Yeni Üyelik
82.
Bölüm

49. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Annem aşağıdan "Gözde! Geldiler annecim hadi!" diye bağırınca el çantamı alıp aşağıya inmeye başladım. Bütün aile beni salonda bekliyordu. Hakan abimler bile gelmişti. Bakışlar bana döndüğünde hepsinde oluşan beğeni dolu bakışlar yüzümü güldürdü. Konuşacakken çalan zille Melih hızla kapıya koşturdu. "Hadi çıkalım bizde" diye annem koluma girdi ve birlikte ilerledik. "Çok güzel olmuşsun annecim" diye duygu yüklü bir bakış yolladı ve kapıda bizi bekleyen Tarığa döndü.


Tarıkla bakışlarımız buluştuğunda ilk önce birbirimizi süzdük. Hay maşallahtı! Biz gülümseyerek birbirimize bakarken "Geç kalmadan gitsek mi?" diyen Denizime döndüm. Gülümseyerek bize bakıyordu. Hele benim yiğenim bir doğsun ben biliyorum sana yapacaklarımı. Tarık annemlerle ayak üstü sohbet ettikten sonra elini uzattı. Elini tuttuğumda birlikte onun arabasına geçtik. Kız alma olmayacağı için çok yakınlarımızla birlikte alayı şimdi nikah salonuna yapacaktık.


Kim vardı derseniz; Batular iki araba, Şebnem annemler, Görkem abim, Hakan abim, bizim geri kalan aile üyeleri de üç araba, Ferit abiler, Hande ve Hülya teyzeler, Selimler falan baya kalabalıktık aslında. Yüzümüzdeki gülümseme eksik olmadan nikah salonuna ulaştığımızda içeriye girmeden bir kaç fotoğraf çekildik ve sonra içeriye geçtik. Şahitlerimiz Batu ve Selimdi. En son "Hayır mı desem acaba?" diye şaka yapıyorlardı ama Tarıktan gerekli küfürleri duyunca susuyorlardı.


Heyecanla sandalyemde kıpırdanınca elimin üstündeki elle Tarığa döndüm. Gözlerimiz birbiriyle konuşurken ellerimiz birbirine kenetlendi. "Seni seviyorum" diye fısıldadığımda aynı karşılığı aldım. Nikah memuru geldiğinde ellerimizi çözmemiştik. Zaten masanın altındaydı bir şey olmaz. Nikah memuruyla selamlaştıktan sonra klasik olan cümlelerini söylemeye başladı. Bakışlarımı ondan çekip salona baktığımda gördüğüm kalabalık beni ürküttü ve tekrar memura odaklandım.


Nikah memuru bana gülümseyerek baktı ve "Murat Soyhan kızı Gözde Soyhan, Mehmet Çelik oğlu Tarık Çeliği eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" diye sordu. Kalbim ağzımda atıyordu sanırım. Tarığın elini sıkarken ona baktım ve önümdeki mikrofona eğilip "Evet!" diye bağırdım. Salonda koca bir alkış fırtınası koptuğunda sıra Tarığa gelmişti. "Mehmet Çelik oğlu Tarık Çelik, Murat Soyhan kızı Gözde Soyhanı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" diye sordu. Tarıkta bana gülümseyip "Evet!" diye bağırınca aynı alkış yine oluştu.


Şahitlerde evet dedikten sonra imzalarımızı attık ve bana uzatılan evlilik cüzdanını alıp havada salladım. "Ayağına bas!" diye birinin bağırmasıyla o kişinin Dide abla olduğunu farkettim. Ayağımla minicik bastıktan sonra Selim hızlıca yanıma geldi ve eğilip ayağımı Tarığın ayağının üstüne bastırdı. "Böyle basacaksın yengelerin balı" diye ayağımı hala bastırırken Tarık sinirle ona atılıyordu ki onu tuttum. Selim geldiği hızda yanımızdan kaçtıktan sonra Tarık alnıma uzun bir öpücük bıraktı. Resmen evlendim!


Annemlerin yanına el ele ilerledikten sonra herkesle sarılıp fotoğraf çekilmiştik. Elif yanıma gelip "Gözde, artık gitsek mi? Anca hazırlarız seni" dedi. Onu onayladıktan sonra Tarığa gidelim dedim. Düğün salonuna gelince gelin odasına doğru ilerledik. Damat odasıyla yanyanaydı ve içeriden de bir kapıyla bağlıydı.


