Yeni Üyelik
15.
Bölüm

13. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Aile üyeleri eve geldiğinde Murat bey ve Yeşim hanım çocuklarının dışarıda eğlendiklerini düşünmüşlerdi. Ama salona giren kırmızı ve ağlayan yüzlerle ayağa fırlamaları bir oldu. "Ne oldu? Gözde nerde?" Diye ilk soru Murat beyden gelmişti.


Hiçbirinden yanıt alamayınca iyi bir şey olmadığını anlamıştı zaten. Hepsinin arkasından giren Canla bakışlarını ona yönlendirmişti. Can olayları anlatma işinin ona kaldığını farkedince her şeyi anlatmıştı. Yeşim hanım öğrendikleriyle bayılmış, Murat beyse kalktığa koltuğa yığılmıştı. Melih ise ağlayarak Hakan abisine sarılmıştı. Evleri şu an matem yeri gibiydi. Herkes bir haber bekliyordu ve bu haberin Gözdenin bulunmasıyla ilgili olmasını istiyordu.


Saat sürekli işlemiş ve sabah 08.30 da Cenkin telefonun çalmasıyla durmuştu. Bütün bakışlar bir umut ona dönerken Cenk telefonu eline alınca Görkemin aradığını görmüştü. Derin bir nefes alıp ailesine telefonu göstermişti. Ailesi hüzünle eski konumunu alırken Hakan Cenkin telefonu almış ve aramayı açmıştı. "Alo! Ben Görkem Cenk. Gözdeye ulaşamadım da eğer evdeysen telefonu ona verir misin?" Demişti. Dünden beri Karcan ailesininde içinde oluşan sıkıntı büyümüş ve Görkemi daha çok rahatsız etmişti. Gözdeyi arayıp ulaşamamak ise onu sinirlendir hıncını Cenkten çıkarmak ister gibi sertçe konuşmuştu.


Hakan sesini toplama zahmetine girmeden "Görkem ben Hakan. Aileni de alıp bize gel." Demiş ve telefonu kapatmıştı. Yaptığı yanlıştı farkındaydı ama  dili varmamıştı Gözdeyi kaçırdılar demeye.


Saatler tekrar akmaya başlarken Can karakoldan gelmiş ve Soyhan ailesine hala bir gelişme olmadığını söylemişti. Canın arkasından eve gelen Karcan aileside olanları öğrenince bitap düşüp Soyhanların yanına yığılıp kalmışlardı.


İki gözü yaşlı anne, eli yüreğinde haber bekleyen iki baba ve kardeşlerini koruyamamanın verdiği suçlulukla bekleyen beş abi, Soyhan evinde beklemeyi sürdürdüler. Gökay ise işimdeki geçmek bilmeyen sıkıntı ve sızıyla oturduğu yerden kalkamaz durumdaydı. Melih ise sadece yeni bulduğu ablasının yokluğunu ağlayarak geçiriyordu.


Hakan aklına gelen şeyle annesine döndü "Anne sen Serkan buraya mı geldi demiştin?" Diye sordu. Bütün kafalar anında Yeşim hanıma dönmüştü.


Yeşim hanım gözyaşlarını silip kısılmış sesiyle oğlunu yanıtladı "Evet oğlum. Sizi aramadan önceydi. O da gözdeye ulaşamamış galiba. Bir gelişme var zannettim ama bir şey söylemedi bana."


Cenk çoktan neden Gözdeyi aradığını merak etmeye başlamıştı bile. "Ne diye aramış ki Gözdeyi o?" Dedi anın gerginliği ile. Yeşim hanım bilmiyorum dercesine omuzlarını kaldırdı. Cenk hemen masadan telefonunu aldı ve Serkanın numarasını tuşladı. İkinci çalıştan sonra açmıştı.


"Alo?"


"Serkan sen neden Gözdeyi aradın? Bir gelişme mi var benim bilmediğim?" Dedi bir umutla.


"Ne diyorsun Cenk sabah sabah?!"


