Yeni Üyelik
58.
Bölüm

35. Bölüm

@merida_xx

Heyecanla kucağımda tepinen Sinanla bende gülmelerimi tutmaya çalıştım. Salak şey çok tatlıydı. He evet, Tarık gelicem dedikten sonra kucağında Sinanla birlikte gelmişti. Ferit ve Dide ablaların işi varmış, işleri de Eylül ablaya hediyelik almak, o yüzden Sinanı sevgilime kitlemişler.


Ee tabi benim kıskanç sevgilimde dayanamadığı için Sinanla beraber gelmişti. Geldiğindede Güneyin parmağındaki yüzüğü görmüş küçük küfürler mırıldanmıştı. Şimdi ise Sinan beyle beraber eğleniyorduk. Bacaklarıma çıkmış zıplıyor gibi tepiniyordu. Bu da bana aşık oldu iyi mi!


"Tarık abi bize bunu niye yaptın? Bir rakip daha ekledin bana." Diye üzgünce koşuna Güvene baktım. Bu çocuk cidden iflah olmazdı. "Düzgün konuş lan." Diye tatlı tatlı kızan sevgilime öpücük attım ama dudağıma şap diye vuran Sinan bunu bozmuştu. "Iııığğğ" diye homurdanmıştı. Daha konuşmayı bilmediği için sadece tepki veriyordu.


O minik kaşları çatılırken "Nee ıığğ. Atmıyım mı amcana öpücük?" Diye sordum gülerek. Tekrar elini dudağıma vurup "Iıığğ!" Dedi. Ona gülerken sevgilimin "Niyeyse sana katılmaya başladım Güven." Dediğini duydum. Onlara tip tip bakıp Sinanı kucakladım. "Seni öpeyim mi peki?" Diye sordum kahve gözlerine bakarken. Bu sefer ellerini ağzına götürüp kıkırdamıştı.


Poğaça yanaklarına koca koca öpücükler bırakırken "Abla beni öptüğün gibi öpme bari!" Diye çocuklaşan Melihi tınlamadım. Onu öperken ittirmelerini unutmamıştım sonuçta. Elleri yüzümde beni seven Sinanla gayet mutlu bir şekilde etrafa baktım. Tarığın telefonu çalınca masadan kalktı ve konuşmaya başladı ama uzaklaştığı için duyamadım.


Tarık telefonla konuşurken gözlerinin hapsindeydim. Yüzündeki tatlı gülümsemeyle Sinan ve benim aşkımı izliyordu. Konuşmasını bitirip yanımıza gelirken bu sefer benim telefonum çalmıştı. Annem kadındı. Sinanı tek kolumla tutarken kafasını göğsüme koymuştu. Hani böyle içiniz huzur dolar ya, heh işte ondan oldu banada işte. Onu sıkıca sarıp telefonumu açtım.


"Efendim annem?" Dedim. "Kızım napıyorsun? Nerelerdesin?" Diye sordu. "İyi anne, kafedeyiz. Melih, Güven ve Tarık yanımda." Dedim. "Tamam al hepsini bize gel. Akşam beraber yemek yiyelim, hem Tarığı görmeyeli baya oldu." Dedi. Doğru diyor. En son iki hafta önce falan görüşmüş olmalılar.


Bakışlarımı sandalyeye oturmuş olan sevgilime çevirdim ve "Akşam yemeği diyorsun yani? Hep beraber? Tarıkta dahil?" Diye yüksek sesle anneme sordum. Aslında amacım Tarığın cevabını öğrenmek olduğu için yüksek konuştum. "Evet dedim ya kızım." Diye bu sefer beni anlamayan annemi es geçtim ve sevgilime bakmayı sürdürdüm.


