Yeni Üyelik
50.
Bölüm

31. Bölüm

@merida_xx

Eve dün akşam babamla beraber dönmüştük. Tarıkla rüya gibi bir iki gün geçirmiştik. Onunla olmak beni çok mutlu ediyordu. Hele o iki gün adeta enerji depolamış ve öyle dönmüştük. Babamın kulübeye geleceğini öğrendiğimde istememiştim. Ona olan kırgınlığımı bir kenara bırakmıştım o yüzden kulübeye gelmesine gerek görmemiştim. Beni dinlemişler miydi peki? Hayır.


Kulübede kalmasakta abimlerle gittiğimiz çiftliğe gitmiştik ve orada vakit geçirmiştik. Aramızdaki durumu çözmüş sayılırdık. Pişmanlığını sürekli dile getirip hissettiriyordu. İsteyerek olmadığı için bende fazla uzatmamıştım. Dün akşam eve geldiğimizde, bize meraklı gözlerle bakmışlardı. "Çay demliyorum!" Diye bağırıp mutfağa geçmemle hepsinin derin nefes verişi mutfağa kadar ulaşmıştı.


Şimdi de Batuyla beraber kafeye geçiyorduk. Bugün kafeyi denetlemek için geleceklerdi. Eğer hijyen denetimini başarıyla atlatırsak önümüzde hiç bir engel kalmıyordu. "Son iki gün kaldı." Diye sevinçle ona döndüm. "Dur yavrum bugünü de bi atlatalım, sonra sevineceğim." Diye hevesimi kursağımda bırakmıştı.


"Geçeceğiz ki niye öyle dedin?!" Diye kızdım. "Totem yaptım karışma." Diye çıkıştı bana. "Öyle desene salak." Diyip güldüm ve kafeye gitmeyi bekledim. İçeri girdiğimizde arkamızdan Akın ve Ece de gelmişti. Onları çağırmamıştım ki. "Siz niye geldiniz?" Diye sordum direk. Akın gülerek ellerini havaya kaldırdı ve "Sakin ol patron. Sizi yalnız bırakmak istemedim. Eceyle de kapıda karşılaştık." Dedi. Ne kadar geçeceğimizi bilsem de, galiba biraz gergindim.


"Bende o sebeple geldim ama istersen gidebilirim." Diye masumca konuşan Eceye döndüm. "Kusura bakmayın arkadaşlar, biraz gerginimde. Neyse hoş geldiniz o zaman. Son bir göz gezdirme yapalım, zaten onlarda gelir şimdi." Dedim ve hepimiz bir yere dağılıp göz gezdirdik. Her şey gayet iyiydi. Mutfak pırıl pırıl parlıyor, malzemeler gıcır gıcır, koku desen mis gibi kahve kokuyor, ee tamam müthiş işte.


Kapı sesiyle hepimiz mutfaktan çıkıp gelen kişiye baktık. "Mert?" Diye ona yöneldim. "Günaydınn. Gözde burası ne güzel olmuş böyle. Sana burayı ayarlamamam lazımdı." Diye konuştu etrafı süzerken. "Günaydın günaydın da, denetçiler gelecek birazdan hadi git." Dedim ve onu iteklemeye başladım.


"Dur bi Göz-" "Merhaba, denetlemek için gelmiştik ama doğru yer mi burası?" Cümlesiyle Merti itmeyi bırakıp, gelenlerin karşısına geçtim. "Evet evet burası. Hoşgeldiniz buyurun." Dedim ve onları içeriyi gösterdim. Merte kötü bakışlarımı yollarken bende adamların peşinden ilerledim. Mertte benim peşimden geliyordu.


Denetçiler ile biraz sohbet ettikten sonra ayaklanmışlar ve kafeyi denetlemeye başlamışlardı. Heyecanla Batunun koluna yapışıp omzunu ısırdım. "Gidelim mi bizde?!" Diye sordum. Omzunu benden kurtarıp "Saçmalama istersen! Akın yardımcı olur hem. Bu arada Mertin burada ne işi var?" Diye sordu. Onu cevapsız bırakıp Mertin yanına adımladım. "Sen sormadan söyleyeyim, kafeyi merak ettiğim için geldim ve denetçilerin geleceği bilmiyordum." Dedi masumca. "İyi tamam. Sence geçecek miyim ya, çok heyecan yaptım şu an!" Diye yerimde hareketlendim. "Sakin ol, gayet güzel yapmışsın kafeyi, bir sorun çıkmayacak rahat ol." Diye beni sakinleştirdi.


