Yeni Üyelik
43.
Bölüm

27. Bölüm

@merida_xx

Sabah gözlerimi araladığımda Hakan abim yanımda değildi. Çok mu uyumuştum acaba, işe mi gitmişti ki? Kafamı saate çevirdiğimde saatin daha 07.32 olduğunu gördüm. Allah allah nerede bu adam? Yataktan yavaşça kalkıp banyoya geçtim ve rutin işlerimi halledip giyinme odama girdim. Ne giysem ki? Bugün Tarıklarla ofis işini halledecektik o yüzden şık bir şeyler giysem iyi olur.


Hazırlanıp aşağı indiğimde saat daha erken olduğu için kahvaltıyı hazırlamaya karar verdim. Mutfağa doğru yöneliyordum ki alt kattan pat küt sesler duydum. Tövbe bismillah ne oluyor! Hırsız mı var ki acaba evde? Cenk abimi mi uyandırsam? Tek başıma insem filmlerdeki o salak kızlar gibi mi olurdum ki?


Ben merdivenin başında ne yapsam diye düşünürken sesler kesildi ve kapı açılma sesi geldi. Hızla koltuklara doğru koşup birinin arkasına atladım. Yukarı doğru adım sesleriyle köşedeki koca vazoyu iki elimle tutup kişiyi bekledim. Çıkan kişinin Hakan abim olduğunu görünce saklandığım yerden çıktım ve "Abi?" Dedim. Ona seslenmemle abim yerinde sıçramış ve bir şeyler mırıldanmıştı. Hihihi korktu yerim. "Gözde! Manyak mısın abicim ne korkutuyorsun?" Dedi.


"Asıl sen beni korkuttun abi! Ne yapıyorsun bu saatte aşağıda pat küt?" Diye sorarak yanına yaklaştım. "Spor yapıyordum." Dedi çok sakin bir şekilde. Onu incelediğimde terden hafif nemlenmiş saçları ve tişörtünü gördüm. Yalan söylemiyor. "Bu saatte?" Diye sordum. "İnsan, sabah kardeşimle uyanayım da onu güzelce uyandırayım der. Ama nerdee." Dedim elimi havada sallayıp.


"Güzelim bi kahve yapar mısın? Konuşalım seninle güzelce." Demesiyle salladığım elim havada kaldı. "Yaparım tabi de ne konuşacağız abim?" Diye sordum. Tarık olmasın. "Sen ve Tarık." Ve bam. Konuşalım bakalım. "Tamam abi gel." Dedim ve mutfağa adımladım. Allahım lütfen kötü cümleler kurmasın çok amin.


Kahve malzemelerini çıkarırken "Ne zamandır berabersiniz Gözde?" Diye sordu. "Dün." Dedim tek kelimeyle. Yandan ona baktığımda yüzünde bir  gülümseme vardı. Delirdi adam galiba. "Yanii saklamadın?" Dedi mutlu sesiyle. Ya ama bak. Sen böyle tatlı olursan olmaz ki. Abisin sen. "Saklamak istemedim. Ki istesem yapardım biliyorsun." Dedim ve kahveyi abime uzattım. Bardağı alıp "Teşekkür ederim." Dedi. "Afiyet olsun." Dememle "Onun için değil, yani o da var tabi ama asıl saklamadığın için teşekkür ederim." Dedi.


Bende yanına oturup ona döndüm. "Senden ya da sizden bir şey saklamak istemiyorum. Gökayla konuştuğumuzda bana o kadar sakin olmayabileceğinizi söylemişti. Biraz çekinmiştim akşam ama senin bana kızmayacağını düşündüm. Ki öyle de oldu. Belki içinde astın kestin ama bana kötü  hiç bir şey söylemedin. Şimdi de öyle. Bu yüzden doğru bir karar verdiğimi anlamış oldum." Dedim elini tutup. Söylediklerimi can kulağıyla dinliyordu.


