Yeni Üyelik
74.
Bölüm

44. Bölüm

@merida_xx

Sabah gözlerimi sevgilimin yanında kolları arasında açmıştım. Dün akşam şehir dışından geldiği gibi bize gelmiş ve beni almıştı. Evet kendisi artık bir savcıydı ve iki haftadır şehir dışındaydı. Bir dosya için çağrılmıştı ama işleri uzadığı için onu iki hafta görememiştim ve çok özlemiştim.


Akşam şehire döndüğü gibi bize gelmiş ve beni kaçırıp eve getirmişti. Gerçi bende kaçmış olabilirim ama olsundu. Yorgunluğu her halinden belliydi ve üstünde biraz kırgınlık var gibiydi. Sesi biraz kısık ve tarazlı çıkıyordu. Elimle alnını yokladığımda ateşi yoktu. Aslında yüzü de kendine gelmiş gibiydi ama yine de endişeleniyordum.


Onu uyandırmamaya dikkat ederek kolunu kaldırıp yataktan çıktım. Çıkmamla beraber eliyle aranmış ve yattığım yastığı çekip sarılmıştı. Salak şey ya tam yemelik. Sessizce odadan çıkıp seslere uyanmasın diye kapıyı kapattım. Önce banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve sonra mutfağa adımladım.


Kesin iki haftadır düzgünce bir şeyler yememişti. Ona güzel bir kahvaltı hazırlasam zorla yedirebilirdim. Sabahları yer belki diye pofuduk poğaçalardan yapmaya karar verdim. Hızlıca poğaçalarımı fırına verip masayı kurdum. Poğaçalarım pişince onları bir tabağa koydum ve birazını kaba yerleştirip tezgaha koydum.


Adımlarımı sevgilimi uyandırmak için yatak odasına ilerlettim ve kapıyı yavaşça açtım. Hala aynı pozisyonda uyuyordu. Kıyamam çok yorulmuş ama ya. Yanına geçip uzandığımda biraz kıpırdandı ve kolunu belime atıp beni kendine çekti. Kafasını boynuma koyarken uykusuna devam etti.


Elimle saçlarını severken bacağını da üstüme atmıştı. "Sevgilim...uyansan mı artık acaba....kahvaltı etmemiz lazım...sonra sana belki biraz ilaç verebilirim...Tarıkk..sevgilim kalk hadi" dedim ve kolunu dürttüm. "Güzelim şu an çok huzurluyum ve kalkmak istemiyorum" diye uykulu sesiyle konuştu. Burnunu boynumda ilerletip uzun bir öpücük bıraktı ve beni sıkıca sarmaladı.


"Tamam bugün çalışmayacak olabilirsin ama ben seni özledim ve vakit geçirmek istiyorum. Kalk hadi" diye mızmızlandım. Üstümdeki ağırlığı artarken dudakları öpücük bırakmaya başlamıştı. "Demek beni özledin" diye sordu hala boynumdayken. Hem de nasıl! "Çok mu özledin?" Diye bu sefer çeneme doğru yol almaya başlamıştı.


"Çok özledim. Sen özlemedin mi yoksa?" Diye boynunu sevdim. Kafasını iyice kaldırıp gözlerime baktı. Gayette ayıktı şu an sanki. Artık tamamen üstüme çıktığında burnuyla önce burnuma vurmuş sonrasında yüzümde gezinmişti. "Hem de çok. Her zerreni özledim güzelim." Diye konuştu.


Aklım dağılmaya başladığı için konuyu değiştirmem gerekiyordu. "Kahvaltı hazırladım. Yapalım mı?" Diye sordum. Elleri belime inip açıkta kalan kısmı okşarken "Yapalım güzelim. Ama ondan önce başka şeyler mi yapsak?" Diye tekrar boynuma yönelmişti. Bunu bana yapma işte be adam! "Ne gibi şeyler?" Diye kısılmış sesimle sordum.


