Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@merida_xx

Hakan'ın ağzından


Duyduklarımdan sonra ne yapacağımı şaşırdım. Irmak benim kardeşim değildi bunu zaten iliklerime hatta ailecek iliklerimize kadar hissediyorduk. Hep bizden ayrı ve başına buyruk biri olmuştur. Ailemi dağıtmak içinse elinden geleni ardına koymayıp birbirine aşkla bakan annemle babamın arasını bile bozmuştu. Kardeşlerime uyguladığı baskı ve davranışlar ise cabasıydı tabi. Ben onunla alakamı yıllar önce kesmiştim zaten. En son onu ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyorum.


Yere yığılan ve adının Görkem olduğunu öğrendiğim adama baktım. Şimdi bu adam yıllarca kardeşime abilik mi yapmıştı? Nasıl biriydi ki? Peki kardeşim? Gözde? Adını aklımdan geçirince bile içimde bir  heyecan oldu istemsiz. Acaba o da Irmak gibi miydi? Öyle olsaydı bu adam bu kadar dağılır mıydı ki? Sevmese onu böyle arar mıydı? Şahsen bizimkiler Irmağa bir şey olsa böyle bir tepki göstermezdi. Tamam insan sonuçta belki üzülürlerdi ama yok yok üzülmezlerdi.


İyi de bu Duygu doğru mu söylüyordu ki? Ne yapmam lazımdı şimdi. Babamları mı arasaydım. Ya da Kerem'i mi arasam o gelip test yapsa. İzin verirler miydi ki? İzin içinde Cenk'i arayıp mı izin çıkartırsaydım. Ben düşüncelerimde boğulurken polis yerden Görkem'i kaldırmaya çalışıyordu. O an hiç kendimde değildim sanırım çünkü sadece izliyordum. Çalan telefonum dikkatimi ona vermemi sağladı. Arayan Gökaydı. Bu saatte niye arıyordu ki.


"Efendim Gökay?"


"Abi iyi misin? Merak ettim az önce aradığında sesin pek iyi değildi. Uyumadan tekrar aramam istedim. Müsait miydin?" Dedi. Söylesemiydim şimdi. Desem ya Gökay ikizin Irmak değilmiş diye. Koşa koşa buraya gelirdi kesin. Ama henüz her şey kesin değildi. Beklemem lazım.


"Ben iyiyim Gökay sorun yok. Zaten eve gelicem birazdan. Annemler uyudu mu?" Uyamamış olsalar iyi olurdu. Hemen eve geçip her şeyi anlatmak istiyorum. Tek başıma şu an bu kafayla hiç bir yapamazmışım gibi geliyordu.


"Yok abi daha uyumadılar. Aşağıda film izliyorlar."


"Kim kimler?" O kızın orda hatta evde olmadığını biliyordum ama yine de onu görme olasılığım var mı bilemedim.


"O hariç herkes aşağıda abi. Bende seninle konuşmak için odama çıkmıştım zaten." Demesiyle rahatladım. Tam bir şey söyleyecektim ki az önce Gözde'nin yanına giden kadın ağlayarak tülün arkasından çıkmıştı. Acaba Gözde'ye bir şey mi olmuştu. Gökaya bir şey demeden telefonu yüzüne kapattım ve kadının yanına ilerledim.


"Hanımefendi bir sorun mu var? Gözde iyi mi?" Dememle ağlamaktan kızarmış gözlerini bana çevirdi. "Onu sen mi buldun oğlum? Allah razı olsun çok teşekkür ederiz." diyip bana sarılması bir oldu. Kadının tepkisinin üzerine sadece sadece Gözde'nin iyi bir anne tarafından büyütüldüğünü anlamış oldum. Sarılmasına karşılık verip kendimden uzaklaştırdım. Onlara söylesem test için izin verirler mi acaba. Kadın arkamdan sedyeyle geçen oğlunu farkedince "Oğlumm!" Diyerek ona koşmaya başladı. Onun sesini duyan adamda tülün arkasından çıkıp kadına eşlik etti. Onlar uzaklaştığında bende bu cesaretle Gözde'nin yanına yaklaştım.


