Yeni Üyelik
79.
Bölüm

47. Bölüm

@merida_xx

"Hayır lambader şuraya olacak" diyerek Batunun sabrını sınamaya devam ediyordum. "Gözde sıçıcam şimdi lambana da evine de ama he!" Diye lambaderimi olduğu yerde bırakıp mutfağa doğru gitti. En azından yerine koysaydın be Batu kuşum.


"Abla bu tamam" diyerek saatlerdir suladığı bahçedeki çiçekleri gösteren kardeşime baktım. Her yer çamur olmuştu. O çiçeklerin yaşayacağı varsa da artık boğuldukları için öyle bir imkanları kalmamıştı. "Keşke yaşasalardı be Melih" diye ölü çiçeklerime baktım.


"Yaşıyorlar abla bak!" Diye çamurlara bata çıka çiçeklere yaklaştı. Elini birine uzattığında eli havada asılı kalmış ve bana üzgünce bakmıştı. "Abla ne yapacaksın ki sen çiçeği?" Diye batırdığı işi kurtarmaya çalıştı ama onu dinlememeyi seçip bahçeye açılan kapıyı kapattım.


Düğünümüze iki hafta kalmıştı ve bugün evin mobilyasal işleri bitiyordu. Geye sadece giysilerimizi yerleştirmek kalıyordu ki onu da son hafta yapacaktık. Bu hafta kışlıklarımızı yerleştirip haftaya yazlıkları yerleştirecektik.


Melih tatilde olduğu için onu kesinlikle taşımacılık işinde kullanmıştım. Çoğunlukla herkes işinde gücünde olduğu için tek başıma halletmeye çalışıyordum. Tarık iş çıkışı gelip bana yardım ediyordu sonrada evlere dağılıyorduk.


Vee kesinlikle bizi çıldırtacak bir şey olmuştu. Kötü anlamda. Hem de çok kötü. Babam düğüne kadar Tarıkla beni baş başa bırakmamaya özen gösteriyordu. Ne zaman yalnız kalacak olsak bu kesiliyordu. Nerden anlıyor diye sorarsanız eğer, evde olmadığım sürede her saat başı aradığını söyleyebilirdim.


Bilerek yaptığını ise Tarık ya da ben işte olduğumuz sürece aramamasını söyleyebilirim. Bugün restoranca dinlenme günü ilan ettiğimizden Batuyu ve Eceyi de zorla yardıma çağırmıştım. Birazdan göndereceğim zaten azıcık yardım etseler ölmezler.


"Bence bir şey kalmadı artık ya? Ne dersin Gözde?" Diye soran Eceye bahçeyi gösterip "Dışarıyı saymazsak evet bitti" dedim. Bahçeye baktığında gülmeye başlamıştı ki bende meraklanıp bakmıştım. Melih çamura saplanmıştı ve sadece ayakları değil elleri de çamurun içindeydi. O bu hale nasıl geldi?


Bahçe kapısını açıp "Bu halde eve girmeyi düşünürsen seni öldürebileceğimi de düşün ablacım" dedim ve gülümseyerek kapıyı kapattım. Ne de güzel bir ablayım. Maşallahtı bana!


Eceye dönüp "Teşekkür ederim Ece. Siz artık çıkın Batuyla, gerisini ben hallederim" diye konuştum. Batu elinde soda şişesiyle gelip "Biz zaten çıkıyoruz" diyerek elini Eceye uzattı. Ece gülümseyerek Batunun elini tutup koluna sarıldı. Iyy aşk böcekleri. Sevgilimi özledim. Pardonn, nişanlımı.


"Bakma öyle, seninki de gelir birazdan" diyerek çıkışa yönelen dostumun arkasından ilerledim ve onları yolcu ettim. Eve son olarak şöyle bir baktığımda çok güzel olduğunu anladım. Her şeyini kendimiz yapmıştık. Odalardaki kütüphaneye kadar hemde. İnşallah kafamıza düşmezlerdi.


Gerçi Tarık bu işlerde oldukça iyiydi, hemde fazla iyiydi. Ayrıca bir şeyleri tamir ederken oldukça seksi oluyordu. Bir kaç kere üstüne atladığım konusu da geçersek mükemmeldi. Neyse ne diyordum, heh. İşte evimiz artık olmuştu bile. Sadece bizi bekliyordu.


