Yeni Üyelik
7.
Bölüm

5. Bölüm

@merida_xx

Hastaneden çıkıp arabaya bindiğimde ayılmak için gözlerimi ovuşturdum. Eve giderken kaza yapmak istemezdim sonuçta. "Ayy daha alışveriş yapacağım ya!" Diye marketlik yapacak olmam aklıma gelmişti.


Yorgun olduğum için markete kadar sessiz bir şekilde sürmüştüm. Markete gelincede son derece bezmiş yüzümü takındığıma emin olup adımlarımı sebze reyonuna ilerledim. Hayret! Çürük patates kokusu yoktu. Gayet ferah bir marketti. Artık daimi müşterisi olacaktım, kartları varsa hemen almam lazımdı.


Arabayı reyona yaklaştırıp kabak, domates, havuç ve daha bir çok sebze aldım. Peynir vari şeyleri de alınca dolmuş arabaya gözlerimi devirdim. Gitti yine paralar! Hazır paralarım uçup gidecekken bari tam gitsin diye arabayı hevesle abur cuburlara sürdüm.


"Bunu da alayım..bunu da yerim...bu yeni çıkmış galiba" diye diye alışverişimi tamamladım ve kasaya doğru ilerledim. Bir servette buraya bıraktıktan sonra arabayı arabama doğru sürdüm. Taşınacak gibi değildi çünkü!


Poşetleri bagaja yerleştirirken ağzımdaki çikolatayı emikliyordum. Direk yiyince çabuk bitiyordu. Böyle daha tasarruflu. "Kızım?" Diye birinin seslenmesiyle o tarafa döndüğümde Aysun hanımı gördüm. "Aysun hanım?" Diye kadının elindeki valize daha doğrusu valizime baktım.


Gülerek bana yaklaşıp kollarını bana doladı. Ağzımdaki çikolatayla şaşkınca kalakalmıştım. Bende hafifçe sarıldığımda biraz uzaklaşıp yanağımdan öptü. "Bende sana geliyordum kızım. Biraz bir şeyler alayım dedim ama geç kalmışım" diye bagajıma baktı.


"Beni nasıl buldunuz?" Diye elimde olmadan sordum. Aysun hanım gülümseyip "Baban araştırmış birazcık. Ondan öğrendim, rahatsız olduysan gidebilirim tabi" diye yüzünü düşürünce buna üzülüp "Hayır hayır yanlış anladınız, ben sadece beklemiyordum o yüzden" diye kendimi açıkladım.


Aysun hanımın yüzündeki durgunluk dağılmış onun yerine mutluluk gelmişti. "İhtiyaçlarını aldın mı peki kızım? Ben eşyalarını getireyim dedim lazım olurlar" diye valizi işaret etti. "İyi düşünmüşsünüz. Geçen gelmiştim ama alamadım" dedim. Kafasını sallayıp "Biliyorum, Demir söylemişti" diye konuştu. Demir. Acaba görevden gelmiş miydi ki?


"Döndü mü o?" Diye valizimi aldım ve arkaya yerleştirdim. Aysun hanım burukça gülümseyip "Yok daha dönmedi. Süresi hiç belli olmaz görevlerin kızım. Allahın izniyle sağ sağlim dönecekler" dedi. "Amin, allah yardımcıları olsun" diye onaylayıp ön tarafı işaret ettim.


"İşiniz yoksa sizi ağırlamak isterim. Evimin ilk kahvesini içebiliriz sanki" diye gülümsedim. Bu seferki gülümsemesine gözleri de katılmıştı. "Çok sevinirim ama yorgun değil misin kızım?" Diye sordu. "Yorgunum tabikide ama bir kahveye hayır demem" diye yanıtladım.