"İçimde neler koptuğunu bir bilsen zaten!" Dedi ve alayla güldü. Bende kıkırdadım ve konuşmaya devam ettim. "Hem zaten çocuk değilim abi. Tarıkta bende yetişkin insanlarız. Gizli saklı yaşayacak değiliz." Dedim. Bu doğruydu. Lise miyiz de kaçak göçek buluşacağız. "Sen yine de öyle yetişkin falan diyip durma abicim. Giden sinirim geri geliyor." Dedi ve kahvesinden büyük bir yudum aldı.


Yoksa bu manyak bu yüzden mi bu saatte spor yapıyor? Yok artık! "Abi sakın bana bu yüzden spor yapıyorum deme!" Dedim. Cevap vermeyip sadece omuz silkti. Ne! "Abi sen ciddi misin?" Dedim ve elimde olmadan gülmeye başladım. "Gözde gülme! Dün geceden beri çocuğu kaç kere katletme planları kurdum bilmiyorsun!" Dedi triple. Söyledikleri büyük bir kahkaha atmamı sağlamıştı.


Yanına yaklaşıp kafamı omzuna dayadım "Ya sen beni mi kıskandın?" Dedim şımarıkça. Bana bakmayıp sadece "Evet." Dedi. Ya ama seni yerim. Sanki karşımda 27 yaşında değilde 7 yaşında bir çocuk oturuyordu. Elimle yanağını tutup koca bir öpücük kondurdum. "Kıskanma abicim. Sen ve siz benim ailemsiniz. Tarık ise sevgilim." Dedim ve sinirle solumasını izledim. "Tamam deme sen öyle yinede." Dedi son cümlemi kastederken.


"Ama gerçekler" dedim masumca. Gözlerini bezgince bana çevirip sabır çekti. Sonra ciddileşip "Gözde, birbirimizi geç bulmuş olabiliriz ama ben senin abinin güzelim. Canını sıkan en ufak durumda bile bana koşmanı isterim. Belki bencilce geliyordur ama ilk bana koşmanı isterim. Onu da bu yüzden pek istemiyorum." Dedi. Dürüst olup düşüncelerini söylemesi ona olan saygımı artıyordu. "Abi biliyorum henüz beraber o kadar vakit geçiremedik ama seni abim olarak kabulleneli ve seveli epey oluyor. Böyle bir şeyi kafanı takma lütfen. Hem aramızda kalsın ama, burada yardım isteyeceğim ilk kişi sensin. Yani ben zaten ilk sana koşarım." Dedim bende dürüstçe. İlk ona koşardım. Bu yalan değildi. Babamdan bile önce ona koşardım çünkü o benim hep kahramanım olacaktı.


Gözlerinde gördüğüm minnet ve yoğun sevgi içimdeki mutluluğu katladı. "Teşekkür ederim güzelim." Dedi. Daha fazla duygu dolu anlar yaşamamak için yanağını öpüp yanından kalktım ve dolaba adımladım. "Hem düşünsene abi, babama söylesem adam kalpten gider." Dedim gülerek. O da duygulu bakışları silmiş bana gülmüştü. "Katılıyorum. Hatta ilk tepki olarak 'E ama o sabıkalı' der vazgeçirmek için." Dedi gülerek. Şaşkınca abime dönüp "Sabıkalı?" Diye sordum.


"İki kere kırmızı da geçmiş ya." Dedi bardağını masaya bırakıp. Bu beni tekrar güldürürken annem güler yüzle yanımıza gelmişti.


"Günaydın yavrularım. Ne güzelsiniz böyle sabah sabah." Dedi ve ellerini adaya yaslayıp bize baktı. "Günaydın annem. Mutluyuz anne o yüzden böyle güzeliz." Dedim. "Hep mutlu olun birtanelerim. Annenize de söyleyin bakalım da o da mutlu olsun." Dedi ve kahvaltılık çıkarmaya başladı. "Abimle babam hakkında konuşuyorduk." Dedim gülerek.


"Siz ne diyorsunuz bakayım benim kocam hakkında?" Diye ellerini beline koymuş bize bakıyordu. Kocasını savunan dişi bir aslan. "Tarıkla ilişkimi söylesem ne olur diye." Dedim bende. Annem hızla abime dönmüştü ki abimin "Biliyorum, dün söyledi." Demesiyle bana gurur dolu mutlu bir gülümseme gönderdi. "Demeyin kocama öyle şeyler. Kalbten gider vallahi." Dedi o da gülerek. Bizde ona katıldığımızda gülerek günümüze başlamış olduk.


