Yeni Üyelik
32.
Bölüm

22. Bölüm

@merida_xx

Yazarın anlatımından...


Canın üç polis arabasıyla Soyhanların evine gelmesi yirmi dakikasını almıştı. Cenkin onu arayıp bilgi vermesiyle zaten takip ettikleri Gözdenin telefonundan Serkanın izini evde bulmuştu. Haberi verir vermez üç araba dolusu polisle hemen Soyhanların evine sürmüştü.


Geldiğinde ise hala gitmemiş olmaları içine su serpmişti. Tek kötü etkileyen şey ise Gözdenin rehin tutulmasıydı. Bahçeye girdikleri gibi ateş açmışlardı. Serkan fren sesleriyle arkasını döndüğü için Serkana sıkılan kurşunlardan biri Gözdenin bacağını sıyırmıştı. Bunu hissedemezdi çünkü nefessizlikten bayılmıştı.


Serkan Gözdeyi bırakıp kaçmaya çalışmıştı ki arkasından Cenk üzerine atlayıp onu düşürmüştü. Kerem ise hemen kardeşinin yanına geçip onu kontrol etmişti. Atan nabzı ve az da olsa aldığı soluklar bütün geceyi aydınlatmaya yetmişti. Bacağından akan kanları durdurmak için elleriyle baskı yaparken aklına daha önce yaşananlar gelmişti. Yine elleri kardeşinin kanıyla yıkanıyordu.


Hakanda Keremin yanına geldiğinde Gözdeyi kucaklamıştı. "Çınar çabuk arabaya geç!" Diye bağırdı. Çınar koşup arabayı çalıştırdı ve abileri binince hızla hastaneye gazladı.


Cenk ise Serkanı öldürmeye karar vermişti. Yüzü tanınmaz hale gelmişti ama asla bırakmıyordu. Onu çekmeye çalışan arkadaşını sürekli ittirip yine kaldığı yerden Serkanı yumrukluyordu. "Bırak Can! Geberteceğim bu şerefsizi!" Diye bağırıyordu. "Lan ölecek bırak şunu!" Diyip var gücüyle çekmişti. Sonunda arkadaşını Serkanın üzerinden aldı.


Polisler Serkanı paketleyip karakola giderken Geri de kalan Soyhanlar son sürat hastaneye gidiyorlardı. Hakanlar hastaneye ulaştığında hızla acile koşmuşlardı. Keremin arkadaşları hemen Gözdeye müdahale ederken Keremi yanlarına almamışlardı.


Gözdeden devam...


Gözlerimi açtığımda her şeyin bir kabus olmasını bekledim ama üzerimdeni mavi hastane kıyafetiyle gerçeklik buradayım dedi. "İkizim iyi misin?" Diye bir ses duyduğumda elimde el hissetmem zaman almamıştı. "Annem, birtanem nasılsın?" Diye ağlayarak konuşan kadına yani anneme döndüm.


Ölmemişim galiba. Bu sefer de olmamış be. "İyiyim anne." Dedim ama sesim çıkmamıştı. Ne alaka şimdi? "A-" dememle boğazıma inanılmaz bir acı saplandı. Boğukça bağırırken canım daha da yanmıştı. Ne oluyor şimdi ya?


"Kızım ne oldu?Kerem! Kerem! Koş kardeşine bir şey oluyor!" Diye bağırdı annem. Kapı lank diye açılıp abimler göç eder gibi odaya daldı. "Ne oldu?" Diye hemen yanıma geldi. Hemen bacağıma dokundu ve dokunmasıyla canım katlanarak yanmıştı. Bağırmam gerekiyordu ama onun acısından da bağıramadım.


Acıdan dayanamayıp ağlamaya başladığımda hepsini bir panik almıştı. Kerem abime sürekli ne olduğunu soruyorlardı. Ellerimle boğazımı tuttuğumda "Söyle güzelim neyin var?" Diye sordu gözlerindeki çaresizlikle. Söyleyemiyorum ki!! Ellerimi kaldırıp işaret diliyle "Konuşamıyorum." Dedim.


Hepsine kal gelirken Kerem abim hızlıca dışarı çıktı. "Na-nasıl?" Dedi babam. Kafamı iki yana sallayıp ağlamaya devam ettim sadece. Dokununca bir acı hissetmiyordum ki.


