Yeni Üyelik
110.
Bölüm

Fi̇nal

@merida_xx

Gecenin erken bir saatinde Polat kucağında sırtını sevdiği kızıyla bir oraya bir buraya gezerken "Babacım, uyumayacak mısın birtanem?" Diye mırıldandı. "Bak saat gece oldu arkadaşların gökyüzünde pırıl pırıl parlıyor 'Mira uyusun' diyorlar" diye mırıldanınca Mira kafasını sağdan sola çevirdi ve huysuz huysuz mırıldandı.


Polat, Miranın hafif uzamış saçlarını sevip öpücük bıraktı ve "Tamam kızım, dediğin gibi olsun. Sabaha kadar gezeriz bizde" dedi ve salonda turlamaya devam etti. Mira artık yedinci ayına girmiş ve diş çıkarmaya başladığı için geceleri anne babasına zehir etmeye başlamıştı.


Hilal, yanındaki boşlukla gözlerini açıp odaya baktı ama açık kapıdan sızan ışıkla Polatın salonda olduğunu anladı. Yataktan doğrulup gözlerini kırpıştırdı ve dün gece yere savurduğu Polatın tişörtüne uzandı. Çıplak bedeni tişörtle kapandığında ayağa kalktı ve zaten açık olan kapıyı biraz daha açıp salonda gezinen Polat ve kızını gördü. Polat altında sadece şortla, kızı ise Barış dayısının aldığı tavşanlı pijamasıylaydı.


Polatın bakışları eşine döndüğünde üstündeki kendi tişörtüne rağmen kapanmayan bacaklara baktı ve yaşadıkları dün geceyi hatırladı. Hilal, eşine doğru adımlayıp "Polatım, uyumadı mı daha?" Diye sordu ve uykulu gözlerle bakan kızının dağılmış saçlarını öptü. Polat boştaki koluyla Hilali belinden kavrayıp diğer tarafına çekti ve onunda saçlarına öpücük bıraktı. "Uyumadı yavrum. Sen niye kalktın? Ses mi yaptık?" Diye sorduğunda Hilal olumsuz anlamda kafa sallayıp "Sen yoktun o yüzden uyuyamadım" dedi ve kafasını eşinin boştaki göğsüne yasladı.


Mira da kafasını çevirdiğinde annesiyle göz göze geldi. Hilal elini kızının yanına koyup "Çok mu canın yanıyor annem? Kıyamam ben sana ama bir şey yapamıyoruz kızım" diye üzgünce konuştu. Kızının acı çekmesi canını çok sıkıyordu ama elinden de bir şey gelmiyordu.


Polat kolları arasındaki eşi ve kızını sıkıca sarıp ikisine de tekrar öpücük verdiğinde Hilal "Polatım sen daha görevden yeni geldin. Ver Mirayı bana dinlen sen" diye kızına uzandığında Polat onu durdurdu ve "Ben şikayetçi değilim yavrum. Hem çok özledim sizi" dedi. Hilal kafasını eşinin göğsünden çekip çenesinden öpünce Mira "Iııı" diye kaşlarını çatmıştı.


Polat kızına gülüp alnından öperken "Güzelim ama o annen. O beni istediği gibi öpebilir" diye konuşunca Hilal "Kızımla papaz olduk senin yüzünden" diye tatlı bir sitemle konuştu. Mira, babasını kimseyle paylaşamıyordu. Annesiyle bile. En ufak bir yakınlıkta avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Hilalde bazen bilerek kızını kızdırıyordu ve kızının anlaşılmayan bağrışlarıyla eğleniyordu. En eğlenen kişi ise tabikide Polattı.


Biri canından çok sevdiği eşi, diğeri canından can olan kızı olunca onların bu hallerini keyifle izliyordu. Polat kollarındaki hayatıyla koltuğa oturduğunda Mira iyice babasının göğsüne yayıldı, baktığı annesininde elini tutup gülümsedi. Hilal kızının eline öpücük bırakıp gülümsedi ve kafasını kızından kalan boşluğa yasladı.


Polat kızının ve eşinin sırtını severken birazdan Hilalin uykuya dalacağını biliyordu. Normalde Mira da uyurdu ama ağrıdan bir ihtimal uyumayabilirdi. İkiside birbirinin kopyasıydı ve en kolay bu şekilde uyuyorlardı. Mira kafasını kaldırıp babasına baktığında Polat sevgiyle kızına gülümsedi. Mira ise utanarak kafasını tekrar eğince Polat, kızının bu haline gülüp "Utandın mı sen babacım? Hı bak bakayım bana" dediğinde Mira tekrar kafasını kaldırmış ve babasına bakmıştı.


