Yeni Üyelik
16.
Bölüm

14. Bölüm

@merida_xx

Yazarın anlatımından...


Serkan yapması gereken işlerini bitirdikten sonra Soyhanların evine doğru sürmeye başladı.


Soyhanlar ve Karcanlar ise hala salonda oturmuş kara kara Gözdenin bir haberinin gelmesini bekliyorlardı. Can arada sırada karakola geçip bilgi ediniyordu. Sonra da doğruca en yakın dostunun yanında alıyordu soluğu. Telefonun üzerinde Gözdenin kanının bulunması onları daha da beter bir hale getirmişti.


Saadet hanım yine ufak tefek atıştırmalıklar hazırlamıştı ama bir türlü aileyi ikna edememiş ve kurduğu sofrayı toplamıştı. Bunu üç kez tekrarlamıştı. O da sadece Aliye bir şeyler yedirip duruyordu. Onun da midesine bir şey giremiyordu. Daha üç günde sevmişti Gözdeyi. Hele o kaçırıldığı sabah şen şakrak kahvaltı hazırlamaları aklına geldikçe dolan gözlerini Aliden kaçırıyordu.


Ali ise evdeki sessizliğin sebebi biliyordu. Babaannesi söylemişti. Mavi gözlü ablasını kötü adamlar kaçırmıştı. Cenk abisiyle babası onu bulup getirecekmiş. Öyle demişti babaannesi. Küçük kalbi mavi gözlü ablası için çok korkuyordu ama bunu içinde sessizce yaşıyordu diğer her şey gibi.


Çalan zille beraber Melih koşarak kapıyı açmıştı ama karşısında ablasının dedektifini görünce, gözlerindeki umut yeniden sönmüştü. Serkan yavaşça içeri girip aileye baktığında şimdi başlaması gerektiğini anladı. Boğazını temizleyip dağınık olan dikkatleri üzerine topladı. Cenk onu farketmesiyle ayağa kalktı ve Serkanın yakalarına yapıştı "Bir şey söyle artık. Telefonda geveleyip duruyordun şimdi söyle ne sik söyleyeceksen!" Dedi.


Serkan oynaması gereken role bürünüp gözlerine hüzün yükledi. Yakasındaki elleri indirip onu kalktığı koltuğa oturmasını sağladı. "Bir şey olmuş ne oldu?" Diye soran kişi Şebnem hanımdı. Gelen adamın davranışları bir şey olduğunun habercisiydi.


"Öncelikle, Cenk biraz geç geldim farkındayım ama Gözdenin kaybolduğu alanı kontrole gittim. Ve size bazı sorular sormam gerekiyor." Dedi hepsinin yüzüne bakarak.


"Ne soracakmışsın?" Diyen Murat bey onun ilgisini çekmişti. "Bir gelişme yoksa saçma sapan sorular sorma. Dünden beri aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz. Cenk bir şey de şuna." Dedi ve kafasını koltuğun arkasına yasladı. Kafasını dik tutamıyordu artık. Yeni bulduğu kızı sapık bir katille şu ana kadar 37 saat geçirmişti. İçinden saydığı saatler ömründen götürüyordu.


"Evet Serkan gerekli olan ifadeleri Can aldı zaten. Sen ne soracaksın!" Diyen Cenk tekrar hareketlenmişti. İçinde anbean büyüyen sinir vücudunu ele geçiriyordu.


"Gözdenin giydikleri hakkında bilgi almak istiyorum Cenk." Dedi Serkan. Her şeyi ayarlamıştı. Şu an ihtiyacı olan şey planının tıkır tıkır işlemesiydi. Bunun içinse hedefindeki kişi Cenkti. Onu tanıyordu. Öfkesine yenik düşüp istediklerini onun ağzından duymalıydı.


"Ne oldu?" Diye tıslayan Cenkle, içini bir huzur kaplamıştı. "Gözdenin üzerinde ne vardı Cenk?" Diye sorusunu yineledi. Cenk anlamıştı. Biri bulunmuştu ve onun kardeşi olup olmadığını anlamak istiyorlardı. Kıyafetler eğer 24 saatten sonra sorulmaya başlanırsa bulunan cesetlerden biri olup olmadığı kontrol edilirdi.