Getirdiğim haline kıyasla ağzında maske ve elinde ki damar yolu vardı. Onu incelemeye başladım. Saçları siyahtı galiba ya da dumandan mı siyah gibi duruyordu. Elimi saçlarına uzattığım anda yavaşça gözlerini açıp mavi gözleriyle bana bakmaya başladı. O anın şokuyla sadece yüzüne bakabildim. Bana daha dikkatli bakıp kaşlarını kaçtı. Sinirlendi mi şimdi. Elimi havadan indirirken elimi yakaladı. İçimde yangından beri olan hissin dağılması bir oldu. İçimdeki rahatlama kısmını size nasıl anlatmam lazımdı ki. Elimde olmadan dudaklarım kıvrılmaya başlamıştı. O ise bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı ama hem maruz kaldığı dumandan hemde maskeden bir şey anlaşılmıyordu. O sol elimi tutarken sağ elimle maskeyi kaldırıp kafamı ona yaklaştırdım.


"Ba-batu! Öhhö ööhhö Batu i-iyi mi?" Batu mu? O kim anasını satayım ya. He he he tamam şu yangından çıkarılan çocuk. Daha fazla konuşmasın diye maskeyi yerine yerleştirdim. Maskeden çıkan havayı solurken daha rahattı. "İçeriden bir çocuğu çıkarmıştık. Bahsettiğin kişi o her halde.Durumu sana göre iyiydi sanırım yaşıyor merak etme korkma tamam mı." Diyip daha fazla dayanamayıp elimi saçlarına uzatıp okşamaya başladım. Sözlediklerimden mi yoksa saçlarını okşamamdı bilinmez ama mavi çakır gözlerini yumdu. Elimi ise hala tutuyordu. Bu durumda gözlerimin dolması normal miydi. Bir tepki almadığımdan dolayı saçlarını sevmeye devam ettim. Bir yandanda elimi sımsıkı tutarken üstünü sevmeye çalıştım. Neydi bu içimdeki sıkıntıyı def edip yerini huzura bırakan.


Bir süre daha yaptıklarımı sürdürdüm. Sanırım o da artık uyumuştu. Ee annesi neden hala gelmedi buraya. Yan taraftaki tülün kıpırdanmayı başlaması ile açılması bir oldu. Yatakta yatarken tülü açmış kolunu olabildiğince bu tarafa uzatan ve bir şeyler mırıldanan biri. Kaşlarım istemsizce birleşmeye çalışırken kendimi o tarafa atmaya engel olamadım.


"Ne yapıyosun sen?" Beni biraz kızdırdın çocuk. Senin yüzünden Gözde'nin elini bırakmam zorunda kaldım. Bana gerek kalmadan maskeyi kendi eliyle çenesine indirdi. "Gözde, o iyi mi?" Tamam taşlar şimdi oturdu. Bu elemanın adı Batu. Zaten üstüne baksam anlarmışım ama anın getirisiyle pek umursadığım söylenemez. "Evet durumu iyi yat dinlen sende hadi!" Diyip maskeyi yüzüne yerleştirip tülü tekrar eski haline getirip kapattım.


Tekrar Gözde'ye doğru döndüğümde Görkem denilen adamın yanında az önce ona eşlik eden kişilerle bu tarafa geldiğini gördüm. Burada olmamı yanlış anlamazlardı umarım. Gerçi anlasalar ne olurdu ki. Sonuç olarak kardeşimin yanındayım. Şu testi bir an evvel yaptırmamız lazım. Görkem beni farkedince biraz duraklayıp derin nefes aldığını farkettim. Ardından da kaşları çatılmıştı zaten.


"Biraz dışarıda konuşabilir miyiz acaba?!" Dedi bana bakarak. "Oğlum bir sorun mu var bize söylemediğin. Kızımın bir sorunu mu var he?" Yanındaki adam Görkeme dönüp soru sormaya başlamıştı ki daha bir şey söylemediğini anladım. Şu an için anlayışla karşılayabilirdim. Ama şu an için.


Son kez Gözde'nin saçlarını sevip alnına bir öpücük kondurdum. Tamam öpücük kesinlikle planda olan bir şey değildi. Aniden gelişti ama çok rahatlatıcı olması su götürmez bir gerçekti. Kadın ve adamın yanından geçerken adamın sert bakışları çoktan beni talan etmeye başlamıştı. Cidden mi? Babaylada mı iyi geçiniyorsun Gözde? Bunun kötü bir tarafı tabiki yoktu hatta bu mutlu etmeliydi ama eğer kardeşim çıkarsa bizi kabullenmesini imkansızlaştırıyordu bu durum.


