Yeni Üyelik
53.
Bölüm

32. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

"Na-nasıl yani?" Diye sordum ve "Niye böyle bir şey yapasın ki?" Diye ekledim. "Ben..ben sadece...mecburdum" dedi üzgünce. Hatta birazdan ağlayacak gibi duruyordu. Ona hala anlamsız bakarken "Yiğit" dedi bu sefer. Ondan bir adım uzaklaşıp derin bir nefes alan bu sefer bendim. O nereden çıktı şimdi? Bitti ya artık o hikaye!


"Batu!" Diye çığlık attığımda odaya hızla dalmıştı. Bir bana bir Merte bakarken odadan hızla çıktım ve mutfağa girip yarım bıraktığım işi yapmaya devam ettim. Saçmalık. Mert ve Yiğit alaka ki? Çok absürt bi kere! Alakasız insanlar! Yanaklarımda ıslaklık hissettiğimde elimin tersiyle sildim ve işime odaklandım. Sanki sosta eksik bir şeyler vardı. "Akın!" Diye bağırmamla yanımdan "Efendim" diye sakin ses duymamla sıçradım.


Bana karmakarışık bakarken burnumu çektim ve sosu gösterdim. "Bir şey eksik sanırım! Bi baksana!" Dedim. Bana endişeyle bakıp sosu cebinden kaşık çıkartıp tattı. Sakince bana dönüp "Her şey tam Gözde, tadı gayet olması gerektiği gibi." Dedi. Yalan söylüyordu. Bir şey eksikti işte. "Bir daha bak! O kadar para veriyoruz sana, eksik olanı bulup söylemen lazım! Ona göre düzelteceğim her şeyi!" Diye bağırdım. Eksik kısmı bulamazsa olmazdı ki. Olmuyordu!


"Tamam bir daha bakıcam" dedi ve yeni bir kaşık alıp tekrar tattı. Aynı şekilde bana bakarken, sinirle önlüğü çıkartıp dışarı çıktım. Batu, Tarığa hararetli bir şeyler anlatıyordu. Bir kaç derin nefes alıp yanlarına adımladım. Beni ilk farkeden sevgilim oldu. "Güzelim, iyi misin? Ne dedi o sana?" diye önce endişeyle sonra sinirle sordu. Onun o güzel gözlerine baktım ve gülümsedim. Bugün onun doğum günüydü dimi. Hayatımda kursağımda kalmayan tek şey oydu.


"Gidelim hadi sevgilim. Bir kaç bir şey alalım ama ayıp olmasın" dedim ve tatlılarımız olduğu reyona gidip hepsinden karışık bir paket hazırladım. "Nereye gidelim güzelim?" diye sordu yanıma yaklaşıp koluma dokunurken. "Size hayatım. Hülya teyze çağırdı dedin ya" dedim. Bana dikkatle bakarken, montumu üzerime geçiriyordum. Çalan telefonumla cebimden çıkarıp Eylül ablanın aramasını yanıtladım.


"Yengelerin Eylülü?" diye konuştuğumda karşıdan gülüş sesleri geldi. "Görümcelerin yengesii" dedi o da eğlenen bir sesle. "Tarık söylemiştir belki ama yine de arayalım dedik, geliyor musun yavrum?" diye sordu. "Geliyorum tabikii. Bir eksik var mı gelirken alalım?" diye sordum. Tarığa baktığımda hala bana dikkatle bakıyordu. Umarım delirdiğimi falan düşünmezdi.


"Hayır canım, o yanındaki getir yeter bize. Gerek yok falan diye caymaya çalışıyordu en son." dedi. Tarığa yine gülümseyip "Merak etme getireceğim" dedim ve vedalaşıp telefonu kapattık. "Gözde?" diye yanıma gelen Batuya döndüm. "Batu ben çıkıyorum. Buradaki müşteriler gidince kapatın sizde. Bugünlük yeter bu kadar." dedim. Elinde tepsiyle dikilen Berk ve Ece de bana endişeyle bakınca derin bir nefes koydum ve "İyi akşamlar arkadaşlar." dedim ve Tarığın koluna girip onunla dışarıya adımladım.


