Yeni Üyelik
24.
Bölüm

18. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Odama girdiğimde vakit kaybetmeden yatağıma girdim. Melih bugün birlikte uyumak istediğini söylediği için ona mesaj attım. Çok geçmeden odaya geldiğinde hemen yanıma sokuldu. "Ninni okumamı ister misin?" diye şakasına sordum. "Ablaa!" diye kızdıktan sonra onu sarmaladım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. İnsanın kardeşi olması ne güzel bir hismiş böyle.


Sabah uyandığımda Melih hala yanımda fosur fosur uyuyordu. Üzerimize örttüğüm yorgan ise yerde yatıyordu. İkimizde deli yatıyoruz anlaşıldı. Banyoya geçip işlerimi hallettikten sonra bu sefer giyinip aşağı inmeye karar verdim.


Melihi de uyandırıp aşağıya indim. Masa hazırdı bile. Herkes geldiğinde güzel bir kahvaltı yapmıştık. Bugün beni işe Kerem kuşum bırakacaktı. Oradan da hastaneye geçecekmiş. Beraber arabaya bindiğimizde hemen telefonumu arabaya bağlamıştım. Sonrada güne güzel başlamak için sevdiğim bir şarkı açmıştım. Funda Arar- Rum Havası. Şarkı çalmaya başladığında sesini yükselttim.


Kerem bana yandan yandan gülerek bakıyordu. Ellerimi kaldırıp kemerin el verdiği kadar dans etmeye başladım. Kerem abimde bana gülerek yola bakıyordu. Şarkı söze girerken bende Funda ablamla söylemeye başladım.


Şimdi bi' Ege kasabası, bi' de Rum havası


Dilimize dökülüyor içimizin acısı


Nasıl olsa bu keder iki kadeh arası


Ne dert kalır ne gam gece yarısı


Bi' Ege kasabası, bi' de Rum havası


Dilimize dökülüyor içimizin acısı


Nasıl olsa bu keder iki dudak arası


Ne dert kalır ne gam gece yarısı


Ah, bırak kalsın


Aşk, adın batsın


Yandan duyduğumuz korna sesiyle müziğin sesini kıstım ve dansımı sonlandırdım. Zaten açık olan camımdan kornaya döndüğümde Umut gülerek bize bakıyordu. "Sabah sabah bu ne enerji böyle" diye sordu. "Gözde enerjisi deniyormuş. Evde de böyle" dedi abimde. Kırmızı ışıkta olduğumuz için rahattık.


Bir cesaretle Umuta döndüm ve kafamı camdan dışarı uzattım. "Ben sana sürekli rezil olmak zorunda mıyım?" diye sordum. Umut bu dediğime  kahkaha attı "Sen bunları rezillik olarak mı görüyorsun?" diye sordu. "Değil mi?" diye sordum. Gözleri bir anlığına abime kaydı ama rahatını bozmadan "Hayır tabiki." dedi.


"Neyse ne. Öyle gülüp durma içim gidiyor." dedim. Ben dedim. Ben ben. Gözlerindeki şaşkınlık on metre öteden belli olacak şekildeydi. Onun tepkisine gülüp "Gamzelerini diyorum." dedim ve sırıtarak önüme döndüm. Ne tepki verdiğini görmemiştim ama tahminen utanmıştı ya da hoşuna gitmiş daha da gülmüştü.


Işık yeşile döndüğünde yanımızdan geçmeden "Borcum olsun" dedi ve kornayla görüşürüz diyip sağdan devam etti. Bizde ışıkla beraber sol tarafa lokantaya doğru gittik. "Gamzelere zaafın olduğunu söylemişti Çınar ama emin değildim." dedi. Tabii ben onu boşverip Umuta yanladığım için bir şekilde kıvırmam gerekiyordu.


"Senin var mı güllü lokumum. Hadi bir gül bakayım." dedim yüzüne gülerek yaklaşıp. Bana güldükten sonra "Bende yok abim." dedi. "Hadi ya. Çınar yerinde sende olsaydı güzel olurdu." dedim. Bu kez ciddiyetle bana döndü. "Çınarla anlaşabiliyor musun abim" diye sordu. Görev tamam. Konuyu unuttu. "Evet anlaşıyoruz abi. Tabii anlaşma şeklimiz size kıyasla biraz farklı ama biz böyleyiz sanırım." dedim. "Anlaşmanıza sevindim abicim. Bir an acaba oluyoruz bizimkilerle de o yüzden merak ettim." dedi. "Sorun yok abi. Biz iyiyiz." dedim ve dememle lokantanın önüne geldik.


