Yeni Üyelik
47.
Bölüm

29. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Neyse neyse, sakin olabilirim. Tarık yanağıma öpücük kondurup kollarını açtı. En sevdiğim. Elimi sırtıma atıp kopçamı çözünce kollarımdan askıları indirdim. Tişörtün altından sütyenimi çıkartıp Tarığa baktığımda, hiçte az önceki gibi masum masum bakmadığını farkettim. "Gözde napıyosun?" Diye sordu. "Sütyenle yatamıyorum aşkım." Dedim ve kollarının arasına girdim.


Ona sarılmamla vücudunu ufak bi kasılmıştı. "Bence ben içerde yatayım." Diye mırıldanıp yanımdan kalkıyordu ki bunu istemediğimden dolayı bacağımı onun üstüne attım. "Hayır ya. Niye gideceksin?" Diye sordum şımarıkça. "Güzelim zorluyorsun ama." Dedi sakin olmaya çalışarak. Ona bakmaya devam ettiğimde "Gözde sütyen takmıyorsun." Dedi. Yani? "Hani bende insanım ya güzelim, gelip sarılıyorsun bir de." Diye ekledi. Hıııı.


"Ona bakarsan sende üstün çıplak yatıyorsun, ben bir şey diyor muyum?" Dedim sol elimle kaslarını severken. Dokunuşumla elimin altında şişen kasları dikkatimi baya bir dağıtıyor. "Gözde!" Diyerek elimi tuttu. Bakışlarımı onun gözlerine çıkardığımda, bana olan yoğun bakışları etkisi altına girmiştim bile.


"Gözde yemin ediyorum en büyük sınavım sensin." Dedi boğuk sesiyle ve yataktan kalkmaya yeltendi. Bacağım zaten onun üzerinde olduğu için kendimi onun üstüne attım. Artık kucağında ona dönük oturuyordum. "Ben birlikte uyumak istiyorum ama." Dedim ellerim omuzlarında gezinirken. "Benimse aklımda uyumak dışında her şey geliyor şu an. Hadi güzelim zorlama beni. Tek irade sahibi benim ya hani, sikip atma o iradeyi." Dedi ve beni kucağından yatağa doğru bıraktı.


"Peki o zaman! Git sen içeride uyu!" Dedim ve ona kıçımı dönüp uzandım. Ne güzel uyuyacaktık işte. Hala kapı sesi gelmediği için arkamı dönüp, beni izleyen sevgilime baktım. Elinde, çıkardığım sütyenle duruyordu. Gözleri vücudumda gezinirken bir süre göğüslerimde takıldı. Derin bir nefes alıp gözlerini kapatmıştı. "İçeri gitmiyor muydun sen?" Diye sordum.


"Sen yatağımda böyle yatarken mi?" Diye sordu gözleri açıp bana bakarken. "Ne kadar çabuk karar değiştirdin öyle?" Diye sordum doğrulurken. "Sıçtın ağzıma, hala ne çabuk karar değiştirdin diyorsun." Dedi ve sütyeni yana doğru fırlatıp üzerime doğru eğilmeye başladı. Yüzüme yaklaştığında beni öpeceğini sandım ama kulağıma doğru yöneldi. Burnunu sürtme bari be adam. "Artık bende de irade bırakmadın güzelim, tebrikler." Boğuk sesiyle söylediği cümle vücudumda adeta bir titreme yapmıştı.


Burnunu sürüyerek konuştuğu yerden çıkınca alnını alnıma yasladı. Ellerim yüzüne gittiğinde ne olacaksa olsun kafasında dudaklarına yapıştım. Anında karşılığımı verirken geriye doğru uzanmaya başladım. Tarığıda benimle beraber çekiyordum. Zaten üstünde bir şey olmadığı için ellerim çoktan bedenini turlamaya başladı. Onun ellerini de bacaklarımdan yukarıya doğru çıktığını hissediyordum. Dudaklarını dudaklarımdan çekip boynuma doğru bir yol izledi.


