Yeni Üyelik
39.
Bölüm

25. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Cenk abime zorla çektirdiğim fotoğrafı girip hikaye attım. Öptüğüm bir attı. Hakan abimin atıydı adı da Rüzgar. İlk başta çok korkup kaçmaya çalışsamda abimin yardımıyla onu sevmiştim ve bana alıştırmıştım. Aynı Hakan abim gibiydi. Sakin duruyordu ama kötü kötü bakıyordu.


Hepimiz dinlenmek için oturduğumuzda yorulduğumu farkettim. Bacaklarımda ufaktan sızlamalar vardı. Gerçi bunun bir sebebi regl olmamda olabilirdi. Neyse boşverin onu. Hazır abimlerle bir aradayken onlara kafe işinden bahsetmek istedim. "Size bir şey söylemem lazım?" diyerek konuyu açtım.


"Söyle güzelim" diyen Hakan abimin boş olan yanına geçip oturdum. Kolunu açtığında gülüp hemen kıvrıldım. O da hemen başıma bir öpücük bırakmıştı. "Şimdi ben bir karar verdim. Güzel bir karar. Onu sizinle paylaşacağım." dedim hepsine bakarak.


"Ne geliyor acaba?" diyip oturduğu koltukta kendini toparlayan Çınar abime baktım. Salak. "Ben tekrar bir kafe açmaya karar verdim." dedim bir anda. "Oley be" diye gülerek ayağa kalkan Melih yanımıza gelip bana sarılmıştı. "Neye oley dedin sen bakayım" diyerek saçlarını karıştırdım. Gülerek bana döndü ve "Eski kafene hiç gelmemiştim o yüzden biraz üzgündüm ama şimdi tekrar açıyorsun ve oradan çıkmaya hiç niyetim yok ablacım." dedi.


Ona gülüp hala tepki vermeyen abimlere ve ikizime baktım. "Eee bir şey demeyecek misiniz?" diye sordum. "Sevindik abicim tebrik ederim." diyerek beni Hakan abimin yanından kaldırıp sarılan Kerem abime sarıldım. "Bana pek öyle gelmedi ama." dedim. Tepkisizlikleri biraz moralimi bozmuştu. Gökay yanıma gelip o da sarılmıştı. "Tebrikler ikizim." dedi yerine geri giderken.


"Hadi ama sevinmeniz lazımdı. Niye bu kadar kötü tepki verdiniz ki?" diye sordum boş koltuğa çökerken. Hakan abim "Kusura bakma güzelim. Sen ve kafenle kötü anılarım var." dedi üzgünce bakıp. Yangın. "Evet ama orada birbirimizi de bulmuştuk abi. Kahramanımla ilk orada karşılaşmıştık." dedim gülümseyerek. O da burukça gülümseyip "Evet öyle olmuştu." dedi. Büyük ihtimalle diğerleri de bu yüzden çok tepki verememişti.


"Yapmayın ama böyle abi. Benim size bu süreçte çok ihtiyacım olarak. Yeniden başlamam gereken bir hayatım var biliyorsunuz. Sürekli bir yerlerde çalışamam. Kendi işimin olması gerekiyor. Bunu da ne kadar ertelersem benim için o kadar kötü olur. Her şey rayına oturmuşken benimde yeni riskler alıp tekrar başlamam gerekiyor. Yanılıyor muyum?" diye sordum.


"Haklısın abicim yanılmıyorsun ama...ne bileyim işte Gözde korkuyorum." diye ilk defa bana bu kadar itiraf yapan Cenk abime baktım. Ardından Çınar abim "Bunu çok isteriz tabiki. Sadece tekrar bir şey olur mu diye içimizde bir korku var." dedi.


