Yeni Üyelik
49.
Bölüm

30. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

İçeri girdiğimizde içeriside dışarıdan farksız soğuktu. "Ben şömineyi yakayım güzelim sende poşetleri yerleştir istersen." Dedi. O şömineye odun atmaya başlayınca bende poşetleri kapıp mutfağa geçtim. Yerleştirme işi bittiğinde evin içi biraz daha ısınmıştı. Evin içinde göz gezdirdiğimde ekstradan sadece lavabo olduğunu gördüm. Mutfak ve salon bir arada, bir banyo ve kiler vardı. "Yatak odası yok mu hayatım?" Diye sordum.


Şöminenin başından kalkıp "Var güzelim, kilerden girişi var sadece." Dedi. Şaşkınca kilere girdiğimde gerçekten de bir kapı olduğunu gördüm. İçeri girdiğimde salon gibi buradaki mobilyalarda beyaz çarşaflarla örtülüydü. "Tarıkk, hayatım oturmadan önce bir temizlesek mi acaba?" Diye sordum. "Olur güzelim." Diye salondan bağırmıştı.


Evi güzelce temizledikten sonra koltuğa çökmüştük. "İlk sen duş al istersen güzelim." Diyen sevgilimle oturduğum yerden kalktım ve "Olur hayatım, bana eşya verir misin yoksa ben mi karıştırayım?" Diye sordum. "Zaten çoğunlukla benim eşyalarım güzelim, sen bakabilirsin." Dedi. Üstüme bir pijama takımı alıp banyoya geçtim ve güzelce yıkandım.


Ben üstümü giyinip salona geçtiğimde Tarık banyoya geçmişti. O da çıkıp giyindiğinde yanıma gelmişti. "Gel bakalım kollarıma." Dedi ve kollarını açıp beni davet etti. Hiç ikiletmeden kollarının arasına girdim ona sıkı sıkı sarıldım. "Teşekkür ederim." Diye mırıldandım. Elleri belimi ve saçımı severken "Ne için?" Diye sordu. "Her şey için. Beni oradan aldığın için, yanımda olduğun için ve beni sevdiğin için." Dedim.


Eliyle çenemden tutup başımı kaldırdığında "O ne demek öyle? Tabikide her zaman senin yanında olacağım güzelim, bununla ilgili bir daha teşekkür etme. Ayrıca aynı durumda ben olsam sen de aynı şeyi yapmaz mısın?" Diye sordu. Yapardım tabiki. Gözlerine uzun uzun baktım ve "Yapardım tabiki." Dedim. Başımı elinden kurtarıp göğsüne koydum. Kalp atışlarını duymak beni rahatlatıyordu.


Uzun süredir düşündüğüm duygularımı dile getirmenin zamanıydı belki şimdi. "Tarık." Diye mırıldandım göğsünü severken. "Efendim güzelim?" Diye sordu hala saçlarımı ve belimi severken. "Ben galiba sana aşık oldum." Dedim bir anda. Kulağımın altındaki ses sıklaşınca yüzümde bugün bütün olanlara inat bir gülümseme oluşmuştu.


"Söylemesene şöyle bir anda güzelim." Diye sitem ettiğinde kıkırdadım ve başımı göğsünden kaldırdım. "Zaten seni seviyordum ama ilk başlarda bu kadar yoğun duygular hissetmiyordum. Şimdi sana baktığımda bile kalbim böyle minik minik hızlanıyor." Dedim. "Gözde." Diyip derin bir nefes aldı ve elini yanağıma getirip okşadı. "Ben zaten seni ilk gördüğümde o gözlerin tarafından işgal edildim güzelim. Tek olan gelişme gün be gün sana kapıldım ve artık sensiz bir an düşünemez oldum. Şimdi sen gelmiş bana sana aşık oldum diyorsun ya, seni böyle içine saklayıp orada tutmak istememi sağlıyorsun. Sen bana ne yaptığının farkında mısın acaba?" Dedi.


Konuşurken ona doğru eriyen kalbim onun hisleriyle yoğrulmuştu. Beni tekrar sarmaladığında gözlerimi huzurla kapattım ve "Seni seviyorum." Diye fısıldadım. Uykuya dalmadan öncede duyduğum şey de ona söylediğim gibi "Seni seviyorum." Cümlesi olmuştu.


Yazardan devam...