Cenk, gözyaşlarına veda ederken Cana döndü. O da şaşkınca ona bakıyordu. Can hemen telefonuna sarılmış ve karakoldaki arkadaşlarını aramıştı. Herkes bir şeyler olduğunu anlamıştı ama birbirlerine safça bakıyorlardı. Saadet hanımda salona gelmiş kapının oradan izliyordu olan biteni. Eli kalbinde duyacaklarını bekledi.


Görkem yine körüklenen öfkesiyle ayağa kalkmıştı "Konuşsana artık!" Diye bağırdı. Batu ve Emre, Görkemi kolundan tutmuş geri çekmeye çalışıyorlardı. Onlarda haberi alır almaz soluğu Soyhanların evinde almıştı.


Serkan aradığın ortamın oluştuğunu düşünerek "Gözdenin kaybolduğu yere yakın bir tarl-" devam edemeden Cenk adeta kükreyerek onu susturmuştu.


"KES O SESİNİ!" Diyip tekrar gözlerini Cana çevirmişti. Canın telefonla konuşurken bakışlarını kaçırmasıyla anladığı gerçek onu yıkmıştı. Kafasını iki yana sallamaya başlamıştı ki Serkan tekrar söze başlamıştı. "Oraya yakın bir tarlada ceset bulunmuş." Dedi ve karşısında gerçekleşecek olan yıkımı izlemeye koyuldu.


Evi inleten iki annenin feryadıyla onları ailenin geri kalanıda onlara katılmıştı. Söylenilenleri kabul etmek istemeyen abiler ellerine ne geçerse fırlatmaya ve inkar etmeye başlamıştı.


Evin dışına kadar ulaşan sesler, bahçeye yeni giriş yapan Umutu ürkütmüştü. En son karakoldan çıkmadan sormuştu ve bir gelişme olmadığını söylemişlerdi. 30 dakikada ne olmuştu böyle? Hızla eve doğru girdi ve zaten açık olan kapıyı araladı. Salonun girişinde yere çökmüş ağlayan annesini görünce kötü bir şey olduğunu anladı. Tam içeri geçecekti ki mutfaktan oğlunun iç çekişlerini duydu.


İlk önce annesini es geçip mutfağa oğlunun yanına adımladı. Sandalyeye oturmuş içli içli ağlayan oğlunu görünce içinden bir şeyler gittiği düşündü. Hızla yanına varıp küçük yüzünü avuçları arasına aldı "Oğlum ne oldu? Neden böyle ağlıyorsun babacım söyle bana hadi." Diye sordu. Ali gözlerini aralayıp karşısında babasını görünce bir haftadır ona olan özlemini es geçti ve ellerini kaldırıp "Onu hani bulacaktınız baba?" Diye sordu.


Umut aldığı soruyla ne cevap vereceğini şaşırdı. Şu an onunda hiç bir şeyden haberi yoktu ve oğlunun bu kadar etkilenmesi onu darmaduman etmişti.


"Oğlum ne olduğunu bilmiyorum ki ben. Hem bulucam dediysem bulurum Alim. Biraz zaman lazım sadece." Dedi ve oğlunu sandalyeden alıp kucakladı. Ali kollarını hemen babasının boynuna dolamış ve ağlamaya kaldığı yerden devam etmişti.


Umut oğlunun sırtını sıvazlarken ara ara başına öpücükler konduruyordu. Aynı zamanda da olanları nasıl öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu. Aliyi yavaşta sarılmış boynundan uzaklaştırdı ve gözlerini ağlamaktan helak olmuş oğlunun yüzüne dikti.


