Yeni Üyelik
100.
Bölüm

43. Bölüm

@merida_xx

"Takacağum!"


"Takmayacasun!"


"Takacağum!"


"Takmayacasun!"


"Takacağum dedum!"


"Bende takmayacasun dedim ana!"


"İnat ettu!" Diye sinirle arkasına yaslanan Songül hanım gelinine sinirle baktı. Asiye hanım elini dizlerine koyup "Anne, Hilal takı kesesi olsun dedi diyorum!" Diye bezgince konuşunca Songül hanım onu umursamadan omuz silkti.


Sonra da "Yeni yeni icat çıkartman! Takı kesesu nedur! Takacağum boynuna işte!" Diye bağırıp çayını yudumladı. Asiye hanım yakasını açıp "Allahım sabır yarabbim" diyerek nefesleniyordu. Oğuz televizyon kanalını değiştirip "Yemin ederim aile hayatım üniversite hayatımdan daha aksiyonlu" diyerek yakındı. Asiye hanım keyif yapan oğluna bakıp "Oğuz, ara bakalım abini ne yapmış?" Diye sordu.


Oğuz ayaklarını sallayıp "Az önce aradım anne, eşyalarını yerleştirme bitirmişler" dedi. Asiye hanım, kaynanasına bakıp "Tekrar ara da gelsin o zaman" dediğinde Oğuz "Anne bir salsanız mı artık abimi. Adam müstakbel yengemle rahat bir nefes alsın" diye konuştu.


Songül hanım "Ula evleniyi zaten daha ne nefesu!" Diye onaylamaz bakışlar atınca Oğuz "Adam pimi çekilmiş bomba gibi etrafta geziyor babaanne. Herkes bir taraftan yükleniyor, biraz birbirleriyle vakit geçirsinler" dediğinde Asiye hanım şaşkınca oğluna baktı. Sonra da elini oğlunun alnına koyup "Ateşin de yok oğlum" dedi ve merakla oğluna baktı.


Oğlundaki bu anlayışlı hal kesinlikle hayra alamet değildi. Kesin bir şey yapmıştı ve destekçisini koruyordu. Asiye hanım gözlerini kısmış oğluna bakarken "Anne ne alaka ya? Ben artık olgun bir insanım, böyle düşünebilirim" dediğinde Ülker hanım "Kesin bir bok yedi" diyerek yeğenine baktı.


Oğuz aile üyelerine göz devirdikten sonra televizyonuna geri döndü. Üniversitesi artık bitmişti ve taze bir mezundu. Şimdiki hedefi ise atanmaktan başka bir şey değildi. Aslında kafasında bazı tilkiler dolanıyordu ama abisi yanında olmadan dillendirmek istemiyordu. Kısacası annesi haklıydı, bir boklar yiyecekti ve destekçisini koruması gerekiyordu.


"Hamam etçemiyuk?" Diye soran Songül hanıma, Ülker hanım "Evet anne. Üç gün var ama daha. Öğlen hamam, akşam kına, sonraki günde düğün inşallah" diye cevap verdi. Hilal ve Polatın düğününe dört gün kalmıştı artık. Her şey bitmiş sadece düğün zamanını bekliyorlardı.


Karadere ailesi hamam için ne yapsak diye düşünürken, diğer tarafta olan Akabey ailesi ise yine birbirini yiyordu.


"Oynayacaksın!"


"Oynamayacağım!"


"Oynayacaksın dedim Aydın!"


"Bende oynamayacağım dedim Aysun!"


"Kızının düğününde oynamamak ne demek Aydın! Kızınla karşılıklı oynamak istemiyor musun sen?"


"Kızımla her zaman karşılıklı oynarım Aysun. Elin adamıyla evleniyor diye göbek mi atayım!"


Aysun hanım eşine sinirle bakarken Alpay "Ben oturmayı düşünmüyorum şahsen" diyerek omuz silkti. Sonra da babasına dönüp "Baba madem Hilalin Polatla evlenmesine oynamak istemiyorsun o zaman gelecek torunların için oyna" diye sırıttığında Aydın bey oturduğu yerden hızla kalkıp Alpaya atıldı. Aydın bey ve Alpay ufak çaplı boğuşmaya girince Aysun hanım bakışlarını onlardan çekip kaynanasına baktı.


