Yeni Üyelik
25.
Bölüm

19. Bölüm

@merida_xx

"Bende Gözde Soyhan. Memnun oldum." dedim ve hızlıca lavaboya gittim. İşimi hallettikten sonra dışarı çıktım ve karşımda Umutu gördüm. Bak canım sen böyle yaparsan olmaz ama. "Az önceki adamla tanıştın mı?" diye sordu sinirli bir halde. "Evet. Tabi aynı adamdan bahsediyorsak." dedim. Sonuçta tuvaletteyken başkasını da görmüş olabilirdi.


"Yiğit adlı şerefsizden bahsediyorum." dedi yanıma yaklaşıp. "Evet de şerefsiz derken?" diye sordum. Ne alaka yanisii. "Tanımıyorsun dimi?" diye burnundan soluyup etrafa baktı. Tırsmam gereken bir durum mu vardı da bilmiyordum. "Ne dediğini bile anlamıyorum şu an Umut." dedim.


"O şerefsiz kafeni yaktıran kişiydi Gözde." dedi ve buz kesmemi sağladı. "Ne?" diye sormamı es geçti ve elini belime yerleştirip beni ve kendini balkonların olduğu kısma götürdü. Eli hala belimde sıkı sıkı beni tutarken hafifçe kendimi ona doğru salmıştım. Bu bilerek değildi ama. Az önce beni öldürmek isteyen adamla tanışmıştım o yüzden fesatlığı kenara bırakalım.


"Kafemi yaktırdıysa nasıl dışarıda Umut?" diye tedirgince sordum ve ardından "Beni öldürmeye çalıştığını biliyorsun dimi?" diye de ekledim. "Tamam sakin ol sen önce. Biliyorum haberim var. Dışarıda olması ise elimizde kanıt olmaması yüzünden." dedi sırtımı güven vermek için sıvazlarken.


"İyide Dilek itiraf etmişti." dedim biraz daha kendimi toparlayıp. "İfadesi kesinleşmeden öldürüldüğü için kapandı o dosya Gözde." dedi. Şaka mı bu? Ellerimi balkon demirlerine yasladım ve kafamı gecenin karanlığına kaldırdım. "Bitmiyorlar bir türlü! Yok yani ya bitmiyor! Kaç senedir birlikte olduğum ailem, gerçek ailem değilmiş. Yeni ailemin düşmanları yüzünden kafemi cayır cayır yaktılar! He bak unutmadan bunu yapan kişi de çocukluktan beri kardeşim dediğim kız çıkıyor! Sonra takıntılı bir sapık tarafından kaçırılıyorum! Gördüğüm taciz ise..lanet olsun!!!" diye bağırdım.


Artık dolmuştum. Bu kadar kısa sürede kaldıramayacağım şeyler yaşamıştım ve yaşamaya devam ediyordum. Allahım sınıyorsan eğer, bence sınavlarını geçmiştim. "Şşşşş Gözde sakin ol lütfen." diyerek kollarımdan tuttu. Elini yanağıma uzatıp sildiğinde ağladığımı farkettim. Yine ve yeniden.


"Bak ne demem gerek inan bilmiyorum. Kesinlikle normal şeyler yaşamadın ve yaşamıyorsun. Ama böyle ağlayarak bir yere varamazsın ona eminim." dedi yumuşacık sesiyle. "Güçlü durmaya çalıştım da ne oldu sanki Umut! Hayatıma kaldığım yerden devam edeyim dedim de ne oldu!" kollarını hızlıca ittim ve kendimi ondan bir adım geri çektim.


"Ben söyleyeyim sana ne olduğunu! Önce şu pislik Serkan tarafından vuruldum! Ki bu adam bana aşıktı, aşkından öldürmeye çalıştı! Şu an da da kayıp ve hala bulamadınız! Bir yerde beni izliyor mu yoksa tekrar bir plan mı kuruyor kimsenin haberi yok! O şerefsiz yüzünden gece yatmadan önce sürekli her yeri kilitleyip yatıyorum! Sabahtan herkesten önce kalkıp evi eski haline getiriyorum!" diye bağırdım. Gözlerinde gördüğüm üzüntü ve çaresizlik bu sefer beni etkilememişti. "Gö-" elimi kaldırdım ve susturdum.