Saatler akıp giderken benim ayakkabılarım yine gezintiye çıkmıştı ve ben çıplak ayak beklemedeydim. Saçım yine topuzdu ama daha güzel bir topuzdu. Kapım tıklatıldığında kuaför odadan çıktı ve ben gelenin kim olduğuna bakmadan önce aynada kendimi süzdüm. Ulan kesin nazar değecekti! Masadan çiçeğimi de aldıktan sonra gelen kişiye döndüm.


Gelen kişi annemler ve kızlardı. Kızlar zaten beni gördükleri için çok şaşırmamışlardı ama annemler dolu dolu bakıyordu. Galiba bugün ağlayacaktım. "Gözde, melek gibi olmuşsun annecim" diye gözlerini kırpıştırdı. Biliyorum ama ağlarsan ağlarım! Gerçi şu an kim ağlarsa ağlardım. Denizimi ve Eylülümü odaya almasam mı?


Şebnem annem burnunu çekti ve "Ay yok konuşmayacağım ben aşağıya iniyorum" diye beni öpüp odadan çıktı. Annemde bana bakıp "Bende konuşmayacağım annecim. Çok mutlu ol güzel kızım" dedi ve o da beni öpüp çıktı. "En azından makyajına bir şey olmadı" diyen Suna gelinliğimin duvağını takıyordu.


"Çiçeği bana atıyorsun değil mi birtanem" diye yandan öne eğilen Sunaya gülümsedim. "Valla kim tutarsa o alır" diye gülerek omuz silktim. Kapı tekrar açıldığında içeriye lacivert elbisesiyle Dide abla girdi ve beni baştan ayağa süzdü. "Oha. Maşallah Gözde" diye yanıma adımladı ve birde yakından baktı. "Tarıktaki şanstan herkese lazım" diye gülümsedi ve "Murat amca ve Mustafa amca dışarıda bekliyorlar. Sanırım konuşmak istiyorlar, müsait misin diye bakmaya geldim" dediğinde Suna karşıma geçip "Ağlarsan ağlatırım!" Diye parmak salladı.


Hiç yalan söylemek istemediğim için Sunayı boşverip Dide ablaya baktım ve "Müsaitim abla" diye onayı verdim. Kızlar dışarıya çıktıktan sonra son derece karizmatik halde içeriye babamlar girdi. Saçma bir heyecan vücuduma yayılmaya başladığında derin bir nefes aldım. "Ulan, ben yapamayacağım Murat" diye gözünden akan yaşı silen Mustafa babamla gözlerim hemencecik doldu.


Mustafa babam yanıma gelip "Allah mesut etsin birtanem" dedi ve alnımdan öpüp hızlıca dışarı çıktı. Baba sende çık lütfen! Babamın bir kaç yutkunuşuna şahit olduktan sonra "Ne diyeceğimi de unuttum ki" diye burnunu çekti. Yanıma yaklaşmaya başladığında gözleri dolu dolu beni süzüyordu. Karşımda durduğunda, bir süre birbirimize dolu gözlerle baktık. Sanırım duygusal konuşma yapamama işini babamdan kapmıştım.


Aramızdaki bu sessizliği "Baba?" Diyerek bozduğumda gözlerinden akan yaşla bana sıkı sıkı sarıldı. "Makyajıma dünya kadar para versem de ağlarsam bozulabilir baba, o yüzden beni ağlatma!" Diye sesimi kızgın çıkartmaya çalıştım. "Tamam kızım, sen zaten hiç ağlama" diye titrek sesiyle konuşunca çiçeğimle sırtına vurdum ve "Baba!" Diye kızdım. "Tamam tamam demedim bir şey" diye geri çekildi.


Islak gözlerine bakmamak için çaba sarfederken "Her zaman yanında olduğumuzu unutma kızım" diye derin bir nefes verdi. Konuşursam ağlama potansiyelim artacağını düşünerek kafamı salladım. Kapı lank diye açılınca "Abla kapıyı ben tutacağım!" Diye kapıyı kapatıp sırtını kapıya yaslayan Melihe baktım. Beni ağlamaktan kurtardığı için kızmayacaktım.


