Yeni Üyelik
45.
Bölüm

28. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Salondan duyduğum seslerle yavaşça salona adımladım. Babam ve annemdi sanırım. "Gördüm onları Yeşim. Elimde değil dayanamıyorum." Diyen babamla adımlarımı durdurup yapmamam gereken şeyi yaptım ve onları dinlemeye karar verdim. "Gördüysen mutlu olman gerekmez mi kocacım?" Neyi gördün baba?


"Değilim galiba hayatım. Anlamıyorsun işte beni. Yıllar sonra kızımı bulmuşum, beni daha yeni kız babası yapmışken bu kadar çabuk başkasıyla beraber olması sinirlerimi bozuyor." Dedi babam. Konuştuk ama bunları baba. "Murat. Saçmalıyorsun şu an hayatım. Kızımız hayatına birini almış ki bu adamı da karşınıza çıkartıp dan dan diye sevdiğim adam demiş, sen hala neyin sinirindesin. Bize benziyor bak kızımız. Hiç gizli saklı işleri yok. İstese ruhunuz bile duymazdı biliyorsun." Dedi annemde. Haklı. İstesem hiç birinin haberi olmazdı.


"Orası öyle tabi. Birde gözlerimin içine bakarak dedi sevdiğim adam diye, şeytan dedi yok et şu adamı!" Diye sonlara doğru yükseldi. "Aferin benim kızıma! Nasıl da cesurca söylemiş. Aynı ben." Dedi gururlu sesiyle. "Evet aynı sen. Aynı senin bana baktığın gibi bakıyor o sabıkalıya." Dedi üzgün sesiyle. Hala sabıkalı mı gerçekten baba?! "Kızının bakışlarını gördüysen, o sabıkalının da kızına senin bana baktığın gibi baktığını görmüşsündür." Diyen annemle aklıma Tarığın bakışları geldi. Ayy bakışını yediğim pekte güzel bakıyordu bana.


"O yüzden daha da sinirliyim ya." Diye tekrar çıkıştı babam. Adama asla yaranılmıyor. "He sen bizim gibi olurlar diye mi korkuyorsun bakayım?" Diye eğlenen sesiyle konuşan annem kafamı karıştırdı. Ee ne güzel işte. Musmutlu bir aileydik. "Yeşim!" Diye yükselen babamla yerimde sıçradım. "Murat o bizim kızımız, ve farkındaysan bize çok benziyor. Her an dede olacağın haberleri ge-" "Yeşim!!" Diye bağırmasıyla elimle ağzımı kapattım. Tövbee. Demek bunlar yüzünden kuduruktum ben.


"Bağırma be! Yalan söyledim sanki!" Diye gülen annemle babamın "Sabır, ya sabır! Gece gece dediği şeye bak! Hem nerede bu kız!" Diye ayaklan sesini duydum. Biraz geri gidip botumu çıkarıyormuş gibi yaptım ve "Ben geldimm, burada mısınız?" Diye sanki yeni giriyormuş gibi davrandım günahlarım katlanmaya devam ederken.


Yanıma ulaşan babamla ona koca bir gülümseme yolladım. Merak etme baba henüz dede olmayacaksın. "Uyumadın mı baba sen?" Diye sordum yanına adımlayıp. Kollarını açtığında hemen arasına iliştim. "Seni merak ettim bebeğim. Niye geç bıraktı o sabıkalı seni?" Diye sordu. Sarılır vaziyette "baba!" Diye kızdığımda "İyi tamam demiyorum bi şey! Analı kızlı delirtecekler beni! Ben yatmaya gidiyorum!" Dedi ve annemle bizi merdivenlerin orada bırakıp yukarı adımladı. Şaşkınca anneme baktığımdan gülerek "Kuduruyor kıskançlıktan." Dedi. Karşılıklı gülüşüp ayak üstü sohbet ettikten sonra bizde odalarımıza adımladık. Pijamalarımı giyip yatağa girdim ve kaçan uykumun geri gelmesini bekledim. Ne kadar geçti bilmiyorum ama sonunda kendimi uykuya bırakmıştım.