"Sus! Daha bitirmedim Umut! Nerde kalmıştım. Heh! Abimin ve babamın peşime taktığı adamlar da cabası bak. Bilmediğimi düşünüyorlar ama korktuğum için dışarı çıktığımda deli gibi etrafı incelediğimi ve kendimi korumak için gözüme bir şeyler kestirdiğimi bilmiyorlar! Kimse bir sik bilmiyor! İçimde yaşadığım bu lanet şeyden kimsenin haberi yok! Bir de bu yetmezmiş gibi beni cayır cayır yaktıran adamla az önce tanışmışım!" dedim ve bu sefer o davranmadan ben gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Derin nefesler almaya çalışıyordum ama hafiften zorlanmaya başlamıştım.


Bir anda beni kendine çekip sarılmasıyla daha çok ağlamaya başladım. "Ki-kimse bir şey bilmiyor işte. Kendi iç-içimde boğuşuyorum. Ki artık boğuluyorum." dedim kafamı göğsüne yaslarken. Elinin birini saçlarıma koyup "Şşş tamam. Geçecek hepsi Gözde." dedi. "Geçmiyor ki. Hem onlar geçse başka bir şey çıkar kesin." dedim. Sıcak nefesini saçlarımın arasında hissedince kendimi güvende hissetmem normal miydi bilmiyorum ama hissediyordum.


"Kötü düşünme sen. Bulucaz o şerefsizi söz veriyorum. Kendim de ilgileneceğim söz veriyorum sana." dedi ve başımı göğsünden kaldırmamı sağladı. Ellerini yanaklarıma koyup kafamı kaldırdı. O yoğun sarı gözler yine beni esiri altına alırken burnumu çekmem pek hoş olmamıştı. Ne yapayım burnum mu aksın?


Hareketime güldükten sonra cebimden peçete çıkardı. "Al bakalım şunu." dedi. Uzattığı peçeteyi aldım ve burnumu temizledim. O sırada da beni gülerek izliyordu. "Çetelesini tutsaydım eğer en çok rezil olduğum insan olarak başa geçmiştin." dedim. Bu dediğime de kahkaha atınca çıkan gamzelerine saldırdım. Beklemediği tavrım karşısında geriye doğru sendelemişti.


"Borcun vardı unuttun mu?" dedim gamzesini oyarken. "Unutmadım tabi ama bu kadar çabuk değişen bir ruh hali görmemiştim." dedi gülmeye devam ederken. Bende gülmeye başladığımda yine yoğun bir bakışma altına girmiştik. Boğazını temizledikten sonra elimi gamzelerinde çektim ve bir iki adım geri çekildim. "Teşekkür ederim." dedim. Ne kadar işe yarar bir şey söylemese de beni yalnız hissettirmemiş ve destek olup sakinleştirmişti.


"Ne için?" diye sordu. "Yanımda olduğum için." dedim gözlerine bakarken. Bir kaç saniye gözlerime baktıktan sonra "İstersen hep olurum." dedi. Kalbim kemiklerimi kırmaya niyetlenmiş gibi çarpmaya başlarken buradan uzaklaşmam gerektiği düşündüm ve içeri girmeye yeltendim. Evet yeltendim çünkü içeri gireceğim sırada Umut elimi tutup beni kendine çevirmişti. Te şimdi düşüp bayılacağım şuraya.


"Dans etmek ister misin?" diye sordu. "Hı?" diye ağzımdan kaçan tepkiyle yüzünü yine mükemmel bir gülümseme esir aldı. "Benimle dans eder misin Gözde?" diye sordu. Ne demem lazım ki şimdi? Aslında çok isterim ama istememem mi gerekiyor?


Kendimle olan kavgamı bırakıp kafamı olumlu anlamda salladım. Bana yine o sıcak gülümsemesini yollarken bende aynı şekilde karşılık verdim ve ona doğru adımladım. O ellerini belime yerleştirirken bende omuzlarına yerleştirmiştim. Çalan şarkıya kulak verdiğimde (yukarıdan açıp okuyabilirsiniz) gözlerimi kapatıp kendimi şarkıya ve Umutun kollarına bıraktım.