Bahçeye çıktığımda Görkem de arkamdan hızlı hızlı gelmişti. "Kardeşimden uzak duracaksın tamam mı? Onun söylediklerine inanman saçmalık. Gözde benim kardeşim. Bir daha seni onun yanında görmek istemiyorum!" Bak sen ya! Yanına ne vereyim! "Başka emrin var mı acaba! O aptalın dediklerine inanmadım diyemem ama içimde kuşkuyla da duramam. O yüzden hemen test yaptırmamız gerekiyor!" Görkemin yüzünde belli olan hüzün beni şaşırtmadı diyemem. Yoksa o da mı biliyordu bunu. O yüzden mi bu inkar?


"Öyle bir şey olmayacak dedim! Gözde benim kardeşim! Seni bir daha onun yanında görmeyeceğim. Yoksa artık sakin kalmam!" Diyip koşar adım içeriye girdi. Bu it kesinlikle bir şeyler biliyordu. Ne demişti doktor 'yarına kadar müşahade altında tutulması lazım' o zaman yarın sabah babamlarla buraya gelip her şeyi açıklığa kavuşturmamız gerekiyor. Bu ite hiç mi hiç güvenmedim. Belki kabul edemiyor olabilir ama tavırları konuyu kapatmak üzerine. Onları tanımıyorum ve güvenemem. Hemen hastanenin yanındaki taksi durağına gidip birine bindim. Eve doğru giderken aileme bunu nasıl açıklamam gerektiğini düşünmeye başladım.


Yazardan devam...


Hakan takside eve ulaşana kadar evdeki ortamdan bir haberdi. Eve gediğinde ise salonun ışıklarının açık olduğunu ve kış bahçesinden herkesin içeride oturup sohbet ettiğini gördü. Yüzünde vereceği haberin gülümsemesi varken kapıya doğru ilerledi. Tam zile basacaktı ki bahçede gördüğü manzara bu gülümseyi alıp götürmüştü. Irmak. Hamakta bir çocuğun kucağında onu öpüyordu. Bu manzara konu Irmak olunca şaşırılmaması gereken bir tabloydu. Hakan derin nefesler alıp Irmağın yanına ilerledi. Artık sinir bile olmuyordu bu kıza.


Irmak Hakanı farkettiğinde kendini toplamaya gereği bile görmemişti. Neden görsündü ki. Zaten eskortluk yaptığını bilmiyor muydu.


Hakan Irmağı kolundan tuttuğu gibi çocuğun üzerinden aldı. Kapıdaki korumalarına da çocuğu işaret etti. Korumalar gelip çocuğu aldığı gibi dışarı attılar. Hakanda elinde onu bırakması için debelenen kızı bahçe kapısından evin içine attı. Gelen sesle bütün aile onlara dönmüştü. Irmak ise bakışları umursamayıp asansöre doğru ilerledi.


"Bekle iki dakika sonra ne b*k yersen yersin!" Hakan sakinliğini rafa kaldırmıştı bile.


Annesi Yeşim hanım "Oğlum ne oluyor?" Diyip Hakanı kolundan tutup yanına çekmeye çalıştı. Kardeşleri; Kerem, Cenk, Çınar, Gökay ve Melih abilerinin neden Irmakla konuştuğunu anlamaya çalışıyorlardı. En son ne zaman konuşmuştu? Hatta en son ne zaman o buradayken eve gelmişti ki?


Kerem söze girip "Abi hoşgeldin. Bir sorun mu var? Gökay bizimle konuşman gerektiğini söyledi. Bir şey mi oldu?" Onlarda bu durumdan oldukça şikayetçi idi. Evlerini burdan ayıralı yıllar olmuştu. Hakan, Kerem ve Cenk ayrı bir evde yaşıyorlardı. O malum olaydan sonra daha fazla bu evde Irmakla kalmak istememişlerdi. O yüzden onlarda Hakan abilerinin peşinden gitmişlerdi. Çınar ise Gökay ve Melihi o kızla bırakmak istemediği için burada anne babasıyla kalmıştı. Anne babası ise olaylardan sonra kızları bildikleri Irmağın yalnız kalmaması için yaşananları silmek istemişlerdi. Olabildiği kadar.