Sabah olduğunda herkes yine güzelce kahvaltısını yapmış ve işlerine gitmişti. Melih yavrumsa sürüne sürüne okuluna gitmişti. Yazıktı ama bananeydi. Hepimiz o yollardan geçtik sonuçta. Kafeye geldiğimde Batunun çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Kendileri etrafa bibloları ve saksıları yerleştiriyordu. Dediğim gibi artık tek eksiğimiz elemanlardı ve bugün bir çok görüşme gerçekleştirecektik.


"Günaydınn Batu kuşum!" Diye kafeye daldığımda koyduğu bibloyu elinden düşürmüş ve korkmuştu. "Gözdee!! Buna 452 lira verdik salak! Başka bir bibloda korkutsana!" Diye bağırdı. Gülerek yanına yaklaştım "Tamamm en muhasebeci sensin tamamm. Hem nazarlık olsun bu da." Dedim ve montumu sandalyeye atıp etrafı inceledim.


Oldukça mükemmel olmuştu. Sandviçler için hazırladığımız bölüme adeta bayılmıştım. Yanlarına sosları dizince kafe demek için düşündürtmeye başlamıştı. "Artık şu isme bir karar mı versek? Haftaya açıyoruz ama hala bir ismimiz yok." Diyen Batuya döndüm. Haklıydı. "Aklıma isim bile gelmiyor ki, Siera güzeldi. Onu ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Başka isim düşünemiyorum." Dedim bozuk bir sesle. İlk göz ağrım, ilk hayalimdi sonuçta.


"Tekrar Siera koyalım?" Demesiyle başımı hızla iki yana salladım. "Asla! Adının lanetini taşımasını istemiyorum." Dedim. Böyle bir düşüncem vardı, lanetlenmişti artık o isim.


"O zaman yeni bulmalıyız." Dedi ve bir sandalyeye çöktü. "Evett. İş görüşmeleri ne zaman başlıyor?" Diye sordum. Batu, muhasebeci olabilirdi ama her yerdeydi de. "Birazdan gelirler. Lütfen çok zorlama onları." Dedi bezgince. "İşlerinde iyiyse zorlamam zaten." Dedim omuz silkip. Bu konuda biraz serttim, hatta baya serttim. İş konusunu her zaman ciddiye alan insanlardan olmuşumdur. Hiç bir konu da taviz vermem. Patron bensem benimdir, eğerki dediğimi yapmayacaksa baştan gelmeyecekti.


Görüşmelerimiz öğlen saatlerinde başlamış ve hız kaybetmeden devam ediyordu. Şu an saat ise 16.54 idi. En son Akın adında yeni mezun bir şef ve Ece adında barista almıştık. Şimdi ise garson seçiyorduk. "Kusura bakmayın sizinle çalışamayız Dicle hanım. İyi günler." Dedim ve son görüşmemize kapıyı gösterdim. Neymiş efendim en az 20 bin maaş istiyormuş. Anası güzel her halde. "Siz kaybedersiniz Gözde hanım." Dedi sinirle. Ona boş gözlerle bakıp tekrar kapıyı gösterdim ve "Zaten kaybettim Dicle hanım, koca bir zaman kaybettirdiniz. Artık çıkın lütfen." Dedim sert sesimle. Bir de şöyle kendilerini bi bok sanmıyorlar mı! Çıldırmalıkk!!


"Sakinn." Diye koluma dokunan Batuya sinirle döndüm. "Sakinim zaten!" Dedim. Kafasını sallayıp, mutfağı gezmeleri işin yolladığım yeni çalışanlarımızın yanına ilerledi. Bende derinde bir nefes koyverdim. Kalkıp onların yanına gidecekken kafenin kapısı açıldı ve içeriye Duygu girdi. Evet evet baya Duygu girdi! Kaşlarım onu görmenin etkisiyle çatılırken bana gülümseyerek geldi. "İş görüşmem vardı ama?" Diye sordu. Ölüme yürümüyor adeta koşuyordu. "Kriterlerimize uygun değilsiniz ne yazık ki!" Dedim sert sesimle.