"Gayette açık konuştum Serkan! Kardeşimi dün neden aradın?" Diye yükselen Cenke, Görkem el kol yaparak sesi dışarı vermesini istedi. Cenkte hoparlöre alınca hepsi telefona bakmaya başladı. 


"Merak ettim çünkü Cenk! Dosyayı elimden aldın ve bir şey olup olmadığını merak ettim! Hem sanane bundan!" Diye yükselen Serkan, Cenki daha çok sinirlendirdi. Zaten bir türlü bu adama ısınamamıştı böyle konuştukça daha da nefret ediyordu.


"Ne demek banane lan! Ne oldu da merak ettin peki. Hani dosyası artık bende ya Serkan, bana sormak yerine neden kardeşime sormak istedin!" Diye bağırdı telefona doğru.


"Bak sevicem ama ha! Anladık acın var şu an ama sinirini benden çıkartma amına koyayım! Bi kendine gel!" Diyerek Serkanda bağırmaya başlamıştı.


"Bak Serkan!.."


"Kes sesini lan bi! Karakoldayım dün akşamdan beri Gözdeyi arıyoruz her yerde. Gelmiş bana laf yapıyosun lan! Bu arada telefondaki kan sonuçları çıktı. Kan Gözdeye ait çıkmış." Diyerek Cenkin sözünü kesmişti.


Serkanın son cümlesi salona bomba gibi düşmüş ve dinmiş olan gözyaşlarını tekrar yenilemişti.


"N-ne demek Gözdeninmiş?" Diye kabullenmek istemedi Çınar.


Gökay ise gözyaşları arasında 'biliyordum' diye sayıklamaya başlamıştı.


"Size geliyorum Cenk. Sizde konuşuruz." Dedi ve telefonu kapattı. Salondan çıt bile çıkmıyordu. Sadece Yeşim ve Şebnem hanımın ağlayışları duvarlara çarpıyordu. Abi kesimi daha fazla salonda kalamamış ve kendilerini dışarı atmışlardı. İçlerine çektikleri nefes onlara yetmiyordu. Göğüslerinin sıkışmasına engel olamıyorlardı.


Çınar zonklayan başının biraz da olsa dinmesi için arka cebinden sigara çıkarttı ve yaktı. Sigarayı farkeden Kerem sigarayı alıp yere fırlattı.


"Ne yapıyorsun sen! Bir de seninle mi uğraşalım!" Diye bağırdı.


"Abi kafam sikiliyor şu an bi sal beni." Dedi ve tekrar bir sigara yaktı. Kerem yine engel olacakken Hakan Keremin elini tuttu ve onu engelledi. "Bana da ver Çınar." Dedi ve bir sigara da o yaktı. Başının ağrısı hat safhaya ulaşmıştı çünkü.


"Yere falan düşmüştür dimi?" Diyen Görkemle göz ucuyla ona bakmışlar ama kimseden bir yanıt çıkmamıştı. Sadece içlerinden 'umarım' demişlerdi.


Görkem ise cevap beklercesine Cenke bakıyordu. Cenkte ona bakıp hiçbir şey söylemediğinde "Söylesene lan bir şey! Peşine adam da takmıştın hani! Korudu mu o adam onu!" Diyip Cenkin üstüne yürümeye başladı. Şu an içindeki bu üzüntüyü dışarıya öfke olarak vuruyordu.


"Görkem senin kadar bizde üzgünüz sakin ol!" Dedi Kerem. Görkem sinirle ona doğru dönüp "Demek benim kadar üzgünsünüz öyle mi Kerem bey! Daha beş günlük abisiniz oğlum siz neyin üzüntüsünden bahsediyorsun sen! Bir de senin kadar üzgünüz diyor ya!" Dedi ve salona geri döndü.


"Adam haklı" dedi Cenk. "Haklı amına koyayım daha beş günlük bir abiyiz biz. Bilmiyoruz ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Bilemedikte zaten baksanıza! Yok! Gözde yok! Daha beş gün olmuşken yok! Düşündükçe delirecek gibi oluyorum ya! O kan..o kanın gerçekten düştüğü için olmasını istiyorum şu an. Dilediğim şeye baksana lan! Böyle abi mi olur!" Diyerek sözlerini bitirdi ve o da Görkemin arkasından içeri girdi.


