Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@merida_xx


~1~

 

 

“Safir bunu yapmak için doğru zamanın geldiğini düşünüyor musun?”

 

 

Abime baktım. Tedirgin ama bir o kadar rahattı. Tedirginliğini kararıma, rahatlığını ise bana bağlamayı seçtim.

 

 

Artık zamanı gelmişti. Bana engel olmaması için kafamı salladım. “Beni karşılarında görünce ne yapacaklarını merak ediyorum abi” dedim. Her kelimemde keyifleniyordum. O tabloyu hayal edip gülümsüyordum.

 

 

Abim bardağındaki içkiyi gülerek salladı. Büyük bir yudum alıp “Korfalı olduğunu kimse bilmiyor. Öğrenince çok şaşıracaklar” dediğinde karşısındaki koltuğa geçip bende kendime içki doldurdum. Haklıydı. Beni sokağa atmadan önce bir Tamar’dım. Şimdi ise Korfalıydım. Safir Korfalı.

 

 

İçkimi yudumlayıp “Bizi evlenmiş bile sanabilirler” diye güldüğümde şen bir kahkaha attı. Bu tarz şeyler hep hoşuna giderdi. “O aklına soktuklarım seni aile üyesi yaptığımızı değilde evlendiğimizi düşünürler, haklısın bak” diyerek bardağındaki içkiyi tek yudumda bitirdi. İyi içiyordu. Özeniyordum.

 

 

Bunu önceden ayarlamıştık. Her şey gibi.

 

 

On iki yaşımda ailem dediğim kişiler tarafından sokağa atılmıştım. Bunun sebebi ise, o kadar zaman büyütüp sevdikleri benim, aslında başka bir adamdan olmammış. Bunun suçunu bana yükleyip suçlu olarak beni seçmişlerdi. Yıllardır baba deyip sevdiğim kişi tarafından kolumdan sürüklenerek evden atılmıştım. Yıllardır anne deyip sevdiğim kişi tarafından da sadece ağlayarak izlenmiştim. Hiç bir şey yapmadan sadece izlemişti. Öylece.

 

 

Gerçek babamın, şu an baba dediğim kişinin kardeşi olduğunu çok sonradan öğrenmiştim. Konuyu ince detaylarıyla bilmiyordum, bilmemede gerek yoktu. Hiç bir sebep yaşadıklarımı normal kılmazdı.

 

 

O gün bir şekilde benden haberleri olmuş ve beni almaya gelmişlerdi. O gün bu gündür de şu an anne dediğim kadınla, beni çocukları gibi sevip büyütmüşlerdi. Yalan yok, sevgilerini iliklerime kadar hissediyordum.

 

 

Beni bırakanların da benden haberdar olmaması için çok çaba sarf etmişlerdi. Gerçi bıraktıkları birini ararlar mıydı şüpheli.

 

 

Şu an anne baba deyip sevdiğim kişiler ise Haldun babam ve Esma annem. Yıllarca uğraşmalarına, doktorlara başvurmalarına rağmen çocukları olmadığı için abim gibi beni de evlat edinmişlerdi. Yani, on iki yaşında ailemi kaybettiğim gün yeni bir aileye sahip olmuştum. Tek bir farkla, artık bir kardeşim yoktu abim vardı.

 

 

Abim ayağa kalkıp ceketini düzeltti. “Namını duymayan yok Bayan Korfalı. Şu meşhur Bayan Korfalı’yı bir görsünler bakalım” diyerek kolunu uzattığında bardağımı kenara bırakıp ayaklandım. Gülümseyerek koluna girip derin bir nefes aldım.

 

 

Şu zamana kadar sadece bir gölgeden ibarettim. Piyasada sadece adım bilinirdi. Bayan Korfalı. Piyasa demişken öyle mafya falan değildik. He ama bazen onlarla çalıştığımız oluyordu. Her türlü güvenlik elemanları yetiştiriyorduk ve her türlü güvenlik sağlayan bir şirkettik.

 

 

Benim gerçekte kim olduğumu bilen kişiler sadece ailem ve tek dostum Ömerdi. Ömerle babamın şirketinde tanışmıştık. Babam beni şirkete götürüp herkese artık kızı olduğumu söylerken Ömer eğitim görenler kişilerin arasındaydı.