"Anlatır mısın banada ne olduğunu babacım?" Diye sordu. Ali kafasını sallayıp ellerini yavaşça kaldırdı ve "Melek olmuş" dedi. Ardından da "Kapıdan dinledim baba özür dilerim. Ama ceset bulduklarını söyledi ve herkes bağırıp ağlamaya başladı." Diye ekledi. Sonrada hemen babasının boynuna sığındı.


Umut duyduklarıyla çok etkilenmese de oğlunun haline üzülmüştü. Kaybolan kızı henüz tanımıyordu ama herkesin bu kadar kısa sürede bu kadar derinden etkilenebilmesi onu şaşırtmıştı. Tamam o da bir insandı elbette ama her ölen kişiyede üzülmezdi sonuçta. "Sen burada dur oğlum bende içeri bir bakayım tamam mı?" Dediğimde oğlu ağlamaktan kızarmış sıratıyla kafasını salladı.


Umut içeri girmeden kapıda yere çökmüş annesini kaldırmış ve onu da mutfağa götürmüştü. İçeri girdiğinde herkesin farklı bir alemde olduğunu gördü. Murat bey ve tanımadığı orta yaşlı bir adam ellerinin arasına kafasını almış ağlıyordu. Yeşim hanım ve tanımadığı orta yaşlı bir kadın ise feryatlar içinde dövünüyordu. Gözlerini diğerlerinin üzerinde gezdirdi. Tanımadığı iki genç adam tanımadığı bir adamı ağlayarak tutmaya çalışıyordu. Hakanlar ise bir şeyleri tekmeleyip bağırarak vuruyorlardı. Gökay boşluğa bakıp duruyordu. Melih ise kollarını bacaklarına dolayıp içi çıkarcasına ağlıyordu.


Salonun ortasında ise Serkanı görmesiyle yüzündeki sırıtmayı da farketmişti. Kaşlarını çatıp salonun ortasına ilerlediğinde onu farkeden Serkanın yüzündeki sırıtma solmuş yerini hüzne bırakmıştı.


"Ne oluyor burada?!" Diyerek Serkana çatık kaşlarla bakmaya başlamıştı. Serkan bedenini ona çevirdi ve "Kaybolan kız Gözde. Ölü bulundu." Dedi.


"Ölü mü bulunmuş? Ne zaman?" Diye sordu. Aklı bir türlü bunu almıyordu. Yarım saatte nasıl oluyordu tüm bunlar. "İki saat önce kaybolduğu yerin yakınlarında bulunmuş." Dedi. Umut iyice işkillenmeye başlamıştı. Daha bir saat önce orayı tekrar turlamıştı ama her hangi bir ekip görmemişti.


"İki saat önce?" Diye sordu emin olmak için. Serkan kafasını olumlu anlamda salladı ve "Benim artık gitmem gerekiyor Umut. Burası sende" dedi. Hızla evden çıkarken onu şüpheli gözlerle süzen Umuttan habersizdi. Serkan tam dışarı çıkmıştı ki Umutun bağırmasıyla adımlarını durdurdu. Arkasını döndüğünde onu inceyen bir Umut gördü. Kaşlarını çatıp ona bakmaya başladı. "Boynundaki çizikler nasıl oldu Serkan?" Diye Umutla Serkan elinde olmadan yutkunmuştu. En son Gözdeyi bayıltırken ellerini savurduğu aklına gelmişti. Buraya gelirken kendini kontrol etmeyi unutmuştu.


Yutkunmayı farkeden Umut ona adımlamaya başladı. "Soru sordum Serkan. Boynundaki çizikler nasıl oldu?" Diyerek sorusunu yineledi. Serkan derin bir nefes aldı ve ona dik dik bakan adama bakışlarını dikti. "Sanane bundan Umut." Dedi.


"Merak ettim Serkan söyle gitsin işte."


"Fazla merak hep zarara yol açar Umut. Ama seni kırmayayım. Kız arkadaşım yaptı. Bunu bilsen yeter." Dedi. Onun için yalan değildi sonuçta.


"Nasıl yaptı peki Serkan? Ona zarar mı veriyorsun yoksa?" Diye başka sorular sıraladı.


