Yeni Üyelik
44.
Bölüm

28. Bölüm

@merida_xx

Kafe alım işlerinin üzerinden iki hafta geçmişti. Batu işten ayrılmış ve bana kafe işlerinde yardım ediyordu. Gökayda şirkette çalışma işini erkene çekmişti ve artık Çınar abimle beraber şirkette çalışıyordu. He tabi aynı zamanda bizim ortağımızdı.


Tarık ise ofisi kaba taslak bitirmişti. İki gün sonra açılışını yapacaklardı. Açılış dediğimde arkadaşlarıyla ufak çaplı bir eğlence gibi bir şey. Evet bende gidiyorum.


Bizim kafenin ise tek eksiği eleman alımıydı. Mutfağı aldığımız gibi yaptırdığımız için işimiz büyük ölçüde azalmıştı. Duvarlar yeniden boyanmış ve yerleri yenilemiştik. Bu sefer tatlılarımız yanında sandviçte satmaya karar vermiştim. Bu da geçen kafedeki müşteri isteklerine göre Batunun aklına gelmişti. Benim de aklıma yatınca onu da eklemiştik. Sıfırdan bir menü yapmamıştık bile. Onu da akşam aradan çıkartmam gerekiyordu.


Tarıkla olan ilişkime gelirsekk. Son derece mükemmel ilerliyordu. Sadece şu üç gündür yoğunluğumuzdan dolayı görüşemiyorduk ve bu bizi rahatsız etmeye başlamıştı. Rahatsızlıktan bahsettiğim ise özlemdi. İyice birbirimize kapılmıştık ve görüşmeden duramıyorduk. Şimdi bir şey diyeceğim ama çokta şey yapmayın. Ufak tefek yakınlaşmaya da başlamıştık ve bu bizi daha da büyük bir özleme sürüklüyordu.


Vee ne zaman bizimkilere bundan bahsedecek olsam babam saçma bir konu bulup ortamdan kaçıyordu. En son bulduğu şey kumaş pantolonlarıyla kot pantolonlarının yerini karıştırmış olmasıydı. O yüzden bende açılış eğlencesinden önce yanii yarın d Tarığı direk eve çağırmıştım ve o zaman söyleyecektim. Artık kaçarı yoktu. Onun dışında Kerem abime, Gökaya ve Melihe de söylemiştim. Diğerleri babamın kopyası oldukları için tüyüyorlardı. Yarın akşama kadar istedikleri kadar tüysünler.


Şimdi ne yaptığıma gelirsek, Eylül ablayla karşılıklı kahve höpürdetiyorduk. Bizim kafeye dolaşmak için gelmişti. "Yani adı belli değil mi hala?" Diye sordu. Bir de bu konu vardı tabi. Eski kafemin adı Sieraydı. Bu sefer ne koysak ki? "Yok be Eylül abla. Tam oturalım karar verelim diyoruz, hop bir şey çıkıyor." Dedim kahvemi bırakırken. "Olsun bulursun elbet bir şey. Açılışı ne zaman yapacaksın ona karar verdiniz mi?" Diye sordu. "Haftaya pazar. Bu hafta Tarık yapacak, haftaya da biz." Dedim.


Yüzünde büyüyen gülümsemeyle "Tarıkla nasıl gidiyor bakalım küçük yenge?" Diye sordu. Artık bana böyle diyordu. Yengeyi ondan büyük olursam söylermiş, o yüzden küçük yengeymişim. "Tabiki de mükemmel." Dedim ve kahvemi yudumladım. Bak yine özledim. "Abim nasıl? Delirtiyordur seni?" Dedim gülerek. Onlarda baya iyi olmuşlardı yani.


"Nasılda biliyor abisini ama. Tam bir deli, ama benim delim sonuç olarak." Dedi ve o da kahvesini yudumladı. "Eee ne zaman istemeye geliyoruz seni yenge hanım?" Diye sordum. Bu konudan hiç hoşlanmıyordu. Neymiş ne gerek varmışmış. "Benden önce seni isteyeceğiz galiba." Demesiyle kahve boğazıma kaçtı ve krizim geldi.