Gözdenin gitmesinin üzerinden altı saat geçmişti ve Soyhan ailesi bahçede kara kara düşünüp, oturuyorlardı. Murat bey, kızıyla konuşmanın verdiği ağırlıkla çöktüğü koltuktan kalkamadı. Yeşim hanım ise gözü yaşlı bir şekilde eşine bakıyordu. Nasıl tahmin edemediğini, engel olamadığını anlamaya çalışıyordu.


Abi tayfası ise sinirle Zerrin yengelerine bakıyorlardı. Gözde aşağıya konuşmaya gelmeden önce, Zerrin yengeleri dedelerini doldurmuş, onunda babalarına bağırmasına sebep olmuştu. Murat bey ise her şeyi üstüne gelmesiyle sinirlerine hakim olamamıştı. Elbette bunun arkasına sığınacak birisi değildi. Yaptığı yanlışın büyüklüğünün ve getirisinin farkındaydı. Canını bile verebileceği kızı, ona açtığı yaranın derinliğinden ve onu ne kadar incittiğinden bahsetmişti. Bu Murat bey için, dayak yemekten daha beterdi.


"Şu kadını öldüresim var varya!" Diye tekrar yükselen Çınarın içi soğumuyordu. Kardeşi, koca bir hayal kırıklığı ile konaktan çıkıp gitmişti. Ona ulaşamıyorlardı da zaten. Güvende olduğuna emindi ama yanında olmadıktan sonda bir anlam ifade etmiyordu onun için. Yanında sürekli onu görmek istiyordu. Deli gibi sataşmak ve onunla uğraşıp onu delirtmek istiyordu. Kardeşiyle böyle anlaşıyordu ve bu durumdan ikiside şikayetçi değildi. Onun, kızınca büyüyen gözleri şu sıra en büyük haz aldığı şey olmuştu.


"Kaçtı dimi doldurup doldurup! Elbet geleceksin sen buraya Zerrin, elbet geleceksin!" Diye sinirle konuştu Yeşim hanım. Ailesiyle uğraşanla o kat ve kat uğraşırdı. "Haber yok mu hala oğlum?" Diye sordu Zidar bey. "Sen konuşma hiç dede!" Diye Cenk tepki göstermişti.


Zidar bey kaşlarını çakıp torununa döndü "Ne diyorsun sen evlat! Ben ne yapmışım?" Diye bağırdı. "Sen doldurdun babamı dimi?" Diye kardeşine destek olmuştu Keremde. Biliyordu dedesini. Kulağına fısıldayan babaannesi ve yengesi yeterdi bu aileyi karıştırmak için. "Ben kimseyi doldurmadım! Kaç yaşında adamım işim olmaz benim doldurmalarla! Hem o takatı kardeşine baban attı, ben değil evlat!" Diye noktaladı sözlerini.


"Ben kızıma tokat falan atmadım!" Diye oturduğu yerden fırlayan Murat bey, bakışları üstüne çekmişti. "Eyi yaptın sen oğul. Kız kısmına çok yüz verilmez. Zaten sen büyütmemişsin edep, adap bilmez birine benz-" diye yaşanan olayı savunan Berivan hanımı, Yeşim hanım kesmişti. "O lafını bilde konuş Berivan hanım! Benim kızım hakkında yorum yapmak senin haddine değil!" Diyerek kocası gibi ayaklanarak bağırdı.


"Görüyor musun aldığın karıyı Murat! Bu ne ki kızı ne olsun?! Dua edin de peşine gittiği adamdan gebe olmasın! Nerede görülmüş adama, aileyi seçmek!" Diye o da yükselmişti. "Babaanne! Kimin hakkında konuştuğunu bil de konuş!" Diye Hakanda sabrının sonuna gelmişti.


"Haydi kalkın! Eve gidiyoruz!" Diye son sözünü söyleyen Murat beyi, bu sefer oğlu tarafından susturulmuştu. "Eve gitsek ne olacak? Gözdeyi mi göreceğiz?" Diye alayla konuşan Gökaya döndü bu sefer bakışlar. Haklıydı Gökay. Gözde evde değildi ki.


"Viiii bir de o herifle mi kalıyor?" Diye dizlerini döven Berivan hanımla Yeşim hanım patlama raddesine gelmişti. "Sustur şu anneni Murat! Elimden bir kaza çıkacak yoksa!" Diye tısladı.