Kulağımın dibine geldiğinde "Bu sefer bizi ayıracak bir yemek yok güzelim. Durmalıyız" dedi. Başlıycam şimdi durmana ama Tarık! Sinirle bir nefes verip onu yanıma ittirdim ve üzerine çıkıp oturdum. "Sen durabilirsin sevgilim. Ben şu an durmak istemiyorum." dedim ve dudaklarına yapıştım. Artık resmen kudurmuş olabilirim. Dudaklarımı yavaşça dudaklarından çekip gözlerine baktım. Bir ateş gibi parlıyordu ama durmak istiyormuş. At yalanı öpeyim inananı sevgilim.


Bu sefer dudaklarımı boynuna doğru yönlendirdim. Derin bir nefes sesi duyduğumda çenesinin kenarına ufak bir öpücük bıraktım. Oradan boynuna ilerledim ve ilerlerken öpücüklerimi kesmedim. Her öpücüğümde, vücudu anbean sertleşiyordu. Boynunu öpmeye başlarken kalçamı kasıklarına doğru indirdim ve hissettiğim kıvrıma kendimi bastırdım. Benim kasıklarım sızlarken onun ağzından boğuk bir inleme kaçmıştı.


Elleri kalçamı bulup sıktığında yavaşça üstünden doğruldum ve onun bedenini inceledim. Altımda derin nefesler alan sevgilim, içimde inanılmaz bir his uyandırıyordu. Elleri kalçamdan yukarıya doğru yol alırken sadece gözlerine bakıyordum. Belimde hissettiğim soğuk ellerin varlığı, üşütmek yerine yakmaya başladı. Yavaşça ona doğru eğilirken yüzüne ilerlemek yerine karnına yöneldiğimde gözlerindeki büyüme beni güldürdü.


Dudaklarım kaslarına değdiği anda karnı işe doğru göçmüş, ağzından boğuk bir "Gözde" lafı çıkmıştı. Dudaklarımın yerini dilime devrettiğimde, kas çizgisini yaladım. "Gözde, çok yanlış yerlerde geziyorsun" diyerek başımı kaldırmıştı. "Ben yerimden gayet memnunum hayatım." dedim ve kendimi bu sefer sertleşmiş olan erkekliğine bastırdım. Gözleri anında kapanırken "Hay sikeyim" diye mırıldanmıştı.


Tekrar kaslarına yöneliyordum ki, kendimi onun altında buldum. Bacaklarımın arasında dikilip biraz beni izledikten sonra hızla dudaklarıma yapışmıştı. Dillerimizde aynı hızla buluştuğunda ikimizde boğukça inlemiştik. Elleri karnımdan yukarıya doğru çıkarken benimde tansiyonum çıkıyordu. Bacaklarımın çıplak beline değmesi zaten yeterince kışkırtıcıydı.


Başparmağını göğsümün altında hissettiğimde diğer parmaklarının göğsümü kavraması bir olmuştu. Kendimi tutamadan ağzına doğru inlemiştim. Dudakları boynuma doğru ilerlerken artık dişlerini de tenimde hissetmeye başladım. Ellerim istemsizce omzuna bastırırken tırnaklarımda işin içine girmişti. Kulağımın dibinde duyduğum "Şu vanilya kokun beni bitiriyor" cümlesiyle, kendimin çoktan bitmiş olduğunu anladım.


Üstümde tekrar doğrulduğunda elleri tişörtün uçlarını kavramıştı. Kollarımı kaldırmamla üstümden koparılmış olan tişörtün odanın bir köşesine uçtuğunu gördüm. Ateşi andıran bakışları göğüslerime indiğinde adem elması aşağı yukarı hareket etmiş, bacaklarımın arasındaki sertlik ise daha da sertleşmişti. "Siktir, çok güzelsin güzelim." dedi ve göğüslerime yöneldi. Ondan utanmıyordum, o yüzden biraz rahattım ama rahatlığım göğsümde hissettiğim dudaklarla uçmuştu.


Belim yataktan havalandığında, dudakları göğüs ucuma ilerlemişti. Beynim uyuşmaya başlamıştı işte. "Ahh Tarık!" diye inledim ve saçlarındaki ellerim saçlarını çekmişti. Diğer eli öbür göğsümü ele geçirmişti. Kendimi bacaklarımın arasındaki sertliğe iterken onun boğuk sesleri göğsüme vuruyordu. Elini göğsümden aşağıya doğru kaydırdığında dudakları diğer göğsüme yönelmişti. Göğsüme odaklanayım derken kasıklarımdaki el aklımı kaybetmemi sağlamıştı.


