Yeni Üyelik
17.
Bölüm

15. Bölüm

@merida_xx

Yazarın anlatımından...


Serkanın söylediklerinden sonra bu gecenin asla bitmeyeceğini anlamışlardı. Gelen silah sesleri zaten ortamı buz kesmişken kimseden ses çıkmamıştı. Bir kaç dakika sonra yanıp sönen ışıklarla polis ekiplerinin çoktan ortama ulaştıklarını anladılar.


Hızla arabadan inip kalabalığa doğru koştular.


"Buldunuz mu? Nerede Gözde?" Diyerek önündeki kalabalığı ayırdı Cenk. Oluşan boşluktanda geçince önünde kanlar içinde yatan kardeşini görmüştü. Yanı başında abisi Kerem oluk oluk kan akan karnına ellerini bastırıyordu. Bastırdıkça çıkan kan başını döndürmeye başlamıştı.


Omuzundan itilmesiyle öne doğru savruldu ve bacaklarındaki güç çekilmişcesine yere yığıldı. Emekleyerek kardeşinin yanına ulaştığında o da ellerini kanı durdurmak için yaraya bastırdı. "Niye durmuyor bu kan!" Diye sordu abisine.


Kerem ise sadece kardeşine odaklanmıştı. Kim ne demiş umurunda bile değildi. Yanına ulaşan sağlık ekipleriyle kardeşini sarı sedyeye taşımışlar ve hemen ambulansa geçmişlerdi. Ekipler Keremin yerini alınca Kerem hemen telefonunu eline aldı. Açmaya çalıştığında elindeki kandan dolayı açamadı. Ellerini üzerine sildi ve babasını aradı.


Zaten bir eli kalbinde bir eli telefonda bekleyen Murat bey telefonun ilk çalışı bitmeden telefonu açmıştı. "Ne oldu Kerem! Nasıl kızım iyi mi?!" Onu duyan ev halkı hemen Murat beyle beraber ayaklanmıştı. "Baba, Gözde yaralı bizim hastaneye geçiyoruz. Sizde hemen oraya gelin kan lazım olacaktır." Dedi ve telefonu kapattı.


Murat bey ve ev halkı hemen arabalara atlayıp hastaneye geçmişti. Ambulansla hastaneye getirilen Gözdeyi hiç beklemeden ameliyata almışlardı. Yolda bir kere kan kaybından kalbi durunca, Keremin müdahalesi onu hayata döndürmüştü. Keremin ise ömründen en az on yıl almıştı. Profesyonel bir şekilde davranmıştı ama içi adeta bir volkan misali yanıyordu.


Herkes ameliyathanenin bir köşesine çökmüş içeriden haber bekliyorlardı. Aradan dört saat geçmişti ama değişen hiç bir şey olmamış sadece içeriye girip çıkan hemşire ve doktorlar olmuştu.


Yerinde duramayan abiler ise hüzünle çöktükleri yerden sinirle kalkıp volta atmaya başladılar.


Görkem "Bulundu mu şu şerefsiz!" Diye Cenke sormuştu. Cenk kafasını olumsuz anlamda sallamıştı


"Yok daha. Ama elbet bulunacak ve onu gebertmezsem bende Cenk değilim!" Diye sinirle yanıtladı.


Kerem tekrar ameliyattaki doktor arkadaşlarını aramış ve bilgi edinmişti. Kardeşi olduğu için ameliyata alınmamıştı ama bu onu durdurmalarına engel değildi. Birazdan kardeşini çıkartacaklarını öğrenince rahat bir nefes vermiş ve korkuyla akan gözyaşları mutlukla devam etmişti. Haberi oradakilere söyledikten sonra herkes rahtlamıştı.


Gözdenin anlatımından...


Gözlerimi karnımın dehşet derecede acımasıyla açtım. Ne oldu bana be? Regl mı olacağım acaba? Ay yok bu ağrı biraz daha yukarıda. Ağrımın kaynağını düşünürken bu sefer gözlerimi ağrıtan ışıkla hafif küfürler savurdum. Ulan tek tek gelin bi. Yerimden kalkmaya çalışmak istedim ama karnımdaki acı arttığından çığlık atmıştım.