Biraz düşünüp kucağımda mayışmış olan Sinanı gösterdi. Telefonu kulağımdan çekip "Eğer Ferit abiler için sorun olmazsa Sinan da gelsin?" Dedim. Gelsindi. Aşık olmuştum bırakmam artık. Tarık telefonunu çıkarırken bende annemi havadan sudan konulardan konuşarak oyalamaya başladım. "Tamamdır abi...yok uyuyor şu an zaten...tamam kolay gelsinn." Diyerek telefonu kapttı. Ona merakla bakarken kafasını olumlu anlamda sallamasıyla gülümseyip annemin konuşması böldüm. "Tamam çıkarız şimdi anne. Bir eksik var mı?" Dedim.


"Yok kızım. Hadi geç kalmayın çok!" Dedi ve telefonu kapattı. "Hadi bakalım ayaklanın, bize gidiyoruz!" Dedim ve ayaklandım. Kucağıma sinen Sinan uyumuş olmalı ki kıpırtısız bir şekilde duruyordu. Bakışlarımı ona indirdiğimde gerçektende uyuduğunu gördüm. Yiaa, vallahi yiyeceğim he.


"Uyudu güzelim." Diye önce benim montumu üstüme attı sonrada Sinanınkini ona sardı. "Buldun tabi mis gibi yeri, uyu bakalım" demeyide ihmal etmedi. Ona sessizce gülerken alnıma uzun bir öpücük kondurdu. Hepimiz arabaya doğru adımladık.


Ben kucağımda bebekle öne geçemeyeceğim için Melih geçmişti. Bizde Güvenle arkada oturuyorduk. Sakin geçen araba yolculuğundan sonra eve geldik. Hepimiz arabadan inerken yarım saatte bu kadar soğuyan havayı anlamaya çalıştım. Kendi kabanımla da Sinanı örterken, Tarık çantamı almıştı. Melihle Güven eve doğru koşturuyordu. Götleri dondu tabii.


Bizimde kapıya ulaşmamızla birlikte annem kapıyı güleryüzüyle açmıştı. "Hoşgeldinizz." Diye şakımaya başladı. Aynı ben. Nasılda seviyor misafiri. İçeri geçtik ve botlarımı çıkarmak için eğilecekken Tarık benim yerime eğilmiş ve ayaklarımı bottan çıkartmıştı. Ben niye böyle hareketlere eriyorum allah aşkına ya! Zalımın oğlu!


Annem bize sevgiyle bakarken merdivenlerden gelen patırtıyla oraya yöneldim. Gökay bizi görünce gülümsemiş ve sonrasında çığlık atmıştı. Hepimiz yerimizde sıçrarken o ellerini yukarıya dikmiş dua etmeye başlamıştı. "Allahım tövbe! Vallahi de billahi de tövbe! Bundan sonra kızları kadınları dış görünüşüyle yargılamayacağım allahım! Vallahi! Neden benim günahımı ikizim çekti allahım! Reva mıydı bu yarabbim! İkizimin memesinde diye kol çıkardın yarabbim!" Diye şokla konuşmaya devam ederken bizden de "Ne?" Tepkisi çıkmıştı.


Kafamı eğip baktığımda Sinanın kolunu gördüm. Salak bu çocuk yeminle ya! "Gerizekalı!" Diye tısladım ve montumu üstümden attım. Atmadım tabiki de Tarık aldı. Bu çocuk beni bitirecek arkadaş!


Kucağımda Sinanı görmesiyle derin bir nefes verip ellerini "Allahım iptal iptal." Diye indirdi. Bu sefer salonda oluşan gürültüye döndüğümde babam iki seksen yerde uzanıyordu. "Hiii! Murat!" Diye koşarak içeri geçen annemin arkasından ilerledik.


Abimlerde aşağıya inmiş ve babamın yanına gelmişti.


Yerden koltuğa yatırılan babama endişeyle baktım. Ne oldu birden bire bu adama ya? "Baba, beni duyuyor musun?" Diye onu kontrol eden Kerem abime baktım bir süre. Babam gözlerini kırpıştırarak açınca derin bir nefes verdik. "Yeşim?" Diye mırıldanan babamın yanına telaşla çöken annem "Murat? Buradayım hayatım." Diye eliyle saçlarını geriye doğru götürdü.