Mehmet amcalarda daha yeni gelmiş olmalı ki kapıyı yeni açıyordu. Yanlarında Tarıkta vardı. İnşallah bir şey olmaz. Çınar öyle bir anlatmıştı ki, tepkilerine güvenemiyordum. Abime döndüğümde kitlenmiş Tarığa bakıyordu. Al işte. "Hadi görüşürüz abi." diyip yanağını öptüm ve arabadan indim.


Ona el kol yapıp göndermeye çalıştım. "Gitsen mi artık abi!" dedim. "Tamam. Akşam Hakan abim almaya gelecek haberin olsun abim." dedi ve gazlayıp gitti. Taktılar çocuğa ya. Hayır bir şey yaptığı da yoktu. Mehmet amcalarının yanına geçip günaylaştıktan sonra içeri geçtik ve Hülya teyzeyle vakit kaybetmeden mutfağa geçtik.


"O da abin miydi kızım?" diye sordu Hülya teyze bonesini saçına  geçirirken. Bende önlüğümü bağlarken "Evet Hülya teyze. Kerem abimdi." dedim. "Maşallah kız seninde ne çok abin varmış." dedi. "Sorma Hülya teyze. 5 tane abim, bir ikizim ve bir de kardeşim var." dedim gülerek. Bonesini bağlayan elleri havada asılı kalmıştı. "Kaç tane  kaç tane?" dedi.


Tepkisine kahkaha attıktan sonra "Toplamda 8 kardeşiz Hülya teyze." dedim. "Maşallah yavrum. Annen iyi dayanmış." dedi. "Valla öyle. Ben hiç yapamam o kadar. Babam Mardinli olduğu için patır patır yapmışlar çocukları. Annemde seviyormuş çocukları zaten. Eee şükür durumları da iyiymiş." dedim. Geçen karakol faciamızda konuştuk annemle.


"Dün gelen küçükmüş galiba. Mehmet amcan demişti akşam." dedi. "Evet en küçük abimdi o. Kısa özet geçeyim ben en iyisi Hülya teyze. Şimdi; en büyük abim Hakan. 27 yaşında ve itfaiye eri. Onun arkasından Görkem abim geliyor. O mimar ve 26 yaşında. Onun arkasından da Kerem abim geliyor. Bu sabah beni bırakan yani. O da doktor ve 26 yaşında. Sonra Cenk abim var. 25 yaşında ve polis. Ondan sonra babamla gelen abim Çınar var. O babamla beraber babamın şirketinde çalışıyor. Eee o da 22 yaşında." dedim.


"Aaaa ikiz abin mi var senin?" diye sordu. "Yok değiller. o kısım çok uzun Hülya teyze. Ya da dur anlatayım." dedim ve her şeyi anlattım. "Kız film gibi ya bu dediklerin" dedi. "Gözde anlattıklarını önce bir hazmetmem lazım benim." dedi Eylül abla. O da ben anlatırken dinlemişti. "Öyle işte." dedim ve püre için patates soymaya başladım.


"İşte o abilerimden sonra ben ve ikizim Gökay geliyor. O daha yeni mezun o yüzden bu sene dinlenmeye karar vermiş. Sonra o da babamın şirketinde çalışacak. Bizim en küçüğümüzde Melih. 16 yaşında ve lise ikiye gidiyor. Daha okul serüvenini tamamlamayan o kaldı bir tek." dedim gülerek.


"Neyse kızım. Bari bundan sonra gülüp eğlenin ailecek. Yaşadığınız kötü şeyleri telafi edin." dedi Hülya teyze. Evet diyerek annesine destek çıkmıştı Eylül ablada. Yemek işlerini bitirip kendimiz yemek yerken saate baktım. Daha saat 14.22 idi. Akşamki davet için biraz gergindim. Daha önce öyle bir aktivitem olmadığı için tedirgindim.


Telefonumu alıp Batunun havadan sudan olan mesajlarını yanıtladım. Gruba girip biraz Çınarla uğraşabilirdim.


Çekinik tospik 🐒: Merhaba abla.


Ben: Sen derste değil misin len.


Çekinik tospik🐒: Dersteyim.


Ben: Nasıl yazıyosun peki?


Çekinik tospik🐒: Sıranın altından abla. Bunu bilemeyecek kadar yaşlanmadın bence 😂


Ben: Sus be! Çık çabuk dersine odaklan.


Çekinik tospik🐒: Tamam abla 🥲


Ben: Aferin zeki bıdığım 😘


Herkes meşguldü her halde çünkü kimse mesajımı görmemişti. Bende yemeğimi bitirip tekrar mutfağa girmiştim.