Kerem abim yanında bir kaç doktorla geldiğinde canımın acısına rağmen yerimde doğrulmaya çalıştım ama bu sefer bacağım acımıştı. Ulan bacağıma ne oldu? Mırıldanamıyorum bile!


"Gözde merhaba ben doktor Cemre Kaya." Dedi. Sence şu an biriyle tanışabilecek durumda mıyım Cemre hanım? "İzninizle Gözde Hanım." Dedi ve ellerini boğazıma doğru uzattığında refleksle geriye kaçtım. Kusura bakmayın da daha az evvel boğuldum.


Pat küt ses geldiğinde sese döndüm ve Çınar abimin koltuk tekmelediğini gördüm. Babam onu tutup hızla odadan çıkarttı. Annem, Hakan abime yaslanıp ağlamaya devam ediyordu. Hakan abimse donuk bir şekilde boynuma bakıyordu. Üstünde de kanlar vardı. Vuruldu mu? Soracaktım ki ağzımı açıp konuşacakken yine inanılmaz bir acı hissettim.


Gözyaşlarım yine acıdan akarken artık sinirlenmiştim. Yandaki korkuluklara vurmaya başladım bende. Gökay hızla ellerimi tutarken bakışlarımı ona çıkardım. Anla beni lütfen Gökay. Hissetmiş olmalı ki dolu gözlerle Kerem abime döndü. " Canı yanıyor." Dedi boğul sesle. Kafamı olumlu anlamda salladım.


"Abim önce bi baksın Cemre hanım. Sonra ilaç vereceğim söz" dedi Kerem abi elimi tutup. Kafamı salladım ve Cemre hanıma baktım. Ellerini tekrar uzattı ve boğazıma dokunmaya başladı. Bir noktaya bastırdığında canımın acısından elini ittirdim. Kadın ellerini çektiğinde abime döndü ve dışarıya çıktı. Eee? Ağrı kesici verin bana artık!!


Abimden peşinden çıkarken kapıyı da kapatmıştı. Annemlere döndüğümde elimle Hakan abimin üstünü gösterdim. "İyiyim." Dedi ama o kadar soğuk konuştu ki sesiyle bile beni üşütmüştü. Gökay elimi sıktığında ona döndüm. "İyisin ikizim bir şeyin yok." Dedi elimin üstünü öperken. Ona ne olmuştu?


Ellerimi havaya kaldırdım ve mecburi olarak işaret dilini kullandım. " Ona ne oldu?" Diye sordum. Gökayın gözleri dolarken "Geçti artık Gözde. Düşünme bunları." Dedi. Sinirle yerimden doğrulmaya çalıştığımda bacağım yine acımıştı. Bu sefer üzerimdeki örtüyü hızla kaldırıp savurdum. "Gözde sakin ol kızım. Dur lütfen." Diyerek annemde diğer elimi tutmaya çalıştı. Örtüyü açıp baktığımda bacağım sarılıydı.


Ben mi vuruldum? Ne ara peki? Anneme baktığımda ağlayarak bana bakıyordu. Kapı açılıp babam ve Çınar içeri girdiğinde Çınar hiç bana bakmadan odadaki camın kenarına gitti ve dışarıya bakmaya başladı. Babam yanıma gelip başımdan öptü ve bir şey demeden çekildi.


Kerem abim içeri girdiğinde bana bakmıyordu. "Ne oldu oğlum?" Diye sordu annem. Derin bir nefes verip kafasını kaldırdı. "Bir süre" dedi ve durdu. Bana döndü ve o da ağlamaya başladı. "Bir süre konuşamayacaksın abicim."dedi. Ha? "B-boğazını çok sıkı tuttuğu için se-ses tellerin zarar görmüş. O yüzden bir süre konuşamayacaksın." Dedi ve bana arkasını döndü. Ne demek konuşamayacağım?


"Canı yanıyor ama." Diyen Gökayla, Kerem abim ıslak yanaklarla bana döndü. "Ağrı kesici gelecek birazdan." Dedi. Parmağımla bacağımı işaret edince "Vuruldun." Dedi Hakan abim aynı ses tonuyla. "Kurşun sıyırdı." Dedi Kerem abimde "Vuruldu işte!" Diye yükselip dışarı çıkan Hakan abiye sadece baktım. Kapı tıklatılıp içeriye bir başka doktor girdi. Kaç tane doktorum vardı benim?