Babam benim arkama geçip tahminimce yüzünü temizlerken kapı vurulup "Açsana lan benim!" Diye bağıran Gökayı duydum. Melih kapıyı açtı ve abimleri içeriye tek tek alıp kapıyı sırıtarak kapattı. Onun bu halleri beni güldürürken "Çüş anasını satayım" diye fısıldadığını sanan Gökaya baktım. Hepsinde bakışlarımı gezdirirken, ağızları beş karış açık bana bakıyorlardı.


"Biraz abartmış olabilir misin acaba?" Diye yanıma gelen Çınar abime güldüm. "Hayır abi. Eeee nasıl olmuşum?" Diye etrafımda döndüm. "Çok güzel" "Vay anasını" "İşte bi on yaş büyük olacaktım" diye cümleler duyunca gözlerim Güvene döndü. O ne ara girmişti?


Hakan abim Güvene dönüp "Sen ne arıyorsun lan burada?" Diye onu dışarıya çıkardı. Yazık çocuğa, bana olan aşkından delirecek! Onları şöyle bir süzdüğümde hepsi birer model gibi mükemmeldi. Melih bile! "Çok tatava yapmayın misafirler gelmeye başladı" diye arkamdan çıkan babam "Ağladınız mı yoksa Murat bey?" Diye gülerek ona bakmaya çalışan Gökayın ensesine hafifçe vurup "Sanane lan!" Dedi ve odadan çıktı.


Hepsi gülümseyerek bana bakarken Cenk abim ayakkabıları alıp önümde çöktü. Kafasını kaldırıp "Uzat bakayım ayaklarını" diye gülümsedi. "Sizde yazdınız mı abi?" Diye sordum. "Ben yazdım" diye ellerini cebine soktu Gökay. "Beni de zorla yazdılar ama hiç niyetim yok" diye de Kerem abim onuz silkti. Cenk abim ayakkabının kemerini bağladıktan sonra Kerem abime döndü ve "Yürü lan oradan. Seminerde tanıştığın kadına ne oldu?" Diye sırıttı.


Kerem abim gülümseyip "Jane mi?" Diye sordu. Jane kim be? "Jane kim?" Diye sorduğumda Gökay yanıma yaklaştı ve parmağı ile yüzümü daire içine alıp "Bakın görüyorsunuz, bu bir adet kıskanç kardeş yüzüdür" dedi ve güldü. Çiçeğimle ona da vurduktan sonra Kerem abime döndüm. Bana gülümseyip "Daha bir şey yok abicim, yurtdışında tanıştığım biri sadece" diye yanağımı okşadı. İyi!


Cenk abimde ayakkabılarımı giydirdikten sonra ayağa kalktı. "Teşekkür ederim abi" diye gülümseyince parmağıyla burnuma vurdu ve güldü. Kapı tekrar çaldığında ise Melih yavrum "Kimsin?" Diye bağırdı. "Benim Melih" diyen Tarıkla heyecan yine vücuduma savaş açmıştı.


Abimler birbirleriyle bakışıp dışarıya çıkarken Melih, Tarığın içeri girmemesi için çok çaba harcıyordu. "Melih, ne yapıyorsun aslanım açsana kapıyı" diyen sevgilime aa pardon artık kocama birazcık üzüldüm. Melih onu cevapsız bırakıp bana baktı. "Şu minik kalbim galiba bunu yapacak kadar yüzsüz değil" diye kapıyı açtı ve "Geç abi" diyerek kendini dışarı attı. Salak şey tam yemelik.


Tarık kapıyı Melihin arkasından kapattı ve bana döndü. Döndüğü gibi de kapı kolundaki eli asılı kaldı. Sanırım gözlerimden kalp çıkıyor olabilir, bu nasıl bir endamdır böyle! "Tarık" diye onu bilmem kaçıncı süzüşümde "Gözde" diye mırıldanıp bana adımladı. Te şimdi düşüp bayılacağım ama! "Güzelim, mükemmel olmuşsun" diye konuştu. Parıl parıl parıldayan o gözlerini yerim senin.