"Güzelim eve gidiyoruz" diye kesin konuşan sevgilime döndüm. "Hayır sevgilim Hülya teyzelere gidiyoruz." dedim. Arabaya doğru ilerledim ve ayakta dikilen Selime gülüp arkaya geçtim. Kapıyı kapatmadan Selimin Tarığa "Ne olmuş?" diye sorduğunu Tarığın ise "Bana o piçi buluyorsun!" dediğini duydum. İkisi de arabaya bindiğinde önce bana baktılar. Tarık pekte mutlu olmayan şekilde arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.


Sessiz yolculuğumuz devam ederken Selim kafasını öne doğru uzattı. "Sormayayım diyorum ama sorucam. Ne dedi o şerefsiz sana?" diye sordu. Tarıkta anlık olarak bana baktı ve yola döndü. "Bir şey yokk. Önemsiz saçma şeyler" diye onu geçiştirdim ve telefonumu çıkartıp


Selime Yarın sabah seninle konuşmam gereken bir şey var. Tarığa bir şey söyleme. yazıp yolladım. Mesaj sesi arabada duyulurken Selim geriye çekilmişti. Büyük ihtimalle mesajı okuyordu. Titreyen telefonumla kafamı indirip Selimin Tamam yazdığı mesajı okudum ve radyoyu açtım.


"Bu şarkı sana gelsin sevgilim" diyip yanağından makas aldım. Morali benim yüzümden mahvolmuştu ve bundan nefret etmiştim. "Selim seni burada bıraksam?" diye sorunca radyoyu kapattım ve "Hülya teyze Selimi çağırmadı deme bana aşkım" dedim. "Biz eve gidiyoruz güzelim" diye sertçe konuştu. Zaten arabayı durdurduğu için kapıyı açtım ve "Konuşalım mı sevgilim?" dedim. Onun cevabını beklemeden aşağı indim ve onu bekledim.


Nerde olduğumuzda belli değil arkadaş. "Evde de konuşabilirdik!" diye sinirle yanıma adımladı. "Eve gitmiyoruz Tarık. Ayrıca önemsiz dedim konu içi-" "O yüzden mi böyle bakıyorsun!" diye bağırdı. Bağırmasıyla irkilsemde durmadı "Gözde bak, ne dedi de seni böyle kötü etkiledi bilmiyorum! Bana bir şey söylemiyorsun ki ben buna daha da sinirleniyorum! Niye benimle paylaşmaktan kaçıyorsun!" diye sözlerine devam etti.


Gözlerinde hiç görmek istemediğim o kırgınlığı gördüğümde içimde bir şeyler kırıldı gibi geldi. Amacım onu kırmak değildi ki. Sadece doğum günüde onu kendi derdimle boğmak istememiştim. "Ben sadece başka zaman konuşuruz diye söylemek istemedim" dedim kısıkça. "Niye başka zaman?" diye sordu aynı şekilde. "Çünkü bugün seni sadece mutlu görmek istiyorum! Kendi dertlerimle boğmak istemiyorum!" diye bende yükseldim.


"Kendi dertlerin?" diye sordu bu sefer. Bakışlarındaki kırıklık çoğalırken yine yanlış konuştuğumu anladım. "Galiba biz sadece mutluluğumuzu paylaşacağız? Peki" dedi ve arabaya tekrar bindi. Arkasından bakıp dolu gözlerimi durdurdum. Derin bir nefes alıp bende bindim ve ona baktım. Tarık ise bana bakmayıp gazladı. Bende cama doğru döndüğümde geçip giden ışıkları izledim. Yine kötü olan ben olmuştum. Neyse ya alıştım zaten dimi.


Evin önüne geldiğimizde yine sessiz bir şekilde arabadan inmiştik. Tarık önden hızlı hızlı adımlarken, Selim kolumu tuttu ve "İyi misin sen?" diye sordu. Ona baktığım anda dolan gözlerime küfürlerimi sıraladım. "İyiyim. Hadi girelim." dedim ve kolumu ondan çekip ilerledim. "Yarın sabah değil bu gece konuşacağız" dedi ve yanımdan geçti. Olur öyle olsun bakalım.