Kerem abim hemen adamın elindeki dosyaları aldı. Hızlı hızlı olurken ağlamaya başladı. Herkesin ağlaması artık sinirimi bozuyordu. Zaten sinirliydim ve birilerinin ağlaması beni daha da kızdırıyordu. "Sen mi söylersin ben mi söyleyeyim?" Dedi doktor. "Sen söyle." Diyip dışarı çıktı. Peki. Önce bana bi ağrı kesici mi verseniz acaba?


"Gözde hanım direk konuya gireceğim. Panik atağa bağlı bir ufak bir kalp krizi geçirmişsiniz." Dedi hızlıca. Tamam. Anladığım kadarıyla ölmeyi unutmuşum. "Stresten ve üzüntüden uzak durman gerekiyor. Henüz çok gençsin ve erken yaşta kalp krizi çok tehlikelidir. Bunu ciddiye al lütfen." Dedi. Bilmiyordu ki benim hayatım bunlar üzerine kurulu.


Artık bir şey duymak istemediğim için "Ağrı kesici ne zaman yaparlar." Dedim işaret diliyle. Doktor şaşkınca bana baktı. "Daha yeni öğrendim konuşamayacağımı dosyalarınız doğrudur." Dedim. "Ee şey tamam. Ağrı kesici işine gelirsek maalesef veremeyiz. İçinde bulunan etkenlerden dolayı kalbine sakinleştirici etki sağlayabilir ve sen de krizi yeni atlattığın için veremeyiz. Yarın verebiliriz ki, sen çıkmadan önce abine söylerim." Dedi ve iyi akşamlar diyelip çıktı. Gerçekten iyi mi akşamlar?


O doktorda dışarı çıktıktan sonra acımla baş edebilmek için uyumaya karar verdim. Uyuyabilirsem tabi. Yatakta uzanmama Gökay ve babam yardım ederken diğerleri boş boş bakıyorlardı. Gözlerimi kapattığımda tekrar açtım. Seslenecektim ama konuşamadığım aklıma gelince sakince gözlerimi kapatıp açtım. Gökay hemen yanıma geldiğinde ona "Melih nasıl?" Diye sordum.


En son korkudan göz bebekleri bile titriyordu. "İyi merak etme. Dışarıda bekliyor." Dedi. Kafamı salladım ve gözlerimi tekrar kapattım. Ne kadar süre öyle kaldım bilmiyorum ama bir türlü uyuyamadım. Nedeni ise basit. Ağrılarım. Odada ise sessizlik hakimdi. Ben yattıktan sonra kimseden ses çıkmamıştı.


Belki nankörlük yapıyordum ama sanırım bu başıma gelenler için Cenk abimi suçluyordum. Haftalar geçmesine rağmen bir türlü onu bulamamıştı ve tekrar hayatımı boka çevirmesine neden olmuştu. Biliyorum suçlu değildi ama birini suçlamak istiyordum ve bu sefer bu hakkımı ailemden yana kullanacaktım.


Kapının açılma sesiyle Cenk abimin sesini duydum. "O nasıl?" Diye sordu kısık sesle. Mükemmelim. "Mükemmel." Diyen Hakan abimle gülmek istedim. "Saçma saçma triplere girmeyin" diye sessizse kızan babamın sesini duyunca gözlerimi açtım. Gökay eli çenesinde bana bakıyordu. "Bir şey mi istiyorsun ikiz?" Diye sordu. Ellerimi ona uzattım ki demek istediğimi anlamıştı. Beni belimden tutup doğrulttu.


Kimse bana bakmıyordu ve bende kimseye bakmamaya karar verdim. Telefonum neredeydi acaba. Gökaya döndüm ve ellerimi kaldıracakken "Can abi getirecek birazdan." Dedi. Ona gülümseyip "Şu ikiz zımbırtısı varmış bizde." Dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı.


Etrafa boş boş bakarken annem yavaşça yanıma geldi. "Kızım ağrıların nasıl oldu?" Diye sordu şefkatle. "Hala ağrım var." Dedim ve Cenk abi Kereme abime döndü. "Neden konuşmuyor?" Diye sordu. Yandaki korkuluklara hafifçe vurdum ve bana dönmesini sağladım. "Artık konuşamıyorum." Dedim ve gülümsedim. Bana koca gözlerle bakarken hızla Kerem abiye döndü "Ne demek bu?" Diye sordu.