Öpücükleri derinleşirken "Zevkli şeyler" diye fısıldadı. Olur. Tamam ben okeyim. Kafasını kaldırıp bana baktığında cevap niteliği olarak dudaklarına yöneldim. Dudaklarımız birbiriyle buluştuğunda ellerimi saçlarına yerleştirdim. Nasıl olur da benim saçlarımdan daha yumuşak olabilirdi? Onun şampuanını kullansam iyi olur.


Elleri atletimin içinden göğüslerime ulaştığında derin bir nefes aldım. Bu hisse hala alışamamış olabilirim. Dilini dilimle buluşturduğunda ellerim bu sefer tişörtü çıkartmak için aşağıya inmişti. Tişörtünü çıkartıp bir tarafa attığımda o da üstümdeki atletten kurtulmuştu.


Dudaklarının hedefi bu sefer göğüslerim olmuştu. Göğsümde hissettiğim sıcak dudaklar irkilmemi sağlamıştı. Dudaklarımı göğsümü talan ederken eli kasıklarıma doğru yol almaya başladı. Benim ellerimde saçında ve omuzlarındaydı. Eli şortumdan içeriye girecekken onu üstümden yana doğru ittirdim.


İlk şaşırsada sonrasında yüzünde oluşan gülümsemeyi öptüm ve kucağına çıktım. Bu sefer üstünde ona hükmeden taraf bendim. Dudaklarını öperken birleşen göğüslerimiz ikimizden de küçük bir inilti çıkarmıştı. Elleri kalçamdan beni kendisine bastırdığında hissettiğim sertlik beni tatmin etmişti.


Dudaklarımı o çok sevdiğim adem elmasına indirip minik bir ısırık bıraktığımda kulaklarımı inlemesi doldurmuştu. Yavaşça aşağıya doğru yol izlediğimde göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Kaslarına giden yolu dilimle noktaladığımda adımla inlemişti.


Ellerimi şortunun ve baksırının lastiğine getirip hızlıca indirdim. Doğrulmaya çalışmasıyla onu göğsünden geri yatırıp dudaklarını öptüm ve "Aklından bile geçirme" dedim. "Çıldırmamı falan mı istiyorsun?" Diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda salladım ve bacaklarına doğru kaydım.


Burnundan bir nefes koyup kafasını yastığa koyduğunda dikleşmiş erkekliğini kavradım. Boğuk inlemesi bana ulaştığında elimle onu biraz sıvazladım ve küçük bir öpücük bıraktım. Erkekliğine küçük öpücükler bırakarak uç kısmına yaklaştım. Bu sırada Tarıkta bir şeyler söylüyordu ama başka bir işim olduğu için duymamayı tercih ettim.


Dilimi ucuna değdirdiğimde iniltisi odada yankılanmıştı. Onu ağzıma alırken bakışlarımı yüzüne çıkardığımda içimden bir kaç küfür bıraktım.  Bakışları bile beni etkilemeye yeterken kafasını geriye atmış derinden bir inleme koyvermişti. 


Bir eli başımda bana yardım ederken "Ahh sikeyim güzelim yeter" diye zorlanarak konuştu. Dilim penisinin üstünde atan damarları severken sona yaklaştığını anladım ama geri çekilmedim. "G-gözde çekil artık" diye konuşurken onu yine dinlemedim ve ağzıma boşalmasını sağladım.


Geri çekildiğimde bende altımdaki şorttan ve çamaşırdan kurtuldum. Tekrar kucağına oturduğumda onu içime almamıştım ama gayet net bir şekilde hissediyordum. Ellerimi göğsüne koyup sürtünmeye başladığımda artık canına tak etmiş olacak ki ne ara altında kaldığımı anlayamadım.


Onu anlamamam gibi içime nasıl girdiğinide anlamamış bütün evi inletmiştim. Hızla dudaklarıma kapanıp içimdeki varlığını son derece hissettirirken elleri vücudumu talan ediyordu. Sırtına sanırım yeni çizikler oluşturuyordum ama ikimizde bundan şikayetçi değildik.