Gözdenin anlatımından...


Gözlerimi araladığımda bizim evin orada olduğumuzu gördüm. Az önce yaşadıklarım bir kabus muydu yoksa? Yerimde hareket etmek istedim ama bileklerimin acımasıyla asıl kabusun şimdi olduğunu gördüm. Arabanın içini sadece bahçedeki lambaların ışığı aydınlatıyordu. Görebildiğim kadarıyla şu plastik şeylerle bağlamıştı.


Ellerimi arkada bağladığı için neyle bağladığını göremiyordum ama zorlayınca canım yandığı için yine o plastik şeylerden olduğunu anladım. Dilimle bantı ıslatmaya çalışıyordum ama nafileydi. Kafamı kaldırıp eve doğru baktığımda kapının girişinde Yeşim hanımla konuştuğunu gördüm. Bu nasıl bir manyaklıktı anasını satayım ya. Kaçırdığı kızı ailesinin evine getirmek?


Ellerimi öne almaya çalıştım ama kıçımın altında kollarım sıkışmış kalmıştı. Biraz daha zorlasam olurdu gibii....Evet oldu işte. Ellerimi önüme almayı başarınca hemen ağzımdaki bantı çıkarttım ve bağırmaya başladım. Kapıyı açmaya çalıştım ama kapı kilitliydi. Cama vurayım? Bu arabalarda ses yalıtımımı vardı da beni duymuyordu bunlar? Boğazım parçalandı burada. Bir ara Alinin arabaya baktığını farkettim ama sonra o da içeri girmişti. Cama vuruşlarımda işe yaramamış olmalı ki kimse bana doğru dönmemişti.


İnternette görmüştüm şu lanet plastikten aniden kendine çekince kopuyordu. "Hadi Gözde yaparsın kızım!" Diyip ellerimi kendimden uzaklaştırıp hızla karnıma doğru çektim ve canım inanılmaz acımıştı. Allah kahretsin. Bileklerim soyulmuştu sanırım. Sanırım değil baya baya soyulduğunu hatta kanamaya başladığını gördüm. Aynı zamanda da plastik kelepçeninde kucağıma düştüğünü farkettim. Yaptım işte oldu.


Arabanın güç tuşuna elimi uzatıp bastığımda araba çalışmaya başlamıştı. Allah yüzüme gülüyor şu an. Hemen kornaya basıp bağırmaya başlamıştım ki kapının açılıp Serkanın hızla içeri girmesi bir oldu. Hemen ellerimi tutup bu sefer belindeki kelepçeyi taktı.


"Şu bileklerinin haline bak Gözde! Niye kendine zarar veriyorsun!...Hem sen nasıl kurtuldun o kelepçeden?" Diyerek sakince sordu. Allah yarattı demeden dalıcam ama ellerimi tutuğu için bir şey yapamıyordum. "Bırak beni! İMDATT! Cüneyt abii buradayım!! Yardım edin!!" Diye bağırıyordum sadece. Beni arkaya ittirip kemerini taktı ve zaten çalıştırdığım arabayı sürmeye başladı.


"Gözde kimsenin seni duyamayacağını anlamış olman lazım güzelim. Niye bağırıp duruyorsun ki?"


"Lan sen ne çeşit bir manyaksın! Bırak beni dedim sana! Ne kadar daha beni tutabileceğini sanıyorsun! Elbet bulacaklar beni! Hem sen salak mısın! Gerçi salaksın pardon. Cenkin seni bulamayacağını düşünmüyorsundur umarım. Cenki geçtim hepsi bulacak beni bak gör! O yüzden bırak beni hemen!" Diyip kollarımı uzatıp ona vurmaya çalıştım.


"Öncelikle güzelim. O abin olacak Cenk, senin dosyanı benden almasaydı seni bugün kaçırmayacaktım. Evimizi daha tam yerleştiremedim bunun için şimdiden özür dilerim hayatım. Birlikte yerleştiririz ama merak etme." Ne diyor bu beynini sevdiğim lan ne evi! "Ne diyorsun sen be! Ne evi ne yerleştirmesi!"