"Ay Gözde iyi misin!" Diye sırtıma vurmaya başladı. Yaşlı gözlerimi ona çevirdiğimde "Öyle dan diye denir mi ya!" Diyip kendime geldim. "Dönen konular bunlar Gözde." Dedi ve iyi olduğuma emin olduktan sonra geriye yaslandı. "Nasıl dönen konular?" Diye sordum merakla. Yoksa benim sevdiceğim benimle tatlış bir evlilik mi düşünüyordu. Eylül koca bir kahkaha atarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ne dedim ki ben.


"Off karnım! Ya bu dün bizdeydi, biliyorsundur." Dediğinde kafamla onayladım. Hülya teyze başının etini yiyormuş 'Bir ofis işine girdin bizi unuttun' diye. "Heh işte dün yemek yiyoruz. Babam sordu 'Gözde kızımla nasıl gidiyor' diye. Bu bi sinirlendi. Ya üç gündür göremiyorum zaten, hatırlatmasanıza' diye atarlandı hepimize. Annemde hemen 'Mehmet bunun özlemi başına vurmuş, istesek ya Gözdeyi artık' dedi." Dedi. "Sorma Eylülüm ya. Bir türlü ayarlayamadık işlerimizi." Dedim üzgünce.


"Of bizden bahsetmiyorduk ya dağıtma konuyu! Abim yakında teklifini eder gibi geliyor bana." Dedim. Aslında yakında değil Tarığın açılış davetinde Eylül ablayı kaçırıp edecekti. Geçen gün beraber yüzük almıştık. Kıymıştı paraya ve mükemmel ötesi bir yüzük almıştı. Çalasım gelmedi değildi şimdi yalan yok. "Yok canım daha neler." Dedi gülerek. Buna hiç ihtimal vermiyordu. Duygu ile olan ilişkisinin yıllarca sürmesine rağmen sonuçsuz kalması abimin isteksizliğinden zannediyordu. Aslında olan şey kaderdi. Bakın mesela Eylül ablayla abime, abim sevgili olduklarının ertesi yüzük telaşına düşmüştü. Bu işlere akıl sır ermezdi.


Boynumda hissettiğim baskıyla yerimden sıçrayacaktım ki birinin kolları tarafından sarmalandım. Gelen sandal ağacı kokusuyla kişi kendini netleştirmişti. "Nasıl özledim bir bilsen." Dedi kulağıma doğru. Gözlerimi kapamış ona yaslanmışken. "Bende çok özledim. Bırak beni de, bende sarılayım." Dedim ve kollarından çıkıp ona döndüm. Nasılda güzeldi öyle. Kollarımı boynuna sıkı sıkı sararken, onunda kolları belimi sararken bu sefer ben burnumu kokunun kaynağına dayamıştım.


Tamamdı işte böyle kalsak yeterdi. "Ben çıkıyorum o zaman!! Hey kime diyorum! Gittim ben." Diyen Eylül ablayı tiye almamıştım. Kapı kapanma sesi geldiğinde kafamı boynundan çektim ve ona baktım. Bir eli yanağımı bulurken yavaş yavaş seviyordu. "Biri var mı kafede?" Diye sordu. Cevabımı sözle vermek yerine dudaklarına yaklaştım ve ben birleştirmeden o önce davranmıştı. Sonunda dört günlük özlemimizi dindiriyorduk. Sadece dört günde bu kadar özlediysek vay halimize.


Dudaklarımdaki hakimiyeti sürerken çalan telefonu camdan fırlatmak istedim. Sevdiğim dudaklardan ayrılırken masada çalan telefonuma baktım. Bilin bakalım kim. Doğru cevap. Babam! "Adamın içine doğuyor bence." Dedim telefonu Tarığa gösterirken. Burnundan gülüp beni tekrar kendine çekti. "Olabilir." Dedi. Telefonu daha fazla bekletmeden yanıtladım. "Efendim babacım?" Dedim. "Nasılsın güzel kızım? Neredesin?" Diye sordu.


Bedenim tekrar sevgilimin kolları arasındayken "İyiyim baba, kafedeyiz. Sen ne yapıyorsun?" Diye sordum. Tarığın burnu yine saçlarımın arasında geziniyordu. "İyi kızım eve geçiyoruz abinle. Alalım mı seni de? Bitti mi işin?" Diye sordu. Ama baba ya! "İşim bitti ama Tarıklayım baba-" dedim ki "Tamam kızım geliyoruz o zaman." Dedi ve telefonu kapattı.