Zilin çalmasıyla koşarak kapıya gittim çünkü gelen kişi muhtemelen Tarıktı. Şu sıra anahtar kullanmayıp kapıyı bana açtırıyordu. Neymiş efendim, ona kapıyı açmam hoşuna gidiyormuş. Salak şey ya. Eriyip eriyip duruyorum zaten.


Kapıyı açtığımda yeşil gözlüm gülümseyerek beni süzünce kollarımı boynuna sardım. "Hoşgeldin aşkım" diyerek yanağına uzun bir öpücük bıraktım. Kolları belimdeyken dudakları boynumdaydı. "Hoşbuldum güzelim" diyerek geri çekildi ve dudaklarıma hatrı sayılır bir öpücük bıraktı.


"Abla!!" Diye bahçede yankılanan sesle "Bu çocuğu kardeşlikten reddetmek için ne yapmam lazım savcım?" Diye sevgilime baktığımda beni hafifçe kucaklayıp salona adımladı. "Siz şu ablalar!" Diye konuşunca ona kısık kısık baktım. Evet abla kardeş olayımız kesinlikle Eylül ablayla olan ilişkilerine benziyordu.


Bugün öğrendiğim bilgiyle yerimde zıplayıp "Aşkım cinsiyeti öğrenmişler" diye sevinçle bağırdım. Tarık merakla bana baktı ve "Aradığımda söylemedi bana!" Diye sitemlendi. Ben abimin ağzından girip burnundan çıktığım için onu bezdirip söyletmiştim.


Saçlarımı savurup "İşte burada da benim farkım ortaya çıkıyor sevgilim" dedim. Onu daha fazla merakta bırakmadan "Erkek halası olacağım!" Diye zıpladım. Tarığın gözleri parıldarken "Cidden mi?" Diye sordu. Biz hala ve dayı olmanın sevincini yaşarken Melih tekrar bağırmıştı.


Tarık yanağımdan öpüp "Ben bakarım" diyerek bahçeye adımladı ve duyduğum cümle "Sen bu hale nasıl geldin?" Olmuştu. Gülüşmeleri başlayınca bende mutfağıma geçtim ve Tarığa bir şeyler hazırlamak için dolaba baktım. Koca bir boşluk. Mükemmel!


Telefonuma sarılıp bir çılgınlık yaptım ve hamburger sipariş ettim. Bence günü kurtarırdı, başka çaresi de yoktu zaten. Siparişi verip bahçeye adımladığımda sulama aletiyle Melihi çamurdan ayırmaya çalışan sevgilime güldüm. Bu görüntü ister istemez bana farklı şeyler düşündürürken kafamı sallayıp onları defettim.


Melih çamurdan kurtulmuş bir şekilde eve girdiğinde Tarıkta koltuğa geçmişti. Hemen Tarığın yanına geçip ona sırnaştım. "Güzelim yarın işin var mı?" Diye sorunca kızlarla çıkacağımız gelinlik alışverişi aklıma geldi. "Var sevgilim. Kızlarla gelinlik bakacağız. Daha doğrusu Suna benim için diktiği gelinliği bana denetecekmiş" dedim. Evet Suna düğün hediyesi olarak gelinliğimi dikecekti. Benimde canıma minnet olduğu için hemen kabul etmiştim.


Tarık bana bakıp "Bende geleyim?" Diye masumca sorunca, yavaş yavaş sakallarını sevdim ve "Maalesef aşkım. Sürpriz olacak" dedim. Elimi tutup öperken "Bence geleyim" diye tekrar şansını denedi. Şu sıra ona dayanamadığım için anında ondan geri çekildim. Bana şaşkın gözlerle baktığında "Bu ara benden uzak durman lazım aşkım, ne dersen olur diyesim geliyor" diye ona kızdım.


Bakışları son derece arsızlaşınca "Ne dersem kabul edersin yani?" Diye sordu. Bak işte! Bana bunu yapma! Hemen ayaklanıp "Sen çok tehlikeli bir şey oldun" diye ondan uzaklaştım. Salonda yankılanan bir kahkaha atıp "Sizinle kala kala oldu biraz bir şeyler" diye beni kolumdan yakalayıp kucağına çekti. Ee olur.