"Tarık!" diye yüksek sesle inlememle "Söyle güzelim." dedi ve elinin baskısını arttırdı. Nasıl söyleyeyim be adam. Elini kasıklarımdan çektiğinde rahat bir nefes almıştım ama elini baksırın içinden tekrar kadınlığıma yerleştirdiğinde çığlık attım "Tarık!". Parmaklarını hareketlenmeye başladığında kafam geriye kaymıştı. Dudakları dudaklarımı kapattığında, parmakları durmuyordu. "Aklımı kaybedeceğim Gözde, sırılsıklamsın ve deli gibi kasılıyorsun" dedi.


Kendimi eline doğru ittirirken iki parmağı girişimde ufak baskılar yapıyordu. "Tarık, dur!" dememle bir anda durup geri çekilmişti. Elini de kasıklarımdan çektiğinde "Canını mı yaktım güzelim?" diye sordu endişeyle. "Hayır. Sadece elinin olduğu yerde olması gereken sensin, bunu söylemek istedim" dedim ve dudaklarına uzandım. Ellerim şortuna gittiğinde önündeki çıkıntıya dokunmamla bu sefer yüksek sesle inleyen taraf o olmuştu.


Elimi şortundan içeri yolladığımda sert penisi beni karşılamıştı. "Siktir! Gözde dur güzelim. Geri dönülmez bir yola giriyoruz." dedi sert sesiyle. Ona cevap vermek yerine penisini parmaklarımla çevrelemeye çalıştım. "Girelim o zaman." Dedim ve penisini sıvazlamaya başladım. Alnını alnıma yasladı ve derin nefesler almaya başladı.


Dudaklarımız buluştuğunda elini altımdaki şorta uzatmıştıki salondan "Tarık, uyudun mu??" Diyen Eylül ablayla gözlerimiz hızla açılıp birbirimize bakmıştık. "Sende duydun mu?" Diye sordu sert sesiyle. "E-evet. Eylül ablanın burada ne işi var?" Diye sordum bende. "Hay sikicem böyle işi, bitmiyorlar bir türlü!" Diyip ellerini üzerimden çekti. Bende ellerimi ondan kurtarırken kapının tıklatılmasıyla hızla ayaklandım ve Tarığın giydiği tişörtü üzerime geçirdim.


"Tarık, uyuyorsan da uyan! Çok güzel haberlerim var! Giriyorum bak!" Diyen Eylül ablayla Tarığa baktım. "Girme abla!" Diye bağırdı. Kapının kolu aşağı inerken Tarık kolumdan tutup beni önüne çekmişti. "Ee uyanıksan ne diye-" diye bize şaşkınca bakan Eylül ablayla bakışmaya başladım. Az önce hiç bir şekilde utanmazken şu an iliklerime kadar utanıyordum.


"Şey, merhaba Eylül abla." Dedim elimi yavaşça kaldırırken. Hala aynı şokla bize bakıyordu. "Abla çık artık şu odadan!" Diye arkamdan tıslayan Tarıkla onu dürttüm. "Biraz daha belli et istersen sevgilim." Diye kızdım ona doğru. Belimden tutup beni kendime doğru çektiğinde kalçamda hissettiğim sertlik yutkunmamı sağlamıştı. "Neyi belli edeyim sevgilim?" Diye sordu. Tamam anladım sevgilim.


"Ben şey, ben...oha...şey çıktım ben." Diyip kapıyı hızla kapattı. Derin bir nefes verip Tarığa döndüğümde, sinirli bir şekilde kapıya doğru bakıyordu. "Rezil olduk Tarık." Dedim utançla. "Niye geldi ki bu şimdi!" Diye kapıya yönelmişti ki kolundan tuttum ve "Nereye böyle Tarık?!" Diye kızdım. Bana baktığında ona önünü işaret ettim ve "Bu halde gidemezsin." Dedim.