"Ama abi, ablam sürekli bunu düşünerek yaşamaz ki. Tamam bende ona bir şey olacak diye çok korkuyorum. Gözlerimin önünde vurdular ablamı. Aklıma gelince berbat hissediyorum ama bunu ona sürekli hissettirmem yanlış olur dimi. Biz korkuyorsak o bizden çok daha fazla korkuyordur. Bunları yaşayan oydu sonuçta, hisseden de oydu, acıyı çekende. Ona rağmen böyle bir şey istiyorsa bence onu desteklemeliyiz." diye filozof vari konuşan kardeşime baktım.


"Haklısın Melih. Arkandayız güzelim. Neye ihtiyacın olursa söylemen yeterli. Şimdi kalk ve yanıma gel." diyip kolunu açtı. Yerimden az önce mutsuz değilmişim gibi zıplayarak kalktım ve kendimi Hakan abimin kollarına attım. "Tamam bakalım." diye bana koca bir gülümseme yollayan Cenk abime bende aynı şekilde gülümsedim. Hepsi beni gerçekten tebrik ettikten sonra küçük bir sarılma merasimi gerçekleştirip yerimize oturmuştuk.


"Annemlerin haberi var mı peki güzelim?" diye soran Kerem abime hayır anlamında kafa salladım. "Daha bugün karar verdik ki." dedim. "Verdik?" diye tek kaşını havalı bir şekilde kaldırıp soran Çınara döndüm. "Batuyla beraber. Durun hemen anlatayım. Tarık, sigorta parası işini çözdü tamam mı. Oradan bize 280k gibi bir para gelecek. Batuya söyledim işte bunu, o da tekrar yapalım falan diyince zaten istediğim ama ertelediğim hayalimi erkene çektim. Bu sefer sadece Batu ve ben ortağız." dedim hevesle.


"Abicim hevesini kırmak istemem ama o paraya biraz zor sanki?" diye dudağını kemiren Hakan abime baktım. Tabi ki biliyorum abi. O parayla ancak kafeyi tutabilirdik. "Biliyorum abi. Yine kredi işine girebiliriz. Aslında kesin gireceğiz. Şu parayı bi alalım da." dedim. Cenk abimin ne diyeceğini bildiğim için "Hayır abi sizden para almayacağım." dedim. Triple kafasını çeviren Çınar abim" İyi!" dedi.


Gökay koltukta öne doğru eğilip bana baktı. "Bir teklifim var ikiz?" dedi. "Neymiş?" diye sordum. Boğazını temizleyip "Şimdi şöyle ki; biliyorsun şu an işsiz biriyim. Gerçi gelecek ay şirkette başlıyorum ama o sürede boşum. O yüzden ben diyorum ki; sizin kafeye beni ortak yapın. Kafe için çekeceğiniz krediyi ben vereyim. Merak etme birikimim var babamdan almayacağım. Sadece kağıt üzerinde bir ortaklık olacak. O işlerden anlamam ben zaten o yüzden aylık olarak bana düşen parayı verirsiniz." dedi. Hhhııııııı. Aslında mantıklı.


"Bu baya kafasını kullanmaya başlamış he" diye Gökaya elindeki havucu fırlatmıştı. "Ben sen miyim lan? Bekle şirkete bir geleyim koltuğuna işeyeceğim." dedi Gökay ve havada tuttuğu havucu ısırdı. "Ne dersin ikiz?" diye sormuştu. "Bence mantıklı Gözde. Batuya da bir sor ona göre halledin." dedi Kerem abim. "Evet ona da bi sorayım, ona göre bakarız ikiz." dedim.


Akşama kadar orada takıldıktan sonra eve geçtik. Annemlere de fikrimi söyleyince onlarda abim gibi tepkisiz kaldıklarında Melihin söylediklerini onlara da söyledim. Kabul ettiklerinde çok mutlu olmuştum. Beni destekleyeceklerdi. Yemeklerimizi yiyince güzel ve kahkahalı geçen salon sohbetimizden sonra odaya gelmiştim.


