Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2

@merida_xx

 

 

 

Yeni bir bölümden hepinize merhaba 🙋🏻‍♀️💃🏻

 

Oy ve yorum hatırlatması 💭

 

Hepinize iyi okumalar diliyorum ♥️

 


~2~


 

Ekrandaki görüntüyü tekrar başa sardım. Ters bir durum arıyordum ama her şey çok normal ilerliyordu.

 

Dikkatimi dağıtıp duran pat pat sesi artık sinirimi bozmaya başlamıştı. Bakışlarımı ekrandan duvara tenis topunu atıp tutan Han’a çevirdim. Şeytan çok şey söylüyordu ama yapmayacaktım. Biraz sevap işlemen lazımdı.

 

Tekrar ekrana döndüm ama yine bir şey bulamayınca “Bu böyle olmayacak. Mecburen Serdar’la şirkete gitmem gerekiyor” diye ofladım. Han, topu tekrar yakalayıp “O adam tam bir puşt. Ömer’i hala uyarmadığın için şaşkınım” dedi ve koltuğun kolundan masamdaki telefona uzanıp kendine kahve söyledi. Düşünceli hali göz yaşartırdı.

 

Ekranı kapatıp sandalyeden kalktım ve odamın içinde kıyafetlerimin bulunduğu odaya girdim. “Kimsenin işine karışmıyorum Han! Sonuçta Ömer’in değil Altay’ın şirketi, kiminle iş yapıp yapmayacağını söyleyemem her halde!” Dedim ve kendime sekreter kombinimi yaptım.

 

Serdar’ın şirketine sızma işini sekreter olarak yapmıştım. Salak adam yardımcı bir eleman arıyordu ve bu fırsatı hemen değerlendirmiştim. Asıl amacımız Serdar’ın iş saatleri dışında neler yaptığını öğrenmekti. Bu bilgi başka biri için bize lazımdı ve neredeyse bir ay geçmesine rağmen asla bir şey bulamamıştık.

 

Serdar’ın çalışma saatleri çok esnekti. Hem de çok fazla. O şirkete giderken bana haber veriyordu bende ona göre gidiyordum. Bu bir ayda ise sadece beş gün gitmişti. Bugünü de sayarsak altı gün olacaktı.

 

İşten sonra ne yaptığını kameralarla takip ettiğimizde birden fazla araç değiştirmesi, hatta en sonunda helikoptere binmesi beni baya şaşırtmıştı. Helikopterini ise artık nasıl bir ayarlama yaptıysa takip edememiştik.

 

Tahminlerim, kumarhane gibi bir durum olması yönündeydi.

 

Benim amacım da buydu. Her ne yapıyorsa onu öğrenmek. Bir ihtimal beni de oraya götürür diye sabırla bekliyordum. En azından bir hafta daha. Olmadı başka yöntemlere başvuracaktık.

 

“Haklısın! Geçen haftaki yemeği sırf seni tanımasın diye Serdar’ın kaçırmasını sağladın ama Çakırbeyliler geçen hafta seni gördü Safir. Seni ifşalamayacakları ne malum?” Diye odaya doğru bağırınca giydiğim kıyafetlerle dışarı çıktım.

 

Eteğimin kemerini ayarlarken “Yapmaz. Çünkü zeki bir adama benziyor, bir amacım olduğunu anlar” dedim. Umarım doğru düşünüyorumdur.

 

Han’ın bakışları beni süzerken topladığım saçlarımı da açıp saate baktım. Sabah sekize geliyordu. Bana saat yedide, saat on birde Çakırbeyli şirketiyle bir toplantı yapacağını ve gelmemi istediğini yazmıştı.

 

Han’ın “Bence o kadar emin olma. Asıl bu yüzden bile işi bozabilir” demesiyle olumsuz mırıltılar çıkardım. Niyeyse böyle bir şey yapacağını düşünmüyordum. Çalışmalarını ve nasıl bir insan olduğunu araştırmıştım. Tam olarak ‘bana dokunmayan adam bin yaşasın’ tarzı biriydi. Ayrıca Ömer oradaydı. Sevmese çalışmazdı.

