Yeni Üyelik
76.
Bölüm

45. Bölüm

@merida_xx

Sabah uyandığımızda yatakta savaş çıkmış gibiydi. En son ortada yatıyordum ya hani, heh işte artık annemin yerinde yatıyordum. Ortada olan babam, annem ise babamın yerindeydi. Bu hale nasıl geldiğimizi düşünürken, asıl bu hale gelirken nasıl uyanmadığımızı düşünmem gerekiyordu. İlginçtik çok şükür.


Yatakta biraz döndükten sonra evde yayılan sese odaklandım. Sabah sabah ne oluyor? Yanımda uyuyan babamda kafasını kaldırıp kapıya doğru baktı. Gözlerini de açsa mıydı ki? "Ne oluyor lan sabah sabah?" Diye ayaklanınca bende kalkmıştım. Annem ise hala uyuyordu. Uykusu derindi demekkiii.


Babamla birlikte aşağı inerken sesin salondan geldiğini duyduk. Salona indiğimizde Gökay orta masayı köşeye itmiş, ortada deli gibi roman havası oynuyordu. Bizi görünce "Günaydınn bugün doğmamda en büyük katkısı olan insan, günaydın dokuz ay beraber uyuduğum ikizim" diye gülmüş ve kıvırmaya devam etmişti.


Ona gülüp bende yanına adımladım ve eşlik etmeye başladım. Babam bize yani bunu Gökaya atabilirdim, Gökaya tuhaf tuhaf bakarken indiği merdivenleri geri çıktı. Bende Gökaya dönüp "İyiki doğdun ikizz!" Diye sesimi şarkıdan yüksek çıkarttım. Alnımdan öpüp "Biliyorum yavrum, sende iyiki doğdun" dedi ve totolarımızı tokuşturdurdu.


Biz şarkıdan şarkıya geçerken artık terlemeye başlamıştım ki merdivenin başında saçı başı dağılmış Kerem abimi gördüm. İkimize de baktıktan sonra gülüp o da bize eşlik etti. Yavrum benim aslında uyuyordu dimi. Çok yoruluyordu hep kıyamam ki ona. Gökayın televizyona bağladığı telefonunun yanına gidip müziği durdurdum.


Gökay kolları havada bana döndüğünde ona gülümsedim ve yanına zıplaya zıplaya gittim. "Gel hediyeni vereyim ikizim" diye onu yukarıya yönlendirdim. Kerem abimde ne kadar bizimle oynasa yorgun olduğu için kendini koltuğa bırakmıştı.


"Bende getireyim o zaman hediyeni bekle" diye kendi odasına koşturan ikizime güldüm ve odama girdim. Aylar öncesinden aldığım hediyeyi sakladığım yerden çıkardım ve yatağa oturup onu beklemeye başladım. Acaba o ne almıştı?


Hala gelmeyen Gökaya karşılık oturmak yerine uzanmayı tercih ettim ve kafamı yastığa koyduğum gibi aklıma yüzüğüm geldi. Hemen yastığımın altından çıkarıp parmağıma taktım. Şakasız evet demiştim ya. Ben ben! Erken daha aşkım diye mızmızlanan ben. Demek ki benimde niyetim varmış. Bende az değilim.


"Geldim!" Diye kapıyı hızla açan ikizimle doğruldum ve ellerimi ona uzatıp paketi vermesini bekledim. "Önce sen" diye o elini uzatmıştı. Paketi ona uzattığımda yanıma çöktü ve hızlı hızlı açmaya başladı. Hediye kendini belli ederken gülen yüzü solmaya başladı. Beğenmedi mi ki?


"Sen ciddi misin?" Diye bana şaşkınca baktı. "Beğenmedin mi? Halbuki Sinana o videoyu izletirken 'ne güzelmiş lan bu keşke benimde olsa' demiştin" dedim. Evet tam da böyle demişti. Sinana biraz baktığımız bir zamanda iş makinası reklamı çıkmıştı. Oyuncak tabikii. Gökayda vinci çok beğenmişti. O yüzden onu hediye almak istemiştim ama beğenmedi anlaşılan.