"Sende mükemmel görünüyorsun" diye gözlerine baktım. Kafasını sallayıp "Diyecek bir şey bırakmadın, nefesimi kestin" dedi ve alnını alnıma yasladı. "Bunlar tek taraflı değil Tarık bey" diye gülümsedim. Biraz geri çekilip yüzümü inceledi ve "Ruj sürmemişsin?" Diye sordu. "Birazdan sürücem aşkım, çıkmadan önce" dediğimde yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve "Hıı demek öyle" diye dudaklarımızı birleştirdi.


Dudaklarım onun dudakları tarafından yok edilirken kapı yine lank diye açıldı ama bu sefer "Aaağ! Ayy çok şey pardon! Allahım ben niye hep basıyorum bunları!" Diyen Eylülümle Tarıktan uzaklaştım ve bu sefer harbiden utandım. Bu ara ne kadar çok utanıyordum böyle! "Abla, abla, abla!" Diye gözlerini kapatmış olan Tarığın yanağına öpücük bıraktım. "Ya Dide demişti, Murat amca odadadır diye. Ben ondan çalmadım kapıyı" diye açıklamasını yaptı.


Gözlerimi ona çevirdiğimde cidden mahçup durduğunu görünce ona ilerledim. "Sorun değil Eylülüm. Bakk nasıl olmuşum?" Diye elimle kendimi gösterdim. Üzgün yüzü hemen dağılıp gülümsedi ve "Çok güzelsin tabiki de!" Diye bana sarıldı. Bir süre sonra aşağıya inme vaktimiz gelince Tarığın koluna girip aşağıya indik. Düğün salonu iki katlı bir yerdi ve üst katı hazırlanma kısmıydı. 300-400 kişilik bir salon tutmuştuk.


Kapısı açık olan yere ilerledik ve içeri girince bir alkış kopmuştu. Düğünümüzde bu şekilde başlamış olmuştu artık. Geri kalan kısmı ise ilk dansımızla başlamış, oynamalarla devam etmişti. Büyük ihtimalle annemin zoruyla oynamaya kalkan babamla da karşılıklı oynamıştık hatta babam Tarıkla bile oynamıştı. Saatinden kaç olduğundan habersiz bir şekilde devam eden eğlence salonun boşalmaya başlamasıyla son buldu. Çiçeğimi de Güven yakaladı bu arada.


Tarığın ceketi üstümdeyken gelen arabamızla arkamı dönüp annemlere el salladım. Babamlar asla bana bakmıyordu. Tarıkla el ele arabaya gittik ve koltuğa gelinliğim yüzünden zar zor oturabildim. Tarıkta bana yardım edip kendi tarafına geçti ve güle güle kornası yapıp gazladı.


Öne doğru eğilip ayakkabılarımı çözmeye çalışırken Tarık bana gülümseyip arabayı sağa çekti ve arabadan indi. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken kapımı açtı ve "Uzat güzelim yardım edeyim" diye diz çöktü. Onun bu davranışı beni yine kendine aşık ederken "Bakın bakın kimin kocası" diye güldüm. Yüzünde oluşan gülümseme kesinlikle görülmeye değerdi. Ayakkabılarımı çıkartıp arkaya attığında tekrar yerine geçti ve eve doğru sürmeye başladı.


"Yola ne zaman çıkacağız aşkım?" Diye sorduğumda asıl amacım hala öğrenemediğim balayı hakkında bilgi almaktı. Bana dönüp gülümsedi ve "Yarın öğlen çıkacağız güzelim" dedi. "Kaç saat sürecek?" Diye sorduğumda "Yarın öğreneceksin zaten güzelim" dedi ve elime öpücük bıraktı. "Söylesen ne olacak sanki" diye ona yavru kedi bakışlarımı attım ama yola baktığı için görmedi tabi.


Balayı sorularımı cevapsız bırakırken düğünümüzden bahsederek yolculuğumuzu tamamladık. Evimizin önünde durduğumuzda Tarık yine yanıma gelmişti ki "Şimdi attığın o ayakkabıları ver bakalım kocacım" diye güldüm. Arka kapıyı açıp ayakkabılarımı kemerlerinden tutup bana eğildi. Birden kucaklanmamla kıkırdamamı tutamadım.