Derince nefes verdiğimde "Ne oldu güzelim?" Diye soran Tarığa döndüm. "Babam geliyormuş." Dedim biraz üzgünce. "Bu böyle olmayacak. Bence bugün söyleyelim güzelim ne dersin?" Diye sordu. "Senin için uygun mu?" Diye sordum. Çünkü önemli olan onun isteyip istememesiydi. "Tabiki isterim güzelim." Dedi. Gülümseyip yanağına öpücük kondurdum. "O zaman hazır olsan iyi olur sevgilim, birazdan büyük soyhanla sevgilim olarak tanışacaksın." Dedim.


Yüzündeki gülümseme büyürken "Elbet olacak bir şeydi zaten. Erken olması sadece işime gelir." Dedi. "Nasıl işine gelecekmiş?" Diye sordum merakla. Evlilik deme bayılırım. "Belki kaçırım seni bu akşam, babanda benimle olduğunu bildiği için bir durum geliştirmez." Dedi. Ah be yeşil gözlü sevdiceğim. Sen nasıl masum düşüncelere sahipsin. "Hayatım sen fazla mı hayalperestsin?" Diye sordum sakallarını severken. "Çok ciddiyim. Baban diye saygım sonsuz olacak elbette ama sevdiğim kadını görmeme kimse engel olamaz güzelim." Dedi. Ona doğru erimeye başlamışken "Öyle diyorsun yani?" Diye sordum mayışmış sesimle.


"Öyle diyorum." Dedi ve dudaklarıma doğru yöneldi. "Seni zorlayacaklar." Dedim bende ona yaklaşarak. Artık dudaklarımı birbirine değiyordu. "Zorlasınlar." Dedi ama onu değil beni zorluyordu şu an. "Yenge balıı...ooyyy çok pardon!" Diye duyduğumuz ses tabiki Selime aitti. Tarıktan hızla uzaklaşırken, Selim için dile getirdiği küfürlere hayran kalmamak elde değildi.


Selime baktığımda bir eliyle gözünü kapatmış diğer eliyle de yolunu bulmaya çalışıyordu. "Aç gözünü Selim düşeceksin şimdi." Dedim ve kalktığım masaya oturdum. Tarıkta yanıma oturduğunda hala kötü bakışlarını en yakın arkadaşına yolluyordu.


"Ya ben ziyaret etmek için geldim de şey oldu." Dedi mahcupça. "Sorun değil, hadi gel otur." Dedim karşımdaki sandalyeyi göstererek. Oturduğunda kısa bir sohbet etmiştik. Aradan çok zaman geçmeden babamlarda gelmişti. Babam ve Çınar delisi Tarığa hiçte hoş bakmıyorlardı. Kıyamam yavruma.


"Ee nasılsınız Murat bey?" Diye soran masum sevgilimin aldığı tek yanıt "İyi!" Olmuştu. Ama olmazdı ki. Artık zamanı gelmişti. Tarığın masanın üzerinde duran eline uzandım ve parmaklarını kavradım. Tarığın bakışları, babamların ellerimize bakmasına kıyasla gözlerimdeydi. Öyle güzel bakıyordu ki konuyu unutup onu izleyesim gelmişti. Neyse neyse konuya döneyim. "Baba artık konuşmamız gerekiyor. Kaçmadan!" Dedim onlara dönüp.


"Biliyoruz gerek yok!" Diye yükselen abime döndüm. Tam ayaklanıyordu ki hızla onunda elini tuttum. "Kaçmak yok dedim! Sizi sevdiğim adamla tanıştıracağım! Gerçi tanışıyorsunuz ama bu sefer ki farklı." Dedim. Abimi zorla yerine oturtturduktan sonra şaşırtıcı bir şekilde sakince dinlemişlerdi.


Büyük ihtimalle annem ikisini de bir güzel silkelemişti çünkü babam bi ara renkten renge girmişti. Hatta, Hakan abimin dediği gibi "Ama o sabıkalı" diye son çırpınışlarını sunmuştu. Sonuç olarak ise herkesin bizden haberi vardı.