Belimde biraz baskı hissedince gözlerimi araladım ve kalbimin tekrar deli dana gibi atmasına vesile oldum. Sanki gözlerimi açmamı bekliyormuş gibi bu sefer gözlerini kapatan taraf o olmuştu. Derin bir nefes verdiğinde sıcak nefesi yüzüme yayılmıştı. Bu da elimde olmadan ona katılmamı sağlamıştı. Benimde gözlerim şarkının ve Umutun getirdiği hisle beraber kapanmıştı.


Çok süre geçmeden alnımda hissettiğin alınla nefesimi tutmuştum. Bir şey oluyordu ama ne olduğunu anlamayacak kadar ana kapılmıştım. "Farkındasın dimi?" Diye gelen yoğun sesle tuttuğum nefesimi sakince bıraktım. "Neyin?" Diye sordum ama sesimi ben bile zor duymuşken onun duyup duymadığından şüpheliyim.


"Bu aramızdaki tuhaf hissin?" Diye sordu ve burnu burnuma değdiği an bir sıcaklık vücudumu ele geçirdi. "Buna ne demeliyiz?" Diye kurduğum cümleyle ne dediğimi sorguladım. Ben ne diyordum böyle? Andan dolayı kesin andan dolayıı.


"Hoşumuza gitmemesi gereken bir şey olduğunu biliyorum sadece." Dedi. Dedikleriyle gözlerimi araladım. O da gözlerini açtığında "Hoşumuza gidiyorsa peki?" Diye sordum. Gidiyordu çünkü. Bunu inkar edemezdi. Yüzlerimiz o kadar yakındı ki burun uçlarımız birbirine değip duruyordu.


Umut tam bir şey söyleyecekken içeriden yükselen alkış sesleriyle sanki bir rüyadan uyanmışız gibi silkelendik ve hızla geri çekildik. "Şey b-ben içeri geçeyim artık." Dedim. "E-evet geç sen. Gelirim bende birazdan." Dedi ve bana arkasını döndü. Bende kolar adım babamların yanına ilerledim.


Saat 23.17 olduğunda yanımda uyuklayan Aliye baktım. Umutla balkonda yaşanılanlardan sonra sakince masada oturuyorduk. Ne yapacaktık başka zaten.


"Uykun mu geldi abicim?" Direyerek kolunu omzuma ayıp beni göğsüne çeken Cenk abime baktım. Kollarımı belile sarıp kafamı iyice yerleştirdiğimde başımda minik bir öpücük hissettim. "Galiba öyle oldu abi" dedim.


"Uyu istersen abim." Dedi ve kafamı ondan kurtardım. "Hayır uyursam evde uyuyamam." Dedim ve masada duran sudan içtim.


"Hadi halay çekelim!" Diye ayağa kalkan Gökayla gelen uykum hızlı bir şekilde beni terk etti. Halay candır. Halay kalptir. Etrafıma baktım ve tek tük insan kaldığını görünce bende ayağa kalktım. "Hadi" dedim ve elimi Gökaya uzattım.


Gülerek yanıma geldi ve elimi tuttu. "Siz ciddi misiniz şu an?" Diye soran Hakan abimle ona baktım. "Evett. Sende gelsene abi." Dedim. "Ben izlerim abicim siz takılın bakalım." Dedi. Bir şey demeden soft müzikler çalan çocuğun yanına gittik.


"Merhaba. Bir istek parçada bulunacaktık da." Diyip sevimli sevimli gülümsedim. "Tabi Gözde hanım nedir?" Diye sordu kibarca. "Halay" dediğimde boş bakışlarına maruz kaldım. Gökay çocuğu hafifçe iteleyip laptopun karşısına geçti. "Kusura bakma artık." Dedi ve oradan Lore Lore açtı.


Yanıma yaklaşırken masaların birinden peçete aldığını gördüm ve o peçetenin bize dayanmayacağını bildiğim için tekrar bizim masaya gidip babamın yaka mendilini aldım. Gökay mendile yeltenince elimi çektim. "Halay başı olmayacaksam sıkıntı başlar!" Dedim. "O kadar diyorsun yani ikiz." Dedi ve gülüp sol tarafıma geçti.


