Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. Bölüm

@merida_xx

"Düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum bir şey abi. Şu Barışı mı sıkıltırsak?" Diye soran Alpaya salak mısın der gibi baktı. Akşam Hilalde yemek yemelerinin üstünden dört gün geçmişti. O günden beri ise ikizinin neden kapıyı kilitleyerek uyuduğunu düşünüyordu. Tabii bunun arkasından da uykusunun derin olduğunu ama ufak tıkırtıya uyanması geliyordu.


"Alpay, beni sinir etme artık! Söylemek istediği zaman söyler zaten." Diye zihnini okuyan kardeşini susturmaya çalıştı. O da merak içimdeydi. Ama bunu dillendirecek kadar cesur olamıyordu.


"Neyse, yarın belli olacak zaten her şey" diye ayaklarını uzandığı koltukta salladı. "Bana yazarsın yine de" diye hatırlatmasını yaptı Demir. Alpay, abisine bakıp "Sen gelmiyor musun?" Diye sordu.


"Yeni askerleri eğiteceğiz Polatla, gelemem büyük ihtimalle" diye yanıt alınca Alpay kafasını salladı ve "Tamam yazarım ben sana" dedi. Demir ortadaki masadan bir şeker alıp ağzına attı. Canı Hilali görmek istiyordu ama bahanesi yoktu.


Bu yüzden derin bir nefes verdiğinde diğer kardeşine baktı. "Hilalle konuştunuz mu hiç?" Diye sordu. Bildiği kadarıyla pek konuşmuyordular o yüzden bununla seviniyordu. Çünkü kendisi mesaj attığında konuşuyorlardı.


Ama beklediği gibi olmayıp Alpay olumlu anlamda kafasını sallayınca "Ne konuştunuz?" Diye merakla sordu. Bugün hiç konuşmamışlardı çünkü. Alpay kolunu başının altına koyup "Valla abi, gizli söyleyemem" diye yalandan tavır takındı. "Konuşmadınız dimi?" Diye bir yastık fırlattı. "Yok ya! Niye olduğunu da anlamıyorum. Konu pat diye kapanıyor" abisinin attığı yastığı başının altına koydu.


"Siz ne konuşuyorsunuz ki?" Bu sefer merakla soran Alpay olmuştu. Demir sırıtarak "Söylemem, abi kardeş arasında" demişti. Alpaysa alayla gülüp "Siktir oradan! Abi kardeşmiş, Barış varken sana sıra gelmez" diye elindeki kozu kullanmıştı. Demirin sırıtan yüzü solduğunda "Şu sıra zaten onu dövesim var, gaza getirme beni" diye ağzındaki şekeri kıtır kıtır kırdı.


Alpay hemen ayaklanıp "Hadi dövelim abi! Hem istediğimiz bilgileri de alırız" diye bir hevesle konuştu. Demir bir sabır çekip bitirdiği şekerle koltuğa uzandı. Bir süre sessizce oturduklarında Alpay telefonunu çıkarıp "Hilali arayacağım" dedi ve telefonu kulağına götürdü.


Demir duvardaki saate bakıp "Uyur belki?" Dedi. Alpay "Yok uyumaz. Bugün boş günü" diye konuştu. Açılan telefonla birlikte ayaklarını tekrar sallamaya başladı. "Alo?" Demesiyle Demirde ona odaklandı.


"Canım sıkıldı da aramak istedim....müsaitsin dimi?....cidden mi?....o gelemez işi var, ama ben gelirim" diye abisine sırıtarak bakınca Demir, Alpayın bir boklar yediğini anlayıp ona atıldı. "Tamam tamam, çıkarım şimdi....sende mi kalayım?...olur olur geliyorum!" Diye koltuğun arkasından çıktı ve abisinin ellerini yakasından iteledi.


"Hilale yatıya gidiyorum" diye saçlarını geri yatırınca Demir, elini kardeşinin omzuna atıp yavaşça sıktı. Tabi onun yavaşıyla Alpayın yavaşı çok ayrıydı. "Dökül!" Demesiyle birlikte "Misafirliğe gideceğim, abi omzumu çıkar al istersen!" Diye bağırdı. Demir aynı şekilde "Kim gelemez?" Diye sordu.


"Sen, işi yoksa gelsin dedi" diye omzundaki eli savurdu. Adamda ayı gücü vardı resmen! "Sende gelemez dedin!" Diye kardeşine baktığında "Hıı" diye kapıya koşuşunu izledi. "Bekle orada! Bende geliyorum" diye birlikte evden çıktılar.