Saat 18.20 sularında işimiz bitmiş ve beni almaya gelen Hakan abimle eve doğru gitmeye başladık. Sohbet ede ede eve gelmiştik. Annem hazırlanmak için beni oturtmadan hemen odaya çıkartmıştı.


Elbisemi giydikten sonra altına yüksek ince topuk bir kırmızı stiletto geçirdim. Saçlarımı da hafif su dalgası yaptım. Küçük bir makyaj ve kırmızıya çalan rujumla adeta afet olmuştum. Annem kapımı tıklatıp içeri girdiğinde onu baştan ayağa bir süzdüm.


İnce askılı uzun bir elbise giymişti. Yandan hafif yırtmacı da vardı. Maşallahtı. O da beni beğeniyle süzerken karşılıklı ıslık çaldık. "Annem bu ne şıklık böyle." Dedim. "Kızım asıl sen kendine bak. Maşallah nasıl da güzel doğurmuşum." Dedi. Dediğine kahkaha atarken o da bana eşlik etmişti.


Aşağıdan 'hadi' nidalarını duyunca göz devirip aşağıya inmeye başladık. Merdivenlerin yarısına gelince annemin kolunu tuttum. Annem bana döndüğünde "Anne VS mankenleri gibi yürüyelim de kudursunlar." Dedim. Gülerek tamam dedi ve mankenler gibi merdivenlerden indik.


Topuklarımızın sesi boşlukta yayılırken bakışlar birbiri üzeride dolaşan halden bize odaklanmıştı. Babamın içtiği su boğazında kalıp öksürürken abim öküzlerin ve Gökayın kaşları senkronize olmuş şekilde aynı aynı birleşmeye başlamıştı. Onların arkadında da yoğun bakışlar sezdiğimde spor bir takımın içinde dikkatle bana bakan bir Umut gördüm. Oha o da mı gelecek?


Sonra yanlarında dizilen Saadet teyze ve Aliyi görmemle ailecek geleceklerini anladım.


"İptal!" Diye bağıran babamla neye uğradığımı şaşırdım. "Evet yok davet mavet!" Diye ona destek çıkan abilerime kötü kötü baktım. "Boşuna mı hazırlandım ben şimdi!" Diye bende bağırdım. Annem yanıma gelip koluma girdi. "Siz gelmeyin o zaman. Yürü kızım biz gederiz." Dedi.


"El insaf be kadın. Bu haliniz ne böyle. Çok güzelsiniz olmaz." Diye yakınan babama "Ne güzel işte baba, buna sevinmen gerekmez mi?" Diye sordum. Yanında güzel mi güzel iki kadınla katılacaktı işte. "Kızım olmaz böyle. Hadi gidin üstünüzü değiştirin." Dedi eliyle merdivenleri işaret ederken.


"Üşürsün hem böyle abicim hadi." Diyen Cenk abime yaklaştım. Yüzümü yüzüne yaklaştırıp "Eğer üşürsem ceketini verirsin centilmen abim." Dedim. "Ruj da sürmüş bu!" Diyerek beni takmadığını belirtti. Kerem kuşum kolunu belime atıp beni yanına çekti. "Yobaz erkekler gibi davranmayalım lütfen. Bırakalım annem ve Gözde istediğini giysin. Bir sorun olduğunda çaresine bakarız." Dedi. 


Topuklularımla uzamış olan boyum yetmediği için parmak ucuna çıkıp abimin alnından öptüm. "Aferin sana. Şu an bu denyoları solladın gözümde yakışıklı." Dedim. "Nasıl halledeceğiz en modern abim?" Diye soran Çınara kötü kötü baktım. Adam konuşup anlaşacak işte senin gibi denyo mu demek vardı da, kıyafetimin kattığı elitliği bozasım yoktu.


"Dövücezz." Diye rahatça cevaplayan abimle kolundan kurtuldum ve annemin yanına geçtim. "Umut oğlum biz seninle gelebilir miyiz? Bunlarla uğraşmayalım şimdi hiç." Diye soran annem beni ateşlere attığından habersizdi. "Tabii Yeşim teyze. Sorman hata bile." Dedi ve eliyle kapıyı işaret etti.


Umutun arabasına harala gürele geçtiğimizde ben önde annem,Saadetim ve minik alim arkadaydı. Ben niye öndeydim onu da söyliyim hemen. Çünkü Saadetim önde rahat edemiyormuş, anneminde elbisesi kırışırmış. Sanki arkaya oturduğunda kırışmayacak. Ufak bir sinir dalgası bedenimi ele geçirirken yanımda buram buram deniz kokan adamı düşünmemeye çalıştım.