Serkan ona gülerek yaklaştı ve yüzüne yaklaştı "Sevişirken kendini kontrol edemedi Umut. Rahatladın mı öğrenince." Diyerek alayla cevapladı.


"Rahatlamadım ne yazık ki Serkan. Sürekli Gözdeyi aradığını söylüyordun, ne ara kız arkadaşınla vakit geçirebildin?" Diyerek o da yüzünü Serkana yaklaştırdı.


"Bak işte bu seni hiç alakadar etmez" dedi ve hızla evden çıkıp arabasına bindi. Daha hızlı olması gerekirdi. Orada fazla vakit kaybetmişti ve bir an önce Gözdeyi alıp buradan gitmeliydi.


Umut giden Serkanın arkasından bir süre baktı ve tekrar ev halkına döndü. Aklına gelen sorularla Cenkin yakalarını tutup ayağa kaldırdı. Kendisine boş ve ağlak gözlerle bakan arkadaşını görünce onun kendine gelmesi için yüzüne bir yumruk indirdi. Hiç bir işe yaramadığını farkedince bir tane daha yumruk attı. Silkelenir gibi kendine gelen Cenk karşısında Umutu görünce boş boş ona baktı.


"Cesedi gördün mü?!" Diye soran Umutla kafasını iki yana salladı. Evet daha cesedi görmemişti ki. Daha belli değildi cesedin kardeşi olup olmadığı. "Evet ceset. Cesedi görmedim ki. O değildir Umut." Dedi ve ona sarıldı. O kadar karışık duygular hissediyordu ki yaptıklarından haberi bile yoktu. Cenk hemen Umuttan ayrıldı ve ailesine döndü "Yok henüz bir şey. Bir şey belli değil daha. Gözde ölmedi." Diye saçmaladı. Kelimeleri sadece ortaya bırakıyordu. Cümleyi de onlar kursundu.


Görkem, Cenke baktı ve "he?" Diye bir tepki verdi.


Umut, Cenkin doğru düzgün konuşamadığını farkettiğinden söze girdi. "Henüz cesedin Gözdeye ait olup olmadığı belli değil. Neden kendinizi böyle parçalıyorsunuz?!" Diyerek sesini yükseltti. "Ayrıca bu Serkanın burada ne işi var? Dosya sana verilmişti Cenk. Gözdenin kaybolduğu yeri nereden biliyor bu? Sadece senin ekibin etrafı kontrol etmemiş miydi? Bu bilgiyi sadece siz bilmiyor musunuz?" Diye Cenke sordu.


Cenk, Umutun sorduklarıyla sanki onu terketmiş olan beyni tekrar yerine ulaşmış ve çalışmaya başlamıştı. Sözlediklerinin haklılığıyla aklına sorular akın etmeye başlamıştı. "Evet gizli. Sadece kayıp bilgisi herkes tarafından biliniyor." Dedi ve alnını kaşımaya başladı. "Nereden biliyor o zaman bu orayı?" Diye sordu. Gözdeyi bulduktan sonra olan olaylarla Serkanı karşılaştırmaya başlamıştı bile.


Cenk olanları kendi zihninde tartarken Ali yavaş adımlarla babasının yanına ilerlemiş ve varlığını belli etmek için babasının üstündeki üniformayı çekmişti. Umut oğluna döndüğünde kızgın hali uçmuş gitmişti. Ali ellerini kaldırıp "Baba bir şey söylemem lazım." Dedi. "Söyle tabi oğlum ama şu an biraz işim var, önemli miydi söyleyeceğin şey?" Dedi ve tek dizinin üstüne çöküp oğluyla aynı boya gelmeye çalıştı. "Önemli mi bilmiyorum baba. Ama az önceki adam mavi gözlü abla kaçırıldığında da gelmişti. Arabasından pat pat sesler gelmişti." Dedi.