 

 

O da benimle benzer durumdan muzdaripti. Ailesi onunda yüzüne gülmemişti. Babam onu bulmuş ve eğitimlere başlatmıştı. Bizde orada tanışmış ve birbirimizi sevmiştik. Ailem dışında abim ve Ömer, benim için en önemli iki insandı. Diğer hiç kimse umrumda değildi.

 

 

Gamze. Ailem sandığım bir diğer kişiydi. Benden sadece bir yaş küçük kardeşti ama kardeşim değildi. Onunla birlikte büyümüştük. Birbirimizi çok severdik. Abla kardeştik neticesinde.

 

 

Yıllar geçtikten sonra abimden onunla konuşmak için yardım istediğimde beni kırmamış ona ulaşmamı sağlamıştı. Ama işler benim istediğim gibi olmamıştı. Gamze de, o kadın ve o adam gibi olmuştu. ‘Aileyi bozan kişi sendin, olması gereken oldu’ demişti. Dediği gibi de ben olması gerekeni yapıp onu orada yok saymıştım. Kardeşim yok.

 

 

“Ömerde orada olacak. Gülmeden durabilirim umarım diyordu” diye güldüğümde merdivenden annemin ve babamın indiğini gördük. “Ee bütün büyük beyler orada olacak. Altay ve İbrahimde orada olur. Çok normal abicim” diye fısıldadı. Annemle babamın bu konuyu bilmesini istemiyorduk. Şirketi abimle bana bıraktıktan sonra ikinci baharlarını yaşamalarını sağlıyorduk.

 

 

“Benim çocuklarım bu janti halleriyle nereye gidiyorlar?” Diyen anneme cevap babamdan “Toplantı mı var yoksa?” Şeklinde geldi. Abim “Çalıştığımız şirketlerle orta çaplı bir yemek faslı var baba. O yüzden bu akşam size katılamıyoruz” diye gülümsediğinde babam anneme bakarak göz kırptı ve “Zaten davet etmemiştik” diye güldü.

 

 

Annem tatlı tokatını babamdan esirgemedi ve ardından bize dönüp “Çok güzelsiniz siz” dedikten sonra bana baktı. Şüpheleniyor gibiydi. “Sen katılmazdın genelde annecim. Bir sorun yok değil mi?” Sorusuyla gülümsedim. Gülümseyerek abimin kolundan çıktım ve babamın yanına gidip onun koluna girdim.

 

 

“Annem bence sen beni anlarsın. Yakışıklı adamları öyle tek başına yollamak bize yakışır mı?” Diye göz kırptığımda babam gülerek kolunu bana sardı. Göğsünü gere gere “Duydun mu Esmam. Bende hala iş var” dediğinde abim yanımıza geldi ve o da annemi kolları arasına alıp “Kısmetimizi kapatıyorsunuz ama neyse” diyerek burun kıvırdı.

 

 

Annemle birbirimize bakıp ikisininde karnına hafifçe vurduk ve aynı anda “Şu haspamlara bak” diyerek saçlarımızı savurduk. Bize güldükten sonra abim “Biz çıkalım artık” diyerek beni babamdan kurtardı ve birlikte arabaya geçtik. Annemlere korno çalıp aynı yoldan ayrıldık ve mekana doğru yola koyulduk.

 

 

İlk ışıklara geldiğimizde abim “Safir, torpidodakileri kontrol et. Ne olur ne olmaz, hazır olsunlar” dedi. Dediğini yapıp torpidoyu açtım ve duran iki silahı kontrol ettim. Mermileri tamamdı. Yedek şarjörlerde tamamdı. “Bir sorun yok” diyerek torpidoyu geri kapattım ve “Tekinlerle görüştün mü bugün abi? Anlaşma oldu mu?” Diye sordum.

 

 

Tekin ailesinin bir torunu olacaktı ve koruma tutmak için bize başvurmuşlardı. Sanırım damatları biraz pis işlere bulaşmıştı.

 

 

Abim “Evet o iş bizde. Bu akşamdan birini yolladım bile. Kalabalık anlar her zaman daha tehlikelidir” diyerek onayladığında kafamı salladım. Öyleydi.