 

Han “İkna etmeye çalışmıyorum Safir, sadece dikkatli ol diyorum” dedi ve ayağa kalkıp “Yanlış anlayabilirsin ama tam bir kaşara benzedin” diyerek güldü. Ona göz devirdim. “Adamın aklı olması gereken yerden çok aşağıda yer alıyor Han! Bende sekreterlikten bir şey anlamadığım için” diyerek ellerimi iki yana açtım. Yani böyle görünmem çok normal değil mi?!

 

Han omuz silkip “Adamın aklı başında olsaydı bile seni gördüğü gibi aşağıya inmesi saniyelerini almazdı” göz kırpıp “Lanet bir güzelliğin var. Benim bile aklım şu an aşağılara iniyor” diyerek önünü işaret etti. Bende karşılık olarak “Senin aklın hep orada değil mi Han?” Dediğimde gizemli bir sesle “Sadece sen yanımdayken” diye fısıldadı.

 

Bundan asla bıkmıyordu. Gülerek “Asılmaktan ne zaman bıraksın tahmini?” Diye sorduğumda o da kocaman sırıtıp “Sen evet dediğinde” diye cevap verdi. Tamamen dalgasına asıldığını düşünüyordum. O yüzden hep gülüp eğlenirdik. Hatta bazen sırf kıçımı kaldırmak için Han’ı arayıp konuştuğum olurdu. Bende az değildim hani.

 

“Bu arada, restoranı çok boşladın Safir. İşin bitince bir turla istersen” demesiyle ona hak verdim. “Şu işi halledeyim direkt restorana giderim zaten. Dediğin gibi, bu işler yüzünden alanımı çok boş bıraktım. Gidip bir kendime gelirim” dedim ve hazırlanmama işim bittiği için “Ben çıkıyorum. Abim sorarsa nerede olduğumu söylersin ve akşam yemeği için restorana gelirsiniz” diyerek odadan çıktım.

 

 

 

🎭🎭

 

 

Altay, abisi ve yengesine bakıp “Bu iş olmayacak demiştim en son. Niye çağırdınız adamı?” dediğinde Zeynep özenle hazırladığı kağıtları Altay’ın önüne bıraktı. “Adam şu an bizim için en iyi seçenek Altay. O yüzden prensiplerinden biraz uzaklaşman gerekiyor yengecim” dedi ve kahvesini yudumladı.

 

Altay, önündeki kağıtlara göz devirdi ve eliyle yengesinin önüne ittirip “Prensiplerim sayesinde şu an buradayım yenge. Bu adam olmaz diyorsam olmaz” diyerek abisine baktı. İbrahim derin bir nefes alıp eşine ve kardeşine baktı. “Bir, Zeynep bizim için en iyi seçenek bu diyorsa doğrudur. İki, adamla bir imza atmadık. Görüştükten sonra buna karar vereceğiz. Yani kudurmasan mı abicim” diyerek konuyu noktaladı.

 

Hayat, elindeki tabletle odaya girdiğinde abilerinin yanına geçip “Bu adamla iş yapmayacağız sanıyordum?” Dedi. Altay omuz silkip “Sonuca varmamız zaman alacak abicim. Abimle yengem biraz eğlenmek istemişler” dediğinde İbrahim elindeki kalemi kardeşine fırlatıp “Bok herif! Keyfi yapıyoruz sanki. Koleksiyon için uğraşıyoruz burada” diye güldü.

 

Altay kalemden gülerek kaçtı ve “Kaç yaşında adam oldun, çoluk çocuğa karıştın hala aynısın! Biliyor musun? Emre senden daha olgun!” Diye laf yaptı. İbrahim sandalyesinden gülerek kalkarken Altay da aynı şekilde ayaklanmıştı. Zeynep, ikisine de gülüp “İkinizde çocuktan farksızsınız. Ayrıca benim çocuğumdan bahsediyoruz. Mükemmeldir” dedi ve çalan kapıya “Gel!” Diye seslendi.