Eve girdiğimizde bizi gayet hoş bir şekilde karşılamıştı. Olabildiğince güleryüzlü bir şekilde durmaya çalışıyordum. Tarıkta benim gibiydi, zoraki gülümsemesiyle dolanıyordu. Sohbet muhabbet ilerlerken saat on bire dayanınca ayaklandım. "Ben artık kalkayım Hülya teyze. Babamlar merak etmesin" dedim ve bu saate kadar nasıl aramadıklarını düşündüm. Sonra aklıma Melihinde orada olduğu geldi ve sorumu kendi kendime yanıtladım.


"Dursaydın kızım biraz daha" diye samimice gülümseyen Hülya teyzeye aynı şekilde karşılık verdim. "Daha sonraya sözüm olsun." Dedim ve montumu üzerime geçirdim. Herkesle vedalaşıp botlarımı ayağıma geçirdim. Yanımda hissettiğim gölgeyle bakışlarımı kaldırdım ve Tarığı gördüm.


"Ben giderdim sevgilim, sen kal Mehmet amcalarda biraz daha." Dedim. Giymek için eğildiği ayakkabıyı yere bıraktı ve doğruldu. Gözlerini kapatıp açtığında Selim yanımıza gelmişti "Ben de gidiyordum zaten, bırakırım Gözdeyi" dedi ve Tarığın omzunu patpatladı. "Tamam. Mesaj atarsın eve gidince" dedi ve geri çekildi. Sarılmamıştı. Öpmemişti. Mesaj atarsın demişti.


"Ta-tamam atarım" dedim ve hızla kendimi dışarı attım. Son gördüğüm bakışlar ise tamamen şaşkınlıktı. Bize şaşkınca bakan Çelik ailesi, bugün Tarığa sorguya çekecekti belli. Dışarı çıktığımda Selim arkamdan hızla gelmişti. Yanımda durduğunda "Hemen anlat! Sizi böyle görmek içimi tuhaf yaptı" dedi üzgünce bakıp. Yola dönüp yürümeye başladım. Yanımda o da yürürken "Mert beni zehirlemeye çalışmış" dedim.


Adımları aniden kesildiğinde "Ne dedin sen?!" Diye sordu. "Duydun işte!" Dedim ellerimi iki yana kaldırıp. "Ne demek zehirlemeye çalışmış? Nasıl!" Diye sordu sinirle. "Dün gece. Yeşil cupkekler. Kiviliymiş, o almış galiba o kadar dinlemedim." Dedim dolu gözlerimle.


"Vay pezevenk! İyi de neden böyle bir şey yapsın?" Diye sordu ama daha çok kendiyle konuşuyor gibiydi. "Yiğit." Dedim bu sefer. Gözleri ne kadar daha şaşkınlık barındırabilirdi acaba? "Ne?" Dedi hayretle. "Yiğit demiş galiba" dedim yürümeye devam edip. Sonra aklıma gelenle ben adımlarımı durdurdum. "Anasını satayım!" Dedim ve kahkaha atmaya başladım.


"Tamam delirmek için çok sebebin var ama ne oldu?" Diye soran Selime döndüm. Hakıydı tabi. Delirmek için çok sebebim var. Gülmemi durdurup "Hatırlasana Yiğitle emlakçıda karşılaşmamı, bana demişti ki 'bulacağın her yer bana ait olacak'. Siktir! Hemen arkasından Mert bana mekan buldu. Kesin orasının sahibi Yiğit!" Dedim ve sinirden gülmeye devam ettim. Gülüşlerimin arasında Selimin "Ha siktir" dediğini duydum ama takmadım.


"Çok iyi varya! Harbiden bak! Gelen sikiyor, giden sikiyor! Neyim ben lan!" Dedim ve bu sefer gülmekten dolan gözlerim üzüntüyle doldu ve taştı. Kendimi salarken yoluma devam ettim. "Gözde bi dur, pek iyi değilsin" dedi ama dinlemeden ilerlemeye devam ettim. Titreyen telefonumu açtım ve "Kimsin?" diye sordum burnumu çekerken.