"Ehh yeter! Ananızla ne biçim konuşursunuz siz! Adını bile siz koymadınız o kızın! Yabancı ellerde büyümüş etmiş, hem Zerrin dedi bana, Yağıza kuyr-" sözünü kesen bu sefer ailenin en küçüğü Melih olmuştu. Ailenin en küçüğü olması konağı sesiyle inletmeyeceği anlamına gelmiyordu. "Sus artık dede! Ablam hakkında iyi de olsa bir şey demeyeceksin! Henüz tanımıyor olabilirsin ama o kulağına fısıldayanlardan daha iyi benim ablam merak etme!" Dedi. Sonra da hızla eşyalarını toplamak için odasına çıktı.


Ablası hakkında böyle konuşan, düşünen insanları ailesi olarak görmeyecekti. O yüzden burada işi de yoktu. İçinden ablasını aramak istesede yapamayacağını biliyordu. Sürekli Tarık abisini arayıp rahatsız etmek istemiyordu.


Soyhan ailesi bir hışımla konaktan çıkınca bu saatte bilet bulamayacakları ve uçuş izni alamayacakları için üç sokak ötedeki kendi evlerine doğru yola koyuldular. Normalde bu evde yaşıyorlardı ama Gözdeyi merak ettikleri için büyük konağa geçmişlerdi. Buna pişman olsalarda iş işten geçmişti artık.


Evlerine gelip oturduklarında yine sessizlik hakimdi. "Aradı mı ablan bir daha oğlum?" Diye sordu Murat bey. "Hayır baba bir daha aramadı. Bende aramaya çekiniyorum." Dedi Melih. "Ben çok meraklandım Murat, söylemedin de ne konuştuğunuzu, nasıl şimdi içim içimi yiyor." Diye gözlerini tekrar doldurmuştu Yeşim hanım.


"Ağır konuştu anne. Gözde bu biliyorsun. Canı yandı ve can yaktı." Diyen Kereme döndüler bu sefer. "Bana dedi ki; küçükken dizlerindeki yaraları kapatamamışım ama şimdi kendi açtığım yarayı kapatabilirmişim. He bir de yarabandı bu yarada işe yaramayabilir baba dedi. O an ölmek istedim Yeşim. Ben bunu nasıl yapabildim! Elim kırılsaydı da yapmasaydım!" Diye gözyaşlarına boğuldu Murat bey. Yeşim hanımda duyduklarıyla gözyaşlarını tutamazken kocasının yanına gidip ona sarıldı.


Çocuklarının ise gözleri çoktan dolmuştu. Babalarını ilk defa böyle ağlarken görüyorlardı. Elbette babaları da ağlardı bunu biliyorlardı ama asla yanında onlar varken ağlamazdı, hep dik duran bir baba profili çizmek için yalnız anları kollardı. "Eh be hayatım. Ne diyeyim ben sana. Tamam başırdın ettin de çocuğa niye el kaldırdın?" Diye sordu Yeşim hanım eşinin saçlarını bir çocukmuş gibi severken.


"Bilmiyorum Yeşim. Babam bir sürü şeyler dedi, Gözde beni babası olarak görmüyormuş, beni her şeye değiştirirmiş falan bir sürü şeyler zırvaladı. Gözde de bana Tarık geliyor dediğinde, aklım uçtu gitti. Çocuğa niye el kaldırdım inan bilmiyorum." Dedi gözyaşları içinde. Hepsi gözleri dolu dolu birbirine bakarken Melihin telefon sesi o sessizlikte yayıldı. "Tarık abi arıyor." Diye hepsini bilgilendirirken telefonu açtı. Cenk abisinin uyarısıyla sesi dışarı da vermişti.


"Alo Tarık abi?"


"Alo Melih nasılsın aslanım?" Diye kısık sesle konuşan Tarıkla, Melih soruyu yanıtladı.


"İyi gibiyiz işte. Ablam nasıl? Siz nasılsınız?" Diye sordu.


"İyi diyelim Melih. Ben merak etmeyin diye aradım. Gözde uyuyor şu an, uyumadan önce söyledim ama pek konuşmak istemedi." Diye üzgünce konuşan Tarıkla, Murat bey kendine tekrar küfürler yağdırdı.


"İyi mi peki Tarık abi?" Diye tekrar sordu Melih.


"Evet dedim ya aslanım sorun yok. Biraz üzgün o kadar." Dedi.


"Haber verdiğin için teşekkürler Tarık abi." Diye minnetle konuştu bu sefer.


"Teşekkürlük bir durum yok Melih. İstediğin zaman arayabilirsin tamam mı. Sakın çekinme aramak için." Diye abileri gibi konuşan Tarıkla, Melih abi takımına en üstten eklemişti Tarık abisini.


"Tamam Tarık abi ararım."