Kendi paketini bana uzattığında üzgünce bende açmaya başladım. Ne var insan yine de bir teşekkür ederdi! Paketi açtığımda gördüğüm şeyle "Aaaaağ" diye şaşkınlıktan minik dilimi yutabilirdim. Eee bu da benim o reklamda beğendiğim kepçeydi. Oha bir de maviydi! Yiaaa kepçeyi görünce keşke mavi bir kepçem olsa diye söylenmiştim. Gökay da kepçeyi maviye boyayıp bana hediye ediyordu. Ağlayacağım galiba.


"Aynı şeyi düşünmüşüz" diye bozuk suratı aydınlandı. Hızla üstüne atlayıp ona sarıldım. "Salak beğenmedin zannettim!" Diye kızdım. "Hayır çok hoşuma gitti aptal! Sadece duygulandım" diye o da bana sarıldı. Birbirimize teşekkür ederek ayrıldığımızda kepçemin ucuyla oynamaya başladım. Artık mavi bir kepçem var!


"Oha o ne!" Diye bağırmasıyla yatakta zıplamış olabilirim. Parmağımı damağıma vurup "Ne bağırıyorsun lan!" Diye kızdım. Kitlenmiş bir şekilde elimi bakıyordu. Heee yüzüğümm! Elimi ona uzatıp "I Sait Yess!!" Diye bağırdım. Benim sevinçli halime karşılık hala aynı şekilde yüzüğe bakıyordu. Gözünü kırpması gerekiyordu ama!


"Evet mi dedin?" Diye masum masum sormasıyla gözleri birazcık dolmuştu. Ama böyle olmazdı ki! Yüzümü inceleyip anında güldüğünde "Kontrol ettin mi gerçek miymiş?" Diye yüzüğümü ısırmaya çalıştı.


"Altın mı bu salak! Pırlanta pırlanta!" Diye nispet yaptım.


"İyi tamam! Ben gidiyorum üstümü falan değiştiricem" dedi ve hediyesi alıp odadan çıktı. Sonra kafasını uzatıp "Sende hazırlan komşu ziyareti yapalım!" Dedi ve gitti. Hihihihih. Hakan abimlere gidebiliriz bencede. 


Bizim ev hala sessizken Gökayla birlikte abime doğru  ilerledik. Arada bana bakışlarını yakalıyordum ama onu bozmak istemedim. Şoka girdi çocuk tabii. İnsan bir anda ikizinin evleneceğini öğrense kalakalırdı. Hakan abimlere geldiğimizde zile basmaya başladım.  Biraz bekledikten sonra kapı açılınca uykulu bir Denizle karşılaştım. Çok mu erken geldik ki?


"Yengem günaydın" diye konuşan Gökayla Denizim gözünü açtı. "Günaydınn, gelsenize" diye bizi içeri davet edince Gökay hemen girmişti. Bende Denizimi süzünce üstünde sadece abimin tişörtü olduğunu gördüm. Anlaşılan birilerinin geceside güzel geçmiş. Hemen utandırayım.


"Denizim, yengem. Üstünde sadece abimin tişörtü var maşallah. Korkma sakın Gökay biraz saftır o yüzden bunu pijama sanmıştır" diye sırıttım. Pijamaya çok benziyordu zaten ama bu tişörtü daha önce abimin üstünde gördüğüm için olayı hemen anladım. Maşallahtı bana.


Deniz ablanın gözleri hızla açıldığında hemen üstünü inceledi ve "Hiii" diye yukarı koşmaya başladı. Şapşirik ya yerim. Bende Gökayın yanına geçip oturduğumda yukarıdan abimin sesi gelmeye başladı. "Çınar sensen eğer bu sefer kimse seni elimden alamaz!" Diye homurdanarak aşağıya iniyordu.


Bizi görünce bi şaşırsada sonra gülümsemişti. Hemen ayaklanıp abimin önüne gittik. Gökayla beraber ellerimizi açıp aynı anda "Dilenci değiliz abi, allah rızası için bir hediye" dedik. Abim dediğimize kahkaha atıp bizi kolunun altına aldı ve ikimizde öpücük verdi. Gökay, abimi iteleyip "Çokta şey yapmayalım. Hadi daha gezeceğim çok kapı var abi" diye elini uzattı. Yüzsüz köpke.


"Bekle lan işin ne" diye ona karşılık veren abime sıkıca sarıldım. Yalnız özlemişim he. Saçlarıma öpücük bıraktığında "Geldimm" diye bu sefer hazır bir şekilde aşağıya inen Denizime baktım. Bakışlarımız buluşunca hemen başka yere baktı. Allahım gelsin yiğen!!