Çalan telefonumu, adamlar mutfaktan çıkmadan cevapladım. "Alo aşkım, hızlı hızlı konuş lütfen. Denetçiler geldi çünkü." Dedim. "Onun için aradım güzelim, gittiklerinde ara beni. Sakin ol ayrıca, öpüyorum." Dedi sonlara doğru gülerken. "Öptüm aşkım görüşürüz." Diye kapattım bende. Telefonumu ve Merti masada bırakıp mutfağa, adamların yanına yöneldim.


Yarım saat geçtikten sonra onayı kapmıştık. Sevinçle zıplamamak için zor duruyordum. Batuyla gerekli belgeleri imzalarken Mert el kol yapıyordu. Ona merakla baktığımda telefonumu işaret ediyordu ama denetçilerin soru sormasıyla onu boşverdim. Belge işleri de bi on dakika sürdükten sonra onları göndermiştik. He es geçmeden söyleyeyim kafenin adını Bex koymuştuk. Kısa ve öz. Bir anda aklımıza gelmişti ve öyle karar vermiştik.


"Oldu be sonunda oldu!" Diye bana sarılan Eceye bende sarıldım. Birbirimizi tebrik ettikten sonra masalara çöktük. Karnım acıkmaya başladı galiba, "Acıktınız mı?" Diye sordum hepsine. "Hadi yemeğe gidelim o zaman." Diye atılan Merti durdurdum ve "Size meşhur sandviçlerimden yapayım o zaman." Dedim ve mutfağa ilerledim.


Tarığı aramak için telefonu açtığımda zaten yarım saat önce aradığını gördüm. Aramayı tuşladım ve açmasını bekledim. O sırada hazır olan malzemelerden işime yarayacakları çıkarttım. "Alo?" Diyen sevgilimin sesini duyunca oluşan gülümsememle "Alo aşkım napıyosun?" Diye sordum. "İyiyim güzelim, toplantım vardı ondan çıktım az önce. Sen ne yaptın? Hallolmuş galiba izin işi?" Diye konuştu. "Umarım iyi geçmiştir aşkım. Evet izin işini kaptıkta sen nereden biliyorsun, Batu mu söyledi yoksa?" Diye sordum sosumu hazırlarken.


"Mert." Diye söyleyince yaptığım işi bıraktım. Mert mi? "Mert mi? O ne alaka aşkım?" Diye sordum. "Bilmem. Seni aradım ve o açtı, müsait değilmişsin." Dedi. Dedi de sesi biraz sinirli gibi geldi sanki. Aklıma Mertin el koy yaptığı gelince ne zaman aradığı hatırladım. "Aa evet hayatım. Belgeleri imzalıyorduk o sırada. Telefonum masadaydı, gerçi aç dememiştim ama neyse." Dedim ve jambon dilimlemeye başladım.


"Anladım güzelim. Şey o niye gelmiş peki?" Diye sordu. "Kafeye bakmaya gelmiş aşkım, aslında kovacaktım da adamlar gelince kovamadım. Öyle yani, şimdi atıştırmalık bir şeyler hazırlıyorum. Karnımız acıktı, sen yedin mi bir şeyler?" Dedim ve sandviçlerimden birini hazırladım. "Neyine bakacakmış ki sanki? Neyse, yok güzelim daha yemedim afiyet olsun size. Çıkışta gelirim almaya bekle beni." Dedi ama bi huzursuz çıkmıştı sesi.


"Ee gelsene aşkım işin yoksa. Sana da bir şeyler hazırlarım hemen. Hatta Selimi de al gel. Zaten kalabalığız biraz tanışır Selimde onlarla." Diye onu davet ettim. "Kalabalık derken?" Diye sorduğunda ikinci sandviçimi de kenara aldım.