Aklımı kurcalayan tek şey acaba bugün söylesem mi söylemesem mi idi. Söylemem her açıdan mantıklıydı çünkü elbet bizi görürlerdi. Sonrasında kötü bir durum oluşmaması için akla yatkındı. Söylemememi düşündüren konu ise, tabiki tepkileriydi. Tamam elbette bir şey yapmazlardı ama rahat bırakırlar mıydı bilemiyorum. Korkanın çocuğu olmazdı dimi. Söyleyecektim.


Masayı hazırlama işi bittiğinde masa dolmaya başlamıştı. Kahvaltımızı yaparken yine hoş sohbetimizi gün içinde neler yapacağımızı konuşuyorduk ki sıra bana gelmişti. "Önce Tarıkla beraber onun ofis işini halledeceğiz sonra da ben kendim için kafe bakacağım." Dememle gözlerimi onlarda gezdirdim.


Annem ve Hakan abim bildikleri için onlarda diğerlerine bakıyordu. Babam elimdeki çatalı ağzına uzatırken ufak bir duraksama yaşamıştı. Kerem abim şaşkın ve garip bir şekilde bakıyordu ama kötü diyemezdim. Cenk abim elinde çatalını tutmuşken bana kaşlarını çatık bir şekilde bakıyordu. Çınarsa dirsekleri masaya dayamış elleri çenesinde bana bakıyordu. He tabi gözleri kısık kısık bakıyordu. Gökay ise sadece koca gözlerle bakıyordu. Melih yavrumsa kahvaltısını yapmaya devam ediyordu. Aferindi ona.


"Tarık ne alaka güzel kızım?" Diye soran babama baktım. "Ofis işini ben halletmiş olabilirim o yüzden onlara eşlik edeceğim." Dedim. "Siz görüşüyor musunuz?" Diye soran Çınar abime baktım. "E-" dememle babam hızla masadan kalktı ve "Tamam hadi yaptık kahvaltımızı iş başına!" Dedi ve cevap beklemeden odadan kaçtı. Hakan abimle göz göze geldiğimizde gülmüştük. Haklıydı. Babam asla kabul etmeyecekti.


Ev halkı masadan ayaklanırken çalan telefonumla bakışlar anında bana dönmüştü. Onların bakışlarını umursamadan arayana baktım. Batuydu. Bilmelerine gerek var mıydı? Yooo. "Efendim aşkım?" Dememle babam sert sesiyle "Yeşim!" Demişti. Abimler ise kaşlarını senkronize olmuş bir şekilde çatıyorlardı. Hihihihi. "Naptın yavrum çıktın mı?" Diye soran Batuya "Yok Batu daha çıkmadım." Dedim ve babamın "Şükür" demesini duydum. Ona öpücük attığımda kafasını iki yana salladı. Biliyordu ama saf ayağına yatmayı seçiyordu.


Herkesi yolcu ettikten sonra annemle bende evden çıktım. Annem beni Tarığa bırakmayı teklif ettiği sırada önümüzde Tarığın arabası durmuştu. Annem bana gülümseyerek baktığında açılan kapı sesiyle arabaya döndük. Tarık son derece karizmatik bir şekilde indiğinde onu süzmeye başladım.


Hay maşallahtı. Baştan ayağa mükemmel görünüyordu. Hele o uzun bacaklarıyla bize ilerleyişi. Tutun beni düşüyorum..


Yanımıza ulaştığında ilk önce beni tek koluyla belimi sarıp kendine çekti ve yanağıma öpücük kondurup "Günaydın güzelim." Dedi. Bir kolu hala belimdeyken diğer elini anneme uzatıp "Günaydın Yeşim hanım." Dedi güzel gülümsemesiyle. Annemde samimi bir şekilde gülümseyip uzatılan eli tuttu "Günaydın Tarıkcım." Dedi.