Melihin varlığı banyodan gelen su sesiyle kendini hatırlatırken ellerimi omzuna koyup kucağından kalktım. "Tarık, ayıp aşkım" diyerek aklımdan hiçte o yönde bir şey geçmiyormuş gibi ona kınayıcı bakışlar attım. O ise daha çok gülüp "Ayıp?" Diye tek kaşını kaldırdı. "Yukarıda dolaplarla uğraşırken hiç ayıp demiyordun ama?" Diye söylenince dudağımı ısırıp "Ama nasıl seksiydin bir bilsen" diye o anlar yine aklıma geldi. Maşallahtı!


"Ee tamam işte, sen her zaman seksi olduğundan her an her şey olabilir" diye kendini onaylattı. "Dimi ama? Mesela yarın alışverişte yapacağım, böyle gecelikli olanlarından" diye sırıttım. Gülüşü yüzünde solarken gözleri tezat bir şekilde parlamıştı. Biz iyice sapıklaştık ya hadi hayırlısı.


"Yapma şunu işte" diye homurdanıp bakışlarını benden çekti ve derin bir nefes aldı. Hihihiih. Yemek geldiği zaman üçümüz yemek yemiştik ve evlere dağılmıştık. Uykuya dalmadan önce annemle beraber salonda keyif kahvelerimizi içiyorduk.


"Balayı işiniz belli mi annecim?"


"Yok anne. Daha ona karar vermedik, ama Tarık iki haftalık bir şeyler yaparız dedi" diye kahvemi masaya bıraktım. Sıcaktı henüz, biraz ılısındı.


"Babanla bir şeyler yapalım diyoruz ama hiç bir şey istemediniz Gözde, balayınızı biz yapalım bari annecim" diye baktı. Evet evi Tarıkla beraber döşemiştik. Artık zengin olduğum için para sıkıntım yoktu çok şükür. Tarıkta gayet zengindi zaten, o yüzden kimseden yardım almadan yapmıştık. Hatta ortak bir banka hesabı açmıştık ve aylık maaşlarımızdan evin giderleri için bir kısmını oraya yatırıyorduk.


"Gerek yok anne, Tarıkla böyle karar verdik o yüzden dert etmeyin" diye kahvemi geri aldım.


"Neyse biz buluruz elbet bir şey" diye düşünceli şekilde kahvesini içmeye devam etti.


"Anne yarın geliyorsun?" Diye sordum. Kızlar ve Şebnem annem geliyordu. Annem işlerini ayarlayınca geleceğini söylemişti.


"Geliyorum annecim. Şebnem hanımla geçicez. Hülya ve Hande hanımda gelecekmiş" diye konuştu.


"Onları bilmiyordum. Gelin yavrum gelinn. Anne abimin odasını hazırlamaya başladınız mı?" Hakan abimin odasını bebiş için hazırlamaya karar vermişlerdi. Artık orası onların odası olacaktı.


"Yok daha kızım. Baban tutturdu düğünden sonra yaparız kafam dağılır diye. Bende dedim o zaman da Gözdenin bebeği için hazırlık yaparız diye, trip attı gitti. Hala daha tripli zaten" diye omuz silkti. Ah canım babam. Adam bana da tripliydi, niye evleniyormuşum falan filan. Kıyamıyordum ama aşıktımda ne yapayım.


"Yapmasaydın be anne, zor geçiyor tribi"


"Alışsın Gözde. Yarın öbür gün torun haberiyle gelince ayılıp bayılacak zaten. Şimdiden alışsın" diye net bir şekilde konuştu. İyi peki.


Annemle sohbetimizi bitirince odama geçip uyumuştum. Sabah olduğunda da kızlarla konuşmuş ve Sunanın dükkanında buluşmaya karar verdik. Annemler bizden önce buluşup bir kahve içeceklermiş o yüzden erken çıkmışlardı.


Bende arabayla Sunanın dükkanına geçerken Tarığı aradım. "Aloo aşkım günaydın" diye cevap bekleyince "Günaydın güzelim" diye uykulu sesini duydum. Gözlerim saate ilişince öğlene geldiğini gördüm. Bugünün pazar olmasının keyfini sürüyordu beyefendi.


"Uyuyor muydun sevgilim?"