"Gözde sakin ol abim hareket etme lütfen!" Aha Kerem abim. Anaa ben vurulmuştum ya. Şerefsiz sözde aşkımdan deli olmuştu. Acımadı sıktı. Beni bulmuş olduklarını düşününce de gülümsememi engelleyemedim. Bulmuşlardı ki. Yaşadığımı da varsayıyorum şu an. Ki hissettiğim acı bunu kanıtlar nitelikteydi.


"Abi?" Diye sesimi çıkarmaya çalıştım. O bile kısılmış varya. "Buradayım abim sakin ol. Yoğun bakımdayız ve odaya geçeceğiz tamam mı?" Dedi ve elimin üstünde bir öpücük hissettim. Canım acımasa buna eriyebilirdim ama çok fenayım şu an. "Canım çok acıyor." Dedim. Gözlerimi daha net bir şekilde açtığımda serumuma bir şey enjekte eden Kerem abimi gördüm.


Karşımda onu görmek acımı hafifletti ve gözlerimi doldurdu. Ne çok ağlıyordum şu bir haftadır. Benim ağlak yüzüme dönünce onunda gözleri dolmuştu. Elini saçlarıma koyup sevmeye başladı. "Çok korkuttun bizi Gözde. Sana bir şey olacak diye aklımız çıktı. Ki zaten oldu da." Dedi. Son cümlesini alayla söylemişti. Kendini suçladığını hissetmiştim bir an. Tam onu rahatlatmak için bir şeyler söylecektim ki verdiği şu ilaçtan mıdır nedir gözlerim şıp diye kapanmış uykuya teslim olmuştum.


Elimde hissettiğim minik parmaklar beni uykumdan uyandırmıştı. Acım ise ilk uyandığımdaki gibi değildi ama kendini hatırlatıyordu. Gözlerimi araladığımda ellimi seven bir Ali görmeyi beklemiyordum. Minik burnu kıpkırmızı olmuştu. Ağladığı için olması gerek çünkü yanakları ıslak ıslak duruyordu. Ama ağlardım.


Kafasını bana kaldırmadığı için uyandığımı görmemişti. Elimi seven elini tuttuğumda yerinde sıçramış ve aniden kafasını bana kaldırmıştı. Ona gülümsediğimde o da karşılığında bana sıcacık bir gülümseme yollamış ve ellerini kaldırmıştı "Uyandın Gözde abla" diye heyecanla yerinde zıpladı.


"Kollarımı kaldıramıyorum minik Alim kusura bakma. Ve evet uyandım." Dedim. Elindeki elimi saçlarına uzatıp yumuş saçlarını sevdim. "Önemli değil Gözde abla, ben seni anlıyorum. Uyanmana çok sevindim. Babaannem seni kötü bir adamın kaçırdığını söylediğinde çok üzüldüm ama şimdi mutluyum. Babam ve Cenk abi seni bulacaklarını söylemişlerdi zaten. Bak buldular." Dedi ve elimin altından kaçıp koltuklara doğru koştu. Genç birinin bacaklarına sarıldığında adam onu koltuk altından tutup kucağına aldı ve yanağını öptü. Ali de kollarını ona sarmadan önce "Bak uyandı işte baba." Dedi.


Babasının adını Saadet teyzenin söylediğini kadarıyla Umut diye hatırlıyordum. Gözlerimi tatlış tablodan çekip odada göz gezdirdiğimde herkes bana üzgün üzgün bakıyordu. Annemler bile buradaydı ve onlarda diğerleri gibi üzgün bakıyorlardı. Haydiiii. Ee bunlar maviş doktorum gibi kendilerini suçluyorlar ya. Neşeli çıkarmaya çalıştığım sesimle "Günaydın" dedim.


Annem ve Yeşim hanım yani aslında annemler koşarak yanıma ulaştı ve ağlamaya başladılar. "İyi misin yavrum? Ağrın falan var mı?" Diyip yüzümü saçlarımı sevmeye başladılar. Bu arada ben kaç gündür yıkanmıyorum ya saçım kim bilir nasıldır. Yıkansam iyi olur. "Daha iyiyim annemler sakin olun siz bi" dedim. Evet anlık kararımla hepsine oldukları sıfatla seslenmeye karar verdim.