Gökay yanımıza yaklaşıp "Abi bu güzel kutsallaşmış günü mahvedeyim mi?" Dedi. Kutsallaşmış mı? Salak bu çocuk cidden. Abim ona bakmayı sürdürdüğünde Gökay Deniz ablaya dönüp "Koca bayılabilir yengecim, kolonyanı hazırla" dedi ve yüzüklü elimi abimin gözüne soktu.


Merakla verecekleri tepkiyi beklerken Deniz abla sevinçle çığlık atıp bana sıkıca sarılmıştı. Abimse Gökaya kötü kötü bakıyordu. Gökay ellerini kaldırıp "Abi bana niye böyle bakıyorsun ya! Sanki ben teklif ettim! Git Tarığa bak!" Diye ondan uzaklaştı. "Çok sevindim Gözde! Çok güzeldiniz zaten, bunu taçlandırmak istemeniz çok iyi olmuş" dedi ve abime döndü. "Dimi hayatım?" Diyerek kolunu dürttü.


Abim önce uzun uzun Denize bakıp dudaklarını kemirdi ve bana döndü. "Aaa..tebrik ederim abicim" dedi ve beni kollarına alıp sıkı sıkı sarıldı. Bir süre sonra çekilmek istediğim "Biraz daha kal" dedi ve yanağını başıma yasladı. Ben bugün niye bu kadar duygusal bir toptum.


Abim hazırlandıktan sonra Deniz ablayı zorla ikna edip bize geçmiştik. Neymiş efendim, bugün onlarda kahvaltı yapalımmış. Allahtan doğum günü çocukları olduğumuz için bizi dinlemişlerdi ve bize gelmiştik.


Şen şakrak bir şekilde kahvaltımızı yaparken bacağımın dürtülmesiyle Kerem abimle bakıştım. Bana koca gözlerle elimi gösterince artık zamanı diye düşünüp boğazımı temizledim ve dikkatleri üstüme çektim. Herkesin odağı benken "Sevgili ailem size bir şey söylemek istiyorum" diye söze girdim.


"Hediye mi? Yemekten sonra dedik ya kızım!" Diye beni bölen Çınar abime kötü kötü baktım. "Susta dinle!" Diye çıkıştıktan sonra babama gülümseyerek döndüm. Babam bana güzel gülümsemesini sunup çayını yudumlamaya başladı. "Oha abla yüzük mü o!" Diye bağıran eski kardeşime sinirle döndüm.


Masanın başından geçen öksürme sesleriyle oraya baktığımda abimle annem babamın sırtına vurup su uzatıyorlardı "Murat iç şu suyu!" . Kerem abimde yanlarına gidip babamı normale çevirdiklerinde babam anneme dönüp "Yeşim!" Diye mırıldandı.


Kahvaltımız benim neden evet dememi anlatmam, Çınar abimin babamı Tarığı dövelim diye ikna etmeye çalışmasıyla geçmişti. Sonuç olaraksa herkes kabullenmiş tebrik etmişti. Sonrasında hediyelerimizi vermişlerdi. Kim ne mi aldı? Hemen söyleyeyim!


Annem, babam, Kerem ve Cenk abim birleşip Gökayla ikimize araba almıştı. Demiştim dimi para mutluluktur. Para huzurdur. Tabii arabaları Cüneyt abi sakladığı için sonradan getirmişti. Benimki beyaz Gökayınki siyah bir audiydi.


Hakan abim ve Deniz abla da bana ünlü şeflerin katılacığı bir yarışma bileti vermişti. Bu yarışma sonunda eğer kazanırsam şefler restoran ziyareti yapıp reklamımı falan yapacaktı. Yaniii şu seviye atlama işinden sonra çok çok mükemmel bir fırsattı. Gökaya ise tatil bileti vermişlerdi. İskoçyaya hemde! Biraz kıskanmış olsam da benimki daha güzeldi. Hih.


Çınar abimse ikimizede lolipop almıştı. Benimki limonlu, Gökayınki kolalıydı. Bu adam beni çıldırtacak! Yalan yok yine de hoşuma gitmedi değil hani. Melih yavrum da bize araba kokusu almıştı. Evet araba kokusu! Bir de üstüne "Ablam, abim. Biliyorsunuz geleceğim için para biriktiriyorum, o yüzden ucuza kaçmış gibi görülebilirim. Ama merak etmeyin ileride çok zengin olduğumda söz veriyorum en pahalı araba kokularından alıcam" demişti.