"O neydi Yeşim? Gördüklerim neydi?" Diye hala mırıldanan babama şaşkınca baktım. "Kızım kucağında bebek vardı? Lan tıp bu kadar ilerledi mi? Dokuz aya ne oldu Yeşim?" Diye sayıklamaya devam etti. Annem sinirle soluyup yanından kalktı. "Bende bir şey oldu sandım be manyak adam!" Diye bağırdı ve koluna vurdu.


"Daha ne olsun Yeşim?" Diye kafasını doğrulan babama son derece kınayıcı bakışlarımı attım. Cık cıklayıp kucağımda koşuşturmadan dolayı uyanmış ve etrafa şaşkınca bakan Sinanın sırtını sıvazladım.


Sinanın küçük küçük hapşırmasıyla salondaki bakışlar bize döndü. "Te işte!" Diye parmağıyla beni gösteren babam bu sefer bayılmamış sadece bakıyordu.


"Oha!"


"Ne ara lan?"


"Harbiden dokuz aydan düştü mü bu doğum işi?"


"Bismillah!"


"Kimin çocuğu bu abicim?" Diye şaşkınlıkları yüzünden okunan abilerime kınayıcı, tek mantıklı soruyu soran Kerem abime gurur baktım.


"Tarığın uzaktan yiğeni abicim. Adı da Sinan. Baakk bunlar da benim abi demeye utandığım mahluklar ve Kerem abiimm." Diye Sinanın elini onlara salladım. "Siz iyi misin Murat bey?" Diye soran düşünceli sevgilime döndüm. "Hıhı. Ben bi an şey...neyse işte. Hoşgeldiniz." Diye toparlandı ve Tarığa elini uzattı. Tarık elini karşılıksız bırakmayıp elini sıktı "Hoşbulduk efendim." Dedi.


Sonunda hepimiz salonda oturmuş sohbet ederken Sinan iyice ayılmıştı ve gayet eğlenen bir şekilde bize katılıyordu. Yani küçük çığlıklar atıyordu. Çığlıkların yüksekliği ise kişiyi sevip sevmediğini gösteriyor. Mesela Çınar abimi duyunca evi inletircesine bağırıyordu. Kerem abimde ise melül melül onu izliyordu. Eee akıllı çocuk. Aynı uzaktan amcasının eşi gibi. Benim!


"Hadi yemeğe geçelim çocuklar, orada devam ederiz sohbete." Diye bizi masaya yönlendiren annemle ayaklandık. Ben ise Tarığa dönüp "Aşkım, sütü var yanında dimi?" Diye sordum. Daha bir yıllık bir şeydi, anne sütüyle besleniyordur her halde. "Çantada var güzelim de sıcak mı olması gerekiyor?" Diye sordu.


"Bi bakayım aşkım." Dedim ve çantadan çıkardığı biberonu bana uzatmasını bekledim. Biraz yemek odasına girip "Anne, Sinan için sütü ısıtmamız gerekiyor mu?" Diye sordum. Annem kafasını babamdan bana çevirip, "Soğuksa ılıtmak iyi olur kızım." Dedi. Yanıma gelen Tarığa "Aşkım sen Sinanı tut, ben sütü ılıtıp geleyim." Dedim ve Sinanı ona uzattım.


Elimde biberonla mutfağa gittim ve sütlükte su kaynattım. Kaynayan suyu tezgaha alıp biberonu içine daldırdım. Direk ısıtsam belki faydası azalırdı dimi. Ilıdığına emin olunca biberonu silip yemek odasına ilerledim.


Masada oturanlarda göz gezdirip, Sinanı havada eğlediren Cenk abime baktım. Gülerek onlara ilerledim ve Sinanı abimin elinden kaptım. Bunu oyun sanan Sinan kıkır kıkır gülerken bende istemsizce gülmüştüm. Tarığın yanına geçtim ve Sinanı hafifçe koluma yatırdım.


"Ben hallederim güzelim, sen bir şeyler ye." Diye konuşan ve ellerini uzatan sevgilime kötü kötü baktım. "Hayır ben hallederim. Bugün yeterince yedim zaten, atıştırıcam sadece öyle." Dedim ve biberonu elimden kapan Sinanı daha iyi konumlandırdım. Biberonu tutabiliyordu demek bu küçük bey.