Hanife hanım "Duramaz o oynar. Hele çarpuğun diğer babasuyla oynaduğunu görsun, duramaz yerunde" diyerek gelinine moral verdi. Aysun hanım da içinden umarım diye geçirip dualar etti. Eve yeni giren Demir ise boğuşan babası ve kardeşine bir şey demeyip babaannesinin yanına oturduğunda Hanife hanım sırıtarak torununa baktı.


Demirle birleşen bakışlarıyla "Uşağum?" Diye mırıldanınca Demir konuyu anlayıp, hemen oturduğu yerden kalkıp "Oldu o zamn bana müsade" dedi ve kapıya ilerledi. Hanife hanım arkasından "Demirr! Ula nere gidiyisun! Gel ha buraya daha kizu soracağum" bağırdı ama alamadığı karşılıkla "Nerelidur? Aynu toprak mi?" Diye tekrar bağırdı ama yine cevapsız kalınca gelinine dönüp "Yetuşturdığun uşağa bak!" Diye burun kıvırdı.


Aysun hanım kaynanasına bakıp gülümsedikten sonra "Önce sen kendi uşağına bak anne. Benimkiler senin uşağına çekti" dedi ve hala oğluyla boğuşan kocasını gösterdi. Hanife hanım, gelinini duymazlıktan gelip "Şimdi bu kız baba evunden çıkmayacak mi?" Diye sordu.


Aysun hanım olumsuz anlamda kafa sallayıp "Yok anne. Askeriyeden nasıl konvoy yapsınlar? Nikahtan sonra direkt düğün salonuna gideceğiz" dedi. Hanife hanım "Her bi şeyi değuşik ha bu çarpuğun zaten. Yok ne imiş taku kesesu olacağımış. Eski koye yenu adet! Takacağum ama ben yineda inat değul mi" diyerek kendi kendini gazlarken Belgin hanım yeni boyadığı saçlarını savura savura salona girdi.


Aysun hanım eltisine baktığında yeni boyaları saçlarını gördü ve "Kız ne güzel olmuş" diye beğeniyle konuştu. Sonrada "Ayy Belgin gel bak düğünde bunu yaptıracağım kuaföre" diyerek heyecanla telefonuna sarıldı. Belgin hanımda boğuşma seslerini boş verip koltuktaki boş yere oturdu ve dikkatini eltisine verdi.


İki aile de heyecandan birbirlerine sararken diğer taraftaki tim üyeleri de aynı sorunla uğraşıyordu. Sadece onlarınki biraz daha farklıydı.


"Bak biladerim, ben daha konutanım teklif ettiği dakikada, an da dedim halay başı benim diye! Hiç umurumda değilsiniz" diyen Halile ilk tepki ona hareket çeken Faruktan gelmişti. "Ulan bu aşkın krokisini çizen kişi benim. O yüzden de halay başı benim!" Diyerek saçını kuruladığı havluyu kurusun diye dolabın kapağına astı.


Safa ellerini ensesinde birleştirmiş bir vaziyette yatakta uzanırken "Valla ben nikah şahidiyim zaten. Bir nebze sağdıç sayılırım, sizin aksinize" diye keyifle sırıttı. Özalp yattığı yerden doğrulup "Ya abi ben diyorum ki, şu Ferdiyi ortadan kaldırayım ve Hilalin nikah şahidi de ben olayım?" Diye sorduğunda Emir "Yardım ederim ama şahit ben olursam" dedi.


Bu sefer hareket çeken kişi Özalp olduğunda, ikili ufak bir tartışmaya girmiş oldu. Halil oturduğu sandalyede doğrulup "Ulan ben kız tarafıyım. Kız tarafına öncelik tanınmalı" dediğinde Akın "Nerden kız tarafı oluyorsun lan sen? Erkek tarafısın bizim gibi" diye güldü. Serhat cıklayarak olaya dahil olduğunda "Biz Hilal timi olarak, bak timimiz adı bile Hilal, biz kız tarafıyız kardeşim" dedi.