Tarığı merak ettiğim için onu aramaya karar verdim. Dıttt....bir, dıtttt.....iki, "Alo?" diye açılan telefonla "Selam" diye karşılık verdim. "Selam" dedi o da. "Müsait miydin aradım ama?" dedim. Müsait olmasa açmazdı gerçi. "Sana hep müsaitim." dedi. Nereye düşeyim Tarık, sağa, sola, kucağına? "Alo?" diyince erimiş benliğimi topladım. Rezil olmak istemiyorum. "Buradayım ya. Kendime geldim de." dememle elimi alnıma vurmam bir oldu. Çıkan şap sesiyle canımın acısı kesinleşti.


Hem rezil olup hem canımı yakmıştım. Yine formdayım ya. "İyi misin Gözde?" diye gelen sesle "Evet evet iyiyim." dedim hızla. "Öylesine aramıştım işin varsa kapatabilirim." dedim camın kenarına geçerken. "Hayır işim yok. Selim bende oturuyorduk öyle. Araman iyi oldu yani." dedi gülerek.


"Selim? Tanıştırdığın Selim mi?"


"Evet o. Diyordum ya ofis açacağız bir arkadaşımla diye. Onunla işte." dedi.


"Aaa çok sevindim. Buldunuz mu bari bir yer?" diye sordum.


"Yok be güzelim, daha araştırıyoruz. Bir kaç yer var yarın bakacağız onlara." dedi. Güzelim dedi. Bana dedi. Arkadan duyduğum "Güzelin demek?" sorusuyla güldüm. Bir şey fırlatma sesleri gelirken daha çok güldüm. Kapı sesini de eklendikten sonra "Ne o yoksa beni çirkin mi görüyor Selim?" diye sordum gülerek.


"Sende bunu sorduğuna göre benim olduğunu kabullendin, güzelliğinden mi şüphe ediyorsun?" diye sordu eğlenen sesle. Tam şu an al beni yanına Allahım. "Şey, yo." dedim kısık sesle. Kahkahasını duyunca bende sinirden güldüm. Rezillik artık paçalardan akıyordu. "Of Tarık ya bilerek yapıyorsun." dedim cık cıklarken.  "Hoşuma gidiyor be kızım ne yapayım." dedi.


"Çocuğu evden mi kovdun sen az önce?" diye sordum kapı sesine ithafen. "Yok ben odaya geçtim. Durmaz ağzı çünkü onun." dedi. "Anladım." dedim sırıtırken. "Sen ne yaptın? Atlarla iyi anlaşmışsın." dedi. Hikayeden bahsediyordu her halde. "Yanii. Ufak çaplı kazalar atlatsamda hastanelik olmadım." dedim gülerek. "Sevindim." dedi o da gülerken.


"Yarın evde misin? Yani kaçta çıkacaksın ofis bakmak için?" diye sordum. Bende kendi çapımda arayışlara çıkacaktım. Sabah ona ev hediyesini bırakıp gidebilirdim. "11 gibi falan. Neden sordun?" dedi. "İyi o zaman sabah sendeyim. Sürprizim var." dedim. "Sürpriz mi? Ne sürprizi?" diye sordu merakla. "Sürprizlerin söylenmediğini biliyorsundur bence." dedim gülerek.


"Ama merak ederim." dedi masum ses tonuyla. "Et diye şimdi söyledim zaten." dedim bende. "Sabır ya" diyip gülmüştü o da. "Kahvaltıya gel o zaman. Beraber yaparız öyle çıkarım." dedi. "Olurr. O zaman sabah görüşürüz." dedim. O da görüşürüz diyip kapattı.


Yatağa geçtiğimde sabah açık çiçekçilere baktım ve kafamdan kombinimi yapıp uykuya daldım.


Saat sekiz gibi kalktığımda banyoda işlerimi halledip üzerimi dünden hazırladığım kombinle değiştirdim. Kafe falan da bakacağım için biraz resmili bir kombin yapmıştım.


