Yeni Üyelik
105.
Bölüm

45. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Ona ayak uydurup karargaha girdiğimizde adımlarını takip ettim. Bir odaya girdiğimizde kafamı ona çevirip "Tamam kurtulduk sorun yok" dedim ama Alpay beni takmayıp kollarımdan tuttu ve sedyeye yatırdı. Revire mi gelmiştik? Tülün arkasından ultrasonu çıkartıp yanımıza getirdiğinde "Alpay kurtulduk işte ne yapıyorsun? Düşünce bir yerlerini mi yaraladın?" Diye sordum.


Alpay yine beni takmayıp makinayı açtı ve karnımı sıyırmaya başladı. "Alpay vallahi kafana geçiricem şimdi bir tane ama. Ne yapıyorsun?" Diye çıkıştığımda probun ucuna jel sıkıp karnıma koydu. "Hey sizde kimsiniz?" Diye içeriye giren doktora baktım. Bu Alpayın yerine gelen doktordu. Doktor bize bakıp sonra ultrasona baktı ve "İç kanaması mı var?" Diye sordu. Ultrasonu burada tek bu sebeple kullandığı için oldukça mantıklı bir soruydu.


Alpayın "Hasiktir" diyerek ağlamaya başlamasıyla endişeyle ona baktım. Öne eğdiği kafasını kaldırıp burnunu çekti ve koluyla göz yaşlarını silip "Gerizekalı bana değil ekrana bak" diyerek çenemi tutup ultrason ekranına çevirdi. Ekrandaki karartının içinde küçük beyaz şeye şokla bakarken yanımızdaki doktorun "Oha! Bebek!" Demesiyle nefesimi tuttum.


O ekrandaki küçük şey neydi? "O ne?" Diye fısıldadığımda Alpay "Yeğenim" diye cevap verdi ve "Anne oluyorsun gerizekalı" dedi ekledi. Gördüğüm ekran buğulanırken bakışlarımı Alpaya çevirdim. Yüzünde koca bir gülümsemeyle gözyaşları sakince yanağından akıp gidiyordu. "Alpay?" Dediğimde kafasını sallayıp "Evet" dedi. Tekrar ekrana baktığımda bedenimi saran Alpayı hissettim. Kollarını sıkıca bana sarmıştı ama ben sadece ekrana bakıyordum.


"Hamileyim" dediğimde "Evet" diye cevap verdi ama ben bir kaç kere daha bunu tekrarladım. Karnımda başka bir el hissettiğimde az önceki doktor peçeteyle karnımı siliyordu. Şu an neler hissedeceğimi asla bilmiyordum. Bir şey hissediyor muyum onu da bilmiyordum. Alpay beni bırakıp bir tuşa bastığında çıkan küçük kağıdı aldı ve gülümsedi.


Beni ellerimden tutup doğrulttuğunda yanaklarımı silmeye başladı. Ağlıyor muydum ki? Sanki kalbimde biraz hızlı atıyordu? "İyisin, hatta iyisiniz" dediğinde kafamı salladım ve "İyiyiz" dedim. "Gel hadi hava alalım biraz" dedi ve tekrar elimi tutup geldiğimiz yolu dışarı çıkmaya başladık. Adımlarım Alpayı takip ederken aklım hala az önce öğrendiğim bebeğimdeydi. Bebeğim. Benim bebeğim. Polatla benim bebeğim. Bizim bebeğimiz.


Dışarıya çıktığımızda yüzüme vuran güneşe bu sefer sinirlenmedim. Hatta bahçedeki kuru gürültüye bile sinirlenmedim. Merdivenleri inip bizimkilerle karşılıklı gelince "Ne o kaçacak bahane bulamadınız mı?" Diye soran abime baktım. Aslında senden bir ömür kaçacak bahanem var mı deseydim ki? Annem "Oğlum niye ağlak ağlak bakıyorsunuz ne oldu?" Diye yanımıza yaklaşınca babam da "Kızım ne oldu?" Diye sordu.