Kafasını eğip önüne baktı ve sinirle gözlerini kapattı. "Zaten yarım kalmışım, ne yaptığımı biliyor muyum sence güzelim." Dedi bana bakıp. "Tamam ben çıkayım o zaman, sende sakinleşip gelirsin" dedim ve kapıya yöneldim. Yerden bir şey alıp bana uzattığında, sütyenim olduğunu gördüm. "Giy şunu da öyle çık." Dedi. Üstümdeki tişörtü çıkarttığımda ağzında bir şeyler mırıldanmış ve arkasını dönmüştü. "Zaten gördün sevgilim, utanmıyorum senden dönebilirsin." Dedim ve sütyenimi giydikten sonra tişörtü tekrar üstüme geçirdim.


"Emin ol saatlerce bakabilirim ama senin bu odadan çıkabilmen için bakmamam daha iyi güzelim." Dedi. Hıı, şey tamam. "Başka zamana artık sevgilim." Dedim şımarık bir sesle. "Ablam burada falan dinlemeyeceğim şimdi" diye bana adımlamıştı ki kapıyı açıp kendimi dışarı attım.


Mutfaktan çıkan Eylül ablayla boğazımı temizleyip koltuğa doğru adımladım. "Gözde ben çok üzgünüm ablacım, düşünemedim böyle bir şey." Dedi mahçupça. "Yok Eylül abla, sorun değil özür dileme hiç." Dedim elini tutarken. "Yani sonuçta bende senin bir ablan sayılırım, ay Gözde çok utandım." Dedi elleriyle yüzünü kapatırken. Beni daha çok utandırdığından haberi yoktu galiba.


"Eylül abla asıl utanan benim. Şu konuyu kapatsak ya." Dedim bir umut ve ona baktım. Aaaaa parmağında yüzük var!! "Aaaaa!" Diye çığlık atarak yüzük olan elini tuttum. "Gözde?" Diye yatak odasının kapısı açılınca Tarık bize doğru adımladı. "Ne oldu?" Diye sordu. Eylül ablanın elini tutup Tarığa uzattım ve "She said yes!" Diye sevinçle zıpladım. "Oha harbiden mi?" Diyip o da yüzüğe baktığında Eylül abla elini bizden kurtardı ve yüzünde muhteşem gülümsemesiyle "Görkem bana evlenme teklifi ettii!!" Diye zıpladı.


"Niye buradasın o zaman git onunla kutlasana!" Diye konuşan sevgilime bezgince bakıp dirseğimde karnına vurdum. Bana omuz silkip tekrar ablasına döndü. "Salaksın gerçekten Tarık! Onunla kutlayacaktım ama Irmak sorun çıkartmış o yüzden eve gitmesi gerekti. Bende eve gitmeyeyim dedim bu saatte. Sende kalırım diye düşündüm." Diye kendini açıkladığında, aklıma Irmağın dayak istediğini geldi.


"İyi bok yedin." Diye mırıldanan Tarıkla, Eylül ablaya döndüm ve kocaman sarıldım ve "Tebrik ederim yengelerin Eylülü." Dedim. O da bana sarılıp "Teşekkür ederim görümcelerin ve yengelerin Gözdesi." Dedi gülerek. Gülüştükten sonra ayrıldık ve Tarıkla sarılmalarını izledim. "Neyse tebrik ederim ablacım." Dedi ve onu sarmaladı. "Sağol ablacım, ve kusura bakma." Dedi, son cümleyi kısıkça söylemişti ama duymuştum ki.


Koltuklara geçip oturduğumuzda saat gece ikiye geliyordu. "Uyusak mı artık?" Diye ortaya sorduğumda Eylül abla zaten esniyordu. "Olur ya, dinlenelim biraz. Sen kaçta gideceksin Gözde, abinin dediğine göre Mardine uçacakmışsınız yarın." Dedi. Ayy evet o vardı dimi.


"Ne Mardini?" Diye soran sevgilime döndüm. "Bahsettim ya aşkım dün. Dedem beni görmek istiyormuş, babamlarda hazır oradayken yarın annemle gidelim dedik." Dedim ve Eylül ablaya dönüp "Akşam çıkacağız Eylülüm." Dedim. "Evet bahsetmiştin hayatım, unutmuşum." Diyen Tarıkla ayaklandım ve yatak odasına gittim. Dolaptan ikişer tane pike ve çarşaf çıkartırken "Fazla aldın güzelim." Diyen sevgilime güldüm.