Emir de öne çıkıp "Kusura bakmayın ama burada kız tarafı olacak bir tim varsa o da biziz. Çünkü niye? Sorun hadi. Niye deyin?" Diye beklentiyle baktığında Halil "Niye lan?" Diye sordu. Emir, parmağını Safaya uzatıp "Önce Safa komutanımı sevdiğine kavuşturdu" parmağını camdan dışarıya yöneltip "Sonra da Yakup komutanımı sevdiğine kavuşturdu. Adam şu an evinde eşiyle çocuğuyla oturuyor" dedi. Özlap "Yani? Bundan ne anlamamız gerekiyordu?" Diye sordu.


Emir gururla göğsünü kabarttı ve "Bizi daha çok seviyor işte. Sevmese iyilik yapmaz" dedi. Özalp "Vay anasını satayım, düşünceye bak" diye abartılı bir tepki verince Emir sinirle ona baktı. "Kudur lan" diye çıkıştı.


Ortamda duyulan boğaz temizleme sesiyle herkesin bakışları Bülente döndü. Bülent "Aslında bakarsanız, halay başı olmak benim hakkım" diyince Halil "Sen nerden çıktın lan şimdi?" Diye yükseldi. Bülent elini biraz kaldırıp "Hiç kusura bakmayın ama Hilal hanımla ilgili olan her şeyde baş karakter bendim" dedi ve "Albayıma durumları açıklarken ömrümden ömür gidiyordu, o yüzden halay başı benim komutanım" diye ekledi.


Faruk yüzündeki gülümsemeyle Bülente yaklaşıp "Bir daha söyle!" Diyince Bülent "Hala-" diyordu ki Faruk "O değil lan! En son dediğin kelime" dedi. Bülent "Komutanım?" Diye merakla baktığında Faruk ciddi bir moda geçip "Asker! Düğünde halay başı olmak falan yok! Bu bir emirdir!" Diye bağırdı. Faruk anlık olarak rütbesini kullanmaya karar vermişti ve bu durumdan şu an çok keyif alıyordu.


Halil oturduğu yerden sırıtarak kalkıp "Asker! Sana da düğünde halay başı olmak yasak! Bu bir emirdir!" Diye bağırdı ve Faruğa bakarak alkış tutturdu. Hilal timi Faruğun yüz ifadesine kahkaha atarken Akın, arkadaşına bakıp "Biraz düşünsen, bak çokta değil biraz yani" diyerek arkadaşına sinir dolu bakışlarını yolladı. Halil ise hala alkış tutarak Faruğun etrafında dönüyordu. "Bak böyle böyle oynayacağım" diyerek bazı dans figürlerini de göstermeyi ihmal etmiyordu.


....................................................................................


Elimdeki çamaşırımı çekmeceye koyduktan sonra oturduğum yerden kalktım ve dolabın kapağını kapattım. Yatakta uzanan Polatıma baktığımda elini başının altına koymuş beni izliyordu. "Rahatınız yerindedir umarım?" Diye sorduğumda bana uzandı ve hızlıca yanına çekti.


Yüzümdeki gülümseme yerini koruyorken "Sen başka iş yap ben kendim yerleştiririm dedin ama yavrum" dedi ve perçemlerini düzeltti. "He sende dedin ki bari bu fırsatta nişanlımı izleyeyim" dediğimde hiç reddetme gereği duymadan kafasını salladı ve çenemden öpüp "Aynen öyle dedim" dedi.


"Baktım ki böyle süzüle süzüle bir oraya bir buraya gidiyor" boynuma öpücük "Biraz da kızmış, burnu havada homurdanıyor" diğer tarafıma öpücük "Dedim nasıl da seyirlik bir manzara" bu sefer dudağımdan öpmüştü. Son derece keyifli bir şekilde uzanmaya devam ederken "Yani sende haklısın, ben olsam bende bakardım" dedim.


Polat gülüp dudaklarımı tekrar öptüğünde "Ölürüm sana. Kalk hadi başka iş kaldıysa onları da yapalım yavrum yoksa dayanamayıp yapışacağım" diye kendi kendine yükseldi ve yataktan doğruldu. Onun bu hallerine gülüp bende yataktan kalktığımda doğruca mutfağa geçtik.


Bir işimiz kalmamıştı ama acıkmıştık, yani yemek yapsak güzel olurdu. Tam takır olan dolabı açtığımda içindeki taze ve yeni yiyeceklerle gülümsedim. Yiyeceklere bakarken "Polatım ne yiyelim?" Diye sordum. Belimdeki elle yanımda olduğunu anladım. Kafamı çevirip ona baktığımda saçlarımdan öptü ve dolaba bakmaya devam ettik.