"Ses telleri zarar görmüş. Geçici bir süre konuşamayacak." Dedi Hakan abim. Buna ne olmuş böyle ya? Cenk abim Kerem abiyi öylece bıraktı ve odadan çıktı. Ohh işine gelmeyen basıp gidiyor.


Can abi telefonumu getirdiğinde bacağım için özür dilemişti. Ekip arkadaşlarından biri yanlışlıkla vurmuş. Onu da geçiştirmiştim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Hemde hiç kimseyle. Galiba bi ara psikoloğa çıkmalıydım. Çünkü aklımda herkese karşı kötü düşünceler beliriyordu.


Telefonumu açtığımda Serkanın mesajı silinmişti. Belki bi yerlerden yine çıkardı. Ona ne olduğunu söylememişlerdi çünkü. Batunun naber mesajlarını görünce ona en iyisi fotoğraf atayım dedim ve kamerayı açmamla boynumu görmem bir olmuştu. Beni kocaman morluklar karşılamıştı. Ee tabi normal ses tellerimin zarar görmesi. Şuraya bak.


Sinirle telefonu fırlattığımda beni sakinleştirmek için gelen ailemi ellerimde durdurdum. "Beni yalnız bırakın!" Dedim ve onlara kapıyı gösterdim. Hepsi üzgünce dışarı çıkarken Gökayı durdurdum ve ona "Batuya söyle beni almaya gelsin." Dedim. "Olmaz abicim bu gece hastanede olman lazım. Kötüleşebilirsin. " Diyen Kerem abiye öfkeyle döndüm. "Daha kötü olamam bence." Dedim.


"İkiz, tamam ararım ama gitme lütfen. O gelsin?" Diye sordu. Derin bir nefes aldım ve kafamı sallayıp onlara dışarıyı gösterdim. Hepsi odadan çıktığında bu sefer isteyerek ağlamaya başladım. Tamamen halime ağlıyordum. Sessizce ağlamaya devam ettim.


Kapı hızla açıldığında Batu endişeli gözlerle beni süzdü. Yanıma gelip hızlıca bana sarıldı. Bende ona sarıldım ve biraz da olsa rahatladım. Ona sarılırken yorgunluktan basan uykuma yenil düştüm ve uyumaya başladım.


Gözlerimi ufak çaplı bir tartışmaya açmıştım. Batu ve Çınar neredeyse kafa kafaya vermiş birbirlerine ölümcül bakışlar atıyorlardı. "Söylemek zorundayız!" "Zaten söyleyeceğiz ama şimdi değil!" Diye atışıyorlardı. "Nasılsın kızım?" Diyen babamla bakışlarımı ona çevirdim. "Daha iyi" dedim sadece. Sonra "Saat kaç?" Diye sordum. "Sabah 07.30 kızım." Dedi.


Gökaya döndüğümde yine bir şey yapmama gerek kalmadan telefonumu uzatmıştı. Allahtan yatağa fırlatmıştım yoksa bir de telefon masrafı çıkardı. Telefonumu açtığımda rehbere girip Tarığı aradım. Sonra da hemen kapattım. Neyse alışacaktım elbet. Tarık geri göndüğünde meşgule verdim ve mesaj yazdım.


"Tarık ben işi bırakıyorum. Mehmet amcalara ve sana her şey için teşekkür ederim."


Yazdım ve yolladım. Sürekli bir sorun çıkıp işimi aksatıyordum. Tamam bilinçli olan bir şey değildi elbette ama onları zor duruma sokmak istemiyordum. O yüzden en iyi olacak şey istifa etmekti.


Tarık tekrar aradığında yine meşgule attım. Bu sefer gelen mesaj sesiyle mesajı açtım.


"Sabah sabah sen iyi misin Gözde?"


"Ne işi bırakması? Aç şu telefonu!"


Yazmıştı. Açıp konuşamam ki!


"Tarık lütfen ısrar etme ve kabul et işte."


"Arasanda konuşamam lütfen arama."


Yazdım. Yine aradığında bu sefer telefonu sinirle Batuya uzattım. Bana anlamak için baktığında Gökay  telefonu alıp açmıştı ve dışarı çıkmıştı. İçeri girdiğinde Gökay telefonu bana uzattı. "İstifa mı ettin?" Diye sordu üzgünce. Bende kafamı hızlıca salladım.