Yeşim hanım duyduğu hitapla daha da ağlarken onun elini tuttum. "Eğer ağlayacaksanız bir daha demem" dedim. Ağlamasındı. Hemen göz yaşlarını sildi ve "Yok kızım ben ona ağlamıyorum ki, geçen bir elbise beğenmiştim o bitmiş, üstündeki mavi kıyafette ona çok benziyor aklıma o geldi bir anda." Dedi. Güzel yalan. Sevdim. Cidden bu kadının kızıydım.


Odadaki herkes Yeşim anneme gülerken bende onlara katılmak istedim ama iki hihiden sonra karnım beni unutma dedi. Yüzümü buruşturmamla maviş doktorum hızla yanıma geldi "Gülmesene kızım ya dikişlerini zorluyorsun." Diyip kızdı. Bana kızdı. Gözlerimi kıstım ve ona dik dik baktım "İYİ!" Dedim. "Abim kötülüğün için demiyorum ben. Canın acır diye dedim." Dedi. "Biliyorum ama trip atmak istedim ve istiyorum." Dedim bende.


Odadakiler yine güldüklerinde benimde gülesim geldi. Ya niye herkes gülünce gülesim geliyor benim. "Ya off gülüp durmayın sizde ben gülemiyorum." Diye atarlandım. Murat babam yanıma geldi "Kızdırmayın benim kızımı, gülmeyin diyorsa gülmeyeceğiz." Dedi ve alnımdan öptü. Öpülmek ne güzel bir şey yav.


"En azından bunu söylerken gülmeseydin iyiydi baba." Dedim. Murat babam yüzünde mükemmel bir gülümsemeyle odadakilere baktı. "Ben babayım." Dedi ve yavaşça odadan çıktı. Duygusallık oldu bi. Gözlerim abilerime dönünce kahramanım bana dikkatle bakıyordu. Adam her türlü kurtarmaya ayarlanmış ya. Telefondan bile kurtarıyor. "Abi sen bu kurtarma işini hakkıyla yapıyorsun he. Telefondan bile kurtardın beni. Artık kahramandan başka sıfat bulamam biraz mola ver." Dedim.


Alayla gülüp "Yaa, ne kurtarma ne kurtarma baksana." Dedi ve eliyle beni işaret etti. Sonrada dışarı çıkacaktı ki "Herkes bi şurada durabilir mi! Babaaaa!" Diye bağırarak Murat babamın da içeri girmesini sağlamıştım. Hemen yanıma geldi "Ne oldu kızım ağrın mı var he?"


"Hayır, şu an hiç bir şeyim yok. Şimdi herkes şöyle bi karşıma geçsin bakayım. Hadi hadi ne bakıyorsunuz geçin!" Diyip doğrulmaya çalıştım. Nah doğrulurdum tek başıma. "Kerem abi ve Görkem abim bi el atar mısınız acaba?" Diye az önce onlara bağırmamış gibi konuştum. Bir kaç yüz gülsede diğerleri gülmemişti. İyi çünkü bende gülemiyorum. Beni yerleştirdiklerinde ikisinin yanağına da öpücük bıraktım. Görkem kuşum alışık olduğu için bir tepki vermedi ama Kerem kuşuma kal geldi. Yerim ama şimdi azar vakti.


"Yav sizin derdiniz ne bakayım! He! Niye kendinizi suçlayıp duruyorsunuz! Uyandığımdan beri bir mahcup bakışlar bir göz kaçırmalar. Hayırdır haberim yokta siz mi verdiniz beni Serkana!" Diye konuşmaya başlattım. İlk cevap Cenk kuşumdan geldi "Koruyamadık Gözde! Düşünemedim onun böyle biri olduğunu. Düşü-" hemen sözünü kestim.