Ön koltuğa yerleştiğinde arabayı çalıştırıp eve doğru sürmeye başladım. Arada bir Aysun hanımın bakışlarını üzerimde hissediyordum ama o tarafa dönmemiştim. Bir süre sonra yüzümde patlayan flaşla şaşkınca Aysun hanıma döndüm. Bana gülümseyerek "Fotoğrafını çektim kızım" dedi. Şey aslında bunu anlamıştım...


Eve geldiğimizde Aysun hanımın yardımıyla poşetleri eve çıkartmıştım. Kapıyı açıp birlikte eve girdiğimizde gözleri merakla etrafta dolaşıyordu. Yeni aldığım pofuduk misafir terlikleri önüne bırakırken gülümseyip hemen ayağına geçirdi. "Sen giymiyor musun?" Diye sordu. Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Çorap bile giymem" diye yanıtladım.


Gözleri kısa süreli dolduğunda bakışlarını kaçırıp boğazını temizledi. "Rahatsız olmazsan poşetler için yardım edebilir miyim kızım?" Diye sordu. "Zahmet etmeyin siz hiç" dedim ama "Ne zahmeti" diye aldığı poşetleri mutfağa götürdü. Bende diğer poşetleri alıp mutfağa ilerledim.


Ben buzdolabını yerleştirirken Aysun hanım malzemeleri bana uzatıyordu. "Kahvenin yanına bir şeyler yapsam bekler misiniz? O kadar vaktiniz var mı?" diye sordum. Kuru kuru kahve olmazdı şimdi. "Birlikte yaparsak tabikide olur" demesiyle en basitinden patates salatasında karar kıldım.


Kısa sürede sohbet ede ede yaptığımız salatayı ve kahvelerimizi karşılıklı yudumluyorduk. Aysun hanım gülmesini durdurup "Deme kız öyle, yazık olmuş arkadaşına" diye salatasını çatalladı. Bende gülerek "Ee ama kaşınmıştı şimdi. Ben mi dedim ona çal notlarımı diye" diye konuştum. Üniversitedeki notlarımın çalınması olayını anlatmıştım ve bu ikimizinde gülmesine sebep olmuştu.


"Ee çocuk atıldı o zaman okuldan?" Diye merakla sordu. "Yok ya ne atılması. Sonrasında vicdan yaptım, şikayet etmedim. Zaten bende onunkileri araklamıştım ama farketmeyen oydu. Biraz kullanmış olabilirim yani" diye bitmiş kahvemi masaya bıraktım.


"Aaa iyi ki yakalanmadın o zaman" diye Aysun hanımda bitmiş kahvesini orta sehpaya bıraktı. "Yok yok, o konuda cin gibiyimdir. Kimsecikler farketmez beni" diye ayaklandım. "Çay yapayım?" Diye mutfağa ilerledim. Aysun hanımda boş fincanlarla gelip "Yok kızım ben artık gideyim, sende dinlen yorgunsun" dedi. Aslında o kadar kötü durumda değildim ama.


Çalan zille beraber kapıya doğru adımladım. Kimseyi beklemiyordum. Kapıyı açtığımda elinde poğaça tabağıyla dikilen adama baktım. Yüzünde samimi bir gülümsemesi vardı. "Merhaba, ben üst komşunuzun oğlu Ömer. Annem yolladı bunları, yeni taşınmışsınız uğraşmayın diye" diyerek elindeki tabağı uzattı.


Tabağı adamın elinden alıp "Merhaba. Bende Hilal, tanıştığıma memnun oldum. Hiç zahmet etmeseydini keşke, teşekkür ederim" dedim. Adam gülümseyip "Rica ederim." Diyip uzaklaşıyordu ki onu durdurdum. "Şey biraz bekler misiniz tabağınızı vereyim" diye içeriye girdim. Aysun hanım bulaşıkları halletmiş bana merakla bakmıştı.


"Hayırdır kızım?" Diye sordu. "Üst komşum yollamış, tabağını geri vereceğim" diye boşalttığım tabağa yaptığımız patates salatası koydum. Benimle beraber Aysun hanımda kapıya gelince "Merhabalar efendim" diye Ömer elini uzatmıştı. "Merhaba" diyerek elini sıktı Aysun hanım.


