Yeni Üyelik
67.
Bölüm

40. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Bir süre sonra Kerem abi ayaklanmış ve bir telefon görüşmesi yapmıştı. "İyi geçmiş getiriyorlar" diye bize döndü. Hepimiz rahat bir nefes alırken karşıdan sedyeyle gelen doktorlar gözüktü. Tam yanına gidecekken Kerem abi "Odaya yerleşene kadar yaklaşmayın." Dedi. Bizde geride kalırken doktor elindeki dosyayı Kerem abiye uzattı.


"Açıklama yapmama gerek var mı?" Diye sordu. Kerem abi kafasını olumsuz sallarken "İyi o zaman. Yarın yirmi bir başına giriyormuş, bu yaşta kalbinde bir stent olduğunu sen söylersin" diye kızgınca Kerem abiye baktı. Kerem abi kafasını dosyadan kaldırıp "Ne demeye çalışıyorsun sen!" Diye yükseldi. "Sana geçen geldiğinde de söyledim. Kalbi daha şimdiden yorulmaya başladı! Anladın sen ne demeye çalıştığımı" diye yanıtladı.


Gökay doktora bakıp "Evet yetmezliğe yol açabilirmiş" dedi burnunu çekip. Doktor alayla güldü ve Kerem abiye "Öyle mi?" Diye sordu. Kerem abi adama yaklaşıp "Sus!" diye tısladı. "Yanlış bilgi verdiğini bilseydim ben açıklardım." Dedi. Kerem abi tekrar sus diye uyarsada doktor hepimize göz gezdirdi ve "Ben Tayfun Dürden. Kardiyoloji doktoruyum. Gözde hakkında söyleyeceğim şeyleri kısa özet geçecek olursam, bir daha böyle bir durumda kalırsa maalesef hastayı kaybederiz" dedi ve yanımızdan uzaklaştı.


Gözdeden devam...


Birinin gözlerimi açıp ışık tutmasıyla kafamı sağa sola çevirmeye çalıştım. Kafam kazan gibiydi şu an. Ve bacağım niye ağrıyor benim. Hatta nerdeyim ben? "Uyandı" diye birinin konuşmasıyla gözlerimi açtım. Yine beyaz tavan mı? Bu sefer ne oldu acaba.


Yerimde doğrulmaya çalıştım ama yükselen seslerle vazgeçtim. Yatağın başı yükselmeye başlarken odadaki kalabalığa baktım. Bütün aile burada ne işimiz var. "Gözde bana bak. Şu kalemi takip et" diye gözümün önünde kalem oynatan abimin dediğini yaptım. "Tamam sorun yok" dedi ve sandalyeye oturdu. "Ne oldu bana?" Diye sordum. Cidden h bir şey hatırlamıyorum.


En son araba çarpacaktı galiba. "Araba mı çarptı bana?" Diye sordum. "Hayır" diye konuşan Batuya döndüm. Ne olmuş lan buna böyle? "Sana ne oldu? Şahtın kaymış" diye sordum. Yüzü düşmüş, yaşlanmış bir şey olmuş buna be. "Salak!" Diye başka bir yere baktı. İyiymiş sorun yok.


Olanları bana kısa bir özetle anlattıklarında gülmeye başladım. Her şey nasıl benim başıma gelebilirdi gerçekten. "Şu anlık bir sorun yok, kalbin gayet sağlıklı ama tabiki kriz geçirmediğin sürece" dedi. Kerem abim. Stent diye olan şeyi kasığımdan kablo gibi bir şeyle yapmışlar. Gereksiz sağlık müdahaleleri işte. O yüzden bacağımın ağrıması normalmiş.


Biraz rahatlama olmalarına rağmen hala gergin duran aileme baktım. "İyiyim ben. Şöyle bakıp durmayın" diye onlara kızdım. Kapı açıldığında "Gözde kızım?" Diye yanıma koşan Şebnem anneme baktım. Arkasından da Hülya teyzeler girmişti. Anlaşılan dünürcülük baya ilerlemişş.


Onları da sakinleştirdikten sonra odada baya bi kalabalık oluşmuştu. Cama yaslanmış beni seyreden sevgilime baktım. Oldukça gergin duruyordu. Bakışlarımız buluştuğunda bir çok duyguyla baktığını hissettim. Yanımdaki Melihi iteleyip elimi Tarığa uzattım. Gelip elimi sıkı sıkı tuttu ve yanıma oturdu. "Hadi biraz dışarı çıkalım çok kalabalık oldu" diyen annelerime baktım. Babamları tutmuş dışarı çıkartıyorlardı. Odayı boşalttıklarında onu biraz daha yanıma çektim.