"Ulan en büyük düşünceyi sen yapmışsın zaten neyin tatavasını yapıyorsun! Eğer sen benim davamı ondan almasaydın, hani şu benim bilgisayar varya ona bir program indirecekmiş. Bilgisayarı bana verdiğinde de beni izleyecekmiş o şer-" kafamı kapı kısmına çevirdiğimde Umut beyin kucağında minik Alimi gördüm. Umut bey anlamış olacak ki Aliyle beraber dışarı çıkmıştı. Çocuğun yanında küfür etmeyeyim şimdi.


"Baya beni izleyecekmiş o şerefsiz!" Diyerek cümlemi tamamladım. "Ne yapacakmış dedin sen bakayım!" Diye yükselen Görkem abime döndüm. Hiç etik değil biliyorum ama onu dövmüşlerdir umarım ya. "Şimdi bir şey diyeceğim ama kusura bakmayın. Yakaladıktan sonra bi tur dövseydiniz öyle verseydiniz polise!" Dedim. Çınar abim "Bir yakalasak geberteceğiz zaten!" Dedi.


Eyvah. Yakalanmadı mı lan bu daha? "Nasıl yani? Yakalanmadı mı?" Diye sordum. "Hayır abim kaçmış. Peşindeler ama merak etme sen." Dedi Hakan kuşum. Kafamı tamam anlamında salladım. Yakalanırdı elbet. "Yanii kendinizi suçlamayın artık ya yeter aaa! Sizin elinizde olan bir şey değildi bu. Adam takıntılı bir deli." Dedim ve azarımı noktaladım. Hepisinin yüzünde ufak bir rahatlamaya oluşmuştu. Onları suçlayacağımı düşünmüşlerdi her halde.


Mustafa babam yanıma geldi ve elimi tuttu. "Kızım biz artık gidelim sen de güzelce dinlen birtanem. Yarın yine geliriz tamam mı." Dedi ve beni öpüp ayaklandı. Kalmalarını söylesem Murat babamlara ayıp olabilirdi o yüzden karşı çıkmadım. Şebnem annemde yanıma gelip sarılıp öptü. "Yarın görüşürüz güzel kızım. Bir ihtiyacın olursa ara hemen bizi." Dedi ve o da babamın arkasından çıktı. Tabi çıkarken babamlara iyi akşamlar niyetli kafa sallamışlardı.


Abim ise sinirle yanıma gelip canımı acıtmayacak şekilde bana sarıldı. "Niye gitmek zorundayım bilmiyorum ama bir telefon uzağındayım abim." Diye kulağıma fısıldayıp alnımı öptü. "İyiyim ben abi, asıl kötü olan sizlersiniz. Hepiniz zombi gibi geziyorsunuz. Git sende dinlen güzelce yarın gelirsin." Dedim ve yanağına klasik Gözde öpücüğü bıraktım. Ayağa kalktığında yanağını silip bana homurdanıyordu "Sabır yarabbim sabır. Vakumladı resmen ya.... İyi akşamlar." Diyip çıktı.


Diğer abi kuşlarıma dönünce Görkem kuşuma pekte iyi bakmadıklarını gördüm. Ee onları da öpeyim. "Can abilerim sizleri şöyle yamacıma alabilir miyim?" Diye tatlı tatlı sordum. Diğerleri neysede Çınardan bi tık korkuyordum. Çünkü öyle öpülmekten hoşlanmaz gibi geliyordu. Hepsi yanıma geldiğinde önce Hakan kuşumu tişörtünden tutup yanağına yapıştım. Bir güzel öptükten sonra 'ohh' layıp onu bıraktım ve Kerem kuşuma yapıştım.


Hakan abim beklemiyor olacak ki yüzüme boş boş baktı ve sonra gülümsemeye başladı. Nasıl da karizmatik zalımın oğlu. Kerem abim ise dünden razı bir şekilde diğer yanağını da çevirmişti. Ona kıkırdayıp diğer yanağınıda aynı işlemden geçirdim. Gülerek geri çekildiğimde o da benim gibi gülüyordu. Cenk kuşuma baktığımda kötü bakışlarını Kerem kuşuma yolluyordu. Nasılda kıskanç ya şapşal.