"Aşkım kiminle konuşuyorsun?" Diye uykulu bir ses duyduklarında, Gözde olduğunu anlamışlardı ve yüzlerinde büyük bir gülümseme oluşmuştu.


"Melihle konuşuyordum güzelim, geldiğimizde aramadık merak etmişlerdir. Sen niye uyandın ses mi yaptım?" Diye soran Tarıkla, Soyhanlar onların sohbetini dinlemeye başlamıştı.


"Yok senin yüzünden değil aşkım, çişim gelmişti. Melih ne diyor? Ne yapmışlar? Babam nasılmış?" Diye peş peşe sorular soran Gözde, yine bir gülümseme oluşturmuştu. Murat bey ise kızının onu sormasıyla hem sevinmiş, hemde yerin dibine girmişti.


"Konuş güzelim, kapatmadık telefonu."


"Alo Melih? Orada mısın ablacım?" Diye onunla konuşan ablasıyla telefonu kendine doğru çekmişti.


"Alo abla. Buradayım. Ne yapıyorsun? Seni çok özledim. Geleyim mi bende oraya?" Diye düşündüğü bütün soruları sıraladı.


"İyiyim ablacım Tarıklayım dediğim gibi. Bende seni özledim ama gelemezsin/-Gelsin güzelim atayım hemen konum-Hayır Tarık olmaz. Yolda bir şey falan olur,tövbe tövbe-Ben alırım onu evden-Tarıkk!-İyi tamam demedim bi şey-/Neyse, ablacım olmaz, seninle döndüğünüz zaman görüşürüz ancak" diyen ablasıyla biraz üzülmüştü. Ama ablası haklıydı ne yapacaktı orada ki.


"Peki o zaman abla. Eve ne zaman döneceksin?" Diye sordu.


"Bilmiyorum ki./-Tarık, eve ne zaman döneriz-Sen ne zaman istersen güzelim-Çok kalmayalım o zaman, zaten yeni açılış yaptın-Gözde! Güzelim işten yana bir sıkıntı yok Selim halledecek dedim-Olsun. Hem benimde açılışım olacak, bütün işleri Batuya yıkarsam beni kafeye almaz-/ İki güne döneriz ablacım." Dedi.


"Bizde yarın döneceğiz. Bu akşam izin ve bilet bulamazdık." Dedi Melih.


"Siz niye dönüyorsunuz ki? Bir şey mi oldu?" Diye endişeyle konuşan Gözdeyle, ellerini söylememesi için sallayan Hakan abisine bakıp "Yok abla bir şey olmadı. Sen yoksun ya o yüzden." Diye geçiştirdi.


"Hıı tamam siz bilirsiniz. Şey Melih, bir şey sorucam?"


"Sor abla." Diye merakla soruyu beklediler.


"Babam iyi mi? Yani şey iyidir tabi ama gerçekten iyi mi?" Diye sordu. Murat beyin içi yanarken gözyaşları tekrar hareketlenmişti. Hala kendisini merak eden kızı, içinde oldukça büyük yara açıyordu.


"Değil abla. Babam ilk defa bizim yanımızda ağladı." Diye gerçekleri söyleyen Melih, hepsinin sinirli bakışlarının esiri olmuştu.


"A-ağladı mı?" Diye titrekçe konuşan kızını duyan Murat bey, oğlunun elinden telefonu çekip almıştı.


"Nasılsın kızım?" Diye sesini toparlamaya çalışmıştı ama taraklı sesi her şeyi ele veriyordu. "Ben iyiyim baba. Sen?" Diye mırıldanmıştı. "Ben, bende iyiyim." Demişti ama telefondan duyduğu hışırtılarla "Murat bey?" Diyen Tarığı duymuştu. Kızı onunla konuşmak istemiyordu.


"Murat Bey, Gözde biraz hava almaya çıktı. Müsaitseniz sizinle konuşabilir miyiz?" Diye sordu Tarık.


"Tarık bak, bugün sana öyle bir tepki vermek ya da el kaldırmak istememiştim, kaf-"


"Murat bey onu sonra konuşuruz. Ben sizinle Gözde hakkında konuşmak istiyorum. Erken dönecekseniz eğer bence buraya gelmelisiniz. İyiyim diyor ama pek iyi değil. Sizde iyi değilsiniz tabiki. Burada bir kaç gün geçirin beraber. Sizde isterseniz tabi?" Diye sordu.


Murat bey alayla gülüp "Bugün beni yerin dibine gömmekle kararlısınız sanırım." Dedi.