"Yok güzelim aradığın iyi oldu, dışarı çıkacaktım bende"


"Aa nereye? Selimlerle mi buluşacaksın?"


"Evet güzelim, sonra da seni almaya geleceğim"


"Öyle miydi?" Diyerek güldüğümde gülen sesiyle "Evett öyleydi." Dedi.


"Peki o zaman. Şimdi kapatayım sevgilim, Sunanın dükkanına geldim" dedim.


"Resim atarsın?" Diye sorunca "Hayırr" diyerek güldüm.


"Düğünden önce olmaz" diye konuştum.


"Tamam ben Sunaya söylerim" dediğinde "Tarık seni döverim. Sürpriz olacak işte ne güzel!" Diye çıkıştım. Bu sefer kahkaha attığında "Tamam güzelim öyle olsun" dedi ve vedalaşıp kapattık.


Mağazaya girip Sunanın dükkanına ilerledim ve "Selamm" diye gülümsedim. Zaten beni bekledikleri için aynı enerjiyle karşılık aldım. Karınları belli olan Deniz ve Eylül ablaya ilerleyip "Halalarının minnakları" diye karınlarını sevdim. Baba tarafı olmak içimi burksada sonuçta ben olduğum için şanslı olan yiğenlerimi şimdiden kendime hazırlıyordum.


"Hadi hadi Gözde giyin hemen!" Diye beni kolumdan sürükleyen Sunaya bakıp "Yavrucum ne bu acele?" Diye elinden kurtulmaya çalıştım ama nafileydi. "Meraktan öleceğim burada! Hadi hadi çabuk!" Diye onu destekleyen Elife de iteleyince içeriye girdim ve karşımdaki beyaz mükemmelliğe baktım. Ohaydı! Maşallahtı!


Ben gelinliği üzerime geçirirdikten sonra karşımdaki yansımaya baktım. Adeta afet olmuşum ya ben! "Annecim hadisene!" Diye Şebnem annemin kızgın sesini duyunca onlarında geldiklerini öğrendim.


Tülü aralayıp dışarı çıktığımda açıklığa doğru ilerledim. Bakışlarımı bizimkilere çıkartınca annemler hemen ağlama modunu açmıştı. Hülya teyze ve Hande teyze de büyük bir beğeniyle bakarken "Allah cezanı vermesin ya" diye burun çekme sesine döndüm.


Eylülüm peçeteye sümkürürken görünce onun bu hali beni güldürdü. Denizim onun kolunu dürtüp "Ağlama bak! Bende ağlayacağım şimdi!" Diye kızdı. Acaba yanaklarının ıslaklığından haberi var mıydı?


"Annecim çok güzel olmuşsun" diye yanıma yaklaştı annem. Elimi tutup beni çevirdiğinde "Kıçımı kaşıyayım hemen" diyen Sunaya baktım. "Gerçekten de mükemmel olmuş Suna. Çok beğendim" diye gülümsedim.


Gelinlik faslını bitirince hazır mağazada olduğumuz için çamaşırcıya da girmiştik. Boş boş çeşit çeşit çamaşırları alırken annem yanıma yaklaşıp "Kızım çokta şey yapmasan mı?" Diye sordu. "Ney anne?" Diye ona döndüğümde Şebnem annem "Kudurukluğunu belli etme yani annecim" dedi.


Aldıklarıma bakıp onlara döndüm "Onların çocuklarından haberi var mı acaba?" Diye sordum. Ben Tarığın yanında melek kalırdım be! "Hii deli kız. Tövbe tövbe ne diyor!" Diye benim yanımdan hızlıca kaçmışlardı. Gerçekler işte...


Geceliklere yöneldiğimde tek başımaydım. Bunlarda beni bahane ediyormuş he, hepsi kendine bir şeyler bakıyordu. Ayıptı. Ben evleceğim burada.


"Gözde bu nasıl birtanem?" Diye yanıma gelen Hande teyzeye döndüm. Elindeki kırmızı jartiyeri gösterdiğinde yüzümde gülümseme oluştu. Ondan bende vardı kiii. "Ondan var bende Hande teyze" dedim. Gülümseyerek yanımdan gidince bu sefer Hülya teyze gelmişti.