"Batu, Akın, Ece, Mert ve ben işte hayatım. Selim tanışmamıştı aa gerçi sende tanışmadın dimi?" Evet, henüz tanışmamışlardı. Gelirse tanıştırırdım ya da açılışa kalırdı. "Mert hala orada mı?" Diye sert sesini duyduğumda tanıştırma hayalime iğne batırmıştı. "Evet aşkım burada. Niye sordun?" Diye merakla sordum. Bugün Merte kafayı biraz takmış gibiydi.


"Tamam geliyoruz o zaman güzelim. 10 dakikaya sendeyim." Dedi ve telefonu kapattı. Telefonu şaşkın bakışlarımla tezgaha bıraktım ve sandviçlere odaklandım. On beş dakika sonra iki elimde de dolu sandviç tabaklarıyla içeriye girdim. İçeriye girmemle kapıdan giren sevgilimi görmem bir olmuştu. Tabakları Batunun eline tutuşturup sevgilime doğru ilerledim. Çatık olan kaşları beni görünce normale dönmüş ve yüzünde yine güzel bir gülümseme oluşmuştu.


Yanına ulaşıp kollarımı boynuna doladım ve "Hoşgeldinn." Dedim. O da bana sarılırken dudaklarını boynumda hissettim. "Hoşbuldum güzelim" dedi ve derin bir nefes alıp öpücük kondurdu. Geri çekildiğimde yanağına koca bir öpücük bırakıp elini tuttum ve masaya doğru ilerledim. "Bende hoşbuldum mu yengelerin balı?" Diye triple konuşan Selime baktım. "Sen hep hoşbulursun Selim, yapma böyle." Dedim gülümseyerek.


"Neyse bir şey demeyeceğim, çok açım şu an sonra yemek falan vermezsin." Dedi. Ona şaşkınca bakıp "Manyak cidden." Dedim ve masaya yerleştirdim. "Evet, sizi sevgilim ve arkadaşıyla tanıştırayım. Sevgilim Tarık, bu da arkadaşı Selim." Diyerek onları tanıttım. "Merhaba ben Ece, burada kahvelerden sorumlu kişiyim."


"Merhaba ben de Akın. Yeni mezun bir aşçıyım ve burada da yemeklerden sorumluyum." Diye tanıtan Akınla tanışıp bakışlarını Merte çevirdiler. "Biz zaten  Tarıkla tanışmıştık, Selimdi değil mi?" Diye Selimle de tanışılmıştı.


Sandviçlerimizi yerken güzel oldukları iltifatları kıçımı kaldırıyordu. Kalksındı. "Yani bunları satışa sunacaksınız?" Diye ağzındaki sandviçle konuşan Selime, gülerek baktım. "Evett. Satılır mı sence?" Diye sordum. "Bence yok yok gider varya. Senden alıp bende mi satsam acaba?" Diye konuşan Merte kısık kısık baktım. Kaşınıyordu. "Satar tabi güzelim. Çok lezzetli olmuşlar eline sağlık." Diye şakıyan sevgilimin yanağından öptüm.


"Afiyet olsun aşkım. Akın sana da öğretirim bu sosu ona göre çalışmalar yaparsın sende." Dedim. "Olur olur hallederiz" dedi ve suyumu yudumladı. "Sen şimdi, Gözdeyle aynı mutfakta mı çalışacaksın? Yazık sana be Akın, sevmiştim seni." Diye beni bugün bilmem kaçıncı kere gömen Selime döndüm.


"Senin bugün benimle derdin ne?" Diye sordum. "Yeni hobimsin yengelerin balı." Dedi ve öpücük attı. "O ağzını sevdirtme bana istersen." Diye çıkışan sevigilime doğru yaslandım. Zaten bir kolu arkamdaki sandalyedeydi. "Sanki ne yaptım!" Diye omuz silkip Akına döndü. "Bu varya, kesin yeni mezunsun diye aldı seni işe." Diye beni doldurmaya çalıştı. Ama unuttuğu bir şey var ki zaten alırken bunu Akına söylemiştim.


Akın kısa bir kahkaha atıp "Öyle zaten abi. Bana görüşmede dedi zaten 'sen yeni mezunsun paraya ihtiyacın vardır, asgari olarak başlatırım seni' diye. Açık sözlü bir patrona sahibim, aşırı iyi." Dedi ve tekrar güldü. Bu sefer masadakilerde ona katılmıştı.