Hakan Irmağı tekrar kolundan tutup koltuğa oturttu. "Ben bi üstümü değiştireyim anne böyle kirletirim her yeri. Sizde biraz bekleyin söylemem gerekenler var." Diyip yukarı eskiden kaldığı odasına çıkmaya başladı. Kalan aile fertleri ise merakla Hakanı beklemeye başladılar. On dakika kadar sonra Hakanı merdivenden inerken görünce hepsi kendini topladı ve Hakana bakmaya başladılar. Hakansa ne kadar konuya nasıl girsem diye düşünmüş olsa da hiç bir halta karar verememişti. Direk konuya girmek en mantıklısı diye düşündü. Tek boş kalan koltuğa oturduğunda sesini toplamak için iki öksürdü. Ailesine baktığında hepsinin ona merakla baktığını gördü. Irmaksa 'bitsede gitsem' gibi Hakanın yüzüne bakıyordu. Hakan ise 27 yıllık hayatı boyunca belki de ilk defa Irmağa gülümsemişti. Ama bu gülümseme sadece acıma barındırıyordu.


"Baba, anne bugün bir kaç şey öğrendim. Bu öğrendiklerim ise ailemizi kökten değiştirecek bir haber." Konuya böyle başlamak daha iyi olurdu. Bu sefer babası Murat bey merakla söze girmişti "Ne öğrendin oğlum. Kaç saattir bekliyoruz zaten hadi oyalanmadan söyle. Hem neymiş o haber de ailemizi değiştirecekmiş?" Babasına döndüğünde o merakı görmüştü bile. Daha fazla uzatmadan "Şimdi beni bölmeden dinleyin zaten fazla vaktimiz yok."


Gökay "Abi anlat artık hadi ya!" Diye abisine bağırmıştı. Abilerinin ona dönen sert bakışları ile de yerine sinmişti. "Özür dilerim abi ama meraktan çatlattın ne yapayım?" Dedi.


"Irmak bizim kardeşimiz değilmiş." Dedi tek nefeste. Çınar ise duyduklarıyla sadece gülüp "Zaten değil abi bilmediğimiz bir şey mi söyleseydin." Dedi. Gökay ve Cenkte başını sallayıp gülmüştü. Irmak ise yerinde gergince hareketlenmişti. Bütün bakışlar bu sefer ona dönerken "Tamam anladık beni istemiyorsun ama bu kadarı da fazla değil mi?" Diyerek hemen ayağa kalkıp kapıya doğru koştu. Daha doğrusu çalıştı. Çünkü iki üç adım atmışken Cenk koluna yapışmıştı. Polisliğin getirisi olarak Irmakta ki bu gerginliğin yalandan olduğunu anlamıştı. Irmağı koltuğa oturtup polis kimliğine çoktan bürünmüştü. Tam soru sormaya başlayacaktı ki abisi izin vermemişti.


"Cenk dur bi abicim vaktimiz yok diyorum bak." Diyip Cenk'i yanına çekti. Ve kimseye konuşma hakkı vermeden her şeyi anlattı. Irmak daha fazla orada durmak istemediği için koşarak evden çıkmış ve sevgilisi Yiğite gitmişti.


Soyhan ailesi ise Hakanın anlattıklarıyla sarsırmış bir şekilde Hakanın yüzüne bakıyorlardı. İlk tepki anneleri Yeşim hanımdan gelmişti. "Oğlum sen dediğin farkında mısın? Ne demek oluyor tüm bunlar böyle?" Gözyaşlarını artık tutamıyordu zaten.


Diğer tepki ise Keremden gelmişti "Nasıl durumu iyi mi? Yangından akciğerleri etkilenmiştir kesin tedaviye başladılar mı?" Babaları Murat ise "Fazla vaktimiz yok derken ne demek istedin bir şey mi oldu?" Dedi. Ailesinin artık şaşırma kısmını geçtiğini anlayınca sorularını cevaplamaya başladı.


"Bilmiyorum Kerem doktor muyum ben a-. Tövbe tövbe. En son serum takmışlardı bir de hava veriyorladı. Serumun ne olduğunu sormaya kalkarsan seni gebertirim. Şeffaf bir şeydi." Kerem kalkacağı koltuğa geri oturup kendi kendine "Şeffafsa iyi." Demişti. Hakan ise sabır çekerek babasına döndü. "Baba doktor yarına kadar müşahade altında tutalım demişti o yüzden fazla vaktimiz yok dedim. Gözde'nin abisiyle biraz tartıştık ve ailesine hiç bir şey söylemedi. Ona yaklaşmamamı falan söylüyordu. Yani anlayacağınız adam kızı sabah alıp gidebilir. Kim olduklarını da bilmiyorum sadece isimlerini biliyorum işte." Dedi.