"Yo hayatım fazla değil. Bende içeri Eylül ablayla yatacağım." Dedim ve odadan çıkıp koltuktan yastıkları indiren Eylül ablanın yanına gittim. "Nasıl sende içeride yatacaksın?" Diye sordu. "Gözde sen içeride yatsana, ben burada tek yatarım." Dedi Eylül ablada. Sen buradayken onunla yatamam desem çok mu dürüst olurdum?


"Hayır hayır bende salonda uyuyacağım." Dedim ısrarla. Tarık bir şeyler homurdanıyordu ama onu duymuyordum. "Abla sen geç benim odama, ben burada Gözdeyle kalırım." Diye biraz sinirli sesiyle konuştu. "Sen burada yat o zaman Tarık, gel Gözde biz odaya gidelim." Diyip beni kolumdan tuttuğu gibi odaya götürmüştü. Odaya girip kapıyı kapattı ve bana bakarak güldü "Zaten sinirli biraz daha kudursun." Dedi.


Ona gülüp bende az önce baya hareketli anlar yaşanan yatağa doğru ilerledim. Tarık kapıyı açıp kafasını uzattı ve Eylül anlaya hiçte hoş olmayan bakışlar yolladı. Onun yanına adımlayıp yanağına öpücük kondurdum ve "İyi geceler sevgilim, Hadi git artık ayıp oluyor Eylül ablaya." Dedim son cümlemi fısıldarken. "Asıl onun yaptığı ayıp güzelim, bir de beni kışkışlıyor." Diye tekrar ona baktı. Sonra bana dönüp boynuma yaklaştı ve dudaklarımı uzun uzun boynumu öptü. "İyi geceler güzelim." Dedi ve odadan çıkıp gitti.


Yatağa ilerleyip içine girdiğimde "Bak bak nasıl sırıtıyor birde." Diye benimle eğlenen Eylül ablayla bende eğlendim. Biraz sohbet ettikten sonra kendimizi uykuya bıraktık.


Sabah uyanınca Eylül ablayla beraber kahvaltı hazırlamıştık ve hep beraber kahvaltı yapmıştık. Tarık beni eve bırakınca valizimi hazırlayıp annemle karşılıklı kahvelerimizi içmiştik. Şimdi ise uçakta annemle beraber köye uçuyorduk. "O Zerrin denen kadından uzak dur tamam mı kızım." Diye bugün ellinci uyarısını yapan anneme döndüm.


"Elli kere söyledin annem, tamam dedim ya." Diye güldüm. "Olsun kızım, elli bir olsun isterse. Biliyorsun geçen neler olduğunu." Diye konuştu kaşlarını çatarken. Haklıydı. Berdele gidiyordum az kalsın. "Tamam anne. Merak etme yanına bile yaklaşmayacağım onun. Hatta babamlardan başka kimsenin yanına yaklaşmayacağım." Dedim ikna edercesine.


Uçaktan indiğimizde bizi Gökay almaya gelmişti. "İkizim diğer yarım." Diyip bana kocaman sarılmıştı. "İki günde neden özledim ben seni?" Diye sordum şakayla. "Çünkü diğer yarınım yavrum." Dedi ve yanağımdan makas aldı. "Hadi çocuklar evde özlem giderirsiniz. Piştim burada çok sıcak hava hadi.!" Diyip bizi azarlayan annemle arabaya geçip klimayı oldukça düşük sıcaklıkta açıp evin yolunu tuttuk.


Köşk gibi bir yere geldiğimizde şokla Gökaya döndüm "Burası bizim ev deme sakın" diye konuştum şokla. Kahkaha attıktan sonra "Bu daha ne ki" dedi ve arabadan indi. "Dediklerimi unutma kızım!" Diye annem son ikazlarını yapıp, arabadan indi. Bende arabadan indiğimde koca kapı açılmış, babam bana doğru gülümseyerek adımlamıştı. Onu görmemle bende koşarak ona ilerledim. Kolları beni sardığında saçlarıma öpücük kondurdu. "Hoşgeldin güzel kızım." Dedi.


"Hoşbuldum baba. Burası ne çok büyük böyle." Diye köşke baktığımda, dediğime gülüp "Gel hadi içeri geçelim." Dedi ve elimi tutup içeriye adımladı. İçeriye girmemizle dört bir yandan zılgıt sesleri duymamla birazcık ürkmüş olabilirim. Etrafıma şaşkınca bakarken önümde babamın 30 yıl sonraki versiyonunu görünce, dedem olduğunu anladım.