"Hayır ben-"


"Biliyorum Tarık, açıklama hiç kendini. Olur dediğin gibi yaparız, sen konum atarsın Melihe. Ararım ben gelince."


"Tamam Murat bey. Başka bir şey yoksa?" Diye kapatmak için sorduğunda, Murat bey en azından birinin gönlünü alayım bari diyerek


"Tarık, bunu söylemek benim için zor olsada, söylemem gerek. Sana güveniyorum ve kızımın seninle olmasından da rahatsız değilim." Dedi.


Bunu zaten bilen Tarığın içine yine de su sepilmişti.


"Biliyorum Murat bey. Bugün ki olayın isteğiniz dışı gerçekleştiğini bildiğim gibi bunu da biliyorum." Dedi.


"İyi çokta yaklaşma sen kızıma yine de!" Diye homurdandı ve telefonu Tarığın yüzüne kapattı.


Ailesi ona şaşkın gözlerle bakarken "Çokta yüz vermemek lazım." Dedi ve uyumak için odasına çıktı. Ailenin geri kalanıda odalarına çekildiğinde günün ağırlığından dolayı uykuya teslim olmuşlardı.


Gözdeden devam...


Babamla konuştuktan sonra tekrar kendimi güvende hissettiğim kolların arasındaydım. "Açılış için heyecanlı mısın güzelim?" Diye sordu sırtımı severken. "Tabiki heyecanlıyım. Ne giysem bilemedim ama sevgilim. Bana yardımcı olur musun?" Diye sordum. Annemle bi bakalım demiştik ama hepsini beğendiğimiz için sinirlenip boşvermiştik. Sadece birini beğenmek istiyorduk.


"Olurum tabii. Yalnız seçtiğim şeye karışmanı istemem." Dedi. Kafamı kaldırıp ona baktığımda bana gülümseyerek baktı. "Ne demek karışamazmışım?" Diye doğruldum bacaklarım belinin yanındayken. Ellerini belime yerleşirken "Ne anladıysan o güzelim. Benim açılıştaki elbisen gibi bir şey istemiyorum mesela." Dedi.


"Gayette güzeldim Tarık, nesi varmış o elbisemin? Ayrıca öyle bir şey düşünmüyorum zaten. Böyle bol dekolteli bir şeyler düşünüyorum." Dedim son cümlemi tamamen sallarken. "Yo yo yo. Öyle bir şey yok." Dedi ve o da üstünde benimle birlikte doğruldu. Sırtını yatak başlığına dayamış beni izlemeye başladı. "O gün beni ne kadar etkilediğini bilsen şaşırırdın. Sana kapılmaktan konuklarımla ilgilenemedim." Dedi eğlenerek.


"Yürü be oradan! Her masaya beni de götürdün Tarık. Misafirlerimle ilgilenmedim diyemezsin." Diye çıkıştım. "Bu aklımın sende olduğunu değiştirmez ama güzelim." Dedi belimi okşarken. Erirdim ki. "Deme şöyle şeyler." Dedim ve kafamı göğsüne koydum. Kafamın titremesiyle güldüğü anladım.


"Çok seviyorum kızım seni." Dedi ve beni sıkı sıkı sardı. Bende onu sarmalarken kıkırdadım. "Bende seviyorum seni be şakşuka Tarığım." Dedim. "Değiştir şu ismi güzelim ya. İnsan sevgilisine şakşuka der mi?" Diye tatlı tatlı kızdı. "Bizde böyle aslanım." Dedim sesimi kalınlaştırıp. Kahkahası odayı doldururken "Eyvallah güzelim." Dedi.


Yatakta uyku konumuna gelirken ben hala üstünde yatıyordum. Bundan şikayetçi olmadığı için hiç kalkmaya yeltenmemiştim. Pazar günü açılışım vardı ve o gün aynı zamanda Tarığın doğum günüydü. Eylül abla kafeye geldiğinde laf arasında söylemişti. O güne öyle güzel bir plan yapmalıydım ki benden önceki doğum günlerine, doğum günüm dememeliydi. Aklımda farklı planlar vardı ama hangisini yapardım bilmiyorum. Ne de olsa beş gün kalmıştı, en iyisini ayarlayacaktım.


&&


Diğer bölümde görüşmek üzeree🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnn, öpüldünüzz😘😘


Sizce Gözdenin Tarık için planladığı doğum günü nasıl olacak? Fikirlerinizi alayım 🥰


Loading...
0%