Yeni Üyelik
70.
Bölüm

42. Bölüm

@merida_xx

Melihi yatağımda bırakıp banyoya ilerledim ve rutin işlerimi hallettim. Banyodan çıktığımda uyanmasını umduğum kardeşimi yatağıma iyice yayılmış buldum. Dün Tarıktan geldikten sonra adeta bana yapışmıştı. Tabii yurtdışından olduğu için bende özlemiştim keratayı. Yanımdan hiç ayrılmamış akşamda benimle uyumuştu.


Bugün iyi abla olmak istediğim için yanına yaklaştım ve yumuş saçlarını sevdim. "Melihh, uyan hadi ablacım" dedim. "Abla beş dakika daha" diye elimi tutup başının altına koydu. "Ayrıca tatildeyim abla ben yarı tatil! Uyuyayım lütfen" dedi. Gerçi doğru erken kalkmasına gerek yoktu. "İyi tamam ablacım uyu sen" dedim ve bir anlık gaza gelip sakal olmayan yanağını tıraş eden kardeşimi öpüp aşağıya indim.


Gökay yüzünden dün akşam gaza gelmişti. Köse olduğunu söyleyip onu kızdırmışlardı. O da abimin banyosuna gidip tıraş köpüğü ve tıraş bıçağını alıp salona inip şov yapmıştı. Allahtan yüzünü kesmemişti. Aşağıya indiğimde annem ortalıkta görünmüyordu. Hıı demek sabah keyfi yapıyorladıı. Bu sabah kahvaltıya Hakan abimler gelecekti o yüzden çeşitleri çoğaltsam iyi olurdu.


Ben fırından poğaçaları çıkartırken annem mutfağa girmişti. "Günaydınn Yeşim hanımcım. Kocanızı bırakıp inemediniz sanırım" diye eğlenerek konuştum. Yüzündeki gülümseme kahkahaya dönüştü ve "Kıskanma kızım, darısı başına" dedi.


Annem poğaçaları tabaklayıp masaya giderken bu sefer içeri babam girmişti. "Günaydın birtanem" diye yanağıma öpüp tepsideki poğaçalardan bir tane aldı. "Babaa masada yeseydin" diye kızıp "Günaydın babacım" diye gülümsedim. "Mis gibi kokmuş babacım ne yapayım dayanamadım" dedi ve poğaçasını yemeye devam etti.


"Abimler uyandı mı baba gördün mü?" Diye sordum ve yaptığım salatayı adaya koydum. Babam poğaçanın ucuyla salataya dalacaktı ki tabağı hemen ondan uzaklaştırdım. Homurdanıp poğaçayı ağzına attı ve "Sesleri geliyordu kızım" dedi. Düşen yüzüne öpücük kondurdum ve tekrar gülümsemesini bekledim. Koca bir bebek gibiydi resmen. Çok tatlıydı, ee tabii kimin babası.


"Bu kokular ne böyle ya?" Diye sonunda evde gördüğüm Kerem abime baktım. Çok yoruluyordu yavrum ama seviyordu da. "Günaydın abim, sana özel poğaça yaptım" dedim ve bir tane ona uzattım. Saçlarıma öpücük koyup poğaçayı ağzına attı "Zaten bir senden fayda var abicim." Dedi. Ona da öpücük koyup haşlanmış yumurtaları soymaya başladım.


Yanımda bana yardım eden Cenk abime döndüm. Olmuştu bu da artık he. Onunla da günaydınlaşıp işime odaklandım. "Can abi de gelicek akşam sizinle dimi abi?" Diye sordum. "Gelicek abicim, siz evde mi kutlayacaksınız?" Diye sordu. Bugün kına gecesi vardı, yarın düğün. Erkekler de bize sonra katılacaktı ama öncesinde onlarda buluşacaktı.


"Yok abi mekan tuttuk biz. Orda yapacağız. Siz nerede yapacaksınız? Geçen ki gibi tanıdık o abide mi?" Diye sordum. Bekarlığa vedayı yaptıkları yere giderlerdi büyük ihtimalle ama belli de olmaz şimdi.