"Nerdesin konum at gelicem" diyen Batuyu duyunca ağlamam şiddetlendi. Yorgunca kaldırımın ucuna çöktüm ve kafamı gökyüzüne kaldırdım. "Batuu" dedim uzunca ve "Sende beni üzeceksen şimdi üzsen olur mu? Şu an itiraf edersen ya da beni arkamdan vuracaksan tam sırası." Diye ekledim ve telefonu kulağımdan çekip başımı dizlerime gömdüm.


Kafamı kaldırıp telefonu kulağıma götürdüm "Söyledin mi?" Diye sordum. "Sen beni dinlemiyor muydun!?" Diye başırdı. "Bu sefer öğrenmek istemedim, çok mu kötü şeyler yaptın ba-" diye konuşacakken beni "Salak salak konuşma! Konum at geliyorum dedim!" Diye bağırdı. "İstemiyorum." Dedim ve telefonu kapattım. En azından Batu bana ihanet etmemiş.


"Kalk hadi üşüyeceksin" diye elini uzatan Selime baktım. Bir süre eline baktığımda "Tut hadi! Ben sana ihanet etmem" dedi üzgünce. "Umarım" dedim ve elini tutup kalktım. Sessizce ilerlerken "Ee bir şey demedin?" Diye konuştum. Uzunca poflayıp "Ne demem gerektiğini bilmiyorum ki" dedi. Bak yine haklı.


"Ben sadece senden hoşlandığını düşünmüştüm" diye konuştu sessizce. Kısaca güldükten sonra ona döndüm. Anlamış olmalı ki "Yok ebesinin nikahı!" Dedi. Omuz silkip yürümeye devam ettim. "Gözde" diye beni durdurunca ona baktım. "Kurşun mu döktürsen?" Diye sordu. Ani gelen soruyla kahkahamı tutamazken o da bana katıldı.


Yolu yarılamışken "Seninki arıyor" diye telefonunu göstermişti. Mutsuz ayrıldığımız aklıma gelince yüzüm dahada düştü. "Efendim?" Diye konuşmaya başladı. "Yok daha yürüyoruz....Yooo taksiyle gitmiyoruz....Evet....Yoo üşümedik...O da üşümüyor....Titremiyor ki üşüsün....Ya..Lan bi dur....Çok uzak deği-" kulağından çektiği telefona şaşkınca baktı. "Kapattı" dedi.


Başımı salladığımda yola devam ettik. "Ne yapacaksın şimdi?" Diye sordu. "Sabah seninlede bu yüzden konuşmak istedim. Yiğitle görüşeceğim" dedim. Kaşlarını kaldırıp "Şaka?" Diye sordu. "Yoo ciddiyim. Benimle derdi ne onu öğreneceğim" dedim kararla. "Hiç iyi şeyler olmayacak gibi geliyor" dedi çekip. Omuz silktim sadece. Daha ne olabilirdi ki!


"Tarıkla niye kapıştınız peki?" Diye sordu bu sefer. Canımı en çok sıkan şey de buydu. "Ona söylemedim. Bugün doğum günü ve onu boğmak istemedim." Dedim. "Hıııı" diye mırıldandı. "O da onunla paylaşmak istemediğimi sandı. Yanii anlayacağın günüm müthiş başlayıp en dibi sıyırmakla meşgul" dedim.


"Biraz haklı sanki be yenge" dedi. "Ama doğum günü!" Diye çıkıştım. "Ya yenge allah aşkına yapma! Adam sana deli divane, sence konu senken doğum günü umurunda olur mu?" Diye sordu. Derince ofladım. "Bugün haklı olma günün falan mı?" Diye sordum.


"Yok ama bazen denk geliyor öyle." Dedi gülerek. "Gözde, bunu sana kaç kere söyledim bilmiyorum ama bu çocuk sana harbiden yanık. Sabah ofiste salak salak geziniyordu varya. Sordum tabi ne oldu falan diye, bi bok söylemedi ama konunun sen olduğu belliydi. Kızım bu adam için, sen merkez oldun. Sana göre yapıyor bütün işlerini, o yüzden senin ondan bir şeyler saklamana üzülmüş olabilir." Dedi. Bildiğim şeyleri söylemesi içimi daha da sıkmıştı.