 

 

Mekana yaklaşırken “Ömer seni tanımıyormuş gibi yapacak dimi?” Gelen soruya “Evet. Yanında çalıştığı kişilerin benden haberi yok. O yüzden bu gece tanışmıyoruz” dedim. “Mantıklı. Adamlarla iş yapıyoruz diye her şeyi bilecek halleri yok” dediğinde “Aynen öyle. Adamlar sadece Bayan Korfalıyla çalıştıklarını biliyorlar. Kimse beni bire bir tanımadığı için Ömerde bu gece herkes gibi olacak. Beni tanımayacak” diyerek omuz silktim.

 

 

Mekana geldiğimizde yürüyeceğimiz yolun bile aydınlatılmış olması komik gelmişti. “Tamam ama bu biraz fazla değil mi? Sanki ödül töreni yapacak gibi yapmışlar” diye güldüğümde abimde bana eşlik etti. Arabayı durdurup ceketin iç cebinden küçük silahını da kontrol etti.

 

 

Kaşlarımı çatıp “Abi? Gerçekten sadece bir önlem mi?” Diye sorduğumda “Bacağındakini gördüm Safir” diyerek güldü. Tamam. Çok tatlı incecik minicik bir bıçağım olabilirdi. Omuz silkip arabadan inecekken durdum ve abime bakıp “Hadi bay centilmen, kapımı aç” diyerek göz kırptım.

 

 

Abim ise her zamanki gibi göz devirip “Sanki eliniz yok arkadaş” diye homurdanarak arabadan indi. Kapımı açıp beni dışarı çıkartırken “Sana bu lafları yutturacak kadını dört gözle bekliyorum” dedim. Elbet kalbini bir güzele kaptıracaktı ve bu kadının ehli bir kadın olmasını her şeyden çok isterdim.

 

 

Abimin koluna girip ışıklandırılmış yoldan merdivenlere ulaştık. Kapının girişindeki çalışan, abimle bana bakıp “İsim alabilir miyim efendim?” Dediğinde abime baktım. Bu zevki ona bırakıyordum. Net bir sesle “Cenk Korfalı” bana bakıp “Safir Korfalı” dedi. Adamın kağıt üzerindeki eli teklediğinde gülümsememi tutamadım.

 

 

Kafasını kağıttan kaldırıp “Bayan Korfalı?” Dediğinde “Safir” diyerek düzelttim. “Safir Korfalı” diye devam ettiğimde adam bir bana bir abime bakıp kafasını hızla salladı ve eliyle içeriyi gösterdi. Büyük salona adımlarken “Şimdiden başladık desene” diyen abimin kolunu iyice kavradım. “Abi bir şey deme yoksa kahkahalarla gülerim, bütün havamız söner” diye fısıldadım.

 

 

Masalarda ve üstündeki isimliklerde göz gezdirirken önce Tamar ve Korfalı yazısını yan yana gördüm. Sonra masada oturanlara baktım. Hepsi gayet dinç ve güler yüzleriyle tanımadığım bir adamla konuşuyordu.

 

 

“Güzel. İstediğim gibi yapmışlar” diyen abime döndüm. “Masamıza geçelim o zaman” dediğimde elini belime attı ve birlikte masaya doğru ilerledik.

 

 

Topuklarımı biraz daha sert bastığımda bir kaç kafanın bize döndüğüne emindim. Tamar ailesi de bize döndüğünde önce beni doğuran kadın Halen’in yüzündeki afallama içimdeki ateşi yakmaya yetti. Bakışlarımı o adama, Nevzat’a çevirdiğimde gördüğüm şok ise o ateşi harladı. Kendimi kontrol etmem lazımdı.

 

 

En sonunda ise Gamze’ye baktım. Kardeş. Dudaklarından “Abla?” Dediğini anlamıştım. Yazık sana Gamze. En çok sana üzülüyorum, acıyorum. Cıklayıp “Değil” diye gülümsedim. Duymuş olmalı ki hemen Nezvat ve Hale’ye dönmüştü.

 

 

Bizim masanın yanında sırıtan Ömer’i görmek işleri daha da zorlaştırıyordu. Gözlerimle ona işaret verdiğimde hemen önüne döndü. Biraz daha bakmaya devam etse gülebilirdim.

