Yeni Üyelik
52.
Bölüm

32. Bölüm

@merida_xx

Üstümü giyindikten sonra aynada klasik kendime maşallah deme serüvenimi tamamlamış ve aşağıya adımlamıştım.


Aşağıya indiğimde annem masayı hazırlıyordu. Ona doğru yaklaştım ve "Günaydınlar Yeşim hanımm" dedim. Bana döndüğünde şaşkınca bana baktı "Sen ne ara geldin kızım?" Diye sordu. Tabii gece eve gelmediğim için sabah karşısında beni görünce şaşırmıştı. Haklı kadın. "Çok olmadı annem. Bir saat falan olmuştur ancak." Dedim ve ona yardım etmeye başladım.


"Ben gelmezsin diye düşünmüştüm. Baban ve abinlere de öyle dedim. Tarık sinirle çıkınca onunla gitti diye yalan söyledim ama yalan gerçek oldu." Diye elini beline koydu ve beni söyle bir süzdü. "Evet, Merte sinirlendi baya. Biraz fazla hatta" dedim ve bende kollarımı göğsümde bağlayıp ona baktım.


"Sakinleşti o zaman?" Diye sordu şüpheyle. Ahanda anladı işte. Yerimde hafifçe kıpırdanıp "Evet, zaten çok sinirli bir yapısı yok" diye yalan sıktım. Bok yoktu. Biraz daha orda dursak, çeşitli olaylar olurdu net. "Hıımmmm." Dedi ve bana yaklaşmaya başladı.


"Dediğimi unutma güzel kızım. Babaanne olmak için henüz gencim." Dedi ve saçını savurup ekmek sepetini aldı. Bu konuyu annemle konuşamayacaksam kiminle konuşacaktım ki. Belki Batu olurdu ama şu an annemle uğraşmak daha cazipti. "Tüh desene o zaman" dedim ve sepeti elinden alıp masaya doğru ilerledim. Arkamdan "Hiii!" Diye tepkisini duyunca biraz gülümsedim.


"Kızım yoksa?" Diye yanıma koşturunca sadece kafamı salladım. Beni utandırmamak için bir şey söylemediğinde onunla gerçekten her şeyi konuşabileceğimi hissettim. Olması gerektiği gibiydi yani. Sessizce masayı kurmaya devam ederken "Gözde" diye seslendi. Ona baktığımda "Teşekkür ederim kızım." Dedi ve sonra ilgiyle "İyisin?" Diye sordu. Ona sıcak bir gülümseme gönderip "İyiyim annecim" dedim ve bir daha bu konuyu açmadan sohbet edip masayı kurma işini bitirdik.


Masaya oturduğumda annem "Kızım hikaye paylaşmamışsın doğum günü için" diye sordu. Aaa evett. "Doğru anne unuttum ben onu" diyerek telefonumu çıkarttım ve Selimin bizi çektiği bir fotoğrafı hikayemde "İyi ki💚" diye paylaştım.


Anneme telefonu çevirip gösterdiğimde fotoğrafı inceleyip "Ayy Gözde, çok güzelsiniz annecim" dedi ve masaya tıklattı. İçeriye esneyerek giren ikizime döndüm. Yavrum yine giymiş takım elbisesini uyukluyordu. Kendini yanıma bırakıp kafasını omzuma yasladı. "Günaydın diğer yarım" dedi ve yine esnedi. "Günaydınn da sen neden uyanamadın hala Gökay?"


"Gece fazla kaçırmışım yavrum" dedi ve doğrulup, annemle hazırladığımız gözlemelere uzandı. "İyi de açılışta içki yoktu ki?" Dedim ona bakarken. "Sen gittikten sonra bende arkadaşlarla bir şeyler içmeye gittim ikiz, o yüzden kafamda filler tepişiyor" dedi ve çayından höpürdetti.


Batu kuşuma dün için büyük bir teşekkür borçluydum kesinlikle. Tamam bende kapanış saatine yakın çıktım ama sonuçta benden sonraki kısımla o ilgilenmişti. "İyi yapmışsınız yavrum o zaman" dedim ve yanağından öptüm. Diğer fertler de masaya geldiğinde herkes haftaya hazır bir şekilde dinçti. Günaydınlar havada uçuşurken kahvaltıya başlamıştık.