Batu yanıma geldiğinde "Abinlere söylemek ister misin yavrum?" Diye sordu. "Hayır. Kimseyle görüşmek istemiyorum." Dedim. Allahtan o da işaret dili biliyordu. Doktorun gelip artık çıkabilirsiniz demesiyle Batuya kollarımı uzattım. Hiç beklemeden beni kucakladığında üstümdeki önlüğe aldırış etmedim.


"Bizim arabaya geçin Batu." Diyen Cenk abimle ellerimi öne çektim "Ben bir süre Batuyla kalacağım." Dedim. Hepsinin bakışlarına hüzün çökerken annem "Eve gelmeyecek misin kızım?" Diye sordu. "Şu an istemiyorum. Üstelemeyin." Dedim. Tekrar o eve girip o anları hatırlamak istemiyorum. En azından şimdilik.


"Ama-" diyen Kerem abiyi Hakan abim bölmüştü. "Kerem sus! Tamam bir süre orada kalırsın ama bize haber vermeyi unutma." Dedi düne kıyasla daha iyi bir tonuyla. "Mesaj atarım." Dedim ve onun arkasını dönüp çıkmasını izledim.


Üstümde babamın ceketiyle hastaneden çıkmıştım. Batunun arabasına ilerlerken kimseye görüşürüz dememiştim. Melihte görünürde yoktu zaten. "Ben Gözdeyi eve götürünce size haber veririm." Dedi Batu. Arabaya yaklaştığımızda taksiden inip hızlıca bana koşan bir Tarık görmeyi beklemiyordum.


Nefes nefese önümüzde durduğunda Batuya baktı. Batu ona arabayı işaret etti ve "Kapıyı açar mısın?" Diye sordu. Tarık kapıyı açıp bize yol verdi. Batu beni koltuğa yerleştirdiğinde kapımı kapattı. Bir şeyler konuştuktan sonra Tarık ön tarafa geçip oturdu. Tarık arkasını dönüp bana baktı ve sonra önüne dönüp elini kafalığın üstünden uzattı. "Bir şey olduğunda elimi tutabilirsin" dedi.


Gözlerimin dolmasını engelleyerek teşekkür niyetiyle elini sıktım ve hızla yerinde dönüp bana baktı. "Ne oldu?" Diye sordu panikle. Batuya dönüp "teşekkür için olduğunu söyler misin Batu?" Dedim. "İşaret dili biliyorum Gözde." Dedi ve rahatça nefes verip eski konumunu aldı. Elini yine kafalığın üstünden uzatmıştı. "Ayrıca teşekkür de etme." Dedi.


Batunun evine geldiğimizde Batu anahtarı Tarığa uzattı ve beni kucakladı. Eve girdiğimizde Emre abi paltosunu giyiyordu. Kapıda bizi görmesiyle donakaldı. "Siktir! Gözde ne oldu sana!" Diye bana yaklaştı. "Abi sonra konuşsak bu konuyu." Dedi Batuda. "Ulan bu kızın hali ne ne oldu çabuk anlatın!" Diye bağırdı. "Ver Gözdeyi bana, sen abine anlat." Dedi Tarık.


Batu beni Tarığa bırakırken Emre abinin "Bu çocuk kim?" Diye sordu. Gerisini duyamamıştım çünkü içeriye geçmiştik. Tarık beni yavaşça koltuğa bıraktı ve babamın ceketiyle üstümü kapattı. Ayakucumdaki tekli koltuğa geçtiğinde yüzüme bakmaya başladı. Baktıkça da artan sinirini görebildim. Elleri yumruk olduğunda başka yere bakmaya başladı.


Emre abi içeri girdiğinde yanıma geldi ve yanaklarımı avuçlarına hapsetti. "Geçmiş olsun abicim. Bitmiş artık Gözde. Bu süreci de atlatınca kaldığımızdan yerden devam edeceğiz birtanem. Şimdi benim çıkmam lazım akşam abinle geleceğim ona göre." Dedi ve alnımdan öpüp çıktı.


"Bir şeyler hazırlıyorum atıştırmak için?" Diye soran Batuya döndüm. "Batu sen işe girmeyecek misin?" Diye sordum. "Bugün izin aldım." Dedi gülümseyerek. Bunu düşünemediğim için kendime yine küçük bir sövme yaptım. "Batu işe gider misin lütfen." Dedim. Zaten borç için avans almıştı. İzin işini de yalvar yakar almış olabilirdi. "İzinliyim dedim Gözde." Diye hafif kızdı. "Batu, başka yere giderim bak. Lütfen. Zaten düşünemedim bunu." Dedim.