Sonrasında herkes gülmesini bitirince ki buna bizde dahiliz, herkes işine gücüne dağılmıştı. Ne kadarda çalışkan bir aileyiz ama! Maşallahtı bize. Doğum günüme özel biraz özenliydim.


Yeni arabama atlayıp restoranınım yolunu tuttum. Araba için bir flaş hazırlasam iyi olurdu. Radyo kesmiyor beni. Arabayı park ettiğimde dedim ki havalı bir iniş yapayım. Çantamı koluma takıp son derece iyi bir şekilde restorana girdim. Girmemle beraber "Wuuuu!" diye bağıran Berkle bütün elitliğimi bozan bir küfür savurdum.


"İşte yar işte patroniçe!" diye de üstüme atlayan Eceyi tuttum. Batu kuşumda bize katıldığında kısa sürede kutlaşmış ve işlere dönmüştük. Akınla da konuşup haftaya yarışmaya katılacağımızı söyledim ve onun için hazırlanmasını istedim. Bu arada size son gelişmelerden bahsedeyim. Kafemiz artık kafe değil bir restorandı. Kahve işini azaltırız dedim ya hani, heh işte komple kaldırdık. Makineyi satıp yerine içecek dolabı aldık.


Normal yemekler yani işte ettir, makarnadır, özel hazırladığımız tabaklarımız da vardı. Tatlılarımıza hiç dokunmamıştık. Ekstra olarak kahvaltı da veriyorduk. Sabah dokuz gibi açıp akşam onda kapatıyorduk ama kapanış saatinden şikayetçi olan müşterilerimiz vardı. Ne yapayım yani çok istiyorsan erken gelirsin!


Günümüz hızla akıp giderken Batu kuşum kapıyı kitliyordu. Bu sefer değişiklik yapıp onu evine ben bırakırken uzunca sohbet etmiştik. Tarıkla ilişkim, onun Eceyle ilişkisi, bizim yaşadıklarımız ve şu anki halimiz derken özleştiğimiz sohbetimizi yapmıştık. Onu eve bıraktıktan sonra bende eve doğru sürdüm.


Tarıkla konuştuğumda onunda yoğun bir gün geçirdiğini öğrendim ve erkenden uyumasını söyledim. Dinlemezdi ama olsundu. Sesi yine kötü geliyordu zaten ona biraz üzülmüştüm. Kesin hasta falan olacaktı. Yarın sabah gidip ilaç versem iyi olurdu. Şu süre zarfında sevgilim hakkında öğrendiğim bir diğer şey ise hastayken kesinlikle beş yaşında çocuktan farkı yoktu.


Eve ulaşmama az kalmışken annem aradı ve misafirimiz olduğunu söyledi. Bu saatte kim diye sorsam da gel hadi sen diye sevinçle konuşmuştu. Allahım nolur dedemler olmasın. Bir berdel falan yaşamak istemiyordum. Gerçi annem onlar gelse bana gelme derdi ya neyse. Gidince göreceğim zaten.


Eve ulaştığımda arabamı abimin arabasının yanına park ettim ve seke seke eve ilerledim. Zile deli gibi bastığımda gülüşmeleri duymuştum. Kim yav bizim misafirimiz? Kapı açıldığında "Maviş abla!" diye bacaklarıma atlayan kişiye baktım. Ali? Minik Alim? Bacaklarımı bırakıp kafasını bana diktiğinde cidden de o olduğunu gördüm. Eğilip ona sarıldım ve kucaklarım. Kilo almış yalnız. "Aliiim, hoşgeldinn" diye yanaklarını öptüm. O da ellerini yüzüme koyup burnumu öptüğünde salona ulaşmıştık bile.


"Gözdee, kız napıyosun?" diye bana gelen Saadetime baktım. Aliyi indirip onunla sarıldığımda "İyi Saadetim senn, üstümdeki şaşkınlığı atabilirsem normale döneceğim." diye güldüm. Nerden çıkmışlardı şimdi ki? Koltuklara ilerlerken ayaklanan Umutu gördüm. Uzun zaman geçmişti he. Elimi uzatıp selamlaşacakken beni yakalayıp sarılmıştı. Hoppp!