Babama bakıp gülümsedim ve "Baba hani bizim baba kız derslerimiz vardı ya" dedim. Babam kafasını sallayıp "Evet hala var kızım" diye cevap verdiğinde bende Alpayın elini bırakıp babama yaklaştım ve karşısına gelince elimdeki kağıdı sıkı sıkı tutup "O derslerde müfredat değişikliğine gidebiliriz" dedim. Babam anlamsız bakışlar atmaya başlarken "Ne değişikliği?" Diye sordu. Burnumu çekip kafamı biraz yana eğdim ve "O dersler artık dede torun dersleri olabilir" dedim.


Babamın bakışları donuklaşırken yengemin "Aaa!" Diye attığı sevinç çığlığını duymazlıktan geldim. Babamın gözleri usul usul dolarken "Ne?" Diye sordu. "Dede torun?" Diyerek gözlerini kırpıştırırken "Evet. Dede torun" dedim ve kitlenmiş şekilde bana bakan abime bakıp "Artık sadece beni değil yeğenini de kovalıyorsun unutma" dedim.


Annem hemen çeşmelerini açmış bana bakıyorken merdivenlerden inen Halil "Alpay seni arıyorum bende ya. Nasılsın? Bir şey soracaktım" dediğinde Alpay, Halile dönüp "Dayıyım sen nasılsın?" Dedi. Halil kaşlarını çatıp "Ne dayısı be oğlum? Neyse beni dinle ön-" dedi ve koca gözlerle bana dönüp baktı. Ağzı da kocaman açıldığında "Lan!" Diye bağırdı. Sonrada Alpaya dönüp "Oha!" Dedi ve "Bende dayıyım!" Diye sevinçle bağırdı.


Alpayın yüzündeki gülümseme hemen solup "Seni sikerim bak. Dayı benim, sen git hala ol" diye çıkıştı. Halil onu umursamayıp bana döndü ve hızlıca bana sarıldı. Bende ona sarılırken Alpay, Halili benden kopardı ve "Dayısı benim bak!" Diye çıkışmaya devam etti. Onları tartışmalarıyla bırakıp bizimkilere döndüğümde hepsi hala aynı şekilde bana bakıyordu. Onlara gülümseyip elimdeki kağıdı öne uzatıp "Bakın" dedim.


Annem hıçkırıklar eşliğinde beni kolları arasına aldı ve saçlarımı okşayıp "Güzel kızım benim, anne mi oluyorsun sen?" Dedi. Kollarımı anneme sarıp sarıldığımda gözümden akan yaşları kontrol edemedim. Anneme sarılırken yeni yeni kendine gelen babam ve abime baktım. Babam gözlerini kırpıştırıp amcama döndüğünden amcam otuz iki diş sırıtıp "Dede de oldun artık" dedi. Babam kafasını sallayıp "Oldum galiba" dedi ve bize dönüp annemle beni sarılmış halde sarmaladı.


Saçlarıma bıraktığı öpücükle mutlulukla etrafa bakmaya devam ettim. Abim elimdeki kağıda bakıyordu, o yüzden kağıdı ona doğru uzattım. Gözlerime bakıp kapıda uzandı ve "Dayı mı oluyorum?" Diye sordu. Annemle babamın kolları arasında kafamı sallarken Alpay "Bir de bu çıktı! Bu hikayede tek dayı var o da benim!" Diye bağırdığında abim ona bakıp "Siktir oradan" dedi ve kağıdı incelemeye başladı.


Annemlerden ayrıldığımda annem hemen yanaklarını silmeye başladı. Amcam "Kızım gel bende sarılayım" dediğinde "Ee tabi torununuzu sevgiyle büyütmeniz gerekiyor" diyerek ona adımladım ve açtığı kollarının arasına girdim. Yengemlede sarıldıktan sonra en son Kaan abinin kolunun altında kaldım. "Şimdi bende dayı oldum ama şu kavgaya karışmak istemiyorum" diyen Kaan abiyle önümüzdeki Alpayın, bir Halile bir abime bağrındığını gördüm ve güldüm.