"Harbiden mi?" Diye gülerek bana dönen Merte baktım. "Tabikii de. Ticari zekamı kullanmam lazımdı. Ama ilerleyen aylarda zam yaparız." Dedim bende gülerek.


"Zaten iyi vereceksin ki patron onu sonra konuşuruz." Akının söylediği ile hızla Batuya döndüm. "Ne kadar veriyoruz biz Akına?" Tekrar gülüşürlerken "Verebileceğimiz en cüzi miktar yavrum rahat ol." Dedi. "İyi o zaman." Diyip kafamı tekrar sevgilimin omzuna koydum ama bu sefer yumuşaklık değilde sertlikle karşılaştım. Kafamı kaldırıp ona baktığımda Merte baktığını gördüm. Merte döndüğümde ise göz göze gelmemizle bakışlarını kaçırdı. Ne oluyordu şu an??


Elimi karnına indirip kazağının üstünden kaslarını sevdim. Bakışları Mertten bana ulaşınca, gözlerindeki bakışlar yumuşamıştı. "İyi misin sevgilim?" Diye fısıldadım. "İyiyim güzelim." Dedi ve alnımı öptü. Kafamı tekrar göğsüne yasladım. Kısa bir sohbetten sonra hepimiz evlere dağılmıştık. Beni Çınar abimler almaya gelmişti ve ayak üstü Tarıkla sohbet etmişler, sonra ayrılmıştık.


"Açılışa geleceksiniz dimi baba?" Diye sordum. Şu sıra onlarda epey yoğun tempoda çalışıyorlardı ve bazen eve geç geliyorlardı. "Geleceğiz kızım. O günü tamamen boşa aldık." Dedi. "Tamam iyi o zaman." Dedim ve yorgunluktan koltukta yayılmış uyuklayan ikizime döndüm. "İkiz kuşum, bitmişsin sen ne bu hal?" Dedim ve kafasını yavaşça bana çevirmesini izledim. Gözleri bile yorgun yorgun bakıyordu.


"İki toplantıya girdi ya sıçıldı ağzına." Diye gülen abime baktım. "Demesene ikizime öyle. Daha yeni yeni alışıyor çalışma temposuna." Diye Gökayı korudum. "Ayrıca iki değil dört." Diye mırıldandı ve gözlerini yumdu. Kıyamam kii. Kafasını tutup dizlerime yatırdım. Hiç itiraz etmeden dizlerime kuruldu ve gözlerini kapattı. Ellerimi saçlarına atıp usul usul okşadım. "Ulan kalksana kızımın dizinden! Bizde yoruluyoruz burada." Diye çıkışan kıskanç babama güldüm ve Gökayın saçlarını sevmeye devam ettim.


"Eve gidince beni de yatırma dizine de, bak ne yapıyorum gör." Diye tısladı Çınar abim. "Sen iste yeterki abi, uyuturum bile." Dedim. Arabayı kullandığı için arkaya dönemiyordu ama şaşırdığını hissetmiştim. Normalde onu terslerdim ama şimdi sevesim gelmişti. "Allahım kardeşimin bu sürümü hep kalsın çok amin." Diye söylendi. Bir elimi omzundan önüne uzatıp el hareketi çektim ve "Nah!" Dedim. Gülüp elimi öptü ve "Bende seni çok seviyorum abicim." Dedi. Hepimiz kıkırdayıp gülerken bizi bozan şey Gökayın horlaması olmuştu.


Eve geldiğimizde Gökayı zorla kaldırmış ve odasına götürmüştük. Annem bugün eve biraz geç geleceği için yemek işini ben devralmıştım. Babamlar yıkanmam için odalarına geçmişlerdi. Ben yemekleri hazırlarken evin geri kalanı da eve gelmişti. Onlarda duş alıp ineceklerini söylediğinde bende yemek işini bitirmiştim. Masayı da kurduktan sonra kafamı merdivenlere uzatıp "Yemek hazırrr!" Diye bağırdım.