Ömer bakışlarını bana çevirip "Annenizle yaşıyorsunuz?" Diye sordu. Bu merak nedir aslanım? "Hayır ben tek yaşıyorum" dememle "Abileri gelip gidiyor sadece" diye konuşan Aysun hanıma baktım. Öyle miydi? "Sevindim o zaman, arada uğrasamda konuşabilecek birini bulamıyordum" diye gülümsedi.


"Siz burada yaşamıyor musunuz?" Diye sordum. Ömer gülümseyip "Hayır, ben adliyeye yakınım. Annemler burada yaşıyor. Arada uğruyorum öyle. Hatta ayıptır söylemesi tabağı da giderken elime tutuşturdu" demesiyle Aysun hanımla beraber gülmüştük.


"O zaman tabağı size vermiyorum?" Dememle tabağı elimden alıp "Yok ben alırım, patates salatasını çok severim." Demişti. Üst kattan "Ömerr, oğlum sen hala gitmedin mi?" Sesi gelince Ömer "Gidiyorum anne şimdi. Bu arada komşunun tabağını kaçırıyorum" diyerek merdivenlerden inmeye başladı. Bize doğru dönüp "İyi günler size, sonra görüşürüz Hilal" diyip gözden kayboldu.


Merdivenlerin başında tatlı bir kadın görülünce "Ay kızım kusura bakma, dün gelemedim" diye gülümsedi. Allahım acaba ben şansımı komşudan yana mı harcıyordum? "Düşünmeniz yeter. Eğer müsaitseniz buyurun lütfen" diye içeriyi işaret ettiğimde kadın kararsız kalınca bakışlarımı Aysun hanıma çevirdim.


Kısa bir bakışmadan sonra "Buyrun lütfen, hem tanışmış oluruz" diye konuşmasıyla kadın eve adımladı. Ben Aysun hanımın kulağına doğru "Çay demliyorum" dediğimde gülümseyip kafa salladı. Onlar salona geçerken bende hemencecik çay demledim.


Tepsiye çayları ve salata kaselerini koyup salona geçtim. Servisi de yapınca koltuğun köşesine oturup dönen sohbete dahil oldum. Bir saate yakın üst komşum Zarife teyzeyle sohbet etmiştik. Eşi emekli öğretmenmiş ve Ömerde avukatmış. Yıllardırda burada yaşıyormuşlar. Bu seferkiler cidden iyi insanlara benziyordu.


Yalnız şöyle bir sorun varmış ki o da karşı komşummuş. Evli bir çift yaşıyormuş ama kavga gürültüsü eksik olmazmış. Sık sıkta polis gelirmiş zaten. Aysun hanım bunu duyunca endişeli gözlerini bana dikmişti.


Zarife teyze evine gittiğinde bizde Aysun hanımla benim eşyalarımı dolaba yerleştirmiştik. Israrları üzerine mutfağı o toplamıştı ve benim dolabın küf kokmaması için ne yapmam gerek diye sormamla eşyalarımı da birlikte yerleştirmiştik. O işte kısa sürede bitince onu yolcu etmiştim. "Arada arasam sorun olmaz dimi kızım?" Diye asansörü çağırınca "İstediğini zaman arayın, hatta tekrar gelin lütfen. Müsait olduğum sürece zevk alırım" diyerek onu gönderdim.


Kendimi kısa bir duşa sokup hemen yatağa atlamıştım. Şimdi sırada en zevk aldığım uyku zamanı vardı.


Yazarın anlatımından...


Aysun hanım yüzündeki gülümsemeyle askeriyeye giderken aklında kızıyla geçirdiği güzel gün vardı. Ne de güzel vakit geçirmişlerdi. Birlikte gülüp birlikte misafir ağırlamışlardı. Taksi askeriyede durunca ücreti ödeyip arabadan indi. Askeriyenin içinden eve doğru giderken "Anne?" Diyen oğlunun sesiyle ona döndü.