Polat, Mirayı biraz yukarı çekip yüzüne yaklaştırdı ve "Utandın mı birtanem?" Diye tekrar sordu. Mira annesini tuttuğu elini babasının yanağına koydu ve anca yetişebildiği için babasının çenesini öptü. Tabi öpmeyi daha öğrenememişti ama en azından dudaklarını değdirip çekiyordu. Polat, çenesine değen küçük dudaklarla mest olurken Mirayı biraz daha yukarı çekti ve mis kokan boynundan koca koca öptü.


Mira da annesi gibi boynundan huylandığı için hemen kıkırdarken Polat daha çok öpmüştü. En sonunda yanağındaki minik ellerle durduğunda gülmekten gözleri kısılmış kızına baktı. Hilalde uzandığı göğüsten bu manzarayı gülerek izlemeye devam ediyordu. Eşinin ve kızının bu hayran bıraktıran hallerini izlemek yeni hobisiydi. Baba kız ne zaman baş başa kalsa oluşan sevgi bulutuyla sarmalanıyordu.


Hilal bakışlarını duvardaki saate çevirdiğinde sabahın dördü olduğunu gördü ve bu saatten sonra ne kızlarının ne kendilerinin uyumayacağını bildiği için uzandığı göğüsten kalkı. Birbirine bakan baba kız, Hilale döndüğünde Hilal "Ben kahvaltı hazırlayayım bari. Sizde baba kız doya doya özlem giderin" diyerek ayaklanmıştı ki Polat izin vermeyip "Sana olan özlemimi ne yapacağız yavrum? Ben böyle ikinizide sarmışken bırakır mıyım seni hiç" dedi ve Hilalin dudaklarından öptü.


Hilal gülerek tekrar uzandığında Mira babasının karnına oturmuş ve bir annesine bir babasına bakıyordu. Dudakları büküldüğünde Polat ve Hilal aynı anda "Eyvah" demişti ki Miranın ağlaması bir olmuştu. Miranın gözlerinden yaşlar akarken Hilal, eşinin göğsünden kalkmış ve "Kıskanç kızını sana bırakıyorum kocacım" diye gülüp mutfağa adımladı. Sonra da üstü aklına gelince bu sefer odalarına doğru ilerledi.


Polat ağlayan kızının saçlarını okşayıp "Öpmedim babacım anneyi. Tamam ben gizli gizli öperim, ağlama hadi birtanem" diye tekrar gezinmeye başlamıştı. Hilal duyduğu sözlerle gülüp kapatmış olduğu kapıyı açtı ve eşine baktı. Polatın kafası hemen Hilale döndüğünde Hilal üstündeki tişörtü gülerek çıkarttı ve Polata baktı. Polat, karşısında çırılçıplak duran eşiyle yutkunup kucağındaki kızına "Babacım hadi uyu bir tanem. Gerçekten uyuman lazım bak" diye konuştu.


Hilal kapıyı kapatmadan yeni çamaşır takımını giyerken "Yavrum bilerek yapıyorsun ama yapma" diyen eşine baktı ve gülerek "Neyi bilerek yapıyormuşum?" Diye sordu. Polat gözlerini eşinin bedeninde gezdirip "Ben göstereceğim sana neyi yapıp yapmadığını" diye söylendi ve ağlaması dinmiş kızına baktı. Işıl ışıl parıldayan kahvelerle "Anlaşıldı, sen uyumayacaksın birtanem" dedi ve derin bir iç çekerek eşine baktı.


Hilal gülerek giydiği geceliğiyle aynaya baktı ve hamilelikten sonra kurtulduğu kilolarla gülümsedi. Neredeyse eski halinden de zayıf duruyordu ama allahtan babaannesinin deyimiyle hala ele gelen bir dudumdaydı. Hilal odadan çıkıp koltukta oturan eşine ve kızına öpücük atıp mutfağa doğru adımladı.


*


Aysun hanım masaya koyduğu ekmeklerle "Kahvaltı hazır hayatım!" Diye salona doğru bağırdı. Aydın bey hızlıca sandalyeye oturduğunda Aysun hanım eşine gülerek baktı. Kendisi de kendi yerine geçti ve "Sabah sabah gidip durma artık Aydın" dedi. Aydın bey çiğnedi ekmeği çayla midesine yollayıp "Niye ki? Hilal bir şey mi dedi hayatım?" Diye sordu.