O sütünü içerken bende tabağıma salata aldım. Üstümdeki gözlerle masaya baktım. "Daha önce hiç çocuk baktın mı abim?" Diye soran Hakan abime "Evet abi. Mahalledeyken çok bakardım. Yan komşumuzun kızı doğum yapmıştı mesela, okuldan geldiğim gibi onlara gidip oynardım." Dedim ve salatamdan bir çatal aldım.


"Belli kızım. Eline de çok yakıştı." Diye konuşan anneme öpücük attım ve koluma hafif tekme yedim. Sinan ağzındaki biberonu çekmiş "Iııığğğğ!" Diye bağırmıştı yine. "Bak sen şu yakışıklıya, sevdin mi sen benim kızımı?" Diye Sinanın ayağını tutup seven anneme güldüm. "Sevmez mi, kimseye öpücük attırmıyor beyefendi." Diye sitemde konuşan Tarıkla masada hafif gülüşmeler oluştu.


Yemek faslı bitmiş ve tekrar salona geçmiştik. Sinan bey yanımda amcasının kazağıyla oynarken bende çay yapmak için mutfağa geçtim. Yarım saat sonra elimde çaylarla içeri geçtiğimde beni karşılayan manzara; babamla tavla oynayan Tarık, onların yanında konuşulan sohbete katılmış Hakan ve Kerem abim, yerde Sinanla oynayanlar ise Çınar abim, Gökay, Melih ve Güven. Annem ise huzurlu gülümsemesiyle bir babamlara bir Sinanlara bakıyordu.


Önce babamların yanına gidip çayları uzattım. "Alın bakalım aslanlar." Dedim eğlenerek. "Sağol kızım" "Sağol güzelim" "Sağol abicim." Cevaplarından sonra Tarığın kulağına eğildim ve sesimi şehvetli bir sesle "Şeytanın bol olsun aşkım." Dedim. Bana imalı imalı bakarken, sırıtarak yanlarından ayrıldım. Hihihiih.


Annemle çayımızı höpürdetirken kolumu dürtükledi. "Ben vazgeçtim" dedi bana bakarken. "Neyden vazgeçtin annem?" Diye sordum. "Anneanne olmak istemiyordum ya hani, heh işte ondan vazgeçtim." Dedi. Tövbe tövbe ya. Ona gülüp kafamı iki yana salladım. Biri evlilik derr, biri torun derr, sabırdı.


Sinanla oynayan bizimkilerden sıkılıp babamların yanına gittim. Tarığın yanına oturduğumda babam bana kısa bir bakış atıp zarını atmıştı. 4-3 gelen zarla taşlara baktım ve neredeyse eşit olduklarını gördüm. Geriye yaslanıp kafamı Tarığın omzuna attım. "Bu tarafa gel istersen kızım." Diyen babama bezgince baktım ama benden önce "Yok Murat bey yanımda kalsın. Sizin karşınızda şansa ihtiyacım var" diye konuşan sevgilime baktım. Vayy hınzırr.


"Doğru dedin şimdi." Diye böbürlenen babama kıkırdadım. İki övüldü ya hemen şımarsın. Aynı Çınar abim. Benle alakası bile yok!


Babam taşlarıyla oynarken bacağımda hissettiğim elle irkildim ama belli etmemeye çalıştım. Tarık sağ eliyle zarı atarken sol eli hala bacaklarımdaydı. Sırasını savdıktan sonra babam lavaboya gideceğini söyleyerek kalktığında Tarıkta abimlerle sohbete devam ediyordu. "Pazar günüydü dimi abicim, Görkemin istemesi?" Diye sordu Kerem aşkım.


"Evet abi. Pazar günü kapacağız Eylülümü." Dedim "Tebrik için aramak lazım" diye konuşan Hakan abime "Aaa abi söylemeyi unuttum ben size, abim aslında hepinizi çağıracaktı da ben engel oldum." Dedim. Cidden öyle olmuştu. Hatta annemlerde annemleri çağırmıştı. Ama ben çok kalabalık olur diye ikisinide reddetmiştim. "Nasıl engel oldun? Ve neden güzelim?" Diyen sevgilime döndüm.


