Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm

@merida_xx

"A-abi?" Dememle bütün sesler kesilmişti. Bir süre yerde yatan kişiye baktım. Kafam uğuldamaya başlamıştı. Bayılacak mıydım? Telefondan gelen bağırış sesleri bile şu an beni dış dünyaya geri alamamıştı. Yavaşça yerde yatan kişiye ilerledim. Kulağımdaki bağırışlar artık rahatsız etmeye başlamıştı. Telefonu kulağımdan indirdim ve yerde yatan kişinin yanına oturdum.


Sakince onu dürtmeye başladım. "Beyefendi?" Yan bir şekilde sırtı bana dönüktü. Elimi omzuna koyup onu kendime doğru çevirdim. Sırt üstü düşen bedeniyle üstündeki kan lekeleri ilk dikkatimi çekti. Karnından ve kalbinin yanından kan sızıyordu. Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda her yerinin kan işinde olduğunu gördüm. Telefonu kulağıma geri götürdüğümde bağırışlar hala devam ediyordu.


"GÖZDE!....GÜZELİM KONUŞSANA!....LOKANTAYA GELDİK NEREDESİN SEN!GÖZDE!!" onları dinlemek istemedim ama yanımdaki adamın yardıma ihtiyacı vardı.


"Alo" dedim kısık sesle. Hala yerdeki adamın yüzüne bakıyordum. Duydukları sesimle tekrar susmuşlardı.


"A-abi burda biri yatıyor. A-ama kalkmıyor. Bu da o-onun telefonu. Ambulans lazım abi. Çok k-kan var." Dedim donuk bir sesle.


"Abim tamam bak biz seni arıyoruz gelicez şimdi yanına tamam mı? Sen şimdi kalk ordan ve lokantaya doğru bize doğru gel abim hadi." Diyen kişi Hakan abiydi.


"Hakan abi sen misin?" Dedim emin olmak için.


"Evet abim benim." Dedi nefes nefese. Hala koşuyorlardı. Beni niye bulamamıştı ki?


"Beni niye hala bulamadın abi? Bekliyorum burada cidden bir yere gitmedim oturuyorum burda." Dedim etrafa bakıp onlara bakarken. Bir kaç küfür duydum ama bana etmiyordu sanırım. Gerçi ediyorda olabilir. Şu an kafam boktu. Telefondan duyduğum adımın bağırışı beni yine gerçek dünyaya çekmişti.


"Gözde neredesin! Bak çıldırıcam şimdi abim neredesin söyle artık!" Diyen kişi maviş doktorumdu. "B-ben şeydeyim. Otobüs durağına gidilen yol varya. O so-sokaktayım oturuyorum." Dedim ve arkamdan bir ses duymamla çığlık atıp ayağa fırladım. "Kim var orada!" Diye boşluğa seslendim. Telefondan gelen sesler daha çok yükselmişti ama bu sefer onları duymak istemedim ve telefonu yerdeki adamın yanına bıraktım. Hatta belki kaçmam gerekir diye çantamı da orada bıraktım ve sese doğru yürüdüm.


"Bak kimsin bilmiyorum ama polisler geliyor! Yani bence çık her neredeysen?" Dedim minik adımlarla ilerlerken.


"Gerçekten çıkayım mı Gözdem?" Diye bir ses duyunca bütün kanım çekildi. Evet buradaydı. Sesi oldukça tok çıkmıştı. Aptal cesaretiyle "Çık" dedim. Değişen hiç bir şey olmamıştı. Hala koca bir boşluğa bakıyordum. Arkamdan adımın seslenişlerini duyunca o tarafa döndüm ve dönmemle o mavi gözlerle karşılaştım.


"Çıktım." Dedi parlak gözlerle bakarken. Yine siyah şapkası vardı ve karanlıktan yüzü görülmüyordu. Sadece o pasparlak mavi gözleri aç bir şekilde parlıyordu. Sesler daha çok yaklaşınca kendimi geri çekip çığlık atacaktım ki birden üzerime çullandı ve ağzımı kapattı.


"Ama bağıramazsın Gözdem olmaz. Duyarlar seni ve yine benden alırlar." Dedi ve ağzımda daha çok baskı uyguladı. Ellerimle ona vurmaya çalışıyordum ama çoktan bir eliyle bileklerimi tutmuştu. Elini ısırmaya çalıştım ama elini o kadar bastırıyordu ki imkansız gibi bir şeydi. Bacaklarımı kullayım dedim ama hissetmiş olmalı ki beni duvara yaslayıp kendini de üzerime yasladı. Artık asla hareket edemiyordum.