"Nasılsınız Yeşim hanım?" Diye sordu son derece kibar bir şekilde. "İyiyim, sen nasılsın Tarıkcım?" Diye sordu annemde. Tarık bakışlarını kısa bir süre bana çevirip tekrar anneme döndü ve "Gayet iyiyim Yeşim hanım sağolun." Dedi. Sohbetlerine dahil olup "Ben gelecektim ki, sen niye geldin sevgilim?" Diye sordum kolumu beline sararken.


Bakışlarını bana çevirip güzel gülümsemesiyle "Ben almak istedim güzelim." Dedi. İyiii hep al o zaman.


"Ben sizi tutmayayım çocuklar. Görüşürüz bakalım, ararsın kızım." Dedi ve öpücük atıp arabasına bindi. Bende ona öpücük atıp bizde arabaya geçtik. Kemerimi bağlamadan önce yanağına kocaman bir öpücük bıraktım "Sana da günaydın sevgilim." Dedim ve geri çekildim.


Gülen gözlerle bana döndüğünde "Seviyorum seni." Dedi. "Bende seviyorum seni." Dedim ve kemerimi taktım. Arabayı çalıştırıp ofise doğru sürdüğünde Selimle orada buluşacağımızı da söyledi.


Ofisin önüne geldiğimizde Selim ve genç yaşta bir kadın bizi bekliyordu. Bu Defne hanımdı sanırım. Arabadan indiğimizde ikiside bize dönmüştü. Hop dedik Defne! O ne bakıştır öyle! Bir de benim sevgilime! Sakin ol Gözde! Sen şu an son derece asil bir avukatsın kızım. Sakin!


Yanlarına doğru ilerlerken elimi Tarığın eline dokundurduğum an parmakları hemen parmaklarımı sarmıştı. Bak bak şu müsibete bak! Dövmesem iyiydi. "Günaydın Selim." Dedim gülümseyerek. Sonra da kadına dönüp "Sizde Defne hanım olmalısınız?" Diye sordum. "Evet. Günaydın Gözde hanım." Dedi hoşnutsuz bir sesle. "Günaydın Tarık." Demesiyle kaşıma engel olmadım ve havalanmasına izin verdim. Sen hayırdır?


"Bey!" Diye ekleme yapmamla tekrar odağını bana çevirdi. "Anlamadım?" Diyip samimiyetten uzak gülümseme sundu. "Tarık dediniz ya. Hatanızı düzeltmek istedim. Tarık Bey olacak o." Dedim bey kelimesini vurgularken. Yan taraftan kıkırdama duyunca susması için Selime bir bakış attım.


Yüzüme hala avel avel bakarken "Geçelim mi artık?" Diye sordum. Hareketlenmesiyle bizde peşinden ilerledik. Ofise girdiğimizde etrafı kısa bir süzgecimden geçirdim. Gayet güzel bir ofisti. Zaten tek katlı bir ofisti. Girdiğimiz gibi kocaman bir alan karşılıyordu. Arka bahçeye bakan kısmı boydan boya camlarla kaplıydı ve son derece şıklık katmıştı. Cam duvarları kesen iki beyaz duvar vardı. Büyük ihtimalle o kısımları kendilerine ayarlayacaklardı. Arkadaki bölgede de dört tane kapı vardı. Tahmin yürüteyim hemen biri lavaboydu. Diğerleri de değerlendirilmek üzere boştur bence. Genel olarak güzel bir yerdi. En az dört metre olan tavan yüksekliği ise cabası.


"Biz parayı hazırladık Defne hanım. Gerçekleştirelim artık şu alışverişi." Diye mekandaki masaya elindeki çantayı bıraktı. "Tabi Selim bey." Diyip o da çantasından evrakları çıkarttı. Ben Tarığın yanında yaptıklarını izlerken imzalar atılmıştı. Tebrik el sıkışması yerine sarılmayı tercih eden Defne hanım bugünki sınavım olmaya ant içmiş gibiydi. Selimle sarılırken Selimin şaşkın bakışları bizdeydi. Normalde böyle olmazdı çünkü herkes biliyor. Ondan ayrılıp sevgilime döndüğünde yüzündeki gülümsemesi büyümüş "Tebrik ederim Tarık." Altını çiziyorum TARIK demesiyle beysiz bende biraz kan fokurdamaya başlamıştı.