"Çok kalabalık olacak diye düşündüm" diye mırıldandım. Yanlış mı yaptım ki? Abimin telefonunun titremesiyle bakışlarımı ona çevirdim. "Görkem. Pazar günü müsait miyiz diye soruyor." Diyerek telefonunu kaldırdı. "Eğer işiniz yoksa bekleriz." Diyen saygı timsali aşkıma baktım. Hakan abim telefonunu havaya kaldırıp "Annee! Pazar günü Görkemin istemesine gider miyiz?" Diye sordu.


"Bugün benide aradı Şebnem hanım oğlum. Danışıp ararım sizi dedim. Ne yapalım gidelim mi?" Diye bize döndü. "Eğer müsaitseniz sizi de ağırlamak isteriz Yeşim hanım." Diye tekrar saygısını konuşturan Tarığın yanağını sıktım. Abimler annemin yanına geçerken Tarıkta kafasını bana çevirmişti. Yüzlerimiz yakın olduğu için burnu burnunu sıyırmıştı.


"Saygılı şey seni." Dedim ve işaret parmağımla yanağını sevdim. Eli elbisemin altına girerken bakışlarımı ondan çekip annemlere baktım. Hala konuşuyorlardı, bu iyi. Bacaklarımı kıstırıp elini sıkıştırdım. "Aaa elimi bırakır mısın güzelim?" Dedi eğlenerek. Hee bırakayımda yok et burada beni. Sapık adam! Aynı ben!


"Elin rahat durursa neden olmasın aşkım" dedim. Bana imayla sırıtırken "Duracakmış öyle dedi bana." Dedi. Bacaklarımı gevşettiğimde elini çekeceğini sanmıştım ama daha da ilerletip çamaşırıma dokunmuştu ve benim yerimde dikilmemi sağlamıştı. Ulan! "Şu sıra çok yalan söylediğini söylemeyi unuttum güzelim." Dedi ve yanağıma hızlı bir öpücük bıraktı. Parmağı usul usul çamaşırımda gezinirken bende elimi bacağına attım.


Kaşları çatılırken parmakları durmuştu. "Güzelim, aklından bile geçirme!" Diye konuştu. Allah allah. "Şu sıra benim elimde pek bir yaramaz sevgilim" dedim ve annemleri kollayarak elimi ilerletip çıkıntının üzerinde durdum. Hafifçe bastırdığımda "Gözde!" Diye tıslayıp parmaklarını bastırmıştı. Çok yanlış yoldayız. "Üç deyince?" Dedim ona bakarak. Kafasını salladığında "Üç" dedim ve elimi ondan çektim ama o çekmemişti.


"Tarık!" Diye tısladım. Kulağıma yaklaşıp "Bu sesini de seviyorum ama favorim hala belli." Dedi ve boynuma öpücük kondurup elini çekti. İki dakikada bütün dengemle oynadı pislik ya. Keyifle sırıtırken benim sinirim bozulmuştu. Abimler yerinde hareketlenirken bu sefer ben Tarığın kulağına yaklaştım ve "Demek o sesimi seviyorsun sevgilim" dedim. Dilimi kulağına değdirip "Ahh Tarık! Daha hızlı sevgilim!" Diye kısıkça inledim ve geri çekildim.


Yerinde taş kesilen sevgilime gülüp ayaklandım ve "Ee karar verdiniz mi aşklarım?" Diye annemlerin yanına ilerledim. Yere Sinanın yanına çöküp Tarığa baktım. Bana kötü kötü bakıp yutkunmuştu. Öyle değil böyle yaparlar sevgilim. Babam geldiğinde tekrar oyunlarına dönmüşlerdi ve annemlerde pazar günü gelmeye karar vermişti.


