Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@merida_xx

Kafamın dibinde bangır bangır çalan alarm sesiyle gözlerimi araladım. Aralamamla birlikte yüzüme inen tokatla neye uğradığımı şaşırdım. "Kızım kapat şu siktiğimin şeyini ya! Kaç saattir vir vir vir!" Gökay hala elini uzatıp kapatmak için telefonumu arıyordu. Ama yanlış yerde arıyordu. Yüzümde. Elini yüzümden ittim ve bacaklarımla onu ittirerek yataktan attım. "Ahh!" Diye bağırarak kapalı gözlerini aralamıştı. Ee bi zahmet yani. Bende yataktan kalkıp telefonumu kapattım. Cidden beter bir alarm sesiydi. Ama ancak öyle kalkıyordum.


"Kızım manyak mısın ne itiyorsun beni! Götüm çıktı yerinden!" Diyip ayağa kalkmaya çalışıyordu. Ona gülüp cevap vermeden banyoya girdim. Elimi yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra odaya geri döndüm ama yatakta hala yatan Gökayı görmemle oflayıp giyinme odama gittim. Evett bugün iş görüşmem vardı o yüzden mis olmalıydım. Eşyalarımı karıştırarak giyeceklerime karar verince onları giydim ve aynada kendime baktım. Maşallahtım yine.


Kendimi çektikten sonra Batu kuşuma attım. Bi hayır duası lazımdı. 'Dualara boğ beni Batu kuşum' diye ona gönderdim. Saat daha 07.30 olduğundan uyanmamış olabilirdi. Uyanınca etsin. Odaya girdiğimde Gökay hala aynı şekil uyuyordu. Sinsice bakıp hala kapatmadığım kamerayla onu fotoğrafladım. Hhihihi. Kullanırdım bi ara.


Onu odamda bırakıp aşağıya indim. Mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Saadet teyze krep için yumurta kırıyordu. Demekki ev halkı da erken kalkıyordu. Gerçi hepsinin işi gücü vardı bi zahmet erken kalksınlardı. İçeri girdiğimde Saadet teyzeyi korkutmuş olmalıyım ki ufak bir sıçrama gerçekleştirip elini göğsüne koydu. "Ayy allah canını almasın kızım! Ne sessiz sessiz geliyorsun! Rahat uyuyamadın mı yavrum hayırdır bu saatte kalkmışsın?" Diye sordu. Cevabını beklemeden yarım bıraktığı işe döndü. Bende dolaptan salatalık ve domates çıkardım. "Yok gayet iyi uyudum Saadet sultan. İş görüşmem var bugün o yüzden erken kalktım." Dedim.


Salatalıkları domatesleri yıkamış doğramaya başlamıştım. Göz ucuyla bana bakmaya başladı. İlk olmayacağı bu görüntüye alışsa iyi ederdi. Bende ona dönüp göz kırptım. "Ben yapardım kızım sen bırak istersen." Dedi. 'Iıı ııı' diyip salatalığın doğramadığım kısmını ağzıma attım. Soğuk olduğu için dişlerim kamaşmıştı ama güzeldi. Domatesi doğrarken bacağıma dokunan elle kafamı eğdim ve ne olduğuna baktım. Minik Ali bana gülümseyerek bakıyordu. Sabah sabah yerdim ama.


Ellerini kaldırıp "Günaydın Gözde abla" dedi ve başını eğip ayaklarıyla yerde daireler çizmeye başladı. Elimi hızlıca yıkadım ve yandaki beze kuruladım. Hızlıca arkamı döndüm ve aliyi kucağıma aldığım gibi sarıldım. "Günaydın minik Alim. Ne bu sabah sabah tatlış haller he?" Diyip yanaklarını öpmeye başladım. Öpüşlerimle kafasını sağa sola çekip kendi çapında eğleniyordu o da. "Ben demedim mi sana böyle tatlı olursan seni yer bitiririm diye? Hıı?" Diyip en sonunda yüzümdeki ellerini çekip acıtmayacak şekilde ısırdım. İyice mutlu olmuş olmalı ki kahkahalarını serbest bırakmıştı.


"Ooo bu ne güzel bir sabah böyle. Kahkahalarınız alarmımız oldu Gözde hanım." Diyerek Hakan abi mutfak kapısından girmişti. Bize gülen gözlerle bakıyordu. Bende ona gülüp Aliyi son kez öpüp yere indirdim. "Bizde sabahlar böyle Hakan bey. Alışsanız iyi edersiniz." Dedim ve yarım bıraktığım salataya döndüm. "Böyle sabahlara can kurban be Gözde hanım." Diyip yanıma geldi ve kafamın üstünü öptü. Erime Gözde. Dur kızım. "Salata mı yapıyorsun?" Diye sordu ne yaptığıma bakarken. "Evett. Aaa şey alerjisi olan var mı ? Kimseye sormadım daha yanlış bir şey olsun istemem." Dedim. Şimdi belli mi olur sirkeye, domatese alerjisi vardır.