"Ee nasıl buldunuz bakalım açılışı, dökülün!" Dedim hepsine bakarak. Kerem abim "Olması gerektiği gibi, mükemmeldi abicim" dedi ve bana öpücük attı. Ona gülümserken yan tarafımdan "Abla, arkadaşlarım sana aşık oldu haberin olsun" diye gülen Melihe döndüm. "Yapma ya?" Diye sordum. Dört beş arkadaşını getirmişti ve hepsiyle tek tek tanışmıştım.


"Evet cidden. Hatta Güven, keşke 5 yıl önce doğsaydım diye dua ediyordu" dedi. "Şu sarışın olann?" Diye çatalımı hafifçe ona eğdim. "Evet o" dedi. "Ya anne ben onlara asla benden küçükler diyemem. Gördünüz mü dün? Hepsi neredeyse benimle aynı boyda, ve ben onlardan 4 yaş büyüğüm" diye isyan ettim. Sonra abimlere dönüp "Bütün uzunluk genlerimi siz almışsınız, sizi affetmeyeceğim!" Diye çıkıştım.


Dediklerime güldükten sonra babam "Sen geç geldin herhalde kızım akşam?" Diye sordu. Hıııı. Anne? "Evet baba, hatta sabaha karşı geldim" diye gerçekleri söyledim. "Ee tabi, o kadar bulaşığın içinden çıkamamışsındır" diye bacağımı dürten ikizimle, kafamı olumlu anlamda salladım. "İlk Tarıkla vakit geçirdik, ki sinirliydi zaten görmüşsünüzdür. Sonra da kafeye döndüm" diye biraz yalan sıktım.


"Ee anne sen demedin mi gelmeyebilir diye? Arasaydın keşke abim gelirdim seni almaya" diyen Cenk abime baktım. "Ben dedim abi anneme öyle de diye. Kaçta biteceği belli değildi sonuçta, o yüzden öyle istedim. Ayrıca Tarık bıraktı beni eve" dedim ve ağzıma kaşar peyniri attım. Klasik olarakta bir tane Hakan abime uzattım.


"O da bekledi o saate kadar?" Diye sormadan hemen önce tabi. Sadece kafamı sallamakla yetindim. "O niye o kadar sinirliydi?" Diye soran babama döndüm. "Merte sinirlendi baba ya. Benden hoşlandığını falan bile düşündü bi ara" diye konuştum ve annem hariç hepsi bir ağızdan "Öyle zaten" dediler. Yediğim peynir neredeyse boğazıma kaçacaktı ki son anda öksürmemle kıl payı yırtmıştım. "Helal ikizim helal" diyip sırtıma yine de vuran Gökaya döndüm. sonra kafamı hepsine çevirip "Saçmalamayın!" diye çıkıştım. Mert kaç yıllık arkadaşımdı.


Yine senkronize bir şekilde omuz silktiklerinde "Ciddiyim saçmalıyorsunuz siz. Kaç yıldır arkadaşınız onunla." dedim. Kerem abim ellerini birleştirip bana doğru eğilirken "Abicim, biz erkekler arkadaş ayağına yatmayı çok severiz" dedi ve tabağına bir gözleme daha aldı. "Hala söylüyorum saçmalıyorsunuz. Batu da mı öyle!" diye kendimi savundum. Hepsi tekrar aynı anda "Batu farklı." demişti. Farklı söyleyen kişi sadece Melihti, ki o da abi eki eklediği içindi.


"Anne?" diye son çare anneme döndüm ama annem domates yemekle meşguldü. Bana döndüğünde "Bugün Tarığın doğum günüymüş." dedi konuyla alakasız. "Hıı gördüm Gözdenin hikayesini" diye konuştu Hakan abim. Konu kapandı mı yani şimdi? "Kutladım ben" diye bugün ekstra mutlu olan kardeşime döndüm. "Senin neyin var?" diye sordum. Artık konular çoktan birbirine girmişti. "Ablam var" diye gülümseyen Melihle bende gülümsedim.