"Bence o kriterleri yeniden belirleyelim!" Dedi ve Batunun özenle yerleştirdiği bibloyu hızla yere savurdu. "Ne yapıyorsun lan sen!" Diye bağırarak üstüne yürüdüm. Mutfak kapısı hızla açılınca anlık o tarafa döndüm ve ne olduğunu anlamayan bir adet Akın ve Ece, siniri her yerden belli olan Batuyu gördüm. Onları es geçip tekrar Duyguya döndüm. "Hayatımı mahvettikten sonra böyle güle oynaya yaşayabileceğini mi sandın sen!" Diyerek o da üzerime yürüdü. Gel gel!


"Neyden bahsediyorsun sen be!" Diye karşılık verdim. Yüzlerimiz arasındaki boşluk git gide azalıyordu. "Senin o parayı alman bana soruşturma açtırdı ve men edildim! Şimdi ise işsizim! Sence bu kimin yüzünden!" Diye bağırdı yüzüme doğru. Bakın uyarıyorum çok sakin ve sabırlı bir insan değilim ben. "O sesini kes yoksa ben keserim!" Diye biraz daha yaklaştım. Kollarımda bir baskı hissedince Batu olduğunu anlamak güç değildi. Tek anlamadığım şey ise yüzüme inen sert tokattı. Kafam atılan tokatla sağa döndüğünde toplu olan saçımı bile dağıtmıştı.


"Bir kızımı toprağa gönderdin bir kızımın hayatını da mahvettin! Ne biçim bir insansın sen!!" Diye bağıran Hayriye teyzeyle nevrim döndü. "Al kızını da çık git buradan!!" Diye bağıran bir Batu duydum ama aklımda dönen şeyler sadece Hayriye teyzenin dedikleriydi. Kızımı toprağa gönderdin? Ben? Bunu söyleyenin de yıllardır anne yarısı olarak gördüğüm kadın söylüyordu. Etrafta yine kırılma sesleri gelirken kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Sanırım titriyordumda.


"Şu yeni kızla da bir tanışayım bakalım! Irmak mıydı neydi! Zaten aileni sevmediğini duydum iyi olur tanışmamız!" Demesiyle içimdeki canavarın zincirini serbest bırakmıştı. "Bana istediğini yap ama beni sakın sevdiklerimle tehdit etme. Öğrenemedin mi bunu hala Duygu?" Dedim ve hızla saçlarını yakaladım. "Sana dedim! Seni uyardım! Kaç kere he kaç kere!" Diye bağırdım ve her cümlemde bir yüzüne bir yumruk indirdim. Saçlarımdan çekilmemle karnıma tekme yemem bir olmuştu. Saçlarımdaki elin sahibi Hayriye teyzeden başkası değildi.


"Bu kızımı da sana yem etmem!" Diyip saçımı çekiyordu. Şu an bunlar gerçekten yaşanıyor muydu. Etrafta bir sürü ses vardı ama sadece anı sorguluyordum. Hayriye teyze üzerimden çekildiğinde elimde keskin bir acı hissetmiştim ve bu da acı çığlığımı basmamı sağlamıştı. Bu sefer etraftaki sesler daha da artmıştı ama canımı acısı ile öfkem öyle bir harmanlaşmıştı ki yerden nasıl kalktım ve Duygunun kafasını kırdığı bibloya dayadım anlamamıştım.


"Ne diyeceksin ona! Aileme zarar vermesini mi söyleyeceksin!" Diye bağırarak yüzünü kırık parçalara bastırdım. Acı çığlığı şu an bana sadece zevk veriyordu. "Herkes bilir Duygu! Sende bilirdin ama unutmuşsun! Hatırlatayım!" Dedim ve yüzünü yerde sürükledim. Birileri beni tutmaya çalışıyordu ama onları ittiriyordum. Saçlarımı iyice elime dolayıp kafasını kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. "Canımı yakanın canını yakarım! Hatırladın mı! Sevdiklerime dokunursan seni gebertirim!" Dedim ve hızla kafasını yere vurdum.


Belimden hızla çekilmemle ufak bir havalandım. Etrafta bir sürü ses vardı ama şu an sadece beynimin uğultusunu duyuyordum. "Bırak beni!" Diye bağırıyordum ve beni tutan kişiyi itmeye çalışıyordum. Kafama bir şeyin vurmasıyla zonklayan beynim artık kendini kapatmıştı. Kapatmadan önce duyduğum şeyler ise bağırış çağırışlar ve küfürlerdi.