Annem ve babam hala bana bakarken "Albayım?" Diye seslenen askere döndük. Merdivenlerin başında duran asker "Albayım, Gece timi görevi başarılı bir şekilde bitirmiş. Yaralı yok ve dönmek için helikopter istediler" dediğinde daha da rahatlamıştım. Polatım iyiydi ve geliyordu. Acaba onun tepkisi ne olacak? Kesin mutlu olurdu ona emindim ama yine de görmek istiyordum.


Babam "Tamam helikoptere söyle çıksın" dediğinde abim "Albayım bende gideyim" dedi ve elindeki bebeğimin fotoğrafını gösterdi. Aslında ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum o yüzden abim söyleyebilirdi. Babama bakıp "İşi yoksa gitsin baba" dediğimde babam, amcama döndü ve "Var mı işi?" Diye sordu. Amcam abimin timinden, babam ise Polatımın timinden sorumlu olduğu için ona sorması mantıklıydı.


Amcam "Eğitim veriyor" diyerek az önceki askerleri gösterdiğinde Halil "Durun!" Diye bağırdı ve içeriye doğru koştu. Bir kaç dakika sonra sürüklediği Emreyle "Emre komutanım da eğitim verebilir komutanım" diye gülümsedi. Emre yeni uyanıyor gibi etrafa bakarken amcam "Evet Emre yaparsın" dedi ve arkadaki askerleri işaret etti.


Emre abi "Emredersiniz komutanım!" Dedi ama neyi kabul ettiğinden haberi yok gibiydi de. Abim, Emre abiye yaklaşıp bir şeyler dediğinde Emre abinin boş bakışları hızlıca bana dönmüş ve "Ne!" Diye bağırmıştı. Sonrada abime dönüp "Tamam tamam hadi git sen" dedi ve onu iteledi. Elindeki ultrasonu alıp arkasına not yazmak için kalem aradım. Amcamın cebinde takılı kalemle onu aldım ve notumu yazdım. Kağıdı abime uzattım. Abim babamlara selam verip helikopterlerin olduğu yere doğru koştuğunda bende hızlıca telefonumu çıkarttım ve Barış abimi aramaya başladım.


Abim telefonu açtığı gibi "Abii! Dayı oluyorsun!" Diye bağırdım ve Alpayın "Ulan sınanıyorum ama he!" Dediğini duydum. Yanıma gelip telefonu kulağımdan çekti ve "Bak Barış, son zamanlarda seni seviyor olmam dayı olabileceğin anlamına gelmiyor! Dayı olan benim, sen git teyze falan ol!" Dedi. Telefonu bana geri uzatırken de "Dayı nüfusundaki artışla katliam çıkartabilirim" dedi ve Halile dönüp "Sen de hala ol işte ne uzattın!" Diye söylenmeye devam etti.


....................................................................................


Demir, elindeki ultrason resmine bakarken yüzündeki anlamsız gülümsemeyi silemiyordu. "Komutanım iniyoruz!" Diye bağıran pilotla camdan aşağıya doğru baktı. Gördüğü üniformalarla yüzünü ciddileştirip arkasına yaslandı ve resmi cebine koydu. Ufak sarsıntılarla inen helikopterin kapısı açıldığında helikopterin sesinden dolayı "Bismillah! Ödüm koptu komutanım!" Diyerek bağıran Faruk, Demiri görünce korkmuştu.


Safa, helikoptere atlayıp boş yere oturduğunda "Komutanım hayırdır?" Diye sordu ve kaskını çıkardı. Tim üyeleri karşılıklı olan oturma yerlerine oturduklarında en son helikoptere binen Polat endişeyle Demire baktı. Polatın aklından türlü türlü senaryolar geçerken "Ne oldu?" Diye sordu. Akın da suyunu yudumlayıp "Kötü bir şey yok dimi komutanım?" Dedi. Polat, Demirin sessizliğiyle iyice endişelenirken sinirle kaskını çıkardı ve Demire bakıp "Ne oldu diyorum?" Diye bağırdı.


Demir, karşısında ona sinirle bakan Polatı incelerken elindeki sargıyı gördü. "Eline ne oldu?" Diye sorduğunda Polat "Siktirme elimi şimdi! Ne oldu diyorum konuşsana! Hilale bir şey mi oldu? İyi mi?" Diye tekrar bağırdı. Demir, bakışlarını Polattan çekip göreve yeni dönen Yakuba baktığında, Yakup "Ufak bir kesi komutanım" diyerek Polatın elini açıkladı.