Hilalin anlatımından...


Alpayla konuştuktan sonra mutfakta ufak tefek şeyler yapmak için dolabı karıştırdım. Benimde canım sıkıldığı için onları davet etmiştim. Abim iki gün boyunca şehir dışında olacaktı. Hastane de ise yakın olduğun sadece Atakan ve İpek vardı. İpekte bir diğer doktordu. Onların bugün nöbeti olduğundan çağırmamıştım. Yarın sabahtan da ben gidecektim.


Sonunda böreğimi fırına verince "Allahtan küçük şeyler hazırladın Hilal" diye kendi kendime konuştum. Demlenmiş çayımın altını kıstığımda salona geçtim. Üstümde pijamalarım vardı ama gelenler yapancı değildi sonuçta.


"Şakaya vuruyorum artık


Yüzüne vurmaktansa


Kabul edeceksin


Geçiyor işte zaman


Sana sormadan


Beyoğlu eski Beyoğlu olsa bile ben


Eski bana dönemem


Hiçbi' şey içmedim amma aklıma geldin


Ondan o sendelemem"


Benim mükemmel şarkımı bölen zil sayesinde kapıya adımladım. Müziğimi de kapatmıştım tabi ki. Kapıyı açınca karşımda Demir ve Alpay vardı. Onları içeri davet ettim ve bende böreğime bakıp içeri geçmiştim. "Nasılsınız?" diye onlara bakmamla Demir gülerek "İyi diyelim. Sen nasılsın?" diye sordu. Bende aynı şekilde karşılık verince sessizce birbirimizi izlemeye başlamıştık.


Alpay ayaklanıp "Giyebileceğim rahat bir şeyler var mı Hilal?" diye sordu. Kendi pijamalarımdan biri olurdu sanki. "Var tabi ki, gel" diye odama adımladım. Ona pijama altlarımdan ve bol tişörtlerimden verdim. Tişört üstüne tam olduğunda, altı biraz dar olmuştu. Koltuğa geçip yarı uzanık oturduğunda Demir küçük bir tekme savurdu ama bana vursa bir yerlerim çıtırdayabilirdi.


"Sana göre bir şeyim yok Demir. Keşke evinden getirseydin" diye konuştum. Demir gülümseyip sorun yok anlamında kafasını salladı. Normal havadan sudan sohbet ettiğimizde aslında Alpayın çok kafa biri olduğunu anladım. Onunla neredeyse hiç muhabbetimiz olmamıştı ama artık olacak gibiydi.


Alpay bir iki öksürdüğünde "Yarın hastaneye birlikte geçebiliriz" diye bana baktı. Mantıklı olur. "Olur öyle yaparız. Ben çay koyayım geliyorum" diye mutfağa geçtim ve tepsiye börek ve çayları koydum. İçeri geçtiğimde telefonuna bakan Demire "İnternetin şifresini girseydin" diye modemi işaret ettim. "Girerim birazdan sorun değil abicim" dedi. Abicim? Gerçi adamın kardeşiydim, başka ne diyecekti?


Börekleri ve çayları yavaşça yerken Alpay "Hilal, yanlış anlamanı istemem ama konuşsak biraz?" diye sordu. Eee konuşmuyoruz mu zaten? "Nasıl yani?" diye sorduğumda Demir "Alpay!" diye uyarmıştı ama Alpay "Kaçırılman hakkında. O günler hakkında" diye elindeki çayı sehpaya bıraktı.


Bende çayımı sehpaya bırakıp "Hatırlamıyorum ki ne anlatayım" dedim. Yalan değildi, beş yaşımdan öncesi koca bir karanlıktı. "Hiç mi hatırlamıyorsun? Geçen gün geldiğimizde kapın kilitli uyuyordun, bağırdık duymadın ama ufacık bir tıkırtıya uyandın" diye konuştu. O konudan bahsedebilirdim belki, sonuçta biri ikizim biri de abidimdi.


"Şimdi, o zaman hatırlayabildiklerimi ve tahmin ettiklerimi söyleyebilirim." diye bağdaş kurdum ve kucağıma yastık alıp onunla oynamaya başladım. Onlarda yerlerinde dikleşip merakla bana baktılar. "Hatırladığım şeyler kesik kesik, yani bir bütünlük yok. Mesela Barış abimin beni kümeste bulduğunu hatırlıyorum. Oraya nasıl girdiğimi bilmiyorum ama tavukların arasında oturup ağlarken sesimi duyup gelmiş." dedim.