Gözlerimi araladığımda karşıma yine beyaz bir tavan çıkmıştı. Harika! Yine hastanedeyim! Kafamı kaldırdığımda artan baş ağrım buradayım demişti ve yaşanan olaylar hızlıca gözümün önünden geçmişti. Lanet olası orospu! Yataktan doğrulduğumda odada kimsenin olmadığını gördüm. Yavaşça yataktan kalkıp yerdeki botlarımı ayağıma geçirdim. Geçirirken elimin sızlamasıyla elime odaklandığımda sarılı olduğunu gördüm. Ufak ufak sızlıyordu ama başımın yanında çerez kalmıştı.


Yavaşça yürüyerek banyoya girdim ve aynaya baktım. Hasiktir! Kaşım ve dudağım patlamış, yanağımda ise koca bir kızarıklık vardı. Sıçmışlar ağzıma yalnız. Kendime bakmayı kesip odadan dışarıya çıktım.


Bana arkası dönük bir şekilde duran Cenk abim ve karşısında Kerem abim vardı. Kerem abim beni görür görmez "Gözde!" Diyerek hızlıca yanıma geldi ve ellerini yanaklarıma koydu. "Kalkmaman lazım senin şu an bayılabilirsin!" Diye kızdı. Arkamdan gelen "Gözde!" Diye bağırışla kafamı o tarafa çevirdim ve bana doğru koşan sevgilimi gördüm. Beni görünce bi teklesede hızlıca yanıma adımlamaya devam etti. Onu ilk defa bu kadar farklı görüyordum. O çok..sinirliydi. Arkasından ise Tarığa yetişmeye çalışan bir adet Batu kuşum. Onlar bana yaklaşırken benim gözlerim kararıyordu. Ao. Galiba bayılıcam. Ve bingo. Gözlerim kapanırken yanıma gelmiş sevgilimin kollarına yığılmıştım.


Tarıktan devam...


Ofiste Selimle birlikte oturup sohbet ederken telefonumun çalmasıyla elimdeki kahveyi masaya bıraktım. Arayan kişi Batuydu. Niye beni aradığını düşünmek yerine aramasını cevapladım. "Batu?" Diye seslenmemle Batunun endişe dolu sesi beni ayağa fırlatmıştı. "Tarık! Bak sakin ol ama bilmen gerek! Yani bence bilmelisin! Gözde ağzıma sıçacak ama söy-" sözünü kesip elimde olmadan "Batu geveleme hadi söyle!" Diye bağırdım.


Selim bana 'ne oluyor' der gibi kafasını salladı. Ona elimle bir dakika yapıp Batuya odaklandım. "Lan Keremi ara Keremi! Görmüyorsun mu yüzü gözü kan içinde!" Diye konuşan Cenki duyduğumda kalbim korkudan deli gibi atmaya başlamıştı bile. "Batu! Ne oluyor! Gözdeye ver şu telefonu!" Diye bağırdım. "Aradım onu amına koyayım! Bekliyor hastanede!" Diye beni duymayan Batuyla, korkum sinirle harmanlanmaya başlamıştı. "Tarık! Hastaneye gel!" Diyip telefonu yüzüme kapattı.


Hızla askılığa ilerleyip montumu aldım ve arabaya doğru ilerledim. Hastaneye gel! "Ne olduğunu da söyle bari amına koyayım!" Diye sinirle solurken arabanın kapısını açıp sinirle oturudum. Böyle kullanamazdım. Selim yan tarafının kapısını açıp oturduğunda nefes nefese bana döndü. "Ne oluyor lan söylesene!" Diye yükseldi. "Şu an seni hiç çekemem Selim!" Dedim ve derin nefes alıp arabayı çalıştırdım.