Melih yavrum gelip sarıldığında onun saçlarını karıştırdım. "Sen mi yaptın abla hepsini?" Diye sordu masayı incelerken. "Evet ablacım ben yaptım. Parmaklarını yiyeceksin birazdan" dedim. "Abla bir şey sorabilir miyim?" Diye benden ayrılıp masum masum baktı. Kesin bir şey isteyecek. "Sor bakalım." Dedim ve sandalyeme oturdum. O da yanıma oturup bana döndü "Açılışa arkadaşlarımı da davet edebilir miyim?" Diye sordu çekinik bir şekilde. Yiaa salak. "Et tabii ablacım. Kaç kişi davet edeceksin söyle ama bana tamam mı? Ona göre ikramlık hazırlayacağım çünkü." Dedim yanağından öperken.


"Çağırayım mı gerçekten?" Diye bana koca gözleriyle baktı. Evet demedim mi ben? "Evet ablacım çağırabilirsin." Dedim tekrar. Gözleri dolu dolu bana sarıldığında ufak bir şok yaşadım. Bu kadar sevinecek ne vardı ki bunda? "Çok teşekkür ederim abla. Seni çok seviyorum." Dedi. "Yavrum sen iyi misin? Bu kadar sevinecek bir şey değil ki bu." Dedim ona bakmak için kendimden uzaklaştırdım.


"Benim için büyük bir şey abla. Artık herkes ablam olduğunu öğrenmiş olacak." Dedi. Ulan. İçim bi tuhaf oldu. Onu kendime çekip sarıldığımda o da kollarını belime sarıp kafasını göğsüme koymuştu. "Tam bir veletsin." Dedim ve başının üstüne öpücük kondurdum. "Diyen kişi de başka bir velet." Diyip kafamın üstüne öpücük konduran Cenk abime baktım. Gülümseyip yerine geçtiğinde Melihte benden ayrılmıştı. Herkes masaya yerleştiğinde yemekleri Melih yardımıyla servis ettim.


Sakince yemek yerken abimlere döndüm ve "Abi sizin çağıracağınız birileri var mı?" Diye sordum. "Ben bir kaç dost çağırırım her halde kızım. Hem senin için de iyi olur." Diyen babama kafa salladım. "Olur baba çağır. Siz abi?" Diye abimlere döndüm.


"Canı çağırırım bende abim sadece." Cenk abime bakıp "Ben onu çağırdım zaten." Dedim. "Aa, söylemedi hiç bugün?" Diye konuştu. "Unutmuştur belki. Gelecekmiş ama öyle söyledi" dedim. Kafasını sallayıp yemeğine odaklandı. "Bende Erkutları falan çağırırım abim." Diyen Hakan abimi de onayladım.


"Görkemleri de çağırdın dimi güzelim?" Diyen doktorumu da onayladım. "Evet abi. Babamlarla beraber gelecekler. Hatta Mehmet amcalarda gelecek." Dedim. Bir gün sonra neredeyse koca bir aile yemeği olacaktı. Hepsini arayıp çağırdığımda seve seve katılacaklarını söylemişlerdi.


"Kaç kişi olucaz peki?" Sorusuyla Çınar abime döndüm. "Bilmiyorum abi, aşağı yukarı 150 kişi falan olur. Müdavim müşterilerim de gelmek istediler çünkü." Dedim. Kapı sesi duyulduğunda annem odaya giriş yapmış ve "Kurt gibi açım." Demişti. "Gel anne üstünü çıkarmadan önce yemek ye." Dedim ve ona servis açtım.


"Günün nasıldı hayatım?" Diye ilgiyle soran babama döndüm. Nasıl da güzel bakıyordu anneme. Tarıkta bana böyle bakıyordu işte. Saatlerce izlenilesi. "İdare eder diyelim hayatım. Aa kızım yarınki davete bir kaç arkadaşımı çağırsam sorun olur mu?" Diye bana baktı. Yemeği önüne bırakıp "Çağır tabi annecim sorun değil." Dedim. "Ayy yarın gururla bir gerileceğim ki Murat. Kızımız kafe açıyor, çok gurur duyuyorum güzel kızım seninle." Dedi. Ona öpücük attım ve yemeğe odaklandım.


Yemek faslıda bitince salonda çaylarımızı yudumlamış ve odalarımıza çekilmiştik. Kendimi uykuya teslim ederken açılıştan ziyade Tarık için hazırladığım sürprizi düşünerek uykuya daldım.