"Efendim oğlum?" Diye yanına gelen oğlunu inceledi. "Hayırdır Aysun hanım ne bu mutluluk böyle?" Diye yanağından makas alan oğlunun eline tokatı yapıştırdı. "Çekiştirme yanağımı, sarkacak genç yaşımda!" diye kızınca Alpay annesine gülüp yanaklarından öptü.


"De bakayım sen bi ne bu halin?" Diye göz kırpınca Aysun hanım parlak gözlerle "Bugün Hilalleydim" de. Alpay ilk anlamasa da sonrasında "Nasıl yani?" Diye sordu. "Baya işte oğlum. Babandan zorla adresi öğrendim, gittim işte" dedi.


Alpay ise onunla gelmek istemeyen ama annesiyle görüşen ikizine karşı biraz kırılmıştı. "İyi vakit geçirdin o zaman sultanım?" Diye sordu. "Evet Alpay. Zaman nasıl geçti anlamadım oğlum. Oğlum bir şey isteyeceğim senden" diye oğluna yaklaştı Aysun hanım.


"Hayırdır anne bir şey mi oldu?" Diye sorunca "Yani olmadı ama aklımda bir fikir var. Abim görevden döndüğünde Hilali yemeğe çağırayım diye düşündüm. Yardımcı olur musun bana? Baban mızıkçılık yapmasın" diye sordu. Alpay annesine gülüp "Anne abim az önce geldi görevden, ve gayet iyi sen sormadan söylemiş olayım" dedi.


Bir süre daha konuştuktan sonra Aysun hanım akşam yemeği için Belginleri de çağırmıştı. Hilal dinlenir diye onu başka güne ertelemişti ama asıl hedefi Aydını, Hilal konusunda endişelendirip buraya getirtmekti. Yanlış olduğunu biliyordu ama kızından ayrı kalmak istemiyordu işte.


Akşam olduğunda Aysun hanım masayı kurmuş ve herkesi oturtmuştu bile. Görevden dönen Demir ise hala telefonunu açmamış Hilalin attığı mesajdan habersiz bir şekilde çorbasını yudumluyordu. Belgin hanım bir iki öksürüp "Ee Aysun, Hilale gitmişsin bugün nasıldı?" Diye konuyu açtı.


Aysun hanım kaşığını kenara koyup "Sorma Belgin, zaman nasıl geçti anlamadım vallahi. İlk kahvemizi içtik bile" diye gülümsedi. Aydın bey çorbasını yudumluyordu ama kulağı eşindeydi. Aysun hanım Demire dönüp "Hilal seni sordu oğlum bugün. Görevden döndü mü diye" diyerek oğlunun yüzünü güldürdü.


Demir duyduklarıyla düşünceli halinden sıyrılmış şaşkınca annesine baktı. "Cidden mi? Ne dedi?" Diye merakını dindirmeye çalıştı. Aysun hanım gülümseyip "Dedim ya oğlum, görevden döndü mü diye sordu." Dedi. Demir elini cebine atıp hızlıca telefonunu açtı.


Telefon açıldığında gelen mesaj seslerinin arasında direk Hilalin kısmına girdi. Hayırlısıyla git gel yazmıştı. Sadece bu yazıyordu ama olsun yeterdi sonuçta. Elleri klavyeyle buluştuğunda ise Döndüm


yazıp yolladı. Telefonu masaya bıraktığında Alpay "Abi?" Diye kafa sallayınca Demir "Hilalin mesajına cevap verdim" diye çorbasına yöneldi. Bu sefer yüzü gülümsüyordu.