Biraz daha sakinleşmem lazımdı. "Gözdeyi ara!" Dedim kendimi sakinleştirmeye çalışırken. "Tamam arıyorum dur." Dedi ve kısa bir sessizlik oldu. Kafamda dönen şeylerin gerçek olmasını istemiyordum. Daha bir ay olmamıştı kalp krizi geçireli. Bir de yüzü gözü kan demişlerdi! Kafam patlayacak gibiydi artık. Arabadan hızla indiğimde soğuk havayı ciğerlerime doldurmaya çalıştım ama sanki olmuyordu. Omzumda hissettiğim baskıyla gözleri açıp karşımda bana endişeyle bakan Selime baktım. "Kardeşim, açmadı Gözde telefonu. Ne oldu anlat hadi, halin pek iyi değil." Dedi sakince.


Açmamıştı işte. Yine bir şey olmuştu. "Bilmiyorum ki! Batu hastaneye gel dedi sadece! Arkadan Cenk bağırıyordu yüzü gözü kan işinde diye! Şimdi de Gözde telefonu açmıyor! Ne düşünmem gerek hiç bilmiyorum!!" Diye bağırdım. "Tamam, geç sen yana. Gidelim öğreniriz" dedi ve beni yerine oturttu.


Hastaneye ulaştığımızda Batu kapıda bekliyordu. Onun yanına hızla adımlarken bizi farketmişti. Direk ilgilendiğim konuyu sordum "Gözde nerede!" Selimde yanıma ulaştığında Batu hala yüzüme bakıyordu. "Konuşsana!" Diye başırdım bu sefer. "Şu an müşahade-" sözünü bitirmeden hızla içeriye adımladım. Olmuş işte. Kimin ne yaptığını düşünürken her adımımda sinirim katlanıyordu.


Koridorun sonunda Keremleri gördüğümde onlara adımlıyordum ki Cenke benzeyen birinin arkasından kapı açılmıştı ve içeriden Gözde çıkmıştı. Giydiği beyaz kazakta yer yer kan lekelerini görünce "Gözde!" Diye bağırdım. Kafası yavaşça bana dönerken gördüğüm tablo nefesimi kesmişti. Ne olmuştu böyle? Kaşında ve dudağında bantlar vardı. Yanağında ise buradan bile farkedilebilir bir kırmızılık vardı. Adımlarım ona doğru hızlanırken, taptığım o maviliklerin kapanmaya başlamasıyla kalbime bir ağırlık çökmüştü. Yanına ulaştığımda ise gözleri tamamen kapanmış ve kollarıma yığılmıştı.


Kerem odaya geçip "Buraya getir!" Demesiyle Gözdeyi kucakladığım gibi odaya girdim. Yatağa bıraktım ve "Ne olduğunu artık söyleyecek misiniz!!" Diye yükseldim. Kerem hem Gözdeyle ilgilenirken hem de beni yanıtlamıştı. "Duygu kafeyi basmış. Kavga falan çıkmış işte." dedi. Gözde teke tek bir kavgada bu kadar çok darbe almazdı ki? "Sadece Duygu mu?" diye sordum. "Bildiğim kadarıyla öyle. Neden?" diye sordu. "Gözde daha öncede Duyguyla kavga etmişti. Bu kadar darbe alması normal gelmedi." dedim.


Gözdenin gözlerine bakmayı bırakıp bana baktı. Galiba bu ihtimali düşüyordu. "Annesi de oradaymış!" diye konuşan Cenke döndük ikimizde. "Annesi mi?" "Evet. Batu söyledi. Nerede o?" diye etrafına bakındı. Etrafta Batuya dair hiçbir iz yoktu ki Gözdenin mırıldanmasıyla ona döndük. Elim saçlarına giderken "Güzelim iyi misin?" diye sordum. Yeni uyanıyormuşçasına gözlerini kırpıştırıp bana baktı ve "Tarık?" dedi. Yüzünü incelerken kendini gizleyen sinirim yine kendini belli etmişti.


"Abicim kalkma yerinden tamam mı? Ben sonuçlarına bakıp gelicem" dedi ve bize bakıp odadan çıktı. O çıkarken içeri giren Batu hızla Gözdenin yanına geçti. "Niye yaptın be kızım!" diye yükselmesiyle sinirle ona baktım. O sesine sahip çıksa iyi olurdu. "Keyiften!" diye bağıran ve sonrasında dudağını tutan sevgilime sabır dileyerek baktım. "Sakin ol Gözde." dedim sesimin sakin çıkmasını umarak.