"Bi xêr hatî neviyê min ê delal" dediğinde babama döndüm. Kürtçe bilmiyorum ne yapayım. "Hoşgeldin sevgili torunum dedi kızım." Demesiyle dedeme dönüp gülümsedim ve eline uzanıp öptüm. Etrafta yine zılgıtlar çalarken, dedemin yanında duran yaşlı kadına yöneldim. Babannem büyük ihtimalle. Onunda elini öptüm ve tekrar babamın yanına geçtim.


Herkes bahçede kocaman sedirle oturmuş beni izliyordu. Bende Hakan abim ve Cenk abimin arasında oturuyordum. Bu kadar bakış hoşuma gitmesede, sonuçta ilk defa görüyorlardı. "Ne de güzel maşallah Yeşim. Koruyup kollamak lazım kızımızı." Diyen kadına döndüm. Yok asla hatırlamıyorum kim olduğunu. "O ne demek öyle Sultan!" Diye çıkışan anneme döndüm bu sefer.


Hakan abime yaklaşıp "Abi kim bu kadın?" Diye sordum. "Zerrinin kız kardeşi abicim." Dedi memnuniyetsiz bir şekilde. Iyy tipini sevdiğim. "Kızma kız hemen. Yalan mı? Maşallah serilmiş serpilmiş." Diyip beni süzen kadına bu sefer Kerem abim "Uzatma istersen yenge!" Diye tısladı. Bence bizimkiler burada hiç mutlu değil.


Koca bahçede yankılanan kapı sesiyle bana bakan kadınlardan biri "Git bak bakalım kızım kimmiş? Evin kızı sensin sonuçta." Demişti. Annem yine yerinde kıpırdanmaya başladığında yine tartışma çıkmasın diye yerimden kalkıp kapıya ilerledim.


"En azından çok durmayacağız burada." Diye mırıldanırken kapıyı açtım.


Karşımda bana gülümseyerek bakan on kişi görünce hafifçe geriledim.


"Navê te Gözde ye?(Adın Gözde mi)" Diyen kadınla ona anlamsızca baktım. Gözde demişti. Adımdı. Adımı sordu herhalde. Kafamı evet anlamında sallayınca arkasındaki çocuğa, sanırım bu da oğluydu, gülümsedi ve bana tekrar döndü. Kapıyı açıp onları buyur ettiğimde hepsi sırayla girmeyle başlamıştı.


Az önce benimle konuşan kadın elini bana uzattığında, ona saygısızlık olmasın diye öptüm. Yanındaki adamında elini öptükten sonra diğerlerine baktım. Altı tane adam bana dikkatle bakıyordu, arkalarındaki üç kadında fısır fısır konuşuyorlardı. Az önceki kadın bana tekrar yaklaşıp


"Le buke, em ê te bigirin."(Gelin, seni götüreceğiz) dedi. İltifat mı ediyordu acaba? Ona gülümsediğimde, yüzündeki gülümseme daha da arttı. Yanımdan geçip bahçeye doğru adımlarken önümde o adamlardan biri durdu "Bi xêr hatî jina bedew."(Hoşgeldin güzel kadın) dedi. Yav anlamıyorumm!!! "Anlamıyorum ki ne diyosunuz!" Diye sinirle mırıldandığımda bana gülümsedi.


"Ben Yağız. Ve hoşgeldin dedim." Diyerek elini bana uzattı. Heee. Ulan madem Türkçe biliyorsun niye konuşmuyorsun. Elini tutup "Bende Gözde. Hoşbuldum ve sizde hoşgeldiniz. Buyrun içeri geçin." Diye ona bahçeye doğru yol gösterdim. Uzunca bana bakıp ilerlemeye başladığında derin bir nefes verdim. Artık eve dönebilir miyiz ya.


Bahçeye tekrar geçtiğimde annem bana kötü kötü bakıyordu. Ona 'ne yaptım' der gibi baktığımda bana abimlerin yanını göstermişti. Hızla eski yerime oturduğumda abimler direk elimi tutmuştu. Onlara gülüp arkama yaslandım ve karşıma baktım. Az önce gelen aile itinayla beni süzüyordu. Sanki ilk defa kadın görüyorlar tövbe tövbe ya.