"İstersen sen git Batu. Ben sen gelene kadar burada olurum." Dedi Tarıkta. Bunlar ne ara tanışıp anlaştı ki? "İnat ya yemin ediyorum inat! Ben sana evi gezdireyim Tarık." Dedi Batu. Onlar evi gezerken bende üzerime ne giysem diye düşünüyordum. Evet hala önlükleyim.


Batu hazır bir şekilde içeri geldiğinde elinde bir pijama takımı vardı. Aaa benimkilerden. Arada burada kaldığım için bir çift bırakmıştım. "Bunları giyersin bence." Diyip pijamaları uzattı. Kafamı teşekkür ederim anlamında salladım ve Tarığın Batuyu geçirmesini bekledim. Tarık geri geldiğinde "Sen giyin ben kapının arkasında bekliyorum. Bir şey olursa bir yere vur hemen gelerim." Dedi. Bu kadar anlayışlı olması beni utandırıyordu.


Üstümü giymeyi başarmıştım ama altım için bacağımı hareket ettiremiyordum. Bir kaç deneme yaptım ama nafileydi. Tam bacağımı kaldırmaya çalışacaktım ki dirseğim koltuk yanındaki sehpaya değdi. Ses çıkmasıyla Tarığın içeri dalması bir oldu. Hayır yaa! Zaten ayakta zor durduğum için koltuğa doğru sendeledim. Tarık hemen yanıma geldi ve beni süzdü. "Bir yerine bir şey oldu mu?" Diye endişeyle sordu. Kafamı iki yana salladım ve pijama altıyla bacaklarımı hafifçe kapattım.


Bakışları bacaklarıma kayarken çıplak olduğunu yeni farketmiş olmalı ki hemen arkasını döndü. "Şey ben ses duyunca bir şey oldu sandım Gözde, kusura bakma." Dedi. Kolunu tutup bana dönmesini sağladım. "Yardım eder misin?" Diye sordum. Tek başıma giymem imkansızdı çünkü. Denendi onaylandı.


"Tabi ederim." Dedi ve bacaklarımdaki pijama altını alıp önümde eğildi. Ayağa kalkıp ona yardım edecektim ki buna engel oldu. "Kaç saattir yaranı zorlamışsındır zaten otur sen." Dedi. Cevap vermeyip sadece onu izledim. Ayaklarımı geçirdikten sonra pijamayı yukarı doğru sıyırdı ve ayağa kalktı. Yüzünü bana yaklaştırıp "Kollarını sıkı sıkı boynuma dola." Dedi. Dediğini anlamasamda yine de yaptım.


Kollarımı boynuna sararken bir koluyla belimi sardı ve beni yavaşça ağaya kaldırdı. Ona destek olmak için ayakta durmaya çalıştım ama bacağım buna engel oluyordu. O pijamamı yukarı çekerken sendelemiştim. Düşeceğim paniği ile iyice boynuna sarıldığımda yüzlerimiz yakınlaşmıştı. Pijamayı yukarı çekmiş olmalı ki kalktığım yere doğru eğildi kollarımı çözmemi sağladı.


"Bir şey yiyebilecek durumda mısın?" Diye sordu yerine geçmeden. "Hayır. Teşekkür ederim." Dedim pijama olayı için. Kafasını umursamaz bir şekilde salladı ve yerine oturdu. Kızgın duruyordu. Hem de fazlasıyla.


"Lokantaya geçmeyecek misin?" Diye sordum. "Hayır." Dedi sadece. "Niye kızgınsın?" Diye sordum bu seferde. Sinirle öne eğildi ve "İstifanı kabul etmiyorum!" Dedi. Güzell. Tartışma başlasın o zaman. "Sebep?" "Keyfimin kahyası mısın?" Dedi o da. "Bak Tarık işe başlayalı daha adam akıllı bir ay olmadı ama sürekli bir sebept-" sözümü kesip "Çünkü bilerek yaralanıyorsun değil mi Gözde!" Diye kızdı.


"Tarık istemiyorum! Ben iyi değilim artık. Yapamam! Kusura bakmayın!" Dedim ve bakışlarımı ondan çektim. Ayak ucuma gelip oturdu bu seferde. "Geçecek bu da Gözde. Toparlanacaksın yapma böyle." Dedi sakince. Kafamı olumsuzca sallayıp ona baktım. "Kafam çok kötü şu an Tarık. Her şey için ailemi suçlamaya başladım. Onları görmek bile istemiyorum şu an mesela." Dedim. "Hayır Gözde bunu yapma. Alienin bir suçu olmadığını biliyorsun sende." Dedi. Biliyorum ama birini suçlamak istiyorum.