Önü biraz açıktı ama göğüslerim sağolsun dolu tutuyordu. Küçük sayılmayacak derecede olmaları bazen işe yarıyordu. Hazırlanma faslını bitirince aşağıya indim. Annem kahvaltı hazırlıyordu. "Günaydın annecim." dedim gülümseyerek. Bakışlarını bana çevirip baştan bir süzdüğünde "Sanada günaydın bebeğim. Çok şıksın nereye böyle?" diye sordu.


Masadan bir dilim kaşar peyniri alıp "Tarığa kahvaltıya gidiyorum. Oradan da emlakçı gezeceğim." dedim. Tarığın adını duymasıyla gülümsemesi yüzüne yayılmıştı. "Bak senn." dedi. "Hatta şimdi çıkmam lazım anne. Babamları sana bırakıyorum." dedim ve yanağından öpüp kapıya adımladım. "Ne söyleyeyim babanlara?" diye sordu yanıma gelip. "Gerçeği söyleyebilirsin bence." dedim. Yalan sevmezdim. "Tarığı plandan çıkarıp söyleyeceğim. Yoksa kahvaltınız zehir olur. Her dakika başı aramalarını istersen başka tabi?" diye sordu eğlenen bakışlarıyla.


"O zaman Tarığı sil plandan annem." dedim ve montumu giyip çıktım. Taksi durağına ulaşınca dün bulduğum çiçekçiye doğru gittim. Aklımda olan şeyi alacaktım. Ağaç. Ama öyle büyük değil küçük ağaçlardan. Limon ağacı düşünüyordum. Balkona çok yakışırdı. Çiçekçiye geldiğimde limon ağacımı almıştım. Saksısını hasır, tutmaçlı olarak seçmiştim. Yoksa nasıl taşıyayım. Tamam büyük değil ama küçükte değil yani.


Taksiyle Tarığın evine geldiğimde ağacımı alıp binaya doğru yöneldim. Tam zile basacaktım ki küçük bir kız dışarı çıkmıştı. İkinci kata zor bela çıktığımda kapının önünde biraz dinlenmeye karar verdim. Asansöre binsem iyi olurmuş. Zile uzandığımda içeriden bağırışlar duydum. Biraz yaklaşıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.


"Lan defolsana oğlum! Gözde gelecek birazdan!" diyen kişi Tarıktan başkası değildi.


"Kalk lan artık!" diye tekrar bağırmıştı. Daha fazla dinlemeyip zile bastım. Otamatiğe basmasın diye de kapıyı tıklatmıştım. Sonra saksımı elime alıp kaldırıp yüzümü kapattım. Kapı açıldığında kafamı ağacın arkasından çıkarıp "Günaydın" dedim gülümseyerek. Bana şaşkın gözlerle baktıktan sonra yüzünün yarısı kaplayan bir gülümseme bırakmıştı.


"Şey hediyeni alır mısın artık? Kollarım koptu." dedim. Uzun süre tutunca ağırlaşıyordu. Vakit kaybetmeden elimden saksıyı aldı. Alırken minik bir el temasımız olmuştu. Hoşuma gitti. "Günaydın. Girsene." dedi ve kenara çekildi. İçeri girdiğimde Selim koltukta darmadağınık bir şekilde yatıyordu. Üstünde ki pikenin yarısı yerde diğer yarısı bacaklarındaydı. Bir kolu ise yerdeydi. Benden başka böyle deli yatanlarda varmış.


Elimde olmadan güldüğümde Tarık ağacı kenara bırakıp sert adımlarla Selimin yanına gitti ve tişörtünden çekerek kaldırdı. Selim yavaşça gözlerini araladığında "Ne oluyor lan?" diye sordu uykulu uykulu. Tarık kulağına bir şeyler demişti ve Selim bakışlarını bana çevirmişti. "Hoşgeldin Gözde. Kusura bakma ya akşam uyuyakalmışım burada." dedi ayağa kalkıp elini uzatırken.