Peki şu an ne mi oluyordu? Tarığın arabasında ona gidiyordumm. Aslında ona gideceğimi bilmiyorlardı ama olsundu. Tarık, babamlara yemeğe çıkmak istediğimizi dile getirince, babam ağzının içinden 'hıhı' demesiyle kalkıp dağılmıştık. Nereye gidiyoruz diye sorduğumda, bana kendisinin yemek yapacağını söylemişti. Ee canıma minnetti.


"Ne yapacağını söyle bari sevgilim." Diye sordum şansımı denerken. "Söylemem güzelim." Dedi ve tuttuğu elimin üzerine öpücük kondurdu. Eve geldiğimizde kabanımı ve botlarımı çıkarıp koltuğa kuruldum. Bana bakan sevgilime öpücük attım ve "Ne oldu sevgilim?" Diye sordum. "Öyle uzanacaksın sanırım sen?" Diye sordu gülümseyerek. "Evvett. Sevgilim hazırlayacakmış." Dedim bende gülümseyerek. "Sevgilinizin motivasyona ihtiyacı yok muymuş peki." Diye sordu keyifle. Hıııı motivasyon diyorsun. "Yokmuş tabii." Dedim ve onun peki diyip mutfağa adımlamasını izledim.


Mutfağa geçtikten sonra bende yatak odasına adımladım. Demek motivasyon lazımdı sevgilim. Sen iste yeter ki. Dolabını açtığımda şöyle bir bakayım dedim ve bulduğum beyaz tişörtü raftan çektim. Pantolonumu bacaklarımdan çıkarttıktan sonra kazağımıda üstümden sıyırdım. Aynadaki yansımama göz kırkıp tişörtü üzerime geçirdim. Bende fenaydım hani. Tişörtü kalçamı anca kapatıyordu. Yalnız, ahlaksızlık bana yakışıyor sanırım ya.


Odadan çıkıp mutfağa ilerlediğimde Tarığın tencereye su koyduğunu gördüm. Arkası bana dönük olduğu için henüz beni farketmemişti. Tencereyi ocağa bırakınca ıslık çalarak dolaba yöneldi ve oradan da iki kavanoz ve kıyma çıkardı. Salça sanırım. Ya beni hala farketmedi ama! Ne yapsam ki? Bence içeri gideyim o beni görsün. Evet evet. Geldiğim yeri sessizce çıkarken kalktığım koltuğa kuruldum. Bacaklarımı önümdeki masaya uzatırken elime telefonu alıp biraz sosyal medyaya bakmaya başladım.


Tarık hala mutfaktan gelmediği için tekrar mutfağa adımladım. Bu seferde tavada bir şeyler yapıyordu. Yanına adımlayıp arkasından sarıldım ve hafifçe yükselip omzuna öpücük kondurdum. "Yardım lazım mı şef?" Diye sorduğumda "Evet yamak, şuraya bir öpücük hemen." Dedi ve yanağını bana yöneltti. Yanağını öperken o sandal ağacı yine burnuma dolmuştu. "Gel bakayım bende öpeyim." Dedi ve bana doğru eğildi. Artık arkanı dönüp beni görrr!!


Yanağıma koca bir öpücük kondurunca hızlıca boynuma da bıraktı. Geri çekilirken üzerimdeki beyazlığı farketmiş olmalı ki kaşlarını çatarak uzaklaştı. Şöyle bir süzdüğünde garip bir şekilde utanmıştım. Hiçte utanmazdım aslında. "Gözde?" Diye mırıldanınca yerimde kıpırdandım. "Rahat bir şeyler giyeyim dedim, nasıl olmuş?" Diye sordum. Gözleri bacaklarımda biraz fazla takılınca anında gözlerime yöneldi. Bak yine koyu koyu bakıyordu. Böyle bakarsa niyeti bozardım yalnız. "Mükemmel. Yani çok güzelsin her zamanki gibi güzelim." Dedi ve tavasına geri döndü. Ne! Tarık o kafanı tavaya bastırırım!