 

 

Abim “Nevzat Tamar?” Dediğinde Sayın Nevzat hızla ayağa kalktı ve “Onun burada ne işi var?” Diye sordu. Bütün nefretimi toplayıp gözlerinin içine baktım ve elimi uzatıp “Tanışmadık Nevzat Tamar. Ben Safir Korfalı” dedim. Gözlerindeki şaşkınlık büyürken “Ah sizde haklısınız. Belki böyle tanımazsınız. Ben Bayan Korfalı. Şirketinizin güvenliğinden sorumlu olan kişi” diye ekledim.

 

 

Kulağıma “Ne?”, “Bayan Korfalı o muymuş?”, “İlk defa gördüm, meğerse Cenk saklıyormuş” gibisinden cümleler duydum. Elim hala havadaydı. Sakince geri indirdiğimde Hale’den “Onunla mı evlendin?” Sorusu gelmişti. Bakışlarım onu buldu. Merak ettiği şey gerçekten bu muydu? O kadar yıl sonra?

 

 

Abim “Bu sizi hiç alakadar etmez Hale Tamar” dedi ve önümüzdeki sandalyeyi çekti. Aynı sakinlikte oturduğumda abimde yanıma geçip oturmuştu. Nevzat ise hala ayaktaydı. Yan masaya baktığımda Ömer’in yanındaki adamla göz göze gelmiştik. Patronu olmalıydı.

 

 

O masadan bir kadının gülümsediğini hissedip ona döndüğümde kafasıyla selam verdi. Aynı karşılığı bende verdim. Yanındaki adama baktığımda eşi olduğunu, az önce bakıştığım kişinin Altay bey olduğunu anladım. Ömer’e de bakıp keyifle önüme döndüğümde üstümdeki bakışlar bana zevkten başka bir şey vermiyordu.

 

 

 

 

 

🎭🎭

 

 

 

Zeynep ve Hayat yan masadaki kadından gözlerini çekememişti. En sonununda birbirlerine bakıp beğeniyle kafalarını salladılar. Güçlü bir imaj çizmişti, altı boş gibi durmuyordu. Hoşlarına gitmişti.

 

 

Hayat, karşısındaki yengesine yaklaşıp “Topukluyu gördün mü? S K yazıyor. Safir Korfalı. Kendine özel ayakkabı yaptırmak mı? Acayip iyi hareket” diye gülümsediğinde Zeynep’te masaya doğru yaklaşıp “İlk dikkatimi çeken şey o oldu” diye onayladı ve geri yaslandı.

 

 

İbrahim, eşine bakıp eğlenen ifadesiyle “Ciddi misin?” Dediğinde Zeynep “Herkesin dilinde olmasının sebebini öğrenmiş oldum hayatım” diyerek omuz silkti. Hayat, bu sefer abisine yaklaşıp “Kıskançlık! Kudurmuşluk! Fitnelik fesatlık!” Dediğinde Zeynep “Daha da eklenebilir” diye gülerek ekleme yaptı.

 

 

Ömer bakışlarını Safir’den çekip Altay’a baktığında sorgulayıcı bakışlardan kaçamadı. “Efendim?” Dediğinde “Sen bu kadını nerden tanıyorsun Ömer?” sorusuyla tekrar Safir’e baktı. Kardeşim gibi sevdiğim biri dese, bu kadar yıldır niye söylemedin derdi. Sevgilim diye yalan sıksa, işte buna hayatta inanmazdı. Çünkü Ömer bara gitmeyi çok severdi.

 

 

Düşündü ama bulamadı. Altay’a bakıp “Bunu doğru bir şekilde anlatmam için burada olmamamız gerekiyor” dedi. Yalan söylemeye ihtiyacı yoktu. Altay’ı severdi ve o kadar senede yakın dost olmuşlardı. Ondan zarar gelmezdi. Güvenirdi.

 

 

Altay gözlerini merakla kıstı. Az önce bu kadının Ömer’le kaş göz yaparak anlaştığını farketmişti ve bu oldukça garip gelmişti. Kulağına gelen fısıldaşmalar, kadının Bayan Korfalı olduğunu söylüyordu. Bu lakabı çok duymuştu. İyi anlamlaydı ama birinin lakaba ihtiyacı duyması Altay’ın gözünde çokta iyi bir anlam ifade etmiyordu.