Murat bey oğlunun anlattıklarıyla hemen ayağa kalktı "Hadi o zaman hemen hastaneye gidelim ne gerekiyorsa yapalım." Şu an ne kadar kesin olmasa da oğlunun anlattıklarıyla içindeki heyecanı dindiremiyordu. Hem belki ailesi tekrar eskisi gibi olurdu. Çocukları yine bir arada şen şakrak, güzeller güzeli karısı yine kollarının arasında bu tabloyu izlerdi. Daha adını yeni öğrendiği kızı Gözde her şeyi yeniden düşünmesini sağlamıştı bile. İnanıyordu eskisinden bile daha iyi olacaklardı.


Bütün aileye arabalara doluşmuşlardı bile. Hakan hastaneye doğru sürmeye başlayınca arkasından ailesi onu takip ediyordu. Hakanın yanında annesi, Kerem ve Melih vardı. Arkadan ise babası, Cenk, Çınar ve Gökay geliyodu. İki araba hastaneye doğru hızla ulaşmaya çalışıyorlardı. Hakan annesinin ve ağlama sesleri ile ona doğru döndü. "Annem ağlama ama bak daha bir şey belli değil bile." Dedi ve önüne dönüp yola odaklandı. Gider ayak kaza yapmak istemiyordu. "Nasıl ağlamam oğlum. Acaba nasıl bir hayatı oldu ki? İyi mi büyüdü? Ailesi ona bir şey yapmış mıdır? Aklım bu sorularla dolarken nasıl ağlamam oğlum?"  Dedi ve en küçük oğlu Melih'in uzattığı peçeteyi aldı. Hakansa annesinin düşündüğü soruların haklılık payını biliyordu. Ama onların bilmediği şey ise gördüğü kadarıyla Gözde ailesiyle gayet de iyi anlaşıyordu. Her hangi bir terslik görmemişti.


"Annem gördüğüm kadarıyla ailesiyle bir sorunu yoktu. Hatta fazla iyiler bile diyebilirim. Gidince zaten her şeyi öğreniriz. Sakin ol lütfen annem." Dedi. Bu sefer en küçük kardeşi Melih söze girmişti "Abi ya bizi istemezse? Orada mutluysa bizi istemez ki. Hem belki o da Irmak gibidir. Kötü biridir." Kerem Hakana izin vermeden lafa girdi "Tanımadan bilemeyiz abicim. Şimdiden onunla kıyaslama tamam mı bu çok yanlış." Dedi ama onunda içi içini yiyordu. Melih abisine hak verip geriye doğru yaslanıp annesinin elini tutmaya devam etti.


Diğer arabaki durumlar ise onlardan farklı değildi. Murat bey kafasını cama dayamış dışarı bakıyordu. Cenk ise abisini takip ederken aklından annesinin soruları geçiyordu. Çınarsa daha kesin bir şey olmadığı için diğerlerine kıyasla daha sakindi. Gökay ise gerçek ikizini bulmanın verdiği hissi tadıyordu. Acaba bugün abisi onu aradığındaki can sıkıntısı ikizinin başına gelenler yüzünden mi diye düşünmeden edemiyordu. Eğer öyleyse şu hep kitaplarla geçen ikiz hissinden dolayı mıydı? Bunu düşünüp biraz mutlu olmuştu ama sonra kızı tanımadığı için kendini tuttu.


Soyhan ailesi hastaneye geldiğinde Hakanın bir an önce onları Gözdeye götürmesini beklediler. Hakan acile girdiğinde arkasından ailesinin geldiğine emindi. Gözdeyi birlikte getirdikleri polisi görünce onun yanına ilerledi. Polis gelen kişiyi görünce arkasındaki iş arkadaşı Cenk'i görünce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmıştı. Tam lafa gireceği sırada arkadan Görkemin bağırmasıyla bütün aile yönünü sese dönmüştü. "Ben sana uzak dur demedim mi lan!!"