"Kızım ben bir sepet hazırladım ama sen seç bunlardan" diye sepetini uzattı. İçinden bir kaç parça ayıkladım ve sepetime attım. Alışveriş faslı bittiğinde yarın paket olarak eve göndermelerini rica ettim. Kollarımda poşetle gezmeye niyetim yoktu yani.


Kızlarla beraber mağazaları adımlarken gözüme ilişen küçük fille o kısma ilerledim. Benimkiler ilerlemeye devam ettiklerinde içeriye girip dikkatimi çeken file baktım. Küçücük bir şeydi ve yumuş yumuştu. Ee ama çok tatlı bu.


"Hoşgeldiniz, bebeğinize mi bakıyorsunuz? Şu tarafta daha çok seçeneğimiz var" diye cevap beklemeden konuşan personele baktım. "Hayır sadece hoşuma gitti teşekkürler" dedim. Alsam mı ki? Alayım ya.


Filimin ücretini ödedim ve elimde onunla beraber bizimkilere yetişmeye çalıştım. "Neredeydin kızım?" Diye soran annemi geçiştiren bir kafa sallama yolladım. Onları sollayıp kızların yanına ilerledim. Biz sohbetimizi devam ettirirken mağazada yankılanan çığlıklarla ne olduğunu anlamak için etrafa bakındık.


Sadece koca bir kalabalık vardı. Biri mi bayıldı ki? Kalabalık bir anda dağıldığında yerde yatan kadını gördüm. Bayılmış işte de bu tepkiler neydi ki? Etrafta koşuşturan insanlarla neler döndüğüne dair beynimde çarklar dönmeye başladı ki Denizimin "Gözde!" Diye bağırmasıyla ona döndüm ki karnımda keskin bir acı hissetmemle nefesim kesildi.


Önümdeki bedenin kolunu tutarken birden beni ittirip gözden kayboldu. Şu an tam olarak ne oluyordu? Elim acıya doğru gittiğinde hissettiğim ıslaklıkla kulaklarım yeni duymaya başlamış gibi annemlerin seslerini duymaya başladım.


"Yardım edin!" "Gözde annecim!" "Ambulansı arayın!" Gibi gibi şeyler duyuyordum ama ses gidip gidip geliyordu. Acının artmasıyla boğuk bir çığlık attım "Bunu yapmam gerek Gözde özür dilerim!" Diyen birisi sanırım yarama bastırıyordu.


Bıçaklandım mı? Kafamı kaldırıp acıyan kısma baktığımda bir sürü elin olduğunu gördüm. Kanda vardı? "Bir şey olmayacak annecim sakin ol!" Diyen anneme baktım. O gözlerle ne yaptığını görebiliyor muydu acaba? Kafam geriye düşerken gözlerime ağırlık binmiş gibiydi.


Uzaktan duyduğum "Gözde!" Sesi çok tanıdık gelmişti. Yanımda birinin çökmesiyle sadece gözlerimi çevirebildim. Tarık? Beni almaya gelecekti dimi? Onu görmenin huzuru acımı hafifletirken gözlerimi de kapatmıştı.


Yazarın anlatımından...


Annesinin ve Yeşim hanımın yerde yatan birinin yanına çökmüş olduğunu görünce merakla adımlamıştı ki yerdeki kişinin nişanlısı olduğunu fark edince adımları yere saplanmıştı. Ağzından fısıltı gibi çıkan "Gözde?" Kelimesi, aklı olanları anlayınca bağırmaya dönüşmüştü. Koşarak yanına koştu ve yerde yatan nişanlısına baktı.


Karnından yere yayılan kanla hızlıca gözleri kapanmış olan nişanlısını kucakladı ve arabaya koşmaya başladı. "Gözde! Güzelim uyan hadi aç gözleri!" Diye kucağındaki kadını kendine sıkı sıkı çekiyordu. Hiçbir tepki alamayınca bedenini ele geçiren korkuyla arabaya nasıl bindiğini anlamadı.


Gözdeyi arabanın arkasına yatırıp öne geçti ki arka kapı açılmış Suna hemen Gözdenin kafasını dizlerine koymuştu. Tarık hemen gaza köklediğinde "Suna ne oldu?!" Diye sesini kontrol etmeden konuştu. Hıçkırıklarını durdurmakta zorlanan Suna "Anlamadık ki. Birisi bir anda Gözdeyi bıçakladı!" Diye zorla konuştu.