Polat, tekrar bağıracağı sırada Demir "Bağırma lan!" Diye bağırdı. Polat "Konuş lan o zaman!" Diye karşılık verdi. Demir "Misafirimiz var" dediğinde Polat anlamsız şekilde ona baktı. Emir "Babaanneler mi döndü yoksa?" Diye sordu. Yaz mevsimine girdikleri için Polatın ailesi ve babaanneler köye geri dönmüşlerdi ve Demir misafir deyince Emirin aklına direkt o ihtimal gelmişti.


Demir, Polata bakıp "Sen niye misafir sevmiyorsun lan?" Diye sordu. Polat rahat bir nefes verip "En başından söylesene bunu! Kaç saattir neler kurdum haberin var mı!" Dedi ve "Misafiri niye seveyim ki?" Diye sordu. Demir kaşlarını çatıp "Bizi de mi istemiyorsun lan sen evde?" Diye çıkıştı. Polat öne doğru eğilip "Siz misafir misiniz Demir?" Diye sordu. Demir kafasını sallayıp "Doğru değiliz" dedi ve elini cebine attı.


"Hilal alışveriş listesi yolladı, eve gelmeden alsın dedi" dediğinde Polat "Sana niye verdi ki?" Diye sordu ve Demirin uzattığı kağıdı aldı. Demirdeki bakışlarını kağıda indirdiğinde yazan yazıyı okudu. Misafir sevmediğini biliyorum Polatım ama bu misafirimiz biraz farklı, minik ve seni şimdiden çok seviyor yazısını üç dört kere okumuştu. Faruk "Bilmece mi komutanım?" Diye sorunca Polat, Demire baktı.


Demir, Polattaki bakışlara gülümsediğinde Polat tekrar kağıdı okudu ve kağıdın arkasındaki karartıyla kağıdı parmakları arasında çevirdi. Şimdi gördüğü resimle nefesi kesilirken yanında oturan Faruk "Oha!" Diye bağırarak ayaklandı. Faruğun ayaklanması yüzünden ufak bir sarsılan helikopterle Demir "Lan düşüreceksin şimdi hepimizi otur şuraya!" Diye bağırdı ve Faruğu kolundan tuttuğu gibi yerine oturttu.


Polat ise bir resme bakıyor bir de arkasındaki yazıyı okuyup duruyordu. Öyleki şu an konuşulan şeylerden bir haberdi. En sonunda ellerinde tutuğu gerçekle gözlerini kapattı ve derin nefesler aldı. Titrek bir nefes bırakıp bakışlarını Demire götürdüğünde elindeki resmi gösterip "Baba oluyorum" diye mırıldandı. Demir kafasını sallayıp "Öyle gibi" diye güldüğünde Polatta gülümseyip arkasına yaslandı ve "Baba oluyorum" diye tekrar mırıldandı.


Diğerleri sevinçle bağırıp konuşurken Polat kendini onlara kapatmış elindeki resme bakıyordu. Karanlık resmin ortasındaki beyazlıkta parmaklarını gezdiriyor ve "Bebeğimiz oluyor" diye mırıldanıyordu.


Askeriye iniş yapan helikopterle Polat hemen kapıyı açıp dışarı atlamıştı. Bakışları etraftı tararken dışarıda çalışan askerlerden başka bir şey göremedi. Adımları evine doğru yöneldiğinde yanından geçtiği Yavuz beyi ve Aydın beyi farketmemişti bile. Aydın bey önlerinden hızlıca geçen Polata bakıp güldüğünde Yavuz bey "Uçmuş" diye güldü. Aydın bey kafasını sallayıp bakışlarını diğer askerlerine çevirdiğinde helikopterin önünde birbirlerine sarıldıklarını gördü.