Artık o gün gelip çatmıştı. Hem açılış partisi hem de Tarığın doğum günüydü. Gerçi doğum günü yarındı ama gece yarısından sonra da onunla olacağım için bugün diye kabullendim. Sabah kıyafetimi de alıp kafeye gelmiştim. Akın ve Ece de erkenden geldiğinde ikramlıkları hazırlamaya başlamıştık. Yaklaşık beş saat süren hazırlık bitmiş ve Eceyle beraber odada hazırlanıyorduk.


"Heyecanlı olmam normal mi şu an?" Diye saçına maşa yapan Eceye baktım. "Keşke normal değil diyebilsem. Bende çok heyecanlıyım." Dedim ve saçlarımı savurdum.


Hazırlık işini bitirdikten sonra içeriye girdik. Şu an sadece babamlar vardı. O yüzden onlara doğru adımladım. Serhat amca ve Ayla teyzeyle koyu bir sohbetteydiler. "Beylerr, keyfiniz yerinde bakıyorum da?" Diye babamın koluna girdim. Babam kolunu bana sarıp alnımı öptü. "Yerinde birtanem. Mustafa babanlar ne zaman gelecekmiş?" Diye sordu. "Birazdan gelirler...ve geldiler bile." Diye yanlarından tüyüp kafenin dışında gördüğüm arabalara ilerledim.


Paltosuz bir şekilde arabadan inen sevgilim kısa süreli nefesimi kesmişti. Baştan ayağa siyah giyinmişti ve o yeşil gözleri parlak parlak bakıyordu.


Bana yaklaştığında yine her zamanki gibi tek koluyla beni belimden sarmaladı ve boynuma yöneldi. "Yine çok güzelsin güzelim." Dedi ve soğuk havaya rağmen tenimi yakan bir öpücük kondurdu. Zaten boynunda olan başım sayesinde bende bir elimi boynuna koyup diğer tarafına sıcak bir öpücük kondurdum. "Sende çok şıksın sevgilim" dedim. Belimdeki eli sıkılaşırken kulağıma doğru "Öpesim var güzelim, babanların yanında beni sınama." Dedi ve yanağımı sert bir öpücük bıraktı. Ah be sevgilim bu gecenin sonunda olacakları bilsen eminim şimdiden eve gitmek isterdin.


Tarığı bırakıp babamlara ve Mehmet amcalara yöneldim. Babamlara sıkı sıkı sarıldıktan sonra, Mehmet amcalara da aynı şekilde sarılmıştım. Hülya teyze beni sıkıca sarmalayıp "Güzel kızım benim, çok mutluyum sizin adınıza." Dediğinde Tarıkla ilişkimizden bahsettiğini anladım. Onunla sohbet işimiz bittiğinde el ele duran abim ve Eylül ablayı gördüm. Kolar adım onlara gidip onları iki kolumun arasına aldım. "Ya siz evlenecek misiniz bakayım." Diye şakıdım.


"Şımarma hemen." Diye kızan abime göz devirdim ve Eylül ablaya döndüm ve "Düğününde beyaz giyeyim de kudur yengelerin Eylülü." Dedim gülerek. Sözlerim herkesi güldürürken bana kötü bakışlar atan Eylül ablanın yanağından makas aldım. "Bayılıyorum şu kıza hayatım. Çok komik bir kız ya. Böyle enerji saçıyor etrafa." Diye abime dönüp konuştu.


Gülüşerek içeriye girdik ve babamların yanına adımladık. Selim ve diğerleri de geldiğinde onları abilerimle ve Emre abiyle tanıştırdım. Hepsi kaynaşmış gibiydi ve bu beni mutlu ediyordu. Misafirlerim yavaş yavaş gelirken hepsiyle ilgilenmeye çalışıyordum. İkramlıklar aralarda gezerken herkesi göz hapsine alıyordum. Belimi saran elle kendimi rahatladığım kokuya yasladım.


"Sen fazla mı gerginsin acaba?" Diye kulağımdaki sese döndüm. "Çok mu belli?" Diye sordum. "Evet. Niye bu kadar gerildin ki güzelim? Zaten herkesi tanıyorsun." Dedi. Mantıklı konuşuyorsun ama işe yaramıyor be aşkım. "Bilmiyorum ki. Gereksiz gerginim işte. Sen ne yaptın bugün? Konuşamadık pek." Diye tamamen ona döndüm. "Evdeydim güzelim. Bizim çocuklar geldi onlarla takıldık, sonrada buraya geldim zaten." Dedi.