"Ben ona aşık oldum be Selim. Onu üzmek istemiyorum. Öyle boktan bir hayat sürüyorum ki, her günüm başka bir olay resmen! Sürekli benim problemlerimle ilgilenmek zorunda kalıyor, bu ne kadar zor benim için biliyor musun? Onunla çok mutlu oluyorum ama sonra bir sorun çıkıyor ve bu bozuluyor! Ya daha bugün güne onunla başladım, o kadar huzurlu ve mutluydum ki sanki hiç bir şey bunu bozamaz gibi geldi. Sonra kafe mükemmel bir açılış yaptı ve ona sevinemeden hemen bu olay oldu. Hayat bana mutluluğu çok görüyor bence Selim! Ne zaman tamam oldu desem hoop koca bir nah yolluyor evren!" Dedim ve "Bak Selim, bugüne kadar neredeyse hayatımdaki herkesten bir gol yedim. Tarık ise kursağımda kalmayan tek kişi. Onu üzmek istemiyorum o yüzden ona bugün söylemek istemedim." Diye ekledim.


Selim bana derince bakıp "Sende haklısın ki amına koyayım. Bu ne yamam çelişki?" Diye konuştu. "Sen olsan ne yapardın? Mutlu gününü mahvetmek şster miydin?" Diye sordum. Kafasını iki yana sallayıp "Asla. Bende senin gibi yapardım." Dedi ve "Ama şöyle bir gerçekte var ki, sevdiğim kadın bana böyle bir şey yapsa bende kızar üzülürdüm" diye ekledi.


"Anlayacağın ikinizde haklısınız" dedi ellerini kaldırıp. Derince oflarken sokağı aydınlatan ışığa döndüm. Gelen arabayla Tarığın geldiğini farkettim. "Hem kızıyor hem dayanamıyor. Deli anasını satayım" diye kıkırdadı. Ona gülüp yanımızda duran arabaya baktım. Camı açıp "Binin" dedi. Selimle birbirimize bakıp arabaya geçtik. Klimanın yönünü bana doğru çevirip sıcak havayı açınca büzüşüp yok olmak istedim.


"Şunu bana da çevirsene lan, üşümüşüm" diye elini uzatan Selime kıkırdadım. Tarıksa sadece dik dik ona baktı. Selim elini yavaşça çekip arkasına yaslandı. Yol akıp giderken bu kadar uzun süren yolculuğu çözmeye çalıştım. Nereye gidiyoruz biz?


"Sal beni burada aslanım, yürürüm geri kalanını" diye konuşan Selime döndüm. "Sana mı geldik?" Diye sordum. "Davet etmek isterim ama konuşursunuz diye düşünüyorum?" Dedi.


"Sen bi in de" dedi ve arabayı kenara çekti. Selim görüşürüz diyip arabadan inince Tarığa doğru döndüm. Benim konuşmam gerekiyordu galiba. Tam bir şey diyecekken sürmeye başlayınca sustum. Konuşmak istemiyordu. Saate baktığımda neredeyse on iki olduğunu gördüm. Telefonuma baktığımda Batudan gelen mesajları gördüm. Onları es geçip gruptaki mesajları gördüm. Onlarda baya bir şey yazmıştı ama okumadan sadece 'geliyorum' yazıp yolladım.


Araba durduğunda kafamı kaldırıp durduğumuz yere baktım. Nasıl bu kadar hızlı gelmiştik. "Teşekkür ederim. İyi geceler" dedim ve kemerimi çözdüm. Burnundan sert bir soluk bırakıp bana döndü. "Söylememekte kararlısın sanırım?" Dedi. Bakışlarımı ona çıkardığımda kırgın bakışları yine beni yaralamıştı. "Yarın konuşsak?" Diye sordum sessizce. Eliyle burun kemerini sıktı ve "Sebep?" Diye sordu.


"Tamam. Gel hadi." Dedim ve arabadan indim. Eve doğru ilerlerken arkamdan kapı sesi duydum. Kapıya ulaştığımda "Nereye gidiyoruz?" Diye sormasıyla anahtarı çevirip içeriye girdim ve onu içeri davet ettim. Beni ikiletmeden içeri girdiğinde hala bana beklentiyle bakıyordu. Botlarımı çıkartıp onu bekledim. O da botlarını çıkardığında salona doğru ilerledik.