"Taşındı dimi Aysun?" Diye konuyu tekrar irdeleyen Belginle, Aysun hanım bu sefer yüzünü durgunlaştırdı. Şimdi tam zamanıydı işte. "Evet Belgincim. Evi çok güzel yerleştirmiş, eli de pek marifetli" diedi. Yavuz bey dönen muhabbete dahil olarak "Yenge onu ne ara anladın?" Diye güldü.


"Ee kızımla ilk kahvemi içtim Yavuz. Yanına da patates salatası yaptı, bir de üstüne çay içtik. Bugün keyfime diyecek yoktu" diye arkasına yaslandı. Aydın bey kafasını tabağından kaldırıp eşine baktı. Bu kadar şeyi yapmış mıydı gerçekten?


"Bize niye almadın Aysun, yerdik beraber" diye sitemlenen Belginle, "Kalmadı ki Belgin. Üst komşusu geldi Ömer, ona verdi biraz. Sonra Ömerin annesi geldi oturmaya Zarife hanım, onunla da bir posta yendi. Kalmadı bir şey" diye ekmekten bir parça ağzına attı.


Masada geçen erkek ismiyle dört kafa anında dikilmişti. Hepsi birbirini aratmayacak şekilde kaşlarını çatmış Aysun hanıma bakıyordu. "Ömer kim?" Diye soran kişi Demir olmuştu. Aysun hanım gazı aldığı gibi "Üst komşusunun oğlu, Hilalim yeni taşındı ya poğaça getirdi. Hilalde tabağı da boş göndermiyim diye salata koydu ama çocuk tabağı alıp kaçtı. Çok seviyormuş patates salatasını" diye cümlesini tamamladı.


"Allah allah. Gitsin başka yesin o zaman!" Diye çıkışan Alpaya "Oğlum komşuluk ilişkileri iyi olsun bari, bir şey olursa ilk onlar koşacak yardıma bizden önce" diye suyunu yudumladı.


"Ne olacak sanki anne dediğin şeye bak" diye atarlanan oğluna kısık kısık baktı. "Karşı komşusu belalıymış Alpay. Sürekli kavga kıyamet oluyormuş, bir de polis gelip duruyormuş." Diye Belgine baktı. Belgin hanım "Valla Hilalde sizin kız olunca öyle pısırık pısırık oturmayacağı belli, allah korusun Aysun deme öyle şeyler" diye masaya tıklattı.


"Ondan diyorum ya Belgin. Biz buradan gidene kadar Zarife hanım orada. Ömerde zaten avukatmış ama orada yaşamıyor işte. Anlayacağın aklım onda" diye konuştu. Masadaki dönen bakışmanın son derece farkındaydı. Aydın bey, kardeşi ve oğullarıyla bakışarak çoktan anlaşmıştı bile, yemek bittiği gibi apartman komple araştırılacaktı.


Masada oluşan sessizliği Aysun hanımın çalan telefonu bozmuştu. Aysun hanım arkada çalan telefonuna ayaklandı. Ekranda gördüğü Zarife hanım yazısıyla kafasını hızla masaya çevirdi. "Zarife hanım" dedi. Aydın bey ve diğerleri hemen ayaklanıp "Aç çabuk" dediler.


"Zarife hanım?" Diye endişeyle telefonu açtı. "Rahatsız etmiyorum umarım Aysun hanım" demesiyle "Yok ne rahatsızlığı, kötü bir şey mi oldu?" Diye elini çoktan kalbine getirmişti. "Ay yok, ben akşam yemeğine çağıracaktım sizi ama açan olmadı kapıyı, belki balkonda olduğundan duymamışsınızdır diye düşündüm ondan aramak istedim." Diye konuşan Zarife hanım, Aysun hanıma derin bir nefes verdirmişti.


Diğerleri ise hala merakla ona bakıyordu. "Ben Hilalin yanında değilim Zarife hanım, belki uyuyordur ondan açamamıştır kapıyı" diye konuşmasıyla karşıdan duyduğu "Aaa, çok çaldı Ömer halbuki. Neyse başka zaman artık. Sizi de rahatsız ettim, iyi akşamlar" diye vedalaşıp telefonu kapattılar.