Seslerin daha çok yaklaşmasıyla aynı şeyleri tekrarladım ama imkanı yoktu. Gözyaşlarım ise kendini çoktan bırakmıştı. Dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı. "Ağlama Gözdem. O güzel gözlerin böyle ne kadar güzel gözüküyor olsada ağlama bebeğim." Dedi kısıkça. Sadece boğukça bağırıp debeleniyordum. Üstümde çok fazla güç uyguladığından yorulmaya başlamıştım.


Bir cesaretle onun gözlerine diktim bakışlarımı. Bakışlarındaki o yoğunluğu fazlasıyla hissediyordum. Durulduğumu fark edince üzerimdeki gücünü azalttı. "Şimdi sakin ol güzelim beni gerçekten görmeni istiyorum." Dedi ve ellerimi bıraktı. Vaktini bekle Gözde. Biraz daha uzaklaşmasını bekle. Sakince durduğumu fark edince ellerini gözlerine koydu ve gözünden bir şey çıkarttı. Lens??


Onları yere atınca bakışlarını gözlerime çıkarttı. Ve ben hayatımın bir sillesini daha yemiş oldum.


"Serkan?" Dedim kısıkça.


Sanki iltifat etmişim gibi gözlerini zevkle kapattı ve gökyüzüne doğru derin bir nefes verdi. "Efendim Gözdem?" Demesiyle kafası hala gökyüzüne bakarken onu ittirdim ve arkama bakmadan koşmaya başladım. Yerde yatan adamın yanına ulaştığımda koşarken yerdeki telefonu aldım ve konuşacakken arkamdan birinin sarılmasıyla bir elin ağzımı kapatması bir oldu. Ama bu sefer arkamda olduğu için beni zapt edemiyordu. Elini ısırıp ağzımı kurtardığımda "ABİ BURDAYI-" diye çığlık atmıştım. Tam bitirememiş olsam da çığlık atmayı başarmıştım. Beni bulurlardı. Hakan abim yine beni bulurdu.


"Ama sana dediklerimi hiç dinlemiyorsun güzelim." Dedi ve boynumda bir sızı hissettim. Serkanın yüzüne doğru döndüğümde son duyduğum şey "Eve gidiyoruz Gözdem. Artık her şey bitti mutlu olabiliriz." Demesiydi.


Yazarın anlatımından...


Korku. İliklerine kadar hissettikleri tek şey buydu şu an. Yeni bulduğu kardeşlerini kaybetme korkusu. Daha beş gün olmuştu onu bulalı. Bu kadar çabuk mu kaybetmeleri mi gerekiyordu. Cenkin, Gözdenin peşine taktığı adamın telefonundan 'Abi' diye seslenmesi her şeyi bitirmişti.


Deli gibi etrafta koşup Gözdeyi arıyorlardı. Hepsi bir sokağa dağılmış deli gibi kardeşlerinin adını bağırıp onu arıyorlardı.


Gökay içindeki sıkıntıyla elini kalbine götürmüş nefeslenmeye çalışıyordu. Hissediyordu. Ona bir şey olduğunu hissediyordu. Ama elinden hiç bir şey gelmiyordu. Doğrulmadan abilerine döndü ve ağlayarak "Abi bi şey oluyor! Onu bulmamız lazım bir şey oluyor!" Demişti. Abileri ise sadece ona bakıp kardeşlerini aramaya devam etmişlerdi.


Sonunda Gözdenin bahsettiği yere geldiklerinde yerde yatan adamı gördüklerinde adımları bıçak misali kesilmişti. Kaybedecek vakitlerini olmadığını hatırlayan Cenk koşarak yerdeki adamın yanının ulaştı. Adamın yanında Gözdenin çantasını görünce dolu olan gözleri yavaşça boşalmaya başlamıştı.


Yanında Hakan abisini gören Cenk yerdeki çantayı gösterdi. "Geç mi kaldık?" Diyen kişiyse Kerem abisiydi. "Abi telefon burada!" Diyen Gökayın sesini duyunca hepsi ona doğru koşup yerde cansız bir şekilde yatan adamı bıraktılar.


Çınar, Gökayın işaret ettiği telefona uzanacak Cenk onu tuttu. "Üstünde parmak izi olabilir Çınar sakın dokunma." Dedi. Aklını yeni yeni toplayabilmişti. Kardeşine ulaşabilmesi için ihtimaller zihinini talan etmeye başlamıştı.


Telefondaki lekeleri fark eden Kerem eğilerek telefona baktı ve o lekelerin kan lekesi olduğunu gördü. Dünyası başına yıkıldı. Bir umut yetişiriz diyip koşarken bunların olacağı aklını teğet geçmiş olsada, gördüğü tabloyla artık kötü senaryodan başka bir şey düşünemiyordu. Keremin telefona kitlenmiş bakan halini gören Hakan, telefona yaklaşınca o da fark etmişti kan lekelerini.