Tarık yola odaklanmaya çalışsada aklı arkada rengi git gide solan nişanlısındaydı. Aklı durmuş gibi hissediyordu. Hızlıca telefonunu alıp Sunaya doğru fırlattı "Keremi ara çabuk!" Diye bağırdı. Suna telaşla telefonu alıp rehbere girdi ve Keremi bulup aramaya başladı.


Ona bilgi verdikten sonra zaten hastaneye ulaştıkları için Tarık arabadan fırlayıp nişanlısını kucakladığı gibi kapıda şaşkınca duran Kereme koştu. Kerem gördükleriyle kısa bir şok yaşadıktan sonra hızlıca onları acile aldırmıştı. Yaranın ciddiyeti kandan gözükemediği için hemen ameliyata alınmıştı.


Yeşim hanımlar atladıkları ilk taksiyle soluğu hastanede almışlardı ve yolda eşlerine haber vermişlerdi. Yine aylar önce ameliyathane önünde yaşanan o bekleyiş başlamıştı. Soyhanlar hızlıca ameliyathanenin önünde doluşmaya başladığında olaydan haberdar olan Cenk, bekleyenleri bilgilendirdi.


Bir hırsızlık durumuydu ve kardeşinden önce başka bir kadın bıçaklanmıştı. İki kişi kadına saldırıp alacaklarını almış ve karşı koyulunca da kadını bıçaklamıştı. Gözde ise tamamen kaçacakları yolun önünde durduğu için bıçaklanmıştı.


Herkesin korku dolu bekleyişi devam ederken Tarık hala üzerindeki şoku atamamış öylece yaşananları düşünüyordu. Sadece onu alıp balayı planlarını hazırlayacaklardı. Bir anda bu hastane olayı neden çıkmıştı ki?


Ameliyathane kapısı açılıp içeriden Kerem çıkmıştı. Yüzünden fazla bir şey belli olmuyordu. "Beni çıkarttılar, al bunları Tarık" diye hemşirenin eline tutuşturduğu yüzükleri ona uzattı. Tarık bir süre ona uzatılan yüzüklere baktı ve yavaşça aldı.


Çöktüğü duvara yaslanıp avucundaki yüzüklere baktı bir süre ki zaman kavramını yitirmişti. Öyle ki yanına gelip ona bir şeyler mırıldanan arkadaşlarını bile duymuyordu. Ameliyathane kapısı tekrar açıldığında bu sefer farklı bir doktor çıkmıştı.


Bütün aile fertleri telaşla kalkıp doktorun yanına gittiğinde doktor derin bir nefes alıp diğer kişilere kıyasla daha kötü görünen adama döndü "Nişanlısı siz miydiniz?" Diye sordu. Genç adamın kafa sallamasıyla Kerem "Sorun ne?" Diye sordu.


Doktor bakışlarını adamdan çekmeden "Nişanlınız hamile miydi?" Diye sormasıyla ortamdaki hıçkırık sesleri bile kesilmişti. "Ha-hayır" diye yutkunan adama biraz sevinçle baktı. O zaman bu iyiye işaretti.


"Bu iyi. Eğer halime olmuş olsaydı çocuğu kaybetmiş olurduk. Beyefendi bunu sormamım sebebi hasta ameliyata getirildiğinde fazlaca kanaması vardı. Biz kesiğe odaklandığımız sürede maalesef bebeğe odaklanamazdık." Dedi.


Tarık ise belkide ilk defa şu son dakikalarını baba olmamasına dua ederek doktoru dinledi. Doktor tekrar söze girdi "Neyse. Genel durumu söylersem eğer, kanamayı durdurduk ve şu an hastanın hayati tehlikesi yok. Sadece kendine geldiği zaman kadın doğuma görünmesini tavsiye ediyorum. Bıçağı rahmine bir miktar zarar vermiş olarak gördük. Bu konuya hakim olan biri tarafından kontrol edilmeli. Gelecekte hamilelik yaşayamayacağını net bir şekilde söylerler" dedi ve oradan uzaklaştı.


Herkes sessizce doktorun dediklerini düşünüp gözyaşlarını bırakırken Melih bunu dışa vurmuştu.


"Ne yani, ablamın çocuğu olamayacak mı?"


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%