"Önce bir bana vurmayı kes güzelim sinirlenmeye başladım!" Hah. "Sinirlen! Hadi! Çek şu arabayı kenara ve bırak beni!" Dedim ve tekrar vurmaya çalıştım. Arabayı bir anda sağa çekti ve torpidodan enjektör çıkartıp bana döndü.


"Sana rahat dur demiştim güzelim!" Diyip enjektörü boynuma sapladı. Hay ananı. Ellerimde yüzüne vurmaya çalışıyordum ama işe yaradığı yoktu. Gözlerim yine kapanırken bu sefer ses değilde yanağımda bir dudak hissetmiştim.


Gözlerimi tekrar araladığımda bir yatakta yatıyordum. Hemen üstümü başımı kontrol ettiğimde hala kıyafetlerimle olduğumu gördüm ve rahat bir nefes verdim. Bu manyağa güven olmazdı.


Etrafa baktığımda penceresiz bir yerde olduğumu gördüm. Büyük bir yerdi. Gri duvarları olan penceresiz bir yer. "Neresi burası allahın belası" diyip yataktan kalktım. Odanın ortasında koca bir masa vardı. Odanın köşesinde de başka bir oda vardı. Orayı açtığımda karşıma bir duşakabin ve tuvalet çıkmıştı. Bana özel o da mı yapmış bu allahın belası!


Kapı açıldığında oraya döndüm ve elimde tepsiyle içeri girdi. "Uyanmışsın" dedi ve tepsiyi masaya yemekleri koymaya başladı. "İlacın etkisi erken geçti her halde. Yoksa bunu planlamamış mıydın?" Dedim ve yatağa doğru ilerleyip oturdum. Dediğime kahkaha attı ve bana doğru ilerlemeye başladı. Elimi kaldırıp onu durdurdum "Sakın yaklaşma!" Dedim.


"Saçmalama istersen Gözdem. Sana bir şey yapmam ben." Dedi.


"Dedi ellerimi ayaklarımı bağlayan şerefsiz." Dedim alayla. Yalan değildi onun yüzünden bileklerim kesilmişti.


"Benimle düzgün konuş Gözde. Ayrıca kaçmaman için yaptım bunu biliyorsun." Dedi ve tekrar yanıma adımlamaya başladı. Yine geri geri gittiğimde bu sefer sinirli bir şekilde "Gözde kaçma benden! Sana istemediğin bir şey yapmam!" Yapamazsın zaten.


"Sana güvenmiyorum Serkan!" Beni kaçıran birine güvenemezdim değil mi? Bana dikkatle bakan gözlerine üzüntü çökünce bu manyağın gerçekten de beni sevdiğini düşünmeye başladım. Acaba bunu kullanabilir miydim ki? Bir denesem?


"Gözdem biliyorum seni kaçırmam hiç güzel olmadı ama abin planlarımı bozdu ne yapabilirim. Normalde burada kalmayacaktık bile. Burasını evimiz olana kadar kullanacağız. Bu da bir haftayı bulur tabi. Yani bir hafta burada kalacağız güzelim." Güzelini seveyim senin!


Kendimi bu oda gibi yerden dışarı atmam lazımdı. O yüzden Serkanla iyi geçinirsem belki bunu başarabilirdim. Yanıma yaklaşıp yatağa oturduğundan dikkatli bir şekilde bende yatağa oturdum. Sonra ona karşı tutumumun kötü olmaması gerektiğini düşündüğüm için başladım yalanları sıralamaya. İnşallah anlamaz.


"Bak Serkan bu yaptığın beni çok kırdı. Neden böyle bir şey yaptığını bile bilmiyorum. Halbuki seninle ne güzel anlaştığımızı düşünüyordum." Dedim masum olmaya özen göstererek. Derin bir nefes alıp elini yanağıma uzattı. Sakin kal Gözde. Buradan çıkman için buna biraz katlanman lazım kızım. Eli yanağıma ulaşınca midem çalkalanmaya başlamıştı. Üstüne kusmam planımı bozar mıydı acaba?