Telefonumun çalmasıyla dolabın önünden ayrılıp salona geçtim. Gelinlikçim arıyordu. "Alo?" Dediğimde "Hilal hanım rahatsız etmiyorumdur umarım" diyen kişiyle "Hayır buyurun" dedim. Kadın gelinliğimin bir saat içinde geleceğini söyledikten sonra kapatmıştık. Mutfaktan bana bakan Polatıma gülerek yaklaşıp "Gelinliğim geliyormuş" dedim. Aslında damatlık ve gelinliği aynı anda almıştık ama gelinliğe bir kaç daraltma yapıldığı için bugün geliyordu.


Polat belimi kavrayıp beni kendine çekince "Gelsin gelsin. Merak ediyorum" dedi. Gelinliği ona göstermediğim için ufak triplerini hatırlayınca kıkırdadım ve "Düğünde görürsün işte Polatım" dedim. Sıkıntılı bir nefes alıp "Göstermeyeceksin dimi?" Diye sordu. Onu reddedip yanağından öptüm ve tekrar mutfağa girdim.


Arkamdan gelirken "En azından biraz göreyim" diye bir umut konuşuyordu ama kararım netti. Bu tarz inanışlarım olmasa da bu hoşuma gidiyordu. Zaten annemlersiz gittiğimiz için bunu öğrendikleri gibi triplenmişlerdi. Biz ne anlarmışızdan girip düğüne de çağırmasaydınızdan çıkmışlardı. Aslında çok keyifli bir hazırlıktı ama çok kafadan bir çok ses çıkınca insan ister istemez yoruluyordu.


En sonunda makarna için su koyarken Polata döndüm ve "Olmaz Polatım, zaten içine giyeceğimi gördün bari gelinliği görme" dedim. Eşyaları yerleştirirken gelinliğin içine giyeceğim jartiyerimi görmüş ve baya bir incelemişti. Zaten o yüzden yanımdan göndermiştim, her çamaşırımı uzunca inceleyip veriyordu ve bana zaman kaybettiriyordu. Nedeni ise çamaşırlarda beni düşünmesiymiş, hatta kendileri favori bir parça da belirlemişti.


Suyu kaynaması için ocağa aldığımda Polat bana yaklaştı ve kollarını belime sarıp sarıldı. "Olsun yavrum. Hem o şeyin de ne olduğunu anlamam kaç dakikamı aldı biliyor musun?" Dediğinde sesli bir şekilde gülmüştüm. Valizden bana uzatırken ip kısmından tutmuştu ve her şeyi birbirine dolamıştı. Boynumdan öpüp geri çekildiğinde elimdeki tahta kaşığı kaldırıp "Yavrum bu ne böyle? Ayakkabı bağcığı mı?" Diyerek taklidini yaptığımda o da gülmüştü.


"Yavrum ne bileyim ben, karmakarışık bir şey" dediğinde "Neyseki artık biliyorsun ve alışacaksın" diye hinle gülümsedim. Polatın gülümsemeside aynı hinliğe ulaşınca "Az kaldı az bekle sen" dedi. Polatıma öpücük atıp makarnayı tencereye koydum, tuzunu ve yağını da koyduktan sonra tekrar dolaba yöneldim. Sos için malzeme çıkartmaya başladım.


*


"Beni ucuna yazma! Zor silinir" Diye bağıran Canana gülüp sırtımdaki düğümleri atan babaanneme döndüm. "Düzgün at kız" dediğimde babaannem bana yaklaşıp "Kız konu fenaluk olsun! En eyisuni yaparum" dedi ve düğme kısmına bir düğüm daha attı. Babaanneme gülüp aynadaki yansımama baktım. Kuğu gibi olmuştum resmen. Maşallahtı.


Nikahlardan sonra soluğu düğün salonunda almıştık ve hala hazırlanıyordum. Annem ve Asiye hanım salondaki işleri kontrol ediyordu, kızlar yanımda ayakkabımın altına isim yazıyordu, diğerleri ne yapıyordu hiç bilmiyorum. Sadece babamın bir köşede 'vazgeçtim' dememi bekliyor olduğuna emindim.


&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%