Biz kendimizi müziğe bırakmışken diğer elimde hissettiğim elle Gökayla bakışıp gülüşmeyi kestim ve sahibine baktım. Babam elimdeki mendili almış ve omzunu bana dayamıştı. Yeni çalan şarkıyla bu sefer babamla birlikte kudurmaya başladım. Omuzlarımızı aynı anda eğip öne doğru aynı anda eğiliyorduk.


Aldığım keyfin haddi hesabı yok şu anda. Bir yanımda babam bir yanımda ikizimle deli gibi halay çekiyorduk. Ayağımda da yüksek topukluluklar vardı ama hiç rahatsız hissetmiyordum şu an. Bir şakıyı daha birdiğimizde abimler de gelmişti bu sefer. Hatta Kerem abim babanın yanına geçmiş mendili kapmıştı.


"Aç ordan bir tane daha aslanım." Diye bağıran Cenk abimle kahkaha atmıştım. "İzleyecekti birileri ne oldu?" Diyip yanımdaki Hakan abimin omuzunu dürttüm. "Canım çekti çok güzel oynuyordunuz." Dedi ve alnımdan öptü.


Tekrar halaya başladığımızda bu sefer bağırarak eşlik etmiştik. Nasıl güzel bir ortam anlatamam. Bütün hareketlerimiz aynı olduğu için sevinmiştim. Küçükken abimle beraber folklore gitmiştik. Şimdi ise meyvelerini yiyordum. Babam bu kadar iyi oynamama mutlu olmalı ki yüzündeki gururlu ifade azalmadan artıyordu.


"Aaaa yeter ama!" Diyerek annem önümüzde dikildi. "Almışsın kızımı yanına kendi havanda oynatıyorsun! Aç çocuğum oradan bir kasap havası! Çekilin sizde bakayım!" Diyerek yanımdakileri kışkışladı. Hemen sağ tarafıma geldi. "Biliyor musun kızım kasap havasını?" Diye sordu. Geç kaldın sormak için sanki anne.


"Biliyorum anne Şebnem annemler trakyalıydı." Dedim gülümseyerek. Abimle bir kopartırdık ama anlatamam. "Hızlı mı yavaş mı" diye sordu gülümseyerek. "Hızlı tabikii." Dedim ve elimi annemin omuzuna attım. Sol omuzumda da el hissedince bakışlarımı ondan çektim ve soluma baktım. Saadetim son derece mutlu bir şekilde elini atmıştı. "Kız sende mi biliyorsun?" Diye sordum.


"Kız biz annenle liseden beri dostuz ya aynı zamanda memleketliyizde." Dedi gülerek. Müziğin başlamasıyla hemen başlamıştık. Ayaklarım artık beni bi salsan mı diyor olabilir çünkü kasap, halaya benzemez ve hafiften bileklerim acımaya başladı.


Arada bir anneme dönerek oynuyordum o da aynı şekilde bana dönüp oynuyordu. Artık nefeslerimiz hızlanmaya başlamışken bize Hakan ve Çınar abim bir de Gökayla Melih katılmıştı. Ayy nasıl güzeliz bir bilseniz.


Alnımdan süzülen ter damlayıcıklarını hissediyordum. Çınar bana seslendiğinde ona döndüm. "Ne var be?" Diye çemkirdim. Zaten zorlanmaya başladım. "Eteğin açılıyor az sakin oyna!" Dedi. "Sanane!" Diyerek saçlarımı savurdum ve daha hızlı oynamaya başladım. Annemde bana uydurmuştu. "Ayy kız yoruldum ben çıkıyorum." Diyip Saadetim bizi bırakmıştı ki yerini Umut aldı. Evet Umut. Elini omzuma koyduğunda bende aynısını yapmak istedim ama kolu uzun olduğu için pazularında kalmıştı. Hih. Olur.


Aramızda geçen saniyelik bakışmayla kafalarımızı başka taraflara çevirdik. "Artık haftada bir kasabımız var kızım." Diyen nefes nefese kalmış anneme döndüm. "Kasap olmasada roman sözüm olsun annem." Dedim. "Ayy onu da oynayalım." Dedi ve gözlerinden çıkar kalplerle bana baktı. "Oynarız tabii." Dedim.