"Artık net karar verdim. Seni işe ben bırakıp alıcam, hatta telefonuna uygulama falan indirmeyi de düşünüyorum! Ya da şu akıllı saatle-" sözünü dudaklarına öpücük bırakmamla kestim. Gerçekten çok gergindi. Geri çekildiğimde gözlerini kapatmış ve sıcak nefesini yüzüme bırakmıştı. "İyiyim" diye fısıldadım.


"Buna ihtiyacım varmış" diye bakışlarını kaldırıp bana sıkıca sarıldı. Kafası boynumda soluklanırken bende ona sıkıca sarıldım. "Aklım çıktı Gözde. Buraya nasıl geldim hatırlamıyorum bile" diye sessizce konuştu. "Tamam aşkım, iyiyim bak ben" diye ensesindeki saçlarını sevdim.


Geri çekilip alnını alnıma yasladı ve yanaklarıma ellerini yerleştirdi. Kafamı göğsüne yaslayıp saçlarımı sevmeye başladı, bende kollarımı beline sarıp uzandım. Sanırım artık bende Tarık gibi hissediyordum. Dediği gibi biz böyle olduktan sonra hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu.


Gözlerim tekrar açtığımda hala Tarığa sarılmış yatıyordum. O da sırtını başlığa yaslamıştı ve belimi seviyordu. Kafamı yavaşça kaldırıp doğruldum, bacağımdaki ağrı yok olduğuna göre ağrı kesici falan vermiş olmalıydılar. Tarıkta hareketliğinde "İyi misin güzelim? Ağrın var mı?" Diye sordu. "Yok aşkım, gayet iyiyim" dedim ve ona gülümsedim.


"Kızım iyi misin?" Diye gelen soruya döndüm ve oturup bizi izleyen kalabalığa şaşkınca baktım. Ne yani ben uyurken hepsi burada mıymış? Eee ama ayıp! "İyiyim anne. Siz eve gitseydiniz keşke" dedim ve saçımı düzelttim. "Yok kızım olmaz, beraber gideriz. İki serumun falan kalmış zaten" dedi annem. Kafamı sallayıp onu onayladım. "Güzelim benim biraz işim var halledip hemen dönerim" diye alnımdan öpüp odadan çıkan sevgilime baktım.


Benim serumlarım bitince de tekrar geri gelmişti. Annemlerin yardımıyla toparlandıktan sonra arabalara doğru ilerledik. Dışarı çıktığımda sabahın daha yeni olduğunu gördüm. Yine geceyi hastanede kapatmıştık anlaşılan. Tam arabalara binecekken arkamızdan Eylül ablanın "Gözde" diye seslenmesini duydum. Arkamı dönüp baktığımda Mehmet amcalarla beraber geldiklerini gördüm.


"Ablacım iyi misin?" Diye endişeyle sorduğunda ona iyiyim dedim. "Tarık açmayınca bir şey oldu sandık be kızım!" Diye rahatça nefes bıraktı. "Yok iyiyim Eylül abla. Tarıkta şimdi geldi zaten" dedim. "Çok sevindim ablacım" dedi ve kısa bir sarıldı.


Ben babamların arabasında eve gelirken arkamızdan Şebnem annemler ve Hülya teyzeler geliyordu. Annem hepsini kahvaltıya çağırmıştı. Eve geldiğimizde annemler ve Hülya teyze mutfağa geçip bir şeyler hazırlamaya başlamıştı. Annem ne kadar kabul etmek istemesede kendini dinletememiş ve hep beraber hazırlıyorlardı.


Babamlar da içeride bir şeyler konuşuyorlardı ama ben mutfakta annemlerle oturduğum için duymuyordum. "İyi düşünmüşsünüz Hülyacım. Yorulduysanız artık dinlenmeniz gerekiyor" diyen anneme baktım. Aaa Hülya teyzeler lokantayı mı bırakıyordu? "Aynen öyle Yeşimcim. Artık zorlanmaya başladık. Birazda dinlenelim dedik" diye annemi onayladı. "Hayırlı olsun o zaman Hülyacım." Diye Şebnem annemde onu desteklemişti.


"Sen ne yapmayı düşünüyorsun Eylülcüm?" Diye topu Eylül ablaya atan anneme sırıttım. Galiba aklındaki planı uygulayacaktı. Planı da Eylül ablayı yanına almak istiyordu. Vakıfta ona yardımcı olması için çalışmasını isteyip duruyordu benden. Ispartadayken anneme bir işinde yardımcı olmuştu ve annem çözümüne hayran kalmıştı.