 

Rıfat, odaya girdiğinde patronuna bakıp “Serdar bey ve sekreteri geldiler. Gamze hanımı ve Zeynep hanımı odasında göremeyince ben bildirmek zorunda kaldım” dedi. Rıfat, şirketin güvenlik departmanında çalışıyordu. Gamze, Zeynep’le beraber şirketin reklamından sorumluydu. Toplantılara katıldıkları için Rıfat’ın onlara ulaşması çok normaldi.

 

Gamze “Kusura bakma Rıfat” dedikten sonra “Yolla gelsinler” diyerek ayaklandı. Diğerleri de ayaklanıp masadaki yerlerine geçtiler.

 

Odaya giren Serdar’ın dikkati direkt İbrahim ve Altay’daydı. Onun yanında giren Safir ise kapıdaki çalışanına göz kırpmayı tercih etmişti. Rıfat, Korfalı şirketinde eğitim görmüş ve şu an şirketin güvenlik departmanında çalışan birisiydi. Ömer ise Altay’ın kişisel korumasıydı. Yani şirketin güvenlik elemanlarından Korfalı şirketi sorumluydu.

 

Rıfat yaşadığı kısa şaşkınlığı hemen toparlayıp kafa selamını verdi ve odadan çıktı. Safir de bakışlarını masanın etrafındaki Çakırbeylilere çevirdi. Yüzlerinde gördüğü kısa bir şaşkınlık hoşuna gitmişti ama şu an rolünden çıkamazdı.

 

Serdar elini uzatıp “Tekrar bir görüşme yapıyor olmak ne iyi oldu” dediğinde önce İbrahim elini uzattı ve “Umarım dediğiniz gibi iyi olur” diyerek el sıkıştılar. İbrahim’den sonra Altay elini uzatıp “Fikrimi değiştirmeniz oldukça zor olacak” dedi ama içinden zaman kaybettiğini söyleyip duruyordu.

 

Serdar, el sıkışma işi bitince sandalyeye oturdu ve Altay’a bakıp gülerek “Benim işim bu Altay bey” dedi. Zeynep’in bakışları Safir’e kaydığında Safir sadece gülümsemekle yetindi.

 

Serdar, Zeynep’in sekterine baktığını anlayınca “Kendisi sekreterim olur. Maria. Rus kökenli biridir, o yüzden türkçesi yok denilebilecek kadar az” diyerek elini Safir’in sırtına koydu. Hafif okşamaları Safir’in sinirini bozsa da gülümsemesini silmedi.

 

Gamze “Maria?” Diye gülümserken Zeynep “Rus bir sekreterle anlaşmak zor olsa gerek” diyerek gülümsedi. Serdar yüzüne pis bir gülümseme yerleştirip “Açıkçası Maria’yı sekreter olarak görmüyorum. Ki ihtiyacım da yok. Gözüm gönlüm açılsın yeter benim için” diyerek Safir’e göz kırptı. Safir de anlamıyormuş ayağına yatıp saf saf gülümsemeye devam etti.

 

Zeynep “İşimize yaramayacağını bilsem o iğrenç ağzına bir tane yapıştırırdım” diye güldü. Serdar, İbrahim’e dönüp “Karına bir şey desene. Çok ayıp ediyor. Ortaklarımızın hayatıyla ilgilenmeyiz biz” dediğinde İbrahim “Doğru söze ne denir Serdar?” Dedi ve “Direkt konuya girelim yoksa karımı çok ararsın” diyerek arkasına yaslandı.

 

Serdar, göz devirip İbrahim’le konuşmaya başlarken Altay’ın bakışları arada bir Safir’e kayıp duruyordu. Serdar, Safir’e dönüp rusça şeyler söylüyor, kısa bir diyalogdan sonra tekrar İbrahim’e dönüyordu. Safir de tablete notlar yazıp duruyordu ama üstündeki bakışların da farkındaydı.