Sabahları kahvaltısını yaptığı gibi soluğu Miranın yanında alıyordu. Hilal bu durumdan şikayetçi olmak yerine oldukça mutluydu çünkü Mira, babası evde olmadığı zaman ancak dedesi sayesinde susuyordu. Polat göreve gittiğinde ise bazen uyuyamadığı için Hilal, Aydın beyi arayıp çağırıyordu. Tabi Aydın bey dünden razı koşarak gidiyordu.


Aysun hanım eşine gülüp "Yok Aydın, ne diyecek Hilal. Ben sadece bugün gitme diye dedim. Polat oğlum dün görevden gelmiş ya, vakit geçirsinler" diye cevap verdi. Aydın bey eşine omuz silkip "Ne yapayım geldiyse Aysun?" Dedi ve yemeğini yemeye devam etti. Aysun hanım cıklayıp "Sen adamı delirtirsin Aydın" dedi ve kahvaltısına döndü.


Aydın bey kahvaltısını bitirince çayını yudumlayan eşine baktı ve "Aysun, Meleği istemeye ne zaman gideceğiz belli mi?" Diye sordu. Demir ve Melek evlenmeye karar vermişti. Aysun hanımda bir heyecandan başka heyecana atlayıp hemen yapalım demişti ama Demir pek oralı değildi.


Aysun hanım eşine bakıp "Çocuklarım artık beni dinlemiyor Aydın. Barış ve Hande nikahtan evlendiler ya, Demir diyor ki anne Melekte öyle istiyor diye. Diyorum oğlum olmaz kızın ailesine ayıp olur diye kandırmaya çalıştım ama bana mısın demedi" diye hüzünle konuştu. Aydın bey eşinin haline gülüp ayaklandı ve eşinin yanındaki boş sandalyeye geçip eşini göğsüne çekti.


"Çekerim ben onun kulağını hatun üzülme sen" dediğinde Aysun hanım "Çocuğum bir şey demiyor ki, Melek istemiyormuş düğün falan. Olur mu öyle şey hiç? Hiç mi düşünmedi telli duvaklı halini?" Diye sorunca Aydın bey eşinin saçlarını okşayıp "Bilmem ki hayatım. Belki ailesi yüzündendir" dedi. Aysun hanım düğün yapamayacak olmanın hüznüyle iç çekti ve "Olabilir hayatım. Ben o yönden düşünmedim" dedi.


Bir süre daha öyle kaldıktan sonra Aydın bey "Uyanmışlar mıdır ki?" Diye mırıldandı. Aysun hanım kafasını gülerek kaldırıp "Sen Miraya Hilalden daha mı düşkün oldun yoksa bana mı öyle geliyor?" Diye sorduğunda Aydın bey "Kızımın yeri ayrı" dedi ve "Ama Mira daha farklı Aysun" diye ekledi.


Sonra da gülen yüzüyle "Böyle bir görsen, uyurken kıvrılıp küçücük kalıyor göğsümde. Bir de mırın mırın laf yapmaya başladı nasıl tatlı. Alıp içime sokasım geliyor" dediğinde Aysun hanım da torununun o hallerine güldü. Mira daha yedi aylıktı ama sanki yaş almış gibi konuşmaya çalışıyordu. Eline ne geçerse yemeye çalışıp dediği olmadığında da mızmızlanıyordu. Aynı kızının küçüklüğüydü.


Aysun hanım "Hilal, diş çıkıyor dedi geçen gün. Uyutmuyormuş hiç" dediğinde Aydın bey üzgünce nefes aldı. "Sorma Aysun, canı yanıyor bir şey yapamıyorum içim gidiyor. Ama damağında gözüküyor böyle beyaz beyaz çizgiler. Bir haftaya çıkar gibi" diyerek üzgünce başladığı sözlerini neşeyle devam ettirdi.


Aysun hanım eşinin çocuksu hallerine daha da gülüp "Hadi gitte rahatla" dedi ve ayaklandı. Aydın bey de ayaklanıp "Ben toplarım hatun sen geç içeri" dedi ve masayı toplamaya başladı. Aysun hanım içeriye geçip kaynanasının ördüğü yeleğe doğru yaklaştı. Hanife hanım ziyarete gelmişti ve Miraya yelek, patik örüyordu. Dün akşamda Belgine çıktığı için şu an evde değildi.