Aysun hanım üstündeki bakışlara yönelip "Zarife hanım akşam yemeği için inmiş Hilale ama kapıyı açmamış. Duymamışızdır diye aramış" dedi. "Niye açmamış kapıyı?" Diye soran Yavuz bey akıllardaki soruyu dile getirmişti. "Aysun bi arasana Hilali" demesiyle Aysun hanım kızını aramaya başladı.


Açılmayan telefon onu ve diğerlerini gererken Demir "Barışı arayayım bir de" diyerek o da Barışı aradı. Üçüncü çalışında açılan telefonla "Neredesin?" Diye konuya bodoslama olarak daldı. "Adliyedeyim de ne bu sorgulayacı tavır?" Diye sinirle konuştu Barış. "Hilalle konuştun mu hiç?" Diye sorusunu sormaya devam etti.


"Demir beni mi sınıyorsun akşam akşam!" Diye tepki alınca "Soruma düzgün cevap lan o zaman!" Diye o da yükseldi. "Şu an seninle hiç uğraşamam!" Diye telefonu kapatacaktı ki Demir "Dur kapatma! Hilal telefonlarını açmıyor o yüzden soruyorum!" Diye sorusunu açıkladı.


Barış "Bir kaç saat önce konuştuk, uyuyacaktı. Niye ne oldu?" Diye sakince konuştu bu sefer. "Komşusu kapıyı açmadığını söyledi, merak ettik" dedi. Barış ise burun kemerini sıkıp önündeki kağıtları toparladı. "Yapmaz öyle şeyler aslında. Ben çıkıyorum zaten şimdi uğrar haber veririm sana" dedi ve telefonu kapattı.


Demir yüzüne kapatılan telefona sinirle bakıp ailesine döndü ve "Normalde yapmazmış öyle şeyler, bakmaya gidecek şimdi" dedi. Aysun hanım telaşla kapıya doğru yönelip "Bende gideceğim" dedi. Alpay ayaklanırken "Ben bırakırım anne" diye kapıya yöneldi. Demirde kapıya yöneldiğinde Aydın bey hala ayakta onları izliyordu.


Aklıyla kalbinin verdiği savaşı kalbi kazanmış ve o da kapıya gitmişti. "Haber verin bize" diye onları yolcu eden Yavuz ve Belgine kafa sallayıp yola koyuldular. Kısa sürede iki arabada Hilalin evinde buluşmuştu. Diğerinden Barış inerken, diğerinden Akabeyler inmişti.


Barış karşısında koca bir aile görünce paniklemişti. "Ne oldu?" Diye sordu. "Merak ettik oğlum, var mı sende anahtar?" Diye konuşan kişi Aysun hanımdı. Barış kafasını sallayıp kapıya adımladı. İçeri girip Hilalin kapısına gelince önce bir zile bastılar ama açan olmamıştı. "Seste yok" diye vücudunu korku sarmaya başlamıştı bile.


Barış kapıyı açtığı gibi karanlık salonda "Hilal!" Diye bağırmıştı. Evde yine koca bir sessizlik hakimken Aysun hanım odasına doğru ilerledi. Kapıyı açmaya çalıştığında kapının kilitli olduğunu fark etti. "Aydın! Kapı kilitli" diye panikle konuştu. Barış hemen oraya yönelip kapıyı tıklattı. Hala ses duymazlarken bu sefer Demir kapıyı sertçe çalmaya başladı.


Barış hemen Demiri ittirip "Sakın!" Diye bağırdı. "Sakın sertçe vurma" diye tekrar kapıya odaklandı. Ufak ufak tıklatıp "Hilal, abicim benim. Uyuyor musun?" Diye bir cevap bekledi. "Kıralım çekilin!" Diye fikir sunan Alpayı da durdurmuştu. "Hilal uyan hadi abicim" diye tekrar aynı sakinlikte vurmuştu.