Umut ne güzel oynuyorsun sen öyle. Bak hiç kasıntı kasıntı geziyor mu? Kalktı kasap çekiyor yanımda. Tam ideal erkek. Birlikte kuduramayacaksam olmazdı. Onu izlediğimi farkedince bana döndü "Yapamadığın bir şey var mı?" Diye sordu. "Henüz rastlamadım." Dedim gülerek. "Ayakların acımadı mı o topuklularla?" Diye sordu. "Acımaz mı. Acıyor tabii." Diye yanıtladım onu. Nerden baksanız bir saat oluyordu oynamaya başlayalı.


Kaşları hafif çatılırken gözüm alnında saçlarını hafif ıslatan tere kaydı. "Ee oynamasana o zaman." Diye kızdı. "Oynayasım var ya allah allah." Dedim ve tekrar anneme dönüp inatla daha çok oynadım. Başa Çınar abim geçince sanki bilerek halayı daha da hızlandırmıştı. Ona kötü bakışlarımı yollarken bana öpücük atmıştı.


Halay faslını da bitirince arabalara binip eve geçtik. Eve geldiğimizde annemle babam tatlı bir atışmanın içindeydi.


"Nasıl da güzeldik dimi Muratt"


"Biz dimi karıcım. Gördün mü nasılda güzel halay çekiyor güzel kızım."


"Onu mu diyorum ben! Bizim kasaptan bahsediyorum. Aynı benim gibi kızımız."


"Hayır karıcım. Gözlerini bile benden almış güzelim benim."


"Murat beni delirtme bak!"


"Delir hayatım. Ben senin deli hallerine tutuldum zaten." Dedi ve dudaklarına hızlıca bir öpücük kondurdu.


"Aaa ama çocuklarınızın önünde ayıp ayıp. Ebeveynlik bitmiş. " Diyip  cıklaya cıklaya onların yanından geçti.


"Terbiyesiz seni!" Diyip babamın omzuna vurup hızlıca yukarı çıktı. Babamda arkasından gülerek baktı. Bunlarda birbirine deli divaneydi he. "Bende bundan istiyorumm" diye babamı işaret ettim. "Uykusu geldi onun maruz görün" diyip beni kolumdan tutup yukarı çıkardı Gökay. "Uykum falan yok ki ikizim." dedim. "Olmadığını farettim ama seni yerdi onlar ikizim. Hem biz seninle bir konuşalım bakalım. Bir şeyler görmüş olabilirim belki." dedi.


"Neyi gördün ki?" diye masumca sordum. Bugün görebileceği tek şey Umuttu. Umarım o değildir çünkü daha ben çözememişken ona bir şey diyemezdim. "Odada konuşacağız hayatım hadi yürü." dedi ve beni kendi odasına soktu. Odasını incelediğimde benimki gibi olduğunu gördüm. Demekki zevklerimizde aynıydı.


Yatağa oturup yanına pat pat yaptığında oturmadan önce "Bak ne konuşacağımızı biliyorum ama sanırım buna hazır değilim." dedim. "Sadece konuşacaktık ikizim bu kadar gerilmesen mi?" dedi ve samimi bir şekilde gülümsedi. "Biliyorum ama olsun. Ben kendi içimde çözdüğümde ilk sana geleceğim ikizim. Söz." dedim ve serçe parmağımı ona uzattım. Gülüp parmağımı tuttu ve beni yanına çekti.


"Hadi git kıyafetlerimden giy de uyuyalım güzelim." dedi. Üstümü değiştirip yanına yattım ve saati gördüğümde 02.43 olduğunu görüp kendimi uykuya bıraktım.


Sabah olunca üstümde Gökayın kıyafetleriyle odama geçtim ve önce banyoda işlerimi halledip giyinme odama geçtim. Bugün hava biraz sıcak olduğu için ince giyinmeye karar verdim.


Hazırlanıp aşağı indiğimde bu sefer herkesin masada beni beklediğini gördüm. Hızlıca herkesi öpüp yerime annemin ve Gökayın ortasına yerleştim. Daha dün yaşadığım tanışma muhabbetini anlatacağım. Konuya nasıl girsem acaba. Buldum direk.