"Sen git içeri yavrum, ben halledip geliyorum." Da demesin mi! Kafasını sağa sola sallayıp derin bir nefes aldı. Hııııı anladım. Sen etkilendiğin için beni kışkışlıyorsun. Elimi yavaşça koluna bıraktığımda tavayı karıştırma işini bırakmıştı. "Güzelim siktin attın aklımı zaten, daha fazla zorlamadan çıksan mı he?" Dedi bana o koyu gözleriyle masumca bakıyordu. "Bir şey yapmadım ki daha." Dedim ona yaklaşırken. "Yavrum, sınavsın!" Dedi derin bir nefes alıp. Onu kendime doğru çevirdim ve kollarımı boynuna doladım ve "İyi bir öğrenci değil miydin sen sevgilim?" Dedim parmak ucumda yükselirken.


"Konu sen olunca pek iyi olamıyorum ne yazık ki." Dedi bana doğru yaklaşırken. "İyi olmanı isteyende yok zaten." Dedim mırıldanır gibi. Bir anlık gözlerime bakmasıyla "Siktir" diyip dudaklarıma kapandı. Ne gördü bilmiyorum ama iyiki de görmüştü. Elleri anında belimi sarıp beni kendine çektiğinde kollarım tamamen boynuna dolanmıştı. Alt dudağımı hırsla emmeye başladığında bende onun üst dudağına aynı muameleyi uyguluyordum.


Kalçamda hissettiğim soğuk parmaklarla elimde olmadan ufak bir inilti bırakmıştım. Karşılığında öpüşünü iyice derinleştiren Tarıkla, ellerim saçlarına ulaşmıştı. Artık iyice alevlenmemizle beraber bacaklarımın arkasından tutup beni kaldırmıştı. Kısa süreli kopan dudaklarımızla beraber bacaklarım belini sıkıca sarmıştı. Bu sayede artık elleri tamamen kalçamı avuçlamıştı. Bu his neydi, nasıl olmuştu bilmiyorum fakat mükemmel bir şey olduğunu biliyordum. Beni adaya bıraktığında, aramızda oluşan boşluğu bacaklarımı kendine çekerek kapattı.


Dudaklarımızda hızla buluştu ve üstümde uyguladığı hakimiyet daha da arttı. Bir eli boynum ve çenem arasında beni kendine iyice çekerken, diğer eli tişörtün içine girmişti bile. Bacaklarımdan yukarıya doğru çıkan soğuk parmaklar aklımı iyice bulandırmaya başlamıştı. Karnımda dolaşan parmaklar beni uyandırmış ve saçlarında olan ellerimi kazağında gezdirerek uç kısmına ulaştırmıştı. Kazağını yukarıya doğru çektiğimde, ellerini ve dudaklarını kısa süreli benden ayırmış, bir çırpıda kazağından kurtulmuştu. Bana öyle seyirlik bir manzara sunmuştu ki yemede yanında yat. Dedim size spor yapıyor, yoksa bu baklavalar öyle kolay olmaz.


Parmaklarım yeni yerine, yani baklavalarına ulaştığında elimin altında iyice şişen kaslar ağzımı sulandırmıştı. Dudaklarım artık yabancısı olmadığı baskıyı memnuniyetle karşıladı. Bir elim saçında öpüşmemizi derinleştirirken, öbür elim o güzel vücudu turlamakla meşguldü. Dudaklarımda baskı kaybolduğunda, artık o baskıyı çenemde ve boynumda hissetmeye başladım. Son kalan irade gücümse tuzla buz olmuştu. "Aklımı kaçıracağım" diye boğuk bir sesle konuştu. Benimki uçtu bile sevgilim.


Elleri, sırtımdan öne doğru gelip göğüslerimde durduğunda derin bir nefes almak zorunda hissettim. Derin nefesimle beraber avucuna iyice yerleşen göğüslerimi hafifçe sıkmasıyla, pekte minik sayılmayacak bir inleme bıraktım. Vücudum kendini ona doğru ittirdiğinde bacaklarımın arasında hissettiğim sertlik yutkunmama neden oldu. Bende yutkunma etkisi yaratan olay, Tarığın boynuma doğru boğukça inlemesini sağlamıştı. "Gözde, rahat dur güzelim." Diye zorla konuşan sevgilime karşılık olarak inleyerek "Önce sen rahat dur." Dedim göğsümdeki elini kast ederek.