"Geçen gittiğimiz yere gideceğiz abicim. Sonra da işte sizin mekana" dedi ve yumurta soyma işini bitirip ellerini yıkadı. "Ulan ne kokuyor böyle? Yataktan buraya süzüle süzüle geldim resmen" diye duyduğum sese döndüm. Gaffur pijamalarıyla kafasını kaşıyan Çınar abim beni istemeden de olsa güldürdü.


O gün yani bizim bungalov maceramızdan sonra Tarığın söylediği kadarıyla Seldayı eve o götürmüş. Bizi almaya ise sevgililerimiz gelmiş diğerleri kör kütük sarhoş olduğu için içtikleri mekanda sızıp kalmışlar. Kiii buna Melih yavrumda dahildi. Bizim kızlarla ise kafamız tam olarak dün ayılmıştı. Tabii ben Tarıkla yeterince ayılmıştım ama olsundu.


"Of of of şunlara bak!" Diye direk sandalyeye oturup tepsiyi önüne çekti. Annem mutfağa girdiğinde "Bu ne kalabalık böyle? Bırak o tepsiyi Çınar! Gökay sakın yeltenme bile!" Diye tepsiyi önünden çekmişti. "Deniz kızım giderken koyayım bir kaba da götürsünler. Sabah işe gitmeden yesin yavrularım" dedi. Hee bu arada unutmadan, Eylül abla annemin işini kabul etmiş, balayından dönünce çalışmaya başlayacaktı.


Deniz abla da annemin önerdiği okulla konuşmuş ve oda düğünden sonra yani pazartesi günü iş başı yapacaktı. Arada bize yemeğe çağırıp duruyordu. Hayırlı bir kaynana olmuştu benim minnoşum. Zilin çalmasıyla onları mutfakta bırakıp kapıya gittim. Kapıyı açtığımda elindeki kabı abime uzatmaya çalışan Deniz ablayı gördüm. Abim de homurdanıyordu.


"Ya ne gerek var anlamıyorum ki?" Dedi ve kutuya garip garip baktı. "Canım kocacım! Tutar mısın şu kutuyu?" Diye yarı tatlı yarı kızgın konuştu Dide ablada. Acaba beni görmüyorlar mı ki? "Tutarım karıcım ver" diye sanki az önce reddeden o değilmiş gibi gülerek kutuyu aldı. Kafaları bana döndüğünde Denizim utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Ya sen hala ne utanıyorsun acabassııı.


"Ooo çiçeği burnunda yengem ve abim. Günümüzü aydınlattınız. Hoşgeldiniz geçin" diye kapıyı sonuna kadar açtım. Abim yanımdan geçerken sarılıp öpmüştü. Ayy nasıl da özlemişim. Sanki her özlediğimde kapılarına dayanmıyormuşum gibi. Hih.


Denizim de içeri girdiğinde "Kusura bakma Gözde geciktik biraz." Dedi mahcupça. "Yok be Denizim bizde daha yeni yeni hazırız zaten." Dedim şimdilik utandırma işini bir kenara atıp. Herkes selamlaşmış masaya geçmiştik. Melih yoktu ki büyük ihtimalle uyuyordu. "Ben şunu bir uyandırayım bi" diye yukarı yönelen abimin arkasından Gökay "Abi Gözdenin odasında Melih" diye bağırdı.


"Salmıyor ki ikizimi şöyle mis gibi uyuyalım." Diye annemlere şikayet etti. Ona güldükten sonra abim Melihi ensesinden tutup masaya oturtmuştu. Yazık yavruma ama ya. Biz güle oynaya sohbet ederken telefonum çalmaya başladı. Bakışlar bana döndüğünde arayanı görüp masadan kalkma gereği duymadan açtım.


"Alo aşkım?" Dememle babam hıh mıh edip sertçe çatalını salatalığa batırdı. Ona gülüp telefonuma odaklandım. "Günaydınn güzelim napıyorsun?" Diye uykulu sesiyle konuştu. Gözlerimi saate çevirdiğimde dokuzu geçtiğini gördüm. Bu saate kadar ayılmış olurdu ki. Özellikle de Hülya teyzelerde kalıyorsa. Düğün için akrabaları gelince, Dide ablalara ve Tarığa yerleştirmişlerdi. Ve benim sevgilim de koltukta yatmak üzere Hülya teyzelerde kalıyordu.