Yavuz bey abisine bakıp "Hilal kızımı duydun dimi? Benimde torunummuş" dediğinde Aydın bey kardeşine bakıp "Kızım yetmedi şimdi de torunumu mu istiyorsun lan!" Diye yükseldi. Yavuz bey daha da sırıtıp "Gerçi zaten bir dede daha var. Alpay haklı mı acaba? Bulunduğun sıfattaki nüfus artınca insan gerçekten de sinir oluyormuş" dediğinde abisinin aklına gelmeyen Davut beyi hatırlattı.


Aydın bey omuz silkip "Onlar şehir dışında, o yüzden  kızım ve torunum hep benimle olacak" derken "Gelin gelin Asiyecim. Vallahi hayırlısıyla hele bir doğsun yardım ederiz beraber" diye konuşarak gelen eşine baktı. Aysun hanım gülen yüzüyle "Tamam dünürüm hadi dikkatli olun" diyerek telefonu kapatınca eşine baktı ve "Asiye hanımla konuştum hayatım. Buraya gelecekmişler ilk uçakla" dedi.


Aydın bey, önce kardeşine sonra eşine bakıp büyük bir istekle "Gidecekler ama dimi?" Diye sordu. Yavuz bey abisinin haline kahkaha atıp karargaha geri girdi.


Polat üçer beşer çıktığı merdivenlerle evinin kapısına hızla ulaşmış oldu. Ceplerini arayıp anahtar ararken üstünü değiştirmediği aklına geldi ve anahtarının karargahta olduğunu hatırladı. "Hay ben böyle işin" diye kendine kızarken açılan kapıyla kafasını hemen eşine çevirdi. Hilal gülen yüzüyle eşini karşılayıp "Hoşgeldin Polatım" dediğinde Polat hemen içeri girip Hilalin dudaklarına kapandı.


Polatın durmayan öpücükleri Hilali güldürürken "Polatım dursana" dedi ama Polat, Hilali duymayıp avuçları arasındaki yüze öpücüklerini kondurmaya devam etti. Her öpücüğünün ardından bir şeyler söylüyordu. Hilal, Polatı durdurmak için ellerini onun yanaklarına koyduğunda Polat alnını Hilalin alnına dayadı ve "Bebeğimiz olacak" diye sevinçle konuştu. Hilal, Polatın gözlerinde daha önce hiç görmediği ışıltıyı biraz kıskansada bunun sebebinin bebekleri olduğunu bildiğinden "Evet. Bebeğimiz oluyor" diyerek kafasını salladı.


Polat, Hilali kendine çekip sıkıca sarılırken kafasını boynuna koydu ve öpücüklerine devam etti. Merdivenlerden inen Seda karnını ovalarken, sarılan çifti görüp gülümsedi. Akan gözyaşlarını silip burnunu çektiğinde "Kurban olduğum? Sen niye ayaklandın?" Diyerek merdivenlerden çıkan kocasına baktı. "Yakupp, Hilal hamile biliyor musun?" Diye sorduğunda Yakup gülümseyip "Biliyorum gülüm. Ama sen ayaklanmasaydın?" Dedi ve elini artık dört ay sonra aralarına katılacak olan oğlunun üstüne koyup sevdi.


Seda omuz silkip "Bir şey olmaz" dediğinde tekrar Hilal ve Polata baktı. Gülümseyen yüzü Polatın postallarıyla eve girdiğini görünce solmaya başladı. Yakup eşindeki değişimi görüp baktığı yere baktığında dudaklarını kemirdi. "Polat abi kirli ayakkabılarla mı girdin eve!" Diye bağıran eşiyle komutanının açık olan kapısını Hilale mahçup bakışlar atarak kapattı. Hilal onun haline gülmüştü ama o şu an hiç gülemiyordu. Çünkü hamilelikte değişen hormonlar sayesinde eşindeki en sevmediği huyu bu temizlik takıntılığı olmuştu. Ve kapıyı kapatmasaydı eşinin sadece lafta kalmayıp daha fena şeyler yapabilecek olduğunu biliyordu.


&&&


Evett, bu artan nüfus umarım sizi Alpay ve Aydın bey kadar kötü etkilememiştir 😂😂.


Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım😘


Diğer bölümde görüşmek üzere 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%