"Batu anlat artık hadi ne oldu!" diye bağırdı bu sefer Cenk. "Gördün zaten kavga çıktı işte." dedi kestirip atıp. Sinirle Batuya adımlayacaktım ki odaya orta yaşlı adamın girip "Artık yetmedi mi yaptıkların!" diye Gözdenin üzerine yürümeye çalıştı. Onun önünü Cenkle beraber keserken adam bizi atlatmaya çalışıyordu. Kolundan tutup sinirle ittirdim ve "Yeter lan kimsin sen!" diye bağırdım. Adam öfkeli bakışlarını bana çevirdi "Öldürdüğü ve dövdüğü kızın babasıyım!" diye bağırdı.


"Ben kimseyi öldürmedim!" diye arkamdan bağıran kişi ise Gözdeydi. Oda sanki çok sakinmiş gibi içeriye sinirden kuduran Murat bey girmişti. Hemen karşımdaki adamın kolunu tutup dışarı savurdu ve "Gel sen şöyle!" diyip kapıyı da kapatıp dışarı çıktı. Cenkte hızla babasının arkasından çıkmıştı. Derin nefesler al Tarık! Öğreneceksin birazdan ne olduğunu.


Arkamı dönüp yatakta oturan sevgilime baktım ve yanına ilerledim. Elimi yüzüne götürüp yukarı kaldırıp daha dikkatli baktım. "Anlat bana Gözde. Ne oldu?" diye sakince sordum ve önüne çömelip ona baktım. Dolan gözlerini gözlerime kitleyince "Sarılabilir miyim?" diye sordu. Onun bu haline içim gitse de hayır dedim. "Önce anlat."


Bana olanları anlatırken çoktan çöktüğüm yerden kalkmış oraya buraya dolanıyordum. Camın önüne gelip birazda olsa sakinleşmek için dışarıyı izledim. Komple sorunlu bir aileydi bunlar. Bana kalsa hepsinin icabına bakardım ama Gözde ne derdi bilmiyorum. "Artık sarılabilir miyim?" diye mırıldanan sevgilime hissettiğim onca karmaşaya rağmen yüzümde oluşan gülümsemeyle tek kolumu açıp baktım.


Kollarımın arasına girip bana sarıldığında son bir saatte hissettiğim bütün kötü düşünceleri yok etmişti. Ona sıkıca sarıldım ve artık bağımlısı olduğum kokusunu içime çektim. "Bu sefer ben bir şey yapmadım ama gerçekten." dedi masumca. Anlamıyordu ki. Umurumda olan tek şey onun iyi olmasıydı. "Gözde bir şey yapıp yapmamanla ilgilenmiyorum. Ben sadece senin iyi olmanı istiyorum." dedim kızgınca. Kafasını göğsümden kaldırıp bana baktı. "Biliyorum ama yine de kızma bana" dedi. Sanki bana böyle bakarken kızabilirmişim gibi.


"Şu haline bak be güzelim. Ben sana dokunmaya kıyamazken sana yaptıklarına bak." dedim aldığı tokattan sonra kızarmış yanağını yavaşça severken. "Sonra da kızma Tarık! Nasıl kızmasın bu Tarık!" diye yükseldim.  


Odaya Murat bey ve Cenklerin girmesiyle hep birlikte oturmuş ve bu konuyu mahkemeye taşımaya karar vermiştik. Gözdenin şikayetçi olmayacağını zannediyordum ki öyle olmamış, bana direk avukatım ol demişti. Seve seve kabul edip zaten planladığım davayı açmak hoşuma gitmişti.


Kerem, Gözdenin dinlenmesi gerektiğini söylediğinde ne kadar orada kalmak istesem de beni eve yollamıştı. Selimde, Gözdeye geçmiş olsun dileklerini sunduktan sonra kafeye geçip kamera kayıtları almış be eve geçmiştim. Yarın ilk işim davayı açmak olacaktı.


&&


Diğer bölümde görüşmek üzeree 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%