Telefonumun sesi odayı doldurduğunda Şakşuka Tarık yazısıyla gülümsedim ve aramasını yanıtladım. "Alo?" , "Naptın güzelim iyi misin merak ettim" diye konuşan sevgilimle masada göz gezdirdim. Hepsi tabaklarıyla ilgileniyordu ama kulaklarının bende olduğuna emindim. Annem yüksek sesle "Selam söyle kızım, doğum gününü de kutladığımı ilet" dedi. Ulan kadın sen nasıl bir şeysin. Bir ara onu öpücüklere boğmalıyım. "Kahvaltı yaparken aradım sanırım, babanlar yanında?" diye sordu.


"Evet aşkım. Söylerim teşekkürlerini." diye onu onaylamıştım. Kısaca gülüşü duyduktan sonra "Tamam güzelim. Annene gerçekten de teşekkürlerimi iletmeyi unutma. Müsait olunca ararsın o zaman" dedi. "Tamam olur. Öptüm görüşürüz sevgilim" dedim ve telefonu kapattım. Anneme dönüp teşekkürü ilettim. Kahvaltı faslı bitince hep beraber toparlayıp evden çıkmıştık. Kapının önünde herkes vedalaşıp arabalara binmiştik.


Beni bugün Cenk abim bırakıyordu. Benden sonra da Hakan abimi bırakacağı için aslında ikisi de beni bırakacak sayılıyordu. Kafeye ulaştığımızda kapıda bekleyen Akını ve yanında birini gördüm. Abimlerle vedalaşıp arabadan indim ve kapıya ilerledim. "Günaydın patron" diye enerjisiyle, olan enerjimi katlayan Akına aynı şekilde karşılık verdim. "Tanıştırayım, bu sevgilim Berk, bu da bahsettiğim patronum." dedi. "Memnun oldum" diye elini uzatan Berke baktım.


Bunu beklemiyordum işte. İkisinden biraz uzaklaştım ve onları şöyle bir süzdüm. Berk elini indirdiğinde yanlış anlaşıldığımı anladım ve hızla elini yakaladım. "Dur yanlış anladın! Yakışıp yakışmadığınızı kontrol ettim sadece" dedim ve masumca gülümsedim. İkisi de yüzünde samimi bir gülümsemeyle bana baktığında "Adım Gözde. Sen onun patron dediğine bakma" dedim.


"Kafa kızmışsın cidden" diye gülümsedi tekrar. Kafeyi açıp içeriye geçtiğimizde etrafın temizliği beni mutlu etmişti. "Eee dün niye gelmedin Berk?" diye sordum ona dönüp. Hala çekinceyle etrafa baktığını görünce Akına dönüp "Bu adama büyü mü yaptın sen? Sen böyle arsızken o nasıl bu kadar mütevazi olabilir?" diyerek takıldım. Akın, dediğime gülerken "Sen bir de onu alıştıktan sonra gör" dedi. "Hadi iş başına!" diye el çırptığımda kapı açılmış ve içeri Batuyla Ece girmişti. Aklım rahat durr.


"Günaydınlarr" diye yanlarına ilerledim. Ortalarına geçip kollarımı omuzlarına attım ve "İş başına millet. Daha sonra sizinle konuşacağım tabiki " dedim ve aralarından çıktım. Onlarda bana cevap verip yerlerine ilerlediler. Akın beni durdurup "Gözde, bugün Berk bize garsonluk konusunda yardım edebilir" dedi. Berke tekrar baktığımda gözüme oldukça iyi biri gibi görünmüştü. "Şu an bir işin var mı Berk?" diye sordum. Kaşlarını çatarak Akına baktı ve bana döndü.


"Hayır şu an yok." dedi ve yanımdaki Akın "Heyy yanlış anladın. İlk günümüz ya o yüzden yardım edebilir diye dedim" dedi. Onu elimle savuşturdum ve Berke elimi uzattım "Ayda 10 bin veririm" dedim. Sonra Batuya döndüğümde bir şeyler hesaplayıp bana olumlu anlamda kafa salladı. "Hayır kabul edemem. O yüzden kabul etmedim buraya gelmeyi" dedi. Derin bir nefes verip "Son kez soruyorum, evet ya da hayır...bir." diye saymaya başlarken. Telaşla Akına baktı. "İkii.." hızla elimi tutup "Tamam kabul" dedi. Ona gülümsedim ve yandaki askıdan yarım siyah önlüğü ona fırlattım.