Kapının kilit sesi duyulduğunda yeni uyanmış olan Hilal kapıda görünmüştü. Gözlerini ovuşturup "Abi?" Diye karşısındaki kalabalığa baktı. Barış kardeşini kendine çekip sıkı sıkı sarıldığında, Hilal abisinin omzundan onları izleyen kişilere baktı. Gözleri Demirin kahveleriyle buluşunca hemen onu inceledi. Görevden gelmişti, yarası var mı diye süzgecinden geçirmişti.


Abisinden ayrılıp "Bir şey oldu?" Diye sordu. "Kapıyı açmamışsın komşuna. Meraklandık geldik" diye konuşan Aysun hanıma döndü. Hiç bir şey duymamıştı ki. "Şey ben derin uyurumda duymamışımdır. Kusura bakmayın sizde buraya kadar gelmişsiniz" diye konuştu. "Ufak bir tıkırtıya uyandın ama?" Diye soran Alpaya, Barış hızlıca susması için bakışlar atmıştı.


Hilalin yüzü Alpayın dediğiyle durgunlaşırken "Garip bir huy" diye kestirip attı. Barış kolunu kardeşine atıp "Yemek yedin mi?" Diye sordu ve salona doğru adımladılar. "Yok daha yemedim. Saat kaç ki?" Diyerek esnedi. "Akşam sekize geliyor" diye yanıt alınca baya uyuduğunu anladı. "Aç mısın aslanım?" Diye abisine baktı.


Barışta karnını sıvazlayıp "Kurt gibi" dedi. Hilal abisine gülüp ayaklandı ve Aysun hanımlara döndü. "Sizde eşlik etmek ister misiniz?" Diye sordu. Alpay hemen "Evet. Yani sorun olmazsa" diye salona ilerledi. "Hayır olmaz, siz geçin ben hazırlayınca size seslenirim" diyerek mutfağa giren Hilalle, Alpay Barışın karşısına oturdu.


Barış bir nefes koyverip "Bana doktor doktor bakma" diye çıkıştı. Alpay da "Bana savcı savcı cevaplar verme ve ne olduğunu anlat" dedi. Demir ise noktayı "Bana asker asker kendinizi dövdürtmeyin!" Diyerek koymuştu. Alpay, abisine dönüp "Bir şey saklıyor" diye Barışı gösterdi.


Barış mutfağa doğru bakıp "Bunu ben söyleyemem" dedi. Aysun hanım hemen yanına çöküp "O ne demek?" Diye sordu. "Bazı atakları var, onu kötü etkileyebiliyor" diye üstü kapalı dile getirdi. "Ne atağı?" Diye soran kişi Demirdi. Barış konuyu dillendirmek istemediği için zaten onu izleyen Aydın beye baktı. Uzunca baktı ki anlasın istedi.


Aydın bey bakışlarını Barıştan çekip "Sorgulamayın. Ben eve gidiyorum" diye kapıya adımladı. "Ne evi Aydın? Ayıp olacak kıza otur şuraya!" Diye çıkışan eşini duymazlıktan gelip evden dışarı çıkmıştı. Merdivenlerden inmeye başladığında kapının açılışıyla o tarafa döndü. Hilalin çıktığını görünce merdivenleri inmeye devam etti. Şu sıra hep yaptığı şey olan kaçmayı tercih etmişti.


Bugün yaşanan bu olaydan sonra kızının gerçekten zor süreçler geçirdiğine emin olmuştu. Kapıya vurulmasından korkacak kadar ne yaşamış olabilirdi diye düşüne düşüne askeriyeye gelmişti. Eve gitmeyi es geçip karargaha gitmişti. Odasına geçip aklındaki soruları kendince yanıtlamaya çalıştı.


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%