"Bende şu düğün işlerine odaklanırım büyük ihtimalle Yeşim hanım. Sonrasında da bakıcam artık." Dedi. Annem elindeki bıçağı bırakıp Eylül ablaya döndü. "Eylül, sen benimle çalışsana kızım?" Diye pat diye sordu. "Ne?" Diye şaşkınca soran Eylül ablaya kıkırdadım ve "Eylül abla, annem senin çözümünden sonra sana iş teklif etmek için bahane kolluyordu. Şimdi bu haber onun yolunu açtı." Dedim.


"Benimle mi?" Diye hala şaşkınca soran Eylül ablaya kafa salladım. "Evet kızım sen. Şimdi şu düğün işleri var diye kabul etmemezlik yapma sakın. Bu koşuşturmada günde bir kaç saat uğrasan yeterli bana. Sonrasında balayı dönüşü oturturuz saat işlerini. Hem ben seninle gerçekten çalışmak istiyorum. Farklı düşüncelerin ve görüşlerin var, bu da bize en lazım olan şey. Seninle çok güzel işlere imza atabiliriz." Dedi annem.


Eylül abla bakışlarını bizde gezdirirken ona gülümseyip kafa salladım. "Şey ben bilemedim ki" diye yerinde kıpırdandı. "Düşün kızım istersen" diye gülümseyen Şebnem anneme baktım. "İşin hazır işte Eylül abla ne düşünüyorsun ya, he de gitsin" dedim. "Oo hanımlar, keyifler yerimde bakıyorumda. Yardım edilecek bir şey var mı?" Diye gülerek mutfağa giren Gökaya döndüm bu sefer. Hepimizin yanağından makas alırken Hülya teyzenin yaptığı krepten ağzına attı.


"Gökay!" Diye bağıran annem zeytin koyduğu kaşığı ona savurdu. Gökay Hülya teyzenin arkasına saklanıp "Bu ev hep bana düşman Hülyacım. Alsana beni evlatlık, valla sakin piti piti bir insanım." Diye konuştu. Şebnem annem Gökaya gülüp "Alemsin sen" dedi ve omleti tabağa koydu. "Alırım oğlum lafı mı olur" diyen Hülya teyzeye güldüm. Ah bir bilse evde nasıl olduğunu.


"Ama bir şartım var Hülyacım. Eylül abla zaten evlenip gidecek o sıkıntı değil de senin şu oğlun arada benim sinirimi bozuyor. Hep ikizimin yanında, sabah öğle akşam yanında. Bu hiç hoş değil. Onu evlatlıktan reddedelim mi?" Diye sordu. Hülya teyze Gökaya dönüp "Onun niyeti baya ciddi oğlum ya. Vursanda bırakmaz ikizini" dedi gülerek. Sonra hızla arkasını dönüp "Hiii Gökay yaktırdın bana ya krepleri!" Diye bağırdı. Hepimiz kıkırdarken Deniz ablada elindeki tabağı abime uzatmıştı.


Erkekler masayı kurunca hepimiz oturmuş ve kahvaltıya başlamıştık. Ne güzel olmuştu böyle kalabalık bir masa. Koca bir aile olmuştuk resmen. Şebnem annem Hakan abime dönüp "Oğlum siz Deniz kızımla balayına ne zaman çıkacaksınız?" Diye sordu. Mustafa babam "Şebnem hayatım ayıp ne diye soruyorsun?" Diye kızdı. "Asıl sana ayıp Mustafa! O da benim oğlum, tabi sorarım" diye babama kötü kötü baktı.


Onların atışmalarına herkes kıkırdarken Deniz ablanın yanakları kızarmaya başlamıştı. Ayy yerim. Hakan abim "Valla araştırıyordum bir kaç yer ama kafamıza göre bir yer bulamadım Şebnem anne" dedi. Yiaa anneme anne dedi. Çok salak bir cümle oldu ama anladınız işte. "Bak gördün mü? Anne dedi bana. Neyse, nasıl bir yer arıyorsunuz kızım siz?" Diye bu sefer Deniz ablaya kancasını taktı.


Deniz abla önce Hakan abime baktı ve abimden "Sana soruyor hayatım" dedi. Hayatım dediiiğğ. Deniz abla annemlere dönüp "Sakin bir yer istiyoruz aslında. Böyle kalabalık olmasın istiyoruz" dedi ve saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Bir kaç yer gösterdim ama beğenmedi beyefendi." Diye homurdanan babama döndüm. "Ee istedikleri yere gitsinler canım bir kere çıkacaklar balayına zaten" diye annemde ona katıldı.


