğraşır mantığı. Kahveleri yapıp yanına da yengemin getirdiği kurabiyelerden koydum ve içeriye geçtim.


Kahveler eşliğinde edilen muhabbeti bölen şey çalan telefonum olmuştu. Sehpada Polatım🩶 yazısıyla parlayan ekranla hemen telefonu alıp açtım. "Alo Polatım?" Dememle "Yavrum uyuyor muydun?" Diye sordu. Bunu demesinin sebebi sabah nöbetten gelmemdi. Ve evet uyumak yerine çeyiz işleriyle uğraşıyordum. Hızlı adımlarla şu an tek müsait olan odaya yani Alpayın odasına adımladım. Benim odanın önü ful eşya dolu olduğu için kapıyı kapatamazdım sonuçta.


Odaya girdiğimde yatakta horuldayan paçalı donlu Alpayı görmezden geldim ve camın yanına ilerledim. "Yok Polatım uyumuyordum. Sen döndün mü? Geldin mi?" Diye sorularımı sıraladım. İki gün önce göreve çıkmışlardı ve kısa süreceğini söylemişti. "Daha gelmedim yavrum akşama doğru gelirim ancak" dediğinde "Tamam olsun. Yaralı değilsin dimi? Diğerleri de iyi?" Diye sordum.


"İyiyiz güzelim sorun yok. Sen niye uyumuyorsun?" Dediğinde "Çeyizleri de sen hazırlarsın dimi Polatım" diye güldüm. Onunda gülüşü de kulağıma geldiğinde "Hatta az önce kaynanamla kahve içiyorduk" diyerek güldüm. Bu sefer kahkahasını duydum ve ardından da "Babaannem orada o zaman" demesini duydum. Asiye hanım bana kızı gibi davrandığı için kaynana diyeceğim tek kişinin babaannesi olacağını biliyordu.  "Tam takımız. Birazdan Sedalarda gelir ohh mis" dediğimde "Akşam geldiğimde kaçırırım seni yavrum" dedi.


Biz Polatla konuşurken gelen sese dönüp baktığımda Alpayın döne döne uyuduğunu gördüm. Salaktı malaktı ama seviyordum köpeği. Bu süreçte en büyük destekçimdi. Abimler ve annemlerle karşı karşıya kaldığımda, konuyu bilmesede hanımda duruyordu. Sesimi biraz alçaltıp konuşmaya devam ettikten bir süre sonra vedalaşıp kapatmıştık. Odadan çıkmadan da Alpayın yere sürülen pikesini üstüne attım ve çıktım.


Salona girerken annemlerin "Öyle yaparız tabi" dediğini duydum. "Neyi yapıyoruz?" Diyerek giriş yaptığımda Asiye hanım "Çeyizi diyorduk kızım. İstemeden sonra eve yerleştiririz" dedi. Hıı ev işi. Ay ben daha temizliğe gidecektim! Ellerimi kafama koyup "Ee temizlik! Ben onu unuttum!" Diye bağırdım. Odamın önündeki kutuların üstünden atlayıp çantama yöneldim ve Polatın verdiği ev anahtarını elime aldım.


Aynı şekilde kutuların üstünden atlayıp salona geçtim ve "Sizin yüzünüzden! Çeyiz de çeyiz diye beynimi yediniz! Bu çeyizleri evime nasıl dizeceğim ben! He! Ev kir pas içinde!" Diye çıkıştım. İşten geldiğim gibi eve geçip temizlik yapıyordum ama hala bitmemişti. Annem oturduğu yerden kalkıp "Kızım dedik ya akşam üstü gideriz diye. Dinlenecektin sen" dediğinde "Hayır olmaz anne. Akşam Polat gelecek onunla olurum. Temizlik işi olmaz yani" dedim.


Kapıya yönelirken "Kızım bizde gelelim yardım ederiz" diyen Asiye hanıma "Yok teşekkürler Asiye hanım. Siz kahvelerinizi için" diye gülümsedim. Babaannem "Eyi ha aferun. Hayde işun rast gelsun" dediğinde kafamı sallayıp dışarı çıktım. Çok uzağa değil diğer bloğa girdim ve ikinci kata çıkıp kapımı açtım. Güzel bir temizlik kokusu beni karşılarken kendimle gurur duydum. Daha bitmemiş temizliğim bile böyleyse maşallahtı bana.


Ayakkabılarımı çıkartıp terlik giyerken camlar açık durmasın diye erkenden aldığım tüllerime baktım. Zevkli biriydim he. Onlar sayesinde her yer mis gibi kokuyordu. Buradaki temizlik yaparken giydiğim kıyafetlerimi giydikten sonra mutfağa adımladım. Zaten evlerin dizaynı çoğunlukla aynıydı. Mutfak ve salon iç içe amerikan mutfaktı. Bir yatak odası, bir misafir odası, banyo ve boş bir oda daha vardı. Boş odayı şu anlık gerçekten de boş bırakmıştım. Belki çocuk odası olurdu ama emin değilim.


Yukarıdan patpat sesi gelince bende duvara vurdum ve Sedanın aşağıya inmesini bekledim. Onların alt katına gelmiştik ve bu temizlik serüveninde az da olsa bana yardım ediyordu. Malum kendileri iki buçuk aylık taze bir anne olunca onu çok yormak istemiyordum.


Telefonum çalmaya başlayınca beklemeden açtım ve "Abimm, tünaydın" dedim. "Tünaydın abicim. Uyandırmadım dimi?" Diye sordu. Artık herkese 'düğün öncesi telaşındayım, uyku nedir bilmiyorum' mesajını atsam iyi olabilirdi. "Uyumuyorum abi, evi temizliyorum. Sen ne yaptın? Gezmelerde misiniz hala?" Diye sordum. Kendileri Hande yengeciğimin ailesiyle tanışmaya Manisaya gitmişti. Oradan da geze geze buraya geleceklerdi. "Evet güzelim. İki güne oradayım ama merak etme" diye güldü. İsteme işinden bahsediyordu. Polat beni abimden isteyecekti ama babamların evinden isteyecekti.


Biliyorum çok saçma bir durumdu ama abim annemin ikna çabalarına dayanamayıp kabul etmişti. Biraz havadan sudan konuşup kapattığımızda Seda da gelmiş oldu.


&&&


Devamı Part 2 de...


Loading...
0%