"Şey pardon ama, Gözde bunları da servis edeyim mi hediye olarak geldiler." Diye elindeki tabağı gösteren Eceye baktım. Yeşil yeşil cupkekler. "Kim göndermiş?" Diye sordum. "Kağıt mutfaktaydı galiba dur getireyim." Dedi ve tabağı bırakıp mutfağa ilerledi. Cupkeklere bakarken kimin yollayacağını düşündüm. Erikli cupkeklere benziyordu. Bir tanesi tadayım bari. Tarıkta birini ağzına attığında yavaşça çiğnerken kaşları çatılmaya başlamıştı. Kötü müydü?


Birini ısıracakken elimi tuttular. Evet tuttular. Tarık benim elimi tutmuş, Mertte onun elini tutmuştu. "Kivili bu!" "Kivili olabilir!" Diye aynı anda yükselmişlerdi. Onlara şaşkınca bakıp cupkeke baktım. Kim bana hediye olarak kivili cupkek yollardı ki? Cupkeki geri bırakırken Tarık, elinin üstündeki Mertin elini savurmuştu. Selimin "Ao" dediğini duymuştum ve yanımıza gelmişlerdi. "Hava mı alsak biraz?" Diye Tarığa soran Volkana döndüm.


Elif koluma girmiş ve kulağıma doğru "Çocuğu yok edebilir, onu buradan uzaklaştırsan iyi olur." Demişti. Tarıktan mı bahsediyorlardı? Bakışlarımı Tarığa çevirdiğimde gerçekten de Merte hiçte iyi bakmadığını gördüm. İşin garibi Mertte, Tarığa kötü kötü bakıyordu. Tarığın yumruk olan elini tutup dışarıya doğru yönelttim. Elini açıp elimi kavradı ve hızlı adımlarla dışarıya yöneldi. Kafamı çevirip Batuya baktığımda, gülümseyip kafasını olumlu anlamda salladı. Anneme baktığımda da aynı tepkiyi alınca bende Tarığa ayak uydurdum.


Onlara söylemiştim. Yani daha doğrusu Tarığın doğum gününü kutlamak için erken ayrılacağımı biliyorlardı. Sadece biraz daha erken olmuştu ama olsundu. Çıkmadan hemen önce Eylül ablayada baktığımda başparmağını kaldırmış ve beni onaylamıştı. Kimse tarafından rahatsız edilmek istemiyordum bugün.


Dışarıya çıktığımızda durup sakince nefes aldı. Alnındaki damarın atışı buradan bile fark edildiğine göre gerçektende çok kızgındı. Neye olduğunu daha çözemedim ama bulacağım. "Aaaa Tarık bey merhaba" diye ciyaklayan fareye döndüm. Ay fare değilmiş. Bu kadının burada ne işi var??!! Tarıkta bakışlarını gökyüzünden kadına çevirince bi şaşırdı. Haklı tabii. Elin emlakçısının burada ne işi var!!


Kadın son derece amacına uygun bir şekilde kıvırtarak yanımıza geldi. Niyeyse içimde tuhaf bir his var. "Hayırdır Defne hanım?" Diye sordum. Bakışlarını nihayet sevgilimden bana doğru çevirdiğinde, beni şöyle bir süzdü. Kesinlikle o tuhaf hissin öfke olduğunu anladım. "Merhaba" dedi ve tekrar sevgilime döndü. "Tarık bey, hani açılışınıza beni de davet edecektiniz aşk olsun. Benden kaçamadınız ama, bakın ansızın karşınıza çıktım." Diye kendi kendine gülmeye başladı.


Gülerken elini sevgilime doğru uzatınca elini havada yakaladım. "Bak Defne, seni üçe beşe katlamak istemiyorum o yüzden o eline, koluna ve diline sahip çık!" Diyip elini ona doğru savurdum. "Birini tutuyorum diğeri kuduruyor arkadaş!" Diye karşıma dikilen Selime baktım. "Siz gidin artık ya hadi." Diye yanıma gelen Sunaya baktım. "Bende burası sen al Tarığı git." Dedi kulağıma doğru. Tarık hiç bir şey demeden arabaya doğru ilerliyordu, tabii elindeki benimle beraber.


&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%