"Bakıyoruz işte şimdilik" diyen abimle tekrar yemeğe odaklandık. Kafamı eğip "Abii siz baktınız mı?" Diye sordum. "Yok abicim daha. Ona da bakıcaz bi ara. Önceliğimiz daha farklı şu sıra" diye gülümsedi. Gelinlik, damatlık ev falan filan. "Sonra da ablam mı evlenecek?" Diye soran Melihle, babamlar öksürük krizine girmişti. Annemler sırtlarına vururken yanımdaki sevgilim bana göz kırpmıştı.


Batu ve Selim öne eğilip babamlara baktılar ve "Eğer bir şey olmazsa" diyip gülmeye başladılar. "Kısmetse öyle olur aslanım" diye çayını höpürdeten Tarığa, masada en az dört ölümcül bakış atılmıştı. "Yok öyle bir şey daha çok erken" diye sesini toparlayan Mustafa babamla, babam "Kesinlikle öyle!" Diye arka çıktı. İlk tepkinin ondan gelmemesi onu rahatlatmış olmalıydı.


"Nasıl ya tepsi tutmayacak mıyım ben? Hayallerim vardı ama! Tarık abiyi sömürecektim!" Diye babamlara bakan Melihle herkes gülmeye başlamıştı. Annem gülerek "Kısmet oğlum o işler. Haydi beyler, işinizi unuttunuz siz her halde." Dedi ve ayaklandı. Erkek tayfasını evden kovalayıp kadınlar olarak salona kurulduk. Elinde kahvelerle gelen Deniz abla ve Eylül ablaya gülerek baktım ve "Yeni gelin olmak böyle bir şey her halde" dedim.


"Bu işler sırayla ablasının gülü" diye öpücük atan Eylülüme bende öpücük attım. Biraz sohbet ettikten sonra bilin bakalım ne oldu. Şebnem annem, mahalledeki bir tanıdığın kurşuncu arkadaşını çağırmıştı. İşin garibi bunu herkesin onaylamasıydı. Annemin bile. Üstümü değiştirmek için odama çıktım ve kurşun döktürmek için gereken kombini yaptım.


Kaçmam gerekirse diye rahat bir takım giydim. Ne olacağını belli olmazdı şimdi. Aşağıya indiğimde kadının çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Annemlerle oturup konuşuyordu. Annem bana döndüğünde "Bu da kızım Gözde" dedi. Kadın beni süzüp "Sonradan olmuş" dedi. Tövbe bismillah. Şaşkın gözlerle etrafa baktığımda hepsi en az benim kadar şaşkındı. Tamam bu gayet normal. Sonuçta Şebnem annemi tanıyor.


"Sen büyütmüşsün" diye pat diye Şebnem anneme dönünce iyiki rahat bir şey giydiğimi düşünmeye başladım. "Şey evet" diye şaşkınca konuştu annemler sonunda. Korka korka annemlerin yanına gittim ve oturdum. Yanıma oturan Eylül abla ve Deniz ablaya sokuldum. "Sizi atıcam yem diye. Haberiniz olsun" dedim.


Eylül abla beni kolumdan öne doğru ittirdiğinde "Kurşunlanacak olan kişi bu" dedi. Ona kötü kötü bakıp kadına döndüm ve masum masum gülümsedim. Kadın bana ve bize bakıp "Hepinize lazım kurşun. Hazırlanayım ben" dedi ve ayaklandı. Kadın banyoya giderken hızla emekleyerek annemlerin yanına ilerledim. "Lütfen gönderin anne. Çok korkutucu bu kadın." dedim.


"Evet anne ya. Ürktüm resmen." diye Eylül ablada bana katıldı. "Bende biraz tırsmadım desem yalan olur" diye Deniz ablada bize katılmıştı ama kadın tekrar salona dönmüştü. "Beyaz bir çarşaf hazırlayın siz. Hülya hanım sizde bana yardım edin" diye mutfağa yöneldi.


Kafamızın üstündeki çarşafa bakarken ellerimizi açmış hep birlikte dua ediyorduk. Gök gürültüsü gibi bir ses duyduktan sonra çarşaf kafamızın üstünden çekilmişti. Kadın tabaktaki değişik şeyi incelerken korkuyla ona bakıyorduk. "Çok nazar var" dedi sadece. Biz başka bir şey der diye beklerken kadın başka bir şey söylememişti.