"Adetler yerini bulsun diyorsun?" Diye sorduğumda "Aslında canım istedi" diye gülümsedi ve "Cebimden anahtarı alsana güzelim" dediğinde elimi cebine attım. Tarığın gülüşü bahçede yankılanırken "Acaba ellemeyi bırakıp anahtarı mı alsan karıcım?" Dedi. Ne vardı her fırsatı değerlendiriyorsam yani!


Kapıyı açtığımda kenardaki ışığı açacaktım ki kolum uzanmadı. Tarık merdivenlere yönelirken "Düşmesek bari" diye yanağına öpücük bıraktım. Odamıza kadar beni kucağında taşımıştı, maşallahtı. Ayaklarım sonunda halıyla buluştuğunda bakışlarımı Tarığa çevirdim ve aklıma gelen şeyle kahkaha attım. Tarık beni anlamaya çalışırken gülmemi durdurup ona arkamı döndüm ve duvağımı çıkardım.


"Sırtımı çözer misin aşkım?" Diye gülen sesimle konuştum. "Niye güldün güzelim?" Diye enseme öpücük bırakınca "Birazdan anlayacaksın zaten aşkım" diye kıkırdadım. Çok değil bir dakika sonra "Gözde bu ne allah aşkına!" Diye sinirle konuşan kocamla yine bir kahkaha attım. Sırtımdaki bağlama kısmında her düğme kısmında bir düğüm vardı ve gelinliğin üstümden çıkması için hepsinin çözülmesi gerekiyordu. Bu fikri Hande teyze vermişti. Zamanında Süleyman amcaya bunu yapmış, ve bena de yapmam için söylemişti.


"Hande teyzenin fikri kocacım. Gelinliğimden kurtulmak için çözmen gerekiyor" diye ona döndüm ve yüzündeki şaşkınlığı izledim. "Sen ciddi misin?" Diye sorduğunda kafamı sallayarak onu onayladım. Bir an gülümseyip "Koparsam?" Diye elini sırtıma uzatınca "Bende seni kopartırım Tarık! Aklından bile geçirme, gelinliğim mahvolur" diye onu uyardım. "Güzelim burada yirmiye yakın ip var!" Diye yakındı ama ona omuz silktim. Çözsündü, işi neydi.


Yarım saatin sonunda yatakta yüzüstü uzanıyordum ve Tarıkta onuncu düğümde falandı. "Sabır allahım sabır!" Diye bir ipi daha yanıma koyduğunda "Kaldı yedi" diye ona baktım. Son derece sinirli ve gergin duruyordu. Düğüm işinin yarısında zaten gömleğinden kurtulmuştu ve sadece pantolonuylayken beni sınıyordu.


"Oh be! Bitti!" Diye ayaklanınca bende yataktan kalktım. Onun yorulmuş haline gülümseyip "Erken yoruldun sanki?" Diye göz kırptım. Beni belimden tutup çektiğinde "Sorucam sana bu eğlenen ifadeni" dedi. Ona gülüp ellerimi yüzüne çıkarttım ve "Çok keyif aldım yalan yok" dedim. "O zaman daha da keyif alabiliriz" diye dudaklarıma yaklaştı. Onu yarı yolda karşılayıp dudaklarımızı birleştirdim.


Allahtan saçlarımı Tarık iplerle uğraşırken çözmüştüm. Elini açtığı sırtımda hissedince bende gelinliği omuzlarımdan sıyırmaya başladım. Dudaklarımız kısa süreliğine ayrıldığında gelinliğim yerle buluşmuştu. Üzgünüm Suna ama şu an daha öncelikli işlerim var. Tarığın yoğunlaşmış bakışları bedenimde gezinirken bende elimi onun kemerine attım. Elleri straplez olan jartiyerimi çözmeye çalışırken "Bunda da varsa kusura bakma güzelim" dedi ve kulaklarıma yırtılma sesi geldi.


Ona gözlerimi kısıp baktım ve "Bunda yoktu" dedim. Omuz silkip güldüğünde dudaklarımız tekrar buluşmuştu ve bu sefer bizi ayıracak bir durumda yoktu.


&&


Diğer bölümde görüşmek üzeree ♥️♥️


Loading...
0%