Vücudumuzun birleşme seslerine inlemelerimiz eşlik ederken benim aklım yavaşça beni terketmişti. Ellerimi bileklerimden başımın üstüne sabitleyince sinirlenip "Tarık!" Diye bağırdım. Gerçi inlemişte olabilirim emin olamadım.


İçimde hissettiğim ılıklık beni de boşaltmıştı. Ellerimi serbest bıraktığında birleşen dudaklarımızla  saçlarına asıldım. Beline sardığım bacaklarımı omuzlarına yerleştirdi ve tekrar hareketlendi. Biz birbirimizin özlemini dindirirken saatte ilerlemeye devam etmişti.


Duşumuzu aldıktan sonra üstümüzü giyindik ve sonunda kahvaltıya oturduk. Sohbet eşliğinde kahvaltımızı yaparken sohbetimiz Tarığın çalan telefonuyla kesilmişti. Selim arıyordu. Telefonu açıp bezgince "Selim seni hala özlemedim kardeşim niye aradın?" Diye sordu. Ona gülüp kolunu dürttüm.


Omuz silkip konuşmaya devam etti. "Hayırr....Açmadıysam işim olduğundandır....sanane lan işimden!...bana mı sordun gelirken....hayır gelme...açmam kapıyı....bekle dur aşağıda!" Diye telefonu kapattı. Ona merakla baktığımda "Selim gelmiş" diye hoşnutsuz bir şekilde konuştu.


"Çocuğa niye kötü davranıyorsun sevgilim, gelsin işte kahvaltı yapar onda, gerçi öğlen oldu ama" diye kapıya yöneliyordum ki beni tutup kucağına çekmişti. Dizine oturduğumda belimi koluyla sarmalamış boynuma öpücük bırakmıştı.


"Daha önce gelmiş güzelim" dedi. "Daha önce derken?" Diye sordum ve kolumu omzuna attım. "Biz odadayken gelmiş olmalı, zili çalmış çalmış duymamışız" dedi sırıtırken. Hııı layıp bende sırıttım. O sırada kimseyi duymamış olmamız gayet normaldi. Zil takılı kalmış gibi çalmaya başladığında Tarığın küfürlerine gülüp kapıyı açmaya gittim.


Otomatiğe basıp Selimi beklerken Tarıkta yanıma gelmiş bana katılmıştı. Selim elinde poşetle merdivenleri çıktığında karşısında beni bulmasıyla çığlık atıp elindeki poşeti yere düşürdü. Yerdeki altın kaşıklara bakarken Selim hızlıca poşetine atmıştı. "Sen niye buradasın ya!" Diye yükselmesiyle Tarıkta "Sanane lan!" Diye yükseldi.


"Mahvoldu her şey ya çekilin!" Diye bizi ayırıp eve girdi. Ayakkabılarını çıkartıp poşeti bana uzattı. "Al doğum günü hediyen!" Diye salona gitti. Elimde poşetle kaldığımda Tarık fantastik ithamlarla salona geçti. Bende onların yanına gittiğimde tartışmalarını kesip bana bakmışlardı. "Bu ne Selim?" Diye sordum.


"Şey ya, şey, of yarın doğum günün ya senin, Tarıkla paket yaparım diye geldim ama senin burada olacağını düşünmedim." Dedi. Anaa ben unuttum ya doğum günümü. Doğru ben yarın doğmuştum. Tarık ağzının içinde homurdanıp Selime kötü kötü bakıyordu. Sevinçle kalkıp Selime sarıldığımda "Unutmuşum ben onu ya. Teşekkür ederim Selimm" dedim ve sevgilim tarafından geri çekildim.