Saat dokuz gibi Tarık kalkarken Pazar günü görüşürüz diye herkesle vedalaşmıştı. Bende kucağımda Sinanla arabaya ilerledim ve onu bebek koltuğuna yerleştirdim. Kapıyı kapatmamla Tarıkla araba arasında sıkışmıştım. Kafamı arkaya çevirip eve baktığımda araba yan olduğu için bizi göremeyeceklerini farkettim.


Tarığa döndüğümde yoğun bakışları bana el sallamıştı. Bedenini bedenimde hissederken ona gülümsedim. "Aşkım ne yapıyorsun?" Dedim eğlenerek. "Soruyor musun bir de? Neydi o yaptığın?" Diye dudaklarıma yaklaştı. "Ne yapmışım ki?" Diye masum ayağına yattım ama boşunaydı. "Saf ayağına mı yatıyorsun bir de?" Dedi ve dudaklarımla buluştu.


Ona karşılık verirken bahçede olduğumuz aklıma geldi ve geri çekildim. "Bahçedeyiz" dedim gözlerine bakarken. "Dua et ki bahçedeyiz" diye beni yanıtladı. İçeri mi alsam ne yapsam. "Bence o yüzden dua etmem." Dedim kabanının yakalarını düzeltirken.


"Gözde beni mi sınıyorsun güzelim bugün! Sana karşı iradem yok artık derken ciddiydim" dedi ve kendini bana bastırdı. Kıyafetlerden dolayı az da olsa hissettiğim sertlik aklımı karıştırmaya başlamıştı. "Bende hiç yok zaten" dedim. Kendini benden çekip uzaklaştı. "Hadi ikimizin iyiliği için gir içeri güzelim. Üşüyeceksin zaten." Dedi. Onun kapısına geldiğimizde sarılıp yanağına öpücük bıraktım.


"Dikkatli git sevgilim." Dedim. "Olurum güzelim, sende dikkatli ol. Bu arada yarın çok erken duruşmam var. Ararsan eğer ulaşamazsın birtanem." Dedi ve yanağımdan öptü. "Saat kaçta ki?" Diye sordum. "Saat sekizde duruşma başlar, bende erken orada olurum mantıken. Ben seni ararım işim bitince" dedi ve kapısını kapattı. "Tamamm" deyip el salladım ve gidişlerini izledim.


Ailecek biraz daha vakit geçirince Hakan abim ve Kerem abim nöbetleri olduğu için çıkmıştı. Onları yolladıktan sonra kalanlarımız film izlemeye başlamıştık. Ben Cenk abimin göğsüne uzanırken annemde babamın göğsüne uzanıyordu. Çınar abimde Gökayla beraber bir koltukta uzanmıştı. Biri bir uçta diğeri bir uçtaydı. Melih yavrumsa yerde uzanmıştı.


Yemekte bahsettiğine göre okulu yurtdışına gezi düzenleyecekmiş. Bugünki kavgadan önce duyuru yapmış müdür hanımcım. Ona gidip gitmeyeyim diye sormuştu ve düşünülmek üzere konu bu akşamlık kapatılmıştı ama kesin gidecekti.


Filmi izledikten sonra odalara dağılmıştık ve yatağa girmeden Batu kuşumu aradım. Sohbet sırasında konu Eceden açılmıştı ve hafiften etkileniyorum demişti. Onun adına çok sevinmiştim. Mutlu olmayı o da hak ediyordu. Onunla da konuşup yatağa girdim ve grup mesajlarına baktım.


Çekinik tospik 🐒: Ablamın kucağında Sinanı gören abimler 😂😂


Ayak izi🐾: Bir an inme iniyordu şakasız.


Ağaç bey🌳: Saçma muhabbetlere girmeyin lan!


Maviş doktorum🩺: Ne oldu lan it!


Maviş doktorum🩺: Tuvalette dayı oldum diye bağırdığını duydum 😂😂


Ben: Ama çuna bi bakınnn


Ben: Nasılda yemelik!!


Hero🧯: Çokta şey yapmayalım biz yine de abicim.


İmdat🚨: Canı falan çeker şimdi


İmdat🚨: Tövbe tövbe.