Elini tutup gülümseyerek "Sorun değil. İlk defa kendim dışında deli yatan birine şahit olunca gülüşümü tutamadım asıl sen kusura bakma." dedim. "Çok düzgün uyurum aslında alllah allah." dedi gülerek o da. "Ben bir yüzümü yıkayayım sonra da çıkarım." dedi ve lavaboya ilerledi.


Tarık yanıma geldiğinde "Kusura bakma Gözde." dedi mahcupça. "Saçmalama Tarık. Ben zorla kendimi davet ettirdim zaten. Ayrıca çıkmasına da gerek yok. Beraber yapalım kahvaltıyı." dedim ve mutfağa ilerledim. Ağacımın yanından geçerken dallarını sevmiştim. Arkamı dönüp Tarığa baktığımda ağacımın yanına eğilmişti ve inceliyordu. "Limon ağacı. Balkona yakışır diye düşündüm ama sen istediğin yere koyabilirsin." dedim.


Bakışlarını bana çevirip sadece gülümsedi ve saksıdan tutup balkona doğru geçti. Bende arkasından gidiyordum. Sandalyenin kenarına bırakınca kalktı ve "Oldu mu?" diye sordu. "Evet gayet iyi oldu." dedim ve sevinçle ellerimi çırptım. Bana gülüp zaten iki adım olan mesafemizi hiçe indirip yanağıma sıcak bir öpücük kondurdu. Ufak bir bayılma yaşasam abartı mı olurdu? Hala geri çekilmeyip kulağıma doğru "Teşekkür ederim güzelim ve haberin olsun hiçte deli gibi uyumuyorsun." dedi. Allahım bu sefer ben yanına geliyorum. O nasıl bir sestir.


Geri çekilirken şakağımdan öpmüştü. Elimle kolunu tuttuğumda diğer kolunu belime sarmıştı. Umut sana kötü bir haberim var. Seninle olan o şey bokmuş. Bu çok çok farklıydı. Ayakta durabildiğime şükürdü. Kafamı kaldırıp ona baktığımda istemsizce ona doğru meğillenmiştim. Gözleri yeşilin koyu tonuna bürünürken iyice içine çekiliyormuş gibi hissediyordum.


"Valla çıkıyorum şimdi!" diye bir ses duyunca Tarığı hızla ittirdim. Çok etkilenmese de uzaklaşmıştı. "Dur çıkma!" diye bağırdım balkondan çıkarken. Elinde montuyla bana bakıyordu. "Yani şey, kahvaltı yapalım öyle çıkarız." dedim ve dolaptan domates biber çıkardım. Pratik olsun diye menemen yapmaya karar vermiştim. "Yok ben çıkayım Gözde ya" dedi balkon kapısına bakarken. Dönüp baktığımda Tarık ellerini kapının pervazına koymuş Selime dik dik bakıyordu.


"Hayır ya kal lütfen. Yirmi dakikaya her şey hazır zaten otur hadi." dedim Selime bakarak. "Otur Selim otur." dedi Tarıkta. "Tamam o zaman." dedi ve yattığı koltuğu toparlamaya başladı. Bende çantamdan toka çıkartıp saçımı topladım ve ve malzemelerimi yıkayıp doğramaya başladım.


Menemenimi tavada olmaya bırakırken, yanına ekmek kızartıyordum. Dolaptan peynir reçel gibi şeyleri de çıkartıp masaya koydum. Tarık yanıma gelip "Yardım etmem gereken bir şey var mı?" diye sordu. Koltukta oturan Selim de "Bir eksik varsa çıkıp alabilirim." dedi. "Hiç bir eksik yok Selim teşekkürler. Vee yardıma da ihtiyacım yok." dedim ve onu içeri yolladıktan sonra bir tavamı ocaktan alıp masaya koydum.