 

 

Ömer’le bu konuşmayı sonra yapacaklarını kabul etti ve önüne döndü. Abisini esir almış yengesi ve kardeşini görünce güldü ve saatine baktı. Görüşeceği kişi hala gelmemişti. Bu iş başlamadan bitmişti. Dakiklik Altay için çok önemliydi ve sebepsiz gecikmelere tahammülü yoktu.

 

 

Abisine bakıp “Serdar’a bu işin olmayacağını söylersin. Daha fazla bekleyemem” diyerek ayaklandı. İbrahim saatine bakıp “Yedi dakika” kardeşine gülümseyip “Kendini aştın” dedi. Sonra da “Tamam. Emre’ye de uğrarsın” diyerek artık büyüdüğü için evde tek kalmak isteyen oğluna, sadece altı yaşında, uğramasını istedi.

 

 

Altay “Tek bırakmadınız dimi?” Diye sorduğunda “Hayır tabiki. Avni orada” dedi. Çocuğunu evde tek bırakmak mı?! Asla. Altay kafasını sallayıp onaylarken Ömer’de ayaklandı.

 

 

Safir, gelen bildirimle telefonuna baktı ve hızla ayaklandı. Abisi “Ne oluyor?” Diye sorsada Safir odaklandığı masaya ilerledi. Cenk’te ayaklanıp Safir’in peşinden ilerledi.

 

 

Safir, önce ayaktaki Altay’a kafa selamı verdi, sonra İbrahime döndü. Zeynep yerinde kıpırdanıp “Buyrun?” Dediğinde Safir “Annesi sen olmalısın” dedi ve İbrahim’e bakıp “Merak etmeyin bir şeyi yok. Çocuğunuzun yanındaki adama güven problemleri yaşamanız doğru olur” dedi. Telefonundaki resimleri İbrahim’e göstermek için ona uzattı.

 

 

Birlikte çalıştığı arkadaşı Han, bazı şüpheler yüzünden Avni’yi araştırmıştı. Bunun sebebi Avni’yi yeni çalışacakları bir firmada görmesiydi. Avniyle birlikte daha önce bir araya gelmişlerdi, o yüzden onun Çakırbeylilerle çalıştığını biliyordu.

 

 

Safir genelde kendisini göstermezdi, onun yerine sahada Han olurdu. O görüşür, konuşurdu.

 

 

Han’ın şüphesi genelde doğru çıkardı. Safir, insanları sezmekte Han’dan daha iyi birini tanımamıştı. O yüzden ona güvenip Avni’yi araştırmasını istemişti. Ve bam. Yine doğruydu. Avni’nin o şirketten bir personelle görüştüğü belli olmuştu.

 

 

Haberi aldığı gibi nerede olduğu kontrol edilsin istedi ve İbrahim’le Zeyneb’in oğlu Emre ile olduğu belli oldu. O yüzden aileyi hemen bilgilendirmek istedi. Konu bahis çocuk olduğu için bunu hemen yapmak istedi. Avni başka bir yerde olsaydı yarını beklerdi.

 

 

“Yanında oğlunuz olmasaydı bunu yarın bildirirdik ama ne olur ne olmaz bilginiz olsun istedik” dediğinde Cenk olayı anlayıp “İsterseniz oğlunuzu evden alabiliriz” diye ekledi. Zeynep panikle eşine baktı. Daha sonra Safir’e dönüp “Oğlumu buraya getirir misiniz?” Diye sordu. Safir, Zeynep’e güven verici bir gülümseyle baktı ve “Bana yarım saat ver” diyerek abisinin telefonunu aldı ve masadan uzaklaştı.

 

 

İbrahim resimlere sinirle bakıp küfürler ederken Altay telefona uzandı ve alıp o da baktı. Hemen Ömere döndüğünde Ömer “Adamları yolluyorum” diyerek telefonuna sarıldı. Cenk, Ömeri durdurup “Biz hallediyoruz. Gereksiz bir gürültü oluşup ne olduğu anlamasın. Sessizce çocuğu alıp çıkacağız” dedi. Avni’nin durumu anlayıp kaçmasını istemezdi, ya da çocuğa bir şey yapmasını.