Çınar Alinin dedikleriyle hemen onun yanına gitti ve Aliyi kendine çevirdi. "Gözde ablan mı vardı içinde?" Diye sordu umutla. Ali ellerini kaldırdı "Bilmiyorum Çınar abi görmedim. Sadece bir gölge gördüm ama camlar simsiyahtı Çınar abi. Ve pat pat sesi vardı." Dedi. Çınar umutla Cenke döndüğünde Cenk hemen ekibini aramış Serkanın nerede olduğunu öğrenmelerini istemişti.


Yeşim hanım aklına gelenlerle gözyaşlarını silip konuşmaya başladı. "Arabanın kornası çaldığında bana kız arkadaşım arabada demişti. O kız Gözde miydi yani?" Dedi ama son cümlesinin ağırlığı sanki bütün eve çökmüştü. Duymamıştı kızını. Yardım istemesini farketememişti.


"O siktiğimin puştuysa eğer, onu elimden kimse alamaz!" Diyen Hakan, şimdiden herkesi bilgilendirmişti. Serkanın evini kimse bilmediği için salonda bir oraya bir buraya sinirle volta atıyordu hepsi. Serkan evden gideli bir saat olmuştu. Bulunan cesedi sorduklarında Gözdenin arkadaşı Dilek olduğunu öğrendiler ve ölen kişinin Gözde olmaması hepsini rahatlatmıştı. Dileğin olması ise Soyhan ailesini bir gram etkilememiş, Karcan ailesini biraz üzmüştü. Soyhanlar için kızını ve kardeşini yakarak öldürmeye çalışan birinin ölümüne üzülmek saçmalık olurdu. Karcanlar ise yılların verdiği yakınlık nedeniyle biraz üzülmüşlerdi.


Cenkin çalan telefonuyla bakışlar ona çevrildi ve herkes duyacağı adresi bekledi. Cenk hemen telefonu  eline aldı ama Serkanın aradığını gördü. Hakan abisinin onu uyarmasıyla aramayı yanıtlayıp sesi dışarı vermişti.


"Kardeşim nerede lan!" Diye atılan kişi Görkemden başkası değildi. Telefondan ses gelmezken hepsi iyice gerilmeye başlamıştı. "Konuşsana lan şerefsiz nerde kızım!" Diyen Murat bey sakinlik sınırı çoktan doldurmuştu.


"Abi orada mısın?Alo?" Diye salonu dolduran ses herkesi kitlemişti. Hepsinin ağzından çıkan "Gözde?" Lafı olmuştu. Hakan hemen atılıp telefonu aldı. "Abim benim Hakan. Hemen bize konum atıyorsun ve biz geliyoruz tamam mı abim?" Dedi.


Yaşıyordu işte. Ölmemişti. "Abi konum atamam şu an telefon çok zor çekiyor zaten. Beni kaçıran kişi Serkanmış. Beni bir yerde tutuyor şu an oda gibi bir yer ama ev değil. Camı penceresi de yok dışarıyı göremiyorum. Nerde olduğumu bilmiyorum telefonun konumunu bulamaz mısınız? Ama çabuk olun abi, telefonun yokluğunu fark ederse ne yapar bilmiyorum! Abi, Dileği öldürmüş!" Diye konuştu hızlı hızlı.


Umut kızın sesini duyar duymaz zaten karakolu aramıştı. Cenk ona dönünce kafasını salladı. "Biraz daha konuşun Hakan. Kısa sürede bulamayabilirler." Dedi. "Sen iyi misin abim sana bir şey yaptı mı o şerefsiz?" Diye sordu Kerem. "Maviş doktorum sen misin?" Diye sordu Gözde. Kerem gülümseyerek kafa salladı. "Benim abim" dedi.


"Abi, bileklerim çok acıyor hatta baya bir kanadı. Hafiften morarmaya da başladı ama sorun değil siz gelene kadar dayanırım. Sesim geliyor mu?Alo? Hay sevicem ama böyle telefonu! Alooo!" Gözde ne kadar zor durumda olsada sitemkar sesiyle telefonun karşısındaki ailesinin yüzlerini güldürmüştü. "Tamam abim korkma, yanına gelince bakarım ben"


Dedi Kerem. "Ve sesini net bir şekilde duyuyoruz ikiz." Diye ekledi Gökay.