Salonda babamı görmemle hiç duraksamadan merdivenlerin yanına geldim. "Uyumadın mı sen baba?" Diye sordum. Koltuktan kalkıp yanıma gelirken şaşkın gözlerle yanıma gelen Tarığa baktı.


"Yok kızım uyumadım, sen yani siz?" Diye sordu. "Tarıkla bir şey konuşmamız gerekiyor baba. Size de haber veremediğim için bizde konuşalım dedim." Dedim. Biraz sallamıştım ama bir şey olmazdı.


Merdivenlerden inen Çınar abim de bize şaşkınca baktı. "Gözde? Tarık? Baba?" Diye hepimize tek tek bakıp gözlerini kırpıştırdı. "Halbuki uyanmıştım" diyip aramızdan geçip mutfağa doğru ilerledi. Onun gidişini izledikten sonra tam konuşacaktım ki Çınar abim mutfaktan çıkmıştı ve yine bize şaşkınca bakıyordu. "Tövbe tövbe ya. Çokta içmedim ki akşam, bu ne kadar saçma bir rüya?" Dedi ve çenesini kaşıyarak tekrar aramızdan geçip yukarıya doğru adımladı. "Uyuyor sanırım" diye mırıldandım.


"Muratt!" Diye sessizce bağıran annemde merdivenlerden indiğinde bezgince ona baktım. "Aa geldin mi annecim? Tarık? Hoşgeldin oğlum." Dedi yanımıza yaklaşırken. Babamın yanına geçip "Murat saat kaç?" Diye sordu. "Anne, saat gece on iki falan. Tarıkla konuşacağız o yüzden size iyi geceler" dedim ve Tarığın elinden tutup yukarı çıkarmaya başladım.


"Gözde ayıp oldu sanki?" Diye konuştu beni takip ederken. "Bir şey olmaz" dedim ve odamın kapısını açıp onu içeri davet ettim. İçeri geçince kapıyı kapatıyordum ki annem merdivenin önünden el işareti yaptı. Anneme doğru ilerledim. "Kızım ne oluyor? Bir sorun mu var?" Diye sordu. "Var anne onu çözeceğiz." Dedim direk. Beni şöyle bir süzdüğünde "Neyse çocuk beklemesin diye sormayacağım. Konuşmanız bitince misafir odasını göster kızım. Kalsın bu gece burada, sabah hep beraber konuşuruz." Dedi ve odasına doğru yöneldi.


Odama girip kapıyı kapattım ve ayakta dikilen sevgilime ilerledim. "Otursana" diye yatağı işaret ettim. Oturup bakışlarını bana çevirdiğinde ona anlatmaya başladım. Beni hiç kesmeden dinlediğinde, sinirle odayı gezmeye başladı. Camın yanında durup hava almaya başladı.


Sakince yataktan kalkıp yanına ilerledim. Camın pervazını öyle sıkıyordu ki birazdan tuzla buz olabilirdi. Sarılsam kızar mıydı ki? Kızarsa kızsın sarılmak istiyorum. Yavaşça önüne doğru geçip ona baktım. Kaşları çatık bir şekilde duruyordu. Kollarımı beline sardım ve kafamı göğsüne koydum. Kalbinin sinirli atışları kulaklarıma dolmaya başladı.


"Sana söylemek istememenin sebebi, bugünü mutlu geçirmendi. O yüzden bahsetmedim." Dedim. Kafamın üstündeki çeneyle biraz da olsa rahatladım. "Çok boktan şeyler düşünüyorsun" dedi. Kafamı kaldırıp ona baktım ve "Öyle sanırım" dedim. Elini yanağıma koyduğunda başparmağı yine sevmeye başladı. "Özür dilerim" dedim gözlerine bakarak.