Ekmeklerimi de sepete koyunca masam hazırdı. İçecek olarak dolapta yine Tarığın meyve sularından buldum ve bardaklara koydum. Valla güzel olmuştu masa. "Gelebilirsiniz!" diye seslendiğimde ikisi de gelip masaya yerleştiler. "Hızlısın Gözde. Yirmi dedin ama on beş dakikada hazırladın." dedi Selim gülümseyerek. "Yapıyorum öyle şeyler." dedim bende.


Tam tavayı eline alıyordu ki onu durdurdum. "Napıyorsun sen!" diye sordum. Şaşkınca bana baktı ve Tarığa döndü. Sonra tekrar bana dönüp "Napıyorum?" dedi. Bir dilim ekmek alıp bir parça kopardım ve tavadan menemen alıp ağzıma attım. "Menemen bu Selim. Tavadan yenir." dedim ve tavayı önüne iteledim.


Bana gülümsedikten sonra Tarığa döndü. Aralarında bir bakışma döndü ama anlayamadım. Bana tekrar döndüğünde "E sen bizdenmişsin?" dedi. "Nasıl yani anlamadım?" dedim içeceğimi içerken. Bir dilim ekmek almış ve koparıyordu. "Ben ayıp olmasın diye tabağa koyacaktım da o yüzden diyorum. " dedi ve menemenden sıyırıp ağzına attı.


Önce bir çiğnedi, sonra gözleri büyüme başladı. Evett bu beğendiğine işaretti. "Bu ne lan?" diye konuştu menemene bakarken. Sonra hızla peş peşe yemeye başladı. Tarık tavayı ondan kurtarmaya çalışarak "Bıraksana lan bizde yiyelim!" diye kızıyordu. "Gözde sana sonra yapar kardeşim. Çek elini kolunu yemeğimden!" diye karşılık veriyordu. "Selim, sen bugün kaşınıyorsun he!" diye kızıyordu.


Arkamı dönüp ocaktan diğer tavayı aldım ve Tarığın önüne koydum. Selim ağzında ekmeğiyle beraber, koyduğum tavaya kalpli gözlerle bakıyordu. "İki tava mı yaptın Gözde? O da mı bundan?" diyerek önündeki tavayı işaret etti. "Evet aynı." dedim ve ekmek alıp yemeye başladım. Biz Tarıkla aynı tavadan yerken Selim diğer tavayı sıyırmıştı bile.


Ben doyduğum için sadece içeceğimi yudumluyordum. Tarık ise tavaya uzanmaya çalışan Selimle kavga ediyordu. Onları izlerken telefonum çalmıştı. Arayan kişi Batuydu. Tarık "Açabilirsin Gözde sorun değil." dediğinde kalkıp gitmek yerine masada konuşmak için telefonu açtım.


"Efendim Batu kuşum" dedim. "Günaydınn güzel kız. Napıyorsun müsait misin?" diye sordu.


"İyiyim Tarıkta kahvaltı yapıyorum. Sen ne yapıyorsun?" dedim. "Oha ne? Ne demek Tarıkla kahvaltı yapıyorum?" dedi. Bakışlar üzerime dönünce çaktırmamak için "Evet evet bugün bakacağım mekan." dedim. "Gözde bana doğru söyle, yoksa sen ve o se-" "Evet dedim ya Batu!" diye sesimi biraz yükselttim. Sonra eski halime geri döndüm. "Ne!! Korundunuz mu bari?" dedi.


"Ne korunması Batu?" dedim ve aklıma düşenlerle masadan hızla kalktım. Koşarak banyoya girdim ve "Salak ne saçmalıyorsun?" diye tekrar yükseldim. "Eee sen dedin evet diye kızım." dedi gülerek. "Ben ona mı evet dedim sanki." diye kızdım ve "Ne diye aradın sen onu söyle bakayım." diye ekledim. "Aradım sigortayı az önce. Konu sıcak olduğu için olaya hakimdiler. Senin ibanını verdim. Bak bakayım parayı yollamışlar mı?" diye sordu.


&&


Devamı Part 3 de...


Loading...
0%