"Dün Yiğit Çakırla tanıştım." dedim ve çatalıma kaşar peyniri batırıp bala bandırdım. Dememle babam ve Cenk abimin öksürük krizine girmişti. "Ne? Ne zaman?" diye soran Hakan abime döndüm. Kaşarımı ağzıma atıp "Lavaboya gittiğimde bir anda karşıma çıktı." dedim.


"Kızım sen ne diyorsun? " diye bana bakan babama arkama yaslanıp cevap verdim. "Baya baba. Tuttuğunuz adamlar bence bir işe yaramıyor." dedim. Sözde beni kolluyorlardı ama hiç buna denk gelememiştim. "Sen biliyor muydun?" diye soran Çınara alayla güldüm.


"Evette konumuz bu değil bence abi." dedim. "Niye o anda bize söylemedin!" diye yükselen Cenk abimle sinirle ayağa kalktım. "Siz bana adamın kim olduğunu söylediniz de ben mi söylemedim!" diye bağırdım. "Kızım dur sakin ol" diye elimi tutan annemle elimi ondan çektim. "Yalan mı!" dedim. "Umut bana adamın kim olduğunu söylemese salak gibi adamla konuşacaktım. Beni öldürtmeye çalışan adamla!" diye de ekledim.


"Bir şey yaptı mı sana?" sordu Hakan abim. "Yok tekrar öldürmeye falan çalışmadı onu soruyorsan. Aksine çok zarif bir  şekilde benimle tanıştı." dedim ve evden çıkmak için kapıya yöneldim. Sinirli sinirli adımlamamdan Saadetim merakla bana baktı "Kızım iyi misin?" diye sordu. "İyiyim Saadet teyze. Ben çıkıyorum sorarlarsa söylersin." dedim ve kapıyı çekip dışarı çıktım.


Bugün Görkem abimle gidecektim. Sabah beni bırakmasını istediğimde itiraz etmemiş ve kabul etmişti. Hem abimi çok özlemiştim. Arabasını görünce koşarak ona yöneldim. Tam öne geçecektim ki önde oturan Emre abiyi gördüm. Ona oflayıp arkaya geçtim. "Sana da günaydın Gözde." dedi gülerek.


Çantamı yana koyup kafamı aradan öne uzattım ve abimin yanağını öptüm. Geri çekilmeden o da beni öpmüştü. "Günaydınnn." Dedim ve kafam önde kalacak şekilde oturdum. "Dün ki davet nasıl geçti abim?" Diye sordu abim. "İyiii." Diye yanıtladım.


Ona Yiğit mevzusundan bahsedersem hoş şeyler olmayabilirdi.


"Sen nasılsın Emre abi?" Diye ona döndüm. Uzun bir süredir onunla görüşememiştik. "İyidir abim ya ne yapayım. Abinin evlerini güzelleştiriyorum." Dedi.


"Yürü lan oradan. Evlerim gayet güzle benim." Diye atarlandı. Bunlar da böyleydiler işte. Onlara gülüp ikisinden de makas aldım. "İnsan hiç mi değişmez ya." Diye takıldım.


"Batu kuşum nasıll? Dün aradım ama açmadı telefonumu." Diye sordum. Gerçi aradığım saat gece yarısıydı ama olsundu. "Yatıyordu evde en son. İş bulmuşsun ona abim?" Diye bana döndü. "Evet de niye yatıyor o evde? Hasta falan mı?" Diye sordum.


"Yok be kızım ne hastası. Dün gece abinle içelim dedik o da katıldı. Akşamdan kalma yani." Dedi. "Ah Batu kuşum ya." Dedim. Çocuk adam akıllı yasını üzüntüsünü yaşayamamıştı tabi. Alkole dayanıklıydı ama ne kadar çok istiyse artık sarhoş olmuştu.


"Öyle yani. Saat sekiz oluyor kesin telefona bakmadan hazırlanıp çıkmıştır. Yemekte falan anca döner gibi." Dedi. "İşin nasıl gidiyor abim?" Diye soran abime gülerek cevap verdim. "Gayet iyi abii. Hatta patronum çok tatlış bir amca. Zaten aile işletmesi. İşiniz olmadığını zaman ya da yemeklerde beklerim." Dedim ikisine ithafen.