Az önce gelen aileden en yaşlı olan adam bana bakıp


"Qehweya te tune?" (Kahven yok mu?) dediğinde bezgince abimlere baktım. Onlar ise kaşlarını çatmış adama bakıyorlardı. Ne dedi ne dedi? Küfür mü etti bize? Hakan abim sinirle öne doğru eğilip "Hûn ê bi qehweyê çi bikin?" (Ne yapacaksın kahveyi?) dedi. Oyyy seni ne de güzel oldu kürtçe konuşunca. Aşık oldum. Cebimin titremesiyle elimi abimden çektim ve telefonumu çıkarttım. Şakşuka Tarık yazısıyla elimde olmadan güldüm. Adını hala değiştirmemiştim.


Onu aramayı unuttuğum aklıma gelince abimin arkasına saklanarak telefonu cevapladım. "Aşkımm unuttum ben seni aramayı." Dedim üzgünce. "Merak ettim be güzelim. Neyse olsun hadi, tanışma faslı olduğu için çok bir şey demeyeceğim." Dedi. "Aşkım şu an bahçedeyim bizimkilerle, çok önemli bir şey yoksa sonra arasam seni?" Diye sordum. Telefonla konuşuyordum ama yükselen sesleri de duyuyordum tabi. "Ne oluyor orada? O sesler ne?" Diye soran sevgilimle kafamı abimin arkasından çıkardım ve bahçeye baktım. "Bilmiyorum ki sevgilim. Herkes Kürtçe konuşuyor zaten, ama şu an gergin bir ortam var." Dedim.


Cenk abim hariç bizim aileden herkes ayaklanmış yeni gelen insanlara bakıyorlardı. Yanımdaki Cenk abim de hışımla ayağa kalkıp "Ezê te bikujim!" (Seni öldüreceğim) diye bağırıp adının Yağız olduğunu öğrendiğim adama atıldı. Kimse abimi tutmazken, gelen misafirlerdeki adamlarda abime atılmıştı. Onlarında atılmasıyla bu sefer herkes birbirine girmişti. Kadınların çığlıkları havada uçuşurken bende onlara katılmıştım. "Aşkım kavga çıktı ben seni arıycam." Diyip telefonu kapatacakken Melih yavrum yanıma koşmuştu.


"Abla koş hadi!" Diyip beni sürüklemeye çalıştı. "Melih ne oluyor! Hem dur şu kavgayı ayıralım!" Dedim ve ondan kurtulup kavgaya yöneldim. "Abla hayır dur! Karışma sen!" Diye bağırdı. O sırada telefondan Tarığın "Gözde!" Diye bağırmasını duydum. "Sevgilim konu ben değilim, iyiyim ben." Dedim. Arkamdaki gürültü büyüyünce kafamı oraya çevirdim.


Yağız abimleri atlatmış bana doğru gelirken ona kaşlarımı çattım. Hep bunun yüzünden olmuştu. "Ne dedin az önce de karıştırdın her yeri!" Diye bağırdım. "Ez ê bi te re bizewicim!" (Seninle evleneceğim) Dedi ve beni dizlerimden tutup omzuna attı. "Ne yapıyorsun be bırak beni!" Diyip kafasına vurmaya çalıştım. "Baba! Abi!" Diye çığlık atıp dikkatleri bize çektim. Melih yavrum, beni omzuna atan Yağıza yumruk attığında ona şaşıramadan beni omzundan bıraktı. Bıraktığı gibi bende ona yumruk atarken Hakan abimin bize doğru geldiğini gördüm.


Hani şu kırmızı görmüş boğalar olurdu ya, heh işte onu onla çarpın. Geldiği gibi Yağıza kafayı gömerken, elimde olmadan "Oovv" dedim. Kırıldı kesin bir yeri. "Gözde!" Diye bağıran Tarığa tekrar yöneldim. "Aşkım son-" "Allahın emri peygamberin kabriyle, Gözdeyi kendime istiyorum.!" Diye bağıran Yağızla cümlem yarım kaldı ve kulağımı sağır eden "Ne diyor lan o!" sesini duydum. 


Diğer bölümde görüşmek üzeree🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Düşüncelerinizi paylaşın lütfen😘😘😘


Loading...
0%