"Abi bakma ama öyle sıra sana geldi, gel hadi yamacıma." Dedim ve elimi ona uzattım. Önce elimi tutup öptü sonra da yanaklarını bana uzattı. Ooohhh. O da geri çekildiğinde Çınarla tip tip bakışmaya başladık. "Ne bakıyorsun gelsene!" Diye yükseldim. "Önce abi de!" Diye çıkıştı o da. "Şu an seninle uğraşasım yok Abi. Hadi gel." Dedim. Gülümseyip yanına geldi ve onu da öptüm.


İkiz kuşumda arkada melül melül bana bakıyordu. "Karındaşım sen niye gelmiyorsun? Kalk gel hemen buraya." Dedim. Hiç bekletmeden ayağa fırladı ve benden önce o beni öptü. Biz bir güzel öpüştükten sonra diğer köşedeki yavrumu gördüm. Tospikim.


"İnsan bi der, rahat bırakın ablamı önce ben öpeyim falan diye ama yoookk. Kardeşlik bitmiş anne görüyor musun?" Diyerek anneme döndüm. Anne dememle gözleri tam dolacaktı ki kıstığım gözlerimde onları durdurdu.


Melih yavrum yavaşça yanıma geldi ve yatağa oturdu "Ben canını yakmak istemediğ-" "Ay sus tamam. Buraya gel diye dedim onları ben." Dedim ve kollarından tutup kendime çektim. Ona sarıldığımda o da bana sarıldı ve kafasını boynuma gömdü. Yavru ya bildiğiniz yavru. Onu da öpüp yanaklarını kırmızı yaptıktan sonra hafifçe iteledim. "Tamam hadi git sonra şımarırsın falan" dedim. Ailem dediklerime gülerken babamın eline yapıştım ve ona da sarıldım.


Ne kadar iyi görünmeye çalışsamda yaşadıklarım beni oldukça korkutmuştu ve biraz sıcak bir güven hissi lazımdı. Babam hissetmiş olacak ki hemen beni kollarıyla sarmaladı. "Geçti kızım. Geçti birtanem. Artık kimse sana bir şey yapamaz." Diyerek saçlarımı sevmeye başladı. Arada da öpücük konduruyordu. Hissettiğim güven ve mutlulukla neredeyse uykuya dalacak kıvama gelmiştim. Yıkanmam gerektiğini hatırlayınca hemen babamdan ayrıldım. Bana şaşkınca baktığında kafamı anneme çevirdim "Anne benim yıkanmam lazım bana yardım eder misin?" Diye sordum.


"Kızım sonra yıkanırsın gel sen sarılmaya devam et." Dedi ve beni tekrar kendine çekti. Ona gülüp yine geri çekildim. "Olur tabi kızım. Saadet ablan bir kaç parça kıyafet yollamıştı az önce zaten. Ama yaranı nasıl halledeceğiz ki?" Diye Kerem kuşuma bakmıştı. "Bant yapıştırırız oraya anne sorun olmaz." Dedi doktorum. Çınara doğru kollarımı kaldırıp baktım. O da yüzüme anlamamış bir şekilde bakıyordu. "Yav alsana kucağına!" Diye bağırdım. "Niye ben alıyomuşum?" Dedi o da. "İyi almazsan alma. Abilerim canlarım beni banyoya taşır mısınız acep?" Diye diğerlerine döndüm. Hepsi bana atak yapınca Çınar herkesi geri itti ve beni kucağına aldı.


Bende kollarımı ona sarınca yüzüne baktım "Hani almayacaktın?" Diye sordum. O da bana döndü. "Ben öyle bir şey demedim." Dedi. "Ama ima ettinn" dedim bende. "Sus!" Dedi ve banyonun kapısını açtı. "Salak!" Dedim bende. Burnundan nefes vererek gülünce gamzesi bana el salladı. Ahanda bittin sen. Parmağımı gamzesine soktuğumda yavaş bir şekilde bana döndü. Parmağımda o kafasını çevirirken onunla beraber dönüyordu. Otuz iki diş sırıtmaya başladığımda bu sefer sesli bir şekilde güldü ve beni klozete oturttu. Duş işini annemin yardımıyla halledince Çınar tekrar beni alıp yatağa bırakmıştı. Ve kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.


&&


Bölümün devamı Par 2 de..


Loading...
0%