"Geliriz abim." dedi ve etrafa baktı. "Burası niye tanıdık geliyor lan bana?" diye mırıldanan Emre abiye baktım. "Hasiktirr. Görkem burası orası." dedi ve abimin koluna vurdu. "Ne ya? Daha önce gelmediniz ki siz buraya." dedim. Emre abi kahkaha atarak abime vuruyordu. "Yaaaa!" diye cırladım.


"Abim bahsettiğin Eylül, Ispartalı mı?" diye sordu. "Evet." dedim ve "Tanıyor musunuz?" diye ekledim. Şu an lokantanın karşısında lokantayı kesiyorduk. "İnsan eski aşığını tanımaz mı be Gözde" diyen Emre abiyle şaşkın bir hale gelmiştim. "Ne?" dedim ve abime döndüm. Benim tek bildiğim kişi Duygu yollusuydu.


"Kes sesini Emre." diye tıslayan abimin kolunu sinirle dürttüm. "Anlat çabuk!" dedim. "Dur şimdi o çekinir ben anlatayım abim sana. Evvett yıl 2015 falan. Abinle ben-" "Kes sesini dedim lan!" diyerek Emre abiyi engelleyen abime bu sefer ben saldırdım. "Anlat sen Emre kuşum." dedim ve abimin ellerini tuttum. İstese beni camdan fırlatır ama çaktırmayın.


"İşte bizim liseler arası futbol maçımız vardı. Eylülde bizim okulun karşısındaki lisenin amigoluğunu yapıyordu. Kıyasıya bir mücadele içindeyiz ama varya. Bir onlar atıyor bir biz atıyoruz. İşte biz gol yiyince Eylülde ponponu bilerek abine doğru sallamaya başladı. Bu salak abinde nasıl ayar oluyor kıza hareketlerden dolayı. Diyor işte 'inat değil mi lan ben atıcam golleri' falan diye bütün maçı sattı. Biz kaybettik maçı. Bu da sinirden kudurmuş bir halde gitti kızın yanına başladı 'senin yüzünde oldu' diye bağırmaya" dedi ve güldü.


Abimi o halde düşününce bende gülmüştüm. "Eee sonra? Eylül abla da pek sakin biri değil kesin bir şey yapmıştır." dedim. "Yapmaz mı yapmaz mı. Elinde salladığı ponponu abinin ağzına soktu. 'ne bağırıyorsun be ayaksız fasulye' diye bağırmaya başladı. Sonra gel zaman git zaman bunlar sürekli karşılaşmaya başladı. Bizimki de tutuldu işte. Üniversite için ayrılmasaydık açılacaktı kıza da kız da gitmişti bu da. Bulamadı bir daha da. Bir yıl acısını çekti gerizekalı. Sonra da zaten o malum şahısla beraber oldu." dedi.


"Abi ben senin aklına ekmek banayım ya. Eylül ablayı nasıl kaçırdın sen." diye ona kızdım. Salakmış net yani. Eylül abla varken Duygu nedir ya? Vallahi tescilli salak. "Yaa bulamadım diyorum kızım ne diye bağırıyorsun!" diye o da bana kızdı. Lokantanın yanına yaklaşan Mehmet amca ve Eylülleri görünce hemen arabadan indim. İkiside bana şaşkınca bakarken Emre abi farketmiş olmalı ki bana 'seni seni' bakışları yolluyordu. Abimin kapısını açıp hemen onu indirdim ve lokantaya doğru koşmaya başladım. Emre abinin kahkahaları ise arabayı sarmıştı.


"Gözde! Ne yapıyorsun kızım! Gözde bak beni delirtme! Gözde!"


"Günaydınnn Mehmet amca, günaydın Hülya teyze, günaydın ayımın Eylülü, günaydın Tarık. Sana da bir şey bulacağım merak etme." diye önlerinde durdum. Abimin elini de sıkı sıkı tutuyordum. Kaçacak gibi duruyordu ne yapayım. "Günaydın kızım. Yine cıvıl cıvılsın maşallah." diye gülümseyen Hülya teyzeye bende gülümsedim. Ah bir bilsen içimde ne fırtınalar var Hülya teyze.