Sevgilime sarılacakken açtığı kollarından birini tutum ve elini sıktım. "Sizdeki bu had bilmeme durumu beni şaşırtmaya devam ediyor!" Dedim ve elini salladım. "Çok gerginsiniz Gözde hanım!" Demesiyle ona bir adım yaklaştım ve "Henüz gergin değilim Defne hanım. Beni daha fazla germeden buradan gitmiş olursunuz diye düşünüyorum." Dedim gözlerine bakarak. Belime dolanan kolla Tarık kafasını arkamdan uzattı ve elini uzatıp "Sağolun Defne hanım. İyi günler." Dedi. Defnenin elini bıraktığında Tarığın elini sıkıp kapıya doğru adımlamıştı. Umarım bir daha karşılaşırız Defnecim.


"Bu bir sigma kuralıdır. Bakışlarını düşmanından asla kaçırmaman gerekir." Diye gülüşlerinin arasında konuşan Selime döndüm. "Güzelim sakin ol gitti artık." Diyerek belimdeki kolunu boynuma çıkarttı ve beni kendine çekti. "Sevmedim ben bu kadını." Dedim. "Hiç anlamadık Gözde ya nasıl!" Diye hala gülen Selime kötü kötü baktım. "Artık görüşmemize gerek kalmadı güzelim. Rahat olabilirsin." Dedi saçlarıma öpücük kondurup.


Kıskançlığımı uzatmayı bırakıp heyecanla onlara baktım. "Eee bende tebrik edeyim o zaman." Dedim ve kollarımı açarak Selime koşturdum. Selim daha çok gülerken bu sefer Tarıkta ona katılmıştı. Salak kadın ya. Onlar ofis için yapacakları alışveriş için liste hazırlarken bende telefondan emlakçı bakıyordum. Batu, Mertin bulduğunu söylemişti.


Listelerini tamamlayan ikiliye bakıp masanın üzerine bıraktığım montumu üzerime geçirdim. Tarığın bakışları bana dönerken gülümseyerek ona yaklaştım. "Sevgilim ben çıkıyorum. Mert gelecekmiş beni almaya. Onun kafesinin arkasında bir mekan varmış tanıdık, onunla görüşeceğiz." Dedim.


Selimi not yazdıkları yerde tek bırakıp bana adımladı o da. "Ben bırakırdım güzelim zahmet etmesin boşuna." Dedi yanağımı severken. "Dedim ama dinlemedi. Gelir birazdan." Dedim yanağından öpüp. Gelen korna sesiyle Selime görüşürüz diyip el salladım ve kapıya adımladım. Arkamdan da Tarık geliyordu ki ona döndüm. Bana gülümseyip "Yolcu ediyorum ne var." Dedi. "İyi bakalım. Beni yolcu et." Dedim.


Ofisin kapısından çıktığımızda arabasına yaslanmış bir Mert gördüm. Bana el salladığında yanımda Merte bakan Tarığa döndüm. "Sevgilim ben gidiyorum görüşürüz." Dedim ve kollarımı boynuna dolayıp ona sarıldım. Kolları beni sararken kafasını boynuma gömmüştü. Derin bir nefes alıp minik bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. "Haber verirsin bana da." Dedi. "Tamam sevgilim." Dedim ve yanağından öpüp ondan ayrıldım.


Arabaya binip Tarığa döndüğümde hala bize bakıyordu. Biz oradan uzaklaşana kadar da bakışlarını hissetmiştim. "Sevgilin olduğunu bilmiyordum?" Diye sordu. "Daha yeniyiz be Mert. Bilmemen normal yani." Dedim yolu seyrederken.


Kafeye geldiğimizde arabadan inip boş olan mekana ilerledim. Mert cebinden bir anahtar çıkartıp kapıyı açtığında ona şaşkınca baktım. Ben sahibini bekleriz diye düşünmüştüm. "Tanıdık dedim ya. Anahtarı bırakmıştı." Dedi ve kapıyı açıp eliyle içeriyi işaret etmişti. İçeriye girdiğimde mavi bir boya beni karşılamıştı. Bu ne böyle be? Yüzüm buruşuk bir şekilde Merte döndüğümde gülüp "Hiç bana öyle bakma eskiden kreş olarak kullanıyorlarmış." Dedi.