İkimizde birbirimize takmazken elleri kalçama indi ve beni kendine bastırdı. Kadınlığımda hissettiğim sızı beni yüksek sesle inletmişti "Ahh Tarık!".


"Siktir! Bunu bir daha yaparsan kendimi tutamam bebeğim! Adımı bir daha öyle arzuyla inleme!" Dedi ama lütfen bunu yap gibi çıkan sesi beni gülümsetmişti. Boynumda hissetmeye başladığım ıslaklıkla tekrar bir inleme serbest bırakmıştım. Beynim uyuşmaya başlamıştı artık. Boynumda gezen dudaklar, vücudumda gezen parmaklar ve bacak aramda hissettiğim sertlik, bugüne kadar tatmadığım duyguları gün yüzüne çıkartmıştı.


Tarığı saçlarından tutup boynumdan çektiğimde dudaklarına yapıştım. Anında karşılığını verirken bu sefer dudaklarımın arasından sızan dili bizi inletmişti. Dillerimiz buluştuğunda büyük bir coss sesi duymuştum. Bu bizden mi gelmişti cidden? Dağılan dikkatim yüzünden biraz geri çekildiğimde Tarık hiç vakit kaybetmeden boynuma yönelmişti. Görüş açımın boşalmasıyla karşıma mahvolmuş bir ocak çıktı. "Hiiii!" Diye bağırdığımda Tarık boynumdaki kafasını hızla kaldırmış ve bana endişeli gözlerle bakmıştı. "Canını mı yaktım güzelim?" Diye sordu. Senin canını yerim demem gerekirdi ama ev yanacak ev!!


"Tarık ev yanacak!" Diye kafasını ocağa doğru çevirdiğimde, bir süre boş boş ocağa baktı. Onu hafifçe itip adanın üstünden indim. İndim ama inerkende bütün sertliğini kadınlığımla sıyırmıştım. Boğazından, büyükçe bir inleme kaçtığında, odadaki bütün oksijeni çekecek kadar derin bir nefes almıştım. İstemeden oldu bu sefer ama cidden.


Hızla ada ve Tarığın arasından çıkıp ocağa yöneldim. Taştığı için ocağı mahveden tencereyi tezgaha aldım. Tavanın da yanmaya başladığını görünce onu da ocaktan kurtardım ve Tarığa döndüm. Hala yunan heykellerine taş çıkartır gibi dikiliyordu. Gözlerim vücudunu taramaya başladı ve pantolonun üzerinden belli olan erkekliği ile dudağımı ısırmıştım. Az önce baya bir şey olmuştu dimi.


Gözlerimiz buluştuğunda yanıma yaklaşıp alnımdan öptü ve "Ben duşa giriyorum ve sende batırdığın mutfağı topluyorsun güzelim." Dedi. "Mutfağı ben batırmadım ki!" Diye çıkıştığımda "O zaman yaptığın  diğer durumla mı ilgilenmek istersin?" Diye sordu gözlerime bakarak. Diğer dur- allah kahretmesin. Gözlerimi gözlerinden kaçırıp tezgaha döndüm. "Ee şey ben mutfağı şey ederim. Sen de şeyi şey et." Dedim hızla. Kıkırdama sesi geldiğinde, tezgahtan bezi alıp ocağı temizlemeye başladım.


"Tamam bende şeyi şey edeyim gelirim." Dedi gülerek ve enseme öpücük kondurup mutfaktan uzaklaştı. Bezi tezgaha atıp derin bir nefes verdim. "Ne oldu az önce öyle ya. Yok yok bizim başbaşa kalmamız büyük tehlike arz ediyor. İkimizde iradesiz çıktık iyi mi?" Diye kendi kendime konuşmaya başladım.


Mutfağı toplama işini bitince zaten olmuş ve hatta taşmış olan makarnayı hazırladım. Tabii sosu da yalan olduğu için hemen başamel sos hazırlayıp makarnayı noktaladım. Masayı kurmaya başlarken nemli saçlarıyla mutfağa giren sevgilimi farkettim. "Sıhhatler olsun sevgilim." Dedim gülümseyerek. Yanağıma uzun bir öpücük bırakıp "Teşekkürler birtanem. Yardım lazım mı?" Diye sordu.