"Günaydın sevgilim, kahvaltı yapıyoruz abimler geldi  bu sabah. Sen niye hala uyuyorsun kalksan mı artık?" Diye sordum. Annem kolumu dürtüp "Kahvaltıya gelsin annecim" dedi. Yerim seni kadın. "Aşkım bize kahvaltıya gelsenene işin yoksa" diye konuşturmadan sordum. "Yok güzelim teşekkür ederim teklif için. Yeni kalktım daha gece geç uyudu bizimkiler. Sohbet muhabbet falan" dedi.


"Sen bilirsin sevgilim. Normalde erken yatılmazmıydı sevgilim, sizinkiler ters yapmış sanki" diye güldüm. Normalde öyle değil miydi ya. Erken kalkılacak falan filan diye erken yatılırdı. "Ne bileyim güzelim ya, ablam zaten koca gece gezinip durdu uyutmadı hiç" diye sitemle konuştu. Gülüşüm büyüyünce Çınar abim alttan ayağımı dürtüp kaş göz yaptı. Ne olduğunu soruyordu. "Eylül abla uyutmamış Tarığı. Gece boyu gezinmiş." Dedim.


"Ee heyecandan kızım çok normal. Tarık niye bize gelmedi ki çağırdık o kadar?" Diye soran babama baktım. Evet evet. Doğru duydunuz. Babam dedi bunu. Şu sıra iyi anlaşıyorlardı ama hala bir çekememezlik vardı. "Misafir vardı dedim ya babacım bırakamadı onları." Dedim. Telefonda bekleyen sevgilime odaklansan iyi olurdu.


"Kötü olmuş aşkım. İyi dinlenemedin o zaman sen?" Diye üzgünce konuştum. Akşam da toplanacaklardı, yarın zaten düğün telaşı, pazartesi ölü gibi olurdu kıyamam. "Sen yoktun zaten iyi dinlenemezdim güzelim" dedi. Yiaa salak. Bu sefer Gökay beni dürtünce sandalyede erimiş halden eski konumuma geldim.


"Gözdee! Sen misin? Çok heyecanlıyım Gözde ben, her an kaçabi....Abla ver şu telefonumu!...Sus bi be! Gözde işin yoksa gelsene bize, sen beni sakinleştiriyorsun...Ne oldu Tarık sustun? İşine geldi dimi?....Alo?" Diye konuşan Eylül ablaya güldüm. "Çok isterdim Eylülüm ama annemlere gidicez bizde, orada da misafir vardı bi görünmemiz lazım. Kaçabilirsem gelirim ama." Dedim. Biraz daha konuştuktan sonra kahvaltı kısmı bitmişti. Hazırlanıp annemlere doğru yola çıktık.


Arabaları park edip indiğimizde bahçedeki sesler dışarıya kadar geliyordu. İçeri girdiğimizde akrabalardan bir kısmı dışarıda konuşuyordu. Aralarında babamı da görmüştüm. Abim nerdeydi? Ay sakın kaçmış olmasın? Eylül ablayla beraber bizsiz evlenmesinler ya? "Gözde ablaa!" Diye bağırarak bana koşan kuzenime baktım. Şey eski kuzenime.


"Cemm! Hoşgeldin ablacım" diye sarılmasına karşılık verdim. "Hoşbuldum abla, dün niye gelmedin çok özledim seni" diye sordu. Cem baba tarafı kuzenimdi ve galiba Melihle aynı yaştaydılar. Ne var canım ne bileyim ben çocuğun yaşını. "Çünkü işi vardı! Merhaba ben Melih. Ablamın kardeşiyim!" Diye önümde dikilen Melihle kahkaha attım. Ablamın kardeşiyim mi dedi o?


Annemle Deniz abla gülerek yanıma gelip içeri geçmek için hareketlendik. Babamlara selam verip annemin yanına ilerledik. Abim hala yoktu, kaçmamış ol abi lütfen! Annemden öğrendiğim kadarıyla odasında uyuyormuş. Bu adam nasıl damat olacak ya! Odasına pat diye daldım ve gerçektende uyuduğunu gördüm. Hıııı Eylül abla kendini uyutmadığı gibi abimi de uyutmamış anlaşılan.