"Kümes mi?" diye şaşkınca soran Alpaya kafa salladım. "Bölme beni, bir kere daha anlatmayı düşünmüyorum" dedim ve bakışlarımı yine yastığa indirip konuşmaya devam ettim. "Sonra abim, anne babamı yani Hatice hanım ve Bekir beyi çağırmış. Babamlar ilk önce beni hastaneye götürmüşler, kontrol ettirmişler" dedim ve derin bir nefes aldım.


Demirin korku dolu bakışları beni ezmeye başlamıştı. "O sürede bana hiç bir şey söylemediler. Annemle babam vefat ettikten sonra abim anlatmak durumda kaldı. Çünkü uyurken  krizler geçirmeye başladım. Psikiyatriyle görüşünce geçmişe dayalı bir şey olabileceğini söyledi. Abimde anlattı işte." diye yastığı kenara bıraktım ve çayımdan koca bir yudum aldım.


"Doktor raporunu incelediğimde, tıpa da yeni başladığım için anlayabildim. O gün bir kaç kaburga kırığım varmış, vücudumda darp izleri. Bir kaç kesik falan işte. Bir de böbreğimi almışlar, onu zaten her banyodan sonra görüyordum. Onu tahmin etmek zor olmadı anlayacağınız." diye bakışlarımı onlarla buluşturdum. Dolu gözlerini görünce tekrar yastığımla oynamaya başladım.


"Sonra" "Sonrası da mı var?" diye beni bölen Alpaya baktım. "Dinle" diyip "İşte o raporda başka bir şey daha vardı. Daha kadınsal bir durum." dememle Demir ayaklanmıştı "Benim bir işim va-" diyordu ki "Dinlemezsen seni asla abi olarak görmem" demiştim. Adımları anında kesilirken "Duymak istemiyorum" diye kızarmış gözlerle bana baktı. "Emin ol bende istememişimdir" dedim.


Kafasını başka tarafa çevirip burnunu çekti. "Daha fazla anlatmak zorunda değilsin" diyen Alpaya döndüm. "Dinlemek, konuşmak isteyen sendin" dedim ve biri söze başlamadan "O zaman bekaret testini yapamamışlar. Durmamışım. Abim raporu verdiğinde beş yıl önceden bahsediyorum, hala o konuda net bir bilgi olmadığı için yaptırmak istedim." dedim.


Demirin burnunu çekmesini tekrar duyunca ayakta öylece dikilişini izledim. Elleri sıkı sıkı yumruk şeklinde duruyordu. Alpaya baktığımda elleriyle yüzünü kapatmış duruyordu. "Test sonucuna göre de bana bir şey yapmadıklarını öğrendim." dediğimde salonda büyük bir nefes sesi yankılandı.


"Başka da bir bilgim yok" diye konuyu kapattım. Sessizlik bir süre daha devam ettikten sonra başka konulardan konuşmuştuk. Mesleklerimiz falan derken saat geceyi bulduğunda ikisine de koltukları açmış yatak yapmıştım. Sonrasında ise herkes yataklara geçmişti zaten.


Sabah uyandığımda ses çıkartmadan banyoya gitmiş ve işlerimi hallettim. Üstümüde değiştirdikten sonra yine pıtı pıtı mutfağa geçip ufak bir kahvaltı hazırladım. Dünden kalan böreklere bu yüzden minnet duyuyorum. Salondan takır tıkır sesler gelince uyandıklarını düşünerek oraya yöneldim ve gerçekten de uyandıklarını gördüm.


Demir koltuğu eski haline getirirken Alpay uzanık bir şekilde telefonuna bakıyordu. Alpayla gerçektende benziyoruz. Demir bana bakıp gülümserken "Günaydın" dedi. Bende aynı şekilde onu yanıtladım ve "Kahvaltı hazır hadi gelin" deyip mutfağa geri döndüm.


Arkamdan Demir mutfağa girdiğinde direkt çaydanlığa yönelip çayları doldurmuştu. Alpayda sarsak adımlarla gelmiş ve masaya çökmüştü. "Git yüzünü yıka bari Alpay" diye homurdanan Demire güldüm ve "Bana kalsa bende öyle olurdum ama işe gitmem gerek işte" dedim.