"İş konusunda fazla sert olabilirim, kişisel algılama. Masaları düzenlemeye başlayabilirsin" dedim ve mutfağa ilerlemeye başladım. Arkamı dönüp Akına doğru "Çalışma saatleri dışında istediğiniz gibi davranabilirsiniz ama şu an başladığımız için herkes işinin başına" dedim ve mutfağa girip önlüğümü giydim.


Tarığa kısa bir özetle iyi olduğumu ve başlayacağımızı söyleyip telefonumu kapattım. Hadi bakalımm ilk gün nasıl geçecekti. Akında yanıma hazır bir şekilde geldiğinde ona sandviçler hakkında bilgi verdim ve tatlı yapmaya başladım. Üç saattir Akınla beraber mutfakta koşturuyorduk ve hala bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyorduk.


"Gözde, ekstra ekmek fırını almalıyız!" diye bağıran Akınla, fırının kapağını kapatıp çöreğimi olmaya yolladım. Ona baktığımda ellerini kaldırmış ekmek fırınını gösterdiğini gördüm. "Yetişmiyor!" dedi sadece. Bir nefes koyverip mutfaktan çıktım ve içerisi hınca hınç dolu olan kafeme baktım. Elinde tepsiyle yanıma koşan Eceye döndüm ve ona baktım.


"Şu an beklemede dokuz sandviçim var, ve sen burada bize mi bakıyorsun?" diye konuştu. Berkte yanımıza gelip "Artık on üç!" dedi ve başka bir müşteriye ilerledi. Şaşkınca etrafa bakmaya devam edip Eceyi bırakıp Batuya ilerledim. "Yine bekleriz efendim, iyi günler."


"Şey, paket servis yapıyor musunuz?" diyen müşteriye döndüm. "Hayır yapmıyoruz ne yazık ki" dedi ve arkasındaki müşteriye "Masa 21 değil mi efendim?" diye sordu. "Evet" yanıtını alınca "Üç frappe, iki dilim limonlu cheesecake ve sanırım bir sandviç?" diye adama baktı. "Evet, yanlız o paket olacaktı." dedi. Batu arkasını dönüp yan yana duran iki paketten 21 yazılı olanı adama uzattı. "Toplam 280 tl" dedi. Maşallahtı.


Hala onun yanında dikilerken kafasını bana çevirip "Gözde hanım siz mutfağa geçin" dedi. Adam ödemeyi yaparken "Ellerinize sağlık, hepsi çok taze ve lezzetliydi, özellikle sandviç" dedi. Ona kaşlarımı çatarken "Aa şey, sandviçi eşim sabah yemiş o yüzden öyle dedim. Bize de o önerdi." dedi. Adamın yanına gelen iki kız çocuğuyla jeton düşmüştü. "Beğenmeniz bizi mutlu etti efendim. Yine bekleriz." dedim. "Emin ol geliriz abla" diye yanında ki kız konuştu. Onlara el sallayıp hızlıca mutfağa gittim ve malzemeleri kesen Akını gördüm. Bende hızla işime odaklandım.


Aradan kaç saat geçti asla bilmiyorum ama açlıktan karnım guruldamaya başladı. Tatlı işini yapmayı kesip o fırınlarda ekmek pişirmeye başlamıştık. Çalan telefonum beni sinir ederken hazırladığım sosu kenara koydum. Kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma dayadım ve "Kimsin?" diye sordum. "Abla benim. Kafeye geliyorum da bir şey lazım mı?" diye soran Melihle, önce kendimi sorgulayıp duvardaki saate döndüm. Yok anasının nikahı! Saat 16.31 di.


"Yok ablacım gel. Kapatıyorum şimdi çok işim var" dedim ve yanıt beklemeden kapattım. Hazırladığım çöreği dilimleyip servis tabağına koydum ve iç kısma geçtim. Sabahki kadar yoğunluk yoktu ama sadece üç dört masa boşluk vardı. Sunum tezgahındaki boş tabağı alıp yerine yeni hazırladığımı koydum ve kapağı kapattım. Yerimde gerinirken üstümde hissettiğim bakışlarla kafamı çevirdim.