Aile kesimi sese dönüp adımı gördükleri gibi Hakanın tartıştığı adam olduğunu anladılar. Abi takımı kaşlarını çatıp direk adama yönelirken Hakan hepsinin önüne geçip "O sesini kıssan iyi olur! Sana dedim testi yapıcaz o yüzden kes sesini!" Artık Hakanda sakin değildi. Mustafa bey kızının eşyalarını toplayıp eline alınca duyduğu seslerle tülün arkasından çıkıp oğluna ve karşısındaki kalabalığa yöneldi. "Görkem ne oluyor? Ne diye bağırınıyorsun?" Dedi. Soyhan ailesi bu sefer Görkemin yanındaki adama baktılar.


"Baba sen annemlerin yanına git seni bekliyorlardı. Geliyorum ben hemen." Diyip babasını ilerletti. Mustafa bey oğlunun yine klasik tartışmalarından olduğunu düşünüp yukarı çıkıp kızının alındığı odaya doğru ilerledi.


Murat bey giden adamın arkasından baktı bir süre. Demek kızına babalık yapan adam buydu. Mustafa. Gördüğü ilk an aldığı izlenim kötü olmamıştı. İyi bir adamdı her halde. İç çekip oğlunun önünde sinirle soluyan çocuğa döndü. "Evlat ikinizde bir sakin olun. Biz Gözde'nin ailesi olabilirmişiz o yüzden geldik. Testi yapalım eğer dediğin gibi bir yalandan ibaretse herkes hayatına devam eder." Dedi ılıman bir şekilde. "Öyle bir şey olmayacak beyefendi. Her şey koca bir yalan. Buraya kadar boşuna gelmişsiniz." Diyip babasının gittiği yoldan gitti. Arkasında ona sinirle bakan Soyhan ailesini de umursamadı.


"Cenk, ne işin var senin burda hayırdır? Her şey yolunda mı?" Diye yanlarına gelmiş olan polise döndüler. Cenk iş arkadaşını yeni farkettiğinde ifade için beklediğini anladı. Belki ondan bir şeyler öğrenebilirdi. "Can, şu giden itin yanında bir kız varmış yangından kurtardığınız. Nerede acaba biliyor musun?" Diye sordu. Can ise olayları hala anlamaya çalışıyordu. Ona merakla bakan Soyhan ailesini görünce bir cevap aradıkları çok açıktı.


"Gözde'den bahsediyorsan eğer doktor yatış verdi ona. Annesiyle beraber odaya götürüldü. Babası ve Görkem bey de eşyalarını almak için gelmişti. Bende ifa-" sözünü bitiremeden Kerem lafa atladı. "Hangi odaya çıktılar?kaç numara?" Can şaşkınca bakmayı sürdürüp "Göğüs hastalıkları servisi 15 numara." Dedi ve önündeki kalabalığın uzaklaşmasını izledi.


Soyhan ailesi Can'ın söylediği odayı ararken Kerem kendi kendine mırıldanmaya başlamıştı. "Dedim ben işte akciğerleri etkilenmiştir diye." Hakansa Keremi duymuş ve kafasına hafif vurmuştu. "Sence şu an konumuz senin haklı olup olmaman mı lan salak?"


Kerem abisine homurdanmaya devam ederken odanın önüne gelmişlerdi. Soyhan ailesi kapının önünde derin nefesler almaya başlamıştı. Kapıyı kimin açacağını öğrenmek için birbirlerine bakmaya da başlamıştı. Küçük bir döngüye girmişlerdi bile. Çınar daha fazla buna dayanamayıp kapıyı çalmayı es geçip odaya daldı. Kapıyı açmasıyla karşısında ona ve arkasından içeri giren ailesine şaşkınca bakan bir kadın bir adam ve sinirini saklamadan bakan acilde gördükleri adam. Hepsini es geçip kadının koluna girmiş olduğu kızı görünce nefesinin kesildiğini hissetti. Karşısında annesi gördüğünü zannetti. Arkasına dönüp annesine baktığında ise annesinin yanakları çoktan ağlamaktan parlamaya başlamıştı. Hakansa kızı sanki ilk defa görüyormuş gibi tekrar şoklanmıştı. Çünkü bu sefer karşısında saçı başı dağılmış yüzü ger yeri dumandan siyahlanmış, üstü başı yanmış ve yırtık kıyafetli bir kız değil, yani yıkanmış annesinin küçüklüğünü görmüştü...


&&&&


Merhaba arkadaşlarr ben geldimm.


Sizde hoşgeldiniz tabii.


Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı ve yıldız yağdırmayı es geçmeyinnn.


Diğer bölümde görüşmek üzere 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%