Elini enseme doğru ilerletip beni tekrar göğsüne çekti ve kollarını bana doladı. "Benden bir şey saklamana ayar oluyorum, bir daha yapma lütfen" dedi. "Sebebimi söyledim ki, amacım saklamak değildi" dedim tekrar. "Günümün nasıl gideceği umurumda değil Gözde. Tek umurumda olan şeyin sen olduğunu anlaman için ne yapmam gerekiyor?" Diye beni kendinden uzaklaştırdı. Kafamı kaldırdım ve "Hiç bir şey. Biliyorum ben zaten" dedim. "O zaman bir daha böyle bir şey istemiyorum" dedi.


Kafamı olumlu anlamda salladım "Söz" dedim. Serçe parmağımı kaldırıp ona uzattım. Yüzünde gülümseme oluştuktan sonra dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. "Bence bizim sözümüz farklı olabilir" dedi. Olur, aklıma yattı benim. Ona gülümseyip dudaklarımızı birleştirdim. Yavaş ve sakin bir şekilde kendimizi çektiğimizde açık camımı kapattı. "Ben artık gideyim güzelim, sen de güzelce dinlen" dedi ve benden uzaklaştı.


"Burada kalacaksın ki sevgilim. Annem misafir odasında kalacağını söyledi." Dedim ona yaklaşıp. "Tabii burada kalman benim işime gelir" dedim ellerimi omuzlarına çıkartırken. Bileklerimi tutup kendinden uzaklaştırdı ve gülerek "Eve giderim güzelim, ve sen benden bi kaç gün uzak durmalısın" dedi. Sebep?


"O niye?" Diye sordum kaşlarımı çatıp. Bana güldükten sonra "Çünkü bana yaklaşırsan işler farklı yerlere gidebilir" dedi. Ee gitsindi ne olmuş! "Hala anlamadım?" Dedim ve "Benden uzak durmanı gerektirecek ne gibi bir durum var?" Diye ekledim. Beni biraz daha iteledikten sonra "Güzelim daha yeni birlikte olduk ve dinlenmen gerekiyor" dedi parmağıyla kasıklarımı göstererek. Öyle mi olması gerekiyormuş? Kim demiş?


"Saçma bir düşünce" diyip omuz silktim. "Ben çıksam iyi olacak o zaman" diye kapıya yönelen sevgilimi tutamadan kapıyı açmıştı. Kapının biraz uzağında babamı görmemle ufak bir şaşırsamda bize ilerlemesiyle şaşkınlığımı attım. "Baba? Uyumamışsın hala" dedim. "Merak ettim. Konuştunuz mu aranızdaki sorunu?" Diye sordu. Gözlerindeki merakla cidden de doğru söylediğini anladım.


"Evet hallettik Murat bey, sağolun" diye konuşan sevgilimin koluna girdim. "Kalmak istemiyor baba" diye şımarıkça konuştum. "Kalsaydın Tarık, misafir odası müsaitti." Diye beni destekleyen babamla yüzümde bir gülümseme oluştu. "Teşekkür ederim ama halletmem gereken bir kaç iş var Murat bey. O yüzden eve gitmem gerek" diyen sevgilimle merakla ona baktım. Ne işiymiş bu saatte?


"O zaman bir şey diyemem. Neyse sonra görüşürüz o zaman" diyip odasına inmem için bizi bırakan babamı es geçtim. "Ne işi aşkım bu saatte?" Diye sordum. "Ufak bir iş güzelim merak etme" dedi ve merdivenlerden inmeye başladı. Kapıya ulaştığımızda botlarını ve montunu giyip bana döndü. "Yarın sabah duruşmam olacak güzelim, telefonunu açamayabilirim." Dedi ve boynuma sıcak bir öpücük kondurdu.


"Tamam sevgilim, dikkatli ol o zaman" dedim ve sarıldım. Geri çekilirken yanağına kocaman bir öpücük bırakıp "Gidince haber ver ama" dedim. Beni onaylayıp gittiğinde bende odama çıkıp yatağıma uzandım. Onunla sorunumuzu sözdüğümüz için oldukça mutluydum. Sadece çok sakin karşılaması beni biraz şaşırtmıştı. Harbiden he. Tamam sinirlendi falan ama bir küfür bile etmedi.


Aklıma gelen fikirlerle yataktan hızla doğruldum. Siktir! Koca bir siktir!


&&


Diğer bölümde görüşmek üzeree🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%