Hakan, kardeşinin nasıl bir yerde olduğunu düşünürken aklına gelen soruyla "Abim, bulunduğun yerde bir havalandırma var mı?" Diye sordu. Eğer Gözdenin dediği gibi camı penceresi yoksa mutlaka havalandırma sistemi olmalıydı. Ve eğer evde tutulmuyorsa mutlaka dışarıya bir çıkışı olmalıydı.


"Var abi ama yukarıda, neden? Aaaaa çıkabilirim!" Dedi ve telefonda ki sesler bir süre kesildi. Seslerin kesilmesiyle herkes korkarak Gözdeye bağırmaya başladı. Duydukları tek şey takır tıkır seslerdi. Hemen ardından Gözdenin çığlığı salonda yayılmıştı. "Gözdee! Ses versene abicim!! Alo! Gözde ne olduu!" Tekrarlanan sorular yine cevapsız kalmıştı.


Bir kaç nefes sesi duyuyorlardı sadece. "Alo? Abi orada mısın?" Diye duyulan ses içlerinde oluşan korkuyu dindirmişti. "Evet." Diyerek yanıtladı abileri. "Ben şimdi havalandırmadayım abi. Ne yapayım şimdi önümü görmüyorum." Diye sordu. "Gözde girmeseydin keşke abim konum bulunca gelecektik biz." Dedi Çınar. "Olmaz abi farketmiştir o şimdi telefonunu çaldığımı." Diyen Gözdenin sesini daha zor duyuyorlardı.


Umut gelen mesajla "Hadi çıkalım adres geldi! Ekipte yolluyorum şimdi oraya." Dedi ve herkes ayaklandı. Hakan babasına dönüp "Baba siz annemle ve Mustafa beylerle burada kalın biz gideriz." Dedi. Mustafa bey söze girdi "Olmaz öyle şey! Bizde geliyoruz!" Diyip kapıya hareketlendi ama Görkem kolunu tutup onu engelledi "Hakan haklı baba siz durun burada biz gideriz." Dedi ve gençler olarak evden çıkıp arabalara bindiler.


Umut, Cenk, Can ve Gökay bir araba; Hakan, Çınar ve Melih bir araba; Görkem, Kerem, Emre ve Batu bir araba yola çıkmışlardı. Cenkin telefonu hala açık Gözdeyi dinliyorlardı. Gözdeden bir ses duyamadıklarında ise içlerindeki korku artıyordu.


"Çıktım!!" Diyen Gözdeyi duyduklarında yüzlerinde oluşan gülümsemeyi etkileyemediler. "Tamam abim şimdi saklan bir yere geliyoruz 20 dakikaya." Diye Cenk Gözdeyi uyarmıştı. "Tamam, abi burada bir sürü ağaç var ile-AAAAA....Bırak beni!! Gerizekalı bıraksana!! Abilerim geliyorr yaa bırakkkk" yüzlerindeki gülümseme sonda ki bağırışlarla son bulmuştu. "Gözdee! Ses ver abicim hadi!...Daha hızlı sür şunu Umut hadi abi!"


"Uçuyoruz zaten amına koyayım daha ne yapayım!" Diyen Umutta, en az Cenk kadar gergindi. "Geldiğinizde göreceğiniz şey sizi biraz üzebilir Soyhan, buna hazır mısın?" Diyen Serkanla, Cenk artık kendini tutamamış ve küfür etmeye başlamıştı bile. Umut ise ibreyi daha ne kadar zorlayabilirim diye düşünüyordu.


Gözdenin artık hiç bir şekilde sesini duyamazlarken o sessizlikte üç el silah sesi duyulmuştu. Sonrada Serkanın sesi doldurmuştu arabayı


"Gel ve kardeşinin cesedini al Cenk."


&&


Merhabalarr


Yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenmişsinizdir. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın...


Diğer bölümde görüşmek üzere 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%