"Sizi abimle tanıştırayım Mehmet amca. Bu da abilerimin ilki Görkem. Görkem Karcan. İyi futbol oynar." dedim ve Eylül ablaya baktım. Eylül abla ilk bi bakışlarını kaçırsada sonra yandan yandan abimi süzmeye başladı. Ooohh çok iyi. Abimin ise fısıltı şeklinde "Allah cezanı vermesin abicim" deyişini duydum ama banane.


"Merhaba oğlum Mehmet bende. Gözdenin iş vereniyim." diye kendini tanıttı Mehmet amca. O sırada bir şarkı sesi duyduk. Şarkı bizim arabadan geliyordu ve çalan şarkıda çok manidardı.


Yansın dünya çok umurunda


Dönüp ardıma bakar mıyım


Sonum gelse, şifam sende


Deseler bile seni arar mıyım


"Arayamaz çünkü bulamamış" dememle Eylül abla renkten renge girmeye başlamıştı. "Oldu o zaman tanıştığımıza memnun oldum efendim. Hayırlı işler size. Arabada yardıma muhtaç bir arkadaşım bekliyor izninizle ben gideyim" dedi ve hızla arabaya koşar adım ilerledi. Arabaya binince araba biraz sallanmıştı ve ufak bir çığlık duymuştum. Emre abim. Geçmiş olsundu.


"Kız senin ailede hep şen şakrakmış ya. Hiç sıkılmaz insan." dedi Hülya teyze. "Yaa evet evet öyle Hülya teyze." dedim. "Bekar mı abin kızım?" diye sormasıyla kafamı ışık hızında kaldırdım ve onu onayladım. "Bekar. Çok bekar" dedim ve içeri girdim. Tek olsak abartırdım ama şimdi Eylül ablayı kötü bir duruma sokmak istemiyorum.


Lokantayı hazırladığımızda Hülya teyzeyle mutfağa geçtik ama domatesin olmadığını farkettik. Ön tarafa geçip durumu söylediğimde Tarıkla beraber hale gitmek için arabasına geçtik. He birde ne oldu bilin. Güze dediğim hava yağmur olup üzerime yağacaktı. Arabada olduğumdan dışarıya üzgün üzgün bakıyordum. "Üstüne bir şey almadın dimi?" diye soran Tarığa döndüm.


"Hayır almadım. Hatta evden çıkarken de sıcak olacak diye konuşuyordum. Cidden de gudubet bir insanım." dedim dışarıyı gösterirken. Kafasını bana çevirip güldü ve vakit kaybetmeden yola döndü. "Sorun olmazsa benim montu giyebilirsin." dedi. Onu şöyle bir süzdüğümde üzerinde hırkası olduğunu gördüm. "Eee sen?" diye sordum. "Hırkam var benim sorun olmaz. Sen böyle üşürsün zaten." dedi. Haklıydı ne diyeyim.


"Olur o zaman." dedim. Hale geldiğimizde arkadan montunu alıp giymiştim. Bu erkek eşyaları niye bu kadar büyük? Üzerime bakarken Tarığın kıkırdamasını duydum. "Yakıştı yakıştı bakma öyle." dedi. "Çok büyük ya. Neyse bir şey olmaz vee bana her şey yakışır Tarık" dedim ve arabadan indim. O da arabadan gülerek indiğinde hızlıca hale girdik. Mont çok fena sandal ağacı kokuyor bu arada. Ağır ama güzeldi.


Tarık hep alınan yere doğru ilerlerken bende telefonuma bakayım dedim. Gruptan 20 küsür mesaj vardı ama bakmadım. Hemen yüz veremem. Bende İnstaya girip bir hikaye atmaya karar verdim. Tarığın yanına geçip o telefonuna bakarken poz verdim. Fotoğrafı ona gösterdiğimde ilk bi şaşırsada sonra gülüp izin vermişti. Bende resmin üzerine /sabah sabah hale gelmeyende ne bileyim 🥲/ yazıp paylaştım.


&&


Devamı Part 2 de...


Loading...
0%