"Gözdenin mi bu kanlar?" Diye sormuştu ama sorunun bir sahibi yoktu. Öylece ağzından çıkıvermişti. Zaten kimsede onu duymamıştı. Hepsi ayrı bir yere bakıp düşüncelere dalmıştı. Hakanın çalan telefonuyla hakan kim olduğuna bakmadan yanıtlamıştı. "Oğlum aldınız mı kardeşinizi? Hiç haber vermediniz de çıkarken. Gezmeye mi gittiniz yoksa siz bizsiz." Diye konuşan annesiyle Hakanın boğazı düğümlenmişti bile. Parmaklarıyla burun kemerini sıkmaya başlamış. Lanet bir ağrının başına girmesi de Gözdeden haber alamamasıyla başlamıştı zaten.


"Ufff. Anne nerdesin sen?" Dedi sesini düz tutmaya çalışarak.


"Evdeyim oğlum. Sesin bir tuhaf geliyor senin bir şey mi oldu?" Diye sordu. Ne demesi lazımdı. Kardeşimi kaçırdılar? Koruyamadık anne? Söyleyeceklerini düşünürken Yeşim hanımın sesini tekrar duydu.


"Oğlum bak az önce Serkan geldi. Gözdeyi merak etmiş o da. Ulaşamamış galiba. Bende sizinle birlikte dedim. Bir gelişme oldu her halde. Yoksa siz karakolda mısınız? Ne olmuş bulunmuş o şerefsiz?" Diye sorularını sıraladı. Hakan konuşamayacağını faredince telefonu annesinin yüzüne kapattı ve olduğu yere çöktü.


"Hiçbir iz yok kafayı yiyeceğim! Yok! Nerde bu kız ya!" Diye bağıran Çınarla hepsi bir silkelendi. Cenk aklına gelen şeyle hemen Umutu aradı. Umut hem karakoldan yunus polis olan arkadaşı hem de evlerinde çalışan Saadet teyzenin oğluydu.


"Alo Umut. Abi hemen bütün trafiği durdur. Kardeşimi kaçırdılar. Çabuk ol Umut!" Dedi. Belki trafikte araba kontrolünden bulurlardı.


"Ulan beni boş işlerle uğraştırma. O kız gitmiştir yine bir yere. Kitletme bana burayı şimdi!" Diye bağırdı Cenke. Cenk ve annesi ona olan biteni anlatmadığı için hala Irmağı kardeşleri olarak biliyordu.


Cenk sinirle Umuta bağırdı. "Umut bak bildiğin gibi değil durumlar. Irmaktan bahsetmiyorum. Gözde. Ya sen bi şu trafiği kapat bak ben sana anlatıcam hadi abi ya!"


"Tamam bi bok anlamadım ama dediğin gibi olsun. Devriyedeyim şu an zaten çıkışın orada. Burayı kapatırım." Dedi ve telefonu kapattı.


Siren sesleri yaklaştığında ekibinin geldiğini gördü. Can hemen arabadan inip yerdeki şehit arkadaşına baktı ve küfür savurdu. Sonra Cenke dönüp baktığında gözleri boşluğa dalıp giden ve kafasını olumsuz anlamda sallayan dostunu görünce hızlı yanına gitti.


"Cenk kendine gel abi. Şşş bana bak!" Diyip onu tokatlamıştı. Cenkin bakışları dostuna döndüğünde kendini daha fazla tutamayıp ağlamaya başlamıştı.


"Can! Aldı onu o siktiğimin puştu! Baksana şuraya her yerde kan var amına koyayım. O pezevenk öldürmüş korumayı. Ya ona da kardeş-" Can, Cenkin sözlerini engelleyerek ona sarıldı. "Saçmalama lan. Bulucaz Gözdeyi. Bir şey de olmayacak ona tamam mı? Şimdi kendine gel amına koyayım. Çalıştır o kafanı da düşünmeye başla. Şu an ağlamandan çok yardımına ihtiyacımız var Cenk. Topla kendini!" Dedi.


Cenk kafasını olumlu anlamda sallayıp Candan uzaklaştı. "Aradım az önce Umutu. Çıkışları o tutucak. Şehirden geçemez, çıkamaz hiç bir şekilde." Dedi gözyaşlarını silip. "Tamam o zaman bende Gözdenin resmini herkese yollayayım." Diyip Cenkin telefonundan Gözdenin resmini bütün birimlere yollamıştı.


&&


Bölümün devamı Part 2 de...


Loading...
0%