Aydın bey masayı toplayıp kapıya geçtiğinde "Hatun ben çıkıyorum!" Diye seslendi ve "Tamam hayatım! Bende akşama doğru gelirim" diye yanıt alınca evden çıktı. Apartmandan çıkıp kızının evine doğru ilerlerken "Baba" diye seslenilmesiyle durup ona doğru gelen Demiri gördü. Demir, babasının yanına yaklaştığında bu sefer birlikte yürümeye başladılar.


Aydın bey oğluyla havadan sudan konuştuktan sonra oğluna bakıp "Ulan bana bak" dedi ve "Anneni üzüyormuşsun şu sıra, kırdırtma bana kafanı" diye çıkıştı. Demir, babasına gülüp "O iş öyle değil be baba. Düğün için diyorsun büyük ihtimalle ama Meleğin ailesiyle konuştum ben. Geçen konuşmaya gittim ama onlar biraz saçmalayınca Melek dayanamadı ve tuttu kolumdan çıkarttı" dedi ve "Melek ne derse o olacak yani babacım, annemi üzmek istemem ama yapacak bir şey yok" diye ekledi.


Aydın bey, Meleğin ailesinin biraz sorunlu bir aile olduğunu bildiği için anlayışla oğluna baktı ve "Orası öyle tabi, kızı üzecek bir şey yapma" dedi. Sonrada oğlunun ensesine vurup "Ama karımı da üzemezsin kırarım kafanı" diye çıkıştı. Demir, ensesini tutup "Sen de ne annemci çıktın baba" diye güldüğünde Aydın bey oğluna gülerek tekrar vurdu. "Sanane lan dingil!" Dediğinde Demir yine güldü.


Ulaştıkları kapıyla 'Hilal-Polat Karadere' yazan zile bastılar. Açılan kapıyla merdivenleri çıkarken "Oğlum dursana!" Diye konuşan Sedayı duydular. Seda, oturarak merdivenleri inmeye çalışan oğlunu tutup kucağına aldığında "Sabah sabah geldiler sana yine Sinan" diye cıkladı. Sinan yürümeye başladığı andan itibaren soluğu Hilallerde alıyordu. Kapının önüne sandalye koyup evden çıkıyor, o kadar merdiveni ise oturarak iniyordu. En sonunda da Hilalin kapısına gelince zile basmayı henüz başaramadığı için bağırıyordu.


Seda merdivenlerden çıkarken ona bakan Aydın beyleri görüp "Günaydın Aydın amca nasılsınız?" Diye sordu. Demir, Sinana doğru yaklaşıp "Şu veleti görene kadar iyiydim Seda. Sen nasılsın?" Dediğinde Seda oğlunu sıkıca sarıp "Deme öyle Demir abi. Oğlum bir şey yapmıyor" diye konuştu. Aydın bey ise "Hıı tabi tabi yapmıyor" diye homurdanıp "İyiyiz kızım sen ve Yakup nasıl?" Diye sordu ve eliyle Sinanı gösterip "Bu gayet iyi görünüyor o yüzden sormadım" dedi.


Seda gülerek "İyiyiz çok şükür Aydın amca. Sinanımda iyi" dediğinde Sinan ağzındaki emziği çıkarıp "Miya!" Diye bağırdı ve güldü. Demir, Sinanın emziğini alıp "Yok oğlum Mira falan! Mira dersen emziğini çöpe atarım" dediğinde Sinanın önce gülen yüzü düştü. Sonrada tekrar güldü ve ellerini çırpıp "Miya!" Diye bağırdı.


Hilal kapının önündeki sesleri duyup kapıyı açtı ve merdivenlerde gülen Sedayı, kapının önünde de homurdanan babasını görünce güldü. "Günaydınlarr" diye kendini belli edince Sinan, Hilale doğru hamle yapmıştı. Hilal ellerini gülerek Sinana uzatıp "Gel teyzecim, ne oldu Demir amcan ve Aydın deden azar mı çekiyor sana?" Diyerek Sinanı kucakladı. Sinan, ellerini Hilalin yanaklarına koyup burnundan öpünce Hilal daha da gülmüştü.


Babasına ve abisine dönüp "Küçücük çocuğu niye sıkıştırıyorsunuz?" Diye cıkladı. Seda da Hilale katılıp "Sorma Hilal, emziğiyle tehdit ediyorlar oğlumu" dedi. Bir süre kapıda sohbet ettiklerinde Hilal "Ay kapıda kaldık, geçin baba içeri. Seda sende çağır Yakubu gelsin" dedi. Seda olumsuz anlamda kafasını sallayıp "Sağol Hilal ama Yakup daha yeni uyudu. Gece geldiğinde Sinanla ilgilendi biraz. Uyanmasın şimdi" dediğinde Hilal içeri geçen abisi ve babasıyla hin bir gülüş takındı ve "İyi tamam sende git kocanın yanına, Sinanı ben alıyorum" dedi.