"Onların bir suçu olmadığını biliyorum ama artık birini birilerini suçlamak istiyorum. Bu sefer piyangoda aileme çıktı." Dedim. Bir şey diyecekti ki onu engelleyip "Sen neden geldin Tarık?" Diye sordum. "Merak ettim." Dedi sadece. "Bir anda işi bırakıyorum dedin ve telefonlarımı açmadın. Gökay olanlarını anlattığında sadece yanına gelmek istedim." Dedi. Çekinmeden dürüstçe söylemesi hoşuma gitmişti.


"Teşek" "Teşekkür edip durma bak sinirleniyorum." Dedi ve koltuğa uzanmamı sağladı. "Uyuyamamışsındır dün gece. Hadi kapat gözlerini de uyu biraz." Dedi. Ona gülümseyip olmayan ağrılarımla uyumuya çalıştım.


"Gözde uyan hadi! Kabus görüyorsun Gözde!" Diye biri beni dürtüyordu. Gözlerimin önüne gelen Serkanla hızla gözlerimi açtım. Endişeyle bana bakan Tarığı görünce vakit kaybetmeden ona sarıldım. O da kollarını bana sarınca bir eli saçlarımı okşuyordu. "Şşş tamam sadece bir kabus. Evdesin, güvendesin." Dedi. "Evdeyim. O yok." Dedim bende kafamı boynuna koyarken.


 


Normal ağır bulduğum sandal ayağı kokusu şu an o kadar rahatlatıcı ve güvenli geliyordu ki bırakmak istemiyordum. Tarık yavaşça geri çekildiğinde bende kollarımı çözdüm. "Biraz aşağı kay bakalım." Dedi ve yattığım kısma yöneldi. Kafamı koyduğum kısma oturunca kollarını açıp "Gel" dedi. Ona yaklaştığımda sırtüstü nasıl yatabileceğimi düşünüyordum. "Hıııı" diye bana bakıp düşündüğünde elini ensesine atıp kaşıdı.


"Gözde, eğer rahatsız olmazsan kucağıma da gelebilirsin." Dedi. Kucak onu da rahatsız edebilirdi ki. Aklıma gelen şeyle bacaklarına hafifçe vurdum ve ellerimle koltuğu işaret ettim. İlk bi anlamadan baksada sonra yanımdan sağlı sollu bacaklarını uzattı. Kendimi biraz geri itip geriye yaslandığımda artık ne yapacağımı anlamış olmadı ki kendini en rahat şekilde konumlandırdı.


 


Sağ bacağını benim yanımdan koltuğa uzatmış, solunu ise yere doğru uzatmıştı. Dik bir şekilde oturuyordu. Beni belimden tutup kendine doğru çektiğinde sırtımda göğsünü hissettim. Rahatça arkama yaslandığımda kafamı sola çevirdim ve gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce duyduğum tek şey ise Tarığın hızlı atan kalbinin sakinleşmesiydi.


Kolumun biri tarafından deşilmesiyle gözlerimi araların. Batu karşımda sırıtarak kahvesini yudumluyordu. Hiç uğraşamazdım şu an. Kafamı sağa çevirdiğinde görüş açıma bir çene girdi. Biraz geri çekildiğimde Tarığın elini başına koymuş bir şekilde uyukladığını gördüm. Batuya tekrar döndüğümde yüzünde eğlenen bir ifadeyle kahvesini höpürdetiyordu. Kahveyi bıraktı ve işaret diliyle "Yerin rahat her halde." Dedi.


Onu boşverip saate baktığımda saatin 17.37 olduğunu gördüm. Batu yeni gelmiş olmalıydı. O değilde ben nasıl o kadar saat uyumuştum. Neyse ya sonuç olarak dinlenmiş bir şekilde uyandım. Batu bu sefer "Saat iki gibi aradığımda Tarıkla konuşmuştuk, sonra sızdı her halde. Sen çıkayım da sen uyandır onu. Şimdi ayıp olmasın." Dedi. Düşünceli kardeşim yiyeceğim seni. Kafamı salladığımda kahvesini alıp odadan çıktı.


&&


Devamı Part 2 de...


Loading...
0%