"Peki zeki arkadaşım, ben kreşi nasıl kafeye çevireyim?" Diye sordum ona dönüp. Koca bir mutfak yapmak nereden baksanız 200 bin tutardı. "Çok para lazım biliyorum. Amaaaa burayı sana 140 bine verebilir." Demesiyle hızla ona döndüm. Nasıl nasıl? Resmen bedava. Mavi renkli ve eskiden kreş olması dışında kocaman bir yerdi ve eğer yapabilirsem mükemmel bir kafeye dönüşürdü.


"Sen ciddi misin?" Diye sordum inanamazken. "Evett gayet ciddiyim. Aslında sana söyleyip işime çomak sokmak istemezdim ama biliyorsun seviyorum seni. Hem bana bir rakip gelmiş olur fena mı?" Dedi. "Sen benimle mi kapışmak istiyorsun ben mi yanlış anlıyorum?" Diye sordum. "Keyifli olur bence." Dedi. Ona gülüp etrafı incelemeye devam ettim. Evet burası gayet iyiydi.


Çalan telefonumla kişiye bakmadan direk açtım. "Alo güzelim ne yaptın gittin mi mekana?" Diye soran sevgilimle "Evet geldim aşkım. Sen ne yapıyorsun?" Diye sordum. "Neyin neyin?" Diye sormasıyla kıkırdayıp "Ne neyin aşkım?" Dedim. Resmen şu an ergen bir çift gibiydik. Telefondan gülüşleri gelirken "İyi bende güzelim bıraktığın gibiyim. Gelmemi ister misin?" Diye sordu. Sesi gel dememi istiyormuş gibi çıkmıştı. "Gelll. Atıyorum şimdi konumu." Dedim "At güzelim geliyorum hemen çıkıp." Dedi ve telefonu kapattık.


Yirmi dakika kadar sonra gelen korna sesiyle Tarığın geldiğini anladım ve Mertle oturduğum masadan kalkıp kapıya doğru adımladım. Kendimi dışarı attığımda arabayı kilitlemiş ve bana doğru gelen sevgilimi bekledim. "Hoşgeldinn" dedim ve kapıyı açıp içeri girmesini söylledim. "Yakınmış bizim ofislede." dedi. Evet on beş dakika falandı. "Evet yakınmış. Eee, bak bakalım nasıl?" diyip etrafımı gösterdim.


Mavi duvarları görünce yüzü minik bir buruşmuştu. Haklı adam. Mavi duvar nedir. "Duvarlara dikkat etme aşkım. Onlar boyanacak." dedim. "Buna sevindim bak." dedi gülerek. Yanımıza yaklaşan Mertle onu unuttuğumu farkettim. "Tarık seni Mertle tanıştırayım...Mert, bu sevgilim Tarık...Tarık, bu da üniversite arkadaşım Mert." dedim ve onları tanıştırdım.


Batuya fotoğrafları çekip yolladım ve ilk yazdığı şey koca harflerle HAYIR olmuştu. Fiyattan bahsedince de hemen R yapıp "AL HEMEN demişti. Para zaten bende olduğu için sahibinin gelmesini bekliyorduk. Tarığı da yapacaklarımdan bahsedince onunda içine sinmişti. Genç bir adam içeri girdiğinde hepimiz ayaklandık. Önce Mertle sarıldıktan sonra bize döndü. Elimi uzattığım anda belimde de bir el hissetmiştim. Adamla tanıştıktan sonra önüme kağıtları bırakmıştı. Söylediğine göre burayı elden çıkartmak istiyormuş. İlk önce Mertin söylediği gibi 120 bin demişti ama zaten elden çıkartmak istediğini öğrendiğim için 110 indirtmiştim. Koca bir alkış alayım hemen.