 

 

Altay, sinirle Cenk’e dönüp “Ne yapıp yapmayacağımı soracak değilim” Ömer’e baktı “Ara ve dediğimi yap” dedi. Cenk omuz silkip “Siz bilirsiniz, ben uyardım” dedi ve Altay’ın elindeki telefonu aldı. O söylemesi gerekeni söylemişti, gerisini pek umursamazdı. “İyi akşamlar” diyerek kardeşini bulmak için etrafa bakındı.

 

 

Safir’in tekrar masaya geldiğini görünce beklemeyi seçti. Safir, Zeynep’e bakıp “Oğlunun bize güvenmesi için bir şeyler söylemen doğru olabilir” lavaboları işaret edip “Gelir misin?” Dedi. Zeynep ayaklanıp Safir’le birlikte lavaboya girerken İbrahim de ayaklandı.

 

 

Bazı bakışlar onlara döndüğünde Ömer “Önünüze dönmek için ne bekliyorsunuz?!” Diye sesini yükseltti. Bakışlar onlardan dağıldığında Cenk’e baktı. Bakışmaları kısa sürdü. Zeynep ve Safir masaya tekrar geldiklerinde Zeynep rahatlamış ifadeyle “Emre’yle konuştum. Buraya geliyor” dedi.

 

 

İbrahim “Çıkalım artık” diyerek hep birlikte kapıya ilerlediler. Safir, abisine bakıp “Bir şey mi oldu?” Diye sordu. Cenk telefonunu alıp kardeşinin telefonunu uzatırken “Onlarda kendi adamlarını yolluyorlarmış” dedi. Safir dudak büzüp “Gerek yok dedin dimi” demesiyle Cenk gülümsedi. “Yok çünkü” diyerek “Hadi bizde çıkalım. Emanet teslim yapalım” kardeşini belinden destekleyip dışarıya adımladı.

 

 

Girdikleri ışıklı yoldan çıkıp arabanın yanına geçtiler. Cenk cebinden sigarasını çıkartıp yakarken Safir, Han’ın konumuna bakıyordu. On dakikaya gelirdi diye düşündü ve karşı tarafta bekleyen Zeynep’e baktı. Yüzüne gelen dumanla gülerek abisine dönüp “Yapmasan ölürsün çünkü” diye yakındı.

 

 

Cenk, omuzları açık olan kardeşine bakıp gülerek “Ceketimi vereyim mi? Kıçın dondu mu?” Diye sordu. Safir abisinin eğlenen yüzüne bakıp “Keyif alıyorsun dimi benimle uğraşmaktan?” Diye cıkladı ve “Ayrıca centilmen olmaya çalışman gözlerimi yaşartacak bak” diye güldü. Cenk ise gülerek “Çok beklersin” diyerek sigarasından bir fırt daha çekti.

 

 

Mekana yaklaşan arabayla Zeynep ve İbrahim o tarafa doğru adımlamaya başladı. Araba Safir’lerin tam önünde durunca arabadan önce Han indi sonra da arka kapıdan Emre inmişti. Emre önce tanımadığı yüzlere baktı, sonra onlara ilerleyen ailesini görüp “Anne! Baba!” Diye koşarak onlara ilerledi.

 

 

Han, Emre’nin arkasından bakıp “Halbuki beni sevdiğini düşünmüştüm” diyerek dudak büzdü. Çocukları çok severdi ve iyi anlaşırdı. Safir “O seninle aynı düşünmüyor sanırım” diye güldüğünde ona bakıp “Sinirimi bozuyorsun ama çok güzelsin. Bu yüzden şanslısın” diyerek göz kırptı. Çocukları sevdiği kadar Safir’i de severdi. Hatta Safir’i baya severdi.

 

 

Aklına gelen şeyle elini cebine attı ve kadife torbayı çıkartıp “Bu arada” diyerek uzattı. Emre’yi almadan önce, Safir’in yolladığı adresten almıştı. Safir, torbayı alıp içine baktı ve avucuna döküp mavi mavi parıldayan taşlara baktı. Cenk, şaşkınca Safir’e bakarken ne olduğunu anlayıp sigarasını sinirle yere atarak söndürdü.