Seda, Hilale gülüp "Sağol Hilal" dedi ve vedalaşıp yukarı çıktı. Hilalde kucağında Sinanla kapıyı kapatırken salondaki kızının çığlık ata ata gülüşlerini duydu. Sinanda sesleri duyduğu gibi ağzındaki üç dişiyle gülüp ellerini çırpmıştı. Hilal, Sinanın yanaklarından öpüp "Sinancım sen böyle herkesin ortasında belli edersen seni yer bitirirler" diyerek salona geçti.


Demir, Mirayı havaya atıp atıp tutarken Mira çığlık çığlığa gülüyordu. Demir de yeğenine gülerek bakıyordu. "İki günde nasıl özledim kız ben seni. He. Yerim o palmiye saçlarını" diyerek Miraya öpücüklerini bırakıyordu. Polatta giyinmiş bir halde odadan çıkınca gülen kızına bakıp "Beni tek bırakıp dayıya gittin demek Mira hanım" diye homurdandı. Mira dayısının omzunu tutup babasına güldüğünde Polatta gülmüştü.


Sinan "Miya!" Diye tekrar bağırınca Mira bu sefer babasına değil hızlıca Sinana dönmüştü. Gördüğü gibi de sevinçle gülünce salonda homurdanan üç adamın sesi duyuldu. Sadece Hilal ve Sinan bu duruma gülmüştü. Hilal, Sinanı yere bıraktığı gibi Sinan paytak adımlarla Demire yaklaştı ve paçasını tutup Miraya baktı.


Mira kendini yere doğru eğince Demir homurdansada yeğenini yere indirmişti. Mira yere indiği gibi oturup anlaşılmaz şeyler söyledi ve Sinana emeklemeye başladı. Hilal, Polatın Sinana olan bakışlarını görüp güldü ve yanına adımladı. Kızının Sinana yaklaştığını gören Polat ise hemen atılıp Sinanı kucağına aldı ve "Sinan, nasılsın aslanım? Görüşemedik seninle" dedi. Aydın beyde hemen Mirayı yerden alıp "Dedesinin birtanesi. Ver bakayım bir öpücük" dedi ve torununun yanaklarını sıkı sıkı öptü.


Hilal olumsuz anlamda kafa sallayıp gülerken "Baba, kahvaltı yaptınız mı? Hazırlayayım mı hemen bir şeyler?" Diye sorduğunda Aydın bey kafasını Miranın boynundan çekip "Yok kızım yaptım da geldim" dedi ve kıkır kıkır gülen torununun dikilmiş olan ağaç saçını tuttu. "Senin bu saçlarını yerim" dediğinde Mira "Iııı" diye bağırdı ve kaşlarını çattı.


Hilal, kızına gülüp "Babası yaptı babacım. Dokundurduğuna şükret" dediğinde Polat kızına öpücük attı. Kucağındaki Sinanda öpücük attığında "Lan sen kızıma niye öpücük atıyorsun?" Diye söylendiğinde Mira bu sefer babasına "Iııı" diye bağırmıştı. Polat şokla kızına bakıp "Sen bana bu velet yüzünden mi 'Iııı' ladın kızım?" Diye sorduğunda Miranın bakışları annesine dönmüştü.


Hilal kızına bakıp "Aaa Polatım sende. Kızım öylesine 'ıııı' lyıp duruyor işte" dedi. Polat, tabikide buna inanmayıp homurdanmaya başlayınca Sinan, Polatın kucağından yere indi ve tekrar Miraya doğru yürüdü. Mira da dedesinin kollarından çıkıp ellerini yere vura vura Sinana doğru ilerledi. Sonunda buluşan ikili birbirine baktığında Mira bezli poposunu yukarı dikti ve ellerinden destek alıp ayakta durmaya çalıştı.


Sinan "Miya" diyerek Mirayı tutunca ikiside popolarının üstünde yere düşmüştü. Mira küçük bir güldükten sonra ellerini Sinana uzattı ve kendini yanındaki Sinanın üstüne attı. Bu sefer Sinanda gülerken, Hilal onlara dehşetle bakan adamlara kahkaha atmıştı. Polat, kızındaki bakışlarını eşine çıkartıp "Hilal bir şey yap" diye homurdandı ama Hilal sadece gülmekle yetindi.


&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%