Bana bakan yoğun yeşil gözler, şu sıra tek ilgi alanımdı. Karşısında tıkınan Selimde, sanırım Batudan sonra ki en iyi erkek arkadaşım olacaktı. Onu görmenin huzuruyla ona ilerlerken , o da ayaklanmış ve beni tek koluyla sarmalamıştı. "Güzelimm" dedi ve boynuma küçük bir öpücük bıraktı. "Sanırım yorgunluktan bayılacak gibiyim sevgilim" dedim ona yaslanırken. "Aradım açmadın zaten, tahmin ettim güzelim." dedi.


"Yengelerin balı bu farklı bir tarif mi?" diye ekmeğini gösterdi. Ona kötü kötü bakıp "Evet sayılır. Yani evet aslında. Ye işte Selim, konuşacak gücüm yok" dedim. Bana güldükten sonra ekmeğini yemeğe devam etti. "Çok mu yoruldun güzelim, bende ki de soru, içerisi baya kalabalık" dedi ve tekrar etrafa baktı. "Aşkım inan bana öğlen gelseydin buna kalabalık demezdin." dedim bezgince.


"Harbi mi kız?" diye ağzını silerek konuşan Selimle, yanına çöktüm. Tarıkta yanıma oturunca hemen kolunu kaldırıp altına girdim ve kafamı göğsüne yasladım. "Harbi tabi, daha yeni oturdum." dedim. Sonra Selime bakıp doğruldum ve "Sevgilime ne aldın bakayım?" diye sordum. Sinirle Tarığa bakıp bana döndü ve "Özel kalem yaptırdım ite, burun kıvırdı" diye şikayet etti. Tarığa baktığımda "Burun kıvırmadım." dedi ve ellerini kaldırdı.


"Ama çokta beğenmedi" diye tekrar şikayet etti. "Ben en güzel hediyemi aldım oğlum, diğerleri pek umurumda değil" dedi ve bana göz kırptı. Yiaa salak şey. "Kalkayım mı masadan?" diye sorulan soruyla gülerek Selime döndüm. "Kıskanma be Selim" dedim ve ayaklanıp sevgilime döndüm. "Ben gideyim arık içeriye aşkım, Akın tek başına kaldı" dedim.


"Tamam güzelim. Gözde bu arada akşam annemlere gideceğim, seni de çağırmamı istediler ama gelebilecek misin?" diye sordu. Büyük ihtimalle doğum gününü kutlayacaklardı ama ben yorgunluktan gidebilir miydim ki? "Kaç gibi sevgilim?" diye sordum. Bileğindeki saate bakıp "Üç dört saat sonra güzelim" dedi. Sekiz dokuz gibi yanii. "Gelmek isterdim aşkım ama o saatte hala açık oluruz" dedim üzgünce.


Kafasını sorun yok dercesine sallayıp "Biliyorlar çalışacağını güzelim sorun olmaz" dedi ve ayağa kalkıp yanağımda öptü. "Çok yorma kendini" diye kısıkça konuştu. Bende onu onaylayıp yanağından öptüm. "Bak yine burada bu" diye konuşan Selime baktığımda kapıyı gösterdi. Kapıya döndüğümde Mertin geldiğini gördüm. Yanımdaki beden hafiften kasılınca Selime kötü kötü baktım. Omuz silkti ve o da ayaklandı.


"Hadi çıkalım biz en iyisi" dedi ve Tarığı dürttü. Tarık bana döndüğünde "Şimdi niye burada bu?" diye sordu. İnan bu sefer bende bilmiyorum aşkım. Dudak büzüp bilmem diye omuzlarımı kaldırdım. Burnundan bir nefes koyverip "Önce niye geldiğini öğrenelim sonra gideriz" dedi ve Batunun yanına doğru ilerledi. Benim mutfağa geçme isteğim yok olduğu için bende arkalarından ilerledim.


"Aaa Tarık, siz ne ara geldiniz?" diye beyni folloş olmuş arkadaşıma üzgünce baktım. Yazıktı. "Oldu biraz, sen nasılsın?" diye sordu. "Annemin evde ağladığına eminim ama kanıtlayamam" dedi yorgun sesiyle. Hepimiz ona gülerken Mert yanımıza gelmişti. Arkasından da bana gülerek gelen Melihi gördüm. Hızlıca yanıma gelip bana sarıldı. Onu tek kolumla sarıp "Ne çabuk geldin len" dedim. "Yakınken aradım zaten abla" dedi ve etrafa göz gezdirdi.