Kendimi sandalyeye atıp ellerimi çenemde birleştirdim. "Yemeği bana kitlediğine göre servisi yapabilirsin sevgilim." Dedim. "Hemen hanımefendi." Dedi ve makarna servisini yaptı. Hiçbir şey olmamış gibi keyifle yemeğimizi yemiş salona geçmiştik. Saat 20.45 idi ve biz şu an film izliyorduk. Sırtımı göğsüne yaslamış bir şekilde bacaklarının arasındaydım. O da kollarını bana sarmış filme odaklıydı. "Bak bu da ölecek şimdi" dedim filmdeki çocuğu göstererek. "O zaten belli güzelim. Asıl önemli olan onu kimin öldüreceği." Dedi bilge bir tavırla. Bana sardığı kollarını severken "Te şu öldürecek bence" dedim. Kollarını sıkılaştırıp saçlarımı öptü ve "Bakıcaz bakalım" dedi.


"Güzelim...Gözdem...artık uyanman gerekiyor." Diye sesler duyuyordum. Ne oluyor ya? Gözlerimi araladığımda bana tepeden bakan sevgilimi gördüm. "Tarık?" Dedim uykulu sesimle. Sol eliyle, yüzüme düşmüş bazı saçları geriye atarken çok güzel gülümsüyordu. "Seni böyle sonsuza kadar izleyebilirim ama uyanman lazım güzelim." Dedi ve alnıma bir öpücük kondurdu. He he tabi. Sen böyle yaptığın sürece ben nah kalkardım bu göğüsten. Onu takmayıp ne ara yüzüstü yattığımı bilmediğim göğsüne daha çok sokuldum ve gözlerimi kapattım.


"Gözde zaten bırakasım yok zorlama be kızım." Dedi sırtımı sıvazlarken. "Bırakma o zaman. Şu an çok iyiyim." Dedim. "Baban aradı güzelim. Uyuduğun için ben cevapladım, her hangi bir şey söylemedi ama merak etmiş olmalı. Hadi bırakayım seni eve." Dedi beni kaldırmak ister gibi. "Saat kaç ki?" Diye sordum. "11 oluyor neredeyse." Demesiyle kafamı hızla kaldırdım. "Nasıl 11? Sabah 11 mi?" Diye sordum. Yüzümdeki saçları iki eliyle geri atıp "Hayır tabiki. Akşam 11." Dedi ve burnuma öpücük kondurdu. "Hadi kalk bakalım! Kalk kalk kalk!" Dedi altımdaki bedenini çekerken.


Bende yavaşça doğruldum ve üzerimi giyinmek için yatak odasına doğru ilerledim. Çok uykum var gibi şu an. Üzerimizi değiştirip ayakkabılarının yanında duran botlarımı ayağıma geçirdim. O da giydikten sonra arabanın anahtarını alıp çıkmıştık. Dışarı çıktığımızda yüzüme vuran soğuk havayla olan uykum pılını pırtısını toplayıp gitmişti. Omzumdan tutup beni kendine çektiğinde ona sarıldım. "Çok soğumuş hava." Diye sitem ettim. Arabaya bindiğimizde direk klimayı açmıştı. Bana bakıp kıkırdadığında ellerimde olan bakışlarımı ona yönelttim.


Sağ eliyle çenemden tutup "Sınavımsın yemin ediyorum, şu tipe bak." Dedi ve burnuma parmağıyla vurup arabayı çalıştırdı. Şimdi ne yaptım yav. Yukarıdaki paneli indirip aynayı açtığımda kızarmış burnumu gördüm. Bu halime bende gülerken "Bir kış klasiğimdir." Dedim bende gülerek. "Şebeğe benziyorum dimi?" Diye sordum. "Hayatımda gördüğüm en tatlı şeysin şu an." Dedi gülümseyerek.


"At yalanı seveyim inananı Tarık." Dedim gülerek. Dediğime kahkaha atıp sağ eliyle beni kendine çekti ve yanağıma hızlı bir öpücük bıraktı. "Çok ciddiyim ben. Dişlerimi kamaştırıyorsun şu an." Dedi. Sohbetimiz güzel bir şekilde şekilde devam ederken eve ulaşmıştık. Vedalaştıktan sonra eve adımlayıp yavaşça içeri girdim.


&&


Devamı Part 2 de...


Loading...
0%