Ağaç bey🌳: Dediğine bak abi!!


Hero🧯: Tamam uzatmayın!


Çekinik tospik🐒: Yurtdışı için fikirleriniz ne saygıdeğer abilerim ve ablam ??


Ben: Git yavrum gittt


Ben: Bu yaşlar hep eğlenme yaşların 🥲🥲


Hero🧯: Gideceksin tabiki Melih


Gülüp telefonu kapattım ve kendimi uykunun kollarına attım. Sabah kalktığımda bir güzel duşumu alıp üstümü giyindim.


Aşağıya inip kahvaltı hazırlayan anneme yardım ettim ve babamların inmesiyle beraber masaya oturup kahvaltı yapmaya başladık.


"Oğlum söyle öğretmenine yurtdışına gidebilirsin. Gerekli olan şeyi öğren bugün, halledelim onları." Diyen babamla gülümsedim ve yavruma döndüm. Heyecanla yerinden kalkıp babama ve anneme sarılıp öptü.


"Teşekkür ederimm" dedi ve yanıma çöküp hevesle tabağıyla ilgilendi. Tabağımı bitirdiğimde ne kadar duruşması olsada Tarığa günaydın mesajı attım. Mesajım tek tikte kalırken telefonu çalan Cenk abime döndüm. Bakışlarımız ona dönerken "Efendim Can?" Diye telefonu yanıtladı. Sevgi böcekleri sizi. Ona sırıtarak bakarken çayımı yudumladım.


"Ne! Dur bakıyorum şimdi!" Dedi ve hızla ayaklandı. Gülümsemem yüzümde solarken arkasından baktım. "Oğlum ne oldu?" Diye ayaklanan annemle bende ayaklandım. Televizyonu açıp izlemeye başlayınca hepimiz salona gelmiş televizyona bakıyorduk. Haber kanalı açıktı ve kırmızı panelle yazılar geçiyordu. Sesi açtığında sunucunun sesi salonda yankılandı.


".... Adliyesinde meydana gelen çatışmada 6 yaralı. Aldığımız bilgilere göre hakimin verdiği karardan memnun kalmayan bir vatandaş, adliyede dehşet saçtı. M.H. adlı şahıs, adliye bahçesinde güvenlikten çaldığı silahla rastgele ateş açtı. Açılan ateş sonucu 2 Avukatın ağır yaralı, 4 sivilin hafif yaralı olduğu biliniyor. Emniyet güçleri tarafından etkisiz hale getirilen M.H. tutuklanarak gözaltına alınmıştır." İki avukat? Avukat?


Hızla masaya gidip telefonuma sarıldım. Hemen Tarığın numarasına bastım ve kulağıma dayadım. Gergince turlamaya başlarken hala çalan telefon gözlerimi dolduruyordu. "Açsana şunu!" Diye bağırdım ve tekrar aradım. Annemler yanıma gelmişti muhtemelen çünkü odada ses duyuyordum.


"Sessizdedir kızım telefonu." Diyen annemin endişeli sesi moral vermek yerine kötü etkilemişti. Yanaklarım ıslanırken babama döndüm. "Sessizdedir dimi baba?" Diye sordum. Beni tutup çekerken "Öyledir kızım" dedi ve bana sarıldı.


Ondan çekilip salona koşup hala telefonda konuşan abime baktım. "Abi Tarığın konumunu bulur musun?" Diye sordum ve yanına gittim. "Tamam orada buluşuruz." Diye telefonu kapattı ve arkama doğru baktı. Kolunu dürtüp "Abi, bulsana konumunu." Dedim. Bakışlarını arkamdan çekip bana baktı. "Abicim" dedi ama bir şey olduğunu hissettirmişti.


"Tamam, Selimi arıyım ben!" Dedim ve tekrar telefonuma sarıldım. Telefonu elimden çeken abimle ona baktım. "Hastanede. Ameliyata almışlar" dedi. Ameliyat mı? Gözlerim kapanırken duyduğum seslerde azalmıştı.


Diğer bölümde görüşmek üzere 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%