 

Altay sessizliğini bozup konudan bağımsız “Geçen hafta yemeğe neden gelmedin?” Diye sordu. Serdar, gelen soruyla İbrahim’le olan konuşmasını durdurup Altay’a baktı. Ellerini açıp “Şirketimde son an da bir sorun çıktı. Bizzat benim ilgilenmem gereken bir durumdu. O yüzden yemeğe katılmam imkansızdı” dediğinde Altay kafasını salladı. Serdar da İbrahim’le olan konuşmasına devam etti.

 

Safir, Altay’ın sorusuyla bıyık altından gülümsedi ve ona baktı. Altay zaten ona baktığı için bakışmaya başladılar. Safir, Altay’a bu işi kabul etmemesi için uyarı dolu bakışlar atıyordu ama Altay’ın anlayıp anlamadığını bir türlü anlayamıyordu. Altay çok düz ve dikkatli bakıyordu. Çok odaklıydı. Duygudan eser yoktu.

 

Safir gözlüklerini düzeltip Serdar’a döndü ve tabletinden bir şeyler gösterdi. Arada bir bunu yapıp bu konuda bir şeyler biliyor gibi gözükmesi gerektiğini düşünüyordu. Kısa bir diyalogdan sonra Serdar tekrar İbrahim ve Altay’a döndü.

 

Konuşmaları bitince Serdar “Bence bu işte birlikte çalışabiliriz?” Diyerek Altay’a baktı. Altay, kafasını iki yana sallayıp “Bence bu iş olmaz Serdar bey. Buraya kadar boşuna zahmet ettiniz” diyerek ayağa kalktı ve elini uzatıp “Başka işlerde anlaşmak üzere” dedi. Serdar da gülümseyerek ayağa kalktı ve “Sen kaybettin Altay” diyerek Altay’ın elini sıktı.

 

Masadaki herkes ayaklandığında Safir tabletini çantasına yavaş yavaş yerleştiriyordu. Tahminleri doğruysa karşısındaki kişiler tarafından soru yağmuruna tutulabilirdi. Buna fırsat yaratıyordu.

 

Serdar, Safir’e bakıp “Maria hızlı ol, ben çıkıyorum sende hemen gelirsin” diyerek odadan hışımla çıktı. Safir de Serdar gibi rusça konuşup “Tamam hemen geliyorum” diyerek onayladı.

 

Serdar odadan çıktığı gibi ilk hamle İbrahim’den “Maria mı demeliyiz? Safir mi?” şeklinde, cevap gelmeden de Zeynep’ten “Yoksa yarın başka bir isimle mi karşımıza gelirsin?” şeklinde geldi. Safir, İbrahim’e ve Zeynep’e bakıp “Siz Safir’i kullanın” diye gülümsedi.

 

Altay “Artık her kimsen! Amacın ne?” Diyerek Safir’e doğru adımladığında Safir merakla Altay’a baktı. “Ne amacı?” Diye sorduğunda Altay “Bende onu soruyorum” dedi ve “Nasıl yaptığını henüz bilmiyorum ama bu adamın geçen haftaki yemeğe katılmasını senin engellediğine eminim. Bu sayede bizim neredeyse imza atacağımız işi yapmamıza engel oldun. İşte bunun amacını” diye ekledi.

 

Safir gözlüklerini gülümseyerek çıkartıp “Zeki olduğunu biliyordum” diye mırıldandı ve “İşine engel olduğumu da nereden çıkardın? Ben sadece Serdar beyin sekreteriyim” Dedi. Altay alaycı bir tavırla gülüp “Bir haftada sekreteri olacak halin yok. En az bir aydır onun yanındasındır. Bu bir ayda da kimlerle iş yapacağını bilmemen imkansız. Yani beni, bizi biliyordun ve engel oldun” dedi.

 

Safir’e doğru biraz daha yaklaşıp “Şimdi söyle, Serdar’ın benimle iş yapmasını neden engelledin? Seni tanımasın diye yemeğe gelmesine engel olduğunu söyleme. Başka çözümün yoktu gibi zırvalıkları da es geç, hiç boşa vakit kaybetmeyelim” küçük bir nefes aldı.