"Başka bir şey söylemeyecek misiniz?" diye sordu Hülya teyze. Kadın kafasını olumsuz anlamda salladı ve hayır dedi. "Fal bakmadım burada. Kurşunda çok konuşulmaz" diye eklemesiyle üçümüzde birbirimize baktık ve aynı anda "Bakar mısınız?" diye sorduk. Ne demişler inanma ama falsız da kalma.


Kahvelerimizi içmiş ve kadının karşısına dizildik. İlk önce Deniz ablanın fincanını uzattım ve dinlemeye başladım. "Beni anlatırken sakın bölmeyin." diye bize baktı. Hızlı hızlı kafamızı salladık ve kulaklarımızı dikip bekledik. "Geçmişin hiç iyi değil senin. Çok çekmişsin küçüklükten beri, baban rahmetli olmuş ama kabul etmemişsin. Kabullen artık Deniz." dedi. Deniz abla yutkunurken elini tuttum ve sıktım. Bakışlarını kadından çekmemişti ama elimi aynı derecede sıkmıştı.


"Çocuk düşünüyor musun sen?" diye sordu. Deniz abla kafasını olumsuz anlamda salladığında kadın gülüp "Sen öyle san. Dört çocuk görünüyor burada." dedi ve anneme dönüp "Babaanne olmaya hazır ol" dedi. Ahanda yeminle bütün tüylerim dikildi. "Kalbinin kapılarını açmışsın, girecek kişiyi bekliyorsun. Az bir vakitte o kişi kalbine girip o kapıyı kapatacak. Tamam bu kadar yeter, geçmişin ne kadar kötüyse geleceğin bir o kadar aydınlık" dedi ve fincanı uzattı.


Eylül ablanınkini hızla uzattığımda bana kötü kötü baktı ama banane. Korktum işte ne var! Kadın fincanı açıp "Ne bu kasvet, stres böyle. Ne diye kararttın kendini bu kadar." diye kızdı. Düğün işte. Çok düşünüyor ne olacak diye. "Konu her ne ise çözülecek korkma. Kariyerinde gayet iyi durumda. Aldığın teklifleri geçiştirme. Geleceğin için güzel bir kapı olacak o iş. Gelinlik giymişsin, evlilik var burada, hem de kısa sürede." dedi. Eylül abla yerinde hareketlenip "Çocuk var mı peki?" diye sordu.


Şaşkınca ona baktığımda kadın fincana derince baktı. Öyle mi bakmak lazımdı acaba. "Var ama hemen değil. Sen bir rahatsızlık geçirmişsin, o yüzden bu sizi biraz zorlar ama bir yıla kalmaz gebesin" dedi ve fincanı uzattı. Eylül ablada fincanını alıp giderken kadınla bakışmaya başladık. Kadın uzanıp aldı ve fincanı açtı. Allahım kötü bir şey çıkmasın. "Sen hastaneleri çok seviyorsun galiba. Falında kocaman bir hastane çıkmış." dedi. İyi ki güzel şeyler olsun dedim dimi.


"Ama bu sefer güzel haber için gideceksin. Senin de geçmişin pek iyi durmuyor. Çok kazık yemişsin. Salak mısın sen?" diye bana baktı. Çok mu belli ya. "Neyse. Kalbin dolu çıkmış burada. Güzel bir ilişkin var. Yolu uzun, sonu güzel bir ilişki. Evlilik yok gibi ama. Sen pek istemiyorsun, adama kalsa bugün kıyar nikahı. Bu kız cidden salak mı?" diye annemlere döndü. Sabır ama he! İki de bir salak diyip duruyor.


"Oğluna de yakında aklına yatacak evlilik işi." diye Hülya teyzeye döndü. Kadın gittikten sonra evde adaçayı yakıp gezmem şart oldu. "Bir haber almışsın geçenlerde, bu seni üzmüş. Şaşırmışsın sende buna ama merak etme bir dahaki şüphende üzülmeyeceksin" dedi. Ne dedi şimdi bu? Ne haberi gelmiş bana? "Hepsine söyledim sana da söyleyeyim. Senin de geleceğin parlak. İşleri büyütecek adını duyuracaksın. Çocuk kısmına gelirsektee... var ama çok sonra. Bir kaç yıla evlensen, bir yıldan sonra anca yaparsınız. Tamam hadi al git yıka sende" dedi ve fincanı  uzattı. Eylül ablalarla beraber fal kritiğimizi yaparken zaman su gibi akıp geçmişti.


&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%