Zaten takımın içinde mükemmel duruyordu bir de kokusu eklenince gecenin beni zorlayacağını anladım. Arada çaktırmadan başlamaya çalışıyordum. Elleri çok güzeldi bir kere. Uzun kemikli parmakları vardı. Tırnakları da çok düzgündü. Vücudu zaten hey yavrum hey modunda. Eminim baklavacıkları da vardı. Kollarını saran gömlekten belliydi kaslı olduğu zaten.


Ceketini bana vermişti bu arada. Bunu bir düşünün. Oturduğumda elbisem biraz yukarı çıktığından bakışları anlık bacaklarıma düşmüştü ve sıcak oldu bahanesiyle ceketini çıkartıp bana vermişti. Mesajı aldığım için ceketi bacaklarıma koymuştum ama tamamen kapatmadım. Ne yani pişeyim mi burada?


Annemle Saadetim arkada minik Aliyi seviyorlardı. "Gözdee gördün mü Alimi nasıl da yakışıklı olmuş." Diyen annemle kemerin el verdiği kadar onlara döndüm. Bu hareketim Umutla beni daha da yakınlaştırdığında hoşuma gittiğinden geri çekilmedim. "Görmez miyim ya. Hem tatlı hem de yakışıklı olmayı başaran tek insansın Alim." Dediğimde utanarak başını eğdi ve hızlıca yanağıma uzanıp öpücük bıraktı.


Bunu beklemediğim için şaşkınca kalırken belimde hissettiğim soğuk parmaklarla iyice kalakaldım. Yavaşça beni koltuğa ittiren ve normal oturmamı sağlayan ele baktığımda Umutun hiç bana bakmadığını sadece yola baktığını farkettim. Ama sen böyle yaparsan olmaz ki. Bir şey demeyip önüme döndüm ve yolu seyrettim.


Davetin yapılacağı mekana geldiğimizde babamları bekleyip hep beraber içeri girdik. İçeride bir sürü insan vardı. Elinde tepsiyle gezen onlarca garsonda tabii. Tribi bir kenara bırakıp annem babamın koluna girdi bende Hakan abimin koluna girdim. "Yanımda ayrılma birtanem." Diye fısıldadığında "Bari sen yapma abi ya." Diye isyan ettim. "Ne yapayım abim ilk defa kız kardeşim oluyor ve içimdeki bu kıskançlığı dindiremiyorum." Diyerek dürüstçe itiraf edince bi yumuşamadım değil.


"İyi tamam ayrılmam." Dedim ve babamların arkasından ilerledik. Bir masaya geçip oturduk. Babam ve annem masa masa gezmeye başladılar. Bende masadan etrafa bakıyordum. Herkesin ilgi odağı olmak biraz tedirgin ediciydi ama yanımda abim olduğu için biraz rahattım. "Herkes bana bakıyor." Diye gülümserken konuştum. "Rahatsız olduysan hemen gidelim" diye atılan Gökayla kafamı olumsuz anlamda salladım. Rahatsızdım ama bu daveti benim için veriyorlardı o yüzden kalkıp gidemezdim.


Masamıza gelen ailelerle tek tek tanıştıktan sonra nereden baksanız bir buçuk saati devirmiştik. Masadan kalktığımda masadaki bakışlar bana döndü. Bakışların çoğu etraftaki karşı cinslere 'uzak dur' bakışı yollayan abilerimdi. "Nereye abla?" Diyen Melih yavruma öpücük attım. "Lavaboya Melih." Dedim ve o kısma doğru yürüdüm.


"Ee erkeklerin ki burada kadınların ki nerede ki?" Diye kendi kendime konuşurken "İsterseniz yardımcı olayım?" Diye konuşan adamla olduğum yerde sıçradım. Elim göğsüme giderken ağzımdan 'ayy' çığlığı kaçmıştı. "Şey korkutmak istemedim kusura bakmayın." Dedi. Ama korkuttun yani. Hem sen nereden çıktın be.


"Beklemiyordum da o yüzden korktum." Dedim. "Ve yardımcı olursanız sevinirim. Lavabo ne tarafta acaba?" Diye sordum. Eliyle bulunduğum koridorun sonunu işaret etti. "Hemen ileride solda" dedi. "Teşekkür ederim." Diyip ilerliyordum ki.


" Tanışmadık bu arada ben Yiğit. Yiğit Çakır." Dedi.


&&


Merhabalar. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınn...


Diğer bölümde görüşmek üzere🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%