"Gözdem, güzelim. Ben sana yıllardır deli gibi aşığım. O gün seni dondurmacıda gördükten sonra bir şey oldu. Ne olduğunu anlamadım bile, içim böyle bir tuhaf oldu. Sana doğru çekilmeye başladım. Akşam seni araştırırken buldum kendimi. Yıllarca seni izledim. İzlerken daha çok aşık oldum ben sana Gözdem." Gözden sikecek seni bekle sen bekle. Adam üç yıldır beni izliyormuş haberim yok.


Yanağımı elinden kurtardım "Madem bu kadar seviyordur beni, neden gelip açılmadın ki?" Dedim gözlerine bakarak. Gözlerinden anlık geçen pırıltılar doğru yolda olduğumu işaret ediyordu. "Açılsam ne olurdu ki?" Diye sorunca ona biraz yaklaştım. "Ben, yani belki farketmişsindir senden biraz etkilenmiştim. Bilmiyorum belki karşıma geçip söyleseydin daha farklı olabilirdik." Dedim.


Çok mu belli ediyorum acaba ya biraz geri mi çekilsem ki. Yüzünde oluşan gülümseme kesinlikle normal değil psikopatça olan bir şeydi. Bu biraz ürküttü işte. Kendimi geri çekecektim ki bir anda üstüme çullandı ve beni yatağa sabitledi. Hay ben böyle işin. "Ne yapıyorsun çekil üstümden!! Serkan çekil dedim!" Diye bağırsamda nafileydi.


Bacaklarımın üzerine oturmuş ve bileklerimi tutuyordu. Niye bu kadar güçlü bu anasını satayım ya. Kurtulursam kesinlikle kendimi savunmak için ders alıcam. Bu böyle olmaz ama. "Sen beni salak mı sandın Gözdem." Dedi ve yanağımı öpmeye çalıştı. Kafamı sağa sola sallayıp engel oluyordum ama dudaklarını yanağımda hissetmiştim bile. Kesin kusucam. "Bırakk!" Diye bağırmaya devam ediyordum ki çalan telefonla birlikte beni öpmeyi bıraktı. Gözlerimin hangi ara dolduğunu bilmiyorum ama yanaklarımdan akıp giden gözyaşlarım ağladığımın habercisiydi.


Kafasını yüzümden kaldırınca bileklerimi tek eliyle tutmaya başladı ve diğer eliyle pantolonun cebinden telefonunu çıkarttı. "Bak abin arıyor." Diyip telefonu bana çevirdi. Ekranda Cenk Soyhan yazısını görünce içimdeki umudu size anlatamam. Bulmuştu işte.


"Şimdi sana sessiz olman gerektiğini söylesem olmazsın dimi?" Diye sordu ve yanıt beklemeden telefonu açıp yatağa bıraktı. Bıraktığı gibiyle de eliyle ağzımı kapattı. "Alo?" Diye seslendi seslendi telefona. Telefondan Cenkin sinirli duyuyorum ama anlamıyordum. O kadar sıkı ağzımı kapatıyordu ki kafam yastığa gömülmüştü ve kulaklarım kapanmıştı.


Yüzünü tekrar bana yaklaştırıp bu sefer diğer yanağımı öptü. Gerçekten kusucam artık. " Kes sesini lan bi! Karakoldayım dün akşamdan beri Gözdeyi arıyoruz her yerde. Gelmiş bana laf yapıyosun lan! Bu arada telefondaki kan sonuçları çıktı. Kan Gözdeye ait çıkmış." Diyen Serkanla nasıl bir ruh hastası olduğunu anlamaya çalıştım. Ayrıca ne kanı be?


"Size geliyorum Cenk. Sizde konuşuruz." Diyip hızlıca telefonu kapatmıştı. Ağzımdaki eli de çekildiğini için rahat bir nefes almıştım. "Sen nasıl bir ruh hastasısın manyak!" Dedim ama bana gülüp üstümden kalktı.