 

 

Han “Babana hak veriyorum. Gözlerinin bunlardan farkı yok. Adın çok yerinde” diyerek hayran hayran bir taşlara bir Safir’in gözlerine baktı. Safir iki tane taşı avucunda bırakıp diğerlerini torbaya geri koydu ve “Geri alacağım” diyerek Han’a geri uzattı.

 

 

Cenk “Safir! Bana düşündüğüm şeyi yaptım deme!” Diye çıkıştığında Safir abisine bakıp “Tamda düşündüğün şeyi yaptım abi” diye gülümsedi. Sonra mekana dönüp ilerlemeye başladı. Cenk sinirle Han’a baktı. “Buna izin mi verdin?!” Diye bağırdığında Han kaşlarını çatıp “Hey bana bağırma. Safir ne istediyse onu yaptım” diye çıkıştı.

 

 

Ömer’in bakışları da Han ve Cenk’e kaymıştı. Ortamın gerildiğini seslerden anlıyordu. Konuyuda baya bir merak etmişti. Gidip öğrenmek istedi. Yanında konuşan aileye bakıp “Geliyorum” dedikten sonra adımlarını Cenk’lere doğru ilerletti. Yanlarına ulaşamadan Safir’in dışarı çıktığını gördü ve beklemeyi seçti.

 

 

 

 

 

🎭🎭

 

 

 

Merdivenlerden hızlıca inip gözlerimle onların arabasını aradım. Gördüğüm plakayla gülümseyip oraya doğru ilerledim. Arabanın yanına ulaşınca şoför camına baktım. Biraz geri gelip tekme attığımda tuzla buz olan cam yüzümü güldürmüştü.

 

 

Elimde kalan diğer safir parçasını koltuğun üstüne düşmüş kırık camların arasına bıraktım.

 

 

Ben Safir’dim. Bana bu ismi verirken sattığı taşları düşünmüştü. Onun için o taşlar bendim. En azından safir olanlar bendim. İçeride önüne birini bıraktığımda dediğim gibi, bu taşlara benim iznim olmadan ulaşamazdı. Benim olan hiçbir şeye ulaşamazdı.

 

 

Arabasına bırakma sebebimse artık anlaması gereken bir mesajdı. Hayatlarını o cam gibi tuzla buz edecektim ve görecekleri tek şey safirden başka bir şey olmayacaktı. Bunu çözecek kadar akıllıydılar.

 

 

Arkamı dönüp bizimkilere baktığımda abim tamda tahmin ettiğim üzere sinirliydi. Evet, bundan kimsenin haberi yoktu. Gerçi son dakika aklıma gelmişti.

 

 

Abimlere yaklaşıp “Hadi gidelim” dediğimde yarı yolda duran Ömer’e baktım. Sonra da arkasındaki Çakırbeyli ailesinin meraklı gözlerini gördüm. Onlara gülümseyip “İyi akşamlar diliyorum” dedim ve babasının kopyası gibi olan çocuğa göz kırptım. Çok tatlıydı. Ve çok masum. Umarım hep öyle kalırdı.

 

 

Zeynep öne bir adım atıp “Sana ulaşacağım” diye gülümsediğinde aynı samimiyetle gülüp “Ulaşmanı sağlayacağım” dedim. Abime bakıp “Hadi bakalım” diyerek arabaya bindim. Abim “İkinizle de görüşeceğiz!” Diye kafa sallayıp Han’a baktı ve “Çiftliğe geliyorsun!” diyerek arabaya geçti.

 

 

Abime bakıp “Yakı-“ diyerek iltifatlarımı sıralayacakken abim elini kaldırdı ve “Çiftliğe kadar susmanı tercih ederim abim” diyerek beni susturdu. Kızması için haklılık payı vardı. O yüzden sorun çıkartmayıp sessiz kalmayı seçtim. Nasıl olsa birazdan konuşacaktık.

 

 

 

 

 

 

💭💭

 

 

 

 

 

 

Yeni bir hikayeyle hepinize merhaba arkadaşlar 😘😘

 

 

 

Her zamanki gibi farklı bir konu işleyeceğiz, umarım hepinizin seveceği bir hikaye olur.

 

 

 

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

 

 

 

Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Loading...
0%