"İyikide gelmişim baksana yardım lazım sanki" dedi. Haklı yavrum benim, aynı ablası. "Evet ablacım" dedim. "Okul nasıldı aslanım?" diye soran Tarığa dönmüş ve "Bitsin diye gün sayıyorum ama idare eder Tarık abi" dedi. Gülerek Melihi kendine çekti ve omzunu koluna atıp saçlarını karıştırdı. Melih tepki göstermeyip güldüğünde kaşlarımı çattım. Ulan ben yapınca burnumdan getiriyordu!!


"Aaa Mert abi? Sen de burada mı çalışıyorsun artık?" diye sormasıyla Selim hızla arkasını dönmüş ve gülüşünü tutmaya çalışmıştı. Bunlar birlik mi oldu lan? "Yok Melihcim, eve gidiyordum da bi uğrayayım dedim" dedi. Ev mi? "Kafede bir sorun mu oldu?" diye soran Batuyla, bende merakla Merte döndüm. "Yok ya bir şey olmadı. Farklı fikirlerim vardı ya, kafeyi satıyorum o yüzden." dedi son cümlesini bana bakarak söylerken.


"Restoran mı açacaksın?" diye şaşkınca sordum. "Evet. Hatta bu yüzden sana geldim. Zamanın varsa konuşalım mı biraz?" dedi. Durmadan Tarığı kışkırttığının farkına varması için ne yapsam acaba? "Ne konuşacaksın?" diye az bile dayanan sevgilime baktım. Adeta hadi yanlış bir şey de de seni döveyim diye bakıyordu. "Seninle değil Gözdeyle konuşacağım" diye yanıt alınca Tarık kolunu Melihten çekince o kıvılcımı vermişti.


Hızlıca Tarığın önüne geçerken sırtımı göğsüne doğru yasladım. "Şu an pek müsait değilim Mert. İstersen daha sonra söylersin." dedim. Kafasını olumlu anlamda sallayınca derin bir nefes verdim. "Öyle yaparız o zaman. Bizim için oturtturmam gereken şeyler var, erken vakit ayırabilirsen çok iyi olur" demesiyle verdiğim derin nefes boğazımda dolanmıştı.


Selimden ve Melihten "Ao" tepkisini alınca onları boşverip Tarığa döndüm ve "Aşkım sen Akınla tanışmışmıydın?" Diye saçmaladım. "Onunla tanıştım da bu karşımdaki benim kim olduğumu unutuyor sanırım!" Diye çıkıştı. Cidden Ao! Hayır Tarık tamam da, bu Mert niye böyle amk!


"Özür dilerim" diye yükselen Mertle bu sefer tek şaşkın bakan ben değildim. Bana dolu gözlerle bakıp "Konuşalım. Lütfen." Dedi. Ne oldu şimdi? "Tamam geç şu odaya." Diye ona odamızı gösterdim. O hızla oraya giderken bende yanımdakileri sakinleştirip hızla odaya ilerledim. Girmemle hızlı hızlı odada volta atan Mert, beni daha da şaşırtmıştı.


"Mert?" Diye onu durdurdum. "Ben yaptım" diyerek bana döndü. Ne anlamam gerekiyordu şu an? "Ne diyorsun Mert? Neyi yaptın? Ne bu haller? Bak Tarık sana ayar oluyor çünkü benden hoşlan-" "Öyle çünkü!" Diye bağırdı ve bir kaç derin nefes aldı. "Ne?" Diye sordum şaşkınca. Yok ebesinin.


"Bak Gözde, kabul sana karşı bir şeyler hissediyorum ama bu başka bir şey." Dedi. "Sen sarhoş musun amına koyayım ya ne zırvalıyorsun!" Diye bağırdım bende. Umarım dışarıdan bizi duymazlardı. Gerçi duysalar kesin odaya dalarlardı. "Dün gece, seni zehirlemeye çalıştım." Dedi pat diye. Af buyur? Aklıma dünki cupkek olayı gelince şaşkınca ona baktım. İyi tamam da neden?


&&


Devamı Part 2 de….


Loading...
0%