"Ben bir gideyim de abinlere ölmüş olabileceğini söyleyeyim. Şimdi o abin bu gerçekle yüzleşmek istememiyordur." Dedi ve kapıya yöneldi.


"Ne ölmesi ne diyorsun sen ya?!" Diye sordum ve yataktan kalkıp kolundan tuttum. "Ne planlıyorsun acaba sen?" Dedim. Elini uzatıp yanağımı sevmeye çalışınca eline tokatı yapıştırdım. Yetti ama he. Bu ne böyle! Sapığın kim olduğunu bilmediğimden ödüm bir tarafıma karışıyordu ama Serkan olduğunu öğrenmek beni bir nebze rahatlatmıştı çünkü tanıdıktı. Yani elbet bulurlardı. Üzerimde onun rahatlığı vardı şu an.


"Gözdem, o aklını biraz çalıştırsan mı acaba?" Diye sordu. Ulan çalıştırıyorum zaten. Senin manyaklığına yetişemiyorum sadece. "Kan dedin az önce. O ne demek?" Diye sordum kapıdan çıkmasını engelleyerek. Belki bir şeyler öğrenirdim de ona göre davranırdım.


"Uff Gözde. Bir kere anlatıcam o zaman iyi dinle bebeğim..Şimdi o öldürdüğüm adamın yanındaki telefon varya hayatım işte onun üstüne senin kanını bıraktım-" Ne?


"Nasıl benim kanımı bıraktın? Ben yaralanmadım ki. A-ayrıca o adamı öl-öldürdün mü?" Dedim korkarak. En son yerde yatıyordu ki o. Yani hareket etmiyordu ama kan kaybındandır yani. Birini öldürecek kadar delirmemiştir.


"Gözde sana sözümü kesme dedim dimi?! He eğer kanını nerden bulduğumu soracaksan hastaneye seni ziyarete geldiğimde almıştım. Seni bayılttıktan sonra onu telefona damlatmıştım falan. Bunlar önemsiz detaylar sevgilim. Asıl bilmen gereken bu gece ölü olarak bulunacak olman ve bizim yeni hayatımıza başlayacak olmamız. He bir de bu gece burada son gecemiz güzelim. Yarın kendi evimizde uyanacağız." Diyip yanağımı öptü ve çıkmaya çalıştı.


Söylediklerinin şaşkınlığını atınca onu tekrar engelledim. "Beni mi öldüreceksin?" Diye sordum. Hem beni öldürüp hemde yeni bir hayata nasıl başlayacaktık ki? Kafam bok oldu şu an.


"Hayır Gözde. Sen bu kadar aptal mıydın yoksa şu an yaşadıklarımızdan dolayı mı anlamıyorsun? Bu gece boş bir tarlada bir ceset bulacaklar ki bu sen oluyorsun güzelim...ve hayır seni öldürmeyeceğim. Seni öldürmeye çalışanı öldürdüm ve onu sen gibi göstericem. Yani elimde bir cesette var. Sen bunları düşünme ama tamam mı ben halledicem her şeyi."


Yine oluyordu. Kafam yine uğuldamaya başlamıştı.


"N-ne demek e-elimde ceset var. Kimi öldürdün sen?" Diye sordum ama alacağım yanıt ne olursa olsun yıkılacağım gerçeği de vardı tabi.


"O Yiğit denen şerefsiz senin kafeni yakmak istediğinde Dilek senin orada olduğunu biliyormuş. Bilerek seni öldürmek istemiş. O en yakın arkadaşım dediğin orospu seni öldürmeye çalışmış. Bende onu öldürdüm. O tarlaya da onu bırakacağım. Ahh iyi hatırlattın bak güzelim. Üstündekileri çıkar ve bana ver!" Dedi ve benim şalterlerimi kapattı.


&&


Merhabalarr 😘. Nasılsınız iyi misiniz???


Sapığımızın Serkan olduğunu tahmin etmiş miydiniz?


Bölüm hakkındaki görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın lütfen. Diğer bölümde görüşmek üzere🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%