Annemler içeride akrabalarla tanışmış sohbet ederken bizde Deniz ablayla ikramlık hazırladık. Saatler hızla geçerken çoktan dört olmuştu bile. Aklıma Eylül abla gelince annemleri kaş gözle yanıma çağırdım. İkiside gelip merakla bana baktı. "Annemler minnoşlarım, biz Denizimle gitsek mi artık? Eylül ablanın yanında olalım sabah çağırdı zaten" dedim. "Tamam kızım gidin siz" "O zaman mekanda buluşuruz" dediler.


Deniz ablayla dışarıya çıktığımızda bu soğukta neden dışarda oturduklarını anlamadığım abimlerin yanına gittim. Deniz abla abimin yanına geçti. Gideceğimizi söylüyordu muhtemelen. Bende babalarımın arasına oturdum. "Benim koca bebeklerim biz kaçıyoruz artık. Sizde uslu uslu oturun burda tamam mı?" Dedim. Amcamlar ve abimler gülerken babamlar klasik homu homur homurdanıyordu.


Çınar abimin anahtarını çaldıktan sonra Eylül ablalara sürmeye başladım. "Bir şey alsak mı Gözde? Eli boş gitmeyelim bence" dedi bir diğer taze gelinimiz Denizim. "Ne alalım ki abla? Ne yerler?" Diye sordum. "Kuru pasta iş görür bence" dedi ve ilerideki pastanede durduk. Denizim poşetlerle geldiğinde bu sefer direk eve sürmüştüm.


Zile bastığımda kapı hızla açılmıştı. Açılış hızıyla Dide ablanın saçları uçuşmuştu. Bu komik bir görüntü oluşturunca bizde gülmüştük tabi. "Sizi allah gönderdi geçin geçin!" Diye bizi içeriye sokmuştu. Elimizde poşetlerle salona doğru ilerledik ki dopdolu olan salonla olduğumuz yerde kaldık. "Vov, sizinkilerden daha kalabalıklarmış" diye fısıldayan Deniz ablaya kafa salladım. Maşallahtı.


Hande teyze çayını masaya bırakırken beni görmesiyle ayağa fırladı. "Ayy Gözde kızım hoşgeldin! Denizcim sende hoşgeldin canım" diye bizi sarmalamıştı. "Hoşbulduk Hande teyze. Sizde tekrar hoşgeldiniz." Dedim. "Artık buradayız canım. Feritler taşındı zaten buraya, bizde gelmeye karar verdik." Dedi. Oh oh mis. Eylül abla odadan çıkıp bizi gördüğünde "Kızlarr hoşgeldiniz...iyiki geldiniz" dedi. Tabii son cümleyi sarılırken fısıldamıştı.


Hülya teyzeyle de sarıldıktan sonra elimizdeki poşetlere baktı. "Bunlar ne kızım?" Diye sordu. "Ya şey eli boş gelmek istemedik Hülya teyze. Düğün evi ikramlık lazım olur." Dedim. Bize gülümseyip gururla arkasına döndü ve oturanlara baktı. Hepsinin bakışları bizdeyken elini sırtıma koyup "Bu kızım Gözde. Bu da Gözdemin yengesi Denizim. Gözdeyi söyledim size zaten, Tarığın kız arkadaşı." Dedi. Ayy heyecan yaptım ya ben.


Deniz abla elimdeki poşetleri alıp gülerek "Sana kolay gelsin ablacım, ben Eylüllerle mutfaktayım." Diye beni orada bırakıp tüydü. Ee? Napıcam şimdi? Neyse kendine güven kızım yaparsın. Adımlarımı onlara yönlendirip yaşı büyük olanların elini öptüm, diğerleriyle normal bir şekilde tanıştım.


"Maşallah Hülya. Gelinin pek güzel, gözlere bak yakar geçer vallahi!" Diye gülen kadına bende gülümsedim. "Çok yakışıyorlar Tarıkla. Eylülüm düzenini kursun hayırlısıyla sıra onlara gelecek." Diyen Hülya teyzeye sadece gülümsedim ve kısmet dedim. Biri beni buradan alsa mı acaba! Kadınlar benim hakkımda konuşmaya başlayınca boş olan bardak bulmanın coşkusuyla hemen bardağa atıldım ve mutfağa adımladım.


&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%