"Çokta şey yapmayalım" diye beni yanına çekti. Onu boşverip poşeti koltuğa devirdim ve içindeki altın kaşıklara baktım. Toplasan yedi tane falan vardı. Üstünde de bir şeyler yazıyordu. Birini alıp okuduğumda 'yengelerin balı' yazdığını gördüm ve güldüm. Yiaa çok tatlıydı. "Hani siz aşçılara kaşık atıyorlar ya o manada şey etmiştim." Diye hediyesini açıkladı.


Ona tekrar teşekkür ettim ve sevgilim hediyeme zarar vermeden toplayıp odaya götürdüm. Döndüğümde Selim mutfakta masadan bir şeyler tırtıklıyordu. Ona gülüp "Kabın içinde poğaça var Selim alabilirsin" dedim. Selim kafasını bize uzatıp Tarığa "Bu kız varya, sana fazla" dedi ve kafasına gelen yastıktan kaçtı.


Tarık elini uzatıp beni yanına çektiğinde "Sen sürprizin belli olduğu için mi kızdın Selime bu kadar?" Diye sordum. Sinirle başını salladığında gülümseyip yanağına öpücük bıraktım. "Bari gözümün önünde rahat durun be!" Diye ağzı dolu, elinde tabakla gelen Selime baktım. "Selim, bugün beni fazla sınıyorsun sanki kardeşim!" Diye konuşan sevgilimin omzuna kafamı yasladım.


Selim omuz silkip lokmasını yuttu ve bize imalı imalı baktı ve "Lan siz sabah kapıyı niye açmadınız?" Diye sordu. Çok değil biraz utanmamla Tarık etrafta yastık aradı ama hepsini zaten Selime fırlatmıştı. Selim tabağı masaya bırakıp ellerini havaya kaldırıp "Allahım üçüz beşiz ne yollarsa yolla amin" dedi ve ellerini yüzüne sürdü.


Tarık "Ulan!" Diye hızla ayaklandığında Selim tabaktan poğaça çalıp koşarak evden çıkmıştı. "Rezil olduk!" Diye homurdanıp koltuğa sindiğimde "Boşver şunu güzelim ya. Sinir etti sabah sabah!" Diye homurdandı ve yanıma gelip alnımdan öptü.


"Ee sen ne planladın sevgilim?" Diye heyecanla onu yanıma çektim. "Var işte kafamda bi şeyler." Diye beni geçiştirdi ve mutfağı toplamaya gitti. "Gelmene gerek yok güzelim ben hallederim" diye bağırmasıyla koltuğa geri yerleştim. Yarın benim doğum günümse Gökayında doğum günüydü. Nasılda zekiyim ama.


"Selim yüzünden bir şeyler yaptığımı tahmin ediyorsundur güzelim. Akşamını bana ayırabilir misin?" Diye biraz üzgünce sordu. Yanıma oturduğunda "Üzülme sen aşkım ben hatırlamamış gibi davranırım." Dedim. Beni kolunun altına çekip sarıldığında "O zaman nereye gideceğimizi de söyler misin?" Diye sordum.


"Yemeğe" diye yanıtladığında ne giysem diye düşünmeye başladım. Anneme sorsam iyi olurdu. Evde küçük bir defile olacağı netleşmişti bile. "Hatta babanlarla da konuştum, biraz gecikeceğimizden haberleri vardı" diye konuşup Selime bir dizi serenat yaptı.


Şaşkınca ona bakıp "Babamla konuştun? O da sana tamam dedi?" Diye sordum. Tarık gülümseyip "Tamam belki annenden yardım almış olabilirim ama sonuçta haberi var" dedi. Beraber akşama kadar vakit geçirip beni eve bırakmıştı.


Kendisi ufak işlerini hallederken bende evde anneme  ve Melihe defile yapıyordum. "Bu ne abla böyle çok yaşlı" "Bunu görmemiş sayıyorum" "Kızım sen bunu nerden buldun?" "Abla ben daha iyi giyiniyorum" cümlelerinden sonra son bir elbisede karar kılmış ve onu giymiştim.


&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%