Hakan abi gözlerimin içine sevgiyle baktı ve gülümsedi. "Var abicim. Ama sabahlıklara yok. Cenkin zerdeçala, Melihinde çileğe alerjisi var." Dedi. Melih tamam okeydi ama Cenkin daha dikkatli olması lazımdı. Şu sıra çoğu yemekte kullanılan bir baharattı.


Kafamı tamam der gibi salladım ve salatayı ona uzattım. Hala beni izlerken "Öyle izlemeye gelmedin her halde." Diye tabağı iyice ona yaklaştırdım. Bana gülüp tabağı aldı ve yemek odasına gitti. Elimdeki salatalık diliminide hala mutfakta dolaşan minik Alime uzattım. Utanarak elimden aldı ve doğruca dışarı kaçtı. Kaçmasa yine öperdim. Gitmeseydi iyiydi. Onun gidişiyle gülüp dolaptan kahvaltılıkları çıkardım.


Saadet teyze de gözleri dolu dolu krep pişiriyordu. Yanına yaklaştım ve kolumla onu dürttüm. "Kız hayırdır ne oldu? Niye dolu dolusun böyle?" Dedim ve elindeki kepçeyi kaba bırakıp bana sarıldı. "Çok sağol Gözde kızım. İyiki gelmişsin bu eve. Daha şimdiden değişiyor her şey." Diyip sıkı sıkı sarıldı. Ne olduğunu tam anlamadım ama sarılması samimi geldiği için bende ona sarıldım. "Yalnız biz bu düello işini yapmasak mı Saadet sultan. Baksana sen daha şimdiden krepleri yakıyorsun. Haksız kazanç olmasın sonra." Dedim gülerek. Beni kendinden iteleyip acıtmadan koluma vurdu "Hiiii yandı vallaha kız! Allah seni ne yapmasın! Bir de benimle alay ediyor ne kadar ayıp." Dedi ve krepleriyle ilgilendi.


Gülerek mutfakta ki işleri hallettiğimizde aklımdaki soruyu ona sormaya karar verdim. "Saadet teyze, özel olmayacaksa sana bir kaç soru sorabilir miyim?" Dedim mutfaktaki sandalyeye otururken. O da krepleri tabaklamış ve oturmuştu. "Sor tabi kızım." Dedi.


"Saadet teyze ben şeyi soracaktım. Aliyi. Alinin bu özel durumu çocukluğundan mı geldi yoksa bir olaydan sonra mı oldu?" Diye sordum mahçup bir şekilde. Buna hakkım var mıydı bilmiyorum ama Aliyi çok sevmiştim ve nedenini merak etmiştim. Umarım beni yanlış anlamazdı.


Saadet teyze sorduğum soruyu beklemiyor olacak ki şaşkınca bana baktı. Sonra bakışlarındaki şaşkınlığı derin bir hüzün kapladı. Gözleri de dolmaya başladı.


"Bilmiyorsun belki söyleyeyim. Ali benim torunum kızım. Oğlum Umut, iki yıl önce bir gece vakti kucağında Alimle çıktı geldi karşıma. Dedi anne torunun. Tabi o öyle deyince beynimden vurulmuşa döndüm. Hiç saklamaz benden görüştüğüm ettiğim var diye. Öyle bir şey de demediği için dedim oğlum ne oluyor. O gece bir trafik kazası olmuş, Alimde arabanın arkasında çocuk koltuğunda oturuyormuş. Polisler anne babayı kontrol etmişler ama ailesi oracıkta rahmetli olmuş kızım. Bir tek Ali sağ kurtulmuş o kazadan. İşte sağlık çalışanlarının Aliyi kontrol etmesi gerekiyormuş ama Ali çığlık çığlığa ağlıyormuş. Hissetmiş küçüğüm her halde kimsesiz kaldığını." Diyip gözyaşlarını serbest bıraktı. Böyle bir şeyi beklemediğimden benimde gözyaşlarım olayın hüznüyle akmaya başladı.


"İşte Umut gitmiş Alinin yanına bir iki susturmaya çalışmış ama olmamış. En sonunda çareyi sarılmakta bulmuş. O ona sarılmış Alimde oğluma sıkı sıkı sarılmış o minik elleriyle. O çığlık çığlığa ağlamaları da dinmiş. Doktorlar da onu kontrol ettikten sonra Aliyi alıp götürmek istemişler ama bu sefer oğlum bırakmamış. Orada o kazada iki kişinin ruhu uçup giderken Aliyle oğlumun ruhları da birbirlerine sarıldı sarmalandı yani kızım. O gün bu günündür birlikteler. İlk zamanlarda evlat edinme işleriyle çok uğraştık bir türlü izin alamadık. En sonunda onlarda bıkmış olmalı ki onay verdiler. Yavrum zaten bize geldiğinde bir yaşındaydı. Şimdide dört yaşında maşallah. Sağlığı da yerinde. Doktorlara götürdük ettik ama kalıtsal bir şey olmadığı öğrendik. O kazadan sonra kendini sessizliğe gömmüş yavrum. Doktorlar konuşmasında her hangi bir engel yok dedi ama bir kere olsun gülüşleri ve ağlamaları dışında sesini duyamadık." Dedi ve peçeteyle yüzünü kuruladı.


&&


Bölümün devamı Part 2 olarak gelecek..


Loading...
0%