 

Eğlendiği parlamasından belli olan mavi gözlere bakıp “Serdar’ın o yemekte seni tanımaması için başka yollar da bulabilirdin. Yansıttığına göre bunu yapabilecek bir kadınsın” dediğinde Safir iyice gülümsemeye başladı. Cidden eğleniyordu.

 

Boğazını temizleyip “Öncelikle zeki birini görmek beni nasıl mutlu etti anlatamam” dedi. Masanın üstündeki çantasını alıp “Bir bildiğim olduğunu düşünüp az önce beni ifşalamadın. Beni ifşalamadığın için de sana sadece üzümünü ye bağını sorma diyebilirim” dedi ve kapıya doğru adımlamak istedi. Altay yanından geçmek üzere olan Safir’in kolunu tutup “Bu istediğim türde bir cevap değil” dediğinde Safir gülerek Zeynep’e baktı.

 

Kafasıyla Altay’ı işaret edip “Bu yerlere boşuna gelmemiş” diye güldü ve elindeki gözlüğünü Altay’ın ceketinin dış cebine sıkıştırıp “Bunun detaylı cevabını şirkete gelirsen söylerim” dedi. Altay cebine takılan gözlüğe bakarken Safir kolunu Altay’dan kurtardı ve “Yalnız sadece bununla gelirsen seni alırlar. Cevabı bu kadar öğrenmek istiyorsan sakın kaybetme bak” diye gülümsedi.

 

Gamze “Girişler gözlükle mi oluyor?” Diye güldüğünde Safir ona dönüp “Hayır. Gözlüksüz gelse de elbet alırlardı ama şu yaptığı patron ayakları varya, bende ona patronculuk yapmak istiyorum. Eğer gözlüksüz gelirse içeri aldırmam” diyerek güldü. Gamze gülümseyerek “Mantıklı” dediğinde Safir ona sinirle bakan Altay’a dönüp rus aksanıyla “Şimdi ben gitmek. İş var güç var” dedi ve gülümseyerek odadan çıktı.

 

Safir odadan çıktığında Gamze, abisine bakıp kahkaha atmaya başlarken “Bakma öyle abi. Şu halini sen görsen sen bile kendine gülerdin” dedi. Altay sinirli bir nefes verip cebindeki gözlüğü çıkartıp bir köşeye atarken odaya giren Ömer’i gördü. Aklına gelenle “Bana şu Safir denen kadını hemen araştır!” Diye bağırdı.

 

Ömer, odadan çıkarken Safir’i görmüştü. Sıkkın bir nefes verip “İstediğinde çok sinir bozucu olabiliyor maalesef” diye mırıldandı. İbrahim “Sen tanıyordun bu kadını dimi Ömer? Anlat hadi” diyerek boş bir sandalyeyi işaret etti. Ömer sandalyeye geçip hepsinde göz gezdirdi. Sözlerine “Safir benim kardeşim sayılır..” diyerek başladı ve en sonunda Altay’ın yere attığı gözlüğü gösterip “Bu arada onunla gitmezsen harbiden seni içeri aldırmaz” diyerek bitirdi.

 

Ömer’in anlattıkları kafalarda bir çok soru işareti oluştursada en son dediği şey Altay hariç hepsini güldürmüştü. İbrahim’e bakıp “Onunla büyüdüm. Dediğini yapar” diyerek omuz silkti. Altay hepsine sinirle bakıp “Siz kimin yanındasınız da böyle gülüyorsunuz?! Kadına hemen kanınız mı ısındı?!” Diye çıkıştı. Aldığı yanıtlar ise daha çok sinir olmasını sağlamıştı.

 

Kardeşi “Kadının tarzı çok hoşuma gidiyor. Tam bir ikon”

 

Abisi “Seni sinir etmesi bana yetti”

 

Yengesi “O kadında beni çeken bir şeyler var”

 

Ömer “Kardeşim sayılır dedim ya patron” demişti.

 

 

💭💭

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻

 

 

Loading...
0%