"Bak işte, normal bir insan. Kim uğraşır oğlum sabah sabah hazırlanmaya" diye tabağına peynir aldı. Demir kafasını olumsuzca sallayıp "Afiyet olsun" diyerek yemeye başladı. Normal bir şekilde kahvaltı bittiğinde masayı Alpay toplamıştı. Aferindi onlara.


Bir kaba kalan börekleri doldurduktan sonra hep beraber evden çıktık. Demirin arabasını göremeyince "Arabasız mı geldiniz?" Diye sordum. Çok uzak bir mesafe değildi ama yinede yürümeye ne gerek vardı. "Evet. Açılırız işte, temiz hava" diye olduğu yerde esneyen Demire göz devirdim.


"Gereksiz işler. Neyse hadi gelin sizi askeriyeye bırakayım" diye arabama ilerledim. Hiç itiraz etmeden arabaya geçtiler. Demir öne Alpayda arkaya geçmişti. Zaten Demir arkaya sığabilir miydi? Şüpheli.


Sessiz bir şekilde süren yolculuğumuzu çalan telefonum bozdu. Arayan isim arabanın ekranında görünürken Demir ve Alpay çekinmeden bakmıştı. Arayan kişi Atakan olduğu için rahatça telefonu açtım. Yasemin olsaydı direk reddederdim çünkü onun konuşmaları biraz şeydir, şey işte anladınız siz.


"Efendim?" Dememle "Günaydınn, hemen söyle zeytin sever misin?" Diye enerjik bir şekilde konuşunca, sadece benim sabahları çökük olduğumu anladım. He birde Alpay. "Sanada günaydın. Hayır sevmem de niye sordun?" Diye sordum. Alpay, Demirin omzuna doğru kafasını uzatmış sadece isim yazan ekrana bakıyordu.


"Kahvaltı için bir şeyler alıyorum. Zeytin sevmediğin için simit alıyorum o zaman?" Diye tekrar sordu. "Atakan ben kahvaltı yaptım ki, bana bir şey almasan olmaz mı?" Dedim. "Olmazz. Tırtıklarsın bir şeyler. Nerelerdesin çıktın mı evden? Alabilirim seni" diye kibarca sorunca "Çıktım bile. Hastanede görüşürüz, zaten birlikteyiz bugün" diye vedalaşıp telefonu kapattık.


"O adam bi garip. Çokta yakın olma bence" diye geriye yaslanan Alpaya dikiz aynasından baktım. "Nasıl garip? Gayet iyi biri" diye konuştum. "Ne kadar tanıyorsunda iyi olduğuna karar verdin?" Diye söylenen kişi Demirdi. Omuzlarımı kaldırıp "Yanii, şimdiye kadar uygunsuz bir davranışını görmedim" dedim. Gerçekten de görmemiştim yani. Gördüğüm en terbiyeli insanlardandı.


"Neyse. Ben araştırırım bi onu" diye çenesini kaşıyan Demire kısa bir bakış attım ve "Saçmalama. Herkesi kafana göre araştıramazsın" dedim. "Gayette araştırırım" dedi ve bunu sanki normal bir şeyden bahsediyormuş gibi yaptı. Alpay öksürerek dikkat çektiğinde "Şu haftaya olacak olan görüşmeye katılacakmışsın?" Diyerek öne doğru eğildi.


"Neye katılacakmışım?" Diye neyden bahsettiğini söylemesini istedim. "Varya hani, şu bağışçılar falan geliyor, bazı seçilmiş doktorlar katılıyor. O işte" dedi. Alpayın dediğini düşünürken öyle bir şeyden haberim olmadığının farkına vardım. "Hiç haberim yok desem" diye açıklamasını bekledim.


"Bakmadın mı? Genel olarak merkezde olacakmış, hastaneden de sen ve şu konuştuğun adam, başka şehirlerden de birkaç doktor katılacak. Bağış gecesi işte. Sizide öylesine seçmişler galiba, bir iki de buradan doktor olsun diye" dedi. "Hiç sevmem öyle şeyleri. Sen katılacak mısın?" Diye sordum.


"Yok hayır. Zaten davetli olmayanlar giremiyor, saçma ama öyleymiş" dedi. O zaman benim katılacağımı nerden biliyordu ki? "Ben-" "Katılanları açık olarak herkes görebiliyor. Oradan gördüm" diye soramadığım sorumu yanıtladı. Bir de bu çıktı başıma iyi mi!


&&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%