İşlerimizi bitirdikten sonra Mert ve arkadaşını yolladıktan sonra Merte on günlük kupon vermiştim. Kafe olduktan sonra istediği on gün boyunca bedava takılacaktı. Hak etmişti. Şimdi ise Tarıkla yemeğe gidiyorduk. Radyoda çalan müziğe eşlik ederken yol çok hızlı geçiyordu. İkimizde güzel bir geçiriyorduk.


Tarığın anlatımından...


Gözdeyi arkadaşıyla beraber yolcu ettikten içeriye girdim. Selim ise yandaki camdan bakıyordu. Şu sıra beni çok zorluyordu ama olsundu. "Kimdi o?" diye sordu yanıma gelirken. Masadaki eksik listesine bakarken "Arkadaşı. Kafe konusunda yardımcı olacakmış." dedim. "Hııııı" dedi ama deme şekli hiç hoş değildi. Ona dönüp baktığımda "Bakma lan öyle. Siz sarılırken çocuk bi tuhaf bakıyordu o yüzden sordum." dedi. Tuhaf derken?


"Nasıl tuhaf bakıyordu?" diye sordum arkamdaki masaya yaslanırken. "Tuhaf işte." dedi omuz silkerken. Çok çabuk sinirlenen biri değildim ama net olmayan şeyler beni her zaman geriyordu. "Söyleyecek misin şunu düzgünce!" dedim. "Ne bileyim işte. Ufak bir kıskançlık gibi geldi bana." dedi. "Belki Gözdeden ho-" derken onu "Yavaşş!" diyerek kestim. Tamam çok kıskanç biri sayılmazdım ama hoşlanma işleri işin içine girince pekte sakin olamazdım. Zaten niye olayım ki? Hoşlanmasın, sevmesinler. Gerek yok böyle şeylere.


"Siz iki kıskanç ne yapacaksın acaba?" diye gülmesiyle aklıma Gözdenin Defne ile yaşadığı ufak gerginlik geldi. Biraz daha devam etselerdi kavgaya girişirlerdi. Bu çok açıktı. Kolumun dürtülmesiyle kafamı Selime çevirdim. "Olmuşsun sen lan. Nasıl da sırıtıp duruyorsun." dedi. "Dedim ya zaten oğlum. Seviyorum." dedim kendimden emin bir şekilde. Bunu kabullenmek benim için zor olmamıştı.


Daha onu ilk gördüğümde bile o mavinin en güzel tonuna sahip gözleri kalbimi tekletmişti. Elinde sebzelerle annemlerle dans ediyordu. O an bile onu saatlerce izleyebileceğimi farketmiştim. Beni farkettiğinde ki şaşkınlığı ise beni ona çekmeye yetmişti. Sonrasında zaten her şey bir bir gelişmişti. Onunla geçirdiğim her an saniyelerle yarışıyordu. Zaman sanki bize tersti. O yokken ise saatleri sayıyordum. Asla yapmayacağım şeyleri bile yapmıştım onu görmek için. Mesela normalde lokantayla alakam olmazdı ama sırf onu görmek için sabahın köründe hazırlanıp çıkıyordum. Tabii en büyük şoku annemler yaşamıştı.


Benim o saatte orada ne yapacağımı, sen kırıp dökersin gelme demeleriyle bile beni caydıramamışlardı. Babam ise o an anlamıştı, kalbimi çoktan çaldırdığımı. Bir akşam babamla lise zamanından beri yaptığımız rakı balık masasındaydık. Öyle çok konuşmazdık bu masada. Sadece sakince içerdik. O gün konuşası gelmiş gibi hiç susmamıştı. Daha doğrusu zihnimi susturamamıştı. "Ne zaman açılacaksın lan kıza?" dan girmiş, "En az iki torun isterim." den çıkmıştı.


Ablamda Gözdelere yemeğe gittiğimizde farketmiş ve "Aferin, bir işi doğru yaptın." demişti. Annem ise ablamı ziyaret için hastaneye geldiğinde farketmiş sormuştu. Ben de yalanlamayıp kabul ettiğimde havalara uçmuştu. Gözdeyi çok seviyormuş ve hemen açılmam lazımmış. Sonuç olarak şu an öncelikle biz olmak üzere hepimiz mutluyduk.


&&


Diğer bölümde görüşmek üzere....


Loading...
0%