Annem mahcup bakışlarını yollarken sırtını pat patlayıp uzaklaştım. "İyi görünüyorsun" diye iltifat ettiğinde "Çünkü iyiyim" diye gülümsedim. "Doğum günün için ziyarete geldik kızım bizde. Uzunda zaman olmuştu" diyen Saadetimin yanına oturdum. Karşımda da Umut ve abimler vardı. Ali yanıma geldiğinde onu koltukaltlarından yakalayıp kucağıma çektim.


Ali direk bana yaslanırken ellerimle oynamaya başladı. "İyi ki gelmişsiniz Saadetim ya. Özleşmişiz minik Alimle" diye saçlarına öpücük bıraktım. Kafasını bana çevirip "Bende çok özledim. Arada konuştuk ama görmek daha güzel" dedi ve utanarak önüne döndü. Asla değişmemiş hala çok tatlı bir çocuktu. Sıkı sıkı onu sararken üstümdeki bakışlara odaklanmadım.


"Sen de mi evlisin mavişim?" diye soran Aliyle, Saadetim şaşkınca elime baktı. Elimi ona uzatıp "Sorma Alim. Kaptırdık kalbimizi" dedim. Saadet teyze beni dürtüp "Kız bu gerçek ya!" diye elimi çekmişti. Ona gülerken Ali "Ama ben?" diye konuştu. "Sende kalbimdesin ki. Sadece sana ortak çıktı" diye onu ikna ettim. "Hayırlı olsun" diye tuhaf bir ses tonuyla konuşan Umuta baktım. Sesi gibi bakışları bir tuhaftı, sanki böyle üzüntü gibi bir şeydi.


"Teşekkür ederim. Daha çok tazeyiz" dedim. "Tarık mı?" diye sordu birden. Eliyle de çenesini kaşıyordu. Annem girme ihtiyacı hissetmiş olmalı ki "Aaa tanıyor musun Tarık oğlumu?" diye sordu. Umut kafasını sallayıp "Eskiden Gözde bahsetmişti" dedi. Öyle mi yapmıştım? Yapmış olabilirim. "Ne güzel. Büyük ihtimalle aynı Tarık o zaman. Bir görsen Saadet, nasıl yakışıyorlar. Bak göstereyim" diye ayaklanıp yanımıza geldi.


Tarıkla fotoğraflarımızı Saadetime gösterirken bende babamlara odaklandım. "Eee Umut sende yok mu bir şeyler?" diye soran babam çayını sehpaya bırakmıştı. Umut buruk bir şekilde gülümseyip kısa süreli bana baktı ve "Vardı. Yani var Murat amca." diye babama döndü. Allah mesut etsin. Ali yüzüklü parmağımla oynayıp "Benim annem olacak artık mavişim" dedi. "Çok sevindim Alim. O niye gelmedi?" diye sordum.


"İşi vardı kızım. Gerçi dur bakayım iş demişken. Yapmışsın sonunda sende " diye gülümseyen Saadetimi onayladım. Biz sohbetimize devam ederken aklım bir türlü toplanmıyordu. Acaba ilaç falan içmişmiydi ki?


Cenk abim bana seslenip "Abim daldın hayırdır?" diye sordu. "Tarık abi ya. Sesi kötü geliyordu, hasta olacak gibiydi." dedim ve saate baktım. On bire geliyordu. "Evet bende fark ettim. Bugün arayıp atarlanayım dedim de heves bırakmadı" diye çayını höpürdeten Çınar abime kötü kötü baktım. Sabır ama! "Siz baya tanıştınız onunla?" diye konuyu farklı yere çeken Umuta göz devirdim ve babama "Baba benim içim rahat etmeyecek ya. Bir gideyim ben" diye Aliyi yanıma bıraktım.


"Tamam kızım. Geçmiş olsun dersin" diye konuştu. Saadetime dönüp "Kusura bakma Saadetim ama gitsem iyi olur" dedim. Yerinden kalkıp "Ne kusuru kızım git tabi. Biz uğradık sadece. Sen git sevdiğinle ilgilen, geçmiş olsun" dedi. Aliyle de vedalaşıp, Umutla kafa işaretiyle vedalaştık. Kapıya giderken annem "Kızım uyumuşsa nasıl gireceksin?" diye bağırdı. "Anahtarı var anne" diye yanıtlayıp evden çıktım ve arabaya adımladım.


&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%